18 HAZİRAN 2000 PAZAR CUM HURİYET
KULTUR
kultur@cumhuriyet. com.tr
Mîna Urgan bugün Teşvikiye Camii’ndeki öğle namazından sonra Aşiyan’a götürülecek
• Ne yazık ki ben ruhun ölümsüzlüğüne inan mıyorum. Arkalarında bıraktıkları büyük eser ler sayesinde ancak büyük adamlar ölümsüzdür. Öldükten sonra beni bir çöplüğe ya da herhan gi bir çukura atmalarına razıyım. Elbette ki en doğrusu, işe yarayan organlarımın başkasına ak tarılması, cesedimin de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kullanılmasıdır. “Senin organla
rın ne işe yarar ki, ihtiyar” demeyin. Sağlıklı or
gan, ağrısı sızısı hiç olmadığından, varlığı hiç hissedilmeyen organmış. Benim öteki organla rım, bu yaştan sonra pek işe yaramaz herhal de. Ama böbreklerimden hiç derdim olmadı ğına, onların varlığını bile hissetmediğime göre, onlar pekâlâ işe yarayabilir. Kadavralar da anatomi derslerine her zaman gereklidir. Kaldı ki, ölülerin yüzdüğü o havuzda, aka demik bir kadavranın da bulunması hiç fena olmaz... Resmi ve gayriresmi çeşitli engeller yüzünden bunu yapamazsam, beni herhangi bir yere gömüversinler. Toprağa dönüşen be denimden çıkacak küçük mavi bir kır çiçeği, ölümsüzlüğümü sağlamaya yeter de artar.
• Yirmi yaşından beri solcuyum ve sekse nimi geçtiğim halde, solculuğum hiç azalma dı, tam tersine büsbütün arttı. Çünkü bu son ya rım yüzyılda memleketimde ayyuka çıkan pa ra hırsını, para uğruna yapılan yolsuzlukları, hırsızlıkları, çeşit çeşit kepazelikleri gördüm.
Solculuğum nasıl artmasın ki? B en çocuklu ğumu ve gençliğimi, 1950’den önce, yoksul ama onurlu bir Türkiye’de yaşadım. Memleketim o sıralarda yabancılardan yardım beklemeyen ba ğımsız ve haysiyetli bir ülkeydi. M illi gelirin dağılmasında şimdiki akıllara sığmaz uçurum lar yoktu. Ne büyük servetler vardı ne de kor kunç yoksulluklar.
• Aydın takımından bilindiğim için, yalnız ay dınlarla dostluk bağlan kurabildiğim sanılma sın. Bir insanın E Q ’su, IQ ’sundan çok da ha fazla ilgilendirir beni. IQ bilindiği gi bi, beyin yetenekleridir. Yeni keşfedi len EQ, yani ‘emotional quotient’ ise bir insanın duygusal yetenekleri dir... Bu duygusal yetenekler ise be nim için her şeyden önemlidir. Bir insan ne denli üstün zekâlı ve bilgili olursa olsun, eğer du yarlılıktan yoksunsa; kafa
açı-sından görkemli bir dev, duygu açıaçı-sından zaval lı bir cüceyse, ben neyleyim böyle bir adamın dostluğunu?
• Başıma felaketler gelince de, sevdiklerim ölünce de, T ann’ya sığınmak gereğini duyma dım. Çünkü sığınacak başka inançlarım vardı. Yeryüzünde kardeşliğe inanıyordum, huzur ve barış içinde yaşam a inanıyordum, toplum sal adalete inanıyordum. Ve her şeyden çok insan lığa ve insanlann yaratıcı gücüne inanıyordum.
incelerim... İflah olmaz faşistleri, kendi inandık larına inanmayanları kesmeye hazır köktendin- cileri ve doğuştan kötü yüreklileri kesinlikle dış layarak, insanlan severim... İnsanlara, hem sev giyle hem de iyi yürekli olarak yaklaşmak iste rim.
• Annemin böylesine ilerici ve aydınlık ka falı olması sayesinde, törelere bağlı tutucu bir toplumda kadın olarak yaşamanın ezikliğini hiç bir zaman hissetmedim. Şimdi beğenilmeyen o
Birinci Cumhuriyet günlerinde, yal nız annem değil, toplum da da ha ilericiydi. Mustafa Ke
mal, kadınlan hep yü
celtiyordu.
Kadmla-n dışlayaKadmla-n bir milletiKadmla-n çağdaş olamayacağım; uy gar bir ülkede kadınların erkekler kadar önem li bir rol oynayacağını vurguluyordu. K adınlan toplum dışı tutmak, onlan aşağılamak eğilimi, o sözümona “demokrat” partinin iktidara gel mesi ve gericiliğe ödünler verilmesiyle ancak 1950’den sonra başladı. Bense, çocukluğumu ve gençliğimi bu dönemden önce, başka ve çok olumlu koşullar altında yaşadım... Kadın olma nın ezikliğini değil, keyfini yaşadım ancak.
• Çocukluğumdan beri tek değişmeyen yanım kitap okumamdır. Okumak bir çeşit orga- ^ nik gereksinim dir bende. Günde hiç ol- mazsa iki üç saat okumayınca, afyondan ke- silmiş bir bağımlıya döner, bir “yoksunluk
ı& â ğ nöbeti” geçiririm.
p l | f • Çağımızın sözde yükselen, ama aslın da alçalan değerleri arasında dam anm a en
çok basanlardan biri “globalleşme” dedik leri palavra. Ben enternasyonalizme, yani sınırların ortadan kalkmasına, milletlerin tam anlamıyla kaynaşmasına inanan bir di nozorum. Globalleşme ise, enternasyona lizmin tam tersi benim gözümde. Global leşme lafı arttıkça, insanlar aynı küre için de birleşeceklerine birbirlerine büsbütün düşman oluyorlar... Globalleşen insanlar de ğil, paralar ancak.
• Çağım ıza uymak zorundayız palavrası na da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadı ğım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse;
eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üs tüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inan dığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydur
m ak zorunda kalayım? Tam tersine, başkaldırının, direnirim böyle bir ça ğa karşı. Bu yüzden dinozorlukla
suçlanmam da vız gelir bana. Çün kü ben dinozoru, tarih öncesi çağ-
lann nesli tükenmiş bir hayva nı olarak değil; geçmişin doğ ruluğu kanıtlanmış ve yadsın maz değerlerini yeni sentez ler yaparak geleceğe taşıma yı am açlayan bir yaratık
olarak tanımlıyor, dino zorluğumla övünüyorum. ► Ben insanlan sadece sevmekle yetinmem.
Tanıdıklarıma da, tanımadıklarıma da sonsuz bir merakla bakarım. Ta nıdıklarımı daha çok, daha iyi
anlamaya çalışır, uzun uzun
‘S
GENCAY GÜRSOY
Mına Urgan Cumhuriyet dö
neminin ilk yıllanndan günü müze kadar geçen süre içinde düşün, edebiyat, sanat ve siya set alanının önde gelen tüm kimliklerini yakından tanımış önde gelen bir insan sarrafiy- dı. Onu yakından tanımak, bir çok insan gibi benim de yaşa mımı zenginleştirdi. Beni en çok şaşırtan son kitaplarında sosyalizmin slogan haline gel m iş sıradan ilkelerini de, Tan n ’ya Tanntam m azlığa, yaşa m ın anlamına dair en derin dü şüncelerini de aynı naif ve sa de dille insanlara aktarmakta gösterdiği olağanüstü başany- dı. Bugüne kadar hiç kimse ate izmi, komünizmi kabalığa düş meden onun kadar güzel telaf fuz edebilm iş de
ğildi. “Ben ateistim ve komünistim” derken ona mümin ler bile kızamadı. En çok eksikliğini duyacağım şey onunla rakı yudum layıp küçük dedi kodu muhabbetle ri yapmak olacak. M îna’mn ölümüne üzülmüyorum, çünkü yaşam ına noktayı koym ayı çok kararlı ve bi linçli bir şekilde is tiyordu.
