• Sonuç bulunamadı

Edirne İl merkezinde 20-64 yaş arası popülasyonda uyku kalitesinin yorgunluk üzerine olan etkisinin değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edirne İl merkezinde 20-64 yaş arası popülasyonda uyku kalitesinin yorgunluk üzerine olan etkisinin değerlendirilmesi"

Copied!
73
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ

AİLE HEKİMLİĞİ

ANABİLİM DALI

Tez Yöneticisi Doç. Dr. Ayşe ÇAYLAN

EDİRNE İL MERKEZİNDE 20-64 YAŞ ARASI

POPÜLASYONDA UYKU KALİTESİNİN

YORGUNLUK ÜZERİNE OLAN ETKİSİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

(Uzmanlık Tezi)

Dr. Züleyha KIYUNAT

(2)

TEŞEKKÜR

Uzmanlık eğitimim boyunca gösterdiği her

türlü destek ve yardımlarından dolayı Trakya Üniversitesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. H. Nezih Dağdeviren’e, yardımlarını ve katkılarını esirgemeyen tez danışmanım Doç. Dr. Ayşe Çaylan’a, Doç. Dr. Serdar Öztora’ya ve Yrd. Doç. Dr. Önder Sezer’e, eğitimimde emeği geçen tüm hocalarıma, sevgili aileme ve birlikte çalıştığım tüm asistan arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(3)

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ VE AMAÇ

... 1

GENEL BİLGİLER

... 3

UYKUNUN TANIMI ... 3

NORMAL UYKU ... 4

UYKUNUN NÖROANATOMİSİ VE NÖROFİZYOLOJİSİ ... 5

UYKU-UYANIKLIK DÖNGÜSÜ... 6

UYKU GEREKSİNİMİ ... 7

UYKU BOZUKLUKLARI ... 7

UYKU KALİTESİ VE UYKUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ ... 12

UYKU HİJYENİ ... 12

YORGUNLUK TANIMI VE ÖZELLİKLERİ ... 13

YORGUNLUĞUN TİPLERİ ... 14 YORGUNLUĞUN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖLÇÜMÜ ... 16

GEREÇ VE YÖNTEMLER

... 18

BULGULAR

... 27

TARTIŞMA

... 43

SONUÇLAR

... 48

ÖZET

... 50

SUMMARY

... 52

KAYNAKLAR

... 54

EKLER

(4)

SİMGE VE KISALTMALAR

ASM : Aile Sağlığı Merkezi

CDC : Center for Disease Control (Hastalık Kontrol Merkezi) EEG : Elektroensefalografi

GH : Growth Hormone (Büyüme Hormonu)

ICSD : The International Classification of Sleep Disorders (Uluslararası Uyku Bozukluğu Sınıflaması)

KYS : Kronik Yorgunluk Sendromu NREM : Non-Rapid Eye Movement PSG : Polisomnografi

PUKİ : Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi PYÖ : Piper Yorgunluk Ölçeği

REM : Rapid Eye Movement VKİ : Vücut Kitle İndeksi

(5)

GİRİŞ VE AMAÇ

Uyku, insan ömrünün yaklaşık üçte birini kapsamaktadır (1). Uyku, yüzyıllar öncesinden beri merak edilen ve araştırılan bir konu olmasına rağmen; elektroensefalografi (EEG) kayıtlarının 1930’lu yıllarda yapılmaya başlanmasıyla uyku araştırmalarında önemli ilerlemeler sağlanmıştır (2). Uyku ile ilgili araştırmalar günümüzde de önemini koruyarak devam etmektedir.

Uyku, vücudun dinlenmesini sağlayan bir hareketsizlik hali, tüm vücudun yaşama yeniden hazırlandığı aktif bir yenilenme dönemidir (3). Düzenli, tekrarlanan ve geri döndürülebilen bir durumdur. Uyku sırasında kişi tüm uyaranlara karşı uyandırılabilecek bir bilinçsizlik durumu yaşamakta, çevre ile iletişimi kısmi, geçici ve periyodik olarak kesintiye uğramaktadır (4).

Uyku kalitesi; kişinin uyandıktan sonra kendini zinde, yeni bir güne hazır hissetmesi olarak ifade edilmektedir. Yaşam tarzı, iş yaşamı, sosyal yaşam, çevresel faktörler, ekonomik durum, genel sağlık durumu ve stres gibi birçok faktörden etkilenebilmektedir (3). Uyku ve düzenindeki bozulmalar kişiyi olumsuz yönde etkilemektedir. Dikkat dağınıklığı, anksiyete, depresyon, halüsinasyon, ağrıya karşı duyarlılığın artması, iştahsızlık, boşaltımda güçlük gibi birçok sorunun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Ortaya çıkan bu sorunlar ise kişinin yaşam kalitesinin bozulmasına, morbidite ve mortalite artışına sebep olmaktadır (5).

Yapılan araştırmalar uyku problemlerinin yaygın olarak görülmesine rağmen, uykunun sağlık açısından fazla önemsenmediğini göstermektedir (5). Uyku bozukluğu prevalansının %20-30 arasında olduğu belirtilmektedir (6). Uyku bozuklukları bireyin okul veya iş başarısını, sosyal hayatını, evlilik ve diğer ilişkilerini, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmekte; iş ve trafik kazalarına neden olabilmektedir (7).

(6)

Yorgunluk; hissedilebilen, zengin klinik bulgularla birliktelik gösterebilen ve genelde geçici olabilen bir şikayettir. Fiziksel ve mental enerji yokluğu veya halsizlik hissi olarak ifade edilmektedir. Toplumda yaygın olarak görülmekte ve kişinin bireysel, sosyal, mesleki ve ruhsal fonksiyonlarını kısıtlamaktadır (8,9).

Yorgunluk etyolojisi tam olarak bilinmemekle beraber psikososyal faktörlerin başında anksiyete, stres ve motivasyon düşüklüğü gelmektedir. Yorgunluk sağlıklı kişilerde aşırı fiziksel ve zihinsel aktivite sonucunda görülebilmekte iken, bazı kronik hastalıklarda hastalık ve tedavi etkilerine bağlı olarak görülebilmektedir (10).

Yorgunluk, öznel bir tanım olması nedeniyle çoğu zaman gözden kaçan ve hekimler tarafından ihmal edilen bir şikayet olmaktadır. Yorgunluğun kişiye özel bir deneyim olması nedeniyle hastalar tarafından derecelendirilen ölçekler ile değerlendirilmesinin daha uygun olduğu belirtilmektedir (8,9,11).

Uyku; temel insan gereksinimlerinden biri olup, bireyi korumaya yönelik bir yaşam aktivitesidir. Yorgunluk da bireylerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir şikayettir. Uyku kalitesi ve yorgunluk ile ilgili çalışmalar incelendiğinde popülasyonların sınırlı olduğu görülmektedir.

Bu çalışmada, daha geniş bir kitleye ulaşmak için Edirne il merkezindeki 20-64 yaş arası popülasyonun sosyodemografik özelliklerinin, uyku kalitesinin, yorgunluk düzeylerinin araştırılması, çalışmanın sonunda da uyku kalitesinin yorgunluğa etkisinin değerlendirilmesi, biyopsikososyal yaklaşımda bulunan birinci basamak hekimlerinin uyku kalitesi ve yorgunluk hakkındaki farkındalıklarının artmasını sağlayacak veri ve sonuçlara ulaşılması amaçlanmıştır.

(7)

GENEL BİLGİLER

UYKUNUN TANIMI

İnsanın fiziksel, sosyal, duygusal ve entellektüel ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu temel ihtiyaçlar karşılanamadığı zaman bireyin iyilik hali bozulur. Uyku bunlardan bir tanesidir; ruh, zihin, bedeni yenilemek gerektiğinde stres ve sorumluluklardan uzaklaşıldığı bir rahatlama olarak tanımlanmaktadır (12). Uyku kişinin duyusal veya diğer uyaranlarla uyanabileceği bir bilinçsizlik hali, bireyin yaşamını sürdürebilmesi açısından temel fizyolojik bir gereksinimdir (13).

Uykunun yenilenme, enerjiyi koruma, yaşlanma sürecine direnç, immünolojik, termoregülasyon, önemli beyin bölgelerinin korunması, korneal anoksinin önlenmesi, nöronal bütünlüğün devamını sağlamak gibi fonksiyonları bulunmaktadır (14). Uykunun fiziksel ve psikolojik yenilenmeye katkısının olmasının yanı sıra üretkenlik, verimlilik, hafıza, konsantrasyon gibi bilişsel işlevlerde de olumlu etkileri bulunmaktadır. Bütün bu etkileri göz önüne alındığında uyku bireyin sağlığını etkileyen önemli bir değişkendir (5,15). Uzun süreli uykusuzluk bağışılık sistemi, ısı kontrolü gibi vücudun düzenleyici sistemlerinde bozulmaya sebep olur. Ayrıca yorgunluk, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, ağrıya karşı duyarlılığın artması, boşaltım problemleri, derinin esnekliğini kaybetmesi de uykusuzluk sonucunda meydana gelebilir (16).

NORMAL UYKU

Uyku, bireyin duyusal veya diğer uyaranlarla uyanabileceği bir bilinçsizlik durumu olmasıyla, bireyin uyandırılamadığı bilinçsizlik durumu olan komadan farklıdır (17). Yaşam üç evreden oluşmaktadır. Bu evreler uyanıklık, uykunun iki alt dönemi olan non-Rapid Eye

(8)

Movement (NREM) ve Rapid Eye Movement (REM) dönemleridir. Her dönemin kendine özgü nöroanatomik, nörofizyolojik, nörofarmakolojik özellikleri bulunmaktadır. Fakat bu evreler için spesifik bölgeler henüz net olarak bilinmemektedir. Uyku ve uyanıklık regülasyonunda medulladan beyin sapına, hipotalamusa ve bazal ön beyine doğru uzanan çok sayıda merkez ve nörotransmitter rol oynamaktadır. Bunların hiçbiri uyku veya uyanıklıktan tek başına sorumlu değildir (14,18).

Uyku, fizyolojik ve davranışsal süreçlerin beraber rol aldığı bir durumdur. Tipik olarak kişinin uzanmış, gözlerinin kapalı, hareketsiz olduğu ve diğer tüm göstergelerin uykuyu işaret ettiği bir tablo olarak tanımlanmaktadır. Fakat uykuda yürüme, konuşma, diş gıcırdatma gibi alışılmadık bazı davranışlar görülebilir (18).

