K O N U Ş M A
4 - HABER (Akşam Postası) — 9 MAYIS 1943 PAZAR
arma&cur çıka
LJ
f
Akmeı ustanın su böreği — Kara bıçağın meyhanesi — Altın oluk — S aı şairleri — Manki'er — Cura ve zurna — Darbuka ve davul — Topkapı meyhanelerine kim'er gelirdi — Ahmet Ras.m ve şair Mehmet Celâl — Deli Rıfkı ve Emin Lâmi — Karagözün meyhanesi — Karabetle Mığn — (Asor) ne demektir? — Kulakların büyük olsun! — Sende vok mu kahve
(in e a u ---- Aman aman fındık — ikimiz de sadık — Göbek havası.
Yazan MÜNİR SÜLEYMAN ÇAPANOĞLU
SKİDEN Beykuzun paçası, E-y ü p su lta m n kebabı ve k ay m ağı Hasanpo»«. fın n ın m y ağ lı çöreği, Merpa r yokuşundaki iş kem becinin çorbası. S araçhane- beşm daki Filibeli Ahmet u s ta n ın subor-eği, K a p alıç arşıd ak i mahal- lebicinin keşkülü ne k a d a r nıeş - hursa, bazı sem tlerin m eyhanele ri de o k a d a r m eşhurdu.
K um kap; deyince (K arab ıçak ) in m eyhanesini. Yeiıikapı lâfı o - hınca S an d ik b u m u n u n denize doğru uzayan, s a la ş m eynaneleri- ni. Samaty-vjTn (Â ltm o lü k )u n u , H aliç F en erin d e n bahsedilince Fe r.er iskele gazinosunu, h a tırla m a m ak müm kün değildi. H ele Topka- pr ta m ım d a n söz a ç ıld ı mı, h a tı ra m u h akkak selâtin m eyhaneler gelirdi.
B u n lar, G a la ta n m , Beyoğlu- n u n . S am aty am n , B alık p azarın ın V ezirhaıun. T avukpazarının, Ye ■ inişin m eyhan elerin d en , k o ltu k la m a d a n , meykedelierinden evvel şöhret kazanm ış içki yerleriydi. Ve h e r birimin ken d isin e m ahsus bir hususiyeti vardı.
B u ra la rd a mevsim mevsim, saz ş a irle r i m u am m alar a sa rla r, koş-
i'.rfer. K erem ler. Âşık Garipler, niciLer desta la r. sem ailer, koşm alar o k u rlar, ısazlar, curalar, iki, d ö rt tellile r, bozuklar, zu rn a la r, ç ıtırd a tm a la r , zilli m a şa la r, darbukalar, d av u l'a r, neyler, k a - v a lla r ç a la rla r, allı, pullu, cep - k en li, sırm alı, düzgünlü, sürm eli köeekdfc o y n arlarm ış. j e r
B en, m eyhanelerde saz çalıp m uam m a a sa n , koşma, kerem , o- k u y a n saz şa irle rin e , m anicilere f a la n yetişm edim ama, şeh ir dT - şm daki m eyhanelerde darb u k a, zilli m aşa ile, kem anla, z u rn a y la ve klârnıetle dolaşıp oyun o y m - y a n Ç ingene k ız la rın ı bilirim. Köçeklere hiç yetişm edim .
Topkapı m eyhanelerine gelinee b u ra n ın revaçlı z a m a n ın ı, köçek lerin oynayrp, m an icilerin d estan semai, koşm a okudukları devri bilm em . O z a m a n la r, yani, elli yı e lli beş y ıl evvel o rası çok revaç bulmuş. D evrin en k ib a rın d a n en kopuğuna, B abıâli mühimme ka - lemi h u le fa s ın d a n dilencisine, kuyumcu E rm en ilerd en , sejyya^ sirkeci K a ra m a n lı Bodosa, mmtmr cu sûnden m ezar kazıcısına, ric a l den e s n a fa k a d a r, h e r s ın ıf insan s a b a h ç ıla r, gündüzcüler ve ak şam cılar, îs ta n ö u lu n h e r ta ra fın d a n k alkıp b u ra y a gelirler, dün y adan ziyade ahm et srn irm a gi * r e n bu y a n k a r a n lık geniş tonoz m eyhan elerd e günün yorgunlukla rım , çalışm aların ın u s a n c ın ı g i - derm ek için m ütem adiyen ç a k a r la r , k ad e h kadeh, ölçek ölçek, k a - ra fa k a r a f a (küçük m eyhane şişe si) düz, m a stik a (sakızlı r a k ı) , ve recine (b ir çeşit ş a ra p ) içerler miş.
R ahm etli bab am , ü sta d ım Ah m et Rasim . Ş a ir Mehmet Celâl, es ki gazetecilerden Ali H a y d a r — K a ra Göz gazetesinin m eşhur takvim i eerair m u h arriri^“ a*B#i A n * dwln~ Ş'-lıiıItılınİM! biri n ıh ta d la rm u z d a n B eylerbeyili Ziya,
p o stah an e m em urlarından B eyler beyilj tan b u rî F uat, M ısırlı Halim P aşan ın yetiştirm elerinden eşsiz m usiki ü s ta d ı ve nağm e hâ'iki o- kuyucu A rap İbrahim bir za m a n la r, Topkapı m eyhanelerinin en b asta g e le n m üdavim lerindendi. B uranın çok m eşhur olan turşusile rak ı içmek için tâ K a rta ld a n , ü s- k iidardan, K adıköyiinden buraya gelirlerdi.
O nlar, içerler, eğ’enirler. saz şark ı sesleri, b ir sevgili gibi Pop - ra k av k lu s e lâ tin m eyhaneyi ku - caklarken. ben de m ezelerden, ye m işlerden yer, ta n b u ru n inleyen Ve gülen nağm lerile sarhoş olur dum.
t S o n raları, çocukluk cağ ın ı ge -
çirdiktıen sonra, ben de birçok d o stla rım la -—şair rah m etli Sa - k a ili R ıfkı M anisalI rahm etli Se- yid Âli, Tasviri E fk â r yazı işleri m üdürü rahm etli 'Emin Lâmi, eski g azetecilerden rahm etli Acem Hii sevin ra h m e tli Hoca Behçet, rah - î m etli neyzen Sadi, rahm etli Baba ] R üştü, rahm etli S a it Çelebi— bu- I ra y a geldim. Biz de zevkini çıkar- | dik Topkapı m eyhanelerinin...
Topkapı m eyhanelerini sever. - lerden birisi de İkinci Abdü'ha • m idin b aşkâtibi T ahsin (Paşa.ı n m dam adı Fuaddı. B u ra d a turşu ile ra k ı içmeği çok severdi, meş - i hur ta n b u ra c ı Osman P eh liv an ı d a daim a v a n ın d a bulundururdu.
* * *
O
za m an lar, — eskiden olduğu gibi— T opkapm ın en meş h u r m eyhanesi, (K aragözün mey hanesi) idi. Ve m eyhanenin bel- liibaglı sim aları için d e balıkçı Al tıp arm ak K arabetle, kuyum cu Mı- g ır “n e v ’i ş a h s ın a m ü n h a s ır” tip lerd e n d i. Bu iki k a f a d a r p azar * d a n başka g ündüzcülük yapm az lar, fa k a t a k şa m la rı d a m eyhane kapanm adan d ışa rı çıkm azlardı.B irisi musikiyi sever, okur, öteki dinlem eğe b ay ılırd ı. M ığırın : boğazını y ırta y ır ta şa rk ı ve ke- i riz h a v a la n okuyuşu görülecek şeydi.
Birkaç k a d e h p a r la ttık ta n son r a K arabet, M rgıra se sle n ird i:
— H aydi, ne durorsun a h p a r? U sta işi, k ıy ak b ir şa rk ın yoktur, ck u san a!..
— V ard ır, v ard ır am a, sırası gelmedi.
— S ırası gelm edi ne dem ektir zo?„ D ört k ad ek carm akcur (ra kı) d an sonram , h e r şeyin sıra sı dır. N az etm e de oku. keyiflene lim.
Bu te k lif k a rş ıs ın d a M ıgır gu ru rla n ır, bir hinıdj gibi k a b a ra ra k cevap v e rird i:
— Okurum ama, bedava olmaz. Bir şişe asor (rak ı) k ira s edecek sin. (ıs m a rlıy a c a k sın ).
— Ne lâf ettin ? B ir şişe asor mu? Sen k a ç rrd m ? A klının çivisi mi o y n a d ı? Delisin, n e sin ? C ar m akcur, çika yavrus!..
Şionısşma
(Bag ta ra fı 4 üncüde) — Nede® deli olorum. Seiı kef (K eyif) y ap a cak sın diye ben çen- ye mi (çene mi) yorayım , bu a k il d ir biç?.
— E h. m adem ki ikram sız okıı- m orsun, bir k ad ek k ira sla rim a l tık '..
— V ay c a n ın a !.. Görürüm, ge ne kıydın. İk ram ın k a d a r k u lak - larrn büyük olsun!
— Amma lâf ettin , sözleri u- z a ttın be ahbar! H ırlay a cak mı sın , a n ıra c a k m ısın , ne k ak n e m edeceksen, h ay d i e t de görelim!
— B ab an ı h ırlat!
— Hi rahm et olsun. Senin k a d a r bilmezidi babam şark ı, gazel. Hem canım, babam ı b ırak t a oku.
— Peki okuyayım am a, gönlün ne nev şarkı çekor. Köçek h avası, şa rk ı kanto, yoksam gazel m i? H angisinden isteorsu’n?
— Ne olursa olsuın. B ir şey oku da, istersen p ü fü r.p ü fü r b aşım a oku!.. M akam atla u ğ ra şm a y a lü - zum yok. A klına ne ne\^, n e cins şey gelirse onu bağ ır!..
Mıgir artık cevap vermez, bir iki kere, burnunu çekip genizini tem izledikten s o n ra yere püskür- düğü — kendi tab ird e— istirid yeyi, şıp tığ ın ın ökçesile y ayıp da ğ ıttık ta n sonra, b irk aç a ğ d a lı ş a rk ı okur, ard asın d an M ahm ut C elâlettin P aşan ın :
Mir’â tı ele a l d a bak A llahı seversen, S inen ne k a d a r olmıış o benleı-
lc müzeyyen ş a r k ıs ın a geecr. bu a r a d a bol a- henk Nuri Beyin:
Mailem bir n a z lı y a re . Sinem oldu pare, pare..
Ş ark ısın ı okum ayı unutm azdı. F ak at, b u n la rı okurken, kelim ele rin k a fa sın ı, gözünü y a ra r, p a r ç a la r y an lış, düzensiz okur, hep sine E rm eni şivesi, k a rış tırırd ı. Usulden fajafn an lam ad ığ ı için, hicazdan bir şarkı- okurken, b ir de® k a r c a ğ a r b ir şa rk ı tu ttu r u r * a r k a s ın d a n safoahiden b ir p a rç a okurdu.
B ir za m a n lar pek m eşhur o la n : Çare sazım sensitt ancak, rah met Allah aşkma Kalbimin feryadını gel dinle Allah aşkına, Çünkü ben senden kazandım. derd-i aşk-ı ey melek, Sende yok mu fcalb-i vicdan söy
le Allah aşkma. Ş a rk isin i d a m uhakkak okur du. F a k a t a r a d a tu h a flık olsun diye, son bey ti:
Sende yok mu kahve fincan pişir A llah aşkına! diye söylerdi. B u soğuk n ü k ten in e tra fta b ırak tığ ı tesiri an lam a k için gözlerini m ey h a n e n in m üşte rilerinden ayırm az, m u tta s ıl o n la rı tetk ik ederdi.
K endince ağ ır, g ü ftelerin i k i - yak bulduğu birçok ş e rk ıla ri oku- lu k ta n so n ra uçkur ve keriz h a z a la rın a b a ş la r, o z a m a n la r pek n e şh u r o la n :
Aman aman fındık Ne güzel kırdık. Ceviz içi badem Şam fıstık!
K antosuna geçer, baso, primo bir ahenkle, k endi uydurduğu g ü fte leri okum ağa b a şla rd ı:
Aman aman bızdık, Darılıp da kızdık, İkimiz de mızdık, Ceviz içi badem, Şam fıstık. *
Mıgrr okurken. K a rab et citf, bo? su b a rd a k la rın ı a lır, küçük te n e - ke ç a ta lla r la b u n la ra vurur, şı - kır, ş ık ır ç a la rd ı. A r a d a b u rn ile iki telli, çiftetelli de yap ar. Mıgı- rin k a n t o l a r ın a kıv rak a ra n a ğ m elerle iştira k ederdi. Ve en ni h ay et, ikisi k a r ş ı k a rş ıy a geçip k ıv ıra k ıv ıra göbek a ta r la r , t i t rerler. g erd an k ıra rla r, şakır şu k u r o y n arlard ı.