• Sonuç bulunamadı

Farklı dikim zamanları ve organik gübrelerin topraksız tarım koşullarında kıvırcık yapraklı salata (lactuca sativa var. crispa) yetiştiriciliğinde verim ve kalite özelliklerine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Farklı dikim zamanları ve organik gübrelerin topraksız tarım koşullarında kıvırcık yapraklı salata (lactuca sativa var. crispa) yetiştiriciliğinde verim ve kalite özelliklerine etkisi"

Copied!
65
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FARKLI DİKİM ZAMANLARI ve ORGANİK GÜBRELERİN TOPRAKSIZ TARIM KOŞULLARINDA KIVIRCIK

YAPRAKLI SALATA (Lactuca sativa var. crispa) YETİŞTİRİCİLİĞİNDE VERİM ve KALİTE

ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ Perihan ÇAKMAK Yüksek Lisans Tezi Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı

Doç. Dr. Naif GEBOLOĞLU 2011

(2)

FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BAHÇE BİTKİLERİ ANABİLİM DALI

Y. LİSANS TEZİ

FARKLI DİKİM ZAMANLARI VE ORGANİK GÜBRELERİN

TOPRAKSIZ TARIM KOŞULLARINDA KIVIRCIK YAPRAKLI

SALATA (Lactuca sativa var.crispa) YETİŞTİRİCİLİĞİNDE

VERİM VE KALİTE ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ

Perihan ÇAKMAK

TOKAT 2011

(3)

Doç. Dr. Naif GEBOLOĞLU danışmanlığında, Perihan ÇAKMAK tarafından hazırlanan bu çalışma 12/01/2011 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı’nda YÜKSEK LİSANS tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan: Doç. Dr. Naif GEBOLOĞLU İmza :

Üye :Yrd.Doç.Dr. Emin YILMAZ İmza :

Üye :Yrd.Doç.Dr. Sezer ŞAHİN İmza :

Yukarıdaki Sonucu Onaylarım (imza)

Doç.Dr. Naim ÇAĞMAN Enstitü Müdürü

(4)

TEZ BEYANI

Tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, tezin içerdiği yenilik ve sonuçlarının başka bir yerden alınmadığını, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu Üniversite veya başka bir Üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

Perihan ÇAKMAK 2011

(5)

FARKLI DİKİM ZAMANLARI VE ORGANİK GÜBRELERİN TOPRAKSIZ TARIM KOŞULLARINDA KIVIRCIK YAPRAKLI SALATA (Lactuca sativa var.crispa) YETİŞTİRİCİLİĞİNDE VERİM VE KALİTE ÖZELLİKLERİNE

ETKİSİ

Perihan ÇAKMAK

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı

Danışman: Doç. Dr. Naif GEBOLOĞLU

Bu çalıĢmanın amacı topraksız tarım koĢullarında kıvırcık yapraklı salata yetiĢtiriciliğinde genotip, ekim zamanı ve organik gübre uygulamalarının verim ve kalite üzerine etkisinin araĢtırılmasıdır. ÇalıĢma 2010 yılında Tokat’ta ısıtmasız cam serada topraksız tarım koĢullarında yürütülmüĢtür. Bohemia, Funly ve Fonseca çeĢitleri kullanılmıĢtır. 1 Temmuz ve 15 Temmuz olmak üzere 2 farklı zamanda dikim yapılmıĢtır. ÇalıĢmada konvansiyonel yetiĢtiricilikte sentetik gübreler kullanılmıĢtır. Organik yetiĢtiricilikte ise organik gübre olarak sertifikalı gübreler kullanılmıĢtır. Genotip, ekim zamanı ve yetiĢtirme Ģekline bağlı olarak pazarlanabilir baĢ ağırlığı 294,86-467,43 g; pazarlanabilir yaprak sayısı 17,70-44,37 adet/bitki; pazarlanabilir verim 26,74 ton/ha ile 42,39 ton/ha arasında değiĢmiĢtir. Organik gübrelemede verim ve bitkisel özellikler daha yüksek çıkmıĢtır. C vitamini organik gübrelemede daha yüksek çıkmıĢtır. Suda çözünebilir kuru madde ve titrasyon asitliği uygulamalara göre farklılıklar göstermemiĢtir. pH organik gübrelemede daha yüksek bulunmuĢtur. Kalite özellikleri çeĢitlere göre önemli farklılıklar oluĢturmamıĢtır. En iyi çeĢit Funly olarak belirlenmiĢtir.

2011, 55 sayfa Anahtar kelimeler:

(6)

EFFECT OF DIFFERENT PLANTING TIMES AND ORGANIC FERTILIZERS ON YIELD AND QUALITY OF LETTUCE (Lactuca sativa var. crispa) IN

SOILLESS CULTURE

Perihan ÇAKMAK

Gaziosmanpasa University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Horticultural Science

Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Naif GEBOLOĞLU

Aim of this study was to evaluate the effect of genotypes, sowing dates and organic fertilizing on yield and quality of crisp lettuce (Lactuca sativa var. crispa) in soilless conditions. Study was carried out under the unheated greenhouse conditions in Tokat, 2010. Bohemia, Funly and Fonseca varieties were used. Seedlings were planted two different sowing dates which are 1 July and 15 July. Organic certificated fertilizers and conventional fertilizers were compared in the study.

Marketable head weight, marketable leaf number and marketable yield were ranged between 294,86 g and 467,43 g, 17,70 leaves/plant and 44,37 leaves/plant, and 26,74 ton/ha and 42,39 ton/ha, respectively. Yield and plant growth parameter were raised by organic fertilizing according to control. Soluble solid matter and titration acidity were not affected from fertilizers applications. Vitamin C and pH increased by organic fertilizing. Funly variety showed the high performance than other varieties.

2011, 55 pages

Key words:

(7)

biridir. Bu geliĢmeye bağlı olarak organik yetiĢtiricilik konusunda çok sayıda çalıĢma yürütülmüĢ, yürütülmekte veya planlanmaktadır. Türkiye’de açıkta organik tarım uygulamalarında hızlı bir artıĢ gözlenirken, örtü altında topraksız tarım sistemlerinde organik yetiĢtiricilik veya yetiĢtiricilikte organik gübrelerin kullanılması ile ilgili çalıĢmaların yetersiz kaldığı görülmektedir. Topraksız tarımda yetiĢtiriciliğe uygun türlerden biri de kıvırcık yapraklı salatadır. Buradan hareketle ele alınan çalıĢmada topraksız tarım koĢullarında farklı ekim zamanları ve organik gübrelemenin konvansiyonel gübrelemeye göre değiĢik kıvırcık yapraklı salata çeĢitlerinin verim ve kalite özellikleri üzerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıĢtır. Topraksız tarım koĢullarında organik gübreler kullanılarak kıvırcık yapraklı salatanın baĢarıyla yetiĢtirilebileceğinin ortaya konduğu bu çalıĢmanın sonuçlarının organik tarım alanına katkılar sağlayacağı ümit edilmektedir.

Bu çalıĢmanın her aĢamasında bilgi, öneri, yardım ve desteğini esirgemeyen ayrıca engin fikirleriyle akademik anlamda yetiĢme ve geliĢmeme katkıda bulunan danıĢman hocam Sayın Doç. Dr Naif GEBOLOĞLU’ na teĢekkürlerimi sunarım.

ÇalıĢmalarımı yönlendiren ve yürütülmesi sırasında katkılarını esirgemeyen ve ArĢ. Gör. Mine KILINÇ, Zir. Müh. Seda ÜNAL ve Bahçe Bitkileri Bölümü staj öğrencilerine teĢekkürlerimi bir borç bilirim.

Yüksek lisans çalıĢmalarım boyunca, beni her konuda destekleyen, sabrını ve hoĢgörüsünü benden esirgemeyen, hep yanımda olan ve bundan dolayı kendimi bana hep Ģanslı hissettiren sevgili aileme teĢekkürlerimi, sevgi, saygı ve sonsuz Ģükranlarımı sunarım. Tez çalıĢmamın ülkemiz tarımına yararlı olması dileğiyle.

Perihan ÇAKMAK OCAK, 2011

(8)

ÖNSÖZ ……….……... iii

ÇİZELGE DİZİNİ……….…….. v

ŞEKİLLER DİZİNİ……….…… vi

1. GİRİŞ ... 1

2. KAYNAK BİLDİRİŞLERİ……… 4

2.1.Marul ve Kıvırcık Yapraklı Salatalar Hakkında Genel Bilgiler……….……. 4

2.2.Organik Tarım Hakkında Genel Bilgiler………....…. 5

2.3.Türkiye’de Organik Tarımdaki GeliĢmeler…….……… 7

2.4. Konu ile Ġlgili Literatür Özetleri……….…….... 9

3. MATERYAL ve YÖNTEM………... 18 3.1.Materyal………..……….……..……. 18 3.2.Yöntem ………..……….…..….. 21 3.3.Ġstatistiksel Değerlendirme………..………..….. 22 3.4.Korelasyon Analizi………..……….... 22 3.5.Ġncelenen Özellikler………..……….……..…… 23

3.5.1.Toplam Bitki ağırlığı………..………...…….…….……. 23

3.5.2.Pazarlanabilir BaĢ Ağırlığı………..……….…..…….. 23

3.5.3.Toplam Yaprak Sayısı……..……….……….…..……… 23

3.5.4.Pazarlanabilir Yaprak Sayısı………. 23

3.5.5.Pazarlanabilir Verim………..……….………….. 24

3.5.6. C Vitamini ……….…….………… 24

3.5.7.Suda Çözünebilir Kuru Madde (SÇKM)……….……..…….. 24

3.5.8. Titre Edilebilir Asit………..……….….……. 24

3.5.9. pH ……….….……….…. 25

4. BULGULAR ve TARTIŞMA……….…….… 27

4.1.Toplam Bitki Ağırlığı……..……… 29

4.2. Pazarlanabilir BaĢ Ağırlığı………..… 31

4.3.Toplam Yaprak Sayısı……….… 33

4.4.Pazarlanabilir Yaprak Sayısı……… 34

4.5.Pazarlanabilir Verim………..……….. 34

4.6.C vitamini……… 39

4.7.Suda Çözünür Kuru Madde ……… 41

4.8.Titre Edilebilir Asit……….……… 43

4.9. pH……… 43

4.10.Uygulamalar ve Üzerinde ÇalıĢılan Kriterlerin Korelasyon Analizi …... 47

5. SONUÇ………..……….….. 50

KAYNAKLAR……… 51

(9)