Uykunun, çok derin uykudan çok hafif uykuya kadar değişen farklı düzeyleri bulunmaktadır. Uykunun temel olarak her gece birbirini ardı ardına izleyen iki farklı evresi bulunmaktadır. Bu evreler; yavaş dalga uykusu (hızlı göz hareketlerinin olmadığı-non rapid eye movement, NREM) ve paradoksal uyku (hızlı göz hareketlerinin olduğu-rapid eye movement, REM) olarak adlandırılmaktadır. Bu iki tip birbirinden ve uyanıklıktan kesin sınırlarla ayrılmaktadır (17,18) Uyku NREM dönemi ile başlar, yaklaşık 90 dakika sonra REM dönemi gelir. Gecede 4-5 siklus yaşanır (14).

1- NREM (Non-Rapid Eye Movement)

Hızlı göz hareketlerinin olmadığı dönemdir. Dört evreden oluşur.

Evre 1: Tüm gece uykusunun %2-5’ini,

Evre 2: Tüm gece uykusunun %45-55’ini,

Evre 3: Tüm gece uykusunun %3-8’ini,

Evre 4: Tüm gece uykusunun %10-15’ini oluşturur.

Birinci ve ikinci evreler hafif veya yüzeyel uyku, üçüncü ve dördüncü evreler ise derin

veya yavaş dalga uykusu olarak değerlendirilmektedir (14). Yüzeyel uyku, uyku ve

uyanıklık arasındaki geçişi oluşturmaktadır ve bu dönemde kişiler kolaylıkla uyandırılabilir. Derin uykuda insanların uyandırılabilmesi için daha şiddetli uyaranlara ihtiyaç vardır. Evre 3 ve 4 fiziksel dinlenmeyi sağlar. Büyüme hormonu (GH) özellikle bu evrede salgılanır, hücre yenilenmesi ve onarım bu evrede hızlanır. Vücut ısısında düşme görülür. Bu döneme anabolik dönem de denmektedir (1,4).

(9)

Kalp hızı, solunum sayısı azalır ve düzenlidir. Kan basıncı düşer. Üst hava yolu kas tonusu ve üst hava yolu direnci artar (19,20).

EEG paterni genelde senkron, uyku iğcikleri, K-kompleksleri gibi özgün dalgalar ve yüksek voltajlı yavaş dalgaların bileşiminden oluşmaktadır. Uykunun büyük kısmının geçtiği dönemdir. Uykunun başlangıcı, sağlıklı bir insanda NREM ile olmaktadır. Bireyin uykuya giriş yaptığı evrenin normal uyku ve patolojik uyku ayrımında önemi bulunmaktadır (18).

2- REM (Rapid Eye Movement)

Genç erişkinde uyku süresinin yaklaşık %20-25’ini kapsar, 5-30 dakika sürer ve 90 dakikada bir tekrarlanır (18,20). Solunum ve göz kasları dışındaki iskelet kaslarında atoni görülmektedir. Hızlı göz hareketlerinin görüldüğü evredir. Bilişsel ve fizyolojik aktivitelerde artış olmaktadır. Birbirini izleyen tonik ve fazik değişimler görülmektedir. Kalp atımında taşikardi ve bradikardi dönemleri, solunum sayısında ve derinliğinde değişimler olmaktadır(1).

Kalp ve solunum hızının düzensizleşmesi rüya görmenin karakteristik özelliğidir (17). Bu evrenin önemli bir görevi nöronlarda membran stabilizasyonunu sağlamaktır. REM döneminden yoksun bırakılan kişilerde psikiyatrik bozuklukların daha sık görülmesi, bu dönemin ruhsal dinlenmemizi sağladığını düşündürmektedir (4,16). Tonik ve fazik olmak üzere iki alt tipi vardır. EEG’de aktivasyon, kas atonisi ve epizodik hızlı göz hareketleri görülür. Uyku boyunca periyodik olarak ortaya çıkar. Kişi çok uykulu ise REM uykusunun süresi kısalır, hatta ortadan kalkar. Gece boyunca gittikçe daha fazla dinlenme olacağından REM süreleri uzar. Bu dönemde kişinin uyandırılması kolaydır. Rüyaların %80’inin görüldüğü evredir. Bu evrede uyanıldığında rüyaların yaklaşık %80’inin hatırlandığı belirtilmektedir. Paralitik bir vücutta aktive olmuş beyin olarak tanımlanabilmektedir (14,17,18). Kişi beynindeki aşırı aktiviteye rağmen uyumakta olduğu için bu uyku tipi paradoksal uyku olarak da adlandırılmaktadır (17).

UYKUNUN NÖROANATOMİSİ VE NÖROFİZYOLOJİSİ

Uyanıklık beyinsapında retiküler aktive edici sistemde lokalize iken, NREM’in bulbus ve önbeyinde, REM’in ponsta olduğu belirtilmektedir (14).

REM uykusunun oluşumunu ponsta vestibüler çekirdeklerin, atoniyi ise ‘perilocus coeruleus’un sağladığı belirtilmektedir. Fakat bu evrelerin fonksiyonlarını açıklamak için bu bölgeler yeterli değildir. Uyku sırasında merkezi sinir sistemindeki reorganizasyon devam etmektedir. Aynı anatomik bölgenin stimülasyonu ile REM uykusu ve uyanıklık

(10)

dönemlerinde birbirinden farklı motor aktivite etkileri görülmektedir. REM döneminde diyafram ve ekstraoküler kaslar hariç, bütün kaslarda aktif paralizi görülmektedir. Beyinsapındaki inhibitor sistemler motor eksitatör sistemi baskılarken aynı zamanda direkt olarak spinal motornöronları inhibe etmektedir. NREM evresinde talamus ‘relay’ modundan (duysal uyaranın hemisferlere ulaşmasına izin verilme dönemi) ‘osilatör’ moduna (duysal uyaranın geçişini önleme dönemi) çevrilmektedir. Talamus ve korteks NREM’in evre 3 ve evre 4’ündeki yavaş dalgaların oluşumundan sorumludur. REM uykusunda talamus tekrar osilatör moddan relay moduna döner. REM uykusunda uyanıklıktaki gibi duysal uyaranların geçişine izin vardır fakat korteks bu uyaranları değerlendirmeye almamaktadır (14,21).

UYKU-UYANIKLIK DÖNGÜSÜ

Organizmanın bir günlük fizyolojik ritimlerini ifade etmek için ‘sirkadiyen’ ifadesi kullanılmaktadır. 24 saatlik olan uyku-uyanıklık döngüsü ya da gece-gündüz döngüsü sirkadiyen ritim olarak adlandırılır.

Memelilerde sirkadiyen düzeni belirleyen bölge anterior hipotalamusta yer alan sağ ve sol suprakiyazmatik nükleus (SCN)’dir. SCN uyku-uyanıklık döngüsü de dahil olmak üzere fizyolojik, davranışsal ve biyokimyasal pek çok diürnal düzenin belirleyicisidir.

Sirkadiyen ritmin iki temel görevi bulunmaktadır: birincisi uyku uyanıklık ritmini çevresel koşullara uygun olacak şekilde düzenlemek; ikincisi hangi fazın gündüz hangi fazın gece olacağını belirlemektir. Böylece insanın yaşama adaptasyonunu kolaylaştırmış olur. Örnek olarak gece uykusunun sonlarına doğru plazma kortizol seviyesi, vücut ısısı, sempatik otonomik aktivite artar. Uyku başlangıç saati yaklaştığında ise vücut ısısı düşer, melatonin salınımı başlar. Uyku uyanıklık döngüsünün zamanlaması bedensel ve çevresel koşullara göre değişiklik gösterebilir. Vardiyalı çalışma, belirgin saat farkı bulunan bölgelere sık yolculuk yapmak gibi durumlar, sirkadyen ritimde sapmalara neden olmaktadır. Yapılan çalışmalar bu durumun insanda hormon düzeyleri, otonom sinir sistem aktivitesi, bilişsel fonksiyonlar, uykunun yapısını olumsuz etkileyecek şekilde sonuçlara sebep olduğunu göstermektedir (21,22).

Sirkadiyen ritimde önemli olan başka bir etken ise melatonindir. Pineal bezden salgılanır. Aydınlık-karanlık ritmindeki nöroendokrin belirleyici olarak düşünülebilir. Uyku sırasında kan düzeyi yüksek iken, uyanıklıkta düşüktür (21,22).

Serotoninin de uyku regülasyonunda rol aldığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Serotoninin salınımının artması, uyku latansını ve gece uyanmalarını azalttığı, salınımının azalması ise REM uykusunun süresini kısalttığı belirtilmektedir (23).

(11)

İnsanlar uyku-uyanıklık döngüsünü kendi iradeleri ile değiştirme girişiminde bulundukları zaman insomni ortaya çıkabilmektedir (21,22).

UYKU GEREKSİNİMİ

İnsanın temel ihtiyaçlarından biri olan uykunun gereksinimi yaş, cinsiyet, sağlık durumu, beslenme, aktivite, çevresel ortam ve kişisel özelliklerine göre farklılık göstermektedir (16). Tüm yaş gruplarında uykunun süresi ve bileşenleri farklılık göstermektedir. Uykuda geçen süreden çok uyku uyanıklık döngüsünün düzenli sürdürülmesine dikkat edilmesi önerilmektedir. Bir kişinin dinlenmesi için 4 saatlik uyku yeterli olabilirken başka biri için 10 saatlik uyku gerekebilir (12).

Prenatal dönemde siklik bir aktivitenin bulunduğunun belirlenmesi, uyku-uyanıklık siklusunun doğum öncesi dönemde de var olduğunu göstermektedir (23).

Miadında doğan bir bebek 24 saatin yaklaşık %70’ini uykuda geçirmektedir. Genelde uykuya REM döneminde başlamaktadır ve toplam uykusunun %50’lik gibi büyük bir oranını REM uykusu oluşturmaktadır. 3-6 aylık dönemde sirkadiyen uyku paterni görülmeye başlar. 6. aydan sonra uyku giderek gece saatlerine yoğunlaşır. NREM-REM döngüsü 3 aylıkken 45 dakikalık sürede olurken, 1 yaş civarında bu süre 60 dakikaya çıkar. 5-10 yaşlarında ise sağlıklı erişkinde görüldüğü gibi 90 dakikaya ulaşmaktadır (23,24). Adölesanlar ve genç erişkinlerin uyku ihtiyacı yaklaşık 8-10 saattir. Yetişkinliğin ileri dönemlerinde uyku ihtiyacı 6-8 saat olarak değişmektedir. Yaşlılıkta ise uyku ihtiyacı 6 saate kadar düşmektedir (12).

20 yaş civarında uyanıklık sayısının az olduğu, uyku etkinliğinin yüksek olduğu uykular mevcut iken, bu durum yaşla beraber değişmektedir. 35 yaş civarında derin uyku oranı azalma gösterirken, REM uykusunun toplam uyku süresine oranı sabit kalmaktadır (23).

Yaşlandıkça uykuyu başlatma ve sürdürme yeteneği azalmaktadır. Toplam uyku süresi azalır ve yüzeyelleşir. Uykuda daha sık bölünmeler ve uyku başlangıcında uzun süren uyanık kalma hali olmaktadır. Gün içerisindeki uyuklamaların sayısı ve süresi artmaktadır. Işığa bağlı kontrol edilen melatonin seviyesi yaşlılarda düşmektedir, bunun sonucunda uyku zamanının her 10 yıl için 1 saat öne kaydığı ve yaşlı bireylerin erken saatlerde yatıp erken saatlerde uyanmalarının görüldüğü belirtilmektedir (23).

UYKU BOZUKLUKLARI

İnsanoğlunun hayatının yaklaşık üçte birlik bölümünü oluşturan uykunun bozuklukları bireyde mortalite ve morbidite artmasına sebep olabilirken diğer taraftan komorbit hastalıkların da morbidite ve mortalitelerinde artışa sebep olmaktadır. Uyku bozukluklarının

(12)

yol açtığı kognitif etkilenmeler, bireyin performansını etkiler, yaşam kalitesini düşürür, iş verimini azaltır, sosyal yaşamını, evlilik ve diğer ilişkilerini olumsuz yönde etkiler, iş ve trafik kazalarına sebep olabilir. Bu problemler mortalite ve morbiditeyi arttırmasının yanı sıra cinsel işlev bozuklukları, horlama gibi estetik boyutu olan kaygılara da sebep olur (7,25,26).

Uykuyla ilişkili hastalıklar erişkin yaş grubunda sıkça görülmektedir ve yaş arttıkça görülme sıklığı artar (12). Toplumun %90’ı hayatlarının bir döneminde uykusuzluk yaşamaktadırlar. Kronik uykusuzluk görülme sıklığı ise yaklaşık %30’dur. İnsanların %10’u ise uykusuzluk sorunu için ilaç kullanmaktadır (27).

‘American Academy of Sleep Medicine’ tarafından yayınlanan son sınıflamada uyku bozuklukları 7 alt grupta incelenmektedir. Amerikan Uyku Bozuklukları Birliği’ne göre Şubat 2014’te yayınlanan Uluslararası Uyku Bozuklukları Sınıflaması (The International Classification of Sleep Disorders, ICSD-3)’ na göre bu alt gruplar şu şekildedir:

1. İnsomniler

2. Uykuyla ilişkili solunum bozuklukları

3. Hipersomniyle birlikte seyreden santral hastalıklar 4. Sirkadiyen ritim bozuklukları

5. Parasomniler

6. Uykuyla ilgili hareket bozuklukları 7. Diğer uyku bozuklukları (28)

İnsomniler

Uyku için gerekli ortam ve şartların bulunmasına rağmen, uykuya başlamada ya da uykuyu devam ettirmede güçlük, sık uyanma, erken uyanma ve tekrar uykuya dalamama ve bunun sonucunda dinlendirici olmayan, gündüz işlev bozukluklarına neden olan bir durum olarak tanımlanmaktadır (29). İnsomni, bir şikayet olarak görülmesinin yanı sıra, birçok hastalığın semptomu şeklinde de görülebilir (30). Primer ve sekonder olarak incelenebilir. Hiçbir neden bulunamayan durumlarda oluşan insomni primer olarak değerlendirilirken, tıbbi veya psikiyatrik bozukluklar, uykuda solunum bozuklukları veya diğer uyku bozukluklarının bir bileşeni olarak görülen insomni sekonder olarak değerlendirilir (31).

Kadınlarda erkekler oranla daha fazla görülür ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar. Peri ve post menopozal dönemde arttığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Sosyoekonomik düzeyin düşük olduğu bireylerde uykusuzluk daha fazla görülmektedir. Astım, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, gastroözofagial reflü, migren gibi tekrarlayıcı, kronik hastalıkları bulunan kişilerde insomni oranları yüksektir. İlaç kullanan ve sigara içen kişilerde de

(13)

uykusuzluk yüksek oranlarda görülmektedir (32). Uyku hijyeninin bozuk olması da uykusuzluk şikayetini arttıran nedenlerdendir (31).

ICSD-3’e göre gruplandırılması şu şekildedir: 1. Kronik insomni

2. Kısa süreli insomni 3. Diğer insomniler

4. İzole semptom ve varyantlar

 Fazla yatakta kalanlar

 Kısa süre uyuyanlar (28)

Uykuyla İlişkili Solunum Bozuklukları

Uyku sırasında solunum işlevinde meydana gelen patolojik düzeydeki değişikliklere bağlı olarak gelişen, morbidite ve mortalite artşına yol açan klinik tabloya verilen isimdir (4). Bu gruptaki uyku bozukluklarının klinik belirtilerinde gündüz aşırı uykululuk hali, horlama, nokturnal poliüri, gece terlemesi, nocturnal özofagial reflü bulunmaktadır. Gündüz dinlendirici olmayan uyku atakları görülmektedir. Sabah görülen baş ağrısı tipiktir. Kesin tanı polisomnografi ile konur (7,33).

ICSD-3’e göre gruplandırılması şu şekildedir: 1. Obstüktif uyku apne sendromu

2. Santral uyku apne sendromu

3. Uyku ile ilişkili hipoventilasyon sendromları 4. Uyku ile ilişkili hipoksemi sendromu

5. İzole semptom ve varyantlar

 Horlama

 Katatreni (28)

Hipersomniyle Birlikte Seyreden Santral Hastalıklar

Aşırı uykululuk halinin görüldüğü hastalıklar, gece uyku bozukluğu ve sirkadiyen ritim bozukluğu dışarıda tutularak bu grupta değerlendirilmiştir (28). Narkolepsi; gündüz aşırı uykululuğu, uyku atakları, REM uyku evresine ait uyku paralizisi, hipnogojik halüsinasyonlar gibi bulguları içeren bir hastalık olarak tanımlanmaktadır (34).

ICSD-3’e göre gruplandırılması şu şekildedir: 1. Narkolepsi tip 1

(14)

3. İdyopatik hipersomni 4. Kleine-Levin sendromu

5. Medikal hastalıklara bağlı hipersomni 6. İlaç ve madde kullanımına bağlı hipersomni 7. Psikiyatrik hastalıklara bağlı hipersomni 8. Yetersiz uyku sendromu

9. İzole semptom ve varyantlar

 Uzun uyuyanlar (28)

Sirkadiyen Ritim Bozuklukları

Başka bir hastalık ya da uyku bozukluğu ile açıklanamayan, uyku-uyanıklık döngüsünün bozulduğu durumlarda ortaya çıkan uyku bozukluklarını içermektedir. Endojen sirkadyen saatteki değişiklikler, endojen saat ile çevresel koşulların arasındaki uyumsuzluk bu gruptaki uyku bozukluklarına sebep olabilir. Klinik tablo biyolojik, davranışsal ve çevresel faktörlerce şekillenir (35,36).

ICSD-3’e göre gruplandırılması şu şekildedir: 1. Gecikmiş uyku-uyanıklık fazı bozukluğu 2. İleri uyku-uyanıklık fazı bozukluğu 3. Duzensiz uyku-uyanıklık ritmi bozukluğu

4. 24 saatlik olmayan uyku-uyanıklık ritmi bozukluğu 5. Vardiyalı calışma

6. Jet-lag

7. Spesifiye edilemeyen sirkadiyen ritim bozuklukları (28)

Parasomniler

Genelde çocuk yaşlarda başlayan, ileri yaşlarda azalarak kaybolan, nadir olarak erişkin yaşlarda da ortaya çıkabilen, uyku, kısmi uyanıklık, uykuya geçiş sırasında görülen anormal hareket ve davranışlardır. Santral sinir sisteminde oluşan patolojik bir aktivasyonun, otonom sinir sistemi ve iskelet kaslarına aktarımına bağlı bilişsel süreci ve iskelet kaslarını etkileyen bir klinik tablodur. Santral sinir sisteminin maturasyonu ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Uykunun farklı evrelerinde görülebilir (37). Taşikardi, pupillerde dilatasyon, terleme görülebilir (14).

ICSD-3’e göre gruplandırılması şu şekildedir: 1. Non-REM ilişkili parasomniler

(15)

 Arousal bozuklukları

 Konfüzyonel arousallar

 Uykuda yürüme

 Uyku terörü

 Uyku ilişkili yeme bozuklukları 2. REM ile ilişkili parasomniler

 REM uykusu davranış bozukluğu

 Tekrarlayıcı izole uyku paralizisi

 Kabus bozuklukları 3. Diğer parasomniler

 Exploding head sendromu

 Uyku ilişkili hallusunasyonlar

 Uyku enurezis

 Medikal durumlara bağlı parasomniler

İlaç veya madde kullanımına bağlı parasomniler (28)

Uykuyla İlgili Hareket Bozuklukları

Hastalar tarafından bacaklarda karıncalanma, batma, gıdıklanma veya rahatsız edici herhangi bir his olarak tarif edilen, alt ekstremitelerde periyodik, tekrarlayıcı hareketlerin görüldüğü, bedenin sallanması, başın sallanması, çarpması gibi durumların ortaya çıktığı uyku bozuklukları grubudur (38-40).

ICSD-3’e göre gruplandırılması şu şekildedir: a. Huzursuz bacak sendromu

b. Periyodik bacak hareketleri c. Uyku ilişkili bacak krampları d. Uyku ilişkili bruksizm

e. Uyku ilişkili ritmik hareket bozuklukları f. İnfantların benign uyku myoklonusu

g. Uyku başlangıcında propriospinal myoklonus

h. Medikal hastalıklara bağlı uyku ilişkili hareket bozuklukları

i. İlac veya madde kullanımına bağlı uyku ilişkili hareket bozuklukları j. Spesifiye edilemeyen uyku ilişkili hareket bozuklukları (28)

(16)

Diğer Uyku Bozuklukları

Uyku ile ilişkili medikal ve nörolojik hastalıkların ve madde kullanımına bağlı oluşan uyku bozuklukları bu grupta değerlendirilir (28).

UYKU KALİTESİ VE UYKUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Uyku kalitesi, uykunun nicel ve nitel birçok özelliklerini kapsamaktadır (16). Uyku kalitesini etkileyen etmenler arasında cinsiyet, yaş, ilaç kullanımı, kafein alımı, bitkisel çaylar, meditasyon, bilişsel durum, anksiyete, depresif semptomlar, fiziksel aktivite, uyku zamanı alışkanlığı, müzik, vücutta herhangi bir ağrının varlığı ve çevresel faktörler sayılmaktadır (27).

Uyku kalitesinin bozulması kişilerin duygu, düşünce ve motivasyonunun bozulmasına sebep olmaktadır. Yetersiz uyuyanlarda fiziksel, bilişsel, duygusal çökkünlük görülmektedir. Yorgunluk, bezginlik, dikkatte azalma, ağrıya karşı duyarlılığın artması, irritabilite, konfüzyon, halüsinasyon, iştahsızlık ve boşaltımda güçlük gibi durumlar görülebilmektedir. Ayrıca yaşamı tehdit eden kazalar, iş ve günlük hayatta uyumsuzluklar görülebilir (41).

Uykunun değerlendirilmesinde öncelik esas semptomu belirlemek ve buna odaklanmaktır. Bunun için öykünün ayrıntılı sorgulanması gerekmektedir. Daha sonra dikkatli bir fizik muayene yapılmalıdır. Gerekli laboratuvar tetkikleri ile beraber çeşitli ölçekler yardımı ile uyku kalitesi, uykululuk hali değerlendirilmelidir. Bu ölçeklerden bir tanesi Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksidir (4,7). Son aşama ise polisomnogrofi (PSG) ile uykunun kaydedilmesi aşamasıdır.

Polisomnografi, fizyolojik uykunun ve uyku sırasında meydana gelen değişikliklerin ortaya konması, değişik uyku hastalıklarının tanısı, tedavisi ve tedavi etkinliğinin belirlenmesi amacıyla yapılan, uyku sırasındaki parametrelerin 6 saat veya daha fazla süre ile kaydedilmesi ve ardından rapor yazılması işlemidir. Gece yapılması esastır. Polisomnografi sırasında elektroensefalografi, elektrookülografi, elektromiyografi, solunum parametreleri, periyodik bacak hareketlerinin kaydı yapılmaktadır (42).

UYKU HİJYENİ

Uyku hijyeni; uykuya geçişi engelleyen, yavaşlatan alışkanlıkların yaşam tarzından çıkartılması anlamına gelmektedir. Yapılan çalışmalarda uyku hijyeninin düzenlenmesiyle uyku problemi yaşayan kişilerde önemli ölçüde yararlar sağlandığı görülmektedir. Uyku hijyeninin kötü olması uyku kalitesini azaltmaktadır (27).

(17)

Her sabah aynı saatte uyanmak, aynı saatlerde yatış zamanının sağlamak, yatma zamanından 3-4 saat öncesine kadar yorucu fiziksel aktivitelerden kaçınmak, günlük düzenli aerobic egzersizler yapmak, uygun ısı ve ışıkta, sessiz bir uyku ortamı seçmek, yatağı sadece uyumak için kullanmak, yatma saatine yakın yemek yenmemesi fakat yatağa aç gidilmemesi, uyku zamanından en az 6 saat öncesine kadar alkol, kafein ve nikotin kullanımının kısıtlanması, gündüz uykusunun kaldırılması, 15-30 dakikada uykuya dalmada problem varsa yatakta kalmadan kalkılması, yatağa uykulu iken gitmek, hafta sonları ölçüsüz ve fazla uykudan kaçınmak, ortam değişikliğinin denenemesi uyku hijyeni için önerilen faktörlerdir (30,43).

YORGUNLUK

Yorgunluk Tanımı ve Özellikleri

Yorgunluk, bazen tek başına bir hastalık olarak görülürken bazen de çeşitli terimlerle ifade edilen, çok sayıda hastalığa eşlik eden bir şikayet olabilmektedir. Tıp tarihi boyunca hakkında düşünülmüş ve iyileştirilmeye çalışılmış bir durumdur (44).

Yorgunluk; sürekli ve bunaltıcı bir bitkinlik, enerji yoksunluğu, geçici, fiziksel ve mental kapasiteyi azaltan bir duygu olarak tanımlanabilmektedir (45,46). Günlük hayatta çoğu zaman karşılaşılan bir semptom olmasının yanı sıra fiziksel ve ruhsal birçok kronik hastalıkta ortaya çıkabilmektedir. Atık ürünlerin birikme süreci, kas zayıflığı gibi durumlarda ortaya çıkan ve engellenmesi zor bir tükenme hissi ile karakterizedir (47).

Yorgunluk ile ilgili değişik tanımlamalar yapılmıştır. ‘Genel olarak tükenmişlik duygusunu içeren subjektif bir kavram’ ya da ‘güçsüzlük hissinin eşlik ettiği, enerji azalması ile ortaya çıkmış tükenmişlik sendromu’ bunlardan birkaçıdır. Piper ise yorgunluğu ‘psikolojik ve somatik faktörlerin rol aldığı kompleks bir algı’ şeklinde tanımlamaktadır (47).

Yorgunluk, kişinin nesnel gücüyle beraber öznel deneyimlerini de kapsamaktadır. Hastalar yorgunluğu halsizlik, güç ve performans azlığı, zayıflık, enerjisizlik, bitkinlik, konsantrasyonda güçlük, motivasyon eksikliği, uykusuzluk, depresyon olarak tanımlamaktadırlar.

Walker ve Avant yorgunluğun dört yönünden bahsetmişlerdir. Bunlar;

 Fiziksel, emosyonel ve bilişsel faktörlerin rol aldığı, bedeni tümüyle etkileyen bir deneyim olması,

 Hoş olmayan bir duygu olması,

(18)

 Kişinin kendi algısına bağlı, subjektif bir tecrübe olmasıdır (48,49).

Yapılan çalışmalarda yorgunluk kavramının bütüncül bir yaklaşımla değerlendirildiği ve subjektif özelliğinin ön planda tutulduğu görülmektedir (47).

Yorgunluk birçok nedeni ve farklı boyutları olan bir kavram olduğu için nedenini ortaya koymaya yönelik standart bir model bulunmamaktadır (48).

Yorgunluğun uykululuk halinden ayrımının yapılması önemlidir. Uykululuk hali çoğu zaman dikkatsizlikle beraber esnemenin olduğu ve uyanık kalmak için mücadele edilen bir durumdur. Yorgunlukta çoğu zaman dinlenmek sonrasında iyileşme görülürken, uykululuk halinde dinlenmek veya oturmakla artış olmaktadır (45).

Bazı kaynaklarda yorgunluğu belirleyen major ve minör özellikler tanımlanmaktadır (47).

Majör özellikler:

 Enerji azlığının sürekli olarak sözel ifadesi,

 Alışılmış rutinlerin devam ettirilmesinde yetersizlik. Minör özellikler:

 Rutin görevleri yapmak için ek enerjiye gereksinimi olduğunu hissetme,

 Fiziksel yakınmalarda artış,

 Emosyonel olarak değişken ya da duyarlı olmak,

 Konsantrasyon yeteneğinde bozulma,

 Performansta azalma,

 Letarjik durum ya da isteksizlik,

 Libidoda azalma,

 Çevreye ilgisizlik,

 Sosyal aktiviteleri yerine getirememe,

 Uyumaya rağmen enerji toplayamamadır.

YORGUNLUĞUN TİPLERİ

Yorgunluk değişik şekillerde sınıflandırılabilmektedir ve kişiye göre farklılık gösteren subjektif bir kavramdır. Uykusuzluk, çok çalışmak, gebelik gibi fiziksel stres nedeniyle, ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı kişilerde fizyolojik yorgunluk oluşabilir. Düzensiz ya da yetersiz uyku uyuyanlarda, diyet yapanlarda, aşırı ya da çok az egzersiz yapanlarda ve uzun süreli yoğun çalışanlarda fizyolojik yorgunluk görülme ihtimali artar. Enfeksiyon, endokrin düzensizlik, kardiyovasküler hastalıklar, anemi, ilaç kullanımı, kanser, bağ dokusu hastalıkları

(19)

gibi durumlarda fiziksel yorgunluk görülebilmektedir. Depresyon, stres, anksiyete ve uyum sağlama reaksiyonu gösteren hastalıklarda psikolojik yorgunluk görülürken, bütün nedenlerin birlikte görüldüğü durumlarda da yorgunluk oluşabilir (49,50).

Lokal yorgunluk ve merkezi yorgunluk olarak iki temel tipte incelenebilir.

Lokal Yorgunluk

Kaslar çalışma kapasitelerini sürdüremezler, performans geçici olarak düşer ve gelen uyarılara cevap yeteneği bozulur. Kaslarda gerginlik, kramp ve güç kaybı görülür. Lokal yorgunluk kaslarda laktik asit birikimi, glikojen, protein, kreatin fosfat, adenozin trifosfat (ATP) depolarının tükenmesi, elektrolitlerde azalma veya mikro travmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır (49).

Merkezi Yorgunluk

Lokal yorgunlukların vücutta birikmesi sonucunda oluşur. Vücudun yenilenme mekanizmasını sağlayan nöroendokrin sistem etkilenir. Bunun sonucunda;

 Fiziksel performansta azalma,

 Vücut ağırlığını kontrol etmede güçlük,

 Devamlı kas ve eklem ağrıları,

 Yenilenmenin gecikmesi ve yorgunluğun devam etmesi,

 Uyku düzeninde bozulmalar,

 Reaksiyon zamanının yavaşlaması,

 Koordinasyon güçlüğü,

 Karar vermede zorluk,

 Mutsuzluk, gerginlik, alınganlık, sıkıntı hissi,

 Sosyal anlamda iletişim güçlüğü,

 Unutkanlık,

 Uyanıklığın azalması,

 Uyuşukluk hali ortaya çıkabilir (49).

Yorgunluk akut ve kronik olarak da sınıflandırılmaktadır.

Akut yorgunluk; sağlıklı kişilerde görülür, harcanan enerji miktarı ile doğru orantılıdır

(20)

uykusuzluk, iş ve sosyal yaşantıdaki sorumluluğun artması gibi nedenlerle ortaya çıkabilir. İyi bir uyku sonrasında, stres ya da aktivitenin azalmasıyla düzelme görülebilmektedir (49).

Kronik yorgunluk; en az 6 ay süredir devam eden yorgunluktur (49). Kronik

yorgunluk sendromu veya idiyopatik kronik yorgunluk olarak sınıflandırmak gerekir (50). Bir ay veya daha fazla süre uzamış veya tekrarlayan yorgunluğun olduğu durum uzamış yorgunluk olarak değerlendirilir. Altı ay veya daha fazla süren fakat, yorgunluğun ciddiyeti ve kriterlerini tam olarak karşılamayan tip idiyopatik kronik yorgunluk olarak değerlendirilir (50,51).

Kronik yorgunluk sendromu (KYS); organik veya ciddi psikiyatrik hastalık gibi bir neden olmadan gelişen, yorgunlukla beraber kas-iskelet ağrısı, uyku bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu ve baş ağrısının görüldüğü, sakatlayıcı ve tedavisi zor olan bir hastalıktır. Hastanın kişisel, sosyal, eğitimsel, mesleki ve ruhsal fonksiyonları kısıtlanmaktadır (8).

KYS için Center for Disease Control (CDC) tanı kriterleri-1994 A- Ciddi açıklanamayan yorgunluk( en az 6 ay)

1. Yeni başlamamış ve belirlenmemiş 2. Devamlı bir egzersizin sonucu oluşmamış 3. Dinlenmekle geçmeyen

4. işlevsellikte bozulmaya yol açan

B- Kronik yorgunlukla birlikte en az dört semptomun varlığı 1. Hafıza ve konsantrasyon kaybı

2. Boğaz ağrısı

3. Lenf nodu hassasiyeti 4. Kas ağrısı

5. Çoklu eklem ağrısı 6. Yeni başlayan baş ağrısı 7. Dinlendirici olmayan uyku 8. Egzersiz sonrasında ağrı (44,51)

YORGUNLUĞUN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖLÇÜMÜ

Yorgunluk, tüm hekimlerin sıkça karşılaştıkları ve tedavide güçlük yaşadıkları bir şikayettir. Fiziksel ya da psikiyatrik herhangi bir hastalığın belirtisi olabildiği gibi, belirli bir hastalığı olmayan bireylerde de tek başına ortaya çıkabilmektedir. Çoğu zaman temel şikayetin yorgunluk olduğu, çok sayıda fiziksel ve psikiyatrik belirtinin eşlik ettiği, fakat

(21)

herhangi bir fiziksel veya psikiyatrik hastalıkla, muayene ve laboratuar yöntemiyle nedeni açıklanamayan durumlar hekimleri zorlamaktadır (44).

Yorgunluk, bireyi iş hayatından aile hayatına ve daha birçok yönden etkileyen bir durum olması nedeniyle birinci basamakta yaklaşımı önemli bir konudur (52).

Birinci basamaktaki başvuruların yaklaşık %20’sini oluşturmaktadır ve en sık karşılaşılan yedinci şikayettir (45,53).

Yorgunluğun iki pik yaptığı dönem bulunmaktadır. Birinci pik adölesan ve erken yetişkinlik dönemi iken ikinci piki 60 yaş üzeri dönemde görülmektedir (52).

Yorgunluğun değerlendirilmesi için belli bir yöntem yoktur. İdeal olan hastanın bunu kendisinin değerlendiriyor olmasıdır (47). Yorgunluğu değerlendirmeye başlarken hastayı dinlemek, bunun hasta için ne anlama geldiğini anlamaya çalışmak, nedeni ortaya koyacak bir ipucu yakalamaya çalışmak gerekir (53). Örneğin; psikojenik kökenli yorgunlukta hasta daima yorgundur, günün ilerleyen saatlerinde daha iyi hissedebilmektedir. Organik sebebe bağlı olanlarda ise yorgunluk ilerleyen saatlerde iyice artabilmektedir (54).

Öykü ve Fizik Muayene

Birinci basamağa başvuran hastada detaylı alınan öykü ve yapılan fizik muayene, hem maliyet etkin davranmayı hem de taramaya yönelik isabetli olmayı sağlayacağından önemlidir. Tıbbi öykü ile beraber psikososyal ve mesleki öykünün de alınması gerekmektedir (52).

Laboratuvar tetkikleri: Testlerin yorgunluk şikayetine odaklanılarak yapılmasından

ziyade bulgulara bağlı olarak yapılması önerilir. Bir yıldan daha fazla süredir yorgunluk şikayeti olanlarda laboratuvar testlerinin genelde yararı yoktur. Tarama amaçlı tam kan sayımı, sedimantasyon hızı, rutin biyokimya testleri, idrar analizi, gebelik testi, tiroid testleri, yaşa ve cinsiyete uygun kanser tarama testleri yapılabilir. Kanser tarama testleri yorgunluk nedenini tam olarak açıklamamakla birlikte hasta ve doktor açısından güven vericidir (50).

Ölçek-test kullanımı: Bu amaçla kullanılacak ölçek veya testin kısa, spesifik ve

anlaşılması kolay olması gerekmektedir. Bu ölçeklerden bazıları ‘Yorgunluk İçin Görsel Benzerlik Sklası’, Profile Mood Scale’, ‘Pearson and Byar’s Fatigue Scale’, ‘Piper Yorgunluk Ölçeği’dir (47).

(22)

GEREÇ VE YÖNTEMLER

Bu araştırma, Edirne İl Merkezinde bulunan 19 Aile Sağlığı Merkezinde kayıtlı olan 20-64 yaş arası kadın ve erkek nüfusunda uyku kalitesinin yorgunluk üzerine olan etkisinin araştırılması amacıyla prospektif, tanımlayıcı desende tasarlanmıştır.

Çalışma evrenini örneklemi yapılan, Edirne İl Merkezinde bulunan 19 Aile Sağlığı Merkezinde kayıtlı olan 20-64 yaş arasındaki gönüllü kadın ve erkek nüfusu oluşturmaktadır. Edirne il merkezindeki 19 Aile Sağlığı Merkezine Aralık 2014 ile Haziran 2015 tarihleri arasında kayıtlı 20-64 yaş arası nüfus önce cinsiyet sonra yaş dağılımına göre oranlanarak tabakalandırılma yapılmıştır. %1 fark ve %95 güvenirlikle anlamlı bulmak için 1521 bireyin çalışmaya alınması hesaplanmış olup olgu kaybı göz önünde tutularak Edirne il merkezinde bulunan 19 Aile Sağlığı Merkezinde kayıtlı 20-64 yaş arası, 790 erkek ve 810 kadın olmak üzere 1600 gönüllü olgu çalışmamızın örneklemini oluşturdu. Etik kurul onayı (Ek 1) ve Edirne İl Halk Sağlığı Müdürlüğü onayı (Ek 2) alındıktan sonra 02.01.2015 tarihinden itibaren Edirne İl Merkezinde bulunan, Karaağaç Aile Sağlığı Merkezi izin vermediği için, 18 Aile Sağlığı Merkezine kayıtlı, çalışmaya katılmayı kabul eden 793 erkek ve 775 kadın olmak üzere 1568 olgu ile görüşüldü.

Edirne il merkezindeki 19 Aile Sağlığı Merkezine Aralık 2014 ile Haziran 2015 tarihleri arasında kayıtlı olmak, 20-64 yaş arasında olmak ve çalışmaya katılmayı kabul etmek araştırmaya alınma kriterleri olarak belirlendi. İletişimi engelleyecek bir problemin bulunması, çalışmaya katılmayı kabul etmemek, 20 yaşın altında olmak ve 64 yaşın üstünde olmak araştırmaya alınmama kriterleri olarak belirlendi.

Katılımcıların kayıtlı oldukları ASM’lerde, araştırmacı tarafından yüz yüze görüşülerek anketlerin doldurulması sağlandı. Araştırmamızda hastaların kimlik bilgileri

(23)

toplanmadı. Araştırmaya katılacak olan bireyler sözlü olarak bilgilendirildi ve onayları alındı. Bu bilgilendirme ve onam alma süreci, çalışma anketinin giriş bölümünde bulunan, araştırmayı açıklayan ve katılımlarını isteyen bir metin yardımıyla sağlandı ve çalışmaya katılmayı kabul ettiklerini bildiren gönüllüler çalışmaya alındı.

Çalışmada veriler, araştırmacılar tarafından hazırlanan bir anket kullanılarak toplandı. Ankette, katılımcıların kilo, boy, sosyodemografik ve medeni durum bilgileri, sigara, alkol, kahve ve çay içme alışkanlığı bilgileri, kronik hastalık varlığı, egzersiz yapma ve uyku problemi varlığında neler yaptıklarını sorgulayan 22 soru bulunmaktaydı. Ek olarak bireylerin uyku kalitesini değerlendiren 23 soruluk Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ), yorgunluk durumlarını değerlendiren 27 soruluk Piper Yorgunluk Ölçeği (PYÖ) ankete dahil edildi. Araştırmada uygulanan anketler Ek-3’de görülmektedir.

Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ)

Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi 1989 yılında Buysse ve ark. (55) tarafından geliştirilmiş, 1996 yılında Ağargün ve ark. (56) tarafından Türkçe’ye uyarlanarak geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılmıştır. Ölçeğin cronbach iç tutarlılık katsayısı 0.80 olarak hesaplanmıştır.

Son bir ay içerisindeki uyku kalitesini subjektif olarak ölçmeye yönelik bir testtir. Ölçek toplam 23 sorudan oluşmaktadır. Sorulardan 18 tanesi kendini değerlendirme sorusudur. 19. soru puanlamaya katılmamaktadır. 5 soru ise kişinin eş veya oda arkadaşı tarafından cevaplanmaktadır ve puanlamaya katılmaksızın sadece klinik amaçlı kullanılmaktadır. Kendini değerlendirme soruları uyku süresini, uyku latansı, uyku ile ilgili problemlerin sıklık ve şiddetini belirlemektedir. Ölçeğin puanlamasına katılan 18 soru 7 bileşen puanı şeklinde gruplandırılmıştır. Her madde 0-3 puan şeklinde değerlendirilmektedir.

PUKİ’nin puanlanması:

Bileşen 1 (öznel uyku kalitesi): Kişinin kendi uyku kalitesini nasıl değerlendirdiğini

ifade etmektedir. 6. sorunun puanlanması ile elde edilir. Puanlama Tablo 1’de görülmektedir.

Cevap Bileşen puanı

Çok iyi 0 Oldukça iyi 1 Oldukça kötü 2 Çok kötü 3

(24)

Bileşen 2 (uyku latansı): Kişinin uykuya geçmesi için gereken süreyi ifade

etmektedir. 2. ve 5a sorularının toplamlarının puanlanması ile elde edilir.

Soru 2; Soru 5a;

Cevap Puan Cevap Puan \<15 dakika 0 Hiç 0

16-30 dakika 1 Haftada birden az 1 31-60 dakika 2 Haftada bir veya iki kez 2 >60 dakika 3 Haftada üç veya daha fazla 3

Soru 2 ve 5a’nın toplamı Bileşen puanı

0 0 1-2 1 3-4 2 5-6 3

Bileşen 3 (uyku süresi): Kişinin gece boyunca uykuda geçirdiği toplam süreyi ifade

etmektedir. 4. sorunun puanlanması ile elde edilir.

Cevap Bileşen puanı >7 saat 0

6-7 saat 1 5-6 saat 2 <5 saat 3

Bileşen 4 (alışılmış uyku etkinliği): Kişinin yatma saati, uyanma saati ve uykuda

geçirdiği süre gibi normal uyku alışkanlıklarını ifade etmektedir. Soru 1, 3 ve 4 ile hesaplanır.

Alışılmış uyku etkinliği(%)= soru 4×100 soru 1 ve 3 arası süre

Alışılmış uyku etkinliği Bileşen puanı

>%85 0 %75-85 1 %65-74 2

(25)

<%65 3

Bileşen 5 (uyku bozukluğu): Kişinin uyku sırasında horlama, öksürme, aşırı üşüme,

sıcaklama gibi durumları ifade etmektedir. 5b, c, d, e, f, g, h, i, j sorularının tek tek puanlanmasının ardından hepsinin toplamının puanlanması bileşen puanını verir.

Cevap Puan

Hiç 0 Haftada bir kez 1 Haftada bir veya iki kez 2 Haftada üç veya daha fazla 3

Soru 5b-j toplamı Bileşen puanı 0 0

1-9 1 10-18 2 19-27 3

Bileşen 6 (uyku ilacı kullanımı): Kişinin uyku ilacı kullanma durumunu ifade

etmektedir. 7. sorunun puanlanması ile elde edilir.

Cevap Bileşen puanı

Hiç 0 Haftada bir kez 1 Haftada bir veya iki kez 2 Haftada üç veya daha fazla 3

Bileşen 7 (gündüz işlev bozukluğu): Kişinin sahip olduğu uyku değişikliklerinin

günlük yaşam aktiviteleri üzerine etkisini ifade etmektedir. 8 ve 9. soruların puanlanması ile elde edilir.

Soru 8 cevap Puan

Hiç 0 Haftada bir kez 1 Haftada bir veya iki kez 2 Haftada üç veya daha fazla 3

(26)

Soru 9 cevap Puan

Hiç problem oluşturmadı 0 Yalnızca çok az problem oluşturdu 1 Bir dereceye kadar problem oluşturdu 2 Çok problem oluşturdu 3

Soru 8 ve 9 toplamı Bileşen puanı

0 0 1-2 1 3-4 2 5-6 3

Tüm hesaplamalar sonucunda 7 bileşenin puanları toplanarak toplam PUKİ puanı elde edilmiş olur. Toplam ölçek puanının 5 ve üzerinde olması uyku kalitesinin kötü olduğunu, 5’in altında olması ise uyku kalitesinin iyi olduğunu göstermektedir. Ölçekten en az 0 en fazla 21 puan alınmaktadır. Ölçeğin doldurulması ortalama 5-10 dakika, puanlanması 5 dakika sürmektedir.

Piper Yorgunluk Ölçeği (PYÖ)

Barbara F. Piper ve ark. (57) tarafından yorgunlukla ilgili çok yönlü ölçme modelini (Bütünleşmiş Yorgunluk Modeli-Integrated Fatigue Model) değerlendirmek amacıyla geliştirilmiş bir ölçektir. Yurtdışında yorgunluğun subjektif değerlendirmesi için yaygın olarak kullanılmaktadır. Can ve ark. (11) tarafından 2001 yılında bu ölçeğin Türkçe’ye uyarlanması yapılarak, geçerlilik ve güvenilirliği yapılmıştır. PYÖ ilk oluşturulduğunda 42 sorudan oluşmaktayken zamanla yapılan değişikliklerle bugün 27 sorudan oluşmaktadır. 22 soru visual anolog scale (VAS) şeklinde 0-10 puan üzerinden değerlendirilmektedir. 5 soru puanlamaya katılmamaktadır. Bireyin yorgunluğa ilişkin subjektif değerlendirmesi dört alt boyut altında incelenmektedir.

1- Davranış/Şiddet Alt Boyutu

Yorgunluğun günlük yaşam aktivitelerine etkisini ve şiddetini değerlendirmektedir. 6 sorudan oluşmaktadır. Soru 2, 3, 4, 5, 6, 7’yi içermektedir.

2- Duygulanım Alt Boyutu

Yorgunluğa atfedilen duygusal anlamı değerlendirmektedir. 5 sorudan oluşmaktadır. Soru 8, 9, 10, 11, 12’yi içermektedir.

(27)

3- Duyusal Alt Boyutu

Yorgunluğun fiziksel, mental, emosyonel semptomlarını değerlendirmektedir. 5 sorudan oluşmaktadır. Soru 13, 14, 15, 16, 17’yi içermektedir.

4- Bilişsel/Ruhsal Alt Boyutu

Yorgunluğun bilişsel fonksiyonlar ve ruhsal durum üzerine etkisini değerlendirmektedir. 6 sorudan oluşmaktadır. Soru 18, 19, 20, 21, 22, 23’ü içermektedir.

Bütün bu sorulara ek olarak ölçekte, puanlamaya katılmayan, yorgunluğa dair verilerin değerlendirilmesi açısından önemli olan 5 soru bulunmaktadır. Bu sorulardan 1. soru yorgunluğun devam ettiği süreyi sorgulamaktadır. 24, 25, 26, 27. sorular bireyin yorgunluğa ilişkin düşüncelerini sorgulayan açık uçlu sorulardır.

PYÖ’nün puanlanması:

Alt boyut puanları o alt boyutu oluşturan soruların puanlarının toplanıp madde sayısına bölünmesiyle hesaplanır. Total yorgunluk puanı ise tüm soruların puanlarının toplanıp toplam madde sayısına bölünmesiyle elde edilir. Eğer herhangi bir soru cevaplanmadıysa o sorunun ait olduğu alt boyut puan ortalaması alınır ve elde edilen puan o sorunun puanı kabul edilir. Elde edilen puan ortalamaları sonucunda 0 puan yorgunluğun olmadığını, 1-3 puan hafif derecede yorgunluğu, 4-6 puan orta derece yorgunluğu, 7-10 puan yorgunluğun şiddetli olduğunu göstermektedir.

Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplanması: Anket formuyla elde edilen cm cinsinden

boy bilgileri önce metreye çevrildi (cm/100) ve bu değerin karesi alındı (m2). Ağırlığın (kg) boyun karesine bölünmesiyle elde edildi. (kg/m2

)

İSTATİSTİKSEL ANALİZ

Araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel analizleri SPSS 19 (Statistical Package for the Social Sciences, version 19, seri no: 10240642) istatistik programı kullanılarak yapıldı. Araştırmadaki Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi, Piper Yorgunluk Ölçeğinin alt boyutları olan davranış/şiddet, duygulanım, duyusal, bilişsel/ruhsal alt boyutlarının verilerinin normal dağılıma uygun olmadığı saptandığı için çalışmamızda non-parametrik testler kullanıldı. Bu

(28)

değişkenlerin histogram grafikleri Şekil 1, Şekil 2, Şekil 3, Şekil 4, Şekil 5, Şekil 6’da görülmektedir.

İstatistik yöntem olarak tanımlayıcı istatistikler, Spearman korelasyon analizi, Mann-Whitney U, Kruskall–Wallis H ve Ki-kare analiz testleri kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi (p) ilgili testlerle birlikte gösterildi (p<0,05 olduğunda anlamlı, p>0,05 olduğunda anlamsız kabul edildi).

Şekil 1. Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi toplam puanının histogram grafiği

(29)

Şekil 3. Duygulanım alt boyutunun histogram grafiği

(30)

Şekil5. Bilişsel/Ruhsal alt boyutunun histogram grafiği

(31)

BULGULAR

Araştırma Edirne il merkezinde bulunan Aile Sağlığı Merkezlerinde kayıtlı, örneklemi hesaplanmış 20-64 yaş 775 kadın (%49,4) ve 793 erkek (%50,6) olmak üzere 1568 olguda yapıldı.

Katılımcıların yaşları 39,78±12,60 yıl (en düşük 20 yıl, en yüksek 64 yıl) olarak bulundu. Katılımcılar yaş dağılımları bakımından 20-24 yaş arası 228 (%14,5) kişi, 25-29 yaş arası 196 (%12,5) kişi, 30-34 yaş arası 196 (%12,5) kişi, 35-39 yaş arası 187 (%11,9) kişi, 40-44 yaş arası 166 (%10,6) kişi, 45-49 yaş arası 165 (%10,5) kişi, 50-54 yaş arası 170 (%10,8) kişi, 55-59 yaş arası 151 (%9,6) kişi ve 60-64 yaş arası 109 (%7,0) kişi olarak 9 grupta sınıflandırıldı. Katılımcıların yaş gruplarına göre oransal dağılımları Şekil 7’de gösterilmiştir.

(32)

Katılımcıların VKİ’leri 25,88±4,44 kg/m2 (en düşüğü 16,16 kg/m2

, en yükseği 46,87 kg/m2) olarak hesaplandı.

Dünya Sağlık Örgütü uluslararası obezite sınıflandırmasında yer alan temel kesişim noktalarına göre VKİ’leri değerlendirilen katılımcıların zayıf, normal, fazla kilolu ve obez olmak üzere dağılımları saptanmıştır. Katılımcıların VKİ sınıflandırılmasına durumlarına göre dağılımları Şekil 8’de gösterilmiştir.

Şekil 8. Katılımcıların Beden Kitle İndeksi sınıflamasına göre dağılımları

Katılımcıların VKİ değerlendirildiğinde 1568 kişi arasında 271 (%17,3) obez ve 599 (%38,2) fazla kilolu birey bulundu. 271 obez katılımcının 142 ‘si (%52,4) kadın, 105’i (% 47,6) erkek ve 599 fazla kilolu katılımcının 222’si (%37,1) kadın, 377’si (%62,9) erkek olarak saptandı. Obez katılımcılar en fazla 55-59 yaş arası grupta dağılırken fazla kilolu katılımcıların en fazla 50-54 yaş arası grupta dağıldığı saptandı.

Ailedeki birey sayısı 3,42±1,32 kişi (en az 1 kişi, en fazla 10 kişi) olarak bulundu. Medeni durumlarına bakıldığında 1052’si (%67,1) evli, 387’si (%24,7) bekar, 62’si (%4,0) boşanmış, 50’si (%3,2) dul ve 17’si (%1,1) ayrı yaşıyordu.

Sahip olunan çocuk sayısı incelendiğinde 516 (%32,9) kişinin çocuğu yok, 787 (%50,2) kişinin 1veya 2 çocuğu, 265 (%16,9) kişinin en az 3 çocuğu vardı.

Katılımcıların öğrenim durumlarına bakıldığında, okuryazar olmayan 24 (%1,5), okuryazar olan 28 (%1,8), ilkokul mezunu olan 250 (%15,9), ortaokul mezunu olan 159 (%10,1), lise mezunu olan 510 (%32,5), yüksek okul mezunu 160 (%10,2), üniversite mezunu

(33)

olan 415 (%26,5) ve diğer mezunu 22 (%1,4) kişi idi. Katılımcıların öğrenim durumlarına göre dağılımları Şekil 9’da gösterilmiştir.

Şekil 9. Katılımcıların öğrenim durumlarına göre dağılımları

Katılımcıların meslekleri incelendiğinde 321 (%20,5) kişi ev hanımı, 23 (%1,5) kişi işsiz, 273 (%17,4) kişi memur, 245 (%15,6) kişi işçi, 129 (%8,2) kişi kendi işi, 194 (%12,4) kişi emekli, 208 (%13,3) kişi özel sektör çalışanı ve 175 (%11,2) kişi öğrenci olarak bulundu. Katılımcıların çalışma durumu incelendiğinde 693 (%44,2) kişi çalışmıyor, 601 (%38,3) kişi gündüz çalışıyor, 249 (%15,9) kişi vardiyalı çalışıyor ve 25 (%1,6) kişi diğer olarak bulundu. Katılımcıların çalışma durumlarına göre dağılımları Şekil 10’da gösterilmiştir.

(34)

Şekil 10. Katılımcıların çalışma durumlarına göre dağılımları

Katılımcılardan 619 (%39,5) kişide en az bir kronik hastalık bulunmaktaydı. Kronik hastalığı bulunanların 266’sında (%17,0) hipertansiyon, 135’inde (%8,6) diyabet, 80’inde (%5,1) hiperkolesterolemi, 81’inde (%5,2) eklem hastalığı, 62’sinde (%4,0) psikiyatrik hastalık, 16’sında (%1,0) kanser, 97’sinde (%6,2) başka bir hastalık bulunmaktaydı.

Katılımcılardan kronik hastalığı bulunanlardan 519 (%33,1) kişi bu hastalık ile ilgili düzenli bir ilaç kullanmakta olarak bulundu.

Katılımcıların 211’inin (%13,5) ailesinde bakmakla yükümlü olduğu kronik hastalık tanısı veya kanser tanısı olan yakını vardı.

Katılımcıların sigara kullanımlarına bakıldığında 769 (%49,0) kişi içmiyor ve daha önce hiç içmemiş, 231 (%14,7) kişi daha önce içmiş ve bırakmış, 568 (%36,2) kişi içiyor olarak bulundu.

Alkol kullanımları değerlendirildiğinde 947 (%60,4) kişi kullanmıyor, 464 (%29,6) kişi sosyal içici, 88 (%5,6) kişi hafta 1 veya 2 gün içiyor, 31 (%2,0) kişi haftada 3 gün içiyor, 37 (%2,4) kişi haftada 3 günden fazla içiyor, 1 (%0,1) kişi diğer olarak bulundu.

Kahve alışkanlıkları değerlendirildiğinde 673 (%42,9) kişinin her gün kahve içme alışkanlığının olmadığı, 895 (%57,1) kişinin her gün kahve içme alışkanlığının olduğu saptandı.

Çay içme alışkanlıkları değerlendirildiğinde 300 (%19,1) kişinin her gün çay içme alışkanlığının olmadığı saptanırken, 1268 (%80,9) kişinin ise her gün 5,9±4,19 bardak (en az 1 bardak, en fazla 30 bardak) çay içme alışkanlığının olduğu hesaplandı.

(35)

Katılımcılar gündüz uykuları açısından değerlendirildiğinde 732 (%46,7) kişi gündüz hiç uyumadığını, 640 (%40,8) kişi bazen uyuduğunu, 160 (%10,2) kişi sık sık uyuduğunu, 36 (%2,3) kişi her gün uyuduğunu belirtti.

Katılımcılardan 1262 (%80,5) kişi düzenli egzersiz yapmadığını, 199 (%12,7) kişi haftada 1 ya da 2 kez düzenli egzersiz yaptığını, 57 (%3,6) kişi haftada 3 kez düzenli egzersiz yaptığını, 50 (%3,2) kişi haftada 4 veya daha fazla düzenli egzersiz yaptığını belirtti.

Katılımcıların toplam Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi puanları ortalama 5,90±3,56 (en düşük 0 puan, en yüksek 19 puan) olarak hesaplandı. PUKİ toplam puanının 5’in üzerinde olması kötü uyku kalitesini göstermektedir. Buna göre PUKİ toplam puanları değerlendirildiğinde 1568 kişiden 743’ü (%47,4) 5 puan ve üzerinde alırken 825’i (%52,6) 5 puan altında aldı. Kesim noktası olan 5 puan ve üzerinde puan alanların 392’si (%52,8) kadın 351’i (%47,2) erkek bulunurken toplam PUKİ puanının yaş grupları içerisinde dağılımı incelendiğinde en fazla 20-24 yaş arasında görüldüğü saptandı. Katılımcıların Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksinden aldıkları toplam puanlar ile yaş grupları ve cinsiyet değişkenlikleri arası ilişki Tablo 1’de gösterilmiştir.

Tablo 1. Katılımcıların Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi puanları ile yaş grupları ve cinsiyet değişkenleri arası ilişki

PUKİ Puanları Toplam (n) 5 puan altı (n) 5 puan ve üzeri (n) Yaş grupları 20-24 yaş 128 100 228 *Pearson χ2=12,763; p>0,05 25-29 yaş 107 89 196 30-34 yaş 105 91 196 35-39 yaş 112 75 187 40-44 yaş 85 81 166 45-49 yaş 79 86 165 50-54 yaş 91 79 170 55-59 yaş 67 84 151 60-64 yaş 51 58 109 Cinsiyet Kadın 383 392 721 *Pearson χ2=6,276; p<0,05 Erkek 442 351 750 TOPLAM 825 (%52,6) 743 (%47,4) 1568(%100) *Pearson χ2=Ki-kare İstatiksel Analizi

(36)

Katılımcıların PUKİ puan sonuçlarına göre uyku kalitesinin iyi veya kötü olması ile bağımsız değişkenlerden olan katılımcıların yaş grupları (Pearson χ2

=12,763; p>0,05) arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.

Katılımcıların cinsiyetlerine (Pearson χ2

=6,276; p<0,05), medeni durumlarına (Pearson χ2

=14,733; p<0,05), sahip oldukları çocuk sayısına (Pearson χ2=10,355; p<0,05), eğitim durumlarına (Pearson χ2=26,284; p<0,05), kronik hastalık varlığına (Pearson χ2=38,140; p<0,05), sigara içme durumlarına (Pearson χ2=17,620; p<0,05), gündüz uyuma durumlarına (Pearson χ2

=38,837; p<0,05), düzenli egzersiz yapma durumlarına (Pearson χ2=18,686; p<0,05) göre PUKİ puanları sonucunda uyku kalitesinin iyi veya kötü olması karşılaştırıldığında anlamlı bir ilişki bulundu.

Katılımcıların yaşlarına (Pearson χ2

=12,763; p>0,05), mesleklerine (Pearson χ2=10,892; p>0,05), çalışma durumlarına (Pearson χ2=6,692; p>0,05), ailede bakmakla yükümlü oldukları bir birey varlığına (Pearson χ2

=2,666; p>0,05), alkol kullanım durumlarına (Pearson χ2=6,469; p>0,05), kahve içme alışkanlıklarına (Pearson χ2=0,100; p>0,05), çay içme alışkanlıklarına (Pearson χ2

=0,022; p>0,05) göre PUKİ puanları sonucunda uyku kalitesinin iyi veya kötü olması karşılaştırıldığında anlamlı bir ilişki saptanmadı.

Ailedeki birey sayısı ile toplam PUKİ puanları arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı (r=0,043, p>0,05).

Katılımcıların cinsiyet, VKİ, medeni durum, çocuk sayısı, eğitim durumu, meslek, çalışma durumu, kronik hastalık, bakmakla yükümlü oldukları birey varlığı, sigara içimi, gündüz uykusu uyumaları, egzersiz yapma durumlarına göre toplam PUKİ puanları karşılaştırıldığında aralarında anlamlı ilişki (p<0,05) saptananlar ve puan ortalamaları Tablo 2’de gösterilmiştir.

