• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Hukukunda Mahkeme Kararlarının Kontrolü (Klasik Devir)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı Hukukunda Mahkeme Kararlarının Kontrolü (Klasik Devir)"

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARININ

KONTROLÜ

(Klasik Devir)

EKREM BU~RA EK~NC~ * G~R~~~

Bu makalede Osmanl~~ Devleti'nin kurulu~undan Tanzimat Ferman~'n~n ilan edildi~i 1839 y~l~na kadar devam eden ve hukuk tarihi bak~m~ndan kla-sik devir olarak bilinen zaman zarf~nda mahkeme kararlar~n~n kontrol usul ve te~kilat~~ incelenmeye çal~~~lm~~ur. Öncelikle belirtilmelidir ki Osmanl~~ hukuku, ~slam hukuku tatbikaundan ba~ka bir ~ey de~ildir ve bu hukukun usul ve prensipleri Osmanl~~ Devleti'nde de aynen ve hatta geli~tirilerek uygu-lanm~~t~r. Ülkemizde ~slam hukukunda oldu~u gibi, Osmanl~~ uygulamas~nda da mahkeme kararlar~n~n kontrolü ile ilgili müstakil hiç bir çal~~ma yap~l-mad~~~, ancak genel tarih ve kurumlar tarihi ile ilgili ara~t~rmalarda konuya k~saca de~inildi~i görülmektedir. Ar~iv vesikalar~~ da bu konuyu yeterince ay-d~nlauc~~ durumda de~ildir. Öyle ki, ar~ivlerdeki hükümlerde yaln~zca dava-n~n safahat~~ özetlenip tarihçesinden bahsedilmedi~i için, hükmün birinci derecede mi, yoksa istinafen mi verildi~ini anlamak imkan~~ ne yaz~k ki ço~u zaman bulunmamaktad~r. Bununla beraber yeri geldikçe gerek ~stanbul ~er-'iyye Sicilleri ve gerekse bilhassa Ba~bakanl~k Osmanl~~ Ar~ivi'ndeld vesikalar-dan olabildi~ince istifade edilmi~tir. Ayr~ca te~kilat tarihleri, siyasetnameler, adaletnâmeler, hauratlardan faydalan~lm~~, yak~n devirlerde konuyla ilgili kaleme al~nan eserlere ba~vurulmu~tur. Makalenin birinci bölümünde klasik devir Osmanl~~ adliyesi hakk~nda genel bilgiler verilmi~; ikinci bölümde ise Osmanl~~ hukukunda mahkeme kararlar~n~n kontrolü mahiyet bak~m~ndan incelenerek bu i~~ için getirilmi~~ usullerin özellikleri üzerinde durulmu~tur. Üçüncü bölümde mahkeme kararlar~n~n kontrol mercileri, son bölümde ise mahkeme kararlar~na itiraz~n etkisi anlat~lm~~ur.

Mahkeme kararlar~n~n kontrolü (bugünki ad~yla kanun yollar~) ~slam hukukunda da vard~; ancak Bat~~ hukukundaki kanun yolu usullerinden biraz

(2)

960 EKREM BU~RA EKINCI

farkl~yd~. Öncelikle bugünki ~ekliyle istinafa rastlanmamaktad~r. Çünki bir kere ~slam hukuku co~rafyas~nda Avrupa hukukundaki istinaf~~ do~uran âmillerin ba~~nda gelen feodalite yoktu. Tarihi bir gerçektir ki, Avrupa'da krallar, feodal beylerin bakuklan dâvâlara yeniden bakarak bunlar~n yarg~~ yetkisini k~rmak ve hukuku merkezile~tirmek maksad~~ ile istinaf ve temyiz müesseselerinden faydalanm~~u. Ayr~ca Bat~~ hukukundan hayli farkl~~ bir ya-p~ya sahip olan ~slam hukukunda hâkimler benzer hâdiselerde çe~itli hukuk ekollerine âit hükümleri uygulayabilirlerdi. ~ctihad ile ictihad~n bozulamaya-ca~~~ prensibi gere~i, bir mahkeme hükmünün di~erine üstünlü~ü yoktu. Ay-r~ca ~slâm hukukunda da, monar~ilerde rastland~~~~ üzere, hâkimler hüküm-dam n yarg~~ otoritesini onun ad~na kullanan vekillerdi ve aralar~nda hiyerar~i söz konusu de~ildi, bir ba~ka deyi~le bütün mahkemeler e~it statüdeydi. Di-~er yandan ister istemez hâkimlerin kendilerini tâyin eden siyasi otoritenin hiyerar~ik yap~s~n~n etkisi alt~nda kalmas~~ da bu hukuk sisteminde kanun yolu mekanizmas~n~n siyasi otoritenin yap~s~na paralel do~mas~na ve geli~-mesine sebep olmu~tur. Nitekim ~slâm hukuku ve bunun klasik devir Os-manl~~ uygulamas~nda hikimler belli yarg~~ çevrelerinde hükmetmekle görev-lendirilmi~~ ba~~ms~z birer hukuk otoritesi oldu~u ve devlet ba~kan~~ bile bun-lara belli istikamette karar vermeleri hususunda bask~~ yapamad~~~~ için hâ-kimlerden ~ikâyet ile hükme itiraz bir arada de~erlendirilmi~, bir mahkeme hükmünün hukuka ayk~nl~~~~ kanaati do~mu~sa hükmü veren hâkim kendi-sini tâyin eden devlet ba~kan~na, dolay~s~yla hükümdar divan~~ ve bir idare mahkemesi mâhiyetindeki divan-~~ mezâlime ~ikayet olunmu~, bunun netice-sinde hüküm de kontrol edilmi~tir. Dolay~s~yla hukuka ayk~r~~ hükümlerin eski Roma'daki gibi, zaten ba~tan beri bat~l oldu~u böyle bir sistemde, mah-keme kararlar~n~n kontrol edilip düzeltilmesinden çok, hakimlerin kontrol edilip gerekti~inde görevden al~nmalar~~ ve hatta cezâland~r~lmalan tercih edilmi~tir. ~slam ülkelerinde, ezcümle Osmanl~~ Devleti'nde kad~lar cemiyette sayg~n bir yeri olan, sa~lam bir hukuk bilgisiyle donanm~~~ kimselerden tayin edilerek muhtemel adaletsizliklerin önüne geçmek istenmi~tir. Halk da ço-~unlukla bunlara güvenmi~tir. Her ne kadar teorik bak~mdan ba~lay~c~~ ol-masa da fetvâ kurumu, ayr~ca mahkemelerin aleniyeti ve ~ühüdül-hâl deni-len kimselerin mahkemede haz~r bulunarak hükmü imzalamalar~, hâkimleri hukuka uygun davranmaya sevkeden ba~l~ca âmiller olmu~tur. Toplum haya-t~n~n ve hukuki ihtilaflar~n basitli~i, muhakemenin ve mahkeme kararlar~n~n da fazla çetrefil olmamas~~ sonucunu do~urmu~tur. Hükümlerdeki hukuka ayk~r~l~k, hukuk normunun yanl~~~ uygulanmas~ndan de~il, hâkimlerin zaman

(3)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARININ KONTROLÜ 961 zaman hukuka ayk~r~~ davranmalar~ndan (rü~vet alma, taraf tutma, dâvâya bakmama gibi) do~mu~tur. Bütün bunlar, kanun yollar~n~n bilhassa istinaf kurumunun bugünki anlam~yla geli~mesine elvermemi~tir. Bununla beraber modern müellifler, ~slâm hukukunun günümüzdeki haliyle istinafa elveri~li oldu~u görü~ündedirler. ~slam hukukunda istinaf vard~, ancak devlet ba~ka-n~n~n izniyle tatbik edilebilirdi. Böylece bu iki görü~ün aras~~ uzla~urflabilir.

~slâm hukuku ve bunun klasik dönem Osmanl~~ uygulamas~ nda, hukuka ayk~r~~ mahkeme kararlar~n~n kontrolü için kendisine has bir tak~m yollar ka-bul edilmi~ti. Öncelikle hatil~~ verilmi~~ bir mahkeme hükmünü, o hükmü ve-ren hakim bizzat veya talep üzerine düzeltebilirdi. Hâkimin buna yana~ma-mas~~ veya bunun mümkün olmayana~ma-mas~~ durumunda, o hüküm bir ba~ka hâ-kime götürülerek hukuka ayk~r~~ oldu~u ortaya ç~karsa yeniden o dâvâya bak~-labilirdi. Nihayet devlet ba~kan~~ (halife, hükümdar) ve vâlilerin divan-~~ me-zâlim ad~yla kurduklar~~ yarg~~ mercileri de halk~n bu yoldaki ~ikayetlerini in-celeyip karara ba~lard~. Görülüyor ki hükümdar, di~er klasik hukuk sistem-lerinin hepsinde oldu~u gibi hâkimleri ve kararlar~n~~ kontrol ve gerekti-~inde bozma yetkisini elinde tutmu~tur. Ayr~ca ~slâm hukukunda devlet ba~-kan~~ (hükümdar), sahip oldu~u yarg~~ otoritesini kullanmak üzere genellikle kâdlyül-kudât (Osmanl~larda kazasker) veya nâdiren vâliyi vekil eder, bunlar da kad~lar' tâyin ederdi. Ayr~ca kad~lar da dâvâlarm çoklu~u, yarg~~ çevresinin uzakl~~~~ gibi durumlarda nâib görevlendirebilirdi. Bu ki~iler s~rayla birbirle-rinin nâibi, yani vekiliydiler ve her birisi nâibini ve dolay~s~yla kararlar~n~~ kontrol ve gerekti~inde bozma hakk~na sahipti. ~~te bu, ~slam hukukunda ve bunun klasik dönem Osmanl~~ uygulamas~nda kanun yollar~n~n esaslar~ndan birini olu~turur. Bununla birlikte bu durum, hakimlerin ba~~ms~zl~~~~ prensi-bine gölge dü~ürmemi~tir. Mülki âmirler hiçbir zaman hakimlerin âmiri ko-numunda de~ildi. Çünki hakimler do~rudan kendisini tâyin eden ve devle-tin yasama, yürütme ve yarg~~ fonksiyonunu elinde tutan makama, yani devlet ba~kan~na (hükümdara) ba~hyd~. Kald~~ ki devlet ba~kan~~ bile gerekçe gös-termeksizin hâkimlere verdikleri hükümleri de~i~tirmeleri veya kendi arzu-lar~~ yönünde hüküm vermeleri hususunda emretme hakk~n~~ hâiz bulunmu-yordu.

Mahkeme karar~ndaki hukuka ayk~r~l~klar, hukuk normunun yanl~~~ tat-biki, hâkimin hükmederken ihtisas~~ d~~~na ç~kmas~, hüküm sebeplerindeki hatâlar ve hâkimin töhmet alt~nda davranmas~~ ~eklinde tezahür ederdi. Kendisine ba~vurulan makam hükmün hukuka ayk~r~~ oldu~u kanaatine va- Belleten C. LXV, 61

(4)

962 EKREM BU~FtA EK~NC~~

nrsa bunun -eski Roma'dalci gibi- ba~tan itibaren bat~l oldu~unu tesbit ede-rek yeniden davaya bak~p sonuçland~r~r yahud duruma göre hükmü veren veya bir ba~ka mahkemeye havale ederdi. Buna istinaf denirdi, bir ba~ka de-yi~le istinaf temyizden sonrayd~. Usulüne uygun olarak görülüp çözülmü~~ bir davan~n tekrar görülmesi ancak devlet ba~kan~n~n maslahat~~ gözeterek vere-ce~i izinle olurdu, bunun neticesinde verilen hüküm hukuka uygun ise tas-dik edilirdi. Hükme itiraz prensip itibariyle infaz~~ durdurmamaktayd~. Ancak a~~r ceza davalannda resen ve resmen temyize benzer bir durum sözkonusu oldu~undan infaz tehir edilirdi. itiraz yerinde görüldü~ü takdirde gerekirse devlet hazinesinden tazminde bulunulur, bilahare ilgililere rilcu edilirdi.

I. KLAS~K DEV~RDE OSMANLI ADL~YES~~

Daha önce de söylendi~i gibi, Osmanl~~ Devleti'nde, adli te~kilat ve usul-lerin ~slam hukukuna göre düzenlendi~ine ~üphe yoktur. ~u kadar ki Os-manl~larda bu te~kilat ve usuller geli~tirilmi~~ ve kendine has baz~~ yeni kurum-lar olu~turulmu~tur'.

Osmanl~~ hukukunda yarg~~ otoritesi padi~ahta olup, padi~ah bu yetkisini kad~lar arac~l~~~yla kullanmaktayd~. Dolay~s~yla padi~ah~n yarg~~ yetkisini kad~ -lara devrinin vekalet akdi çerçevesinde cereyan etti~i Osmanl~~ hukukunda, müvekkil (padi~ah), her zaman vekilinin (kad~'n~n) hüküm ve tasarruflar~m kontrol ve gerekti~inde iptal etme; gerekirse bizzat yeniden yarg~lama yapma veya bir ba~kas~n~~ bu i~le görevlendirme yetkisini teorik olarak haizdir. Os-manl~~ Devleti'nde de ilk olarak Osman Gazi taraf~ndan kad~lar tayin edilmi~; Sultan I. Murad zaman~nda da önceki ~slam devlederindeki kadiyü'l-kudath-~~ n benzeri kazaskerlik kurumu ihdas edilmi~, kad~ lar~n tayini art~ k bu ma-kam~n teklifiyle olmu~tur. Daha sonra bu makam Rumeli ve Anadolu kazas-kerli~i olmak üzere ikiye ayr~lm~~ur. Bunlar Osmanl~~ Devleti'nde ilmiye sm~fi ad~~ verilen ve kaza, fetva ve tedris (ö~retim) i~leriyle u~ra~an s~n~fin ba~~; ay-r~ca kad~lar~n zati i~leri ve haklar~yla ilgilenmekle görevliydiler. Osmanl~~ ül-kesi kaza ad~n~~ ta~~yan yarg~~ çevrelerine taksim edilmi~ti. Bunlar~n her birine medreselerin yüksek s~ n~flanndan mezun olmu~~ üstün ahlak ve ilmi ehliyet sahibi kimselerden iki y~ll~~~na kad~lar tayin edilirdi. Mekke, Medine gibi mütena yerlerde bu süre bir y~ld~. (Günümüzde noterlikte oldu~u gibi) s~ - Konuyla ilgili etraf~~ bilgi için bkz. ~smail Sem'i: Usul-i Muhakemenin Tarihçesi, ~st. 1324; ~smail Hakk~~ Uzunçar~~h: Osmanl~~ Devletinde ilmiye Te~kilat~ , 3.b, Ar~k. 1988, 83 vd; Halil ~nal-c~k: "Mahkeme", ~slam Ansiklopedisi (~A), VII/149; Yusuf Halaço~lu: Osmanhlarda Devlet Te~-kilat~~ ve Sosyal Yap~ , Ank. 1991, 109 vd; ilber Onayl~: "Osmanh Kad~n", Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C:XXX, S: 1-4, 1975, 117-128; M. Akif Ayd~n: Türk Hukuk Tarihi, 2.b, tat. 1996, 87 vd.

(5)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARININ KONTROLÜ 963 rada bekleyen herkesin göreve tayin edilebilmesi ve kad~ lar~n gittikleri yer-lerde halkla içli-d~~l~~ olmalar~na yol açmamak maksad~yla tesbit edilen bu bir veya iki y~ll~k süre sonunda kad~lar merkeze gelerek yeni bir göreve atanma-lar~m beklerlerdi. Bu bekleme süresinde de nazari bilgilerini geli~tirebilir, böylece teori ile prati~i birarada yürütme imkan~~ bulabilirlerdi. Kad~lar ön-celeri kazaskerin arz~~ ile padi~ah taraf~ndan tayin edilirken, Fatih Sultan Mehmed devrinden itibaren kazaskerin teklifi üzerine veziriazamca tayin edilmeye ba~lanm~~t~ r. Baz~~ büyük kad~l~klara (mevleviyyet), XVI. as~rdan sonra giderek kazaskerli~in önüne geçerek ilmiye s~ n~f~mn ba~~~ durumuna gelen ~eyhülislaml~k makam~n~n teklifi üzerine veziriazam tâyinde bulun-mu~tur2.

~~leri yo~un olan yerlerde kad~ lar kendilerine kad~ l~ k vas~flar~ n~~ haiz kimselerden vekiller seçebilirlerdi. Bunlara nâib denirdi. Kimi zaman uzak yerlere tayin edilen kad~lar görev yerlerine gitmeyerek merkezde kal~r ve yer-lerine nâib tayin ederlerdi. Önceleri kad~lar~n muayyen maa~lar~~ yoktu, ön-celeri vak~f gelirleriyle ve bilahare de mahkeme gelirleriyle geçinirler, yanla-r~ndaki nâib, kâtip, muhz~r ve mübâ~ir gibi görevlilerin maa~lar~n~~ da kendi-leri kar~~larlard~. Kad~lar, dava görmenin yan~s~ra, bulunduklar~~ yerin idare, maliye ve belediye i~lerine de bakarlard~~ O devirde muayyen mahkeme bina-lar~~ yoktu. Kad~lar ya evlerinde veya camilerde dava dinlerlerdi. Hatta bazen yolda giderken bile kad~ya ba~vurup dâvas~m arzedenler olur, hemen ayak üzeri dava görülüp karar verilirdi. Kad~lar birbirlerinden rütbe ve gelir ba-k~m~ndan ayr~l~rlard~. Bunun d~~~nda aralar~ nda bir hiyerar~i söz konusu de-~ildi. Mahalli idareci ve mülki âmirlerin de kad~ lar üzerinde denetim yetkisi bulunmuyordu. Kad~lar merkezden tayin edilir ve do~rudan merkezle ya-z~~malar~n~~ yürütürdü. Mahkemelerde, fik~h kitaplarmda kodifiye edilmi~~ ~s-lam hukuku uygulan~ r ve verilen hükümler derhal kolluk görevlileri (merkezde çavu~ba~~, ta~rada suba~~~ vs.) taraf~ndan yerine getirilirdi. Verilen karara itiraz~~ olan bunu ba~~ehirdeki Divan-~~ Hümâyun'a götürebilirdi. Di-van hükmü inceler, hukuka ayk~r~l~k görürse davay~~ yeniden görülmek üzere ya hükmü veren veya ba~ka bir mahkemeye gönderir, yahud da davaya bizzat kendisi bakarak neticelendirirdi. Divan'~n karar~na kar~~~ da herkesin padi-saha ba~vurma hakk~~ vard~.

Bu devirde Osmanl~~ Devleti'nde her kazâ çevresinde bulunan ve kad~ la-r~n ba~kanl~k etti~i ~er'iyye mahkemeleri d~~~nda merkezde bulunan Divan-~~ Hümâyun, veziriazam divanlar~~ ile kazaskerlerin, ayr~ca esnaf üzerinde lonca 2 Kad~l~k mesle~inin korunmas~~ için müvellâ ve kad~~ tâyinlerine sadrlar (kazaskerler) ile izinli vezirlerden ba~kas~n~n kar~~mamas~~ hususunda belge. Ba~bakanl~k Osmanl~~ Ar~ivi (BOA) Cevdet-Adliye, no: 6116, tarih: 3 Ca (Cemâzilevvel) 1189 (2.VIII.1775).

(6)

964 EKREM BU~RA EIL~NC~~

ve benzeri meslek te~ekkülleri ile muhtesiblerin, mali konularda defterdarla-r~n, askerler üzerinde yeniçeri a~as~~ ve kaptan-~~ deryalann, tarikat mensup-lar~~ üzerinde ~eyhlerinin, Hz. Peygamber soyundan gelenler üzerinde naki-büle~raflann, öte yandan ta~ralarda -bilhassa t~mar ve araziyle ilgili konu-larda- beylerbeyi ve sancakbeyleri divanlar~ n~n da bir tak~m yarg~~ yetkileri vard~.

II. M:kl-I~YET BAKIMINDAN MAHKEME KARARLARININ KONTROLÜ

Yukar~da da geçti~i üzere, zaten Avrupa'da can feodalite usulüne ya-banc~~ olan Osmanl~~ Devletinde mahkeme kararlar~na kar~~~ itiraz mekaniz-mas~, bilhassa istinaf, otoritenin merkezile~mesi için gerekli görülmemi~tir. (Çünki önemli say~lan davalar icab~nda merkezdeki mahkemelerde görüle-bilmekteydi, hatta denilebilir ki, bu mahkemelerin i~~ yükü oldukça fazlayd~. Devletin yarg~~ fonksiyonu ço~u zaman neredeyse bizzat merkezdeki mahke-meler taraf~ndan yerine getirilmekteydi. Mahalli mahkemahke-meler, -a~a~~da aç~k-lanacak"' üzere- çe~itli sebeplerle bilhassa ceza davalar~nda ço~u zaman da-vay~~ merkeze havale eder, kendisi de daha çok nizam~~ yarg~~ ile u~ra~~r, bir ba~ka deyi~le noter fonksiyonuyla yetinirdi. Dolay~s~yla üst kontrolü yapacak olan yarg~~ mercii, zaten birinci ve son derecede dava dinleyip karar vermi~~ oluyordu.)

Osmanl~~ Devletinde de kad~lar muhakeme bak~m~ndan birbirleriyle e~it statüde olup aralar~nda hiyerar~i sözkonusu de~ildi. Ancak aralar~ nda rütbe, maa~, mans~p balumlanndan farkl~l~k vard~ 3. Bununla beraber ~slam huku-kunun önceki tatbikatm~ n aksine Osmanl~~ Devleti'nde bir adli hiyerar~inin varl~~~~ fikrini savunan yazarlar da vard~r. Bunlara göre adli hiyerar~inin var-l~~~, Abbasilerde oldu~u gibi Osmanl~larda da zay~f da olsa kanun yolu me-kanizmas~na rastlanmas~ na imkan vermi~tir4. Nitekim bu görü~te olan müel-lifler üst dereceli kad~l~klann (mevleviyyet) di~er kad~~ hükümlerine kar~~~ gi-dilebilecek temyiz ve istinaf mahkemeleri oldu~unu söylemi~lerse de5 bunu

3 ~nalc~k, Mahkeme, 150; Mustafa Akda~: Türkiye'nin iktisadi ve ktimai Tarihi, ~st. 1974, 1/402.

4 Martin Shapiro: "Islam and Appeal", California Law Review, Vol: 68, 1980, 373, 381. 5 J. H. A. Ubicini: Türkiye 1850, Trc: C. Karaagaçh, tat. tsz, 1/69; Ubicini: 1855'de Türkiye, Trc: k Düz, ~st. 1977, 1/24; Albert Howe Lybyer: Kanuni Sultan Süleyman Devrinde Osmanl~~ Imparatorlu~u'nun Yönetimi, Trc: Seçkin C~lizoglu, ist. 1987, 206. Bu yazarlann sözü geçen dü-~ünceye varmalar~ n~ n sebebi ~udur ki, bir kad~~ hükmü eyilet divan~na götürüldügünde, bunun hukuka ayk~r~~ oldu~u ortaya ç~karsa ve gerekli görülürse bu divanda haz~r bulunan ve toprak kad~s~~ denilen belde kad~s~~ o davaya tekrar bakabilmekteydi. Burada eyalet divan~~ Divan-~~

küçük bir örne~i gibi görev yapmaktayd~ . Belde kad~s~~ ise hükmü veren kad~'n~n amiri veya üst mercii mevkiinde de~ildir. Bunun davaya bakmas~ , eyalet divan~ n~n

(7)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARININ KONTROLÜ 965 kabul etmek pek mümkün de~ildir. Çünki Osmanl~~ Devleti'nde kad~ lar e~it statüdeydiler, aralar~ndaki farkl~l~k k~dem, mans~b ve maa~~ bak~m~ndand~. Böyle olunca Osmanl~~ Devletinde padi~ah emri ve izni bulunmaks~z~n, bir kad~~ hükmünün hukuka ayk~r~~ oldu~u gerekçesiyle bir ba~ka kad~~ önüne gö-türülmesine prensip olarak imkan yoktu. Bununla beraber M~s~r'da bu usul 1786 y~l~ nda ola~anüstü yetkilerle ve âsâyi~i sa~lama göreviyle bölgeye gön-derilmi~~ olan Kaptan-~~ Deryâ Cezâyirli Hasan Pa~a taraf~ndan ç~kar~lan bir emirnâmeyle kald~r~l~ncaya kadar tatbik edilmi~tir, M~s~r'da, Frans~z i~gâli s~-ralar~nda kazasker divan~, mahkeme kararlar~~ için bir kontrol mercii olmu~-tu.

Öte yandan Osmanl~~ Devletinde yarg~~ yetkisi mekân ile de kay~tland~ -~~ ndan, bir ba~ka deyi~le kad~ lar ancak tayin edildikleri yarg-~~ çevresindeki

(bu mahalle de kaza denilmektedir) ki~ilerin dâvâlar~m görebileceklerinden, ba~ka bir yarg~~ çevresine âit dâvây~~ -kendili~inden veya taraflar~n talebi üze-rine- görmeye bu bak~mdan mezun de~ildiler7. Bu sebeple Osmanl~~ huku-kunda istinaf~n geli~memesini, kad~lar~n hükümlerinin yaz~l~~ bulunmamas~, bunun için de o hükümden tatmin olmayan kimsenin bu hükmü yok farze-derek bir ba~ka kad~ya gidip hüküm ç~kartabilmesi imkan~ na ba~lamak do~ru de~ildir. Kald~~ ki mahkeme kararlar~~ titizlikle kaydedilirdi. Bu sebeple bir mahkeme taraf~ndan usulüne uygun bak~l~p neticelendirilen bir dâvâ hakk~nda kaz~yye-i muhkeme (kesin hüküm) meydana gelirdi. Aruk bu dâvâ ayn~~ veya ba~ka bir mahkemeye götürülemezdi. Bunun istisnâs~~ merkezdeki Divan-~~ Hümayun'dur. Divan, zaten e~it derecede ola~an bir mahkeme de~il; bir üst yarg~~ merciiydi. Her çe~it dâvâya bakmak hususunda padi~ah taraf~n-dan genel izinli kabul edilirdi.

~er'i hukukta, kad~ lar~ n nâib görevlendirmelerine izin verilmi~tir. Os-manl~~ Devletinde de böyleydi. Ancak bunlardan Anadolu ve Rumeli'ndeki-lerin kazasker taraf~ndan tasdiki gerekirdi. Istanbul'daki kad~lar~n nâib tayin-leri ise ~stanbul kad~s~~ taraf~ndan tasdik olunurdu8. Kad~ lar, kazaskerin, do-lay~s~yla padi~ah~n nâibiydiler. Merkezde oturan kazaskerler ta~rada kazâ gö- (beylerbeyinin=vilinin) emir ve tensibiyledir, nitekim ~slam hukukunda istinaf ancak veliyyil-lemrin (vali, sultan) emriyle, izniyle mümkündür.

8. H . A. R. Gibb Sc Harold Bowen: Islamic Society and the West, Vol: I, Part II, Oxford Uni-versity Press London 1969, 132. Farkl~~ mezheplerden insanlar~n ya~ad~~~~ M~s~r'~n durumu özel-dir. Daha sonra da aç~klanaca~~~ üzere, burada dört mezhepten kad~lar görev yapar, verdikleri kararlar kadiyülkudat da denen Hanefi mezhebindeki M~s~r kad~s~ na belli aral~klarla bildirilirdi. Mahkeme kararlanna itiraz ise Divan-~~ Hilmâyun'un örne~ini te~kil eden Divan-~~ Ali'de yap~l~rd~. Ahmed Akgündüz: Osmanl~~ Kan unnimeleri. ~st. 1993, VI/68, 177 vd.; Gibb & Bowen, 129.

7 ~nalc~k, Mahkeme, 149.

8 Gibb & Bowen, 124; Robert Mantran: 17. Yüzy~l~n ~kinci Yar~s~nda ~stanbul, Trc: M. A. K~-l~çbay- Enver Özcan, Ank. 1990, I/134135.

(8)

966 EKREM BU~RA EKINCI

revini yerine getirmek üzere vekiller tayin ederdi. Nitekim nâib sözü de vekil mânâs~na gelmektedir. Kazasker de padi~ah~n nâibi mevkiindedir9. Bununla beraber genellikle kazâlarda adli i~leri gören hâkimlere kad~~ denildi~i için ancak bunlar~n vekillerine nâib ad~~ verilmi~tir. Osmanl~~ Devleti'nde klasik devirde o beldenin yerlilerinden nâib tâyini yasakt~; ancak Tanzimat'~n ba~-lar~nda 1838 tarihli Tarik-i ~lmiyye'ye Dâir Cezâ Kanunnâmesi ile bu yasak kald~r~lm~~t~r 1°. ~ster kazaya mezun bulunsun, isterse bulunmas~n, ~slâm hu-kukundaki vekalet akdi çerçevesinde tayin edilen nâibler, müvekkil vekilini kontrole yetkili oldu~u gibi, kendilerini tayin eden makam~n kontrolü alt~n-dayd~larn. Verdikleri her çe~it adli hükmü, ba~l~~ bulunduklar~~ kad~lara ruz ~eklinde arzederlerdi. Bu da, kad~lar bu ma'ruzlar~~ tedkik ve tasdik ettik-ten sonra hükümlerin infaz olundu~unu akla getirmektedir". Ancak muh-temeldir ki, ~stanbul gibi her biri müstakil mahkeme hâlini alm~~~ bir çok nâ-

9 M. Zeki Pakal~n: Osmanl~~ Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü~ü, ~st. 1983,11/644. Vâlua nâib sözü n-v-b kökünden türemi~tir. Nevbet, ayn~~ zamanda bir i~i nöbetle~e yapmak, nöbet bek-lemek mânâs~na gelir. Nâiblerin de yarg~~ i~ini nöbetle~e yerine getirdiklerinden bu ismi ald~k-lar~~ dü~ünülebilir.

lo Aydo~an Demir: "Osmanl~~ Devleti'nde Naiplik", Tarih ve Toplum, S: 132, Aral~k 1994, 51-52. Yerliden nâib tâyini memnu oldu~u halde ~arkikarahisar'~n Baylamh kasabas~na as~l me-mur olan kad~~ gitmeyip yeniden nâib tâyin etti~i için kasaba ahâlisinden kazaskere emir veril-mesi hakk~nda istidâ. BOA Cevdet-Adliye, no: 4439, tarih: 24 Ca (Cemâzilevvel) 1195 (18.V.1781); Koniçe nâhiyesine yerli Çuhac~o~lu Ahmed Efendi'nin tâyin edildi~i ve bunun zâ-lim ve ~e~i oldu~undan bahisle Saraybosna kad~s~na emir yaz~lmas~~ için ahâliden arz~hal. BOA Cevdet-Adliye, no: 2295, tarih: 20 Z (Zilhicce) 1195 (1781).

11 ~lber Ortayl~: "Osmanl~~ Kad~s~n~n Ta~ra Yönetimindeki Rolü Üzerine", Amme idaresi Dergisi,C: 9, S: 1, Y: 1976, s: 98. Istanbul'da 1599 y~l~nda Eminönü'ndeki Yeni Câmi in~â edilir-ken etrafda bulunan bir kilise ve havra, bedeli ödenip sat~n al~nd~ktan sonra plulm~~u. Rumlar buna kar~~l~k olmak üzere bir kilise yap~lmas~~ için Mahmud Pa~a nâibinden hüküm de ald~lar ve kiliseyi in~â ettiler. S~ra Yahudilere gelince i~~ ortaya ç~kt~. Mahmud Pa~a mahkemesi nâibinin hükmü ~stanbul kad~s~nca inizalanmad~~~~ için zaten geçerli say~lmad~. ~stanbul kad~s~~ Es'ad Efendi nâibi huzuruna ça~~np azarlad~~ ve azletti. Rumlar~n hukuka aylun olarak yapt~rd~klan ki-lise de y~kur~ld~. Câ~lai'in in~as~~ s~ras~nda etrafdaki arsalann sat~n al~nmas~nda usulsüzliik yapan bina emini de görevinden al~nd~. Ahmet Refik: Kafes ve Ferace Devrinde ~stanbul, ~st. 1998, 115-116.

i2 Abdülaziz Bay~nd~r: ~slam Muhakeme Hukuku-Osmanl~~ Devri Uygulamas~ , ~st. 1986, 18, 90. "Ma'rC~z: ....lcatl-i mezbürun mu'cib-i k~sas olma~la mücebiyle zevce-i mezbüre kebire olub haml-i mezkûrun validesi olma~la talebiyle ve ehan-~~ mezküran dahi bi'l-velaye talebleriyle katil mezbûr ~smail Be~e'ye k~sasen kaved iktiza eyledi~i sekiz gün mukaddem Mahkeme-i Bab'da zabt ve tescil olunmu~dur. Ferman-~~ aillerine imtisâlen huzur-~~ âillerine i'lam olunur. FT 16 Zil-hicce 1160 (1747)" ~stanbul ~er'iyye Sicilleri, ~stanbul Bâb Mahkemesi, 2/192/78. "....mezbür sipahi el-Hacc Mustafa 'ya mezbür Ahmed A~a 'n~n talebiyle ~er'an hadd-i Icazf olan seksen de~e-ne~in darb~~ laz~m geldi~i huzur-~~ Jilenne ilan~~ olundu. Fi 24 Rebiülevvel 1180 (1766)". ~stan-bul ~er'iyye Sicilleri, ~stan~stan-bul Mahkemesi, 1/25/142. Nâiblerin tuttuklar~~ za~tlar~n sonu hep bu kli~e ifadelerle biter: "Ferman-~~ lflerine imtisalen huzur-~~ âlilerine i'lam olunur." veya "...hususunda emr ü ferman hazret-i men lehül-emrindir".

(9)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARININ KONTROLÜ 967

iblikten müte~ekkil kaz â çevrelerinde, bu tedkik ve tasdik i~i ço~u zaman formaliteden ibâ~et kalm~~t~r. Eldeki vesikalardan da anla~~ld~~~na göre, Os-manl~~ nâibleri daha ziyade bir çe~it müstant~k (sorgu hâkimi) olarak çal~~-m~~lard~r. Öyle ki kimi zaman dâvâ ile ilgili ke~f ve tahkikatta bulunup bunu rapor haline getirmi~ler; kimi zaman taraflar aras~nda sulh temin etmi~ler; kimi zaman da ceza dâvâlanyla ilgili olarak ilk soru~turmalar~~ yapm~~, taraf ve ~âhidleri dinlemi~, delilleri de~erlendirerek kanaatlerini kad~ya bildirmi~ler-din Bütün bunlar ma'ruzlarda yer alm~~t~r. Dolay~s~yla da kad~lar~n, nâibler için bir üst kontrol mercii olma durumu teoride kalm~~t~r.

Osmanl~~ kad~lan, ilk as~rlarda, Abbasi ve Selçukilerde oldu~u gibi, hep Hanefi mezhebindeki hukukçulardan tayin olunmu~tur. Bunlar da dolay~-s~yla mezheplerine uygun kararlar vermi~, ancak zaman zaman ihtiyaç ol-dukça Sâfil mezhebinde nâibler de tayin edilmi~tir". XVI. as~rdan itibaren yarg~~ birli~ini temin endi~esiyle, kad~lar~n mutlak olarak Hanefi mezhebine göre hültmetmeleri emredilmi~tir. Baz~~ müellifier kad~lar~n taraflar~n istedik-leri mezhebe göre hültmettikistedik-lerini yazm~~lard~r". Ancak kanunnâme ve kad~~ beratlar~ndaki bilgiler bunu do~rulamamaktad~ r". Hatta kad~lar Hanefi

13 inalak, Mahkeme, 151; Ayd~n, 99.

14 ~nalc~k, Mahkeme, 151; Co~kun üçok: "islam Hukukunun Temel Kurallanndan ~çti-

hada içtihat Nakzedihnez", ~mran liktem'e Arma~an, Ankara Hukuk Fakültesi, Y: 1970, s: 45; ilber Ortayh: "Osmanl~~ ~ehirlerinde Mahkeme", Bülent Nuri Esen Armagan~, Ankara Hukuk Fakültesi, Y: 1977, s: 245-264.

15 Uzunçar~~h, ~lmiye Te~kilat~, 86,113. Büyük Osmanl~~ hukukç~~su Ebussuud Efendi'nin ~u

fetvâs~~ dikkat çekicidir: "Zevci nibedid olan Hind nafakaya aczi ol~cak te~effu' edip ~âfii kad~n tefik edip zevc-i âhara varsa, ba'dehu Zeyd gelse zevcesin geri alabilir mi? Elcevap: Alamaz. Ahmed, Cevab-~~ Ahar: Te~effu. hususu Diya-r-~~ Rumda câri olmaya deyu men'-i sultani vâld' ol-mu~tur. Ebüssu'ud." M. Ertu~rul Düzda~: ~eyhülislam Ebussuud Efendi'nin Fetvâlan, 2.b, ~st. 1983, 44; Akgündüz, IV/40. " ~ehrizor beglerbegisine ve Hark ü Diiveyn kad~s~na hükm ki: Sen ki kad~s~n, mektub gönderüb senden akdem gelen kudât çendan icrâ-y~~ ~er'-i ~erife kadir olma - yub elcseriyâ mollalan kendii ba~lar~na mes.âlih görürler imi~. Hâlâ bu dâilerine sadaka olmagla vilâyet-i mezbürede sancakbegi olanlar ~er'-i ~erife mutrün olub lâlcin Molla Sâlih nâna kimesne gice ile Icathyye dinleyüb ve kendi ba~~na nikah içün icâzet virüb enkiha miibâ~ereti senünk olmas~~ berat-i hiimâyunda mukayyed iken inâd idüb Molla Sinlye ve Molla Hiiseyn Ali ve Molla Ibrahim ve baz~~ fakihler kendi: ba~lar~na kadâyâ dinley~lb her vechile mahsul-i kazaya kendüler mutasarnf olub ve baz~lar bilâ-hülcm-i hiimâyun midir olub ve baz~lar dahi nâib nasbo-lunmam~~~ iken kendii ba~lar~na kad~hk idüb eimme-i Han efiyye hilâfina hiikm idüb kudât

oldukda Molla Silih ve gayri sicillâtlan kan~clurduldar~n bildürdügiin eclden buyurdum ki: hükm-i ~erifiim var~cak umf~r-~~ enkiha ve sâir kadâyâ-y~~ ~er'iyyeye berat-i ~erifiimle kazâya muta-sarnf olmayanlan Ican~durmayub vilayet kad~lanna gördün'. b ol bâbcla ~er'-i ~erife ve emr-i mü-nife mugâyir kimesneyi dahl ü tearruz itdürmeyesiz, eskmeyenleri sekidiib men 'le memnu' ol-mayanlar] ismleri ile yazub bildüresiz. 26 Rebiülewel 972 (1564)" BOA Milhimme Defteri (MD) 6/328.

(10)

968 EKREM BU~RA EK1NC~~

mezhebindeki zay~f görü~lerle dahi hükmedemezler16, ancak bazen Hanefi mezhebindeki görü~lerden birisiyle hülunet~nekle görevlendirilebilirlerdi17. Kad~lar, emrolunduklar~~ üzere Hanefi mezhebinin en sahih görü~leri yerine ba~ka mezheblere göre hüküm verdikleri takdirde bunlar geçerli olmazd~~ 18.

Bununla beraber Diyâr-~~ Kim (Anadolu ve Rumeli) d~~~ndaki bölgelerde halk~n ba~ka mezheplere mensup bulundu~u bilhassa Mekke, Medine, Kudüs, Ba~dad, Haleb, Kâhire gibi ~ehirlerde di~er mezheplerden nâibler tayin edilmi~, bunlar Hanefi ba~kad~sm~n emri alt~nda ancak kendi mezhep-lerine göre hüküm vermi~lerdir°9. Böyle nâiblerin bulunmamas~~ halinde ta-raflar kendi mezheplerinden (ayr~~ mezheptelerse dâvâl~n~n mezhebinde) bir müftüyü, yoksa herhangi bir hukukçuyu hakem seçerler, veya kad~~ böyle bir kimseyi o dâvâ için vekil (nâib) tâyin eder, bunun hükmünü Hanefi kad~s~~ tasdik ederdi20.

M~s~ r'da Memlüklerin ilk zaman~ nda genellikle Sâfi'i mezhebinden tek bir kad~~ bulunmaktayd~. Sultan Baybars'~n saltanat~~ esnas~ nda 1265 y~l~ndan itibaren dört Sünni mezhepten kad~lar tayin edilmi~tir''. Osmanl~~ fethinden sonra buraya merkezden gönderilen M~s~r kad~lar~~ Hanefi mezhebindendi. Ancak M~s~ r vilâyetine ba~l~~ kazâlar~ n, bu arada Hicaz'dakilerin hemen hep-sine burada ya~ayanlar~n durumu gözönüne al~narak dört mezhepten nâib-ler ve müftünâib-ler tayin edilmi~tir. Herkes tabi bulundu~u mezhebin nâibine giderek hüküm ç~kartur~r; taraflar farkl~~ mezheplerdeyse dâvâl~ n~n mezhebi esas al~n~rd~ . Bunlar~ n verdikleri kararlar da M~s~ r kad~s~mn ba~~nda bulun-du~u Mahkeme-i KübrXya belli aral~ klarla !-)ildirilirdi22. M~s~ r valisi Kavalal~~

16 "Mesele: Esahh-~~ akval ile amel eyliyesin deyu berannda mukayyed olan kad~~ kavl-i zaif ile amel eylese hükmü nafiz olur mu? Elcevab: Gayet zaif ol~cak olmaz. Ebussuud." Akgündüz, IV/50.

17 "Mesele: Zeyd mecnun olmakla hakim, zevcesi Hindi ~er'an tefrika kadir olur mu? El-cevab: Hakim ~mam Muhammed kavliyle amele memur ise olur ve illi olmaz." Akgündüz, IV/ 39. " ~stanbul kad~s~na ham ki. ~mam Ebl Ynsuf kavli üzerine mezkür evün vakfiyyetini kabul

idüb vakflyyetine hülunolunmas~n emridtib buyurdum ki: zikrolunan evi vakfiyyete hfilunida

~nin-ba'd dahi istima' eylemeyesin. 22 Rebiillalur 972 (1564)". BOA MD 6/492.

ts Ne~et Ça~atay: "~slâm Hukukunun Anahatlar~~ ve Osmanl~lar~n Bunun Baz~~ Kurallar~n~~ De~i~ik Uygulamalar~", Belleten, C: LI, Y: 1988, s: 629.

19 Ebulula Mardin: "Kad~", ~A, VI/43; Gibb & Bowen, 123; Carlo Nallino: "~slâm Hukuku". Trc: k Erginay, Ankara Hukuk Fakültesi Dergisi, Y: 1954, S: XI, 3:1-2, 551; Ayd~n, 101. Kr~: Subhi Mahmasani: el-Evda 'u 't-Te~riiyye fi 1-Dii veli 1-Arabiyye, 2.b, Beyrut 1963, 162-163.

2° Akgündüz, 1/69.

21 P. M. Holt: "Memlük Sultanl~~~nda Devlet Yap~s~", Belleten, C: LII, S: 202, Nisan 1988, s: 245; Mahmasani, 162, 232.

22 Mekke kad~s~na hitaben yaz~lan bir hükii~nde Maliki. ~afil ve Hanbeli mahkemelerinde görülen davalann kaydedildi~i sicillerin, üç ayda bir Hanefi kad~s~n~n ba~kanl~~~ndaki Mah-keme-i Kilbra'ya gönderilmesi, ayr~ca mü~kil ve önemli davalarda Hanefi kad~s~yla mü~avere

(11)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARIN1N KONTROLÜ 969 Mehmed Ali Pa~a, 1 805 y~l~nda ülkede tamamen Hanefi mezhebini hakim lulm~~~ ve yukar~daki usul terkedilmi~ti".

Kad~lar~~ tâyin eden hükümdar, tabiatiyle ayn~~ zamanda bunlar~~ tefti~~ etmeye de yetkiliydi 24. Bilhassa köylülerin, mülki âmirler ve bölgede e~kiya-l~k, harâmilik yapan zâlimler hakk~nda eyalet ve sancak kad~lar~na ve Divan-~~ Hümâyun'a yapt~klar~~ ~ikâyetleri toprak kad~lar] ara~ur~r, gerekirse dâvâ dinleyip çözümlerdi25. Bir de mehâyi ~nüfetti~leri vard~~ ki bunlar merkezden edilmesi emrolunmaktad~r. 12 Safer 973 (8.IX.1565) BOA MD, 5/211. Ayr~ca örnek olarak elde, Bursa ve çok say~da ~affinin ya~ad~~~~ Haleb kad~s~n~n ~af~l mezhebindeki nâibinin kendi mez-hebine göre bir tefik karar~~ verdi~ine dair XV ve XVI. asra ait kay~tlar bulunmaktad~r. Cezayir ve Libya'da da Hanefi mezhebinin yan~s~ra, halk~n büyük ço~unlu~unun mensup oldu~u Maliki mezhebine göre hülunetmek üzere bu mezhepten kad~lar tayin edilmi~tir. Bu imtiyaz, muhte-melen XIX. asr~n ortalar~nda Mecelle'nin kabulüyle bu kanunun düzenledi~i alanlar istisna edi-lerek k~smen s~n~rland~r~lm~~, bu beldelerin yabanc~lar taraf~ndan i~galinden sonra da benzer ~ekilde devam etmi~tir. Ayd~ n, 101; ~ nalc~ k, Mahkeme, 150-151; Mardin, Kad~, 43; Nallino, 551.

23 Mahmasani, 163; Ayd~n, 101.

24 Sabri ~akir Ansay: Hukuku Tarihinde islâm Hukuku, 3.b, Ank. 1958, 294. Nitekim Sul-tan IV. Murad zaman~nda 1090 (1679) y~l~nda Balat Mahkemesi sahte nikah hücceti verdi~i için kapat~lm~~, nalb ve di~er görevliler a~~r hapse mahkfim olmu~lard~. ~smail Semi, 46. Kad~lar~n tefti~i yaln~zca adli mahiyette de~ildi. Çünki kad~lar~ n adli görevlerinin d~~~nda görevleri de vard~~ ve tefti~lerin büyük ço~unlu~unun adli say~lmayan bu görevlerle ilgili oldu~u ar~iv belge - lerinden, sözgeli~i miihimme defterlerindeki hükümlerden anla~~lmaktad~r. Me~rutiyet dev-rinde ~er'i mahkemeler için ç~kar~lan Mehâkim-i ~er'iyyenin Siireti Tefti~i Hakk~nda Nizam-nâme ile kaza kad~lar~n~~ tefti~~ yetkisi liva, liva kad~lar~mnki vilayet ve vilayet kad~lar~n~nki Fetva Emaneti muavinlerine ve Meclis-i Tedkikat-~~ ~er'iyye üyelerine verilmi~tir. Düstur, 11/7/ 547. Klasik devir Osmanl~~ hukukunda hakimlerden ~ikayetlerle ilgili olarak bkz. Feriha Karadeniz: Complaints Against the Kadis and Abuses of Their Authority, Yay~nlanmam~~~ Yüksek Lisans Tezi, Bilkent Üniversitesi Ank. 1996.

25 Baz~~ müellifler, toprak kad~lar~n' her eyalet ve sancakta bulunan ve merkeze ba~l~~ olarak o yerde tahkik ve tefti~~ görevini yürüten seyyar kad~lar olarak göstermektedir. (BItz. Uzunçar~~h, ~ lmiye Te~kilat~ , 126-128; Halaco~lu, 113). Bir müellif de isme bakarak toprak kad~lar~ n~ n top-ra~a, yani araziye ili~kin davalara bakt~klar~n~~ söylemektedir. (Bkz. Pakahn, 111/520). Oysa mü - himme defterlerindeki hilkümlerden toprak kad~s~n~n duruma göre hukuki' ihtilaf~n cereyan et-ti~i veya taraflardan birinin bulundu~u beldenin kad~s~~ oldu~u anla~~lmaktad~r. Sözgeli~i bir hilklimde ~öyle denilmektedir: " ...H iikm-i ~erifiim var~cak göresin kad~yye arzolundu~~~ gibi bundan akdem memâlik-i mahrusama defa'atle ahkâm-~~ ~erife gönderiltib her husus mahall-i hâdisede istima' olunmak emrtim olmu~dur, ol emr-i hiimâyunuma muhâlif zilcrolunan bazara varan Dukagin reayas~na kimesneyi ~er' u kanuna muhalif dahi itdürmiyesin ki vâki' olan kad~y-yelerin toprak kad~n mahall-i hâdisede ~er'-i ~erif muktedas~nca görrib bertaraf eyleye..." 16 Ce- mazilevvel 972 (1564). BOA MD 6/538. "M~sr be~lerbe~ine hülc~n ki. Vusül buldukda zikr ol~nan evka- fun mütevelli ve nâz~r~~ olan kimesnelerün e~er ~âm'da ve e~er Haleb'dedür, yarar âdemkr ta 'yin eyleylib gönderesin ki, varub toprak kad~lar] ma'rifeti ile her biriniin ibtidâ mü-bâ~eretlerinden ~erle görihib...." 2 Rebiiilevvel 967 (2.XII.1559) BOA MD 3/562. Ayn~~ fikirde olan milellifler de vard~r. (M. Akif Ayd~n: "Osmanl~'da Hukuk", Osmanh Devleti ve Medeniyeti

(12)

970 EKREM BU~RA EKINCI

~ikayetlerin fazla oldu~u yerlere gönderilir, buradaki kad~lar~~ kontrol ve tef-ti~~ ederdi26. Mehâyif müfetti~leri Divan-~~ Hümâyun'a kar~~~ sorumlu olup, dâvâ görmeye yetkiliydi, hükümlerini de Div-an'a arzederlerdi27.

Birer devlet memuru olmalar~~ itibariyle kad~lardan da ~ikayetçi olan kimse Divan'a ba~vurabilir ve buradan gösterilen mahkemeye ~ikâyetini ar-zedebilir ya da Divan taraf~ndan durumun ara~t~r~lmas~~ için bir ba~ka kad~~ görevlendirilebilirdi28. Bu duruma, yani bir dâvâya o belde kad~s~n~n bakma-s~n~n mahzurlu görüldü~ü durumlarda bu i~e bakmak için merkezden görev-lendirilen kad~ya müvellâ denirdi. Kad~lar~n tefti~i için sancakbeyi, beyler-beyi veya ba~ka mahallin kad~lar~~ münferiden veya beraberce görevlendirile-bilece~i gibi, hakk~nda ~ikayet bulunan baz~~ kad~lar da duruma göre dâvâlar~~

Tarihi, Edt. E. ~hsano~lu, ~st. 1994, 1/397; Mustafa Akda~: Türk Halk~n~n Dirlik ve D üzenlik Kavgas~~ Celali ~syanlar~ , ist. 1995, 91).

26 Co~kun Üçok/Ahmet Mumcu: Türk Hukuk Tarihi, Ank. 1976, 230; Uzunçar~~h, ~lmiye Te~kilat~, 128; Halil Cin/Ahmed Akgündüz: Türk Hukuk Tarihi, 3.b, ~st. 1995, 1/274. Mehâyif tefti~iyle ilgili hükümler mühimme defterlerinde s~kça geçmektedir. örnek olarak: BOA MD 3/160, 22 ~evval 966 (1559); 3/695, 16 Rebiillâhir 967 (1559); 5/551, 28 Rebiülâhir 973 (1565); 5/632, 15 Cemâzilevvel 973 (8.X11.1565); 5/1173, 15 ~aban 973 (1566); 5/1248, 25 ~a-ban 973 (17.111.1566); 15 ~a~a-ban 973 (7.111.1566); 6/329, 27 Rebif~levvel 972 (1564); 6/511, 22 Cemâzilevvel 972 (1564); 6/615, 14 Cemâzilâhir 972 (1565); 6/659, 28 Cemâzilâhir 972 (1565).

27 Ahmet Mumcu: Divan-~~ H~lmayun, Ank. 1976, 86; Uzunçar~~h, ~lmiye Te~kilat~, 128. 28 Akda~, Celâli ~syanlar~, 91. Nitekim bir hükümde ~öyle denilmektedir: "...Bundan ak-dem size hükm-i ~erifim gönderilüb Karesi sanca~mun mehayill tefti~i ile katlolunan Hasen nam zaimin ahvalin görmek emrüm olub ol hususlar] görmek üzre iken mezkûr Hasen7n husu-s~na kazaskerüm tarafindan bir aher kad~~ ta'yin olunub h~ik~n-i ~erifüm il~rac itdükleri 17am olund~. ~mdi mezkürun katli husus~na size virikn ~erifüm mukarrerdir..." 10 Safer 972 (1564). BOA MD 6/137.

29 örnek olarak: "Müderrislerden mevlana Mustafa zide ilmuhuya hükm ki husus-u mezbura bir miivella ta'yin ve icra-y~~ hakk al~nmak bab~nda emr-i ~erifüm recâ ve sen ki mev-kin-y~~ m~lmaileyhsin hus~ls-] mezbura mü vella ta'yin ohnmanla bil-fi'l ~eyh ülislâm ve müftiyyti - lena~n olan mevkin a Seyyid Mustafa edamallal~ü teki fezâyilehu i~aret itmeleriyle i~aretleri mü-cebince müvellâ olmas~~ içün yaz~lm~~dur. Fi evâil-i B (Receb) sene 1157" (10-19.V111.1744). BOA ~AD, 1/1037; "Çekmece-i sa~ir nâibine ve Florya ustas~na hülun ki sen ki Çekmece-i sa~ir nâibi mevlay~~ mwr~aileyhsin müvella olub Flo~ya ustas~~ mumâileyh mü ba~eretiyle ahâli-yi na-hiyeden tecessiis ve zuhüra getürilüb ba'de's-süb~lt sariklerden tahsil ve der-i devlet-medâruma nam ol~nmal< " Fl evâil-i R (Rebiiilâhir) sene 1158" (3-12.V.1745) BOA ~stanbul Ahkim Def- teri (1AD), 1/1277.

Uzunçar~~l~, ~lmiye Te~kilat~, 131. "Hamidili be~ine ham ki. Dergal' muallam çavu~- lar~ndan Mehmed zide kadruhu vardukda emrüm mikebince kasaba-y~~ mezbilre kadi-sini....muhkem kayd-ü-bend idüb dahi mezbür çavu~uma ko~ub mukayyed-ü-mahbüs südde-i se- adetime gönderesin " , 5 Muharrem 972 (14.V111.1564). BOA MD 6/5. Kad~'mn bulundu~u

(13)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARININ KONTROLÜ 971

görülmek üzere merkeze, Divan huzuruna getirtilirlerdi". Bazen de kad~ 'mn tefti~i için merkezden çavu~, muhz~ r gibi bir memur görevlendirilebilirdim.

Osmanl~~ Devletinde de idari hiyerar~i bir bak~ma adliye te~kilat~na yan-s~m~~t~r. Kad~lar bulunduklar~~ yerin en büyük mülki amirinin kontrolü alt~n-dayd~. Ancak bu kontrol adli de~il, disipliner bir kontroldü. Bu muhteme-len, ~slam hukukunda hakimlerin hem adli hem de idari yetkileri bir arada haiz olarak tayin edildi~i, sonradan ise valilerin kad~lan tayine yetkili oldu~u ilk devirlerin tesiriyle gelen bir teâmüldür. Dolay~s~yla bu husus adli ba~~m-s~zl~~~~ zedelememi~tir. Hakimler sadece padi~aha kar~~~ sorumlu idiler. Vali-ler, kad~lara müdahale edemezlerdi, hatta onlar~~ tevkif dahi ettiremez, ancak gerekirse kad~~ aleyhine s~radan bir vatanda~~ gibi Divan'a müracaat edebilir-lerdi". Vali, kad~'mn hükmünü de~i~tiremez, infazdan da kaç~namazd~. An-

eyal. etin beyi ve kad~s~nca tefti~ine örnek: Amik kad~s~~ Hüsam'dan ~ikayet edildi~inden tahkikat icras~na ve ~ikayetçilerle mürafaa olunmas~na dair Haleb beylerbeyi ve kad~s~na hüküm. 25 B (Receb) 984 (1576) BOA MD, 28/530. ~uf nahiyesi nâibi ~ brahim'den ahâli ~ikayet etmekle tef-ti~~ idüb ciirmii sabit ol~rsa ~er'le muamele edilmesi hakk~nda Haleb be~lerbeyisine, Kilis ve An-takiyye kad~lar~na hüküm. 21 Ra (Rebiülewel) 987 (1579). BOA MD, 36/723. Ba~ka mahallin mülki âmir ve kad~s~n~n tefti~le görevlendirilmesine örnek olarak: "Hüdâvendigâr sancag~~ beyi Abdurrahman bege ve Kütahya kad~s~na hükm ki: Hâliya Kütahya ve Karahisar san caklar~nda sancal<begi ve suba~~lar~~ ve zuemâ ve kudât ve ni~vvâb ve sipâhi ve bilcii~nk ehl-i örf tâ~ fesi re-

iyya olub zikrolunan sar~caklar~n mezâlim ve mehâyif tefti~ini sana emri- düb her kim ise gelüb dâvâ-y~~ hakk idi~b tazallüm iderler ise bir defa ~er' ile fasl olmu~~ olma- yub onbe~~ y~l mürur etmeyen kadiyyelerin onat vechle hak üzre tefti~~ ve tefahhus idüb göre-sin...." 6 Safer 976 (1568). BOA MD 7/658. Mülki âmirlere yard~mc~~ olarak kad~lar~n tayin edil-di~i bir mehâyif tefti~ine örnek olarak: "Sâb~kan Çorum kad~n Osman'a ve hâliyen Çorum ka-d~n Meviânâ Sinan 'a hiikm ki: Hâliyen vilâyet-i Rüm'da mehâyif tefti~inde olan Çorum begi ~lyas dâme izzuhunun yan~na sizi müfetti~~ La 'yin idiib buyurdum ki: Hükm-i ~erifüm var~cak, te'hir ey-lemeytib mü~ârunileyhe varub mülâki olub mehâyif tefti~i içün virilen mufassal hükm-i hiimâ-yunum muktezas~nca tefti~~ hizmetinde olas~z." 26 Rebiillewel 972 (1564). BOA MD 6/324.

"Rumili kâdiaskerligi pâyesiyle halen Anadoh kâdiaskeri olan mevkin â Lütfullah edâ- mallahu teâlâ fezâilehuya hükm ki- halen Beg~ehr kâdisi es-Seyyid el-Hacc Mehmed Hâ~im'in hilâf-~~ ~er'-i ~erif hareket ve fukarâ-y~~ ibâdullaha haddinden efzün eyledigini ahâli- yi kazâdan mazbâtill-esimi sekiz nefer kimesneler mazhar bizle i~tikâ idüb lâkin mezbur es-Sey- yid el-Hacc Mehmed Hi~im müte~erri' ve mans~b-~~ sâiresinde ~er'-i mübin hareketi olma- yub müstelcim~~'letvâr ve mütedeyyin kimesne olmagla ~ikiyetiin s~dka ve kizbe ihtimali old~ -g~ndan tarafeyni gadrdan s~yâneten kan un-~~ kadim üzre kapu mul~z~rlar~ndan Hüseyn nâm ki-mesne mahallinde s~rran ve alenen tefti~~ ü tefahhus ve hakikat-i hale ittila' içün irsâl ohn- mak fi evahir-i Za (Zilkade) 1166" (19-28.IX.1753) BOA ~AD, 111/894. Bununla beraber mer- kezden gönderilen çavu~~ ve muhz~rlar daha ziyade san~klar~n ve taraflar~n mahkemede haz~r olmalar~n~~ sa~lamaya yard~m ederlerdi.

32 Kastamonu sancakbeyi bu sancakta görev yapan baz~~ nâiblerin bir tak~m zalimlerle

i~bir-li~i yaparak hukuka ayk~r~~ hilkümler verdi~i hususunda Divan-~~ H~lmayun'a ~ikayette bulunmu~, Divan da kendisine bu nâiblerin durumlar~n~~ ayr~nt~l~~ olarak söz konusu hilkümlerin sicildeki

(14)

972 EKREM BU~RA EKINCI

cak kendisine mürâcaat edilmesi ve yapt~~~~ inceleme sonucu gerekli görmesi durumunda o belde kad~s~ ndan bu davaya kendi huzurunda tekrar bakma-s~n~~ isteyebilirdi. Bu da hükümdar~n ta~radaki temsilcisi ve genel güvenlik ve huzurun sa~lanmas~yla görevli olma keyfiyetinin bir sonucuydu. Mülki âmir-lerin kontrolü disipliner bir kontrol say~ld~~~~ için gerek merkezdeki, gerekse ta~radaki divanlar, halk~n devlet memurlanndan ~ikayetlerini incelemekle görevli oldu~u gibi, bir devlet memuru olan kad~lardan ~ikayedere de bak-m~~ur.

Hukuka ayk~ r~~ davranan kad~~ ve nâibleri, gerek ~ikayet üzerine, gerekse re'sen, üst mercilere bildirmck (mezalimi ref etmek) görevinin Sultan III. Selim devrinde ~eyhülislâmlara verildi~i kaynaklarda geçmektedir". Devlet organlannda gözlenen bozulmalar~n önüne geçmek için bir tak~m tedbirler al~nmaya çal~~~lm~~~ ve bu yolda çok ciddi te~ebbüsler olmu~tur. Bu bozulma-lar~n en önemlileri adliye te~kilaunda ya~anmaktayd~. Bu padi~ah devrinde s~k s~k toplanan me~veret meclislerinde hakimlerin hukuka ayk~r~~ davran~~-lar~~ ve bunlar~n sebepleri üzerinde duyulmu~, bu problemler çözülmeden ülkenin di~er problemlerinin çözülemeyece~ine i~aret edilerek bir tak~m

suretleriyle beraber arzetmesi hususunda emir göndermi~tir. 3 Safer 973 (30.VI11.1565). BOA MD, 5/182.

33 Ahmed Cevdet Pa~a: Tarih-i Cevdet, ~st. 1994, 11/1104; Sabit: Muhakeme-i Hu- kukhye, ~st. 1302, 147; Uzunçar~~l~, ~hniye Te~kilat~, 255-260. Nitekim ar~iv vesikalanndan anla-~~ld~g~ na göre. XVIII. asr~n ikinci yar~s~ ndan itibaren kad~~ ve nâiblerden ~ikayetler

~eyhillislam-h~a gelmekte, ~eyhillislâm~n arz~yla hüküm ç~kmaktad~r. örnek olarak: Dimetoka nâibi Kevakib-izâde Efendi, askeri tâifesini ihlal ve memlekete ilka-n ihtilal etdikden ba~ka hilaf-~~ ~er' ve kanun harc-~~ defter nâmile onikibin guru~~ tahsil eylediginden, sâire ibret olmak üzre te'dibi sadr~~ azim taraf~ndan bildirildigine dair olan tahrir üzerine gerek merkiimun, gerek Uzuncaabâd (Hasköy) naibinin Edirne kad~s~~ huzurunda milrafaa ve ihkak-~~ hakk eylemeleri hakk~nda ~eyhülislâm Hâmidizade Mustafa Efendi taraf~ ndan yaz~lan hüküm. BOA. Cevdet-Adliye, no: 226, 21 L (~evval) 1206 (1792). Bununla beraber bu gibi vesikalar~n daha eski tarihli olanlar~~ da vard~r. Bundan hareketle kad~~ ve nâiblerden ~ikayetlere ~eyhillislamlar~n bakmas~~ usuliinun daha önceleri ba~lad~~~ , Sultan III. Selim devrinde de bu görevlerinin teyid edildi~i söylenebilir. Söz - geli~i, Haleb kadim Ahmed Efendi'nin fena hareketlerine binen azline dair ~eyhülislâm Dürri-zade Mustafa Efendi imzal~~ arz. BOA Cevdet-Adliye, no: 5072, Za (Zilhicce) 1177 (1764). Yine örnek olarak, Edirne'de Ç,ermen kazas~nda babas~ndan müntek~l alt~yüz kuru~~ k~ymetindeki çiftli~ini halas~~ Emine nam kad~n yinon kuru~a ald~~~n~~ AM Çelebi mahkemesinde hüccet etti-rerek gabn-i fahi~~ yüzünden kendine külli gadredildiginden ~ikayetle hukukunun ~er' marife-tiyle muhafazas~~ istidas~na dair Mehmed imzal~~ üzerinde ~eyhülislam ~shak Efendi'nin i~aret ve i~nzas~n~~ han arnhal. BOA Cevdet-Adliye, no: 3035, tarih: 6 Rebiillevvel 1147 (1734).

(15)

OSMANL~~ HUKUKUNDA MAHKEME KARARLAR1NIN KONTROLÜ 973 fermanlar ç~kar~lm~~ur34. Bununla beraber ad~~ geçen padi~ahm herkesçe bi-linen yumu~ak tabiau ve a~~r~~ merhameti, öte yandan ilmiye (ve adliye) ~sla-hauyla görevlendirilenlerin ulemây~~ kar~~lar~ na almaya yol açan beklenme-dik ve sert icraatleri yan~s~ra, Rusya ile sava~~ gibi ba~ka siyasi meseleler dola-y~s~yla gereken esasl~~ tedbirler al~namam~~~ ve bu sahadaki s~ k~ nt~lar bir süre daha devam etmi~tir. Adli te~kilattaki problemlerin çözülmesi için gereken köklü tedbirleri almak ve belli ölçüde ba~ar~~ kazanmak Sultan II. Mahmud'a nasip olmu~tur.

Kad~lar~ n verdikleri hükümlerde, maddi veya hukuki meselenin yanl~~~ de~erlendirilmesi iddialar~ndan çok, kendi ~ahs~yla ilgili olarak (hakim nite-li~i ta~~mama, taraf tutma, dâvây~~ uzatma, dâvâya bakmama, mülki âmirlerle a~~z birli~i etme, rü~vet alma gibi) ~ikâyette bulunulmaktayd~. Gerçi hükmün bizzat kendisinde hukuka ayk~r~l~k iddias~yla üst mercie ba~vuruldu~u du-rumlar da vard~r; ancak ar~iv vesikalar~ndan anla~~ld~~ma göre bunlar nisbe-ten daha azd~r. Buna kar~~l~k klasik devir ~slam hukukunda, en az~ndan te-oride, hükme itiraz herhangi bir ba~ka hâkime, ancak hâkimden ~ikayet ge-nellikle divan-~~ mezâlime yap~l~rd~, dolay~s~yla hükme itiraz ile hâkimden ~i-kayet aras~nda pratikte fark vard~. Hukuka ayk~r~~ bir hüküm zaten bat~l oldu-~undan yeniden bir muhakeme yap~ larak yeni bir hüküm verilmesi müm-kündü. Bundan ötürü üst mercilere mürâcaat daha ziyade hâkimin muha-keme s~ras~ndaki hareketlerine teallük etmektedir. ~u kadar ki ~slâm huku-kunun ilk devirlerinden itibaren art~k yarg~~ mekan ile kay~ tland~~~ndan e~it derecede bir ba~ka kad~ya ba~vurma imkan~~ kalmam~~; divan-~~ mezâlim bir üst mahkeme s~fat~yla yegane adli kontrol mercii olmu~tur. Bu devirlerden intikal eden gelene~in etkisiyle, Osmanl~~ hukukunda da yarg~~ mekan ile ka- 34 Bir telhisdeki ~u ifadeler konuya ~~~k tutacak niteliktedir: "Padi~all~m! ~evketlii, kerâ-metin, mehâbetlii, kudretin velinimetim efendim! Huzur-~~ htimayunlar~nda ve hâne-i

irâde-i ~al~âneleriyle akdolunan meclis-i me~rutda der-i mezâlime dâir ne vechile mü-zakere olundu~u ve tahakkuk-~~ ~erit kaleme al~nd~~~~ malnm-~~ hümâyunlar~d~r. Kudât ve niiv-va.l~~ mezâlimlerine dair lâz~m gelen iki k~t'a emr-i ~erif Anadolu ve Rumeli kâd~askerlerine hitâ-ben ~sdar ve bâlâlar~~ hatt-~~ hümiyunlanyla tev~ih ve semâhatlii efendi dailerine teslim ve maz-bata-~~ me~rutun bir sureti dahi ordu-yu hümâyunlar~na tesyir olunmu~dur. Bundan maade me-zâlim-i sâirenin defiyçtin meclis-i me~rut muktedas~~ üzre iktiza eden ~erit ve tenbihât~~ ~âmil Rumeli ve Anadolu'nun ücra kullar~na hitiben laz~mii's-suchlr olan evimiz-4 ~erife müsveddesi kaleme ahnub manzur-~~ ~âhâneleri buyurulmak içün atebe-i ulyalar~na takdim olunmakla man-zur-~~ alileri buyuruldukda irâde-i hümâyuniar~na murif~k olmayan ~erâit var ise ve dahi derco-lunacak tenbihleri olur ise tebdili m~lmkin olmakla emr ü i~aret buyurulmak bâb~nda ferman ~evketlü mehâbethi kudretin velinimetim efendim padi~ah~ m hazretlerinindir." Tarih: 1205/1790-1. BOA Hatt-~~ Hf~mâyun, no: 8038.

(16)

974 EKREM BU~RA EK~NC~~

y~tland~~~ndan, davay~~ istinaf yoluyla ba~ka bir hakime götürmek mümkün de~ildi. Hukuka ayk~r~~ verildi~i dü~ünülen hükümler Divan-~~ Hümayun'a gö-türülebilirdi. Daha ziyade idari mahkeme görünümündeki Divan-~~ Hümayu-n'un karar~~ istikametinde gerekirse istinaf edilebilirdi. Öte yandan hukuka ayk~r~~ davranan kad~, kendisini tayin eden otorite taraf~ndan görevden ah-nabilmekte, hatta a~~r ~ekilde cezaland~nlabilmektedir. Bu imkan~n varl~~~, hükümlerin kontrolüne ve dolay~s~yla düzenli bir kanun yolu mekanizmas~-n~n kurulmas~na fazla ihtiyaç duyulmamas~mn sebeplerinden birisidir. Bun-dan dolay~~ Osmanl~~ hukukunda da hükümlerin kontrolüyle hakimlerin kon-trolü ço~unlukla bir arada ele al~nm~~t~r, aralar~nda fazlaca fark gözetilme-mi~tir.

Bu anlay~~~ Tanzimat sonras~na da yans~m~~, hakimden ~ikayet bu devirde bir kanun yolu olarak düzenlenmi~tir. Hatta bu dönemlerde sistematik bir kanun yolu mekanizmas~n~n kurulmas~ndan çok, hakimlerin ba~~ms~zl~~~n~n azalt~lmas~~ tercih edilmi~tir35. Nitekim bir müellif Tanzimaetan sonra istinaf ve temyiz gibi müesseselerin kabulüyle mahkemelerin bir hiyerar~iye ba~-land~~~n~~ ve bir tür denetim alt~na sokuldu~-' unu, böylece kad~lar~n müstakil ve hukuken tek otorite oldu~u ~slami sistemden uzakla~~ld~~~n~~ söylemekte-dil-36. Halbuki adliye te~kilaunda her türlü reformu yapmak, yeni mahkeme-ler ihdâs etmek, ~slam hukukuna ayk~r~~ olmad~~~~ gibi, mahkeme kararlar~n~n hukuka uygunlu~unu bizzat kontrol etmek veya bunun için müesseseler olu~turmak ~slam hukukunda devlet ba~kan~na tan~nm~~~ bir yetkidir. Kald~~ ki müellifin kastetti~i türde istinaf ve temyiz kad~lar~n görev yapt~~~~ ~er'iyye mahkemelerinde de~il, yeni kurulan çok hakimli nizanniye mahkemelerinde söz konusu olmu~tur. Kad~lar~n ba~~ms~zl~~~~ prensibi ~slam hukukunun çok önem verdi~i bir husustur ve Osmanl~~ Devleti'nde de -hukuk sisteminin en fazla harab oldu~u devirlerde bile- buna dikkatle uyulmaya çal~~~ld~~~~ görü-lür. Üzerlerinde mülki âmirlerin hiçbir otoritesinin bulunmad~~~~ kad~lar, do~rudan merkeze ba~hyd~lar. Bunun yan~nda devlet ba~kan~~ kad~ya bir da-vay~~ tekrar görüp farkl~~ istikamette bir hüküm vermesini emretse, kad~~ buna mecbur olmad~~~~ gibi, dava hukuka uygun olarak görülmü~~ ve sonuçland~~ - r~lm~~sa hükmü bozamazd~. Devlet ba~kan~n~n kadir tayin ederken (~u za-man dilimi içinde hükmet!, sadece ~u bölgede hükmet!, yaln~zca ~u gibi dâ-

35 Shapiro, 378-380; Hasan Tahsin Fendo~lu: Türk Anayasa Tarihinde Yarg~~ Ba~~ms~zl~~~ , ~st. 1996, 137-138.

36 ~lber Onayl~: "Osmanl~~ Devletinde Lâiklik Hareketleri üzerine", Prof. Dr. ümit Ya~ar

(17)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARIN1N KONTROLÜ 975

vâlara bak, ~u gibi davalara bakma!, ~u ictihadla karar ver! gibi) bir tak~m ~artlarla kay~ tlamas~~ ise zaten hukuka ayk~ r~~ de~ildi. Çünki kad~~ tayini vekalet akdi çerçevesinde cereyan ederdi. Bu kay~ tlamalar görevlendirme esnas~nda yap~l~rd~, hükmetme esnas~nda de~il. Devlet ba~kan~ n~n kad~ya kar~~~ uygula-yabilece~i yegâne bask~~ onu azletmekti. Bu da ço~u zaman kad~y~~ etkile-mezdi, çünki o ilmiye s~n~f~n~n bir üyesiydi. Kariyeri sebebiyle bu s~n~fa men-subiyeti devam edece~inden müderris veya müftü olarak görev yapmas~na kimse engel olamazd~. (Ancak müderrislik ve müftülük gibi görevlerin de en az kad~l~ klar gibi s~n~rl~~ kadrolara ba~l~~ olu~u pratikte bu imkan~~ hayli da-raltm~~t~r.)

Kad~ya müracaat eden kimse davas~yla ilgili olarak müftüden fetvâ al~p bunu mahkemeye ibrâz edebilece~i gibi, kad~~ da gerekti~inde müftüden fetvâ isteyebilirdi. Kad~~ bu fetvâya uymak zorunda de~ilse de uygulamada genellikle hükümlerin bunlara uygun verildi~i, aksi halde üst kontrol mercii taraf~ndan hükmün bozuldu~u veya fetvaya niçin uyulmad~~~n~n soruldu~u görülmektedir". Divan-~~ Hümayun'un halk~n mahkeme kararlar~na itiraz ve hâkimlerden ~ikayederine bak~p verdi~i hükümlerin yer ald~~~~ ahkam ve ~i-kayet defterlerindeki pek çok hükümde, taraflarca ibraz edilen fetvalara göre hüküm verilmesi ilgili mercilere (mahkeme, kad~ ) bildirilmektedir". Hatta M~s~r'da XIX. as~rda bile davac~, müftüden bir fetvâ getirmeye mecburdu. Fiilen ihtilaf' müftü inceler, bunun alt oldu~u hukuki çözümü fetvada göste-rirdi, kad~~ ise ço~u zaman bu fetvap tasdikle yetinirdi39. Bu da gerek mah-kemeye intikal eden ihtilaflar~n say~s~n~n az olmas~na, gerekse nizâ, ba~ta

37 Uriel Heyd: "Some Aspects of the Ottoman Fetva", Bulletin of the School of Oriental and African Studies, Volume: XXXII, Part I, 1969, 56; Mumcu, Divan-~~ Hümayun, 105; Ayd~ n, 104. Mahkeme sicillerinden anla~~ld~~~na göre mahkemelerde bu gibi bir fetvâ ibraz edebilen taraf ço~unlukla dâvây~~ kazanm~~t~r. Haim Gerber: "Osmanl~~ Hukukunda ~eriat, Kanun ve öd-17. Yüzy~l Bursa's~~ Mahkeme Kay~tlar~", Trc: Mehmet Akman, Hukuk Ara~t~rmalar~, MÜHF, C: 8, S: 1-3, 1994, s: 288.

38 " ~ile ni bine hülcm ki fetva-y~~ ~erifeleri oldu~~n bildürüb mu'cibince ~er'le g b ber-mu'ceb-i fetvâ-y~~ ~erife icra-y~~ hakk ohnmalc bab~nda...Fi evâhir-i Zilka'de 1155" (17-26.1.1743) BOA ~AD 1/295. Bu ibare neredeyse kli~e bir ibare olup benzer bütün hükümlerde yer almaktad~r. örnek olarak, BOA ~AD, 1/206, 261, 560, 737, 907, 916; 11/56, 203, 408, 415, 425, 505, 674, 675, 729, 811, 818. Sultan III. Murad devrinde yaz~ld~~~~ anla~~lan bir siyasetnâ-mede, ta~radaki baz~~ kad~lar~ n kendilerine ibrâz edilen fetvâlara itibar etmedi~i ve buralardaki hallun da merkezden fetvâ sormalar~n~n çok zor oldu~u bildirilerek, kad~lara mahalli müftüle-rin fetvalarma itibar etmeleri hususunda emir verilmesi tavsiye olunmaktad~r. H~rzü'l-Mülük, (Osmanl~~ Devlet Te~kilat~na Dair Kaynaklar), n~r: Ya~ar Yücel, Ank. 1988, 49a.

(18)

976 EKREM BU~RA EKINCI

fetva gibi bir hukuki temele oturtuldu~u için hükümlerde hata ihtimalinin çok dü~mesine sebebiyet vermekteydi. Fetvada, maddi mesele iyice ortaya konup, bu i~in mütehass~s~~ say~lan müftü taraf~ndan, hadisenin hangi hukuk normuna uydu~u gösterilmektedir. Bu da dolay~s~yla kanun yolu kontrolü-nün, bilhassa temyizin geli~mesinde menfl rol oynayan hususlardan say~l-makta, bir ba~ka deyi~le müftünün fetvas~~ temyiz usulüne olan ihtiyac~~ azalt-maktad~r. Çünki temyiz yolunda hukuki meseledeki hata ele al~nazalt-maktad~r. (~kinci Me~rutiyeeten sonra ~er'iyye mahkemesi ad~n~~ alan kad~~ mahkemele-rine, hukuki meselenin tesbitinde müftü gibi kad~lara yard~mc~~ olmalar~~ maksad~yla mü~avir ad~nda görevliler tayin edilmi~tir).

Mahkemelerde yarg~lama s~ras~nda ~ül~ C~dü7-hâ'1 denilen kimseler mü-~ahid olarak yer al~ rd~. Mahallin ileri gelenlerinden ve genellikle dava ve ta-raflarla ilgili kimselerden birkaç ki~inin olu~turdu~u bu heyet mahkemenin i~leyi~ine ve hükme kar~~may~p ancak kad~'n~n hukuka uygun karar verme-sine dolayl~~ olarak etki ederlerdi 40. Böylece ~ühüdül-hal, davadaki maddi meselenin ele al~n~~~m gözleyip, hükmün dava zabuna uygunlu~unu kontrol ettiklerinden bir bak~ma istinaf ihtiyac~ n~~ ortadan kald~rmaktad~r. Gerek müftü ve gerekse ~ühüdül-hal denilen kimselerin, kad~~ hükmünün hukuka uygun ve adil verilmesi için bir çe~it ilk kademe temyiz görevi yapu~~na baz~~ müelliflerce dikkat çekilmi~~

Kad~lar~n, toplumun en sayg~n, faziletli ve ahlâkl~~ kimselerinden tayin olunmas~na itina edilmeye çal~~~lm~~~ ve bu, kad~lar~n adil bir ~ekilde hük-metmelerini sa~layacak en büyük teminat olarak görülmü~tü. Böylece halk

40 Ayd~n, 92-93. Baz~~ müellifler bunlar~~ Anglosakson hukukundaki jürilere benzetmekte Ve

kad~~ hüluniinün bunlar~n tasdikiyle yerine getirilece~ine i~aret etmektedir. Onayl~, Mahkeme, 254-255. Oysa bunlar~n muhakemeye ve hükme müdahale etmeye yetkileri yoktu, çünki yarg~~ yetkisi münhas~ran kad~lar taraf~ndan kullan~labilirdi. Bu bak~mdan K~t'a Avrupas~nda, bilhassa Almanya'daki jürilerle benzerli~i ileri silrülebilir. Y~lmaz öztuna da, bunlar~~ ehl-i vukuf (bilirki~i) olarak görmektedir. Halbuki ~iihüdül-hâl ehl-i vukuftan farkl~d~r, zaten müellif de sonradan bu farka i~aret etmi~dir. Y~lmaz öztuna: "Klasik Osmanl~~ Düzeninde Kad~~ ve Mah-keme", Hayat Tarih Mecmuas~, S: V, May~s 1977, s: 9; Y~lmaz öztuna: 'Kad~lar", Tarih ve Mede-niyet. S: 11, Ocak 1995, 29. ~iihüdül-halin kad~lara kamuoyundan gelmesi muhtemel bask~lar~n önlenmesinde de önemli rolü oldu~u, bunun da "Sizden biriniz kötü bir ~ey görd~künde eli ile, buna gücü yetmezse dili ile önlesin. Bu da mümkün olmazsa kalbiyle bugzetsine hadisinde yer alan prensibin bir sonucu oldu~u iddias~, bir ba~ka deyi~le ~iihüdül-hal ile emr-i bi'l-ma'ruf ara-s~nda ili~ki kurmak (bkz. Fendo~lu, 265-266) çok dolayl~~ bir ifadedir. ~ünki

fonksiyonu sadece muhakeme esnas~nda aleniyeti temin olup, adaletin tecellisine dolayl~~ bir et-kisi vard~r; muhakemeye müdahale yetet-kisi bulunmamaktad~r.

41 Akda~, 1/406; Ayd~n, 93, 105. tir~~.

(19)

OSMANL1 HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARININ KONTROLÜ 977

da mahkeme kararlar~na itimad ve imtisal edecek, cemiyet huzuru sa~lana-caku. Ancak pratikte bu her zaman böyle olmam~~ur. ~nsanl~k tarihi kadar eski olan olan adam kay~rma usulü burada da hükmünü icra etti~inden, bek-lenen maksad tabiatiyle hâs~l olmam~~ur. Zaman zaman ve bilhassa devletin zaafa dü~tü~ü devirlerde kad~lar~ n ~ikâyete medar olacak ~ekilde davrand~k-lar~~ görülmü~tür. Bunlar da çok s~k~~ tedbirlerle önlenmeye çal~~~lm~~ur. Bu-nunla beraber kadere r~zâ ile âmirlere itimad ve itaat gelene~inin câri ol-du~u ~ark dünyas~nda halk hâkimlere ve bunlar~n verdikleri hükümlere iti-razdan ço~unlukla kaç~ nm~~ur. Osmanl~larda da bu gelene~in devam etti~i görülür.

Osmanl~~ hukukunda muhakeme oldukça süratli ve az masrafl~~ idi. Klasik Osmanl~~ adli sistemi bu yönüyle zaman~n~n di~er hukuk sistemlerinden bâriz bir ~ekilde ile~iydi 42. O zamanlar Osmanl~~ cemiyet düzeni, ~slâm hukukunun ba~lang~ç devirlerinden çok farkl~~ olmad~~~~ gibi, insanlar aras~~ ili~kiler de gi-rift de~ildi. Bu sebeple hukuki ihtilaflar karma~~k say~lmazd~. Nitekim mah-keme sicillerinde yer alan hükümlerin büyük ço~unlu~u hüccettir. Bunlar mahkemelerin nizâs~z yarg~~ sonucu ve günümüzdeki noterlerin fonksiyo-nuyla verdi~i kararlar olup, ilâmlar~n, yani nizâl~~ yarg~~ sonucu verilen hü-kümlerin azl~~~~ dikkat çekicidir. Halk, yukar~da da geçti~i gibi hukuki mese-lelerini fetvâ yoluyla çözümlemeyi daha kolay ve masrafs~z bulmaktayd~. Öte yandan art~ k kad~lar~n müctehid olmalar~~ aranm~yor, dolay~s~yla hukukun asil kaynaklar~~ olan kitap, sünnet ve icma'dan bizzat hüküm ç~kartmalar~~ beklenmiyordu. Uygulanan hukukun hükümleri de f~k~ h kitaplar~nda yer almaktayd~. Bu kitaplar~ n ba~l~calar~~ (Dürer, Mültekâ gibi) Türkçeye ter-cüme edilmi~ti. Bunun yan~s~ra örfl hukuk da denilen padi~ah emirnâmeleri s~n~rl~~ say~da ve teknik metinlerdi. Öte yandan halk aras~nda daha önce cere-yan edip fetvâya arzolunan hukuki ihtilaflar~n çözümleri de ~eyhülislâml~k taraf~ndan birer külliyat halinde zaman zaman biraraya gerilerek herkesin, bu arada kad~lar~ n istifâdesine sunulurdu (Bu fetvâlara uyma mecburiyeti teorik olarak yoktu ama ~eyhülislâml~k Tanzimat'tan sonra kad~lar~n vermi~~ olduklar~~ hükümlere kar~~~ gidilebilecek bir nevi kanun yolu mahkemesi hâ-line gelecek, dolay~s~yle bu fetvâ mecmualar~na uyman~n önemi artacak, çünki bunlar bir bak~mdan bugünki ictihad~~ birle~tirme kararlar~n~n fonksi- 42 ~ngiltere krah VIII. Henry, ~ngiliz adliye sisteminde yapaca~~~ reforma örnek te~kil

et-mesi bak~m~ndan, Kanuni Sultan Süleyman devrinde, Osmanl~~ adli sistemini incelemek üzere Osmanh ülkesine bir heyet göndermi~ti. Fairfax Downey: Kanuni Sultan Süleyman. Trc: Enis Behiç Kory~:~rek, ~s~~ 1975, 101.

(20)

978 EKREM BU~RA EKINCI

yonunu görecektir). Bu sebeple hepsi belirli bir e~itim alm~~~ ve tecrübe ka-zanm~~~ olan kad~lann verdikleri hükümde hataya dü~memeleri beklenirdi. Kald~~ ki tak~ld~~~~ hususlarda hukukçulara dan~~mas~, müftülerden fetva sor-mas~~ mümkündü. Zaten karma~~k ve çe~itli olmad~~~~ için mahkeme önlerine gelen hukuki ihtilaflar~ n hukuka ayk~ r~~ çözümlenme ihtimali de fazla de-~ildi.

Bütün bu söylenenlerden hareketle Osmanl~~ hukuk tarihinde mahkeme kararlar~n~n kontrolü, hükümlerin hatal~~ ve hukuka ayk~r~~ verilmesinden, bir ba~ka deyi~le maddi ve hukuki meselenin tesbitinde hatadan ziyade, kad~la-r~ n herhangi bir sebeple hukuka ayk~ kad~la-r~~ davranmalakad~la-r~ndan dolay~~ cereyan etmi~tir. Nitekim kaynak ve belgelerde bu husus görülmektedir. Kad~lar, bi-rer insan olmalar~~ itibariyle "heva ve nefslerine uyup" hukuka ayk~r~~ davra-nabilirlerdi. Bunlar da genellikle, rü~vet alma", sicil tahrif etme", düzmece hüküm verme", taraf tutma", davaya bakmaktan kaç~nma47, ehl-i örf denilen

43 "Dulkadir be~lerbe~ine h~ik~n ki: Südde-i seadetüme arz~hal sunub Gö~ercinlik kazas~~

naibi olan Ömer içiin daima suba~~~ ile gez~lb fukaray~~ bi-günah rencide idtib ehl-i örfe muave-net idüb fikaray~~ habs idüb alwelerin alub ve suba~~na dahi ald~rub ve ri~vet tariki ile reayan~n fevkalhadd altunlarm alub külli zulm ve teaddi eyledi~i eclden rey a perakende olub eski ve yerlti naib olub ~er' teaddisi çokdur, rel" olunmas~~ laz~m eykdi~i olundu. Buyurdum

ki: v~isül buld~kda mezb~ir naibin ah "valin tahkik eyleyüb göresin. ci' reayaya vechi me~rüh ün-e zulm ve teaddisi vard~r, ash ile ma 'kim idinüb vuku'u üzre ahva lin arz eyleyesin ki emri,* m ne vechile olursa mücibi ile amel eyleyesin." 19 Ramezan 980 (1573). BOA MD 21/104. Bu ko-nuda geni~~ bilgi için bkz. Ahmet Mumcu: Osmanl~~ Devletinde Rü~vet, Ank. 1969.

44 Sicil tahrifaunda bulundu~u için Hums kad~~ nâibinin tefti~i emredilmi~tir. 13

Muhar-rem 973 (1565). BOA MD, 5/68.

45 " f~sktib be~ine ve kad~s~na ham ki: Hala^ 'Cisküb'de naibti'~-~er' olan Mehmed nam

ki-mesne ehl-i tezvir olub baz~~ kad~lar ve gayr~kiki-mesne nâm~na mührler Icazdurub ve tel bis hüccet- ler ve mektublar yazub " 10 Rebifilâhir 972 (1565). BOA MD 6/380. Erzurum kad~s~run K~~- vetçi olup gaynme~ru h~lkümler verdi~inden dolay~~ görevinden al~nmas~~ yolunda Erzurum bey-lerbe~inin arz~. BOA Cevdet-Adliye, no: 5009, tarihsiz.

46 Hatta taraf tutma ihtimaline kar~~~ hâltimin reddi de mümkündür. "Mala ve Ma~nisa ka-d~larma hülun ki: ....mevlana-y~~ mezbtir Südde-i seadete gelüb Kula kad~n olan Abdülkerim içün benC~mle husiimeti ve has~mlar~ma muaveneti vardur, tefti~den ihrâc ohnmas~n~~ taleb iderüm dime~in Icad~-y~~ mezbilr~n ahvaline Mala kad~n ile seni müfetti~~ ta'yin idiib.... "17 Zilhicce 972 (1565). BOA MD 6/1417.

47 "Ayd~n sanca~~~ kad~larma hük~n ki: Haliya Ayd~n be~i Mustafa adem gönderiib baz~~ ehl-i

fesad~~ ademleri meclis-i ~er'a ihzâr idtib ahvalleri ~er7e görilmek taleb itdüklerinde miras' e- lemle getürilmedi diyü mukayyed olunmama~la ol vechile te'hir ohnmayub bi-hasebi'~-~er'

ahvallerin tefti~~ idtib "3 Zilhicce 972 (1565). BOA MD 6/1339.

"Birgii kad~sma htikm ki: Haliyen Ayd~n sanca~~nda Arpaz nam kalye halk~~ Rikab-~~ Ini-mayunuma ruk'a sunub baz~lar~~ Südde-i seadetüme geltib kad~lar, olan Muhyiddin kasaba-i

(21)

OSMANLI HUKUKUNDA MAHKEME KARARLARININ KONTROLÜ 979 mülki idarecilerle i~birli~i yapma", yolsuzluk", zorla dâvâ görmes°, haks~z yere cerime alma 51, devre ç~kmak52, birbiriyle çeli~en hükümler verme" gibi

mezbüre iltizâm iden Ali nâm suba.~~~ ile ve Selcano~lu demelde ma'rüf kimesne ile müttefik olub fi 21 Muharrem sene 968 (1560)." BOA MD 3/1598. "Kastamonu be~ine hülun ki: Kas-

tamont'ya vancak kad~hklannda olan a'yân ve e~râf ve sir rey â ve berâyü Südde-i seâdetüme muhz~r gönderüb nefs-i Arac'dan olub hâlen Kastamon~ 'da sâkin olan Abdurrahman nân~~ Icad~~ diimâ sancakbe~i ile ittifak idüb fulcarâdan nice bin akça aldurub zulm ü teaddisinin nihâyeti

olmad~~m i'lâm itdülderi eclden mezbûr kad~~ seâdetüme gönderülmek e~nr idüb bu-

yurdum ki vûsül buld~kda mezbür kad~ya bir an evvel ve bir saat te'hir ve tel-al' itdürmeyrib Mi-alne-i seâdenime getrirüb Divan-~~ Hiimâyun'~mda husemâlan ile mirrâfaa olub fukarâya zulm teaddisi old~~u sâbit old~kda eshâb-~~ hukuk~n haklar~~ bi-kusur virildükden sonra ~er'le hakk~n-dan geline." 13 N (Ramazan) 1003 (1595). BOA MD 73/1039.

49 "Atala ve Kula kad~lanna hificm ki: Kula Icazâs~~ halk~~ mahzar gönderüb kad~lan olan Ca'- fer içün fukarâya ~er'-i kavfm teaddi idüb ve bi-gayrihaklun mallar~n alub ve halk mâbey-

ninde efal-i kabiha ile ma'rufdur diyii idüb Icad~-y~~ mezbur azlolunub tefti~~ ohnmas~n emridüb...." 25 Cemâzilevvel 972 (1564). BOA MD 6/573, 6/615.

5° "~ile nâhiyesi nâibine Mik~n ki: Galatada merhume ve ma~furun leha Vâlide Sultan tâbet sera.l~ânun Samand~ra ve So~anl~~ ve Sâlih nâm vaki' çiftlikleriin arabac~lanndan ~ile nal~i-

yesine karye sâkinlerinden Mahmud ve Mehmed ve .... isim kar~ndallargelüb yine

karye-i mezbur sâkinlerinden mûrisleri nân~~ kimesne fevt oldukda terikesi irs-i ~er'le bunlara intikal icliib içlerinde sa~ir ve sa~-ire ve oib ve ~âibesi olmayub cümle verese hâz~r ve kibar olub k~smet taleb itmezler iken sen ki mevlânâ-y~~ mumâileyhsin, münsleri miiteveffl-y~~ mezkC~run te- rikesini tahrir ider ve resm-i k~smet aluru~n diyC~~ tarafundan ~er' ü Icânun teaddi vü renc-

ide ohnduklan ve bu bâbda dâvülanna muvâlik ~eyhC~lislâmdan fetvâ-y~~ ~erife virildü~in mikebince amel ohnub ol vechile teaddi vi" rencide ohnmamak bâb~nda hümâyu- num recâ eyled~ ficleri ~er' ü kanun üzre amel ohnmak için] yazulm~~dur." Vi evâs~t-~~ ~~ (~aban) 1158 (8-17.1X.1745). BOA ~AD 2/148.

51 'Amasya be~ine ve kad~s~na ve Lâclik kad~s~na hificm ki: Havra kazâs~~ ahâlisi ruk'a sunub

Hawa kad~s~~ olan H~d~r ~ah ve Rum be~lerbe~isi suba~~lanndan Mehmed isim kimesne gelüb bunlar~n üzerine nesne sâbit olmayub mircerred celb ü ahz içün kimini suhte yata~u ve h~rsuz haral. ni ~eriki ve kimini ka~lbay ve mülhidsiz diyü ifti~i idüb der-zencir idüb ve dahi habs idüb herbir mahbilsdan otuzar k~rkar altun alub ve ~ikâyete varmayasuz diyC~~ üçer talâka ~art vi-rrib ve bunlar~n baz~s~~ Sfidde-i seâdetirme ta~alluma geldülderin istima' idüb evlerC~n basub Hamza isim kimesneye ikiyüz elli ... urub envâ-i zulm ü hayfeylemi~lerdür diyC~~ ~ekvâ itme~in, buyurdum ki: viisC~l buldukda mezkürlan ihzâr idüb bir defa ~er'le fasl olmu~~ dâvâ de~il ise hakk üzre tefti~~ idüb göresin arz olund~~u gibi ise ki ~er' ile sâbit olsa ol bâbda muktezâ-y~~ ~er' ne ise edâ idirb yerine koyasun." 13 Ce~nâzilâhir 986 (1578). BOA MD 35/390.

52 Devre ç~kmak, memurlar~n görev merkezini b~rakarak tahkikat, inceleme ve ke~if gibi sebeplerle ferman üzerine veya adli i~lerde taraflar~n talebiyle görev mahallinde dola~mas~d~r. Bu esnada masraflar talep sâhibinin üzerineydi. Bu sebeple halk~n kimi zaman zarara u~rad~~~~ anla~~lmaktad~r. "Ayd~n be~ine hiikm ki: Mektub gönderi:1. b baz~~ yirlü köhne ve miirte~i nâible-

rine niyâbet virirb muttas~l devran itdiirmelde reâyâya olduklann bildünni~sin.

~mdi buyurdum ki: yamak ol asl il üzerine ç~kub gezen nâiblere tenbih ü telid eyleyesin ki min

ba'd gezmeyeler. Ba'de't-tenbih eslemeyenleri her kim ise ismi ile yazub arz eylesesiin." 3

Zilka-'de 967 (1560). BOA MD 3/1372. Edirne kad~s~n~n izinsiz devre ç~ kan nâibinden ~ikayeti havi arz~ hâl. BOA Cevdet-Adliye, no: 3750, tarih: C (Cemâzilâhir) 1211 (1796). Kad~lar~n izinsiz devre ç~kmalar~n~~ yasaklayan bir ferman için bkz. BOA Cevdet-Adliye, no: 4729, tarih: ~~ (~aban) 1158 (1745).

53 Ni~de mahkemesi nâibi Abdurrahman Ni~de sâkinlerinden Feyzullah hakk~nda bir defa lehine ve di~er defa aleyhine mütenâluz iki i'lâm verdi~i cihetle az1 ve yerine di~eri tâyin edilin-ceye kadar mahkeme kâtibinin nasbolundu~una dâir Bozok mutasarr~f~~ Cebbarzâde Süleyman Beye yaz~lm~~~ ferman. BOA Cevdet-Adliye, no: 2759, tarih: Za (Zilka'de) 1206 (1792).

Referanslar

Benzer Belgeler

(Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Yabancı Diller Yüksekokulu, İlahiyat Arapça Hazırlık Sınıfları ve Lisansüstü Programlarının İş Planları İlgili Birimlerin

A ncak ben yin e de size şunıı sorm ak istiyorum, yapılan araştırm alarda A leviler günlük hayatta ayrım cılığa nıaruz kaldıkların dan yakındılar. Bu

Aşağıda aynı ortamda bulunan, başlangıç hacimleri aynı ve uçlarına ağırlık bağlı balonların çeşitli sıvılar içinde batması sırasında oluşan

1. gün satılan dürüm sayısı, aynı gün satılan pizza sayısından 75 tane fazla olmuş ve 2.. Beraber sinemaya gitmek isteyen Ece ve İpek, uygun oldukları zaman

Sanat Burs Programı kapsamında lisans, yüksek lisans ve doktora düze- yinde eğitim almak üzere uzun dönem programlar çerçevesinde burslan- dırılan seçkin öğrenciler;

Eğer yapı yıkılmaya eğilimli ise (mail-i inhidam) yıkıma karar verilmelidir. Yapı servis yükleri altındayken ihmal edilebilir bazı hasarlar ile fonksiyonunun sürdürebilir;

,_ ANKARA (AA) - Enerji ve Tabii [aynaklaf_ Bakaru Veysel Atısoy, ercktni dağtımının özcl sckıörc dcvİİ yenne, da&amp;um kurumunun alıında ycfala.:ak k lgesel

(Çünkü) O çok başlı bir fettândır.” dediği aşağıdaki beyitte de sevgilinin kâkülü sürekli dedikodu yaparak kargaşa çıkaran, kötülük yapan bir insan gibi hayal