• Sonuç bulunamadı

Topkapı Sarayında tarihi odalar:Topkapı sarayının meşhur sofası hakkında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Topkapı Sarayında tarihi odalar:Topkapı sarayının meşhur sofası hakkında"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUM HURİYET \

»kapı Sarayında Tarihî Odalar:

jopkapı sa ra y ın ın

meşhur

sofası

hakkında

Yazan: Halûk Y. Şehsüvaroğlu

Osmanlı hükümdarlarının harem dışındaki günlük hayatları ekseriya sofa köşklerinde geçerdi. Arzha- ne, Hırkaisaadet, Sünnet, Revan o- daları, Havuz, Bağdad, İftariye ve Mustafapaşa köşkleri sofa köşk­ leri ismile anılırdı.

Hırkaisaadet ve diğer odalar a- rasmdaki iki sıra revaktı geniş ge­ zinti yeri de sofa ismini taşırdı. Otuz mermer sütunlu (Sofai hü­ mayun) un genişliği yedi metre, u- zunluğu da Bağdad kasrı tarafın­ da 31,40, Şimşirlik cephesinde 32 metredir. Bu sofa üzerine Arzıha- metredir. Bu sofa üzerine Arzha- van sofası, Mabeyin dairesi kapıları açılmaktadır. Arzhanenin iki, Re­ vanın altı, Hırkaisaadetin dört ve Sünnet odasının bir pencereleri de sofanın iç kısmına bakmaktadır.

Hırkaisaadetin pencerelerinden biri hacet penceresi, Havuz tarafın­ daki (Zenzeni Cevahir) ismini ta­ şımaktadır. Zenzeni Cevahir tara­ fında yekpare som mermerden ya­ pılmış bir (havzı kevser) bulunu­ yordu. II. Mahmud zamanında bu­ raya padişahın tuğrasile ve bir ki- ¡abe ile bir çeşme inşa olunmuş­ tur. Çeşmenin önünden Havuz köş küne kadar zemin, su yollarını ih­ tiva eden renkli mermerlerle dö-

je B n îtŞ ttr.

Sofad3 mimarî tezyinata çini ve mermerler hâkimdir. Revan odası- f mn dış duvarları yekpare ve renkli i mermerlerle döşelidir. Arzhane ve

Hırkaisaadetin dış duvarları da ya­ rıya kadar çepçevre renkli mer­ merlerle süslenmiştir. Sünnet oda­ sının kapı cephesinde 36 ve 17 nci asırların en nefis çinileri ışıldamak­ tadır.

Arzhaneden, Hırkaisaadet odası­ na kadar uzanan dış duvarların üst kısmı eski asırlarda zaferlerin ga­ nimeti olan silâhlarla süslenmişti.

Böylece bir İstanbul sarayının duvarları, Viyanadan Basraya, Kı­ tımdan Adene kadar bütün diyar­ larda kazanılmış cenk% hatıralarile doluydu.

Osmanlı hükümdarlarının salta­ natı ekseriya sofadan başlardı. Ye­ ni padişahlar çok defa Mabeyin ka­ pısından sofaya çıkarlar, buradan Hırkaisaadete geçip kendilerine t;?h tı nasib eden Cenabıhakka hamdü sena ile secdeye kapanırlardı.

Sonra günlük hayatlarının bir çok saatlerinde sofada ve sofa köşk lerinde görünürlerdi. Nice cengâ- ver hükümdar haıb ganimetlerde süplü bu duvarlar arasında tevazu ile dolaşmış.'İbadetlerini Hırkaisaâ- dette yapıp, vezirlerini, din adam­ larını, kumandanlarını, sofa köşk­ lerinde kabul etmiş, yemeklerini.bu falarda yemiş, Havuz köşkünde, Bağdad, Mustafapaşa kasırlarında pehlivanlar güreştirip, hayal oyu­ nu oynatıp, hokkabazlar söyleştire­ rek eğlenmişti.

