• Sonuç bulunamadı

Şair, öykü, deneme, tiyatro yazarı Sabahattin Kudret Aksal:'Şiirin sesi ilk rüzgardı'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şair, öykü, deneme, tiyatro yazarı Sabahattin Kudret Aksal:'Şiirin sesi ilk rüzgardı'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10 B3X»

• •

^

••

KULTUP

ŞAİR, ÖYKÜ, DENEME, TİYATRO YAZARI

SABAHATTİN KUDRET AKSAL:

N e m ik a T U Ğ Ç U

İ İ R İ N yanı sıra öykü, tiyatro ve deneme alanında da ürün­ ler veren Sabahattin Kudret A k sa l’ın tüm şiirleri “ Şiirler” adı al­ tında yayınlandı. Sanatçıyla bir söy­ leşi yaptık.

— Başlangıcından bugüne şiir se­ rüveninizi anlatır mısınız?

— Sorunuzdaki serüven sözcüğü ilgimi çekti: Pek de kısa olmayan, şi­ irle birlikte geçmiş sayabileceğim za­ manım serüven miydi acaba, diye dü­ şündüm. Oysa, ben, o zamana kararlı başladığımı sanıyordum. Karanm , kendime uygun dizeyi bulmaktı. Neydi dize? Dize, birimdi. O gün de, benim için, şiirin en büyük özüydü. Her şe­ yiydi. Bugün de öyledir. Diyeceksiniz ki, hem öz, hem de en büyük, nasıl olur? Öz, tek değil midir? Doğru, öz tektir. Usumuzun, nesnelerle ilişkile­ rimizde bize kullanmayı buyurduğu yöntem budur. Yine, bu yöntem an­ lamlar acunu için de geçerlidir. Ney- leyelim ki, şiir, varlığıyla olduğu gibi kuramıyla da usumuzu zorlamaktadır. Şiirin, birden çok özü vardır. Onlarsız, gerçekliğini duyamayız. Örneğin, uyum, sınırlılık gibi birimler de özü­ dür şiirin, her şeyidir. Evet kendime uygun dizeyi arıyordum. Dize, uyum, sınırlılık ve bu türden daha başka kav­ ramlar geleceğe bakışımdı. Yine, o za­ manda, bir başka dikkatim de şürin sesinin önemi üstüne odaklaşmıştı. Şi­ irin sesi, ilk rüzgârdı. İçerik, o sesle içerik oluyordu. Bir süre seslerle ya­ şadım, hep sesler vardı: Y u n u s’tan sesler, D iva n’dan sesler, halk şiirin­ den sesler, Yahya Kemal’den sesler, Ahmet H aşim ’den sesler, çağdaş ozanlann sesleri! Şiirde ses üstüne yoğunlaşan bu dikkatim salt sezgiy­ di. Sesin de, imge gibi, çağrışım yü­ kü taşıdığım belirleyen simgecilerin ün­ lü kuramını daha bilmiyordum. Şiir­ de sese yönelen bu eğilimin, beni, şii­ rimizin başlangıcından bu yana ses- sel yapısına özenle kulak vermeye gö­ türdü. Zaman içinde, yüzyıl gibi kısa saydamayacak aralarla birbirlerini iz­ leyen dönçmlerde bile, sessel bir ben­ zeşme gördüm. Öyle ki, aşamalar, ye­ nilenmeler de büyük benzerliklerin ya­ nı başmda küçük benzemezliklerde gö­ rünüyordu. Şürin, süregelen, gelenek­ sel sesi vardı. Zamanımıza dek

uza-Önce şiir yazdım. On yıl, şi­

irle geçti, öykü, oyun, de­

neme sonra geldi. Hangi

türde yazmaktaysam, o

süreçte en büyük ilgiyi o

türe duydum, şu da var:

Şiir de yazsam, öykü de,

oyun da, hep "d il’I yaz­

mak istiyorum.

myordu. Geleneksel sesi yitirmemenin gereğine inandım. O sese eklenecek küçük bir özgünlük pek büyük bir şey­ di. Başka türlü düşünülemezdi, bunun karşıtı, dizeyi her gün yemden bulma­ ya kalkışmak olurdu. O ses, yüzyıl­ larca oluşmuş, ozandan ozana geçmiş, son ozana ulaşmıştı. Yapılması gere­ ken, o sesi, daha işleyerek zamana sunmaktı. Özgünlük, belki de buydu. Sanıyorum ki, sıradan kulağın yanıl­ gısı, özgün sesi oluşturan, ardındaki bir başka sesi duymamaktan kaynak­ lanmaktadır.

— Kökten yenilik yapıldığı alan­ lar yok mu şürde?

— Var. Duyuşta, angılayışta, dü­ şüncede, imgede, izlekte. Bunlar gibi daha başka şeylerde.

— Evet, şür serüveniniz?

— Ben de oraya gelecektim. Söy­ lediğim gibi serüven sözcüğü bu bağ­ lamda bana ilginç geldi. Düşünmek gerekir: Nedir serüven? Bence, aşağı yukarı, tanımı şu: Rastlansal, biraz da coşkuya bulanmış olgular düzeni. Öyle bir tanım ki, sanatın doğasına, hem ayrıkı, hem de uyuyor. Aykırı, çün­ kü sanat, çokluk bir ilkeden yola çı­ kar, bilinçle oluşur. Soyut bir tasarı­ mın birtakım öğelerle somutlanması- dır o. Sanatın serüvene yakın yanı da

şurada: Yaratıda, rastlantının payı önemsenmeyecek gibi değil, coşkuya da bulanıyor. Paul Valery’nin ünlü

“ Şiir önce T an n vergisidir, sonra da çaba” sözünü tersine çevirerek “ Şiir önce çabadır, sonra da Tann vergi­ si” demenin bir olanağı var. Ben yu­

karıdaki yamümda, şiir yazmaya baş­ lamadan önceki kimi birimlerden, ör­ neğin, dize gibi, sınırlılık gibi, uyum gibi kavramlardan söz ettim. Bunlar, ussaldır. Rastlantıya da, coşkuya da yer vermez. Böyle olduğu için de se- I rüvenin pek uzağına düşerler. Sana- 1 tın zamanını yaşarken, bir başka de­ yişle, yazarken, o eylemden rastlan­ tının da, coşkunun da pay almaması düşünülemez. Bir tek şiirde bile rast­ lantıya pay bırakıyoruz da şiirin tüm zamanında mı bırakmayacağız? Bu da, bir tür, serüvendir. Nerde serü­ ven, nerde ussallık? Ussallığı, düşün­ düğüm için bilirim de, serüveni yaşa­ dığım için bilemem.

— Günümüzün Türk şiirini nasıl değerlendiriyorsunuz?

— Bugün, tek bir şür yazılmıyor. Birbiriyle hiç ilişkisi olmayan beş - altı türden şiir yazılıyor. Öyle ki, bunlar­ dan şu ya da bu türde yazanlar öbür türdekilere şiir bile demiyorlar. Son ­ ra, en az, dört beş kuşağın bir arada şiir yayınladığı bir dönem bu! Nasıl değerlendireceğiz? Ç ok güç. Yüz yıl sonrasının insanları ne diyecekler bu­ na? Zenginlik m i? Karm aşa m ı? Bile­ miyorum. Pek çoğu da, şiiri, iç dök­ me sanıyor. Şiirin, uygarlığımızın dü­ şünsel saptayışı, uzak zamana sessel bir gönderme olduğu unutuluyor. Yete­ neklerini geliştirip başarıya da ulaşan­ lar yok m u? Neden olmasın? Her za­ man vardı, bugün de var. Özlenen, duru bir ortamda, açık seçik belirme­ leridir.

— Şürin dışında öykü, deneme ve tiyatro alanında da çakşmalannız var. Genelde şür ağır basıyor sanıyorum.

— Önce şür yazdım. O n yıl, şiir­ le geçti. Ö ykü, oyun, deneme sonra geldi. Hangi türde yazmaktaysam, o süreçte, en büyük ilgiyi o türe duy­ dum. Duym asam yazmazdım, yaza­ mazdım. Genelde, şürin ağır bastığıysa kuşkusuzdur. Şu da var: Şiir de yaz­ sam, öykü de, oyun da, hep ‘dil’i yaz­ mak istiyordum.

Referanslar

Benzer Belgeler

Fotoğraf 35: 984.7.118 envanter numaralı lülenin cepheden görünüşü. Fotoğraf 36: 984.7.118 envanter numaralı lülenin

• Çalışmaya katılan kadın işçilerin meme kanseri taraması için kendi kendine meme muayenesi yapma, mamografi işlemi yaptırma durumuna göre Sağlıklı Yaşam Biçimi

Mustafa Kemal’i düşünüyorum; Yeleleri alevden al bir ata binmiş Aşıyor yüce dağları, engin denizleri. Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, Işıl ışıl

Hatta bunun için bir vakıf kurulduğunu ve İnternet üzerin- den bir öngörüde bulunabileceği ya da var olan öngörüler üzerine bahse

Çok kuvvetli bir asker olup Abdülâzizin tahtından indirilmesinde oynamış olduğu rol­ den sonra memleketin en nüfuzlu şahsiyeti halinde ortaya çıkan Serasker

~inebüü, "Tesyin ertniy türeg biçeesiyg dabin nyagtalsan ni (Novoe issledovanie drevnetyurkskoy nadpisi na Reke Tes) ([Tes nehrindeki eski türkçe yaz~t üzerine

Bu sefer esnasında Fransa hükümeti bize haber bile ver­ meden Şarlkenle uyuşarak düşmanların karşısında bizi yalnız bıraktı.. Bu seferin

A N KA RA seyircisi Şimdiye kadar haftada en az iki de­ fa bale temsili seyretmek imkânını bulmakta iken İs- tanbulda geçen sezona kadar (Ö zel bale ve Devlet