• Sonuç bulunamadı

Lise öğrencilerinin kişilik tipleri ile sanata olan ilgileri arasındaki ilişkinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Lise öğrencilerinin kişilik tipleri ile sanata olan ilgileri arasındaki ilişkinin incelenmesi"

Copied!
112
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

LİSE ÖĞRENCİLERİNİN KİŞİLİK TİPLERİ İLE SANATA OLAN İLGİLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

SELMA TAŞKESEN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

UYGULAMALI SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(2)

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİSİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 6 (altı) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Selma Soyadı : Taşkesen

Bölümü : Uygulamalı Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Mesleki Resim Eğitimi Bilim Dalı

İmza :

Teslim tarihi :12.08.2014

TEZİN

Türkçe Adı : Lise Öğrencilerinin Kişilik Tipleri İle Sanata Olan İlgileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

İngilizce Adı : A Study On The Relation Between Personaıty Type Of Students Of High

(3)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Selma Taşkesen

(4)

iii

Jüri onay sayfası

Selma Taşkesen tarafından hazırlanan “Lise Öğrencilerinin Kişilik Tipleri İle Sanata Olan İlgileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Enstitüsü Uygulamalı Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Yrd.Doç.Dr. Gülgün BANGİR ALPAN’a

(Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Programları ve Öğretim Ana Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi)

Başkan: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Tez Savunma Tarihi: …../…../……….

Bu tezin Uygulamalı Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü

Prof. Dr. Servet KARABAĞ ………

(5)

iv

(6)

v

TEŞEKKÜR

Yüksek Lisans eğitimim sırasında gerek araştırma sürecinde, gerekse de öncesinde bilgi, görgü ve deneyimlerini içtenlikle paylaşan, değerli hocam ve tez danışmanım sayın Yrd.Doç.Dr. Gülgün BANGİR ALPAN’a en içten duygularımla teşekkürlerimi sunuyorum. Yüksek lisans öğrenimim boyunca ders aldığım değerli hocalarım sayın Prof. Atilla İLKYAZ’a, sayın Doç. Ayşegül TÜRK’e, sayın Doç. Dr.K. Özlem Alp’e ve sayın Yrd. Doç.Dr. Seyit ATEŞE’e, en içten duygularımla saygı ve şükranlarımı sunuyorum.

Tez çalışmalarım sırasında bana alanıyla ilgili her türlü desteği sunmaktan çekinmeyen çok değerli hocam Erzincan Üniversitesi Öğretim Üyesi sayın Yrd.Doç.Dr. Ahmet Ragıp ÖZPOLAT’a sonsuz teşekkür ediyorum.

Sanat eğitimciliğini ve bilimsel tavrını her zaman takdir ettiğim ve örnek aldığım, çalışmalarım sırasında maddi, manevi ve bilimsel desteğini her zaman yanımda hissettiğim sevgili eşim Orhan TAŞKESEN’e tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum.

Yoğun çalışmalarım boyunca kendisini ihmal etmeme rağmen manevi desteğini ve sevgisini hiç eksik etmeyen biricik kızım Yaren TAŞKESEN’e çok teşekkür ediyorum.

(7)

vi

LİSE ÖĞRENCİLERİNİN KİŞİLİK TİPLERİ İLE SANATA OLAN

İLGİLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Selma Taşkesen

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Eylül, 2014

ÖZ

Bu araştırmanın amacı, farklı lise türlerinde (meslek Lisesi, Genel Lise ve Güzel Sanatlar lisesi) öğrenim gören lise öğrencilerinin sanata olan ilgilerini belirlemek, sanata olan ilgileri ile Beş Faktörlü Kişilik Kuramı temelinde sahip oldukları kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi tespit etmektir.

Bu çalışma öğrencilerin sanat ilgisi ve kişilik özellikleri puanlarının tespit edilerek, okul türü ve cinsiyet değişkenlerine göre test edildiği bir araştırmadır.

Araştırmanın örneklemi, Türkiyenin doğu anadolu bölgesinin orta ölçekli bir ilinden seçilen 7 okulunda öğrenim gören 670 öğrenciden oluşmuştur. Örneklemin seçiminde seçkisiz (random) örnekleme tekniği kullanılmıştır.

Araştırma verilerinin toplanmasında SDKT (Bacanlı, İlhan ve Aslan, 2009) ve Sanat İlgisi Ölçeği (Taşkesen, 2012) kullanılmıştır. Araştırma verilerinin analizinde SPSS 17.00 programı kullanılmıştır. Araştırmada tek yönlü varyans analizi, t- testi, Pearson Momentler Çarpım Korelasyonu ve Aşamalı Çoklu Regresyon Analizi istatistik teknikleri kullanılmıştır.

(8)

vii

Araştırmada sanat ilgisi ile ilgili olarak; GSL (Güzel Sanatlar Lisesi) öğrencilerinin sanat ilgisinin diğer okul türlerine göre, anlamlı olarak yüksek olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Cinsiyetlerine göre lise öğrencilerinin sanat ilgisi arasında anlamlı düzeyde farklılıkların olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

Öğrencilerin kişilik özelliklerine ilişkin ise; Dışadönüklük boyutunda GSL öğrencilerinin AÖL (Anadolu Öğretmen Lisesi), EL (Erzincan Lisesi) , İHL (İmam Hatip Lisesi) ve MEAL (Milli Egemenlik Anadolu Lisesi)’ den anlamlı farklılıklar taşıdığı, Nevrotizm boyutunda GSL öğrencilerinin sadece KML(Kız Meslek Lisesi)’ den anlamlı farklılıklar taşıdığı, Yumuşak başlılık boyutunda GSL öğrencilerinin AÖL ve MEAL ’ den anlamlı farklılıklar taşıdığı, Sorumluluk boyutunda GSL öğrencilerinin AÖL, EL ve MEAL anlamlı farklılıklar taşıdığı, Deneyime açıklık boyutunda ise, anlamlı farka ulaşılmadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Cinsiyetlere göre Kişilik özellikleri farkının test edilmesi ile kız öğrencilerin Yumuşak Başlılık ve Deneyime Açıklık boyutlarında erkeklerden anlamlı düzeyde puanlarının yüksek olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

Araştırma sonucunda, öğrencilerin sanat ilgileri ile kişilik özelliklerine ilişkin puanları arasında negatif ve pozitif yönde düşük ve orta düzeylerde korelasyon olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Bu bulguya paralel olarak regresyon analizinde sanat ilgisine bir yordayıcı olarak en büyük katkıyı Deneyime Açıklık boyutunun verdiği, diğer boyutların katkısının yok denecek kadar az olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

Ulaşılan bu bulgular ışığında, kişilik özelliklerinin sanat ilgisinin oluşması ve gelişmesinde katkısının olduğu dikkate alınarak, bubulguları aileler ve okullar öğrencilere rehberlik için kullanalabilir. Öğrencilerdeki sanat ilgisinin fark edilmesi ve öğrencilerin sosyalleşmesini sağlayabilmek için sanatsal faaliyet imkanlarının oluşturulması aile ve okul tarafından sağlanmalıdır.

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : Sanat İlgisi, Beşli Kişilik Özellikleri, Dışadönüklük, Nevrotizm, Deneyime

Açıklık, Yumuşak Başlılık, Sorumluluk

Sayfa Adedi :101

(9)

viii

A STUDY ON THE RELATİON BETWEEN PERSONAITY TYPE OF

STUDENTS OF HİGH SCHOOL AND THEIR INTEREST IN ART

(M.S Thesis)

Selma Taşkesen

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

September, 2014

ABSTRACT

Thepurpose of thestudy is to determine interest in art of students studying in different types of high schools. with their an interest in art is to determine the relationship between personality traits.

For this purpose, this is a study tested by determining according togender and type of school ,the scores of students' interest in art and personality traits are determined,

The sample of this study consisted of 670 students, from the seven schools of Eastern Anatolian Region Random Sampling was used in the selection of the sample.

During the research data collection process, SDKT (Bacanlı, İlhanveAslan, 2009) and interest in art (Taşkesen, 2014) was used. SPSS 17.00 program was used for analysis of the data. In the study, one-way analysis of variance,t-testPearson Product Moment Correlation statistics technics were used.

In study, ıt has been found that there is significant higher the scores of interest in art of GSL’ students than other scool type. According to gender, ,it has been found that there is significant difference of high school students interested in art.

(10)

ix

In studies of students' personality traits,ıt has been found that there is significant difference the scores of extraversion students than Anatolian Teacher High School , Erzincan High School, Religious Vocational High School and National Security Anatolian High School, In Neuroticism dimension the score of GSL studets than vocational school for girls, In Agreeableness dimension, the score of GSL studets than Anatolian Teacher High School and National Security Anatolian High School, In Conscientiousness dimension, the score of GSL studets Anatolian Teacher High School , Erzinca High School and National Security Anatolian High School. In Openness to Experience dimension, ıt has not been found a significat difference.according to gender, it has been found that there is significant difference the score of female students’ Agreeableness and Openness to Experience than male students .

At the end of the study, it has been found that tends to be a low and medium correlation between students' the scores of interest in art, and personality traits. In parallel with these findings, in the regression analysis Openness to Experience dimension has biggest contributionas a predictor to interest in art.And none of the contribution of the other dimensions it was found to be negligible.

In the light of these findings, taken into consideration personality traits that contribute to the formation and development of interest in the art, families and schools, these findings can be used to guide students. The creation of artistic activities, facilities must be provided by the family and school. to enable students to socialize and aware of Students’ interested in the arts.

