• Sonuç bulunamadı

Şair onuru

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şair onuru"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

30 H A Z İ R A N 1983

POLİTİKA YE ÖTESİ

MEHMED KEMAL

Şair Onuru

recri Ati akımını oluşturan gençlerden çoğu Galatasaray Sulta­ nisinden Ahmet Haşim’in okul arkadaşıdır. Böyle olduğu halde, şair, uzun yıllar, bu derneğe adımını atmamıştır. Neden derseniz hiçbirini beğenmiyor, hiçbirinin sanatına inanmıyordu. Belki de haklıydı. Bugün Fecri Ati’ye baktığımızda Yakup Kadri’den ve Re­ fik Halit’ten başka ne kalmıştır? Her has şairi emziren anne sü­ tünde onur ve gurur ağır basar. Kelimelerin Ijüyük mimarı olan her büyük şair ille de yakışıklı bir erkek güzeli değildir.

Bir gün ayna karşısına geçip alnını düzeltiyor, sonra burnunu küçültüyor, gözlerinin rengini değiştiriyor, ya ağzıyla yanakları ara­ sındaki izleri nasıl silecek? “Bu başı kesip atmaktan çare kalma­ dı?” diyor. Merdiven şairi belki de bu yüzden fizik insan güzelliği­ ne düşman kesilmiştir.

Kendinden aşağıda gördüğü her okul ve edebiyat arkadaşı An­ kara Hükümeti’nden göz doldurur birer görev aldığı halde, Şemsi Kamer şairi hep gerilerde kalmıştır. Yüreğini ezen acılardan biri de budur. Yeni harfler üstüne görüş bildirmesi için Dolmabahçe Sarayı’na çağrılanlar arasında Ahmet Haşim de vardır. Hiçbir söz sultanının kullanamayacağı bir fırça ile Gazi’yi (Atatürk’ü) çizer: “Köhne tarihin bütün enkazını süpüren ve yeni bir alemin meyda­ na gelmesine yol açan fikirler kaynağı başı, bir yanardağ zirvesi gibi, taşıdığı ateşe kayıtsız, mavi gök altında, sessiz ve gülümse­ yerek duruyor. O günün benim için en büyük nimeti, bu efsanevi başı yakından görmek olmuştur.”

Yüreğinin bütün içtenliğiyle döktürdüğü bu satırlardan sonra, bir yerlere erişmeyi ummuştu ama, nafile, nice güdük kalem sa­ hipleri onu gene geçtiler. Şair, Güzel Sanatlar Akademisi estetik öğretmenliğinden öteye erişemedi. Yakup Kadri, Falih Rıfkı, Ham­ dullah Suphi, milletvekili olmuşlardı, İzzet Melih Anadolu Ajansı Genel Müdürü. Ya Ahmet Haşim, bir çöl bitkisi gibi susuz kuru­ yordu.

Zannetme ki, güldür ne de lâle Ateş doludur tutma yanarsın Karşında şu gülgün piyale

Birinci Dünya Savaşı’nın en civcivli günlerinde yaşıtları olan ede­ biyatçılar tehlikesiz bir bölgeye sığınırlarken, o Çanakkale’de vu­ ruşanlar arasındaydı. Biti, tifüsü ve ölenleri görmüştü. Gönlüne göre bir görev isterken kahramanlğını da öne sürmemişti. Hatır­ latmadığı için hatırlanmıyordu da.. Bir süre kendini unutulmuş­ lar arasında saydı. Kadıköy’ün Kuşdili çayırına bakan penceresin­ den gelip geçenleri seyrediyordu. Geceleri de Kurbağalıdereden yansıyan vakvaklan dinliyordu.

Edebiyat tarihçileri, şiiri kadar nesrinin de her şaire nasip ol­ mayan bir güç taşıdığında ortaktırlar. Bu düzyazı, okunan gazete­ lerin en özenli köşesinde yer alırken bile, edebiyat olmaktan öte­ ye geçemedi. Bundan olacak dili tek durmuyordu, kızdığında iğ­ ne gibi batıyor, zehir saçıyordu. Sözlü edebiyatı yazılısına baskın gelmiştir. Bundan olacak, kendinden sonra gelen her edebiyatçı ile takışmıştır. Nazımla bir takışmasından ötürü, görüldüğü yer­ de dayak yiyeceği söylentileri çıktığı için bir süre tabanca taşı­ mak zorunda kaldığını yakınları söyler. Bu korku, bu telaş, bu ge­ çimsizlik bir yaratılış olmaktan çok, bir hastalıktı. Yakup Kadri, “Kırk altı, kırk yedi yaşında ya vardı ya da yoktu” der. “Ama, çok­ tan yetmişini geçmiş bir ihtiyar gibi görünüyordu.” İsmet Paşa hükümetinden görebildiği, dışarıda tedaviye gönderilmesi olabil­ di. Yakup Kadri’ye, Yahya Kemal’e neler verilmemişti?

Bir büyük şair olmak, büyük görünen politikacılar arasına ka­ tılmaya yetmiyor. Aç kaldığı söylenemez, ölümünün zeytinyağlı dol­ madan olduğu söylentisi vardır. Gözü gibi, midesi de tok ölmüş­ tür. Şairane sayılmazsa da Haşimane bir ayrılış..

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

ERGİN, Muharrem, I Dede Korkut Kitabı I Giriş-Metin-Faksimile ı 994, Ankara; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: I 69. GÖK YAY,

derd-i aşk-ı ey melek, Sende yok mu fcalb-i vicdan söy­. le Allah

anlaşamayacağımızı, daha doğrusu beni -ve daha pek çok kişiyi- anlayamayacağım düşündüğüm, ama zamanla onu yaşlı ve dalgın görenlerin tavır ve sözlerini,

Bütün varoluş alanı içindeki zorluklar, insan için kendini geliştirebileceği hazır ortam olarak ele alınırsa insanın da, insan hayatının da anlamlılığı tezahür

Bu çalışmanın materyalini Karadeniz Bölgesi’nde mısır yetiştiriciliği yapılan 17 farklı ilden alınan kök ile toprak örnekleri ve bu örneklerden elde edilen

Seba Krall›¤› olarak bilinen ve büyük bölümü flimdiki Etyopya’da yer alan eski bir krall›¤›n efsanevi kraliçesi Belk›s’›n (Seba Melikesi olarak da

Bundan başka Sular idaresi, Anadolu yakası için ikinci bir isale şebekesi tesis etmeğe ka­ rar vermiştir.. On kilometre u- zunluğunda bulunacak olan bu ikinci

Kenize Paris'te ikinci Dünya Savaşı yıllarında başlayıp Hindistan'a, Pakistan'a ve Mısır'a uzanan bir hayatı, kendi hayatını anlatıyordu. Annesini İkinci Dünya Savaşı