CÜZİN PİNO
M îna’yı üniversiteden beri tanıyorum. O sırada İstanbul Üniversitesi en yüksek seviye sindeydi. Üniversite yıllarımız da şimdiki gençler kadar rahat, çağdaş üniversite kadını haya tı yaşadık. K üllük kahvesinde oturmaya başladık. Sait Faik,
Oktay Rifat gibi pek çok arka
daşımızla oturur, çay içer, simit yer, sohbet ederdik. 10-15 kişi diyebileceğim bizim kuşak bir çığır açtı. Rektör bile taşradan gelenler sizin serbestliğinizden rahatsız oluyor demişti ama bi zi vazgeçiremedi. Nükte, şaka yapmasını bilen sosyal bir ka rakteri vardı. Herkesle yakın ilişki kurabilen, ahbaplık yara tan, sevecen, cömert kalpli bi riydi. Başkalarına yararlı olma, herkese mutlu yaşama imkânı sağladığına inandığı için sosya lizmi benimsemişti. Politik dü şünceleri zaten karakterinde vardı. Mîna, çok serbest yaşa yan b ir kadındı. Atatürk’ün
çevresinde yetişm iş olm anın etkisi var herhalde ama varlığın da taşıyordu bu özelliği. An nesi Şefıka Hanım dehşetli bir hanımefendiydi. Ondan güzel yaşama zevkini almıştı. İçkiyi, sigarayı severdi am a hiçbir za man göze batan, çirkin bir bi çimde değil, tadında, ölçülüy dü. Her şeyi güzel ve tadında yaşamayı bildiğinden zaten ar tık yaşamak istemiyordu. İhti yarlığı kabul edemedi, iki yıl önce davet ettiydi, B odrum ’a gitmiştim. “Artık adamakıllı
yüzemiyorum, iki kulaç atıyo rum. Hemen çarpıntı geliyor”
demişti. ‘Bir Dinozorun Anıla- n ’nda 50 yıl önceki M îna’yı buldum. Yaşla kendi içindeki gençliği tutturamadı.
NAİL ÇAKIRHAN
Ne diyebileceği mi bilm iyorum . Çok çok üzgünüm. M îna’yı 60-65 yıl dan beri tanıyorum. Dostluğum uz öyle bir dostluk ki bir iki kelimeyle özet lemek mümkün de ğil. Hatta bu dost luktan da öte bir be raberlik. Eşim Halet Çambel’i bana
o tanıştırdı. Evlen memiz onun eliyle oldu. M îna benim için sadece bir dost, bir arkadaş değil. Bunlardan öte manası olan bir ilişki. Çok çok üzgü nüm. Benim için M îna’mn ölü müyle bıraktığı boşluk kolay kolay doldurulam ayacak bir boşluk.
VEDAT CÜNYOL
Mîna, benim sayılı dostlanm arasında zekâsı, incenin incesi seziş yeteneğiyle ön planda ye ri olan bir insandı. Onunla kar şılaştığımda o 14’ünde, bense 18 ’ indeydim. O rtak dostumuz Halet Çam bel'in sıcak ilgisin de yetişen bir yakınlık kuruldu aramızda. Onunla hep dost kal dık. Özellikle, artık bu dünya dan göçmüş olan ressam Azra
inal' ın evinde, sofrasında, sıcak
dostluğunda yaşadık durduk. Benden 4 yaş küçük, akılca, bi linççe 10 yaş büyük olan Mî- n a’cığımı ölümlere yakıştıra mıyorum. Yaşadığım, yaşaya bildiğim sürece hep aklımda ve yüreğimde olacak. Bekle be ni Mîna’çığım diyorum, yakın da kavuşacağız.