Science Code :

Key Words : Interesest in art, The Big Five Personality Traits, Sanat ilgisi, Extraversion, Neuroticism, Openness to Experience, Agreeableness, Conscientiousness

Page Number :101

(11)

x

İÇİNDEKİLER

ÖZ ………...vi

ABSTRACT ... viii

İÇİNDEKİLER ... x

TABLOLAR LİSTESİ... xiii

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ ... xv

BÖLÜM I ... 1 GİRİŞ ... 1 Problem Durumu ... 1 Araştırmanın Amacı ... 4 Araştırma Soruları... 5 Araştırmanın Önemi ... 5 Sayıltılar ... 6 Sınırlılıklar... 6 Tanımlar ... 6 İlgili Araştırmalar ... 6 BÖLÜM II ... 13 KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 13 Kişilik ... 13 1.Psikanalitik Yaklaşım ... 15 2.Fenomenolojik Yaklaşım ... 17

3. Sosyal Öğrenme Yaklaşımı ... 19

4. Bilişsel Yaklaşım ... 22

5. Özellikler (Treyt) Yaklaşımı ... 23

(12)

xi

Sanat ... 33

Sanat İlgisi ... 37

Sanat Eğitimi ve Gerekliliği ... 39

Sanat ve Kişilik ... 43 BÖLÜM III ... 45 YÖNTEM... 45 Araştırmanın Modeli ... 45 Evren ve Örneklem ... 45 Ölçme Araçları ... 47

Sanat İlgisi Ölçeği ... 47

Sıfata Dayalı Kişilik Testi: ... 47

Ölçüm Güvenirliği: ... 47

Ölçüm yorumlarının ve kullanımlarının geçerliği: ... 49

Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması... 50

BULGULAR VE YORUMLAR ... 52

Lise öğrencilerinin sanat ilgileri arasındaki farklara ilişkin bulgular ... 53

Okul Türüne Göre Lise Öğrencilerinin Sanat İlgisi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular... 53

Cinsiyetlerine Göre Lise Öğrencilerinin Sanat İlgisi Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular... 55

Lise öğrencilerinin kişilik özellikleri arasındaki farklara ilişkin bulgular... 56

Okul Türüne göre lise öğrencilerinin Kişilik Özellikleri Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular ... 56

Cinsiyetlerine Göre Lise Öğrencilerinin Kişilik Özellikleri Arasındaki Farka İlişkin Bulgular... 63

Beş Faktörlü Kişilik Kuramı Temelinde, Lise Öğrencilerinin Dışadönüklük, Nevrotiklik, Yumuşakbaşlılık, Sorumluluk, Deneyime Açıklık Kişilik Özelliklerinin Sanat İlgisinin Anlamlı Yordayıcısı Olup Olmadığına İlişkin Bulgular ... 65

Sanat İlgisi ve Beş faktörlü Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişkiye İlişkin Bulgular ... 65

Beş faktörlü kişilik kuramı temelinde; lise öğrencilerinin kişilik özellikleri (dışadönüklük, duygusal denge/nevrotiklik, yumuşak başlılık, sorumluluk, deneyime açıklık sanat ilgisinin anlamlı bir yordayıcı olup olmadığına ilişkin bulgular ... 66

(13)

xii

Lise öğrencilerinin cinsiyetlerinin ve okul türlerinin sanat ilgisinin anlamlı bir

yordayıcı olup olmadığına ilişkin bulgular ... 71

Tartışma ... 72 BÖLÜM V... 77 SONUÇLAR VE ÖNERİLER ... 77 Sonuçlar ... 77 Öneriler ... 78 KAYNAKLAR ... 80 EKLER ... 93

Ek 1. Sanat İlgisi Ölçeği ... 93

Ek 2. Sıfata Dayalı Kişilik Testi ... 94

(14)

xiii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Araştırma Örneklemine Seçilen Okul Türü, Öğrenci Sayıları ... 47 Tablo 2. Ölçeklerin Yüzdeleri ve Hesaplanan Cronbach Alpha Katsayıları ... 48 Tablo 3. Bağımlı değişkenlere yapılan Kolmogorov Smirnov Normallik Testi Sonuçları ... 52 Tablo 4. Okul Türüne Göre Lise Öğrencilerinin Sanat İlgisi Puanlarına İlişkin Betimsel İstatistikler... 53 Tablo 5. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne Göre Sanat İlgisi Puanları Arasındaki Farka İlişkin ANOVA Testi Sonuçları ... 54 Tablo 6. Gruplar Arası Sanat İlgisi Puanları farkına ilişkin LSD testi Sonuçları ... 55 Tablo 7. Cinsiyetlerine Göre Lise Öğrencilerinin Sanat İlgisi Düzeyleri Farkına İlişkin betimsel İstatistikler

... 55 Tablo 8. Cinsiyetlerine Göre Lise Öğrencilerinin Sanat İlgisi Puanları Farkına İlişkin T-Testi Sonuçları

... 56 Tablo 9. Okul Türüne Göre Lise öğrencilerinin Kişilik Özellikleri Alt Boyutlarına İlişkin Betimsel İstatistikler

... 57 Tablo 10. Okul Türüne Göre Lise Öğrencilerinin Kişilik Özellikleri Alt Boyutları Farkına İlişkin ANOVA Testi Sonuçları... 60 Tablo 11. Gruplar Arası Kişilik Özellikleri Alt Boyutları Puanları farkına ilişkin LSD testi Sonuçları

... 61 Tablo 12.Cinsiyete Göre Lise öğrencilerinin Kişilik Özellikleri Alt Boyutlarına İlişkin Betimsel İstatistikler

... 63 Tablo 13.Cinsiyetlerine Göre Lise Öğrencilerinin Kişilik Özellikleri Alt Boyutları Farkına İlişkin T- Testi Sonuçları ... 64

(15)

xiv

Tablo 14.Lise Öğrencilerinin Dışadönüklük, Nevrotizm, Yumuşak Başlılık, Sorumluluk, Deneyime Açıklık kişilik özellikleri ile Sanat İlgisini Arasında İlişkiye İlişkin Pearson Korelasyon Katsayıları... 65 Tablo 15.Sanat İlgisinin Deneyime Açıklık Kişilik Özelliği ile Yordanmasına İlişkin Aşamalı Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları... 67 Tablo 16. Sanat İlgisinin Deneyime Açıklık ve Yumuşakbaşlılık Kişilik Özellikleri ile Yordanmasına İlişkin Aşamalı Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları

... 68 Tablo 17.Sanat İlgisinin Deneyime Açıklık, Yumuşakbaşlılık ve Sorumluluk Kişilik Özellikleri ile Yordanmasına İlişkin Aşamalı Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları... 69 Tablo 18.Sanat İlgisinin Deneyime Açıklık, Yumuşakbaşlılık, Sorumluluk ve Nevrotizm Kişilik Özellikleri ile Yordanmasına İlişkin Aşamalı Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları ... 70 Tablo 19.Sanat İlgisinin Deneyime Açıklık, Yumuşakbaşlılık, Sorumluluk ve Nevrotizm Kişilik Özellikleri ile Yordanmasına İlişkin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları

(16)

xv

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

AÖL Anadolu Öğretmen Lisesi

EL

Erzincan Lisesi

GSL

Güzel Sanatlar Lisesi

İHL

İmam Hatip Lisesi

KML

Kız Meslek Lisesi

MEAL

Milli Egemenlik Anadolu Lisesi

SDKT

Sıfata Dayalı Kişilik Testi

SİÖ

Sanat İlgisi Ölçeği

(17)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde, araştırma problemi, problem cümlesi ve alt problemler, varsayımlar, sınırlılıklar, tanımlar ve kısaltmalara yer verilmiştir.

Problem Durumu

McManus ve A. Furnham (2006) göre, sanatlar en geniş anlamda müzik ve onun çoklu biçimleri olan roman, şiir, edebiyat, dans, performans sanatlarından tiyatro, süsleme, dekorasyon ve temsil sanatlarından görsel sanatları kapsar ve batı toplumlarında ekonomik bir karşılığı olan sinema, televizyon, yayıncılık, müzik endüstrisi gibi büyük endüstrilerin temelidir. McManus ve A. Furnham’ın da (2006) belirttiği gibi televizyon izlemeye, yemek pişirmeye, yeni elbiseler seçmeye, banyoyu boyamaya, reklam panolarına bakmaya ve arabada radyo dinlemeye kadar uzanan estetik içerikli tüketimin herhangi bir biçimine, gününün önemli bir kısmını ayırmayan insan yok gibidir. Her insan yaşam içinde isteyerek veya istemeden birçok sanatsal etkinliğe katılır veya maruz kalır. Sanat ilgisi bu bağlamda çok geniş bir alana sahip sanatsal faaliyetlere bilerek ve isteyerek katılması veya istemeden maruz kaldığı durumlarda dikkatini vermesi sanat ilgisinin işareti olarak kabul edilebilir. McManus ve A. Furnham’a göre her insan bir sanat alanından hoşlanmakta ve ilgi duymaktadır. Bu ilginin duygu, düşünce ve davranış boyutlarıyla gerçekleşmesi bu ilgiyi daha belirgin kılar. Örneğin bir sanatsal etkinliğin ortasında kendini bularak ona ilgi gösterme ile, bir resim sergisi seçmek, ona gitmek istemek, bunun için plan yapmak ve bu planı gerçekleştirmek birbirinden farklı ilgi düzeylerini gösterir. Günümüzde sanat alanlarının bir çok endüstriyi beslediği gerçeği ilginin gittikçe artmasını ve bu ilginin karşılanma gerekliliğini ortaya koymaktadır. Güzel Sanatlar Eğitimi Geliştirme Özel İhtisas Komisyonu raporuna (MEB, 1991) göre ;

(18)

2

çağdaş insanın yeteneklerini ve gizil güçlerini harekete geçirme, onların farkına varma, kendini gerçekleştirme ve kendini aşma gereksinimi içindedir ve çağdaş insan bu gereksinimlerini karşılayabilmek için günlük yaşam bilgisinin ötesinde özgür ve güzeli araması, bu doğrultuda çaba harcaması gerekir. Bilim, sanat ve teknik insanın biyolojik, toplumsal ve kültürel yapısını oluşturan yaratma ve geliştirme alanlarıdır. Bu alanlara artan gereksinimi karşılayabilmek eğitim kurumlarının görevlerindendir. Eğitim ister kasıtlı olarak okullarda yapılsın (formal eğitim), isterse gelişigüzel bir biçimde bireyin içinde yaşadığı tüm çevrede yapılsın (informal eğitim), bireyde yaşantı sonucu oluşan davranış değişmelerini kapsar (Senemoğlu, 2005, s. 86). Eğitim, bireyin çevresiyle etkileşimi sonucunda, diğer deyişle yaşantı sonucunda bireyde istendik, kalıcı izli davranış değişikliği ile gerçekleşen öğrenmelerle ilgilidir (Senemoğlu, 2005, s. 86). Bu bağlamda özellikle informal şekliyle sanat eğitimi diğer disiplinlere önemli katkılar sağlayacak eğitimlerin başında gelir ve Mercin ve Alakuş’ a göre (2007) bireyin ruhsal gereksinimlerini karşıladığından tüm bireylere verilmelidir. Alakuş’a göre (2002) bu şekliyle sanat eğitimi yaşam boyudur ve sergiler, müzeler, kitap, dergi, yayın ve her türlü görsel-işitsel iletişim araçları ile desteklenmelidir. Wilson’ a göre (2002) ise, 30000 veya daha öncesine uzanan sıra dışı bir insan aktivitesi olarak sanatın insan yaşamının her alanda var olmasına rağmen şaşırtıcı bir şekilde psikoloji ve davranış bilimleri tarafından yeterince araştırılmadığıdır.Sanat ve kişilik tartışması genellikle, artistik kişiliği oluşturan şeyin araştırılması; artistik kişiliğin ruhsal hastalıkla bağlantısının olup olmadığı, sanatçıların kişiliklerinin onların tarzlarını nasıl etkilediği, sanat ve kişilik arasında elde edilen benzerliklerin araştırıldığı çalışmalar olarak yer alır. Birçok sanatsever, sanat yoluyla kişisel olarak kendilerini dönüştürülmüş hissetse de, bu değişim nadir, benzersiz, öngörülemeyendir ve ölçülmesi zordur. Hala sanata ve onun tüketicilerinin potansiyel dönüştürücülerine ilgi devam etmektedir (Djikic ve vd., 2009, s. 24). Tanım olarak, “Kişilik bir kişinin ilgi, tutum, yetenekleri, fiziksel görünüş ve onun çevresi ile uyum özelliklerini içeren bir terimdir” (Per ve Beyoğlu, 2011, s. 247). Bacanlı ve vd. (2009, s. 262) yapılan araştırmalarda kişilikle ilgili çalışmaların beş faktörde derlenebileceğini, bu faktörlerin dışadönüklük, duygusal denge/nevrotiklik, yumuşak başlılık, sorumluluk ve deneyime açıklık/kültür olarak birçok kültürler arası çalışmada doğrulandığını belirtmişlerdir.

(19)

3

Araştırma konusu ile ilgili Yurt dışında yapılan benzer çalışmalar olmasına karşın sanat ilgisi ve kişilik tipleri arasındaki ilişkiyi konu alan bir yayına rastlanmamıştır. Çalışmalar özellikle kişilik ve yaratıcılık üzerine yoğunlaşmış araştırmalardır (King ve arkadaşları., 1996, Rump, 1982, Perinne ve Brodersen, 2005, George, Zhou,2001). Örneğin, Furham ve Bachtiar tarafından (2008) yaratıcılığın yordayıcısı olarak zeka ve kişilik araştırılmıştır. Kaufman ve arkadaşları ise, (2013, s. 913) farklı branşlardan (sanatsal, araştırmacı, sosyal ve realist, girişimci) 3295 üniversite öğrencisi ile yaratıcılık ve kişiliği araştırmışlardır. Araştırmalarda bir başka sınıflama, kişilik ve sanat performansı veya tercihlerine ilişkin araştırmalardır (Chamorro- Premuzic ve vd., 2009, Giannini ve vd., 2013, Dreger ve Moffett,1975, Furnham ve Bunyam, 1988). Alkan ve arkadaşları (2007) tarafından ise, tıp öğrencilerinin dışadönük kişilik özellikleri ve sanat eserlerine farkındalık arasında bir ilişki olup olmadığını araştırılmış, dışadönük kişiliğin sanat farkındalığını etkileyebileceği bulgusuna ulaşılmıştır. Bir diğer yakın araştırma ise, Zonash ve Naqvi( 2011) Matematik, mimarlık ve güzel sanatlar öğrencileri arasında gerçekleştirdiği öğrenme stilleri ve kişilik özelliklerini açıklamayı amaçlayan çalışmadır. Eğitim fakültelerinde güzel sanatlar, sözel ve sayısal bölümlerde öğrenim gören öğrencilerinin kişilik özelliklerinin Per ve Beyoğlu (2010) tarafından araştırıldığı bir araştırmada ise, sayısal ve sözel bölümlerde öğrenim gören öğrencilerin kişilik özellikleri arasında benzerlikler gösterdiği, güzel sanatlar öğrenimi gören öğrencilerinin diğer bölüm öğrencileri arasında anlamlı farklılıklar olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Furham ve Chamorro- Premuzic (2003) tarafından yapılan “Personality, intelligence and art” başlıklı çalışmada katılımcıların kişilik, zeka, sanat deneyimi (sanat ilgisi, aktiviteler ve bilgisi) ve sanat yargısı arasındaki ilişkiler test edilmiştir. Duffy ve vd. (2009) kişilik ve değerlerin mesleki davranışlar üzerindeki etkisini araştırdıkları çalışmalarında, açıklıkla sanatsal ilgi arasında, dışadönüklükle girişimcilik ve sosyal ilgi arasında anlamlı ilişkiler olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

Yapılan araştırmalar detaylı olarak incelendiğinde genelinin, üniversite düzeyinde formal olarak sanat eğitimi alan bireylerin diğer alanlarda öğrenim gören bireylerle kişilik özellikleri bakımından karşılaştırılmasına dayandığı görülmektedir. Bu araştırmada ise, lise öğrencilerinin farklı sanat dallarına olan ilgi düzeylerinin belirlenmesini ve beş faktörlü kişilik tiplerinin, lise türünün ve cinsiyetin sanat ilgisini ne oranda yordadığını test etmek amacıyla

(20)

4

yapılması planlanmıştır. Kişilik tiplerinin sanat ilgisini yordayıp yordamadığının ölçülmesi, özellikle ergenlikte öğrencinin kişilik özelliklerinin tanınmasının ve psikolojik danışmanların, sanat ilgisine ilişkin farkındalık geliştirmelerinin önemi açısından psikolojik danışman eğitimine sağlayacağı katkılar bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Literatürde beş faktörlü kişilik tipleri ile ilgili birçok araştırma olmasına karşın, sanat ile beş faktörlü kişilik tiplerinin ilişkilendirdiği araştırmaların yurt dışı araştırmalarla sınırlı kaldığı görülmüştür. Kişilik ve sanat ilgisinin çalışıldığı araştırmaların çoğunlukla Amerika ve Avrupa kaynaklı olması, Türkiye’de bu alanda çalışma yapma gereğini doğurmaktadır. Bu araştırmadan elde edilecek sonuçlar, liselerde eğitim- öğretim sürecindeki yönetsel kararlara ışık tutacağı, eğitim- öğretim sürecinin kaliteli bir işleyişe kavuşmasında katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca lise öğrencilerin sanatsal faaliyetlere olan ilgisinin belirlenmesi, yapılacak veya yapılması gereken sanatsal faaliyetlerin sıklığı ve kapsamı hakkında karar alıcılara, politikacılara öngörü sağlayacaktır. Çalışma sonucunda sanat ilgisi ve beş faktörlü kişilik tiplerinden dışadönüklük, yumuşak başlılık, sorumluluk, deneyime açıklık gibi tipler arasında pozitif ilişkisinin bulunması durumunda hem sanatsal faaliyetler hem de kişilik araştırmalarında farklı bir bakış açısı yakalanmış olacaktır.Bu çerçevede araştırma bireylerin kişilik özellikleri ile sanat ilgileri arasında bir ilişkinin olup olmadığını, lise öğrencilerinin kişilik tiplerinin, devam ettikleri lise türlerinin ve cinsiyetlerinin sanata olan ilgilerini ne derece yordadığının araştırılması sanat eğitimine vereceği katkının yanında, kişilik özellikleri ve sanat ilgisi ilişkisi yönünden hem okul idarecileri hem de rehberlik hizmetlerine katkı sağlayacak bir çalışmadır.

Bu araştırmada lise öğrencilerinin sanat ilgisi düzeylerinin, kişilik tipleri, okul türü ve cinsiyet ile ilişkileri araştırılmaya çalışılacaktır.

Araştırmanın Amacı

Araştırmanın genel amacı, 3 farklı lise türünde (meslek Lisesi, Genel Lise ve Güzel Sanatlar lisesi) öğrenim gören lise öğrencilerinin sanata olan ilgilerini belirlemek, sanata olan ilgileri ile Beş Faktörlü Kişilik Kuramı temelinde sahip oldukları kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi tespit etmektir.

(21)

5

Araştırma Soruları

1. Okul türüne ve cinsiyetlerine göre lise öğrencilerinin sanat ilgisi düzeylerinde anlamlı fark var mıdır?

2. Okul türüne ve cinsiyetlerine göre lise öğrencilerinin kişilik özellikleri arasında anlamlı fark var mıdır?

3. Beş faktörlü Kişilik kuramı temelinde, lise öğrencilerinin

a. Dışadönüklük kişilik özelliği ile sanat ilgisini arasında ilişki vardır mıdır?

b. Duygusal Denge/Nevrotiklik kişilik özelliği ile sanat ilgisini arasında ilişki vardır mıdır?

c. Yumuşak Başlılık kişilik özelliği ile sanat ilgisini arasında ilişki vardır mıdır? d. Sorumluluk kişilik özelliği ile sanat ilgisini arasında ilişki vardır mıdır? e. Deneyime Açıklık kişilik özelliği ile sanat ilgisini arasında ilişki vardır mıdır?

4. Beş faktörlü kişilik kuramı temelinde; lise öğrencilerinin kişilik özellikleri (dışadönüklük, duygusal denge/nevrotiklik, yumuşak başlılık, sorumluluk, deneyime açıklık), okul türleri ve cinsiyetleri sanat ilgisinin yordayıcısı mıdır?

Araştırmanın Önemi

Bu araştırma ile elde edilecek bulguların kullanılması ile;

1. Bu araştırma Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik, sanat eğitimi disiplinleri arasındaki deneysel çalışmalara literatür ve bulguları ile katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

2. Bu araştırmadan çıkacak sonuçlar özellikle okullarda rehberlik çalışmalarına yardımcı bir unsur olarak kullanılabilecektir.

3. Bu araştırma sonuçları ile okul yönetimlerinin ve öğretmenlerin öğrencileri Fotoğraf, müzik ve resim kulübü gibi kulüpleri gibi sanatla ilgili etkinliklere yönlendirmeleri ve etkin çalışmalar yapmaları yönünde yardımcı olacaktır.,

4. Öğrencilerin sanatsal ürünlerini ürettikleri ve sergilendiği sanat ortamlarının oluşturulmasının okul yöneticileri için teşvik edici olabilecektir.

(22)

6

5. Kişilik tiplerinin sanat ilgisini yordadığı sonucunun çıkması durumunda, sanat eğitiminin sadece okul çağında değil, okul öncesinden başlamak üzere aldırılması gerekliliği hususunda velilerde farkındalık oluşturabilecektir.

6. Kişilik tiplerinin sanat ilgisini yordadığı sonucunun çıkması durumunda, eğitimi biçimlendiren politikacılara program oluşturma noktasında ışık tutabilecektir.

Sayıltılar

Bu araştırma da ölçeklerin uygulandığı örneklem grubunun anketlere vereceği yanıtların içtenlikli olacağı sayıltısından yola çıkılmıştır.

Sınırlılıklar

Araştırma, evren bakımından uygulanması planlanan ölçekler Sanat İlgisi Ölçeği ve Sıfata Dayalı Kişilik Testidir. Bu çalışma 2013-2014 Eğitim-Öğretim yıl “Erzincan İlindeki Ticaret Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi, Kız Meslek Lisesi, İmam Hatip Lisesi , Erzincan Lisesi , Milli Egemenlik Anadolu Lisesi , Güzel sanatlar Lisesiyle ” sınırlıdır.

Tanımlar

Kişilik: Bir kişinin ilgi, tutum, yetenekleri, fiziksel görünüş ve onun çevresi ile uyum

özelliklerini içeren bir terimdir (Per ve Beyoğlu, 2011, s. 247).

Sanat İlgisi: Kişilerin sanatsal mekan, ortam, aktivite, olay, etkinlik, eserlere karşı duyduğu

ilgidir (Taşkesen, 2014)

Beş Faktör Kişilik Modeli: Modern Psikolojide genel kişilik özelliklerinin 5 faktörde

(Uyumluluk, Dürüstlük, Duygusal Kararlılık, Dışadönüklük ve Açıklık) kategorize edilmesidir(De Raad, 2000)

İlgili Araştırmalar

Araştırma 3 farklı lise türünde (meslek Lisesi, Genel Lise ve Güzel Sanatlar lisesi) öğrenim gören lise öğrencilerinin sanata olan ilgileri ile Beş Faktörlü Kişilik Kuramı temelinde sahip oldukları kişilik özellikleri, okul türü ve cinsiyetleri arasındaki ilişkiyi tespit etmek ve Beş Faktörlü Kişilik Kuramı temelinde sahip oldukları kişilik özelliklerinin sanat ilgilerini ne derecede yordadığını analiz etmeye çalışmaktadır.

(23)

7

Kaufman ve arkadaşları (2013) tarafından yapılan “Personality and creativity in realistic, investigative, artistic, social and enterprising college majors” isimli çalışmalarıdır. Kaufman ve arkadaşları (2013, s. 913) farklı branşlardan (sanatsal, araştırmacı, sosyal ve realist, girişimci) 3295 üniversite öğrencisi ile yürüttükleri yaratıcılık ve kişilik araştırmasında; araştırmacı branşlardakilerin diğer branşlardan daha uyumlu olduğu, Araştırmacı ve sanatsal branşlardakilerin açıklık puanlarının realist ve sosyal branşlardakilerden daha yüksek olduğu bulgusuna ulaşılmışlardır.

Karaçam (2012) Müzik, Resim-İş ve Sınıf Öğretmenliği Programı öğrencilerinin kişilik özelliklerinin öğrenim gördükleri programlara ve sınıflarına göre farklılık gösterip göstermediği incelemiştir. Araştırmanın temel amacı Müzik, Resim-İş ve Sınıf Öğretmenliği Programı öğrencilerinin kişilik özelliklerinin karşılaştırılmasıdır. Çalışmaya Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik ve Resim-İş Öğretmenliği Programı ile İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Programı öğrencilerinden oluşan toplam 370 öğrenci katılmıştır. Çalışmada veri toplama aracı olarak Bacanlı ve diğerleri (2009) tarafından geliştirilen SDKT (Sıfatlara Dayalı Kişilik Testi) kullanılmıştır. Veri analizlerinde Varyans analizi ve Tukey testlerinden yararlanılmıştır. Yapılan analizler sonucu Duygusal Dengesizlik, Dışadönüklük, Deneyime Açıklık, Yumuşak Başlılık ve Sorumluluk kişilik faktörleri bölüm değişkenine göre incelenmiş ve anlamlı fark Deneyime Açıklık faktöründe ortaya çıkmıştır. Çıkan sonuca göre anlamlı fark Sınıf Öğretmenliği Programı öğrencilerinin Resim-İş Öğretmenliği Programı öğrencilerinden daha fazla Deneyime Açıklık özelliklerinin olduğunu göstermektedir. Sınıf değişkeni dikkate alındığında da Müzik Öğretmenliği Programı öğrencilerinin sınıfları arasında anlamlı farklılıklar bulunmuştur.

Yurt dışında konuyla ilgili çalışmalardan biri Zonash ve Naqvi’nin( 2011) yaptıkları “Personality Traits and Learning Styles among Students of Mathematics, Architecture, and Fine Arts” isimli araştırmadır. Araştırmada öğrenme stilleri ve kişilik özellikleri ilişkisini ortaya koymak amaçlanmıştır. 135 üniversite öğrencisi ile yürütülen araştırmaya göre, güzel sanatlar öğrencilerinin dışadönüklük puan ortalamalarının mimarlık öğrencilerine göre daha yüksek olduğu, kişilik özelliklerinden dışadönüklük’ ün kendini ifade eden öğrencilerle pozitif olarak ilişkili olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Bu araştırmada ise üniversitenin farklı

(24)

8

bölümlerinde öğrenim gören öğrencilerin öğrenme stillerine göre kişilik özellikleri araştırılmıştır. Araştırmada güzel sanatlar bölümünün de olması, araştırılması düşünülen konuyla ilişkisini artırmıştır.

Sanatla uğraşının kişiliğe etkisi ise bir deneysel çalışma ile ortaya konulmaya çalışılmıştır. Djikic ve vd. (2009) 166 üniversite öğrencisi ile yürüttükleri araştırmada sanat ve kişilik arasındaki ilişki araştırılmıştır. Katılımcılara duygularını ve kişilik yapılarının ölçen bir dizi test uygulanmış, deney ve kontrol grubu olmak üzere iki grupla yapılan çalışmada bir gruba Anton Çehov’un “Köpeğiyle Dolaşan Kadın” isimli hikayesi okutturulmuştur. Diğer gruba Çehov’un kurgusal stilinden farklı, edebi akıcılığı olmayan bir hikaye verilmiştir. İki grubun katılımcılarına yeniden en başta uygulanan kişilik yapılarını ve duyguların yoğunluğunu ölçen testler uygulanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, sanatsal ve kurgusal hikayeyi (Çehov’un hikayesi) okuyan grubun diğer gruba göre temel kişilik özelliklerindeki değişimi daha fazla gösterdikleri görülmüştür (dışadönüklük, duygusal denge, yeniliklere açıklık, sorumluluk ve uyumluluk özellikleri). Ayrıca Çehov’un hikayesini okuyan kişilerin daha fazla duygusal değişim yaşadığı gözlenmiştir.

Yurt içinde yapılan çalışmalardan biri, eğitim fakültelerinde güzel sanatlar , sözel ve sayısal bölümlerde öğrenim gören öğrencilerin kişilik özelliklerinin Per ve Beyoğlu (2010) tarafından araştırıldığı “Personality types of students who study at the departments of numeric, verbal and fine arts in education faculties ” isimli çalışmadır. Araştırma Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Matematik, Türk Dili ve Güzel Sanatlar Eğitimi alan 219 öğrenci ile yürütülmüştür. Araştırma bulgularına göre öğrencilerin bölümleri ile onların kişilik türleri arasında önemli bir ilişki bulunmuştur. Araştırmada sayısal ve sözel bölümlerde öğrenim gören öğrencilerin kişilik özellikleri arasında benzerlikler gösterdiği, güzel sanatlar öğrenimi gören öğrencilerinin diğer bölüm öğrencileri arasında anlamlı farklılıklar olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Araştırmada güzel sanatlar öğretmenliği öğrencilerinde dışadönük kişilik tipi daha yaygınken, Türk Dili ve matematik öğretmenliği bölümlerinde içe dönük kişilik tipi daha yaygın olduğu sonucu mevcuttur.

Diğer bir çalışma da ise resim-iş öğretmenliği öğrencilerinin resimlerinde tercih ettikleri renkler ile kişilik yapıları arasındaki ilişkinin incelenmesi Per (2010) tarafından çalışılmıştır.

(25)

9

Bu araştırmada, İstanbul ili Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı'nda öğrenim gören öğrencilerin resimlerinde tercih ettikleri renkler ile kişilik yapıları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığı araştırılmıştır. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı'nda öğrenim gören 3. ve 4. sınıf öğrencilerinden toplam 94 kişiye Myers Briggs Tip Belirleyicisi (MBTI) ve demografik özelliklerin yanı sıra, öğrencilerin renk tercihlerinin belirlenmesi amacıyla araştırmacı tarafından hazırlanan Renk Tercih Formu uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, öğrencilerin resimlerinde tercih ettikleri renkler ile dışadönük-içedönük, sezgili-duyusal, düşünen-hisseden ve yargılayıcı algılayıcı kişilik özellikleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Buna göre, dışadönük kişilik tipine sahip öğrenciler resimlerinde daha çok renk kullanırken, içedönük kişilik tipine sahip öğrenciler monokrom renkleri tercih etmektedir. Duyusal kişilik tipine sahip öğrenciler resimlerinde soğuk renkleri son sıralarda tercih ederken, sezgili kişilik tipindeki öğrenciler sıcak renkleri son sıralarda tercih etmektedirler. Düşünen kişilik tipine sahip öğrenciler resimlerinde en çok ana renkleri tercih ederken, hisseden kişilik tipine sahip öğrenciler ise en çok ara renkleri tercih etmektedir. Yargılayıcı kişilik tipine sahip öğrenciler resimlerinde ana renkleri son sıralarda tercih ederken, kişilik tipi algılayıcı olan öğrenciler ara renkleri son sıralarda tercih etmektedirler. Araştırmada ayrıca öğrencilerin resimlerinde tercih ettikleri sıcak-soğuk ve ana-ara renk tercihleri ile sınıf düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu, ancak renk tercihleri ile cinsiyet, mezun olunan lise türü ve Resim Atölye dersini aldıkları ders faktörlerine göre anlamlı bir ilişki olmadığı saptanmıştır.

Sanatçı kişiliğin özelliklerinden biri olan yaratıcılık ve kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi çalışan bir çok araştırma vardır (King ve arkadaşları., 1996, Rump, 1982, Perinne ve Brodersen, 2005, George, Zhou,2001)Bu araştırmalardan biri Furham ve Bachtiar’ ın (2008) “Personality and intelligence as predictors of creativity” isimli çalışmalarında ise, 98 erkek, 78 bayan olmak üzere 176 katılımcıya beşli kişilik ölçeği zeka ölçeği ve yaratıcılık ölçeği uygulanarak yaratıcılığın yordayıcısı olarak zeka ve kişilik araştırılmıştır. Iraksak düşüncedeki varyansın %47’ sinin beşli kişilik özelliği tarafından açıklandığını göstermiştir. Furham ve Bachtiar’ ın (2008) araştırmasında Dışadönüklük’ ün yaratıcılığın yordayıcısı olduğu, zekanın yaratıcılık puanlarını yordamadığı bulgusuna ulaşılmıştır

(26)

10

Koca (2007) tarafından yapılan “Mesleki müzik eğitimi alan ve almayan lise öğrencilerinin genel kişilik özelliklerinin kişilik envanterlerine göre incelenmesi” adlı çalışmada, mesleki müzik eğitimi alan ve almayan lise öğrencilerinin genel kişilik özelliklerinin kişilik envanterlerine göre incelenerek, müzik eğitiminin ergenlik dönemindeki öğrencilerin kişilik gelişimine katkısının olup olmadığını tespit etmek amacı ile yapılmıştır. Bu amaçla; Adana, Konya, istanbul, Nigde, Diyarbakır, Kars Anadolu Guzel Sanatlar Liselerine devam eden 140 lise son sınıf müzik öğrencisi ve Adana Ramazan Atlı, Adana Erkek Lisesi, son sınıflarına devam eden, müzik eğitimi almayan 140 öğrenci olmak üzere toplam 280 öğrenciye Hacettepe kişilik envanteri uygulanarak, müzik eğitiminin bu yaş grubu öğrencilerin kişisel, sosyal ve genel uyum düzeylerinde fark yaratıp yaratmadığı saptanmaya çalışılmıştır. Araştırmanın sonunda elde edilen bulgular karşılaştırıldığında; Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinde öğrenim gören öğrencilerin genel uyum, kişisel uyum, sosyal uyum, kendini gerçekleştirme, nevrotik eğilimler, psikotik belirtiler, aile ilişkileri ve sosyal normlar puan ortalamalarının genel liselerde öğrenim gören öğrencilerin puan ortalamalarından anlamlı şekilde yüksek olduğu saptanmıştır. Diger yandan, genel uyum, kişisel uyum, psikotik belirtiler, nevrotik eğilimler, duygusal kararlılık ve sosyal ilişkiler puan ortalamaları bakımından ise 'cinsiyet' ve 'lise türünde anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Ayrıca öğrencilerin sosyal uyum, kendini gerçekleştirme, aile ilişkileri ve sosyal normlar puan ortalamalarında cinsiyet ve cinsiyet ile lise türü ortak etkisinin anlamsız olduğu; buna karşı lise faktörü aşamasında yukarıda adı geçen boyutlarda anlamlı farklılıklar olduğu saptanmıştır.

Bir diğer çalışma da ise Şahin (2006) Sosyo-ekonomik seviyesi düşük ilköğretim 2. kademe öğrencilerinin kişilik özelliklerine göre yaptıkları resimlerin analizi yapılmıştır.

Araştırmanın amacı, öğrenciyi daha yakından tanımak, bireysel farklılıklarını resim yoluyla gözlemlemektir. Araştırma, Sosyo-ekonomik seviyesi düşük İlköğretim 2. Kademe öğrencilerinin kişilik özelliklerine göre yaptıkları resimlerin analizini içermektedir. Bu araştırmada kullanılan teknikler; Bir Aile Çiz ve Bir Ağaç Çiz testleridir. Araştırma 13- 14 yaş arasındaki 20 kişilik öğrenci grubuna uygulanmıştır. Öğrencilerin uygulama çalışmaları ile ilgili bulgu ve yorumlara yer verilmiştir. Resim-iş Eğitimi öğretmenleri, öğrencileri eğitirken onun gizil güçlerini ortaya çıkarmalıdır. Ancak, bu fırsat öğretmenin iyi bir gözlemci olması, öğrenciye kendini ifade edebileceği geliştirici bir ortam sağlamasıyla ilgilidir. Aynı zamanda

(27)

11

öğretmenin bilgi, beceri ve mesleki rehberliğine bağlıdır. Resim, sözsüz anlatımı oluşturması nedeniyle konuşma eğilimi olmayan çocukları tanımada da önemli bir tanı tekniğidir sonucuna varılmıştır.

Önerilen araştırmaya benzerlik gösteren çalışmalardan birisi Alkan ve arkadaşlarının (2007) yaptıkları “Is There a Correlation Between Extroversion Personality Characteristics of Medical Students and Awareness of Works of Art?”. başlıklı araştırmada bir grup üniversite öğrencisinin dışadönük kişilik özellikleri ile sanat eserlerinin farkındalık düzeyi arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı tipteki bu araştırmaya 2005-2006 eğitim-öğretim yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıfta okuyan 135 öğrenci katılmıştır. Katılımcıların dışa dönük kişilik özelliklerinin saptanması için “Eyesenck Kişilik Envanteri'nin Dışa Dönüklük Ölçeği” kullanılmıştır. Kampüs içinde yer alan sanat eserlerini farkındalık düzeylerinin belirlenebilmesi için de araştırmacılar tarafından seçilmiş olan sanat eserlerinin fotoğrafları çekilmiş ve bu fotoğraflar anket içinde katılımcıların değerlendirmesine sunulmuştur. Eserler seçilirken, dört kategori belirlenmiştir. Buna göre fark edilme olasılığı “çok az” olan eserler A; fark edilme olasılığı “az” olan eserler B; fark edilme olasılığı “orta” derecede olan eserler C; ve fark edilme olasılığı “yüksek” olan eserler D kategorisi olarak değerlendirilmiştir. Araştırmalarının bulgularına göre, Araştırmada öğrencilere sorulmuş olan toplam 12 sanat eseri bulunmaktadır. Öğrenciler bu eserlerin ortalama 6.3 ± 2.3’ünün yerini doğru olarak bildiği, bu bulguya göre. dışadönük kişilik özelliğinin katılımcıların sanat eserlerinin farkındalıklarını olumlu yönde etkileyen faktörlerden biri olabileceği, öğrencilerin sanata olan duyarlılıklarını artırmaya yönelik çalışmaların uygun olabileceği ifade edilmiştir. Bu ilişki katılımcılar daha fazla sayıda çalışmalar ile daha net kanıtlanması gerektiğini de ayrıca vurgulamışlardır. Farkındalığın ilgiye bağlı oluştuğunu düşünürsek bu çalışma aslında sanat ilgisi ile beş faktörlü kişilik özelliğinden sadece biri olan dışadönüklük ilişkisinin araştırıldığı bir çalışmadır. Araştırmanın önerisinde de ifade edildiği gibi bu araştırmada daha fazla sayıda katılımcı ile daha net sonuçlar elde edilebilir. Araştırmada sanat ilgisi farkındalık boyutuyla ölçülmeye çalışılmıştır. Sanatsal bir anlatım biçimi olan enstalasyonun bireyin kendini gerçekleme ve düşüncelerini anlatma ve yaratıcı bir kişilik oluşumuna katkısı Akgül (1998) tarafından çalışılmıştır. Bu araştırmada, sanatsal anlatım biçimlerinden biri olan Enstalasyonun bireyin kendini

(28)

12

gerçekleme, düşüncelerini anlatma ve yaratıcı bir kişilik oluşumuna katkısı incelenmiştir. Bu araştırmada, Enstalasyonun motivasyona, gözlem gücüne, bireyin nesnelere anlam yükleme, nesneleri anlamlandırma ve genel yaratıcılığa etkisi analiz edilmiştir.

Benzer araştırmalardan bazıları da kişilerin sanat tercihleri ve performansları ile kişilik özelliklerini ilişkisinin araştırıldığı çalışmalardır (Chamorro- Premuzic ve vd., 2009, Giannini ve vd., 2013, Dreger ve Moffett,1975, Furnham ve Bunyam, 1988)

Önerilen araştırmayla ilişkili mevcut araştırmalar çoğunlukla üniversite öğrencileri ile yürütülmüştür. Önerilen çalışma sanat ilgisi ve kişilik tipleri ilişkisini lise öğrencisi boyutuyla ele almayı amaçladığından bu konuda yapılan çalışmalara katkı sağlama potansiyeli mevcuttur.

(29)

13

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde; kişilik ve sanat, sanat ilgisi ve sanat eğitimi kavramları ve sanatın bireyin zihinsel, ruhsal ve düşünsel gelişimiyle ilişkisi irdelenmiştir.

Kişilik

Batı dillerinde personality-personalite olarak kullanılan kişilik kelimesinin kökeni, Latince’deki “persona” kavramına dayanmaktadır. “Klasik Roma tiyatrosunda oyuncular, temsil ettikleri özelliklere uyan maskeler takarak, kendi rollerini bu maskeler aracılığıyla canlandırıyorlardı. Kullanılan bu maskelere de “persona” adı verilmekteydi. Sahneyle seyirciler arasındaki uzaklığın fazla olması nedeniyle oyuncunun yansıttığı role uygun yüz mimikleri görülemeyeceği için bu yola başvururlardı. “Persona” kavramıyla bireyler arası farklılıklar anlatılmak istenmiştir (Eroğlu,1996,s.138). Klasik Roma’da hayata geçen bu uygulama bireysel farklılıklara odaklanan bir yaklaşımın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. “Bu yaklaşım insanların kafasını sürekli meşgul etmiştir ancak kişilik kavramı, insanın sosyal yaşantısının bir parçası olarak yüzyıllar boyunca ilgi görmesine rağmen bilimsel gelişimine 1930’lu yıllarda kişilik psikolojisinin diğer soysal bilim alanlarından ayrı bir bilimsel disiplin olarak ortaya çıkmasıyla başlamıştır” (Mc Adams, 1997). Bu başlangıçla beraber gelişimini sürdürürken kavram olarak kapsadığı alanın çok geniş olması, insan tutum ve davranışları ile ilgili değişik özellikleri içinde taşıması nedeniyle birçok şekilde tanımlanmıştır. Bir insana ait ve onu tanımlayan her özellğin, o insanı tanımada ve anlamada bize kaynaklık ettiği düşünüldüğünde, kişilik: “ Bir insanın bütün ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren bir terimdir” (Burger, 1993) diyebiliriz. Başka bir deyişle; Kişilik, bireyi başkalarından ayıran doğuştan

(30)

14

getirdiği ve sonradan kazanılan, tutarlı olarak sergilenen özelliklerin bütünüdür (Taymur, 2012, s.154-177). Bir diğer tanımda ise Mount ve arkadaşları (2005, s.448-449) kişiliği, bireylerin zaman içinde kalıcı hale gelen duygusal, davranışsal ve bilişsel yapılarının nedenlerini belirlemede bir araya gelmiş, psikolojik özelliklerinin izlerini taşıyan ve bireylerin kim olduğunu gösteren özellikleridir ifadesiyle belirtmişlerdir. Başka bir ifadeyle kişilik, “İnsanların doğuştan getirdikleri fizyolojik ve ruhsal birtakım özeliklerinin, eğitim ve sosyal çevrenin etkisiyle sonradan kazandığı özelliklerle bütünleşmesi sonucu ortaya çıkan yapının bireyin davranışlarına ve yaşamına yansımasıdır” (Eroğlu, 2009,s.202 ve Eren, 2004,s. 83). Başka kapsamlı bir tanımda ise kişilik, “Bir insanın duyuş, düşünüş, davranış biçimlerini etkileyen etmenlerin kendine özgü görüntüsüdür. Devamlı olarak içten ve dıştangelen uyarıcıların etkisi altında olan kişilik, bireyin biyolojik ve psikolojik, kalıtsal ve edinilmiş bütün yeteneklerini, güdülerini, duygularını, isteklerini, alışkanlıklarını ve bütün davranışların içine alır“(Yelboğa,2006, s.198). Böylece diyebiliriz ki, kişiliğin oluşmasında insanın biyoljik özelliklerinin yanısıra gelişim gösterdiği çevrenin etkisini birlikte görmek mümkündür. “Buradan, çevrenin etkisini dikkate alarak kişiliğin sadece bireye özgü özellikleri değil belirli ölçüde içinde yaşanılan insan topluluğunun, belirli ölçüde de tüm insanlarda ortak bazı özellikleri yansıttığı sonucu çıkartılabilir” (Tınar,1999).

Kişilikle ilgili birçok tanım yapılmasına rağmen kişiliğin oluşumu konusunda kesin bir teori ortaya konulamamıştır. “ Bunda bireyin doğuştan gelen birçok özelliği ile sonradan kazandığı özelliklerinin bireylerin yapılarına yansımalarının farklılık göstermesinden kaynaklandığı söylenebilir” (Merdan,2013,s.142). Psikologlar bugüne dek kişiliğe belli bir tanım yapamamakla beraber bu konuya yönelik farklı yaklaşımlar benimsemişlerdir. Kişiliğin gelişim sürecini açıklamak için çok sayıda kuram geliştirilmiştir. Kuram; “Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar, yasalar bütünü” olarak tanımlanmaktadır (Tdk,2008). “Kuramlar insan kişiliğinin altında yatan mekanizmaları ve bu mekanizmaların bireye özgü davranışların ortaya çıkmasından nasıl sorumlu olduğunu açıklamaya çalışır” (Burger,2006,s.35). Kişiliği anlamak için ortaya konan yaklaşımların hepsi bir kuramla başlar. Hepsi de birbiriyle ilişkili olsa da farklı bakış açılarıyla bu karmaşık süreci aktarmaya çalışır. Her bir gelişim kuramı, insan gelişiminin özellikle bir alanını odak noktası olarak kabul ederek bu gelişimi genel olarak diger alanlarla da

(31)

15

bütünleşecek biçimde ortaya koymuşlardır. “Bu yaklaşımlar, insan kişiliğini tanımlayabilmek için birbirini tamamlayıcı modeller olarak düşünülse de çoğu zaman davranış konusunda birbirine zıt görüşler öne sürmektedirler” (Burger,2006, s. 39-40). Bu yaklaşımlardan beş büyük kişilik kuramı çıkmıştır. Bunlar psikanalitik, fenomenolojik, sosyal öğrenme, bilişsel ve treyt kuramlarıdır. Psikanalitik kuramlar kişiliğin temeline, bilinç dışı ve genelde cinsel olan güdü ve çatışmaları koyarken, fenomenolojik kuramlar kişiliğin şekillenmesinde kişinin sahip olduğu potansiyelin gerçekleştirilmesine vurgu yapar. Özellik (Treyt) kuramları kişilerin birbirlerinden farklı yönlerinin altını çizerken, sosyal öğrenme kuramları kişiliğin temelini insanların çevrelerine dair algıları ve tepkilerinin oluşturduğunu söyler. Bilişsel kuramlar ise, insanlar arasındaki bilgi işleme farklılıkları üzerinde durur. Bütün kuramlar kendi yazarlarının kişisel alt yapılarını yansıtmaktadır (Feist,1990,s.13).

Bu kuramları daha detaylı inceleyecek olursak;

1.Psikanalitik Yaklaşım

“Psikanalitik yaklaşım kişiliği/davranışı yönlendiren bilinç dışı güdüleri inceler”(Atkinson, R. C. Atkinson, R.L. ve Hilgard, 1995, s. 59). Psikanalitik kuram aynı zamanda kişiliğin nasıl geliştiği ile de ilgilenir. “Psikanalitik kişilik değerlendirilmesi, bilimsel kuram olarak her ne kadar eksikleri olsa da bugüne kadar oluşturulmuş en kapsamlı ve etkin kişilik kuramlarından biri olarak bilinmektedir. Yarattığı etki psikoloji alanını aşmış olup, sosyal bilimler, insan bilimleri, sanat dalları ve genelde toplumu kapsamıştır” (Atkinson, ve diğerleri, 1995, s. 459). “Psikanalitik hareket, öncelikle Freud, ardından da onun öğretileri üzerinde odaklanan oldukça kişisel bir harekettir. “Freud’un geliştirdiği bu sistem kendi yaşantısıyla yakından ilişkili olmakla birlikte büyük ölçüde otobiyografiktir” (Schultz, D.P ve Schultz, S. E. 2007, s. 580).

Psikanalitik kuramın yaratıcısı Sigmund Freud, 20. yüzyılın en önemli entelektüel simalarından biri olarak değerlendirilmekteydi (akt: Atkinson, Atkinson, Smith, Bem ve Nolen-Hoeksema, 2006). Freud bilimsel kariyerine nörolog olarak başlamış, çeşitli sinir bozuklukları olan hastalıkları tedavi etmiştir. Freud bilinç dışı arzu ve korkuların dışavurumu olarak gördüğü bazı tutarlı temaları fark etmiştir. Freud rüyaların hatırlanmasında ve erken çocukluk anılarında da benzer temalar bulmuştur. Atkinson vd,( 2006) tarafından yapılan çalışmada; Freud yalnızca her psikolojik olayın bir nedeni olduğunu savunmakla kalmamış,

(32)

16

bunların çoğuna doyuma ulaşmamış dürtülerin ve bilinç dışı arzuların yol açtığınıda öne sürmüştür. Kişiliği duygusal açıdan inceleyip, kişilik olgusunun bireysel duygunun yapısını oluşturduğunu ileri süren Freud, kişilik kavramını id, ego ve süper ego olmak üzere üç ana dilime ayırmıştır. Bu üç dilim kişilik yapımızı oluşturan en önemli sistemlerdir. “Kişiliğin bütününü oluşturan bu bölümlerin her biri, kendilerine ait işlevleri, özellikleri, yapıları, çalışma sistemleri, canlılıkları ve düzenekleri olmalarına rağmen, birbirleri ile çok yakın etkileşime girerler” (Hall, Lindzey, Campbell,.1998,.s. 35).

“Davranışı yöneten bu üç sistemden birisi yeni doğan çocukta olan kişiliğin en ilkel kısmıdır. İd olarak adlandırılan bu kısım, haz ilkesiyle çalışır ve temel biyolojik dürtülerden oluşur. İd kişiliğin asıl katmanı/bölümüdür. İd, ego ve süper egonun ayrıştığı ortamdır. İd, tüm insanlarda doğuştan bulunan, özü ve amacı değişmeyen insana özgü hayati bir enerji kaynağıdır. Burada; yaşama, kendini koruma, cinsiyet ve üreme, saldırganlık ve yıkıcılık içgüdüleri bulunur”(Altınköprü, 2003, s. 107).

İd davranışlarımızın altında yatan psikolojik gücün temel noktasıdır. “ İd zevk ilkesine göre çalışır ve hiç geciktirilmeden bütün isteklerinin yerine getirilmesini bekler. Düşünce bu kısımda etkili değildir” (Cüceloğlu, 2007, s. 407). Diğer bir deyişle “herhangi bir fiziksel ve toplumsal sınırlamayı dikkate almaksızın, yalnızca kişisel tatmin sağlayacak şeylerle ilgilenir” (Burger, 2006, s. 78). Buradan çıkartılan sonucu genelleyen bir açıklama da şudur; “Toplum içinde tümüyle id’ in etkisi ile hareket eden bireyler ya bir kavga sonucunda öldürülürler, ya da ömürlerini hapishanelerde geçirirler”( Cüceloğlu, 2007, s. 408).

Kişilik yapısının ikinci kısmı olan ve İd’i denetleyen ve bilinçdışı kılan yapıya Freud “Ego” adını vermiştir. İhtiyaçları her zaman hemen tatmin edilemeyeceği, mantıkla hareket etmenin önemine ve gerçeklik ilkesine dayanan egodur. “Doğuştan var olan ve zamanla gelişen ego insanın biyolojik yapısına ters olan veya gerçeklerle örtüşmeyen eylemleri bilinçaltına iter ve böylelikle onu bastırır” (Yanbasti, 1996, s. 21). Ego temel olarak kişiliğin yönetici kısmıdır diyebiliriz. Çünkü hangi davranışların doğru olduğuna ve hangi id dürtülerinin hangi şekilde tatmin edileceğine o karar verir.” Ego gerçeklikten haberdardır, gerçekliği kavrar ve onu yönetir, çevreyi dikkate alarak id’i kontrol altına alır” (Schultz, Schultz, 2007, s. 609). Ego gerçeklik ilkesini dikkate alarak çalışır. “Gerçek dünya ile id arasında bir aracı olarak görev yapar. Ego çoğu kez id ile çelişki halinde olsa da esas görevinin id’in arzu ve dürtülerini olabildiğince yerine getirme olduğun bilir ve hep o yönde çalışır” (Cüceloğlu, 2007, s. 408).

(33)

17

Kısacası “Ego, id’in istekleri, dünyanın gerçekleri ve süper ego’ nun talepleri arasında aracılık eder” (Atkinson vd., 2002, s. 461).

Kişiliğin sonradan gelişen üçüncü kısmı eylemlerin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu yargılayan süper egodur. “Süper ego, gerçek olandan ziyade ideal olanı temsil eder ve hazdan ziyade mükemmeliyetçilik için savaşır” (Hall, Lindzey, Campbell, 1998, s. 3). Daha genel olarak bakacak olursak “Süper ego toplumun değerlerinin ve ahlaki yargılarının içselleştirilmiş temsili olup kişinin ahlaki olarak ideal kişi imgesinin yanı sıra vicdanını da oluşturur” (Aliyev, 2008, s. 32). Başka bir deyişle “Süper ego, id’in hazcılık ilkesinin, ego’nun gerçeklik ilkesinin aksine, ideallistik ilkesine göre kılavuzluk etmektedir” (Feist, 1990, s. 40). “İnsan davranışlarının almak zorunda olduğu şekil, ırkın, sınıfın, dinin, devletin yaptırıcı gücüdür. Süper ego çocukluğun ilk yıllarında, anne ve babanın yönlendirici etkileriyle egodan ayrılarak gelişmeye başlar” (Altınköprü,2003,s.107). Süper ego ebeveynlerin ödüllendirme ve cezalandırmalarına tepki olarak gelişir. Freud, daha erken topografik modelini temel alarak, idin tamamının, ego ile süper egonun ise büyük bir kısmının bilinç dışına gömüldüğünü öne sürer. Egonun ve süper egonun küçük bölümleri bilinçte ya da ön bilinçtedir (akt.Atkinson vd, 2006).

“İd, ego ve süper egonun bireyin kişiliğindeki farklı yansımaları psikanalitik kuramın temelini oluşturmaktadır. Bu üç temel kişilik biriminden birinin baskınlığına göre üç kişilik tipi ortaya çıkar. Birinci kişilik tipi erotik tiptir. “Erotik tip” Freud’un tanımıyla “sevgi kaybetme” korkusuyla yaşar ve özellikle kendisinden sevgiyi sakınanlara bağımlı olarak yaşar. İkinci tip obsesif tiptir . “Obsesif tip” vicdanıyla mücadele eder. Üçüncü tip narsist tiptir. “Narsist tip” ise kendini yaşatma ve devam ettirme savaşındadır” (Ünlü, 2001, s. 133)

2.Fenomenolojik Yaklaşım

“İnsancıl kişilik kuramlarının temelini Adler’in kişinin en iyiye ulaşmak için sürekli çabaladığı yönündeki görüş oluşturmaktadır” (Morris,2002,s.485). Fenomenolojik yaklaşıma göre insan özünde iyidir ve olumlu yönde gelişmeye açıktır. Bu yaklaşıma göre kişisel farklılıkların ana sebebi bireyin kendine güven ve bireysel sorumluluk duygusudur. Bu sebeple “Fenomenolojik yaklaşım bireyleri hayat içindeki tutumlarından ve sonucunda ortaya çıkacak olan durumlardan sorumlu tutar” (Morris, 2000, s. 485). Fenomenolojik yaklaşımın önemli kuramcılarından Rogers benlik kuramını afektif yaşantı bozukluğu olan kişiler üzerindeki araştırmalarından oluşturmuştur. Freud gibi Carl Rogers’ da kuramını klinikteki hastaları veya

(34)

18

danışanlarıyla yaptığı çalışmalar üzerine geliştirmiştir. Rogers, kişilerin büyüme, olgunlaşma ve olumlu değişim yönünde gösterdikleri içsel eğilimden etkilenmiştir ve insan organizmasını motive eden temel gücün gerçekleşme eğilimi olduğuna inanmıştır. Bu eğilim, organizmanın bütün kapasitelerini yerine getirmeye ya da gerçekleştirme yönünde bir eğilimidir (Atkinson ve diğerleri, 2002, s. 462).

Rogers, kişinin doğumundan itibaren olumlu yönde gelişime açık olduğu düşüncesinden yararlanmıştır. “Güdümsüz” ismini verdiği terapisinde Rogers, psikoloğun yalnızca bir ayna görevi gördüğünü, asıl rolün bireyin kendisi, onun değişme becerisi olduğunu dolayısıyla bireyin terapistliğini yine bireyin kendisinin yapabileceği düşüncesini savunur (Atkinson,R.C vd., 1995). Rogers’e göre, hiçbir kimse ne kadar kendini zorlasa da bir başkasının iç dünyasıyla ilgili tamamen fikir sahibi olamaz. Birey kendisi için gerçekliğin ne olduğunun en iyi bilme potansiyeline sahip olan kişidir. Bir başka deyişle, her bir kişi potansiyel olarak dünyada kendi üzerinde en uzman kişi sayılır ve kendisiyle ilgili en iyi bilgiye sahiptir (akt. Mischel, 1971). Rogers, kişilik kuramını oluştururken benlik kavramını merkeze almıştır. Ona göre benlik kişinin fikirlerini, farkında olma halini, değerlerini ve yeteneklerini kapsar. Kişilerin dünya algısı onların ben kavramına göre değişim gösterir. Bireyler, benlik kavramını oluşturan düşüncelerine uygun tavır gösterme eğilimindedirler. Bunun dışında kalan davranışlar ve duygular kişiyi rahatsız eder ve gerçek yaşam ile kişinin benliğindeki düşünceler arasında kopukluk oluşur. Bu oluşan kopukluk ne kadar fazlaysa anksiyete ve afektif yaşantı bozuklukları ile karşılaşma riski o kadar artar. Rogers’e göre bireyin olumlu bir benlik bilinci geliştirebilmesi için koşulsuz sevgi (unconditional love) içinde yetişmesi gerekmektedir (akt. Cüceloğlu, 2007, s. 428). Carl Rogers, insanların esasen iyi olduklarını ve benliklerini geliştirmek için temel isteğe sahip olduklarını belirtmiştir. Rogers öz saygının dünya deneyimlerimizde önemli bir yere sahip olduğunu ve bu öz saygının ailelerin uygun bulmaları neticesindeki çocukluk algılarından gelişmekte olduğunu düşünmüştür (akt. Hewstone, Fincham, Foster, 2005, s. 297)

Rogers’ın ortaya koyduğu bir diğer kavram da ideal benliktir. İdeal benlik: Kişinin kendini hayal ettiği en üst noktadır. Rogers’e göre bireyin benliği, ideal benliğe ne kadar yakınsa birey o denli huzurlu olur. Aynı şekilde kişinin benliği ve ideal benliği arasında fazla fark bulunuyorsa bu durum kişide huzursuzluk ve hoşnutsuzluk duygularını uyandırır(akt:

(35)

19

Atkinson R.C. vd., 1995). Rogers’e göre her biyolojik varlık gelişmeye açık şekilde dünyaya gelir. İnsan hayatı devam ettikçe becerileri, kapasitesi ve potansiyeli gelişmeye devam eder. Rogers hayat boyu süren bu biyolojik mekanizmaya “kendini gerçekleştirme eğilimi” ismini vermiştir. Kendini gerçekleştirme eğilimi kuramına göre insan kendini nasıl düşünürse, yaşamı boyunca davranışlarını ona göre yapar (akt. Morris, 2002, s. 485).

Kendini gerçekleştirmiş, potansiyellerini sonuna dek geliştirmiş bireylerin özellikleri, Abraham Maslow tarafından ortaya konulmuştur. Maslow, Rogers gibi psikolojinin insan doğası ile ilgili iyimser bir bakış açısı geliştirmesi gerektiğini savunmuştur. Freud’un psikolojisinin hasta tarafına saplandığını belirtmiş ve psikolojinin sağlıklı tarafının incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir (akt. Baysal, Tekarslan, 2004, s. 122). Maslow’un kuramında benlik bilinci önemli bir yer tutar. Kuramda güdüler basamaklı bir yapı göstermektedir. Bireyler alt basamaktaki ihtiyaçları giderdikten sonra üst aşamadaki ihtiyaçları doyurmaya yönelir. Kendini gerçekleştirme, çoğu insan için bir anlık bir yaşantıdır. Bazı insanlar uzun zaman bu anı yaşayabilirler (Ünlü, 2001, s. 142).

Maslow kendi potansiyellerini iyi bir şekilde kullanan erkek ve kadınları seçerek araştırmasında kendini gerçekleştirenler olarak değerlendirdi. Maslow araştırmada deney olarak kullandığı kişilerin hayatını inceleyerek onların sayesinde kendini gerçekleştirmiş kişilerle ilgili bir tablo oluşturdu. Maslow’un bu tabloda, kişinin kendini gerçekleştirmesine yardımcı olacağı yönünde inandığı bazı davranışlar da bulunmaktadır. Araştırmayı Maslow, kendini gerçekleştirme tanısını düzenli olarak uyum sağlayan, tüm yeteneklerini, becerilerini doğru düzgün kullanan öğrencileri kullanarak geliştirdi. İstediklerini elde etmek ve her şeyin en iyisine varmak özelliklerini taşıyan kendini gerçekleştirme durumunu Maslow doruk yaşantılar olarak isimlendirmiştir (Atkinson, R.C ve vd., 1995). Maslow Freud’un insan doğasına dönük karamsar ve sıkıcı görüşlerinin aksine iyimser ve neşeli bir tablo çizmeye çalışmıştır. Maslow da bilinçaltı dürtülerin varlığını kabul etmiştir; fakat dikkatini kişiliğin bilinçli boyutlarına yoğunlaştırmıştır (Burger, 2006, s. 429).

3. Sosyal Öğrenme Yaklaşımı

Yirminci yüzyılın başlarında psikoanalitik kuram çağdaş psikolojik düşünceyi etkisi altına alırken davranışçı psikoloji adında karşıt bir yaklaşım da yeni bir güç olarak belirmeye başlamıştır. Davranışçı psikologlar, kişisel yaşamın psikoanalitik kuramın geçerli bilimsel

(36)

20

yöntemlerden yoksun olmasından dolayı psikoanalitik kuramla incelenmemesi gerektiğini savunmuşlardır. “Onlara göre insan davranışlarının bilimsel ilkeleri sadece “doğrudan gözlemlenebilen” davranışların incelenmesiyle ortaya çıkabilir” (Geçtan, 1989, s. 66-67). İlk davranışçılar anımlamalarını sadece gözlemlenebilir davranışlarla sınırlandırmışlardır. Daha sonraları sosyal öğrenme kuramcılar bu görüşe daha bilişsel ve sosyal özellikler de ilave etmişlerdir. “Yeni kuramcılar, düşünceler, değerler, beklentiler ve bireysel algılar gibi gözlemlenemeyen kavramları incelemeye başlamışlardır” (Burger, 2006, s. 510). Birçok yaklaşım, kişiliği anlamak için karmaşık bir bütün olan insan davranışından yola çıkarken davranışçı geleneğe sahip olanlar öncelikle daha basit bir varlık olan hayvan davranışlarını incelemeyi tercih etmişlerdir. “Hayvan davranışlarının özellikle çevre tarafından koşullanmasından yola çıkarak bireyin tamamen çevre tarafından kontrol edildiğini savunmuşlardır” ( Hazar, 2006, s. 134).

Davranışın çevresel ya da durumsal önemini vurgulayan sosyal öğrenim kuramında davranış kişisel ve çevresel değişkenler arasındaki sürekli bir etkileşimin sonucudur. Sosyal öğrenme yaklaşımına göre, bir kişinin davranışında, dışarıdan gelen ödüllerin ve cezaların etkisi büyüktür. Davranıştaki kişisel farklılıklar, genelde büyüme sırasında karşılaşılan öğrenme deneyimindeki farklılıklardan meydana gelir. “Bireyin davranışları, bulunduğu ortamın özelliklerine, bireyin durumu nasıl algıladığına veya başka bireylerin benzer durumlarda nasıl davrandıklarına göre değişir” (Atkinson, R.C. vd., 1995). “Davranışsal yaklaşımda kişilik, diğer öğrenilmiş davranışlar gibi, klasik, edimsel koşullanma ve model almanın bir sonucu olarak görülmektedir. Bedensel ve zihinsel özellikleri el verdiği takdirde birey herhangi bir ortamda pek çok davranış sergileyebilme kapasitesine sahiptir. Fakat içinde bulunulan duruma uygun davranış, ödüller, cezalar ve alınan modeler nedeniyle sınırlıdır” (Baysal ve Tekarslan, 2004, s. 111). Sosyal öğrenme yaklaşımının savunucularından olan Rotter, kişinin davranışlarının sonucu karşılığında alacağı ödül ya da cezanın davranışı yapma olasılığında etkisi olduğunu belirterek aynı anda bu kişinin böylece beklentilerinin de değiştiğini öne sürmüştür. İnsan davranışlarının nedenlerinin ilkel hayvanlardan çok daha karmaşık olduğunu ileri süren Rotter, insan kişiliğini açıklamak için davranış potansiyeli, beklenti ve pekiştirme değeri gibi kavramlar kullanmıştır. “Belirli bir ortamda, belirli bir davranışın ortaya çıkma olasılığı davranış potansiyelidir. Belirli bir eyleme girmeden önce, bu eylemi belirli bir

Şekil

Tablo 1. Araştırma Örneklemine Seçilen Okul Türü, Öğrenci Sayıları
Tablo 2 Ölçeklerin Yüzdeleri ve Hesaplanan Cronbach Alpha Katsayıları
Tablo 3. Bağımlı değişkenlere yapılan Kolmogorov Smirnov Normallik Testi Sonuçları
Tablo  4.  Okul  Türüne  Göre  Lise  Öğrencilerinin  Sanat  İlgisi  Puanlarına  İlişkin  Betimsel  İstatistikler  Ölçek  Okullar  N  SS  AÖL  56  66,20  8,50  EL  69  67,64  8,69  GSL  40  71,47  10,18  İHL  53  64,50  10,59  Sanat İlgisi  KML  20  64,91
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Devlet üniversitelerinin en çok kullandığı e-devlet uygulamalarının personel otomasyonu, öğrenci bilgi sistemi, elektronik belge yönetim sistemi, mezun bilgi

Etki büyüklüğü açısından ‘Türkçe Ders Programı’nın Okul ve Sınıf Ortamında Uygulanmasına İlişkin Görüşler’ (η=0.021) alt boyutunda sınıf

Night Transcripts) However in his speech, he referred to his audience as “you people”, which was loudly disapproved by some members of the audience and considered insensitive. The

Ersoy (2013), tarafından yapılan çalışmada 06.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı “On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması

Aslında Sünni Türk ulemadan olan bu zat, halk arasında Hubmesihi (Mesih severler) olarak bilinen tarikatın kurucusudur. Kanuni devrinde yaĢamıĢ olan bu kiĢi

Antlaşma şartlarının okunmasından sonra söz alan Bolu milletvekili Tunalı Hilmi; bunu büyük bir bayram olarak değerlendirmiş ve Batılıların kalbine h ançer gibi

The odd ratio of having a collision using a hand held cellular phone while drivi ng was 2.24 times(OR: 2.24) higher than not using a phone.. The odd ratio of having a collision using

Sabri Esa- ■dm bu başarısı o kadar ehemmiyetlidir k i'X I X uncu asır sonu Fransasmın en millî, hamasi ve mahallî eserini; Fran­ sız ırkına has