(37)

Tablo 2. Katılımcıların bağımsız değişkenlere göre Pittsburg Uyku Kalitesi puan ortalamaları

PUKİ puanı

Ortalama Standart sapma

Cinsiyet Kadın 6,25 3,68 MWU

Z*=-3,760; p=0,000 Erkek 5,55 3,42 VKİ Zayıf 6,92 3,59 KW Χ2** =10,971; p=0,012 Normal 5,77 3,45 Fazla kilolu 5,72 3,55 Obez 6,45 3,81 Medeni durum Evli 5,86 3,44 KW Χ2** =21,458; p=0,000 Bekar 5,54 3,47 Boşanmış 6,60 4,47 Dul 8,28 4,63 Ayrı yaşıyor 7,00 3,18 Çocuk sayısı Çocuk yok 5,58 3,48 KW Χ2** =11,076; p=0,004 1-2 çocuk 5,93 3,54 3 çocuk ve üzeri 6,45 3,72 Eğitim durumu Okur-yazar değil 9,04 3,94 KW Χ2** =47,827; p=0,000 Okur-yazar 7,75 5,11 İlkokul 6,72 3,84 Ortaokul 6,65 3,72 Lise 5,47 3,25 Yüksekokul 5,64 3,45 Üniversite 5,43 3,37 Diğer 6,09 3,29 Meslek Ev hanımı 6,54 3,89 KW Χ2** =22,541; p=0,002 Memur 5,49 3,57 İşçi 6,02 3,50 Kendi işi 5,43 3,68 Emekli 5,98 3,39 Özel sektör 5,75 3,19 Öğrenci 5,44 3,38 İşsiz 7,13 3,54 Çalışma durumu Çalışmıyor 6,21 3,71 KW Χ2** =14,255; p=0,003 Gündüz çalışıyor 5,45 3,37 Vardiyalı çalışıyor 6,16 3,53 Diğer 5,44 3,22 Kronik hastalık Yok 5,29 3,34 MWU Z*=-8,229; p=0,000 Var 6,83 3,70 Bakmakla yükümlü Hayır 5,80 3,53 MWU Z*=-2,849; p=0,004 Evet 6,57 3,71 Sigara İçimi Hiç içmemiş 5,50 3,42 KW X2**=19,616; p=0,000 Bırakmış 6,16 3,52 İçiyor 6,33 3,72 Gündüz uykusu Yok 5,40 3,55 KW X2**=43,598; p=0,000 Bazen 6,10 3,38 Sık sık 6,94 3,71 Her gün 7,83 4,41 Egzersiz Hayır 6,08 3,60 KW X2**=26,167; p=0,000 Haftada 1-2 gün 4,86 3,33 Haftada 3 5,96 2,68 Haftada 4/fazla 5,32 3,75 * Mann-Whitney U Test.

**Kruskal-Wallis H Test İstatistiği.

(38)

Katılımcıların yaş (x2

=14,104; p>0,05), alkol kullanımı (x2=9,772; p>0,05), kahve içme alışkanlığı (Z=-0,070; p>0,05), çay içme alışkanlığı (Z=-0,752; p>0,05) durumlarına göre toplam PUKİ puanları karşılaştırıldığında aralarında anlamlı ilişki saptanmamıştır.

Katılımcıların uyku problemi yaşadıklarında uyuyabilmek için yaptıklarına göre PUKİ toplam puanları karşılaştırılıdığında aralarında anlamlı bir ilişki saptanmıştır (x2

=137,366; p=0,000). Katılımcıların uyku problemi yaşadıklarında yaptıkları ve Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksinden aldıkları puan ortalamaları Tablo 3’te gösterilmiştir.

Tablo 3. Katılımcıların uyku problemi yaşadıklarında yaptıklarına göre Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi puan ortalamaları

Uyku problemi yaşadıklarında

uyuyabilmek için yaptıkları N(%)

Ortalama±standart sapma

Uyku problemi yok 491(%31,3) 4,87±3,39

Hiç birşey yapmıyor 143(%9,1) 5,94±3,37

Yatakta kalmak, beklemek, karanlık vs. 148(%9,4) 6,45±3,29

Yer değiştirmek, hava almak, gezinmek 49(%3,1) 6,90±3,32

Tv seyretmek, internet, müzik dinlemek 365(%23,3) 5,99±3,60

Bir şeyler yiyip içmek 73(%4,7) 6,66±3,01

Alkol almak ya da sigara içmek 26(%1,7) 7,58±4,01

Duş almak 31(%2,0) 5,77±3,55

Gazete, kitap okumak, bulmaca çözmek 158(%10,1) 5,83±3,28

Ev işi yapmak, örgü örmek 12(%0,8) 4,58±2,53

İlaç almak 72(%4,6) 9,63±3,55

(39)

Katılımcıların Piper Yorgunluk Ölçeği puanları ortalama 3,22±2,48 (en düşük 0 puan, en yüksek 10 puan) olarak hesaplandı. PYÖ’nün davranış/şiddet alt boyutu puanları ortalama 2,84±2,71 (en düşük 0 puan, en yüksek 10 puan), duygulanım alt boyutu puanları ortalama 3,29±3,07 (en düşük 0 puan, en yüksek 10 puan), duyusal alt boyutu puanları 3,52±2,70 (en düşük 0 puan, en yüksek 10 puan), bilişsel/ruhsal alt boyutu puanları ortalama 3,31±2,49 (en düşük 0 puan, en yüksek 10 puan) olarak hesaplanmıştır. Piper Yorgunluk Ölçeği toplam puanı ve alt boyutlarının puanları sonucunda 0 puan yorgunluğun olmadığını, 1-3 puan hafif derecede yorgunluğu, 4-6 puan orta derece yorgunluğu, 7-10 puan yorgunluğun şiddetli olduğunu göstermektedir.

Buna göre PYÖ ve alt boyutlarından aldıkları puanlar değerlendirildiğinde davranış/şiddet alt boyutundan 1568 kişiden 475’i (%30,3) 0 puan, 496’sı (%31,6) 1-3 puan, 390’ı (%24,9) 4-6 puan, 207’si (%13,2) 7-10 puan; duygulanım alt boyutundan 1568 kişiden 486’sı (%31,0) 0 puan, 378’i (%24,1) 1-3 puan, 435’i (%27,7) 4-6 puan, 269’u (%17,2) 7-10 puan; duyusal alt boyutundan 1568 kişiden 275’i (%17,5) 0 puan, 545’i (%34,8) 1-3 puan, 493’ü (%31,4) 4-6 puan, 255’i (%16,3) 7-10 puan; bilişsel/ruhsal alt boyutundan 1568 kişiden 244’ü (%15,6) 0 puan, 615’i (%39,2) 1-3 puan, 514’ü (%38,2) 4-6 puan, 195’i (%12,4) 7-10 puan; PYÖ toplamından 1568 kişiden 239’u (%15,2) 0 puan, 646’sı (41,2) 1-3 puan, 493’ü (%31,4) 4-6 puan, 190’ı (%12,1) puan aldı.

Katılımcıların yaş gruplarına göre PYÖ toplam puanları (Pearson:22,859; p>0,05), duygulanım alt boyutu (Pearson:25,774; p>0,05), duyusal alt boyutu (Pearson:17,885; p>0,05), bilişsel/ruhsal alt boyutu (Pearson:26,516; p>0,05) puanları doğrultusundaki yorgunluk derecelendirilmesi karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir farklılık saptanmadı, davranış/şiddet alt boyutu (Pearson:37,875; p<0,05) puanları ile yorgunluk derecelendirilmesi karşılaştırıldığında ise aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı.

Katılımcıların cinsiyetlerine göre PYÖ ve alt boyutlarının puanları sonucundaki yorgunluk sınıflaması ile ilişkisi Tablo 4’te gösterilmiştir.

(40)

Tablo 4. Katılımcıların cinsiyetlerine göre Piper Yorgunluk Ölçeği toplam ve alt boyut puanlarının sonucundaki yorgunluk sınıflaması ile ilişkisi

*Pearson χ2=Ki-kare İstatiksel Analizi

PYÖ: Piper Yorgunluk Ölçeği.

Katılımcıların cinsiyetlerine göre puan ortalamaları, PYÖ toplam ve alt boyutlarının puanlarının istatistiksel analizi Tablo 5’te gösterilmiştir.

Tablo 5. Cinsiyetlere göre Piper Yorgunluk Ölçeği toplam ve alt boyutlarının puan ortalamaları

Cinsiyet Ortalama±standart sapma İstatistiksel analiz

Davranış/şiddet alt boyutu Kadın 3,14±2,82 MWU Z*=-4,118; p=0,000 Erkek 2,55±2,56 Duygulanım alt boyutu Kadın 3,61±3,10 MWU Z*=-4,238; p=0,000 Erkek 2,98±3,02 Duyusal alt boyutu Kadın 4,03±2,74 MWU Z*=-7,267; p=0,000 Erkek 3,02±2,56 Bilişsel/ruhsal alt boyutu Kadın 3,63±2,51 MWU Z*=-5,001; p=0,000 Erkek 3,00±2,43

PYÖ toplam Kadın 3,58±2,50 MWU

Z*=-5,794; p=0,000

Erkek 2,87±2,41

* Mann-Whitney U Test.

PYÖ: Piper Yorgunluk Ölçeği.

PYÖ puan sonuçları İstatistiksel

İstatistiksel analiz Yorgunluk yok Hafif yorgunluk Orta şiddette yorgunluk Şiddetli yorgunluk Davranış/şidde t alt boyutu Kadın 206 239 205 125 Pearson* χ2 =18,763; p<0,05 Erkek 269 257 185 82 Duygulanım alt boyutu Kadın 207 186 229 153 Pearson* χ2 =16,863; p<0,05 Erkek 279 192 206 116 Duyusal alt boyutu Kadın 85 269 254 167 Pearson* χ2 =64,914; p<0,05 Erkek 190 276 239 88 Bilişsel/ruhsal alt boyutu Kadın 207 186 229 153 Pearson* χ2 =34,199; p<0,05 Erkek 279 192 206 116 PYÖ toplam Kadın 76 323 257 119 Pearson* χ2 =44,490; p<0,05 Erkek 163 323 236 71

Referanslar

Benzer Belgeler

Psoriasisli hastalarda uyku kalitesi kötü olanlarda depresyon ve anksiyete oranları istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksekti.. Hasta grubunda pruritus şiddeti

Sonuç olarak; bireylerin değişen duygu durumlarında gösterdikleri duygusal yeme davranışları, gece yeme eğilimleri ve uyku düzenleri bireylerin beslenme durumunu,

(3) Hypertensive patients who attended the endurance excise training program had showed that decreased resting systolic blood pressure was highly and positively correlated with

Bir çok otörün belirttiği gibi anatomik varyasyonlar ostiomeatal kompleks bölgesinde yaptıkları obstrüksiyon ile kronik inflamatuar paranazal sinüs

427247 Çelikgöz (44) Gebelikte uyku bozuluklarının yaşam kalitesine etkisi Yüksek lisans Hemşirelik 417232 Öztürk (43) Yetişkin kadınlarda uyku kalitesi, beslenme durumu ve

The leeds assessment of neuropathic symptoms and signs, douleur neuropathique-4, short form- 36 (SF-36), state-trait anxiety inventory (STAI) and Pittsburgh Sleep Quality index

Akşam ortalama TEC kullanım süreleri ile yatma zamanı direnci, uyku süresi arasında ve öğle/sabah ortalama TEC kullanım süreleri ile gün içi uykululuk arasında zayıf

Hastaların toplam uyku zamanı, evre 1, 2, 3 NREM uyku süreleri, REM uyku süreleri, uyku latansı, REM latansı, uyku etkinliği, miks, santral apne sayıları,