Asırlar boyunca Topkapı sarayı­ nın otuz direkli sofasından kahra­ man, korkak, dâhi, şaşkın, zalıid ve seı-mest hükümdarlar gelip geç­ miştir.

Bu sade odalarda, safiyar.e zevk­ lerle oyalanan nice kahraman bu­ ralardan dünyaya hükmetmiş, kral­ lara iradelerini bildirmiş, burada gazaba gelip, burada neşelenmişti,

Duvarları zafer ganimetlerde do­ lu sofadan kaç celâdetli Kırım ha­ nı, hürmet ve ubudiyet

düygulari-le geçip köşkdüygulari-lerden birinde huzura girmiş ve top sorguçlu samur kalpak, kırmızı kadife kaplı çap- rastlı samur kapaniçe giyinmiş mu­

rassa hançerler kuşanmış olduğu halde aynı yollardan memnun ve mağrur dönmüştü.

Yavuz, Kanunî gibi hükümdarlar bu sarayın zevk ve safasmdan zi­ yade seferlerin meşakkatleri içinde hayat sürmüşler, fakat seleflerinin ekserisi günlerini türlü zevkler ve eğlencelerle buralarda geçirmişler­ di.

Onlar için hayat, saltanatla baş­ lıyordu. Karanlık ve korkulu ka­ festen sonra bütün nimetlerde ge­ len taht, cihanda bir şeye değişil- miyecek kadar tatlı ve ebedî zan- nolunuyordu. Kundaktaki kardeş ka nına (nizam’ı âlem) fetvalarile bu­ nun için giriliyor, yıkılanlar, ölen­ ler ve bütün fanilikler unutuluyor­ du.

Fakat bu saray sofasının bir ka­ pısından başlayan hayatları günün birinde gene aynı sofa üstünde ni­ hayete eriyordu.

Peygamberin mübarek emanetleri önünde günahların affını niyaz ile geçen saatlerden sonra zevk ve neşenin tükenmez anları başlıyor­

du. Sazlar, şarkılar, rakslar ve güzel kadınlarla bayatın lezzeti bü­ tün tatlarile hissediliyor, gene çok defa genç yaşlarda bu tatlı, bu­ lunmaz hayat, raşeli ellerden dü­ şen fağfur bir kâse gibi binbir par­ ça olup dağılıyordu.

Ölen padişahların cesedi sofada Hırkaisaadetin hacet penceresi ö- nünde yıkanırken yeni padişah Mabeyn kapısından geçip aynı so­ fada izzü ikballe saltanata başlamış oluyordu.

Evvelce revakların arası kışları kalın meşin perdelerle örtülen so­ faya son devirlerde bir camekân yapılmış, V. Mehmed Reşad zama­ nındaki tamirlerde de Hırkaisaade- tin sofaya bakan duvarlarına bazı çiniler konulmuştur.

Gene son devirlerde zaferlerin yadigârı olan silâhlar kaldırılmış ve duvarlar yazı levhaları, Kâbe ör­ tülerde süslenmiştir. Günün her saatinde dev heybetlerde devirleri hiçe sayan mermer sütunlar arasın­ da, geçmiş zaman adamları birer masal kahramanı gibi hayal edil­ mektedir.

Bir on yedinci asır akşamında IV Murad, yayını gerip okunu gü­

müş kapıya saplamakla, Patrona­ nın şehri birbirine kattığı günlerde Damad İbrahim Paşa sofada devlet adamlarına nasihatler vermektedir. O günlerin heyecanından bitab dü­ şüp Revan köşkünde uykuya da­ lan Kaptanderya Mustafa Paşa azil haberde yerinden kaldırılıp, bos­ tancılar dairesine gönderilmektedir. Patrona ile adamları Revan köş­ künde boğazlandıkları gün sofa mahşerî bir kalabalıkla ve vaveyla d dolmaktadır. Kan lekeleri ve ya­ tağan çatışmalarının sonunda gelen sükûn devirlerinde sofa, havuzun fiskiyelerinden akan su şırıltılarile, Hırkaisaadetten süzülen Kur’an sadalarile dolmakta ve akşam saat­ lerinde lâle bahçelerinden hanen­ delerin içli şarkıları duyulmakta­ dır.

III. Osman öldüğü gün Sadrıâzam Ragıb Paşa, Şeyhülislâm Kaptan Paşa Sadrin efendiler, yeniçeri ağası, Cebecibaşı bu sofadan gamlı adımlarla geçmişler ve Arzhanede toplanıp III. Mustafaya intizar ey­ lemişlerdi.

Gecenin geç saatinde Sultan Mus­ tafa Mabeyn kapısından çıkmış ve doğru Hırkaisaadet odasına girmiş­ ti. Elli bir sene sonra aynı sofa IV. Mustafanın tahttan indirilişine şa- hid oluyordu. Alemdar Mustafa Pa­ şanın Arzhanede kahve içip din­ lendiği saatlerde IV. Mustafa so­ fada gazab ve hışımla dolaşmakta (ben tahttan inmedim, Mahmudu kim çıkardı) diye söylenmekteydi. Alemdar Mustafayı görmüş ve de­ diklerini işitmişti. Etrafındakilere (bu kim, Sultan Mustafa mı, söy­ leyin ona bucağına gitsin, yoksa e- limden kıyamete kadar lanetleme olacak bir iş çıkmasına sebeb o- lur...) diyordu. ,

Bütün ihtiraslar, bütün ömürler bitmiş, şadalar dağılmış, uğultular, sesler kaybolmuştur. Mermer sü­ tunlar, çinili duvarlar arasında, geç­ miş zaman insanlarının hayatları iyi, yahud fena birer hikâyedir.

Sofada çok defa bu hikâyeler ha­ tırlanmadan dolaşılır, fakat her do­ laşan muhakkak ki binayı yapan mimarı, çinilere bu ebedî rengi ve­ ren sanatkârı, mermeri oyan taş­ çıyı, tahtaları, renk renk, altın altın süsliyen nakkaşı hayal eder.

Topkapı sarayının her köşesinde bugün de, yalnız ölümün öldüre- mediği sanatkârlar yaşamaktadır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonra mademki resim m azinizin, eski ve zengin olmayışı bize meselâ Louvre müzesindeki usulü tatbik imkâ­ nını vermiyor, ve henüz hayaıta, hattâ hayatın

I n 1932, Mounier–Kuhn first presented the clinical, radiographic, and bronchoscopic findings of a syndrome which consisted of dilatation of the trachea and main- stem

Grup (Sham grubu): Kobaylara her iki gözde 90 dakika basınçla indüklenen iskemi peryodundan 1 saat önce ve 2 günlük reperfüzyon süreci boyunca 0,1 cc salin solüsyonu

ches expérimentales adlı kitabi süvarilik mektebinde esası kitab olmuşdur ve Fransamn Harbiyye süvari mektebi olan Saumur ‘ askerî müessesesi müdürü Miralay

İnfertil erkeklerde somatik kromozom anomali insidansının %2.2 ve 19.6 arasında olduğu rapor edilmiş olup cinsiyet kromozom anomalileri otozomal anomalilerden daha yüksek

Diğer bir munakkid, mühendis olduğu için daha salahiyyetdar olan diğer bir munakkid makine hayatının büyük hid- metlerini gösteriyor; bunu da ‘aynen terceme

Tablosunu satmak ve akıl hastahanesinde kaldığı günlerde Fikret Mualla’yı sıkça ziyaret etmekle ressamımızın yakın

Kocaeli Üniversitesi T›p Fakültesi Hastanesi’nde ilk VRE izolasyonunu takip eden hafta içerisinde bir gün bo- yunca, YBB ve cerrahi servislerde yatmakta olan 49 hasta ile