Çizelge 3.1. Deneme yerinin 1975-2006 yılları arası ortalama meteorolojik değerler... 18 Çizelge 3.2. Denemede kullanılan besin elementlerinin miktarı (ppm)……….. 19 Çizelge 3.3. Denemede kullanılan organik gübreler ve içerikleri……….. 20 Çizelge 4.1. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre bitki ağırlığı (g)… 30 Çizelge 4.2. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre pazarlanabilir baĢ ağırlığı (g)……… 32

Çizelge 4.3. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre toplam yaprak sayı(adet/bitki)……… 36

Çizelge 4.4. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre pazarlanabilir

yaprak sayısı (adet/bitki)………. 37 Çizelge 4.5. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre pazarlanabilir

verim (ton/ha)………..……….. 38 Çizelge 4.6. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre vitamin C

(mg/100 g)………. 40 Çizelge 4.7. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre suda çözünür

kuru madde SÇKM (%)………..……….. 42 Çizelge 4.8. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre titre edilebilir asit (%)……….. 45 Çizelge 4.9. ÇeĢitlere, ekim zamanlarına ve yetiĢtirme Ģekline göre pH………... 46 Çizelge 4.10. Denemede Kullanılan Uygulamalar ve Üzerinde ÇalıĢılan Kriterlerin Korelasyon Analizi ……….. 49

(10)

ġekil 3.2. Denemede kullanılan organik gübrelerin ambalaj Ģekilleri (Elit-tarim.com)…… 20 ġekil 3.3. Denemede organik ve konvansiyonel gübre solusyonlarının hazırlandığı

tanklar……….…….. 21

ġekil 3.4. Topraksız ortamda bitkilerin yetiĢtiriciliğinde kullanılan perlit ve saksılar…...… 22 ġekil 3.5. Hasada gelmiĢ ve çiçek sapı oluĢturmuĢ bitkilerden görünüm………..……..…. 25 ġekil 3.6. Kalite analizlerinin yapıldığı çalıĢmalardan görüntüler ……….……….. 26 ġekil 4.1. Novita çeĢidine ait bitkilerin çiçeklenmiĢ durumları……….…..…. 28 ġekil 4.2. Campania çeĢidine ait bitkilerin çiçeklenmiĢ durumları……….…..… 28

(11)

1.GİRİŞ

Dünyada yaşanan sanayi devrimi ve ardından tarımsal üretimde gerçekleşen yeşil devrim bir yandan üretimde hızlı bir artış sağlarken öte yandan insan ve çevre sağlığı açısından ciddi risklerin ve olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tarım ilaçları, gübreler, bitki büyüme düzenleyicileri ve benzeri kimyasal girdilerin yoğun ve bilinçsizce kullanılması, yanlış toprak işleme, yanlış sulama vb uygulamalara bağlı olarak tarım alanlarının fiziksel ve kimyasal yapısının bozulması, yer altı sularının kirlenmesi ve azalması, toprak canlılığının azalması, toprakta biyolojik canlılığın yok olması, tarımsal ürünlerde ve çevrede kalıntı riskinin artması, tuzluluk ve çoraklaşma gibi telafisi zor olan sonuçlar doğurmuştur (Aksoy, 1999). Doğal dengede meydana gelen bu bozulmaların önüne geçebilmek için değişik tedbirler alınmaya başlanmıştır. Bu tedbirler içinde en önemlilerinden biri de organik tarımın yaygınlaştırılması veya tarımsal üretimde organik girdilerin kullanılmasının teşvik edilmesidir (Zengin, 2007).

Organik tarım Dünyada en hızlı gelişen tarım sektörleri arasında yer almaktadır. Gelişmiş ülkelerde konvansiyonel yetiştiriciliğin sonuçlarının insan ve çevre sağlığı üzerindeki etkilerini önlemek maksadıyla harekete geçen kişi ve kuruluşlar organik ürünlerin üretimi ve tüketimi için bazı tedbirler almaya başlamışlardır. Buradan hareketle start alan organik tarım günümüzde Dünya genelinde yaygınlaşmış üretim şekillerinden biri olmuştur.

Organik tarım dil farklılıkları nedeniyle farklı ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Örneğin, İngiltere‟de organik tarım, Almanya‟da ekolojik tarım ve Fransa‟da biyolojik tarım şeklinde adlandırılmaktadır. Ancak bunlar genel olarak birbirleriyle eşanlamlı olarak kullanılmaktadır (Demiryürek, 2004). “Ekolojik tarım”; ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımının yasaklanmasının yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal düşmanlardan yararlanmayı tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde

(12)

oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan bir üretim şeklidir (İlter ve ark, 1996).

Türkiye‟de organik tarım faaliyetleri 1980‟li yılların ortalarında Avrupa‟da faaliyet gösteren firmaların Türkiye‟den organik tarım ürünlerini (kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, fındık, baklagil ve pamuk) talep etmeleri ve bu üretim tekniğini tanıtmaya yönelik çalışmaları ile başlamıştır. Türkiye‟de organik tarımda faaliyetlerin başlaması, gelişmiş ülkelerdeki gibi tüketicilerin bu ürünlere olan talepleri neticesinde değil, gelişmiş ülkelerdeki tüketicilerin taleplerine bağlı olarak başlamış ve ana amaç Türkiye‟nin temel tarım ürünlerinde ihracatı artırmak ve yeni pazarlara girmek olmuştur. Türkiye‟nin organik ürün yelpazesi yıllar içinde hem üretimde hem de ihracatta artışlar göstermiştir. 1980‟li yılların ortasında 8 ürün ile başlayan organik üretim 2006 yılı itibari ile 206 ürüne yükselerek ticari öneme sahip bir konuma gelmiştir. Türkiye özellikle kuru ve kurutulmuş meyvelerde, işlenmeye uygun meyve ve sebze ticaretinde önemli bir konumdadır. Ancak, işlenmiş organik gıdalar için mevcut pazarların korunması, yeni olanakların bulunması ve pazarlama olanaklarının artırılması organik tarımsal ürün ticaretinin sürdürülebilmesi açısından önemlidir. Dünya tarım ürünleri ticaretinde liberalleşmenin giderek artması, ülkelerin farklı talepleri nedenleri ile tarım ürünleri dış ticaretinin sürekli takip edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda Türkiye‟nin Dünya piyasalarındaki eğilimleri takip ederek organik tarımsal üretimini şekillendirmesi gerekmektedir (Ataseven ve Aksoy, 2000; Ataseven ve Güneş, 2008).

Organik tarımda, kimyasal gübrelerin yerine organik gübrelerin kullanılması gerekmektedir. Gübrelemenin esasını toprak organik maddesinin ve buna bağlı olarak da mikrobiyolojik aktivitesinin artırılması teşkil eder. Toprağın üstünde ve içinde bulunan her türlü bitkisel ve hayvansal ölü maddelerle bunların parçalanmasından oluşan organik madde, toprakların fiziksel, kimyasal, biyolojik ve verimlilik özellikleri üzerine son derece etkilidir. Toprakların organik madde içeriğini zenginleştirmek amacıyla yonca, kan tozu, boynuz ve tırnak tozu, balık unu, kemik unu, kaya fosfatı, odun külü, tavuk gübresi, sığır gübresi, at gübresi ve koyun gübresi gibi ilave edilebilecek bazı organik materyaller bulunmaktadır (Gül ve ark. 2000). Ahır gübresinin

(13)

etkisi, kimyasal gübreler gibi tek yönlü değildir. Ahır gübresi bir yandan toprağa bitki için gerekli besin maddelerini sağlarken öte yandan da toprağın yapısını tarım için uygun şekle sokar (Kacar, 1994).

Topraksız tarım ise, akan ve durgun su kültürü ve katı ortamların kullanıldığı bir yetiştirme şeklidir. Türkiye‟de topraksız tarımda yetiştiricilik yakın bir geçmişe sahip olmakla beraber hızla gelişmektedir. Akdeniz ve Ege bölgelerinde örtü altında topraksız tarım yetiştiriciliği yapılmaktadır. Organik tarımda kullanılan gübreler üretim şekilleri ve yapıları nedeniyle yakın zamana kadar topraksız tarımda kullanılamamaktaydı. Ancak günümüzde üretimi yaygın olarak yapılan organik gübreler veya organik tarımda kullanılmasına izin verilen organomineral gübreler artık topraksız tarımda da kullanılabilecek durumdadır. Yakın gelecekte topraksız tarımda da organik yetiştiriciliğin yaygınlaşacağı dikkate alındığında bu yetiştirme şeklinde organik gübrelerin etkilerinin de bilinmesi önem arz etmektedir.

Topraksız tarımda ticari olarak yetiştiriciliği yapılabilen türlerden biri de kıvırcık yapraklı salatalardır. Kıvırcık yapraklı salataların topraksız tarımda yetiştirilmesinde organik gübreler ile bitki beslemenin yapılması yeni konulardandır.

Bu çalışmada Tokat‟ta ısıtmasız cam sera koşullarında topraksız tarımda kıvırcık yapraklı salatanın farklı ekim zamanlarında organik ve konvansiyonel yetiştirme şekillerinin verim ve kalite özellikleri üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.