YILDIZ KENTER
Sevgili Mîna Uıgan’ı 1951 yı lında tanıdım , Cahit Irgat’la birlikte ‘Vatan İçin’ filmini çe virirken. Kendisinden çok etki lendim. Giderek bu etki k at landı, katlandı... Hayranlığa dö nüştü. Ondan hepimiz o kadar çok şey öğrendik ki... Onun sa yesinde büyüdük, zenginleştik.
Bu güzelim Türk kadınıyla ay nı dünyada, aynı dönemde ya şamak bir ayrıcalıktı. Ona teşek kür ediyorum , yürek dolusu sevgi, yürek dolusu saygımla...
GÜNGÖR DİLMEN
Tam elli yıl önce M îna Ha nım ’m öğrencisi oldum. Bize
Shakespeare derslerine gelir
di. Ders anlatmaz, oyunları sah ne sahne yaşatırdı. Bunun adı coşku ve içtenlik olmalı. Benim oyun yazarlığıma başlamamda en cok M îna U rgan’ın etkisi
olmuştur, anılarında anlattığı gibi.
ADALET AĞAOĞLU
Aydınlanma yolunda öne düş müş, kültür hayatımıza katkı lar sağlamış bütün değerli ka yıplarım ızda olduğu gibi, sa hici aydın namusuna sahip M î na U rgan’m kaybı ardından da
lınem ‘ilan’, başka türlü ola mayacak olanı resmen ve kay- den ilan etmek gibi bir şey. Da ha dün Ferruh Doğan için de ay nı duyguları yaşadım. Ferruh gi bi, Mîna Urgan’ın kaybı da ‘çok
üzgünüm’ demeyi fazlalık say
makta. Sanki buna, her şeyden önce, şimdi, şu anda Mîna Ur- gan ’ın hayatı ancak muzip bir akılla ciddiye alabilen özelliği engel.
Mîna Urgan iç özgürlüğünü kendisini kaçamaksız sorgula yarak edinmiş bir kişi. Son gü
nüne kadar haklı öfke ve isyan larının izinden gitti. Kirlenme miş; güzel bir gelecek için ÖDP kurucuları arasında yer alma sı, aydınlık başkaldırısının onu getirdiği yer. Önün bu tutumu na hayran oldum , çok saygı duydum; örnek aldım. Edebi yat bilgisi, çevirmenliği, yazar lığı, seçtiği sosyalist yolda en fazla güven duyduğu kılavuz ları olm uştur diye biliyorum. M îna Hanım dinamik yaşadı, bize bıraktıkları da sorgulayı cı direnişe çağırmalı bizleri.
SERVER TANİLLİ
Mîna U rgan’m şahsında bü yük bir kültür insanım yitirdik. Yazdığı kitapların konulan ve sayısı, kaybımız hakkında bir bilgi verecektir. Ancak, onun la yitirdiğimiz sa
dece bu değildir: Belki hepsinden önce, bir Aydın- lanmacı aydın, bir hüm anist, bir cum huriyetçi ve demokrat, bir sos y alisttir giden. Şimdi bu nitelik leri bir araya getir miş insanlara pek az rastlanıyor, iş te o nadirlerden biriydi, bir örnek ti aramızdan ayn-
lan. Hep hatırlanacak, hep ha tırlayacağız Mîna Urgan’ı. Anı sı önünde derin saygılarla eği liyorum.
