Yazan: *'.eşat Ekrem KOÇU
X V v " V v ^ ' H . V v V ' v v ; w ' X o N v v T V V V N N s X v X X N X O ,X V X s , ^ v X s X N % X . \ v VN.X \ \ > X \ > \ 0 ' X > SX ' V 0 ' X X 0 X ' X X ' O x X X <> \ ' s \ \ N s * x O Ç N S \ S . N S ' nN \ \ S N Ns" > v x N\N \ 0 NS X> .\> \ 0 NV v' N *V\V N . \ x s s N N \ \ n sS > ^ ' V \ ' V - ' ^ S Xs \ N N S S s \ v k x ^ N V \ ^ N > N , \ ,:.' \ \ - ‘ v , - x v s s f O O . v • . X X V v . V \ V v \ ; \ v . N ' v O ' . ' * ' xxN> : \ x x x •. . x \ x •' \X%-' ' X X X ' ' \ X xX \ X V X Nx ' 0 ' ' X \ X \ \ v \ X v X ' • ' X X ' s \ vB
u haftanın sohbetinde de yine hemen bütün hayatı Topkapı Sarayında geçmiş büyük musiki şinas Dellâlzade İsmail ağadan bahsedelim. İsmail ağa, On Doku zuncu asır başında klâsik Türk mu sikisinin yüz akı olan bir şörettir. Bedesten tellâllarından birinin oğ lu idi, doğum tarihi bilinmiyor. Pek küçük yaşta musikiye heves etmiş, semt komşuları olan asrın büyük üs tadı Hamamizade İsmail D ede Efen dinin nazarı dikkatini celbetmiş, ço cuğu karşısına alan iistad ona ilk sağlam musiki bilgisini ve terbiyesi ni vermişti.. Ve nihayet alâka ve hi mayesini daha ileri götürerek sık sık huzuruna çıktığı ikinci Sultan Mah- muda ondan behsetmiş ve çocuğu saraya, Enderuııu Hümayuna aldırt mış idi. Endenınu Hümayuna girdiği tarih Hicri 1230 (Milâdî 1815) dir.Topkapı Sarayı Enderun hayatı üzerine bir tarihçe bırakmış olan Ha fız llvas efendi, Dellâizadeden, pek yerinde okrak Meşahîri esâtîja ilıai Mtunlad**..” «Sy* bahsediyor. İ li T
it n W24 « ha dav d»k*z yıl sasaydı
Dellâlzade İsmail, asrın büyük musiki üstadı Hamamizade İsmail Dede efendinin dikkatini çek miş, bıınun üzerine üstadın talebesi olmuştu. İsmail Dede efendi, sık sık huzuruna çıktığı İkin ci Sultan Mahmuda bu gençten bahsederek nihayet Dellâlzadenm de Enderunu Hümayuna alın masına sebep oldu. Dellâlzade bir müddet sonra bir dedikodu yüzünden saraydan ayrılmış, lâkin sonradan yine padişah tarafından saraya davet olunmuştur.
kaldı. Bilhassa o tarihlerde Ende- ruau Hümayun, rekabet rezaletleri, kıskançlık, ruh düşkünlüğü, türlü iğ renç ve pis dedikodularla doludur. Kıymetli musikişinas Dellâlzade İs mail ağa da bir gün bayağı bir de- «Kksdunu» hedefi olur. Vaka şudur:
Millî kütüphanemize kendi adı na »isbetle anılan kıymetli bir şarkı risalesi bırakmış olan Ahmet Haşini Bey o tarihte Enderunu Hümayunun zülüflü ağalan arasında bulunmak tadır, an iiç, on dört yaşlarında gayet güzel bir çocuktur. Bizzat padişahın tensibi ile musiki, tahsili için Deliâl- aadenin terbiyesine verilmiştir, saray tâbiri ile İsmail ağa Haşim beye ‘‘la la’’ ©1 muştur. Ağzı kamlar, mert ve afif bir insan olan sanatkâr hakkın da: "Çocuğa ağır semaî ve besteler yarine:
Bakseyieı- ikan ez kaza Sen şuha oldum müptelâ » k i şarkılar meşkettiriyor; Del- Mhmda hu mirî sim endam îmrşışıu- ıfe har gaaa mum gftri mmarak
Su gibi çağladığını Yiireciğim dağladığım
Senin aşkın değil mi Her gece ağladığım...
tarzuıda şaı kılar geçiyor” diye bir dedikodu çıkardı hu-.. Dellâlzade- yi Haşim beyin lalalığından uzaklaş tırmağa çalıştılar.
İ
smail ağa ehemmiyet vermedi.. Nihayet dedikodu padişaha ak setti; Sultan Malımudun Drllâl- zadeye sonsuz bir itimadı vardı, bu nunla beraber dedikoduları önlemek için Haşim beş-in musiki tahsilini bı rakarak çuhadarlardan Şnldr ağanın yanında sarıkçı yamağı olmasını em retti. Çok miistait talebesinin elinden alınmasını kendisine karşı ağır bir hakaret sayan sanatkâr:— Bundan sonra sarayda dur mak benim için değildir!..
Dedi ve bir gün saraydan kaça rak evine gitti. Bunu da padişaha “ Bir çocuk için efendimizi ve Sarayı Hümayunu teıketti..” diye aksettir d im , D*Uâla»4*nm adı savaş’ «Ufte
ıindeıı silindi. Bu suretle kendisine bütün iş, geçim kapılan kapanmış oldu.. O zamanlar musiki muallimle ri iyi para kazanırlardı.. Dellâlzade gibi büyük Dede Efendinin yetiştir mesi kıymetli bir sanatkâr yüzlerce talebe bulabilir ve servet sahibi ola bilirdi... Fakat sarayı teıketmiş ve padişahı da muhakkak ki gazaba ge tirmiş bir adamın talebe bulması im kânsızdı, herkes başından korkardı. Vak’a Haşim beyi de pek müteessir etmişti: İsmail ağa lalam gibi'civan mert bir üstadı rencide ettiler. La lam benim yüzümden sarayı terk etti.. Bunca eski hizmeti mahvoldu..” diye gece ve gündüz ağlıyordu..
Fakat bu ııikbet devresi uzun sürmedi.. Dellâlzadenm saraydaki mevkiini ayak altına alıp evine çekil- .eliğinin tezine tarihimizde “ Vak’a-i Hayriye” diye anılan büyük vak’a koptu. Sultan Mahmut, Yeniçerileri ortadan kaldırmak, bir haşarat yata ğı haline gelmiş olan yeniçeri oca ğını temelinden yıkmak için Sancağı Şerifi çıkartıp bütün İstanbul halkım sancak altında bir şehir muharebesi- » « çağırdı.
M
uhakkak ki bir ana baba gü nüydü.. Dökülecek kanın insan gövdelerini sürükliyeceği bir gündü.. Istanbulun ırz ehli halkını sancak altına davet eden tellâllar, bilhassa ayak takımının oturduğu ka labalık semtlere sokulamıyorlardı. Büyük musikişinas evinde duramadı, baba mesleğini hatırlıyarak aptest aldı ve sokağa fırladı. Yeniçerilerin kaynaştığı en kalabalık yerlere gide rek, gayret ve himmeti galeyan ha linde o eşsiz ve pürüzsüz gür sesi ile halkı Sancakı Şerif altına davet etmeğe başladı.. Öyle coşkun, öyle heyecanlı, öyle kükremiş bir haldey di ki, yüreğinde yeniçerilik ruhu kök leşmiş kimseler bile onu susturmağa cesaret edemiyorlardı.. Dellâlzade günün kahramanlarından biri olmuş tu. Vakadan sonra Sultan Mahmut Dellâlzade İsmail ağayı sureti mah- susada saraya davet ettirdi, kendisi ne “ Musahibi Şehriyâıî” unvanıyla yüksek bir maaş bağladı; v e sanat kâra:— Sana daha ne yapayım ki büyük hizmetinin karşılığını ödemiş •lavım!.. (Arkası 25. savfada)
23
Bir Gezinti:
23
Tookap* Sofayı
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi