• Sonuç bulunamadı

Ahmed Avni Konuk ve Fususu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi adlı eserindeki hadislerin değerlendirilmesi (II, III, IV. ciltler)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmed Avni Konuk ve Fususu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi adlı eserindeki hadislerin değerlendirilmesi (II, III, IV. ciltler)"

Copied!
165
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

TEMEL ĐSLAM BĐLĐMLERĐ ANABĐLĐM DALI

HADĐS BĐLĐM DALI

AHMED AVNĐ KONUK VE FUSUSU'L-HĐKEM

TERCÜME VE ŞERHĐ ADLI ESERĐNDEKĐ

HADĐSLERĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

(II, III VE IV. CĐLTLER)

Muhammed AKDOĞAN

(YÜKSEK LĐSANS TEZĐ)

DANIŞMAN

Doç. Dr. Muhittin UYSAL

(2)

2 BĐLĐMSEL ETĐK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı (Đmza) T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

(3)

3 T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ KABUL FORMU

Muhammed AKDOĞAN tarafından hazırlanan Ahmed Avni Konuk ve Fususu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi Adlı Eserindeki Hadislerin Değerlendirilmesi (II, III, IV. Ciltler) başlıklı bu çalışma 13/07/2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Başkan Đmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye Đmza

(4)

4

Önsöz

Đslâm fikir hayatının dinamiklerinden birisi Đbn Arabî’nin el-Füsûs isimli eseridir. Bu, onun te’lîf ettiklerin en önemlisidir. Bunun üzerinde çokça tartışmalar olmuştur. Đbn Arabî’nin Đslâm düşünce hayatındaki yeri ilgililerince malumdur. Bunu yazmış olduğu pek çok kitap ve risâleleri te’yid etmektedir. Yazmış oldukları genel itibariyle tasavvufun etrafında dönmekle beraber aynı zamanda Đslâm düşünce hayatının temelinde yer alan eserlerdir.

En etkili eserinin el-Füsûs olduğunu söylemiştik. Füsûsu'l-Hikem en geniş anlamıyla Allah (c.c)-âlem veya Allah (c.c)-insan ilişkisini tasavvufî zevk ve keşfin bilgisiyle ifade eden bir kitaptır. Bunu Mekke’de kaldığı altı sene boyunca kaleme aldığı el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye isimli çalışması takip etmektedir.

Eser birçok kişinin dikkatini çekmiş ve pek çok kişi tarafından şerhedilmiştir. Bunların arasında Osmanlı'nın son zamanlarında doğan ve hayatının bir kısmını Cumhuriyet devrinde yaşayan Mevlevî, mutasavvıf, şârih, şâir, bestekâr Ahmed Avnî Konuk tarafından şerhedilmiştir. Şerhe Osmanlı devrinde başlanılmış ve şerh Cumhuriyet zamanında da sürdürülerek on üç senelik bir zaman diliminde tamamlanmıştır (1915–1928). Ahmed Avnî Konuk'un her iki dönemi de yaşamış olduğu göz önüne bulundurulduğunda her iki dönemin genel özelliklerini şerhin taşıdığı söylenebilir. Şerh bu yönüyle büyük önemi hâizdir.

Hadîs Ana Bilim Dalının ilgilendiği önemli konulardan, Hz. Peygamber'e isnad edilen hadîslerin sıhhatı ve kaynağının değeri meselesidir. Herhangi bir rivâyetin Hz. Peygamber'e âidiyetinin tespiti, çok önemli bir iştir. Çünkü birçok büyük âlimin söylediği gibi hadîs dindir. Hadîsin din olduğu, gerçeği göz önüne alınırsa, bu tür çabaların değeri daha da iyi anlaşılır. Bu bakımdan biz, çalışmamızın, bu tür hizmet eden bir çalışma olmasını arzuladık. Çünkü tahriç çalışmaları, ilgilenen kişilere hem dil altyapısı geliştirme, hem de birçok konuyu öğrenme fırsatı sunan çalışmalardır.

Çalışmada, bir kısım haberlerin yer aldığı hadîs mecmualarının cilt ve sayfa numaraları verilerek rivayetin değeri hakkında fikir verilmesi amaçlanmıştır. Ama bir kısmı değerlendirmeye tâbi tutularak netîceye ulaşılmaya çalışılmıştır. Genelde değerlendirmeye tâbi tutulanlar zayıf veya mevzû rivâyetlerdir. Buhârî ve Müslim'in

(5)

5

Câmiu’s-Sahîh adlı eserlerin her ikisinde veya herhangi birinde yer alan veya el-Kütübü's-Sitte'ye dâhil kitapların birkaç tanesinde geçen rivâyetler hakkında 'hadîs

olarak aslının olduğu' sonucuna ulaşılarak haklarında ayrı bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Kezâ bu mecmualar dışında, daha çok zayıf rivâyetlerin yer aldığı üçüncü, dördüncü ve beşinci tabaka hadîs mecmualarında geçen hadîslerin yerlerine de işaret edilerek değerlendirmeler verilmiştir. Yer yer senette geçen ricâlle ilgili bilgi ve bulguları nakletmek suretiyle rivâyetin değerine ilişkin tespitler yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca değerlendirmeye tabi' tutulan rivâyetler hakkında ilk dönemden günümüze kadar olan hadîs âlim ve münekkitlerinin değerlendirmeleri nakledilmeye çalışılmıştır. Bu usûl takip edilerek rivâyetler hakkında genel bir kanâat oluşturulması amaçlanmıştır.

Hadîsi tahrîç ederken, kaynaklar âlimlerin vefâtları göz önüne alınarak tertip edilmiştir ki, rivâyetin değerini ortaya koyulması ve arananın kolay bulunması noktasından önemi malumdur.

Ayrıca biz bu çalışmamızda sadece tahrîçle yetinmedik. Bir de hadîslerin isimleri bilinmeyen râvîlerinin silsilesini verilip bu râvîleri de cerh ve ta’dîl, ricâl ve tabakât kitaplarından faydalanarak âlimlerin onların hakkındaki görüşlerini de verdik. Bunu yapmakla senedde ki râvîlerin güvenilir olup olmadıkları, dolayısıyla hadîsin sakîm mi sahîh mi olduğu noktasında bir kanaat oluşturmaya çalıştık. Ulaşabildiğimiz vefat tarihleri de verilerek râvîlerin birbirleriyle görüşüp görüşmedikleri de ortaya konulmaya çalışılmıştır. Eğer seneddeki peşpeşe gelen râvîlerden bir veya daha fazla râvî düşmüşse, birbirleriyle görüşmemişlerse veya râvîlerden bir kısmı metrûk vb. bir sıfatla nitelenmişse bu haberin değerini düşürmektedir. Ayrıca güvenilirliği herkesce bilinen râvîler hakkında değerlendirme yazılmamıştır.

Farklı sahâbeden gelen rivâyetleri göstermek için büyük ve farklı harfler kullanılmıştır. Mesela A, B, C gibi. Aynı sahâbeden gelen rivâyetlerin farklı tarîkleri ise farklı rakamlarla gösterilmiştir. A. 1, A. 2, A. 3 gibi. Senedleri ise A. 1. a, B. 1. a gibi başlıklar altında gösterilmiştir. Senedinde yer alan râvîler ise A. 1. b, B. 1. b gibi başlıklar altında verilmektedir. Rivâyetin değerlendirilmesi ise A. 1. c, B. 1. c, B. 2. c. gibi başlıklar altında yapılmaktadır. Son olarak genel değerlendirme başlığı altında haber hakkında ulaşılan neticeler verilmektedir.

(6)

6 Çalışma iki bölümden müteşekkildir.

Birinci bölümde Muhyiddîn Đbn Arabî'nin hayatı ve ilmî kişilği,

Füsûsu'l-Hikem, şerhleri ve muhtasarları, el-Füsûs'u müdâfaa edenler-eleştirenler ve onun

tesirleri hakkında bilgi verildikten sonra, üzerinde çalışılan eserin sahibi el-Füsûs şârihi Ahmed Avnî Konuk'un hayatı ve ilmî kişiliği, özellikleri ve eserleri hakkında bilgi verilecektir.

Araştırmalarımıza rağmen Ahmed Avnî Konuk'un hayatı ve ilmî kişiliği, özellikleri ve eserleri hakkında el-Füsûs'un şerhindeki bilgiler dışında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştırr. Bu münâsebetle bu bölüm ilgili yerden özetlenerek yazılmıştır.

Đkinci bölüm ise çalışmanın esasını meydana getiren hadîslerin tasnîfi ve kaynak değeri başlığı altında zikredilen bölümdür. Bu bölüm hazırlanırken rivâyetler cilt içinde Arapça alfabetik olarak sıralandırılarak aranılan rivâyete kolaylıkla ulaşılabilmesi arzulanmıştır. Sonra tercümesi metnin hemen altına dercedilmiştir. Hadîsin şerhde geçtiği yer parantez içerisinde tercümesinden sonra verilmiştir.

el-Füsûs şerhinin konu olarak çalışılmasını tavsiye eden, hazırlanması

sürecinde hiçbir zaman yardımlarını esirgemeyen ve çalışmayı tetkik ederek bu şekle gelmesine vesîle olan kıymetli hocam Doç. Dr. Muhittin Uysal'a, hadîs ilmini bana sevdiren hocam Prof. Dr. Zekeriya Güler'e ve hadîslerin tahrîç edilmesinde, kitaplardan bulunmasında ve en önemlisi bazı yerlerin tercümesinde her zaman yardımcı olan babam Ahmet Sait Akdoğan’a teşekkürü kendime bir borç olarak biliyorum.

(7)

7 T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

en

ci

n

in Adı Soyadı Muhammed AKDOĞAN Numarası: 064244021004

Ana Bilim / Bilim Dalı

TEMEL ĐSLAM BĐLĐMLER ANABĐLĐM DALI / HADĐS BĐLĐM DALI

Danışmanı Doç. Dr. Muhittin UYSAL

Tezin Adı AHMED AVNĐ KONUK VE FUSUSU'L-HĐKEM

TERCÜME VE ŞERHĐ ADLI ESERĐNDEKĐ HADĐSLERĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

(II, III VE IV.CĐLTLER)

ÖZET

Üzerinde çalıştığımız eser Đbn Arabî tarafından kaleme alınmış olup Ahmed Avni Konuk tarafından şerh edilen el-Füsûs şerhidir. Çalışmamıza şerhin yazılmasına kaynaklık eden Đbn Arabî’nin hayatı, eserleri ve özellikle

el-Füsûs üzerinde yapılan şerhler ve muhtasarlar hakkında bilgi verilip, onu

eleştiren ve savunanlardan bahsedilmiştir.

Daha sonra eserin şârihi olan KONUK hakkında hayatı, şahsi özellikleri ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir.

Asıl tezimizin temeli oluşturan haberler verilmiş ve âlimler tarafından yapılan değerlendirmeler nakledilmek suretiyle kişisel kanaatlerimiz de verilmeye çalışılmıştır.

(8)

8 T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

en

ci

n

in Adı Soyadı Muhammed AKDOĞAN Numarası: 064244021004

Ana Bilim / Bilim Dalı

TEMEL ĐSLAM BĐLĐMLER ANABĐLĐM DALI / HADĐS BĐLĐM DALI

Danışmanı Doç. Dr. Muhittin UYSAL

Tezin Đngilizce Adı AHMED AVNĐ KONUK AND EVALULATĐONS OF HADĐTHS ĐN HĐS WORK NAVED FUSUSU'L-HĐKEM TERCÜME VE ŞERHĐ

SUMMARY

The book el-Fusûs illustration which we worked on were written by Đbn Arabî and illustrated by Ahmed Avnî Konuk. In our work are mentioned to life and works of Đbn Arabî and especially made explanation about illustrations and summaries which were made on el-Fusûs.

After that there is made explanation about life, labour sections and Works of Konuk who is the illustrator.

In this work essentially are given tidings which compose basic of our thesis and are explained our personal ideas (thoughts) transfering evaluations which were made by scholars.

(9)

9

ĐÇĐNDEKĐLER

KISALTMALAR………… ……….…..5

GĐRĐŞ: KONU, AMACI VE KAYNAKLAR 1- KONU VE AMAÇ ……….6

2- KAYNAKLAR ………...7

BĐRĐNCĐ BÖLÜM MUHYĐDDÎN ĐBN ARABÎ VE AHMED AVNÎ KONUK'UN HAYATLARI ve ĐLMÎ KĐŞĐLĐKLERĐ A- MUHYĐDDÎN ĐBN ARABÎ VE ĐLMÎ KĐŞĐLĐĞĐ ………...10 1- HAYATI……… ………..…..10 2- FÜSÛSU'L-HĐKEM ve HUSÛSU'L-KĐLEM. ...………..19 3- ŞERHLERĐ VE MUHTASARLARI ………21 4- ELEŞTĐRĐLER……… ………..23 5- MÜDÂFÂLAR...24 6- TESĐRLERĐ...24

B- AHMED AVNÎ KONUK ve ĐLMÎ KĐŞĐLĐĞĐ..………..25

1- HAYATI………..………..…25 2- ÖĞRENĐM HAYATI...25 3- ÇALIŞMA HAYATI………..………..….25 4- EVLĐLĐĞĐ.……….………...26 5- VEFATI………..………...26 6- TASAVVUFÎ HAYATI……….………..26 7- MÛSÎKÎŞĐNASLIĞI……….………...26 8- ŞÂĐRLĐĞĐ……….…………..…..27 9- ESERLERĐ………..…………..…27

a- MESNEVÎ-Đ ŞERÎF ŞERHĐ...……….…………...27

b- FÜSÛSU'L-HĐKEM TERCÜME VE ŞERHĐ………...28

c- TERCÜME-Đ RĐSÂLE-Đ VAHDET-Đ VÜCÛD………..29

(10)

10

e- FÎHĐ MÂ FÎH TERCÜMESĐ………..…………..29

f- KĐTÂBU TEDBÎRÂTĐ'L-ĐLÂHĐYYE fî ISLÂHĐ MEMLEKETĐ'L-ĐNSÂNĐYYE……….…………29

g- MENÂKIB-Đ HAZRETĐ-Đ MEVLANA CELÂLEDDÎN RÛMÎ………29

h- ESRÂR-I SALÂT..……….……….……...29

ı- HZ. MERYEM VE ÎSÂ'YA DÂĐR RĐSÂLE...…….………...29

i- AZÎZ B. MUHAMMED EN-NESEFÎ'NĐN YAZDIĞI YĐRMĐ RĐSÂLE'NĐN TERCÜMESĐ………..….……….……....30

j- HANENDE……….….……….….30

k- ŞERH-Đ GAZEL……….………..……30

l- VAHDET-Đ VÜCÛD VE VAHDET-Đ ŞÜHÛD ĐLE ĐLGĐLĐ RĐSÂLE..30

m- ENVÂRU'R-RAHMÂN'IN MESNEVÎ BAHSĐNĐN TERCÜMESĐ....30

n- MAHMÛD ŞEBÜSTERĐ'NĐN "GÜLŞEN-Đ RÂZ" ADLI MANZÛM ESERĐNĐN TERCÜME VE ŞERHĐ……….………..30

o- ŞERHU'L-AHADĐYYE………..30

ĐKĐNCĐ BÖLÜM HADĐSLERĐN TASNĐFĐ VE KAYNAK DEĞERLERĐ ……….31

I. ESERDE GEÇEN HADÎSLER ……..…………..………...31

I. A. II. CĐLDĐN TAHRĐCĐ………..31

I. B. III. CĐLDĐN TAHRĐCĐ………...76

I. C. IV. CĐLDĐN TAHRĐCĐ………111

II. BÖLÜM HAKKINDA GENEL DEĞERLENDĐRMELER…………..158

SONUÇ ………..162

KAYNAKÇA……. ………...164

(11)

11

KISALTMALAR

age. : Adı geçen eser a.s : Aleyhisselâm b. : Đbn bkz. : Bakınız bnt. :binti H. : Hicri Hz. : Hazreti

r.a : Radıyallahu anh thk. : Tahkîk eden thç. : Tahrîç eden tlk. : Ta’lik ts. : Tarihsiz trc. : Terceme tsh. : Tashîh eden

DĐA : Diyanet Đslam Ansiklopedisi ĐA : Đslam Ansiklopedisi

(12)

12

GĐRĐŞ: KONU, AMACI VE KAYNAKLAR

1.

KONU ve AMAÇ

Üzerinde çalışılan eser Endülüs'te doğmuş, yaşamış ve tasavvuf yoluna yine burada intisâb etmiş olan mutasavvıf Muhyiddîn Đbn Arabî'nin Ahmed Avnî Konuk tarafından kaleme alınmış olan Füsûs şerhidir.

Füsûsu'l-Hikem1 yazıldığı günden beri anlaşılması çok zor olan bir eser olagelmiştir. Bundan ötürü yüzden fazla şerhinin yapıldığı söylenmektedir. Bu anlaşılamama probleminin birçok sebebi olabilir. Yaygın olan kanaate göre, bunda ki en büyük pay kullandığı sembolik dildir. Ele aldığı meseleleri sembollerle anlatmaya çalışmaktadır. Ama bu bazı yerlerde sadece yazanın anlayacağı şekle de dönmektedir. Bu da el-Füsûs okumalarının2 en büyük handikapıdır. Bu ve benzeri sebeplerle üvey oğlu olan Sadreddîn el-Konevî'3den günümüze kadar pekçok kişi tarafından şerhedilmiş veya anlaşılamayan cümlelerinin açıklanması için devamlı çalışılmıştır. Bu yüzden şöyle de denebilir: Đslâm fikir dünyasının canlı olmasında bu eserin büyük önemi vardır.

Eserin çalışılmasına sevkeden amillerin -önemlilerinden- biri bu eserin Đslâm fikir dünyasının en dikkat çeken müelliflerinden olan Đbn Arabî tarafından telif edilmiş olması, bir diğeri de şerhinin Cumhuriyet döneminde yazılmış olması ve asıl önemlisi Ahmed Avnî Konuk'un Đslâm kültür, düşünce ve felsefesinde önem arzeden iki büyük eserin şârihi olmasıdır. Bu iki büyük eserden biri, şerhi üzerinde çalışılan Đbn Arabî'nin

Füsûsu'l-Hikem'i, bir diğeri de Konya'da vefât eden Mevlânâ Celâleddîn er-Rûmî'nin

1 Bu eser de Türkçemize kazandırılmıştır. Đbn Arabî, Füsûsu'l-Hikem (Hikmetlerin Özü), trc:

Abdülhalim Şener, Đstanbul, 2007.