CÜLÇİN ÇAYLICİL
35 yıllık arkadaşıyım. Çok sık görüşürdük. M îna 85 ya şındaydı, yaşlıydı ama ihtiyar değildi. Her zaman ileriye bak tı. Tutucu değildi. Ama günü müzün yükselen değerlerini her zaman reddetti. Onlann yanın da olmadı. Para kazanma hırsı ile yaşamayı kabul etmedi. Bu tür gençleri de sevmezdi. Bu meslekleri seçen gençlere kar şıydı. M îna’nm çok güzel yan ları vardı. Çok vefalıydı, seve cendi, son derece üretken bir ki şiydi. Son dönemlerde bilimsel kitapları dışında anılarını yaz dı. Her zaman bir şeyler üret ti. Sevdiğim taraflarından biri de her şeye çocuk gibi hayret etmesiydi. Örneğin bir yolsuz luk hikâyesini anlattığımda kaş larını kaldırarak her şeyi hay retle karşılardı. M îna’yı kısa bir metinle anlatmak çok zor ge liyor.
MELİH CEVDET ANDAY
Çok eski bir arkadaşım dı. Kaybımdan dolayı duyduğum üzüntüyü anlatamam.
ERDAL ATABEK
Mîna Urgan benim için doğ ru y aratılm ış k ültürün çok önem li sim gelerinden birisi. Ö lüm süzlüğe kavuştu. M îna Urgan gibi kişilikler için ölüm söz konusu değildir. Söz konu su olan ölümsüzlüktür. Çünkü o bizim doğru kültürümüzün üretimine büyük katkılarda bu lunmuştur. Bugünkü kültürü m üzün çok yaygm yanlışlan içinde geleceğe doğru kültür ler kalacaktır ve Mîna Urgan da bu doğru kültürün en seçkin temsilcilerinden birisidir.
ORHAN DURU
Aydın, cesur bir kişiyi yitirdik. Çok üzgünüm. Anılarım yayınlamakla çok iyi etti. Mîna HanımT tanıyordum. Bir kez o da 147’lerdendi. 147’leri anım sata yım. 27 Mayıs Ha re k â tı’ndan sonra üniversitelerde 147 öğretim üyesi, daha çok solcu olduklan gerekçesiyle uzaklaştmldılar. M îna Hanım onlardan biriydi. O sırada o üç aylık profesör, ben ise asistandım. Bu olaydan sonra sık sık karşılaştık. Özel likle mavi yolculuklardan son ra Bodrum ’da evine ziyarete gi derdik. Sohbetine doyum ol mazdı. Söylemek istediğim şu: O zaman M îna Urgan ’ ı yüzey sel olarak tanımıştım. Oysa ‘Bir
Dinozorun Anılarını’ ve ‘Gezi Kitabı’nı okuduktan sonra çok
daha derinlemesine tanıma ola nağı buldum. Karşımıza cesur, dirençli, inançlarına bağlı ger çek bir entelektüel çıktı. Ve ya kından tamdık. Karşımızda ay dınlıkçı, hümanist bir kaya var dı. Yaşamı boyunca çevirileri, araştırmaları ile edebiyata kat kıda bulundu. Unutamayaca ğım çevirilerden biri Sabahat
tin Eyuboğlu ile birlikte yaptı
ğı ‘Mobydick’ idi. Ayrıca Ingi liz edebiyatı üzerine yaptığı in celem e ve beş ciltlik İngiliz Edebiyatı Tarihi unutulamaz. Dinozor’lu yapıtları da unutul mayacak. Tüm aydın kesime ve gençlere karanlık güçler kar şısında direnç verecektir.
Hanım
dinamik
yaşadı,
bıraktıkları
da sorgulayıcı
direnişe
çağırmalı
bizleri.
‘Ben dinozoru, geçmişin doğruluğu
kanıtlanmış ve yadsınmaz değerlerini yeni
sentezler yaparak geleceğe taşımayı
amaçlayan bir yaratık olarak tanımlıyor,
dinozorluğumla övünüyorum
‘çok üzgünüm’ demek, bu
bi-a
rndan
hepimiz o
kadar çok şey
öğrendik ki...
Onun
sayesinde
büyüdük,
zenginleştik.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi