• Sonuç bulunamadı

Bir düşte mi yaşadık?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir düşte mi yaşadık?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bir düşte mi yaşadık?

i j p ı , YLE günler oluyor ki, öyle olaylarla karşılaşı-

* 1 1 yoruz ki; kişi kendi kendine sormadan ede- miyor: Bu ülkede Atatürk diye büyük bir a- dam gerçekten yaşadı mı?

Sanki toplumca bir düş görmüşüz, sonra uyanıvermi- şiz! Öyle güzel bir düşten sonra uyanmak korkunç bir karabasan. Atatürk bir düş müydü sahi?"

Bu satırları bugün değil, ta 1965'lerde yazmıştım. "A- tatürk Yaşadı mı?" kitabımın başında yer alan bir yazı.. Bir uyarı, bir anımsatma, uyanmaya, bilinç ışığında bir araya gelmeye çağrı... O günlerde daha umut vardı. Ata­ türk devrimini savunanlar, bu alanda yürekli atılımlar yapmaktan korkmayanlar daha çoktu. Siyasal partiler, şeriatçılar Atatürk'e karşı çıkmaktan çekiniyorlardı. Ama yine de sinsice, sözde demokrasi yanlısı gibi görünerek, ellerine her uygun fırsat geçtiğinde, gerçek düşünceleri­ ni belirtmekten de kaçınmıyorlardı.

Adalet Partisi'nin iktidar yıllarıydı. Demirel "Tetik çe­ kenle teşbih çeken bir olamaz" diyordu. Daha başka şeyler de söylüyordu. İmam okulları teker teker açılıyor­ du. Başörtüsüne bürünenlerin sayısı artıyordu. Din ders­ leriyle, toplu namazlarla, Ramazan aylarındaki baskıcı tutumlarla...

27 Mayıs'tan sonra Atatürk'ün görüşleri, düşünceleri yeni bir güç kazanmıştı. Daha doğrusu öyle sanmıştık, umutlanmıştık. Ama 27 M ayısçılar gericilik karşısında yürekli adımlar atamadılar. Kendi içlerinde bölündüler, Atatürk bir kez daha güzel bir düş halinde kaldı. Anımsı­ yorum o günlerde Behçet Kemal Çağlar şu dizeleri yaz­ mıştı:

"Öyle sırt üstü yatıp dinlenecek gün değil / Daha ya­ pacağımız çok şeyler var çocuklar / Ne kadar erken yağdı, gördünüz ya, yeniden / Nice güvendiğimiz dağ­ lara kar çocuklar."

Taksim'deki gezi parkına koskoca bir cami dikecek­ lermiş... Defileye çıkan mankenlerin giysilerine karışa­ caklarmış... Devlet Opera ve Balesi'ne gereken yardımı yapm ayacaklarm ış... Pehlivan güreşi varken bale de neymiş! Devlet dairelerinde, üniversitelerde, hastaneler­ de isteyen başörtüsü takabilecekmiş... Tarikatçılar, tek- keciler, üfürükçüler, tüm yobaz kafalılar baştacı edile­ cekmiş... Laik Cumhuriyet ilkeleri ortadan kaldırılacak, ülke 1300 yıl öncenin yasalarına göre yönetilecekmiş!..

Masal değil, bir bir gerçekleştirilen, daha da gerçek­ leştirilecek gerici atılımlar!.. Yüzde 21 oyla iktidarı elle­ rine geçirmişler, yüzde 19'luk Doğru Yol'u, daha doğru­ su Doğru Yol'un lideri Şaibe Hanım'ı korkutarak rehine almışlar... Ellerinde, bu beyanı Yüce Divan'a götürecek dosyalar: "Hele bize bir karşı çık görürsün gününü" diye ödünü patlatarak!.. DYP grubundaki yüz yirmi milletve­ kili de, "bir dahaki seçime liste başına oturtulmayız" he­ sabıyla Refahçıların nerdeyse tutsakları!..

Böylesi hiç görülmemişti! Bir bakan kendi bakanlığıy­ la ilgili bir suçlama ile karşılaştığında soruşturmanın ge­ reği gibi yapılması için görevinden ayrılır... Geçmişte ör­ nekleri var, 1950 öncesinde bir Savunma Bakanı, adını da saygıyla yazayım, avukat Münir Birsel, böyle bir söy­ lenti karşısında bakanlıktan kendi isteğiyle ayrılmıştı. A- ma Bayan Çiller TEDAŞ, TOFAŞ, servet hesabını incele­ mek komisyonlarında bir oy farkla sözde aklandı, ama yabancı ülkelerde, yargıçlar, gazeteler şimdi onu çok daha büyük, çok daha bağışlanamaz biçimde suçluyor­ lar. Bir insan bu acı durumlara, bu suçlamalara, basın­ da, TV'de her gün sergilenen durumlara nasıl katlanır!

İpin ucu kaçtı! Yüzde 21'lik bir güç, devletin tüm a- lanlarını "işgal" ediyor. Cumhuriyetin yasalarını hiçe sa­ yıyor. Atatürk devletini değiştirip yerine şeriata dayanan bir yapı kurmanın peşinde... Hepimiz bunu açık açık görüyoruz. Mitingler, yürüyüşler, gösteriler, balon patlat­ ma gibi çıkışlar, "Uğurlar ölmez", "Türkiye İran olma­ yacak" gibi çığlıklar boşlukta unutulup gidiyor, Refahçı kafa, amacına yavaş, ama sağlam adımlarla yürüyor...

Yüzde 80 oy bir yanda! Ama DYP'nin yüzde 19'u Ba­ yan Çiller'in etkisiyle Refah'ın yüzde 21'ine yapışmış, eklenmiş olunca durum değişiyor. Hele DYP'nin millet­ vekillerinin Cevheri'ler, Menteşeler bilmem kimlerin bi­ le Refah'ın destekçisi olduklarını görmek umutsuzluğu daha da artırıyor, ama bir yandan da Atatürk yolundaki savaşçılarının direncini kat kat güçlendiriyor.

Behçet Kemal Çağladın o unutulmaz seslenişiyle bil­ direyim:

"Anıtkabire gidip de yürekten baş eğmeyen / Günü gelir çarpılır, düşer yere serilir. / Bir avuç yobaz için bir sürü cahil için / Devrim'i çiğneyecek ayak varsa kırılır / Bir de bakarsınız ki, her meydanda bir kere / Her genç

Türk'te bir kere, bir Atatürk dirilir." f

---—

----

Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak, A¤ustos ay› içinde toplanan Uluslararas› Astronomi Birli¤i, tart›flmal› bir toplant›n›n ard›ndan, Günefl Sistemi’nin buz ve kayadan oluflan

Örneğin, çeşitli bilgilerini analiz ederek bir mahkûmu riskli gören bir algoritma, şartlı tahliye sonu- cunda o mahkûm için haftada bir kontrole, bir başkası içinse ayda

Bu tür uygulamalar Facebook ve Google gibi platformların bil- gilerinizi en az düzeyde kayıt altına almalarını sağlaya- cak ayarları ve kişisel bilgilerinizi korumaya yardımcı

Ankara ve İstanbul radyolarında uzun yıllar çalışan sanatçı ünlü ses sanatçılarının saz toplu­ luklarında da

Son olarak da, ülke halkına yönelik misyonerlik faaliyetleri karşı- sında örgün ve yaygın eğitim kurumlarındaki din eğitiminin durumu ve yeterliliği, mevcut din

Bir ga­ zetecinin «reform ları gerçekleştirecek misiniz?» sorusunu «Ga­ yet tabii» diye yanıtladığına göre b ir şeyler vanm avı d ü şü n ü ­ yor.. Kesin

Meclisinde bulunanlara artık saat ve vakit hâkim olamaz; Tatlı konuşması, zamanı su gibi içmiş; meselâ sabahın erken dakikalarında başlıyan hasbihal, size

Boş kalınca saçımı başımı yoluyorum." diyen Ayaz, bir yılın 11,5 ayında çalıştığını, sadece 15 gün dinlendiğini bu süre içinde de hiç resim