2 Bu konuda Ebu'l-Alâ el-Afîfî tarafından yazılan Füsûsu'l-Hikem Okumaları Đçin Anahtar isimli

eserden yararlanılabilir. Bu tam bir şerh değildir. Sadece anlaşılmasında güçlük çekilen cümlelerin şerhidir. Yine bu okumada faydalanılabilecek diğer bir eser Japonyalı Toshihiko Đzutsu tarafından kaleme alınmıştır. Đsmi Đbn Arabî'nin el-Füsûs'undaki Anahtar-Kavramlar'dır.

3 Eser Türkçe'ye de kazandırılmıştır. Sadreddin el-Konevî, el-Fukûk fî Esrâr-ı Müstenidât-i

(13)

13

Mesnevi'sidir. Bu iki eserin Đslâm düşüncesi bakımından önemi ilgililerince

malûmdur.

Ulaşılmak istenilen temel amaç, Ahmed Avnî Konuk'un el-Füsûs şerhinde kullandığı rivâyetlerin kaynak değerinin tespit edilmesidir.

2. KAYNAKLAR

Đbn Arabî’nin biyoğrafisini yazmak için Afifî’nin Füsûsu'l-Hikem Okumaları

Đçin Anahtar’ından, M. Mustafa Çakmalıoğlu’nun Đbn Arabî’de Ma’rifet’inden,

Mehmed Receb Hilmi’nin Đbn Arabî'nin Menâkıbı’ndan, Toshihiko Đzutsu’nun Đbn

Arabî'nin Füsûs'undaki Anahtar-Kavramlar’ından, Nihat Keklik’in Muhyiddin Đbn Arabî Hayatı ve Çevresi’nden, Ahmed Avnî Konuk’un, Füsûsu'l-Hikem Tercüme ve

Şerhi’nden ve diğer eserlerden istifâde ettik.

Üzerinde çalıştığımız eserin sahibi olan Ahmed Avnî Konuk’un kendisini, bu eseri yayına hazırlayanlar tarafından hazırlanan biyoğrafisinden özetleyerek verdik.

Daha sonra ise çalışmamızın üzerine bina edildiği haberleri irdeledik. Bunları yaparken pek çok eserden bilgi aktardık. Kullandığımız kaynaklar arasında kütüb-ü sitte olarak bilinen Buhârî ve Müslim’in sahîhleri, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve Đbn Mâce’nin sünenleri bulunmaktadır. Ayrıca Enes b. Mâlik’in Muvatta’ı, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i ve Dârimî’nin Sünen’i, Abd b. Humeyd’in Müsned’i Đbn Hibbân’ın Sahîh’î, Abdurrezzâk’ın Musannaf’ı, Dârekutnî’nin Sünen’i, Ebû Ya’lâ’nın Müsned’i, Humeydî’nin Müsned’i, Đbn Ebî Şeybe’nin Musannaf’ı, Đbn Huzeyme’nin Sahîh’i, Taberânî’nin mu’cemleri ve Tayâlisî’nin Müsned’i de kullandık. Bunlar dışında Đbnü’l-Mübârek’in, Ahmed b. Hanbel ve Hennâd’ın zühdlerinden de faydalandık. 4 ve 5 ve 6. tabakada yer alan âlimlerin eserlerinden de bilgi aktardık. Bunlar şunlardır:

Beğavî’nin Şerhu’s-Sünne ve Mesâbîhu’s-Sünne’si, Beyhakî’inin el-Esmâ

ve's-Sıfât, Şuabu’l-Îmân, es-Sünenü'l-Kübrâ ve ez-Zühdü'l-Kebîr’i, Deylemî’nin el-Firdevs bi Me’sûri'l-Hitâb’ı, Ebû Avâne’nin Müsned’i, Ebû Nuyam’ın Hılyetu’l-Evliyâ’sı, Ebu’ş-Şeyh’in Tabakâtu'l-Muhaddisîn bi Asbahân’ı, Hakîm et-Tirmizî’nin Nevâdiru’l-Usûl fi Ma’rifeti Ehâdîsi’r-Rasûl’u, Hâkim’in el-Müstedrek ala’s-Sahîhayn’ı, Đbn Mende’nin el-Îmân’ı, Kudâî’nin Müsnedu'ş-Şihâb’ı.

(14)

14

Zayıf ve mevzu rivâyetler içinse Ukaylî’nin Kitâbu'd-Duafâi’l-Kebîr’ine, Aclûnî’nin Keşfu'l-Hafâ ve Müzîli'l-Elbâs amma Đştehera min el-Ehâdîs ala

Sünneti'n-Nâs’ına, Ali el-Kârî’nin el-Esrâru'l-Merfûa fi'l-Ahbâri'l-Mevdûa (el-Mevzûât el-Kübrâ) ve el-Masnû' fî Ma'rifeti'l-Hadîsi'l-Mevdûa (el-Mevdûât es-Suğrâ)’sına, Muhammed Derviş el-Beyrûtî’nin Esna’l-Metâlib fi Ehâdîs-i Muhtelifi’l-Merâtıb’ına, Muhammed Tâhir b. Ali Fettenî’nin Tezkiratu’l-Mevzûât’ına, Đbn Arrâk’ın Tenzîhu'ş-Şerîati'l-Merfûa an Ahbâri'ş-Şenîati el-Mevdûa’sına, Đbn Ebî Hâtim’în el-Cerh ve’t-Ta’dîl’ine, Đbn Tûlûn’un eş-Şezre fi’l-Ehâdîs el-Müştehira’sına, Đbnü’l-Cevzî’nin Kitâbu’l-Mevzûât ve el-Đlelu’l-Mütenâhiye fi’l-Ehâdîsi'l-Vâhiye’sine, Đbnu’d-Deyba’ın Temyîzu't-Tayyîb fîmâ yedûru ala'l-Elsineti'n-Nâs min el-Hadîs’ine, Kavukçi’nin el-Lu'lui el-Mersû' fîmâ Lâ Asla Lehu ev Biaslihi Mevdu'una, Mer'î b. Yûsuf Kermî’nin Fevâid el-Mevdûa fi el-Ehâdîs el-el-Mevdûa’sına, Muhammed Abdükbakî’nin Muhtasâru’l-Makâsıdi'l-Hasene fi Beyânin Kesîrin min el-Ehâdîs el-Müştehira alâ el-Elsine’sine,

Muhammed el-Emîr el-Kebîr’in en-Nuhbetu'l-Behiyye fi el-Ehâdîs el-Mekzûbe

ala'l-Hayri'l-Beriyye’sine, Muhammed es-Senderûsî el-Keşfu’l-Đlâhî an Şedidi’d-Da’fi

ve’l-Mevdû’ ve ‘l-Vâhî’sine, Necmuddîn el-Gazzî’nin Đtkân ma Yuhsinu mine’l-Ahbâri’l-Vâride ale’l-Elsun’una, Sağânî’nin el-Mevdûât’ı, Sehâvî’nin

el-Makâsıdu’l-Hasene fi Beyânin Kesîrin min el-Ehâdîsi’l-Müştehira alâ’l-elsineti’sine,

Şevkânî’nin el-Fevâidu’l-Mecmûa fi el-Ehâdîsi'l-Mevdûa’sına, Suyûtî’nin ed-Dürer

el-Müntesira fî el-Ehâdîs el-Müştehira ve el-Leâli el-Masnûa Mevdûa’sına, Muhammed b. Ahmed Teymî en-Nevâfihu’l-Atıra fi’l-Ehâdîsi’l-Müştehira’sına, Muhammed b. Abdülbâkî Zürkânî Muhtasaru'l-Makâsıd el-Hasene fî Beyânin Kesîrin min el-Ehâdîs el-Müştehira ala el-Elsineti’sine baktık ve

değerlendirmelerini gereken yerlerde verdik.

Đsnadlardaki râviler hakkında ise Đbn Adî’nin el-Kâmil

fi’d-Duafâi’r-Ricâl’inden, Đbn Hacer’in Takrîbu't-Tehzîb, el-Đsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, Tehzîbu’t-Tehzîb ve Lisânu’l-Mîzân’ından, Đbn Ebî Hâtim’in el-Cerh ve’t-Ta’dîl’inden, Đbn

Hibbân’ın el-Mecrûhîn minel-Muhaddîsîn ve’d-Duafâu ve’l-Metrûkîn;

es-Sikât’ından, Đbn Tâhir el-Makdisî’nin Zahîratu’l-Huffâz el-Muharric alâ’l-Hurûfi'l-Elfâz ve Tezkiratu’l-Huffâz Etrâ-i Ehâdîs-i Kitâbu’l-Mecrûhîn li Đbn Hibbân’ından,

(15)

15

Suyûtî’nin Tabakâtu’l-Huffâz’ından ve Zehebî’nin Mîzânu’l-Đ’tidâl fi Nakdi’r-Ricâl,

Siyeru A'lemin-Nübelâ, el-Muğnî fi’d-Duafâ ve el-Kâşif’inden yararlandık. Ayrıca burada ismini vermediğimiz daha pek çok eserden alıntı yaparak çalışmamızı tamamladık.

(16)

16

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

MUHYĐDDÎN ĐBN ARABÎ ve AHMED AVNÎ KONUK'UN

HAYATLARI ve ĐLMÎ KĐŞĐLĐKLERĐ

A- ĐBN ARABÎ VE ĐLMÎ KĐŞĐLĐĞĐ

1-HAYATI:

Tam ismi Muhyiddîn Ebû Abdillah Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Arabî4 et-Tâî el-Hâtimî el-Endelûsî el-Mürsî (560/1165 v. 638/1240)'5dir. Vahdet-i vücûd düşüncesinin kurucusu6 olarak bilinen Đbn Arabî hicri 560 senesinin Ramazan ayının 17'7sinde Endülüs8'ün güneydoğusundaki Tûdmir (Teodomiro) bölgesinin başkenti olan Mürsiye (Murcia)9'de ailesinin tek ve ilk erkek çocuğu olarak dünyaya geldi. Ayrıca Endülüslü olması yönüyle kendisine el-Endelûsî nisbeti de eklenmektedir. Endülüs o zamalar, nüfusu oluşturanlar açısından heterojenik bir yapıya sahipti. Bu nüfusu, Đslam'a girmiş Đspanyollar, azınlıkta olan Îsevî ve Mûsevî'ler, sonradan Endülüs'e gelip yerleşen Sûdânlılar, Kuzey Afrika'daki Berberîler ve Araplar oluşturmaktaydı. Endülüs'teki Berberî nüfus önce Murâbıtlar döneminde, sonra da Muvahhidler döneminde artmıştır. Araplar ve bölgenin yerli

4 Đbnü'l-Đmâd, Şezerâtu'z-Zeheb, V, 190–202. Đbn Arabî'ye Đbnü'l-Arabî de dendiğini söylemektedir.

5 Daha ayrıntılı bilği için bkz. Zehebî, Siyeru Âlemi'n-Nübelâ, XXIII, 48-9 (34); Đbnü'l-Đmâd,

Şezerâtu'z-Zeheb, V, 190-202; Kehhâle, Ömer Rıza, III, 531–3 No: 14852; Ateş, Ahmet, "Muhyiddîn Đbn Arabî", ĐA, VIII, 533–555.

6 Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, Đbn Arabî'de Ma'rifet'in Đfadesi, s. 24.

7 Đbn Neccâr (v. 643) O'nun doğum tarihini 17 Ramazan 560 (27 Temmuz 1165) senesi olduğunu

rivâyet etmekte ayrıca Nihat Keklik ise 27 Ramazan 560 (7 Agustos 1165) senesi olduğunu söylemektedir. Uluç, Tahir, age, s.11.

8 Endülüs'le müslümanların ilk tanışması Târık b. Ziyad'ın komutasında olduğu orduyla m. 711

tarihinde gerçekleşmiştir. Endülüs, Đbn Tufeyl (m. 1186) ve Đbn Rüşd (m. 1126–1198) gibi âlilmer yetiştiği bir ilim yuvası olduğu gibi Đbn Arabî'nin yetiştiği bir ilim beşiğidir. Bu ikisi Đslâm düşüncesinde önemli mevkiler kesbetmişlerdir.