(14)

2. KAYNAK BİLDİRİŞLERİ

2.1. Marul ve Kıvırcık Yapraklı Salatalar Hakkında Genel Bilgiler

Marul, dünyada uzun yıllardan beri tarımı yapılan ve severek tüketilen sebze türleri arasında yer almaktadır. Ancak yakın zamana kadar bu tür içinde çoğunlukla Lactuca sativa var. longifolia olarak adlandırılan göbekli marul yaygın olarak yetiştirilmekteydi. Daha sonraları L. sativa var.crispa ve L. sativa var. capitata olarak adlandırılan kıvırcık yapraklı ve iceberg tipi baş salatalar da yetiştirilmeye başlanmıştır (Alaca, 2000).

Kıvırcık yapraklı baş salata ve marulun dahil olduğu Compositae familyası sebzeleri esas olarak yaprakları, yaprak sapları ve gövdeleri için yetiştirilmekte ve taze veya pişirilerek tüketilmektedir. Bu familya içinde marul ve kıvırcık yapraklı baş salataların yanında ayrıca enginar, yer elması ve hindiba‟da yaygın olarak yetiştirilen türlerdir (Günay, 1981).

Shomaker (1949), marul ve kıvırcık yapraklı baş salataların anavatanının Küçük Asya, Kafkasya, İran ve Türkmenistan‟ı içine alan bölge olduğunu ve bölgede 2000 yıldan beri tarımının yapıldığını, Dillingen (1956) ise, kıvırcık yapraklı baş salatanın yabani formlarına Orta ve Güney Avrupa, Kanarya Adaları, Cezayir, Habeşistan, Kafkasya, Keşmir, Nepal, Sibirya ve Batı Asya‟nın Mezopotamya‟ya kadar uzanan bölgelerinde rastlandığını, Çin‟e kıvırcık yapraklı baş salatanın M.S. 600-900 yılları arasında geldiğini belirtmektedir (Bayraktar,1970).

Romen, Grek ve Slav dillerinde kıvırcık yapraklı baş salata ve marulun adının Latinceden gelen Lactuca oluşu, bu türün orijininin batı ülkeleri olduğu tezini kuvvetlendirmektedir (Bayraktar,1970).

Dünya marul üretiminde önemli yeri olan ülkeler ve üretim miktarları incelendiğinde, Dünya marul üretiminin yaklaşık %50‟sinin Çin ve ABD‟de gerçekleştirildiği

(15)

görülmektedir. Türkiye‟nin Dünya marul üretimindeki payı yaklaşık 440 bin ton ile %2 düzeyindedir (Anonymous, 2008).

Türkiye‟de önemli marul-salata üretici illerin üretim miktarlarına göre Hatay ili 42,765 ton ile ilk sırayı almaktadır. İkinci sırada ise 24,765 ton ile Adana gelmektedir. Akdeniz bölgesi Türkiye üretiminin önemli bir kısmını karşılamaktadır (Anonymous, 2007).

Kıvırcık yapraklı baş salata ve marullar gerek besin içeriği bakımından ve gerekse insan beslenmesi ve insan sağlığı yönünden sebzeler arasında özel bir yere sahiptir (Wien, 1997). Marul yaprağının 100 gramı %94-95 su , 6-8 mg askorbik asit, 1-1,5 g ham protein, 0,2-0,4 g yağ ve 1,5-2,5 g karbonhidrat, 330 i.u. Vitamin A, 20-25 mg kalsiyum, 40 mg fosfor ve 1,5 mg demir içermektedir (Vural ve ark., 2000).

2.2. Organik Tarım Hakkında Genel Bilgiler

Organik (Ekolojik) tarım, “Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve sentetik mineral gübrelerin kullanımını yasaklayan, bunların yerine organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, doğal düşmanlardan yararlanması gibi birçok çevre dostu tekniği tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şekli” olarak kısaca tanımlanabilir (Aksoy ve ark., 2007).

Organik tarım; ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden korumaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas itibariyle toprağın sürdürülebilir bir verimliliğe sahip olmasını sağlama, bitkinin direncini artırma, bitki korumada biyolojik yöntemleri de tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını talep eden, üretimde miktar artışını değil ürünün kalitesinin yükselmesini amaçlayan bir üretim sistemi olarak tanımlanmaktadır.

(16)

Kısaca, organik tarım yanlış uygulamalar sonucu bozulan ekolojik dengenin bilinçli tarım teknikleri ve doğal girdiler kullanılarak yeniden tesisini ve sürdürülebilir bir agro-ekosisteme geri dönülmesini amaçlar (Taşbaşlı ve ark., 2003).

Organik tarımın yararlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Çakmakçı ve Erdoğan, 2005);

-Yeterli miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek,

-Doğal sistem ve döngüler ile yaşamın zenginleştirilmesi ve korunmasını sağlamak, -Organik üretim ve uygulama sistemlerinin geniş sosyal ve ekolojik etkilerinden yararlanmak,

-Mikroorganizma, toprak florası ve faunası, bitki ve hayvanların dahil olduğu bir tarım sistemiyle biyolojik döngünün artırılması ve teşvik edilmesi,

-Faydalı ve sürdürülebilir bir su ekosistemi geliştirmek,

-Toprak verimliliğini artırmak ve üretkenliliğinin sürekliliğini sağlamak,

-Doğal habitat ve bitkilerin korunması dahil üretim sistemi ve çevresinin genetik farklılığının devamının sağlanması,

-Sağlıklı ve uygun kullanım ile su kaynakları ve bütün yönleriyle yaşamın gelişmesine yardımcı olmak,

-Üretim sistemlerinde mümkün olduğu kadar yenilenebilir kaynakları kullanmak, -Bitkisel ve hayvansal üretim arasında ahenkli bir denge yaratmak,

-Doğal davranışları dikkate alınarak canlılara yaşamın bütün koşullarını sağlamak, -Bütün kirlenme çeşitlerini asgariye indirmek,

-Organik üretim için kullanılan yenilenebilir kaynakları özel işlemlere tabii tutmak, -Tamamen ayrıştırılıp biyolojik çevre tarafından emilebilen organik ürünler üretmek, -Uzun süre dayanıklı ve yüksek kaliteli tekstil ürünleri üretmek,

-Her bir bireyin yaşam kalitesini artırmak, temel ihtiyaçları karşılamak ve güvenilir, bir çevrede yeterli bir dönüşüm sağlamak,

Organik tarım Avrupa‟da 1970‟li yıllarda ticari anlamda önem kazanmıştır. Bu yıllara kadar her ülke ekolojik tarım konusundaki çalışmalarını bağımsız olarak sürdürürken, 1972 yılında kurulan IFOAM‟nun organizasyonu altında toplanmışlardır. Üç kıtadan 5 kurucu organizasyon tarafından oluşturulan IFOAM tüm dünyadaki organik tarım

(17)

hareketlerini bir çatı altında toplamayı, hareketin gelişimini sağlıklı bir şekilde yönlendirmeyi, gerekli standart ve yönetmelikleri hazırlamayı, tüm gelişmeleri üyelerine ve çiftçilere aktarmayı amaçlamıştır. Bu kuruluşa bağlı birçok komite, çalışma ve etki grupları bulunmaktadır. IFOAM, tüm dünyada organik üretime ilişkin kuralları ilk olarak tanımlayan ve yazıya döken kuruluştur. Temel İlkeler olarak geliştirilen kurallar dizini 1998 yılında IFOAM Temel Standartları olarak modifiye edilmiş ve genel kurul tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Kuruluş AB, Birleşmiş Milletler Tarım-Gıda Örgütü (FAO), Dünya Ticaret Organizasyonu (WTO), Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) gibi uluslararası kuruluşlarla da organik üretimle ilgili sıkı bir işbirliği yapmaktadır (Çakmakçı ve Erdoğan, 2005). Bu gelişmelerin sonucunda alternatif bir üretim sistemi olarak ekolojik tarım veya İngilizce konuşulan ülkelerdeki adı ile organik tarım, Latin ülkelerindeki ismi ile biyolojik tarım ortaya çıkmıştır. Bu işin öncülüğünü giderek artan çevre sorunlarına duyarlı ve tarımdaki üretim tekniklerini ve kullanılan girdileri sorgulayan Avrupalı bazı üreticiler yapmıştır. İlk dönemlerde üretilen ürünler büyük oranda çiftliklerde veya yakın çevresindeki yöresel pazarlarda tüketilirken, sonraki yıllarda olay ticari boyut kazanmış ve 1980‟li yıllardan sonra tüm dünyada giderek artan bir kabul görmüştür. Ekolojik ürünlerin ticari olarak önem kazanmaları ile üretimden tüketiciye kadar uzanan zincirde bazı kuralların konulmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu alanda halen lokomotif görevi gören Avrupa Topluluğu ülkeleri öncülük yaparak 1991 yılında 2092 sayılı bitkisel ürünlerin üretimini ve pazara sunulmasını düzenleyen yönetmeliği yürürlüğe koymuştur (Aksoy, 2002).

2.3. Türkiye’de Organik Tarımdaki Gelişmeler

Türkiye‟de organik tarımsal üretime 1984-1985 yıllarında Avrupa‟da faaliyet gösteren yabancı firmalardan gelen talep doğrultusunda başlanmıştır. 1994 yılındaki yasal düzenlemeden sonra bu alanda hızlı bir gelişme kaydedilmiştir (Özbilge, 2007). 1985 yılında Ege Bölgesi‟nde 8 türde ve Türkiye‟nin önemli geleneksel ihraç ürünlerinden olan kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısı ile başlayan organik tarımsal üretim, daha sonraki yıllarda fındık, pamuk gibi ürünlerle diğer bölgelere de yayılmış (Ataseven ve

(18)

Aksoy, 2000) ve 2006 yılında 206 türde organik üretim yapılmıştır. Türkiye‟deki organik tarım hareketini daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1992 yılında İzmir‟de Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) kurulmuştur. Derneğin üyeleri arasında üretici, ihracatçı, tüketici, araştırıcı gibi bu alanla yakından ilgilenenler yer almaktadır. Dernek, 1992‟den organik tarım alanında birçok toplantı, eğitim ve yayım faaliyetleri yapmaktadır (Aksoy ve Altındişli, 1999).

Türkiye‟de organik tarım konusundaki ilk yasal düzenleme, 24 Haziran 1991 yılında AB‟de çıkarılan EEC 2092/91 sayılı Yönetmeliğin Türkiye‟deki uyarlaması olan 24 Aralık 1994 tarih ve 22145 sayılı “Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik” ile olmuş ve yetkiler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‟na 29 Haziran 1995 tarih ve 22328 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Eski yönetmelik, 11/07/2002 tarih ve 24812 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanarak yürürlüğe giren “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” adı altında revize edilmiştir. Yeni Yönetmelik ile organik ürünlerin üretilmesi, işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, pazarlanması kontrol ve sertifikasyonu, çalışma organları ve danışmanlık hizmetleri ile cezai ve hukuki konularında düzenleyici hükümler genişletilmiştir (Aksoy, 2002). Bu yönetmeliğin bazı maddeleri 2004 yılında yapılan düzenleme ile değiştirilmiştir.

Organik tarım alanına getirilen bir diğer düzenleme de organik gübrelerle ilgili olmuştur. 22.04.2003 tarih ve 25087 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan “Tarımda Kullanılan Organik, Organomineral, Toprak Düzenleyicileri ve Mikrobiyal Gübrelerin Üretimi, İthalatı, İhracatı, Piyasaya Arzı ve Denetimine Dair Yönetmelik” ile organik gübre konusundaki sorunlar ortadan kaldırılmıştır.

Dünyada organik tarım önce gelişmiş ülkelerde, daha sonra gelişmekte olan ülkelerde başlamıştır. Dünyada yaklaşık 130 ülkede organik tarım ürünleri ticari boyutta yapılmakta ve organik tarım alanları hızlı bir şekilde artmaktadır. Bunlardan Türkiye‟nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülke sayısı 90, az gelişmiş ülkelerin sayısı ise 15‟dir (Zengin, 2007).

(19)

Dünyada yaklaşık 31,8 milyon hektar alan üzerinde organik üretim yapılmaktadır. Bu alanın kıtalara göre dağılım oranlarına bakıldığında en yüksek değerin % 38,3 ile Okyanusya kıtasına ait olduğu görülmektedir. Bunu sırasıyla Avrupa (% 20,4), Latin Amerika (% 20,1), Asya (% 13,0), Kuzey Amerika (% 4,4) ve Afrika (% 3,8) kıtaları izlemektedir. Dünyada organik tarım alanı bakımından Avustralya 12,1 milyon ha ile ilk sırada yer alırken, Çin 3,5 milyon ha ile ikinci, Arjantin ise 2,8 milyon ha ile üçüncü sırada yer almaktadır. Ülkelerin sahip oldukları organik tarım alanlarının toplam tarım alanlarına olan oranları incelendiğinde ise ilk üç sırayı; Liechtenstein (% 26,4), Avusturya (% 13,5) ve İsviçre‟nin (% 11,3) paylaştığı görülmektedir (Willer ve Yussefi, 2006).

Dünyada organik ürün pazarı 26 milyar US $‟dır ve yıllık artış hızı ülkelere göre % 5-40 arasında değişim göstermektedir. Her ülke dış pazar için rekabet edebildiği ürünlere yönelerek dar yelpazede üretim yapmaktadır (Erdem, 2006).

Türkiye‟de 2004 yılı itibarıyla organik üretimin gruplara göre dağılımı ise şu şekilde gerçekleşmektedir; % 41 meyve, % 35 tarla bitkileri, % 10 sebze ve % 14 diğerleri (Erdem, 2006)

2.4. Konu ile İlgili Literatür Özetleri

Salata grubu sebzeler içinde salata ve marul Dünya‟da en çok tüketilen sebzeler arasındadır. Oniki ay pazarlarda, marketlerde satılan salata ve marul tek yıllık serin iklim sebzesidir. Yetişme süresi 2-3 ay gibi kısa süreli olan salata ve marul tiplerinde açıkta ve örtüaltında değişik mevsimlere uygun olarak ıslah edilmiş çeşitlerle arka arkaya yılın on iki ayı üretim yapmak mümkün olmuştur. Son yıllarda kıvırcık yapraklı baş salata tiplerinin Türkiye‟de üretimi ve yeme alışkanlığı salata ve marullara çeşit zenginliği katmıştır. Marul bitkisi; oldukça derine giden etli kazık köklere ve bunun etrafına dağılmış bol miktarda saçak köklere sahiptir. Kök sisteminin gelişimi toprak yapısı ile doğrudan ilişkilidir, kazık kök 1,5-1,8 metreye kadar inebilir. Salata ve marulun yaprakları renk, şekil, irilik, uzunluk, genişlilik, düz veya kıvırcık oluşturması bakımından çeşitlere göre farklılık gösterir (Aybak, 2002).

(20)

Ülkemizin birçok yöresinde salata ve marul yetiştiriciliği yapılmaktadır. Vejetasyon süresi kısa olduğundan uygun şartlarda iyi bir yetiştirme yöntemi uygulandığında üreticiye iyi kazanç sağlayabilecek sebzeler arasında yer almaktadır. Su ile gübre dengeli ve kontrollü bir şekilde verildiğinde, kültürel işlemler düzenli olarak yapıldığında salata ve marullarda kalite ve verim önemli ölçüde artmaktadır.Verim ve kaliteyi doğrudan etkileyebilen bitkiler arası mesafeler ile ilgili yapılan çalışmalarda birim alanda bulunan bitki sayısı azaldığında ortalama bitki ağırlığının artmasına karşın, verimin düşük olduğu, birim alandaki bitki sayısı arttığında, bitkiler yeterli besin maddesini topraktan alamadığı için ortalama bitki ağırlığının azaldığı, buna karşın bitki sayısına paralel olarak birim alandan elde edilen verimin arttığı bildirmektedir (Eşiyok ve ark., 1996).

Tarımda ürün ve kar artışına yönelik yapılan üretimler yoğun girdi kullanımını da beraberinde getirmiştir. Bu durumda kullanılan özellikle kimyasal girdiler maliyet artışı ve çevre kirliliği gibi sorunlara neden olmuştur. Bu nedenle son zamanlarda çevreye dost organik tarım uygulamalarına ilgi artmaktadır.

Jackson ve ark. (1999), kıvırcık yapraklı salatalarda optimal bitki gelişimi için gündüz 23 °C ve gece 7 °C sıcaklıkların ideal olduğunu belirtirlerken, sıcaklığın 0 °C „ye yaklaştığında genç bitkilerde zararlanma olmadığını ancak bitki gelişiminin yavaşladığını ve 0 °C ve altındaki sıcaklıklarda dış yaprakların zarar gördüğünü belirtmektedirler.

Tek yıllık serin iklim sebzesi olan marulun optimum sıcaklık isteği 15-18 °C dir. Marul yaz aylarında yüksek sıcaklığa bağlı olarak hızlı bir şekilde çiçeklenme gösterirken, 0 °C altındaki düşük sıcaklıklara kısa süre dayanabilmektedir. Düşük sıcaklığa dayanıklı olduğu dönem, bitkilerin 6-10 yapraklı olduğu devredir. Kışlık çeşitler düşük sıcaklığa, 0 °C ile -5 °C arasında 5-10 gün, -10 °C‟de 1-3 gün dayanmaktadır (Günay, 1981). Bu sebeplerle, marul yetiştiriciliği ülkemizde ılıman yörelerde sonbahar, kış veya erken ilkbahar döneminde yapılmaktadır (Eşiyok ve ark., 1996).

(21)

Eşiyok (1998), salata ve marullarda tohum çimlenmesi üzerine farklı sıcaklık etkisini araştırdığı çalışmada, 25 °C ve üzerinde hiç uygulama yapılmayan perikarplı tohumların çimlenme oranının % 44, perikarpsız tohumlarda ise 30 °C‟de % 65,8 ve çıplak tohum (embriyo) da ise % 61,7 olduğunu belirlemiştir. Sıcaklığa bağlı olarak embriyoyu saran katmanların tohumların çimlenmeleri üzerine olan etkileri farklı olmuştur. Sıcaklık yükseldikçe katmanların etkisi de artmıştır. Şemikler, Yedikule, Royal gren, Saladin, Telda, Salad bowl carthago, Lobjoits ve Grand rapids çeşitleri bölge açısından açık tarla koşullarında en karlı olarak yetiştirilebilecek çeşitler olarak bulunmuştur.

Düzyaman ve Duman (1996), Akyaka, Altınkule, Diplomat Crispino, Nordic Grande, Vancrisp ve Winter Suprime çeşitlerinin en iri başları oluşturduğunu, buna karşılık Grand Rapit, RS 2577 ET, RS 2576 ET, Paris Island, Akyaka, Altınkule ve Parcos çeşitlerinin ise diğer çeşitlere göre daha erken çiçeğe kalktıklarını saptamışlardır. Diplomat ve Vancrisp çeşitleri hem geç çiçeklenmeleri hem de üstün verim özellikleri ile bölgede ilkbahar yetiştiriciliğine uygun çeşitler olarak belirlenmişlerdir.

Sarı ve ark. (1995), Çukurova bölgesi koşulları için ilkbahar üretimine uygun baş salata çeşitlerinin belirlenmesi için yaptıkları çalışmada, en yüksek baş ağırlıkları (7 çeşit içerisinden) ile toplam ve pazarlanabilir verim değerleri; Calona, Tansa, Fimba ve Great Lakes çeşitlerinden elde edildiğini belirtmektedirler. En yüksek pazarlanabilir ürün randımanı (baş ağırlığı/toplam yaprak ağırlığı) Great Lakes çeşidinden elde edilmiş (%74), bunu Calona çeşidi izlemiş (%67), diğer çeşitlerde randıman %54 ile % 59 arasında değişmiştir.

Salata-Marul çeşitlerinde dikim mesafesinin verim ve kaliteye etkisinin belirlendiği bir çalışmada, birim alanda bulunan bitki sayısı arttığında ortalama bitki ağırlığı (381,7-535,0 g) ve kuru madde miktarının (2,57-5,26 / 100 g) azaldığı, bitkilerin topraktan kaldırdığı P2O5 ve K2O miktarının ise arttığı belirlenmiştir. N tüketim miktarı ise önce artış göstermiş daha sonra azalmıştır (Eşiyok ve ark., 1996).

Demirkaya, (2001), Kayseri yöresinde sera da ikinci ürün olarak, Age-6243 kıvırcık salata çeşidinin dikim sıklığının verim ve baş ağırlığı üzerine etkisini araştırmış, üç

(22)

farklı dikim sıklığı uygulamış (30x20x15 cm, 30x20x20 cm, 30x20x30 cm) ve 30x20x15 cm dikim sıklığından en yüksek verimi elde etmiş, dikim sıklığı arttıkça verimin arttığını saptamıştır. Dikim sıklığının baş ağırlığına etkisi istatiksel önem düzeyinde olmadığını belirtmiştir.

Tokat ekolojik koşullarında, marul ve baş salataların Sonbahar-Kış yetiştiriciliği üzerine farklı ekim zamanı ve plastik tünellerin etkisinin belirlendiği çalışmada, 3 farklı ekim dönemi ve 3 farklı örtü sistemi ile kontrol olarak açık alan kullanılmıştır. 10 Eylül ekim dönemi ile yüksek plastik tünellerden en yüksek sonuç elde edilmiştir. Ayrıca delikli alçak plastik tünellerden, deliksiz alçak plastik tünellere göre daha iyi sonuç elde edilmiştir (Geboloğlu ve ark., 1998).

Polat ve ark. (1998), ısıtılmayan cam serada Tansa baş salata çeşidinde, farklı malç (şeffaf PE, saman, siyah PE ve kontrol) ve farklı sıra üzeri mesafeleri (15, 20, 25 ve 30 cm) uygulamalarının verim ve bitki gelişimi üzerine etkilerini belirlemişler, malç uygulamalarından şeffaf PE ve siyah PE, sıra üzeri mesafe uygulamalarında ise 30 cm ve 25 cm‟nin toplam ağırlık üzerine olan etkileri maksimum olmuştur. İri bitki habitüsü için geniş sıra üzeri mesafeleri, ıskarta yaprak sayısı ve yaprak ağırlığına küçük sıra üzeri mesafelerin daha etkili olduğu belirlenmiştir. Kök sisteminin güçlü gelişmesinde saman, şeffaf PE ve siyah PE malçları ile 20, 25 ve 30 cm sıra üzeri mesafeleri, kök ağırlığının artışında önemli bulunmuştur. Kök uzunluğuna malç ve sıra üzeri mesafeleri uygulamalarının etkisinin istatistikî önemde olmadığı saptanmıştır.

Engindeniz ve Tüzel (2006), serada organik kıvırcık yapraklı salata yetiştiriciliğinde en yüksek verimin 30 ton/ha çiftlik gübresi + E2001 (bakteri içerikli organik gübre) + allgrow bioplasma (alg içerikli organik gübre) uygulamasından elde edildiğini, 13,20 kg/m2 verime ulaşıldığını, ortalama bitki ağırlığının 1188 gram, atık yaprak sayısının 2,72 adet/bitki ve net bitki ağırlığının 1177 gram olduğunu belirtmektedirler.

Demir ve ark. (2003), Lital ve Gloria marul çeşitlerini kullanarak yaptıkları bir çalışmada 6 farklı organik gübre kombinasyonu ve geleneksel NPK gübre kullanarak üretim yapmışlardır. Çalışma sonucunda organik yöntemlerle yetiştirilen marulların

(23)

mineral madde içeriklerinin, geleneksel yöntemle yetiştirilen marulların mineral madde içeriği ile aynı olduğu, hatta bazı mineraller bakımından organik yöntemlerle yetiştiriciliğin daha zengin olduğunu tespit etmişlerdir.

Ekim zamanı ve ticari organik gübrelerin roka bitkisinin verim ve kalite özellikleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılan bir çalışmada; Palmorganik (25, 50, 75 ve 100 g/m2), Biofarm Humus (100, 200, 300 ve 400 g/m2) gübrelerinin farklı seviyeleri ile gübre uygulaması yapılmayan kontrol parselleri karşılaştırılmıştır. Verim özellikleri bakımından Biofarm humus uygulamasının 2. seviyesinde (200 g/m2) en yüksek (3 757 kg/m2) değerlendirilebilir ürün, Palmorganik gübre uygulamasında ise verim değerlerinin gübre seviyeleri arttıkça artış gösterdiği tespit edilmiştir (Eşiyok ve ark., 2004).

Bazı azotlu gübrelerin marulda nitrat birikimi üzerine etkisinin araştırıldığı bir çalışmada, serada yetiştirilen marulun yapraklarında açıkta yetiştirilene göre daha fazla miktarda nitrat birikimi olmuştur. Azot dozlarının artışına paralel olarak verim artmış, en düşük verim kontrolden, en yüksek verim ise azotun 35 kg N/da dozundan elde edilmiştir (Güler, 1998). Tittonell ve ark. (2003), kıvırcık yapraklı salatada 0-75 ve 100 kg/ha azot uygulaması ve 33 ve 50 bitki/m2

populasyon yoğunluğunda yürüttükleri çalışmada en yüksek verimin 150 kg/ha azot uygulamasında ve 33 bitki/m2

populasyon yoğunluğunda elde edildiğini belirtmektedirler. Rincon ve ark. (1998), ise 100 kg/ha azot uygulamasında maksimum verime ulaşıldığını, toplam yaş ağırlığın 53,4 ton/ha olduğunu ve 150 ve 200 kg/ha azot uygulamasının ise verimde düşüşe neden olduğunu belirtmektedirler. Boroujerdnia ve Ansari (2007), 150 kg/ha P2O5 ve 100 kg/ha K2O sabit uygulamalarına ilaveten 0-60-120-180 kg/ha azot uygulamasında en yüksek verimin 7 kg/m2 ile 120 kg/ha azot uygulamasından elde edildiğini belirtmektedirler.

Demir ve ark. (2003), Yedikule ve iceberg tipi marul çeşitlerinin mineral madde içeriği üzerine ekoloji üretimde farklı organik gübre uygulamalarının etkisini araştırdıkları çalışmada bitkisel materyal olarak Lital ve Gloria marul çeşitlerini kullanmışlardır. Araştırmada altı farklı organik gübre kombinasyonu ve geleneksel NPK gübre kullanılarak üretim yapılmıştır. Elde edilen üründe K, Na, Mg, Ca, Cu, Zn, Mn ve Fe

(24)

elementlerinin analizleri gerçekleştirilmiştir. Organik yetiştirme tekniğinin uygulandığı parsellere çiftlik gübresi ve kan ununun yanında Coplex, Maxicrop, Ko Humax, Kelpak, deniz yosunu (şerit halinde) ve Ormin K uygulanmıştır. Geleneksel yetiştiriciliğin yapıldığı kontrol parsellerine ise dikim öncesi triple super fosfat, dikim sonrası vejetasyon süresince amonyum nitrat ve potasyum nitrat verilmiştir. Araştırıcılar çalışmada mineral madde içeriği bakımından Iceberg tipi Gloria marul çeşidi ile Yedikule tipi Lital marul çeşidi arasında genel olarak bir farklılığın olmadığını, bunun yanında organik koşullarda ve geleneksel yöntemle yetiştirilen marulların mineral içeriklerinde belirlenen farklılıkların beklenilenden daha az olduğunu belirlemişlerdir.

Boroujerdnia ve Ansarı (2007), farklı azotlu gübrelerin marulda verim ve verim komponentleri üzerine etkisini araştırmışlardır. Araştırıcılar yaprak sayısının çeşitlere bağlı olarak 58,44-65,06 arasında ve verimin 52,10-53,60 ton/ha arasında değiştiğini ve yaprak sayısı ile verim arasında önemli bir korelasyonun olduğunu belirtmektedirler.

Koudela and Petrikova (2008), kıvırcık yapraklı salata çeşitlerinin besin elementi içerikleri ile verimlerini inceledikleri çalışmada, C vitamini içeriğinin çeşitlere ve yetiştirme dönemlerine bağlı olarak değiştiğini, sıcak dönemde C vitamininin serin dönemlerde yetiştiriciliğe göre daha düşük olduğunu, sıcak dönemde 11,0-13,8 mg/100 g arasında; serin dönemlerde ise 17,9-30,2 mg/100 g arasında gerçekleştiğini belirtmektedirler. Araştırıcılara göre baş ağırlığının çeşitlere ve yetiştirme dönemlerine bağlı olarak 190 g – 463 g arasında değiştiğini, çeşitlerin ve yetiştirme dönemlerinin arasındaki verim farklılıklarının önemli olduğu vurgulanmaktadır.

Xu ve ark., (2003), kıvırcık yapraklı salataların organik ve konvansiyonel yetiştiriciliğini karşılaştırdıkları çalışmalarında bitki gelişiminin başlangıçta kimyasal gübrelerde daha yüksek olduğunu, ancak zaman ilerledikçe organik yetiştiricilikte bitki gelişiminin daha yüksek olduğunu ve verimin daha fazla olduğunu, bunun nedeninin de organik gübrelerin kök bölgesindeki biyolojik aktiviteyi artırması olduğunu, organik yetiştiricilikte SÇKM ve C vitamininin daha yüksek olduğunu belirtmektedirler. Premuzic ve ark. (2002), Baş salatada C vitaminin beslenme koşulları ve çeşitlere bağlı olarak 19-23 mg/100 g arasında değiştiğini belirtmektedirler.

(25)

Pavlou ve ark. (2007), geç ilkbahar, geç sonbahar ve geç kış olmak üzere 3 farklı dönemde kıvırcık yapraklı salata yetiştirmişlerdir. Kompostlaştırılmış koyun gübresini organik gübre olarak 3 farklı dozda kullanmışlardır. Ayrıca konvansiyonel gübrelemede 3 değişik azot dozu kullanmışlardır. Organik ve konvansiyonel gübre uygulamalarının yetiştirme dönemlerine bağlı olarak etkilerinin de değiştiği, konvansiyonel gübrelemede uygulanan gübre dozuna bağlı olarak bitki boyunun 30,41-32,92 cm, baş genişliğinin ise 16,63cm ile 21,85cm; organik gübrelemede ise bitki boyunun 29,24 cm ile 31,94 cm, baş çapının ise 15,83 cm ile 19,10 cm arasında değiştiğini belirtmektedirler. Araştırıcılar bitkide N-P-K birikiminin organik gübrelemede önemli ölçüde yüksek çıktığını ve nitrat birikiminin ise konvansiyonel gübrelemede daha yüksek olduğunu belirtmektedirler.

Polat ve ark. (2008), ahır gübresine ilave olarak kan unu, Ormin K, Coplex, Maxicrop, Ko Humax ve Kelpak gübrelerinin karışımından elde ettikleri farklı organik gübreleri konvansiyonel gübre uygulaması ile karşılaştırmışlardır. Araştırıcılar iki yıllık çalışmada bitki boyu ve taç çapını değişmediğini, SÇKM miktarının organik yetiştiricilikte daha yüksek olduğunu, C vitamini miktarının birinci yılda bazı organik gübrelerde daha yüksek çıkarken ikinci yılda fark oluşmadığını, pH miktarının birinci yılda bazı organik gübrelerde kontrole göre daha yüksek, ikinci yılda ise değişmediğini belirlemişlerdir. Araştırıcılar kontrole göre organik gübrelemede en yüksek değerleri birinci ve ikinci yılda sırasıyla bitki boyunda kontrolde 13,00-16,73 cm, organik gübrelemede 12,71-15,97 cm; SÇKM de kontrolde %3,40-3,40 organik gübrelemede %4,7-4,00, C vitamininde kontrolde %15,78-13,77, organik gübrelemede %18,23-15,09 ve pH‟da kontrolde 6,39-6,09, organik gübrelemede 6,61-6,10 olarak belirlemişlerdir. Çalışmada toplam ve pazarlanabilir verim ve ortalama baş ağırlığında birinci yılda kontrol ile organik gübreleme arasında fark bulunmadığını, ikinci yılda ise kontrolde daha yüksek ve farkın önemli olduğunu belirtmektedirler. Toplam verimin kontrolde 40,69 ton/ha-74,49 ton/ha, organik gübrelemede 38,57-53,61 ton/ha; pazarlanabilir verimin kontrolde 31,08-59,44 ton/ha, organik gübrelemede 29,19-40,29 ton/ha ve ortalama baş ağırlığının kontrolde 279,7-534,9 gram, organikte 262,7-352,9 gr arasında değiştiği; makro ve mikro besin elementi içeriğinde ise genelde önemli bir farklılığın elde edilemediğini vurgulamaktadırlar.

(26)

Konvansiyonel gübrelerin toprakta fiziksel özellikleri olumsuz yönde etkilemesinin yanında toprağın organik madde miktarının azalmasına yol açtığını belirten Melero ve ark. (2006) organik gübrelerin kullanıldığı sebze yetiştiriciliğinde toprağın fiziksel ve kimyasal yapısı üzerine önemli katkılar sağladığı, topraktaki organik madde ve besin elementi miktarlarının da arttığını belirtmektedirler.

Rosen ve Allan (2007), organik gübrelerin konvansiyonel gübrelere göre yetiştirilen bitkinin verimi ve kalitesi ile toprak kalitesine etkilerini ele aldıkları çalışmada tüketicilerin özellikle son yıllarda organik ürünleri daha çok talep ettiklerini, organik gübrelerin toprak verimliliğini arttırması yanında toprakta nitrat ve fosforun aşırı birikimine neden olabileceğinden dikkatli olunması gerektiğini belirtmektedirler. Araştırıcılar organik gübrelerin toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısı üzerine önemli katkılar sağladığını ancak bitki gelişimi, verim ve ürün kalitesi bakımından sentetik gübreler ile rekabet edebilmesi için organik gübrelerin sentetik gübrelere eşdeğer veya yakın oranda besin elementlerini içermesi gerektiğini belirtmektedirler.

Engindeniz ve Tüzel (2006), serada organik marul yetiştiriciliğinin ekonomik analizini yaptıkları çalışmalarında ahır ve kümes gübresini kullanmışlardır. Organik gübreleme ile kontrol arasında verim, baş ağırlığı ve ıskarta yaprak sayısı bakımından bir farkın oluşmadığını, organik sera kıvırcık yapraklı salata yetiştiriciliğinde ürün kalitesinin yükseldiğini üreticiler açısından daha ekonomik olduğunu, organik yetiştiricilik yaygınlaştıkça maliyetin de düşeceğini belirtmektedirler.

Chang ve ark. (2007) 3 yıl süre ile 24 değişik sebze türünü organik gübre olarak kompost kullanarak yetiştirdikten sonra toprağın kimyasal özellikler, mikrobial popülasyonu ve toprak enzim aktivitesini kimyasal gübreleme ve gübresiz uygulamalara göre karşılaştırmışlardır. Sonuç olarak pH elektriksel iletkenlik, toplam azot konsantrasyonu ve organik madde içeriğinin kompost kullanıldığı uygulamada arttığını, topraktaki mikrobial aktivitenin ve enzim aktivitesinin önemli düzeyde arttığını belirtmektedirler.

(27)

Maboko ve Du Plooy (2008), kış döneminde topraksız tarım koşullarında kıvırcık yapraklı baş salata yetiştiriciliği ile ilgili çalışmada ortalama verimin 48,2-105,9 ton/ha; ortalama baş ağırlığının 301,0-661,6 g; ortalama baş çapının 11,4-16,0 cm arasında değiştiğini belirlemişlerdir. Scuderi ve ark., (2009), topraksız tarımda kıvırcık yapraklı baş salatada dikim sıklığına bağlı olarak verimin 22 – 39 ton/ha arasında değiştiğini belirtmektedirler.

Marul ve lahanada yapılan bir çalışma sonucunda her 2 türde de fide boyu, ağırlık ve klorofil konsantrasyonu, torf-vermikulit ortamına göre kompost içeren ortamda daha yüksek değerlerde elde edilmiştir. Ayrıca mikoriza ile inokule edilmiş ortamdaki marul fideleri inokule edilmemiş ortamdaki fidelere göre daha kısa, ağırlık ve klorofil konsantrasyonu bakımından daha düşük değerlere sahip oldukları bildirilmiştir. Mikoriza ve Trichoderma inokule edilmiş ortamdaki lahana fideleri ise, inokule edilmemiş ortamdaki fidelere göre daha uzun daha ağır ve yüksek klorofil konsantrasyonuna sahip bulunmuşlardır (Raviv ve ark., 1998).

Öztan (2002), substrat kültürü ile hıyar yetiştiriciliğinde, besin kaynağı olarak organik gübre kullanımını, topraksız tarımda geleneksel besleme yöntemi olan inorganik gübre kaynaklı besin çözeltisi kullanımı ile karşılaştırmak amacıyla yaptığı bir çalışmanın sonucunda organik besin çözeltisinin inorganik besin çözeltisine alternatif olabileceğini bildirmektedir.

Gül ve ark. (2005), ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde perlit ve zeolitin tek başına ve faklı karışım oranlarında kıvırcık yapraklı baş salatada verim üzerine etkisini araştırmışlardır. Baş ağırlığının sonbahar döneminde 447,8-568,2 g, ilkbahar döneminde 557,0-683,7 gram arasında değiştiğini; pazarlanabilir baş ağırlığının sonbahar yetiştiriciliğinde 433,0-548,3 gram, ilkbahar yetiştiriciliğinde 549,7-663,3 gram arasında değiştiğini; Toplam yaprak sayısının sonbahar döneminde 25,0-28,0 arasında, ilkbahar döneminde 25,4-31,7 arasında değiştiğini ve verim komponentlerinin yetiştirme ortamlarına ve yetiştirme dönemlerine bağlı olarak değiştiğini belirtmektedirler.

(28)

3. MATERYAL ve YÖNTEM

3.1. Materyal

Araştırma 2010 yılında Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümüne ait ısıtmasız cam serada topraksız tarım koşullarında yürütülmüştür. Denemenin yürütüldüğü seradan bir görünüm Şekil 3.1.‟de verilmiştir. Deneme yeri 610 metre rakıma sahip olup, deneme yerinin uzun yıllara ait ekolojik verileri Çizelge 3.1.‟de verilmiştir.

Şekil 3.1. Denemenin yürütüldüğü seradan görünüm

Çizelge 3.1. Deneme yerinin 1975-2006 yılları arası ortalama meteorolojik değerleri

Meteorolojik elemanlar

Aylar

Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Yıl ık Ort. sıcaklık (o

C) 12,6 16,3 19,6 22,2 22,1 18,7 13,4 12,4

Ort. max. sıcaklık (o

C) 19,0 23,1 26,5 29,0 29,4 26,4 20,3 18,4

Max. sıcaklık (o

C) 33,3 36,0 38,5 45,0 39,8 37,3 35,3 45,0

Ort. min. sıcaklık (o

C) 6, 9,8 12,8 15,5 15,4 12,1 8,0 7,0

Min. sıcaklık (oC) -4,5 0,0 3,2 6,1 7,8 2,4 -2,8 -21,2

Ort. yağışlı gün sayısı 13,7 14,3 8,8 3,7 3,3 5,2 8,7 116

Yağış (mm) 60,0 62,1 36,9 10,5 7,4 17,8 45,3 447,8

(29)

Çalışmada bitkisel materyal olarak, Türkiye‟de değişik bölgelerde yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan Bohemia (Enza Zaden), Campania (Enza Zaden), Funly (Syngenta Seeds), Fonseca (Rizk Zwan) ve Novita (May Agro) kıvırcık yapraklı salata çeşitleri kullanılmıştır.

