_>ddrazam kendisine bir şey yapmıyacagını bilmekle beraber hiddetlenmiş bulunduğundan bu arada bir fenalık çıkması beklenebilece ğini, bu itibarla kapıyı açmıyacağı cevabını vererek arkadaşlariyle kapıya dayanmaktaydı. Hademeler, yaverler, hattâ o aralık gelen birkaç nizamiye askeri üzerine Çerkeş Haşan ateş ediyordu. Yanında beş tabanca vardı. Bunları kullanmakta büyük bir maharet gösteriyordu. Kimse yanına yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Boğuşma yarım saat ka dar devam ettikten sonra askerlikten yeter sayıda zaptiye askerleri geldiğini görünce katil, karışıklık çıkararak yakayı kurtarmak için avizelerdeki mumları söndürmeye ve per delere ateş vermeye başladı. Nihayet asker ler, süngülerle katili arkasından hafifçe ya- ralıyarak yakalayıp götürürlerken çizmesine saklamış olduğu başka bir rövelveri ansızın çekerek bir neferi ve merdivenin alt başında gördüğü Sadaret yaverlerinden ve Bahriye kolağalarmdan Şükrü beyi de öldürdü. Konak bir muharebe meydanı haline gelmiş, büyük bir kargaşalık hüküm sürüyordu. Böyle beş kişiyi öldürüp üç kişiyi yaraladıktan sonra canavar herif, Babı Seraskeriye hapishanesine götürüldü. Yarasına bakmak üzere yanına gö türülen doktora: «Beni ya asacaklar ya kur şuna dizeceklerdir. Nafile yere yaralarıma baktırmak abestir», diyerek kendisini doktora baktırmamıştır.
Katil sorguya çekilince maksadının Hü seyin Avni Paşayı öldürmek olduğunu, öte kilerini ise kendini tutmak istediklerinden öldürmek zorunda kaldığını ifade etmekle ik tifa etmişti. Cinayetini itiraf ettiği gibi suç üzerinde yakalanması, kanunen idam cezası vermeye kâfi olduğundan Çerkeş Haşan, üç dört gün sonra vükelânın karariyle Bayazıtta asılmıştı.
Çerkeş Haşan Vakası o zaman gerek memleket içinde, gerekse memleket dışında büyük bir heyecan yaratmıştı. Cinayetin se bebi hakkında da türlü türlü tahminler yürü tülmüş ve söylentiler dolaşmıştır. O aralık intihar eden Sultan Abdülâzizin intikamını almak için teşvik edilmiş olduğunu iddia eden ler de olmuştur. Fakat anlaşılıyor ki bu ci nayetin asıl sebebi, hunhar bir adamın Se raskere karşı beslediği şahsi kin ve garezden ibarettir.
Çok kuvvetli bir asker olup Abdülâzizin tahtından indirilmesinde oynamış olduğu rol den sonra memleketin en nüfuzlu şahsiyeti halinde ortaya çıkan Serasker Hüseyin Avni Paşanın böyle canavarcasına bir cinayete kurban gitmesi, gerçekten devlet için o anda çok büyük ve telâfisi imkânsız bir kayıp ol muştur. Netekim biraz sonra başlıyan Os- manlı - Rus harbinde ordunun başına "geçir mek üzere kuvvetli bir şahsiyetin bulunama ması, mütemadiyen serdarların değiştirilme siyle yüksek komutaya bir istikrar verilmemesi, Hüseyin Avni Paşa ölçüsünde kuyvetli bir şahsiyeti bir kat daha aratmış, onun yokluğuy la doğan boşluğu doldurmanın imkânsızlığını ispat etmiştir. Seraskerin parlak bir mazisi vardır; mekteptenberi arkadaşları arasında sevilmiş, meslek hayatında büyük başarılar göstermiş, Osmanlı ordusunun ıslahı ve tensi- kında çok hizmetleri görülmüştü. Sevilmiş bir şahsiyet olarak kimsenin yetişmediği bir
¿a-yev »yi kalbli,Kimseyi incitmez, gayet kibar, senelerce ve Beyoğlu âleminde sevilen ve saygı beslenen bir insandı. Şüphe siz bunun da kaybı, devlet ricalinin bu kadar az bulunduğu bir zamanda büyük bir ziyandı. Bu itibarla Çerkeş Haîan Vakası denen bu korkunç cinayet, her zaman ve her nesil ta rafından lânetle anılacak bir olaydır.
K ı s a b i b l i y o g r a f y a : M ahm u t C elâ le ttin P a ş a ; M ir a t ı H a k ik a t , cilt /, D er-s a a d et 1326 (1910), M a tb a a y ı O er-sm an iy e. A li H a y d a r M ith a t; T a b s ir e i İb r e t, İsta n b u l 190?. A h m et M ith a t; O ssi in k ılâ p I, İsta n b u l 1294 (1878) T a k v im h a n e i A m ire M atb aa sı. A h m e t S a ip ; T a rih i S a lt a n M uradı ’d a m is, M ısırd a b a s ılm ış , ta rih i y o k . D ev t g a z e te le r i. ( P r o f . D r. B e k ir S ıt k ı .a y k a l)
TT- ^ 3 0 ^
DARPHANE ve ALTINLARIMIZ —
Memleketin muhtelif mahallerinde Darphane mahiyetinde birçok müesseseler vücuda geti rilmiş ve buralarda gümüş ve bakırdan ma mul muhtelif kıymette paralar ba sılmıştır. İstanbu- lun fethi üzerine İstanbulda ilk defa Darphane, Fatih tarafından Baya- zıt camii civarında tesis edilmiş ve ilk Türk altın sikkesi müşarünileyh za manında 1467 ta rihinde basılmış tır. Bilâhare İstan bul Darphanesi 1596 senesinden sonra tevsian Sim- keşhane namiyle maruf Bayazıttaki büyük handa tesis edilmiştir. Sim- keşhanedeki Darp hanenin bugünkü mahalle nakli 1723 tarihinde icra edil miş ve 1843 ta rihinden sonra da para darp ve imali yalnız İstanbul Darphanesine tah sis olunmuştur. Fa tih devrinde basıl mış olan ilk altın
sikkenin ayar ve sıkleti o zaman ticari mü- nasebatımızın fazla olduğu Venedik Cum huriyetinin Dukası esas ittihaz edilerek tesis edilmiştir. Bu suretle ilk altınımızın ayarı 993,5; sıkleti 3,5 gram olmuştur. Türk altın larının darbından evvel altın para memleke timizde tedavül etmiştir. Ancak bunlar ecnebi altınları olduğundan kendi isimleriyle kulla nılmıştır. Yüksek ayarda ihdas edilmiş olan altın sikkelerin bir aralık Lâle devrinde ayarı bine kadar yükseltilmiştir. Bundan sonra de vamlı olarak Darphanemizde muhtelif sıklet ve ayarda müteaddit nevi ve kıymette altınlar basılmış ve ayarın 748 ze kadar düşürüldüğü görülmüştür.
1840 tarihinden sonra darp usulü ıslah ve meskukâtın ayarları tashih olunmuş ve 1843 senesinden itibaren 919,66 ayarında