9 Đbnü'l-Đmâd, Şezerâtu'z-Zeheb, V, 190; Kehhâle, age, III, 531 No: 14852; Keklik, Nihat, Muhyiddîn

Đbn Arabî Hayatı ve Çevresi, s. 62–3 Nihat Keklik onun dogum tarihini 27 Ramazan 560 (7 Agustos 1165) tarihinde olduğunu söylemektedir. Đbn Arabî'nin doğduğu sıralarda Mürsiye Muvahhidî'lerin kuşatması altında idi. Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, age, s. 33; Konuk, Ahmed Avnî, Füsûsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, s. 29; Mehmed Receb Hilmi, Đbn Arabî'nin Menâkıbı, s. 13. 560 senesi Ramazan ayının on yedinci günü olan pazartesi günü doğmuştur.

(17)

17

halkı tarafından sevilmeyen Berberîler, Muvahhidî'lerin tahta çıkmasıyla toplumsal statüdeki yerleri yükselmiş, dönemin –kadılık gibi- önemli işlerinde kendilerine yer bulmaya başlamışlardır. Đspanya'nın fethini izleyen yıllarda pek çok Arab Endülüs'e gelmiş ve burada önemli mevkiler elde etmişler ve idari bakımdan önemli görevlerde bulunmuşlardır. Đbn Arabî ailesi, akrabaları, hocaları, yaşadığı yerler ve tanıdığı kişiler hakkında eserlerinde yerleri geldiği zaman bilgiler vermektedir. Kendisi hakkında bilinenler bu malumatlara dayanmaktadır. Đbn Arabî Endülüs'te toplumun en yüksek sınıfı olan hâssa sınıfına dâhildir. O'nun yaşadığı zaman Murâbıtlara son veren Muvahhidler dönemidir.

Toshihiko Izutsu, Đbn Arabî'nin hayatını üç dönemde incelemenin mümkün olduğunu söylemektedir:

1- "Endülüs'teki ilk entellektüel ve rûhânî formasyonu

2- Doğuya seyahatleri, Ka'be etrafındaki önemli rûhânî açılımları ve

aşk tecrübesi.

3- Şam'da ikamet ve metafizik olgunluk."10

Nihat Keklik ve bazı araştırmacılar O'nun hayatını şu şekilde tasnif etmişlerdir.

1- Doğumundan 28 yaşına kadarki Endülüs'teki yılları (560–589/1165– 1193).

2- 29–34 yaşları arasında Fas, Tunus ve Cezayir gibi Kuzey Afrika Ülkelerindeki yılları (590–597/1194–1201).

3- 35–40 yaşları arasında Mekke ve çevresinde geçirdiği yılları (598– 601/1202–1205).

4- 40–75 yaşları arasında geçirdiği dönem (602–638/1205–1240)

Babası Abbâsî Halîfe Müstencid-Billâh'ın kumandanı, yöre vâlisi Ebû Abdillah Muhammed Đbn Sa'd Đbn Merdeniş (567/1172)11'in saygı gösterdiği ve

10 Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, age, s.26.

11 Đbn Arabî, age, VII, 362. Đbn Merdeniş zamanında doğduğunu kendisi söyler. Ayrıca bu kişi

(18)

18

Filozof Đbn Rüşd (595/1198)'ün yakın arkadaşı olan Ali b. Muhammed12'dir. Babası Kur'ân-ı Kerîm'i çok okuyan ve fıkıh-hadîs ehli olan takvâ sahibi birisiydi. Hatta ölüm gününü önceden haber vermiştir. Her baba oğul gibi Đbn Arabî ile babası da her meselede anlaşamıyorlardı, ama babası vefat etmeden biraz önce ona şöyle dediğini söyler:

"Şimdiye kadar senden hiç bilmediğim şeyler işittim ve belki de söylediklerinin bir kısmını da inkâr ediyordum. Ama işte şu an dediklerinin hepsini bizzat müşâhade ediyorum oğlum!"13

Annesi hakkında elimizde yeterli bilgiler bulunmamaktadır. Annesi soy olarak Ensâr'a dayanmakta olup, döneminin velîsi ve -aynı zamanda kendisinin de hocası olan- Fâtıma bintü'l-Müsennâ el-Kurtûbî14'nin sohbetlerine devam eden Nûr Hâtun'dur. Annesi babasından yaklaşık olarak üç yıl sonra vefat etmiştir. Fâtıma bintü'l-Müsennâ el-Kurtûbî isimli sâliha kadını, Đbn Arabî çok sever ve aralarındaki diyaloglar öz anne ile evladının diyaloglarına benzemektedir. Hatta Đbn Arabî'ye bu hanım: "Manevi annen benim, Nûr ise maddî annendir." demektedir.15

Baba ve annesinin peşpeşe vefât etmeleri sebebiyle iki kız kardeşinin bakımlarının üzerine kalması ve o zamanlar seçmiş olduğu fakirlik yolu, Đbn Arabî'yi büyük baskı altında bırakmıştır. Ara sıra akrabalarıyla bu yolu terk etmesi noktasında tartışma yaşamışlardır ama kendisi Şeyhi olan Sâlih el-Berberî'nin tavsiyelerini uyarak bu yolu bırakmamıştır. Bu arada kız kardeşlerinin mâişetini unutmamıştır ve onları evlendirmiştir.16

Dönemin öne çıkan sûfîlerinden olan amcası Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Arabî17 ve dayıları Ebû Müslim el-Havlânî18 ve Yahyâ b. Yâgân19

12 Her halde tanınmış bir kimse olmalıdır. Çünkü zamanın âlim ve mütefekkiri Đbn Rüşd'ün yakın

arkadaşı olması önemlidir. Ayrıca Đbn Arabî 'nin '…babam sultanın yakın arkadaşlarındandır' demesi de tanınmış bir kimse olduğunu kuvvetlendirmektedir. Yukarıda geçtiği gibi vefât'ından önce öleceği günü haber vermiştir.

13 Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, age, s. 30–31.

14 Daha ayrıntılı bilği için bkz. Keklik, Nihat, Muhyiddîn Đbn Arabî Hayatı ve Çevresi, s. 72–5. Yüz

yaşından fazla yaşadığı ve engeç 595 (1198–1199)'te vefat ettiğini söylemektedir. Đbn Arabî on dört sene ona bizâtihi hizmet etmiştir. O'nun ilk şeyhlerinden olması muhtemeldir. Bu kadın sûfî ona 'oğlum ve gözümün nuru' ismiyle seslenmektedir.

15 Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, age, s. 31.

16

Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, age, s. 31–2.

17 Tasavvuf'ta büyük mertebe sâhibi olduğunu ve seksen yaşından sonra vefât ettiğini Đbn Arabî

söylemektedir. Bkz. Keklik, Nihat, Muhyiddîn Đbn Arabî Hayatı ve Çevresi, s. 60.

(19)

19

Muhyiddîn Đbn Arabî'nin yetişmesinde büyük emek sarfetmişlerdir. Đbn Arabî işte böyle bir ilim-irfân sâhibi âbid, zâhid ve velî olan akrabaları vesilesiyle gayet bereketli olan bir ilim-irfan yuvasında yetişmiştir. Babasının görevi ve soylu bir aileden geliyor olması sebebiyle, kendi zamanındaki devlet ve ilim adamlarıyla olan münasebeti onun yeteri kadar iyi bir eğitim almasını sağlamıştır.

O, soylu bir arap kabilesi olan Benû Tayy kabilesine mensûptur ve meşhûr sûfî Hâtim et-Tâî de büyük dedelerindendir. O'nun tasavvuftaki görüşlerini ve otoritesini kabul edenler O'na 'eş-Şeyhu'l-Ekber'; dînî ilimlerde müceddid olmasını da 'Muhyiddîn' lakaplarıyla ifade etmektedirler. O'nun kelâm âlimi ve Mâlikî kadısı Ebû Bekir Đbn Arabî20 (595/1198) ile ayrılması için Đbn Arabî21 diyenler olmakla beraber O, kendi eserlerinde Muhammed Đbn Arabî diye yazmıştır.

Đbn Arabî doğduğu sıralarda doğduğu yer olan Mürsiye Muvahhidler tarafından yönetilmekte ve vâlî Đbn Merdeniş tarafından idâre edilmekteydi. Đbn Merdeniş, Muvahhidî Ebû Yakûb Yûsuf'a yenilmiştir. Bu olayın akabinde Mürsiye'nin nüfuzlu kişileri ve Đbn Arabî'nin ailesi Muvahhidî sultana bağlılıklarını bildirmek üzere -kendisi sekiz yaşındayken- Mürsiye'den ayrılarak Endülüs'ün başkenti olan Đşbiliyye'ye gitmişler22 ve Đbn Arabî'nin ailesi oraya yerleşmiştir. Buranın vâlîsi kültüre önem veren Ebû Yakûb el-Muvahhidî idi. Bu kişi çeşitli alanlarla ilgilenmekteydi: Felsefe, tıp, astroloji ve edebiyat gibi… Çevresinde dönemin öne çıkan simalarından olan Đbn Tufeyl, Đbn Rüşd (595/1198) ve Đbn Zühr gibi düşünce ve fikir adamlarının yanı sıra pek çok şair, musikişinas, âlim, filozofu etrafında toplamıştı. Đşte Đbn Arabî böyle bir kültür ortamında yetişti ve bülûğa erdi. Đşbiliyye Arap, Berberî ve Endülüslülerin; Müslüman, Hıristiyan ve Yahudî'lerin bir arada bulunduğu; devrinin öne çıkan meşhur fakîhlerin şâir ve filozoflarıyla görüştüğü, en sefih insanların en büyük velilere komşu olduğu kalabalık bir şehirdi.

19 Bu kişi Tilimsân melikî iken sonradan tasavvufa meyletmiştir. Daha ayrıntılı için bkz. Keklik,

Nihat, Muhyiddîn Đbn Arabî Hayatı ve Çevresi, s.58–9.

20

Hayatı ve eseleri için bkz. Baltacı, Ahmet, "Ebû Bekr Đbn Arabî", DĐA, XX, 488–491.

21 Hilmi, Mehmed Receb, age, s. 13. Müsteşrikler Ebûbekir Đbn Arabî'den ayırmak için Muhyiddin Đbn

Arabî'yi, harf-i tarifsiz olarak Đbn Arabî şeklinde kullanmışlardır.

(20)

20

Đşte bu çağda manevî işaretlerle inzivâya çekilmeye başlayan Đbn Arabî, on altı yaşında23 iken Đbn Rüşd'ün nazar-ı dikkatini çekmiş ve Đbn Rüşd, babasından onunla görüşmek istediğini bildirmiştir. Bu görüşmesinde Đbn Arabî'ye Đbn Rüşd (595/1198) 'Senin keşif ve feyz-i ilâhide bulunduğun şey mantığın bize verdiği şey midir ?' diye sorduğunda ona hem 'evet' hem de 'hayır' diye cevap vermiş; 'Bu evet ve hayır' arasında ruhlar yerlerinden cesetlerinden fırlar deyince Đbn Rüşd'ün benzinin attığını, titremeye başladığını ve bir anda elli yaş yaşlandığını söylemektedir. Bu görüşme sonrasında Allah'a hamd etmiştir. Çünkü bilgisiz olarak halvete girip de böyle bilgi yüklü olarak çıkan kimselerin sayısı azdır.

Đbn Arabî, ilk evliliğini memleketinin ileri gelen şahsiyetlerinden Muhammed b. Abdûn el-Bicâî'nin kızı Meryem24 ile Đşbîliye'de yapmıştır. Đkinci evliliğini Mekke'de Haremeyn Emîri Yûnus b. Yûsuf un kızı Fâtıma ile akdetti. Bu evliliğinden Ebû Abdullah Şeyh Muhammed Đmâdüddin b. Şeyh Muhyiddîn el-Arabî25 (667/1268) adındaki oğlu oldu. Üçüncü evliliğini Malatya'da Sadreddin Konevî'nin dul annesiyle yaptı. Dördüncü olarak Dımaşk Mâlikî kadısı Zevâvî'nin kızıyla evlendiği kaydedilmektedir. Đkinci oğlu Şeyh Muhammed Sa'deddin b. Şeyh Muhyiddîn el-Arabî26(656)'nin Malatya'da doğduğunu bildiren kaynaklar esas alındığında onun üçüncü evlilikten olduğu kabul edilir. Bu durumda Muhammed Sa'deddin, Sadreddin el-Konevî'nin üvey kardeşidir. Ayrıca bir de Zeyneb isimli kızı vardır.