Denemede organik ve konvansiyonel olmak üzere iki farklı gübreleme yapılmıştır. Gübrelemede besin solüsyonu hazırlanırken kullanılan besin elementleri ve kullanılan ppm miktarları Çizelge 3.2.‟de verilmiştir. Besin solüsyonu hazırlanırken çözeltinin pH‟ı 5,5-6,5 arasında EC‟si 1,5-2,5 dS/m olacak şekilde ayarlanmıştır. Gübrelemede konvansiyonel uygulamada sentetik gübre kaynakları, organik gübrelemede ise Elit Tarım A.Ş. tarafından geliştirilmiş ve Türkiye‟de Organik Tarım ruhsatına sahip Nof, Orvin K+Pure, Focon ve Coplex gübreleri karıştırılarak kullanılmıştır. Denemede kullanılan organik gübrelerin ambalaj şekilleri Şekil 3.2.‟de ve Denemede kullanılan organik gübrelerin içerikleri Çizelge 3.3‟de verilmiştir. Gübre solüsyonları hazırlanırken kullanılacak suyun makro ve mikro element analizleri yapılmış ve sulama suyunda bulunan miktarlar dikkate alınarak gübre dozları hazırlanmıştır. Denemede organik ve kimyasal gübre solüsyonlarının hazırlandığı tanklar Şekil 3.3.‟de verilmiştir. Gübrelemede kullanılan dozlar Gunter ve ark. (2009), Jones (1983) ve Fallovo ve ark. (2009) dikkate alınarak hazırlanmıştır.

Çizelge 3.2. Denemede kullanılan besin elementlerinin miktarı (ppm) Besin elementinin Adı Kullanılan ppm miktarı

Azot 200 Fosfor 62 Potasyum 150 Kalsiyum 210 Magnezyum 50 Kükürt 70 Demir 2,5 Bor 0,44 Bakır 0,05 Mangan 0,62 Çinko 0,09 Molibden 0,03

(30)

Çizelge 3.3. Denemede kullanılan organik gübreler ve içerikleri

ÖZELLİK FOCON NOF ORVİN K+PURE COPLEX GÜBRELER

Bakanlık Lisans No: 2946 0584 2357 0547

Toplam organik madde (%) 30 40 5 30

Toplam azot (%) 2 0 0 0 Organik azot (%) 1 2 0 0 Toplam P2O5 (%) 1,5 0,5 0.1 0.1 Suda çözünür K2O (%) 2 1 25 4 Kükürt (%) 0 2,0 31,5 1,0 Suda çözünür MgO (%) 0 0,6 1.0 0,1

Serbest amino asit (%) 4 0 0 0

pH (1:10) 4-6 4-5 4-5 5-6 Fe (ppm) - 60 60 80 Cu (ppm) - - 6,0 0,5 Mn (ppm) - 29 34 40 Mo (ppm) - - 0,5 - B (ppm) - 20 - 13 Zn (ppm) - 10 7 60

(31)

Şekil 3.3. Denemede organik ve konvansiyonel gübre solüsyonlarının hazırlandığı tanklar

3.2. Yöntem

Denemede 5 kıvırcık yapraklı salata çeşidi iki farklı yetiştirme döneminde organik ve konvansiyonel bitki besleme uygulamaları kullanılarak denenmiştir. Tohum ekimleri 1 Temmuz ve 15 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılmıştır. Fide dikimleri I. ekim zamanı için 1 Ağustos 2010, II. ekim zamanı için 15 Ağustos 2010 tarihinde yapılmıştır. Fidelerin yetiştirilmesinde torf kullanılmıştır. Fideler 106‟lık fide yetiştirme kaplarında (insört) yetiştirilmiştir. Tohum ekiminden itibaren yaklaşık 25-30 gün sonra fideler dikime hazır hale gelmiştir. Fide yetiştiriciliği ve fide dikiminden sonraki evrede bitkilerin hasadına kadar bitki koruma, bitki besleme, sulama vb. uygulamalar organik gübrelerin kullanıldığı uygulamalarda ilgili yönetmeliklere uygun olarak yapılmıştır. Denemede her iki ekim zamanı için hasatlar 8 Ekim 2010 tarihinde yapılmıştır. Konvansiyonel yetiştiriciliğin uygulandığı parsellerde ise uygulamalar konvansiyonel yetiştiriciliğe uygun literatüre göre yapılmıştır. Denemede yetiştirme ortamı olarak perlit kullanılmıştır. Bitkilerin yetiştirilmesinde 25 litre hacimli 75 cm uzunluğunda saksılar kullanılmıştır. . Denemede kullanılan perlit ve saksılar Şekil 3.4.‟de verilmiştir. Fide dikiminde çapraz dikim yapılmış ve buna göre dar sıra arası 50 cm, ve sıra üzeri 20 cm alınmıştır.

(32)

Şekil 3.4. Topraksız ortamda bitkilerin yetiştiriciliğinde kullanılan perlit ve saksılar

Fide dikiminden itibaren besin solüsyonu içeren tanklardan sulamalar yapılmıştır. Başlangıçta günde 3 defa ikişer dakika süreyle sulama yapılmış, daha sonra bu süre kademeli olarak artırılmış ve son bir aylık dönemde günde 4 defa 10 dakika süreye çıkarılmıştır. Sulamalarda verilen suyun %20‟si drene olacak şekilde sulama miktarı ayarlanmıştır. Belirli aralıklarla drenaj suyunda EC ve pH ölçümleri yapılmıştır.

Deneme tesadüf parselleri deneme desenine göre 3 tekerrürlü yürütülmüştür. Her parselde 10 bitki üzerinde gözlem yapılmıştır.

3.3. İstatistiksel Değerlendirme

Denemede elde edilen verilerin değerlendirilmesinde ve varyans analizlerinde (ANOVA) SPSS (Version 12.00; SPSS, Chicago, IL, USA) istatistik yazılım programı kullanılmıştır. Ortalamaların karşılaştırması Duncan testine göre P≤0,05 düzeyinde yapılmıştır.

3.4. Korelasyon Analizi

Denemede gözlem yapılan özellikler arasında ve bu özellikler ile uygulamalar arasındaki ikili ilişkilerin belirlenmesinde korelasyon analizi yapılmıştır. Korelasyon

(33)

analizi için SPSS (Version 12.00; SPSS, Chicago, IL, USA) istatistik yazılım programı kullanılmıştır (P≤0,05).

3.5. İncelenen Özellikler

Denemede kullanılan organik ve konvansiyonel gübrelerin marullardaki etkilerini belirlemek için aşağıdaki ölçüm ve gözlemler yapılmıştır. Hasada gelmiş ve çiçek sapı oluşturmuş bitkilerden görünüm Şekil 3.5.‟de ve Kalite analizlerinin yapıldığı çalışmalardan görüntüler Şekil 3.6.‟de verilmiştir.

3.5.1. Toplam Bitki Ağırlık (g)

Denemede hasat edilen bitkiler kökleri ile birlikte hasat edilmiş, kökler akan suda yıkanarak temizlendikten sonra yaprak aralarında ve yaprak yüzeyinde biriken su uzaklaştırılmış ve bitkiler kökleri ile birlikte tartılmıştır.

3.5.2. Pazarlanabilir Baş Ağırlığı (g)

Hasat edilen bitkiler dış yaprakları ve kökleri uzaklaştırıldıktan sonra tartılmış ve her parsel için ortalama pazarlanabilir baş ağırlığı belirlenmiştir.

3.5.3. Toplam Yaprak Sayısı (adet/bitki)

Denemede hasat edilen bitkilerin toplam yaprak sayıları sayılmış ve kayıt edilmiştir.

3.5.4. Pazarlanabilir Yaprak sayısı (adet/bitki)

(34)

3.5.5. Pazarlanabilir Verim (ton/ha)

Bir parselden elde edilen pazarlanabilir verim önce parsele göre hesaplanmış ve daha sonra bir hektar için hesaplamalar yapılmıştır.

3.5.6. C Vitamini (mg/100g)

Cemeroğlu (1992)‟na göre 100 g örnek tartılarak örnek ağırlığına eşit miktardaki % 6‟lık metafosforik asit çözeltisi eklenerek blenderdan geçirilmiştir. Daha sonra homojen hale getirilen örnekten 25 g 100 ml‟lik bir balona aktarılarak balon % 3‟lük metafosforik asit çözeltisi ile 100 ml‟ye tamamlanmış ve örnek iyice çalkalanarak filtre edilmiştir. Filtre edilen örnekten 10 ml alınarak 2,6 diklorofenolindofenol çözeltisi ile pembe renk oluşuncaya kadar titre edilmiştir.

Örnekteki asit aşağıdaki eşitlikten yararlanılarak hesaplanmıştır. Askorbik asit (mg/100 g) = (V.F.100)/W

V: Titrasyonda harcanmış olan 2,6 diklorofenolindofenol çözeltisi miktarı (ml)

F: 2,6 diklorofenolindofenol çözeltisinin faktörü, yani bu çözeltinin 1 ml‟sinin eşdeğer olduğu askorbik asit miktarı (mg)

W: Titrasyonda kullanılan filtratın içerdiği örnek miktarı (g)

3.5.7. Suda Çözünebilir Kuru Madde (SÇKM) (%)

Laboratuara alınan bitki örneklerinin suyu çıkarıldıktan sonra dijital refraktometrenin prizması üzerine 1-2 damla gelecek şekilde damlatılmış ve suda çözünebilir kuru madde % olarak ifade edilmiştir.

3.5.8. Titre Edilebilir Asitliği (%)

Cemeroğlu (1992)‟na göre suyu çıkarılan bitki örneklerinden 10 ml alınmış ve 0,1 N NaOH çözeltisi ile pH‟sı 8,1 oluncaya kadar titre edilmiştir. Titrasyon sonuçları aşağıdaki formüle göre sitrik asit cinsinden % olarak hesaplanmıştır.

(35)

Titrasyon Asitliği (%) = (V.F.E.100)/M V: Harcanan 0,1-N NaOH miktarı (ml)

F: Titrasyonda kullanılan bazın normalitesi (Çözeltinin normalitesi 0.1 ise F= 1‟dir) E: 1 ml 0,1-N NaOH‟in eşdeğeri asit miktarı (g)

M: Titre edilen örneğin gerçek miktarı (ml veya g)

3.5.9. pH

Her parsel için ayrı ayrı alınan bitki örnekleri bir blenderda suyu çıkarılacak şekilde öğütülmüş ve elde edilen bitki öz suyunda pH metre yardımı ile ölçüm yapılmıştır.

(36)
(37)

4. BULGULAR ve TARTIŞMA

Denemede Bohemia, Campania, Funly, Fonseca ve Novita çeşitlerinin fideleri tohum ekiminden yaklaşık 25-30 gün sonra dikime hazır hale gelmiştir. Fideler 5-6 gerçek yaprak oluşturduklarında seradaki yerlerine dikilmiş ve dikimden itibaren bitki besin solusyonları verilmeye başlanmıştır. Fideler yetiştirme ortamlarında dikimden 1 hafta sonra gelişmeye başlamışlardır. Her iki ekim zamanında ve organik ve konvansiyonelde dikimden yaklaşık 15 gün sonra Novita çeşidinin uzayarak çiçek sapı oluşturmaya başladığı görülmüştür. Dikimden 20-22 gün sonra ise Campania çeşidinde çiçek sapı oluşmaya başlamıştır. Her iki çeşit bir süre daha deneme parsellerinde bekletilmiş ve çiçeklenme başlamadan bitkiler deneme alanından uzaklaştırılmıştır (Şekil 4.1 ve 4.2). Novita ve Campania çeşitlerinin denemede vegetatif gelişmelerini tamamlamadan generatif gelişmeye geçmelerinde gün uzunluğu ve yüksek sıcaklıklar etkili olmuştur. Nitekim Tokat ilinin uzun yıllara ait ortalama meteorolojik verileri incelendiğinde ortalama güneşlenme süresinin Temmuz ve Ağustos aylarında maksimum düzeye ulaştığı, benzer olarak bu aylarda ortalama sıcaklıkların da maksimum düzeyde gerçekleştiği görülmektedir (Anonim, 2010).

Kıvırcık yapraklı salatalarda bitkilerin kısa veya uzun günde vegetatif ya da generatif gelişme göstermeleri bir çeşit özelliği olup genetik kontrol altındadır. Gün uzunluğuna hassas bazı çeşitlerin uzun günde vegetatif gelişmelerini durdurup generatif gelişmeye geçtikleri ve çiçeklendikleri, benzer etkilerin az da olsa yüksek sıcaklıklarda gelişen kıvırcık yapraklı salatalarda da görüldüğü birçok araştırıcı tarafından belirtilmektedir. Uzun gün veya yüksek sıcaklıkların tek başına ya da birlikte çiçeklenmeyi teşvik etmesinin genetik bir özellik olduğu da araştırıcılar tarafından ifade edilmektedir (Ryder, 1986; Ryder, 1988; Silva ve ark,.1999; Wiebe ve King, 1985; Robinson ve ark.,1983; Waycot, 1995).

Bu çalışmada denemede kullanılan 5 kıvırcık yapraklı salata çeşidinden 2 çeşidin vegetatif gelişmelerini tamamlayamadan generatif gelişmeye geçerek çiçeklenmeleri bu çeşitlerin genetik yapılarından kaynaklanan hassaslık nedeniyle uzun gün ve yüksek

(38)

sıcaklığın etkisiyle çiçeklendikleri düşünülmekte olup, yukarıda belirtilen literatür bildirişleriyle deneme sonuçları paralellik göstermiştir.

Şekil 4.1. Novita çeşidine ait bitkilerin çiçeklenmiş durumları

(39)

4.1. Toplam Bitki Ağırlığı:

Denemede her parselde kökü ve ıskarta yaprakları ile birlikte bitkilerin ağırlıklarının belirlendiği çalışmada bitki ağırlığı 583,62 gr ile Funly çeşidinin 1 Temmuz ekim zamanında organik yetiştiriciliğinden elde edilmiştir. En düşük bitki ağırlığı ise Fonseca çeşidinin 15 Temmuz ekim zamanında konvansiyonel yetiştiriciliğinden 332,11 gram olarak elde edilmiştir. Çalışmada Fonseca, Bohemia ve Funly çeşitlerinin ortalama bitki ağırlıkları sırasıyla 421,31, 415,43 ve 463,04 g olmuştur. Çeşitler arasındaki fark önemsiz çıkmıştır. 1 Temmuz ekim zamanında ortalama bitki ağırlığı 479,31g ve 15 Temmuz ekim zamanında 387,21g olarak belirlenmiştir. Ekim zamanları arasındaki fark önemli bulunmuştur (P≤0,001).Ortalama bitki ağırlığı organik yetiştiricilikte 484,67 g ve konvansiyonel yetiştiricilikte 381.85g olmuştur. Organik ve konvansiyonel yetiştirme teknikleri arasındaki bitki ağırlığı farkı önemli bulunmuştur (P≤0,01). Çeşitlere, ekim zamanlarına ve yetiştirme şekline göre bitki ağırlığı (g) Çizelge 4.1.‟de verilmiştir.

Gül ve ark (2005), topraksız tarımda kıvırcık yapraklı salatalarda bitki ağırlığının yetiştirme ortamı ve yetiştirme dönemine bağlı olarak 447,8g ile 683,7g arasında değiştiğini; Koudela ve Petrikova (2008) ise bitki ağırlığının çeşitlere ve yetiştirme dönemlerine bağlı olarak 190-463g arasında değiştiğini belirtmektedirler. Xu ve ark (2003) organik ve konvansiyonel salata yetiştiriciliğinde başlangıçta bitki gelişiminin konvansiyonel yetiştiricilikte daha fazla olduğunu, ancak ilerleyen zaman içinde organik gübrelerin kök bölgesindeki aktiviteyi hızlandırdıkları için bu farkın kapandığını belirtmektedirler. Pavlou ve ark (2007) kıvırcık yapraklı salataların organik ve konvansiyonel yetiştiriciliklerinde bitki boyu ve baş çapının önemli düzeyde değişmediğini belirtmektedirler. Bizim çalışmamızda elde edilen bitki ağırlıkları literatürde belirtilen sınırlar içinde yer almıştır. Organik yetiştiriciliğin konvansiyonel yetiştiriciliğe göre daha yüksek olması literatürde de organik yetiştiricilikte toplam bitki ağırlığının konvensiyonel yetiştiriciliğe göre daha yüksek olabileceği belirtilmektedir. Bunun nedeninin perlitten oluşan kök bölgesinde organik gübre uygulamaları sayesinde biyolojik aktivitenin etkin olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.

(40)

Çizelge 4.1. Çeşitlere, ekim zamanlarına ve yetiştirme şekline göre bitki ağırlığı (g) Baş ağırlığı (g)

Çeşit Ekim Zamanı Yetiştirme Şekli Ç x E.Z. Çeşit

Bohemia 1Temmuz Organik 536,67 457,86 415,43 Konvansiyonel 379,05 15 Temmuz Organik 388,35 373,01 Konvansiyonel 357,67 Funly 1 Temmuz Organik 583,62 498,23 463,04 Konvansiyonel 412,85 15 Temmuz Organik 486,73 427,84 Konvansiyonel 368,94 Fonseca 1 Temmuz Organik 523,19 481,82 421,31 Konvansiyonel 440,46 15 Temmuz Organik 389,47 360,79 Konvansiyonel 332,11 I Ekim Zamanı 479,31

II. Ekim Zamanı 387,21

Organik 484,67 Konvansiyonel 381,85 Bohemia Organik 462,51 Konvansiyonel 368,36 Funly Organik 535,18 Konvansiyonel 390,90 Fonseca Organik 456,33 Konvansiyonel 386,29 EZ1 Organik 547,82 Konvansiyonel 410,79 EZ2 Organik 421,52 Konvansiyonel 352,91

İstatistiksel Önem Düzeyleri

Çeşit ö.d. Ekim Zamanı *** Yetiştirme şekli *** Ç x EZ ö.d. Ç x Yetiştirme Şekli ö.d. EZ x Yetiştirme Şekli ö.d. Ç x EZ x YŞ ö.d.

ö.d. önemli değil. *** P≤ 0,001 düzeyinde farklılıkların önemli olduğunu ifade eder

Referanslar

Outline

Benzer Belgeler

Araştırmacılar, bu bölümü hedef alan bir antikorun kuş gribi virüsüne neden olan virüs de dahil olmak üzere birçok virüs türüne karşı koruma sağlayabileceği

Di¤er yandan aralar›nda Krali- yet ailesi, kimi pop y›ld›zlar› da olmak üzere pek çok kifli homeopatik ilaçlar- dan flifa buldu¤unu iddia ediyor; hat- ta ‹ngiltere,

As paroxetine is excluded for its well-known anticholinergic activity, the constipation side effect frequency of SSRIs is parallel to their sigma-1 receptor

Kronik a¤r› sendromunda a¤r› ve a¤r› davran›fllar› devam eden doku hasar›na ba¤l› bir semptom olmaktan çok bir hasta- l›k olarak kabul edilmektedir.. Kronik a¤r›

demonstrated that the frequency of APC methyla- tion was significantly higher in BC cases than controls under a random effect model.[32] It was found that APC gene

Results o f the study indicated that there are significant differences between the occupations that the teachers considered to be appropriate fo r their male

Çoğunluğumuz bir öğrenme yaşantısından neyi anlamaktayız? Buna birçok kişi örgün eğitimin bazı biçimlerini tanımlama yoluyla cevap verebi­ lir; bir kimsenin okula

Aksine, oniar, ait oldukları milletin ihtiyaçlarına uygun biçimde değişen, ortadan kalkan veya parçala­ narak yeni geleneklerin doğmasını sağlayan dinamik bir