Onun, orta boylu, beyaz tenli, sarıya benzer uzun ve dalgalı saçlı, normal kilolu, iri gözlü ve yumuşak sesli birisi olduğunu kaynaklarımızdan öğrenmekteyiz. Nihat Keklik Đbn Arabî'yi az gülen ve yorgun tabiatlı olarak anlatanlara katılmamakta ve O'nun konuşmaktan hoşlanan ve nükteyi seven bir kişiliğe sahip olduğunu anlatmaktadır.27

23 Nihat Keklik bu karşılaşmanın Đbn Arabî on yedi yaşında iken olduğunu ve 1173–1182 tarihleri

arasında olduğuna inanmaktadır. Keklik, Nihat, Muhyiddîn Đbn Arabî Hayatı ve Çevresi, s.64–65. Ayrıca bu tarih hakkında bkz. Uluç, Tahir, age, s. 13.

24 Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, age, s. 32. Bu hanımının tasavvufi yönden makam ve şuhûd ehli

olduğunu söylemektedir.

25 Hilmi, Mehmed Receb, age, s. 14. Şamda vefat etmiştir. Babasının yanına defnedilmiştir.

26

Hilmi, Mehmed Receb, age, s. 14. Malatya'da 618 senesi Ramazan'ında doğmuş ve ömrünü hadîs nakli ve tedrîsine adamıştır. Ayrıca şiirlerini bir araya toplayan dîvânı da vardır. Şam'da vefât edip babalarının yanına defnedilmişlerdir.

(21)

21

Asil bir kimse olması ve hâssa denilen sınıfa üye olması hasebiyle devrinin gereği olarak özel öğretmenlerden ders almıştır. Đbn Arabî, ilk Kur'ân okuma eğitimini komşuları olan sûfî Ebû Abdullah el-Hayyât28'tan almıştır. Bir gece rüyasında Hz. Peygamberi görmüş ve O kendisine şöyle seslenmiştir: "Bana sımsıkı

tutun kurtulursun." Bu manevî işaretten sonra hadîs ilmiyle meşguliyeti artmıştır.

Etrafındakilerin ilim sahibi insanların kendisini 'rey' kitaplarına yönlendirdiğini fakat o kendisine mülhem olan ilhamla bunlardan uzak durduğunu söylemiştir. Çeşitli âlimlerden hadîs okumuştur. Đbn Hubeyş, Đbn Ât, Đbn Bâkî ve Đbn Vâcib kendisine hadîs okutan âlimlerdir. Kıraat-i seb'a, aşere ve takrib eğitimini kendisi yirmi sekiz yaşındayken Ebû Bekir Muhammed b. Halef el-Lahmî (585/1189)'den Đşbiliyye (Sevilla)29'de almıştır. Ayrıca ondan meşhur kâdî kurra Ebû Abdullah Muhammed

Đbn Şüreyh (476/1083)'in el-Kâfî'sini okumuştur. Abdurrahmân b. Abdullah

es-Süheylî (581/1185)'den diğer bazı hadîs kitaplarını ve Đbn Hişâm'ın es-Sîre'sinin şerhi olan er-Ravdü'l-Ünf'u okumuştur. Kâdî Đbn Zerkûn (586/1190)'dan umûmî30

icâzet almıştır. Abdülhakk el-Ezdî el-Îşbilî'nin ders halkalarına devam etmiştir. Abdülhakk el-Ezdî el-Îşbilî 'den el-Ahkâmu'l-Kübrâ, el-Vustâ ve es-Suğrâ'sı olmak üzere kitaplarını okumuştur.31 Bu kişiye, Đbn Hazm ez-Zâhirî (456/1064)'nin eserlerini okutmuştur. Đbn Hazm'a karşı bir büyük sevgi beslediğini eserlerinden anlamaktayız. Đbn Hazm'ın el-Muhallâ'sını ihtisâr etmiştir. Đbn Hazm(456/1064) gibi kıyası kabul etmez. Đbn Arabî körü körüne mezhep taklitçiliğini de kabul etmez. Đbn Hazm'ın Đbtâlu'l-Kıyâs isimli eseri istinsâh etmiş ve eser günümüze o'nun vesilesiyle ulaşmıştır. Kendisini Đbn Hazm'ın taklitçisi diye eleştirenlere, “Ben ne Đbn Hazm'ın ne de Ahmed b. Hanbel(241)'in ne de Ebû Hanîfe'nin taklitçisiyim” demektedir. Bağdad'da Đbn Sükeyne'nin derslerine devam eder. Şam Kâdi'l-Kudâtı Abdusâmed Harestânî (614/1217)'den Buhârî'nin es-Sahîh'ini, Mekke'de Nasr b. Ebi'l-Fereç el-Hâşimî (619/1222)'den Ebû Dâvûd'un es-Sünen'ini okumuştur. Şer'î ilimlerin yanı sıra devrinin meşhur âlimleriyle, nahiv, lüğat ve beleğât âlimleriyle görüşmüş ve onlardan istifâde etmiştir.

28

Daha detaylı bkz. Keklik, Nihat, Muhyiddîn Đbn Arabî Hayatı ve Çevresi, s. 67–70.

29 Eğitimi aldığı yer Đşbiliyye'ye bağlı Haniyye'dir.

30 Uluç, Tahir, age, s.15.

(22)

22

Zâhir ilimlerini tahsil ettikten sonra manevî ilimlerde derinleşmek üzere halvete yöneldi. Đlk mürşidi yirmili yaşlarda iken intisâb ettiği Ebu'l-Abbâs el-Uryebî32'dir. Gerçek tahkîk yoluna girmesi, Hızır ile karşılaşmasından sonraya tevâfuk eder. Đbn Arabî'nin yaşadığı dönemde Mağrib tasavvufuna başlıca iki cereyan hâkimdir:

1. Ebu'l-Abbâs Đbnü'l-Ârif (536/1142) ve Ebu'l-Hakem Đbn Berrecân (536/1142)'ın başını çektiği Meriye ekolüdür. Đbnü'l-Ârif Meriye'de kendisine bir halka toplamış, Đbn Berrecân ise Đşbiliyye'de büyük bir alanda imâm olarak tanınmıştır. Her ikisi de Murâbıtlar tarafından takibata alınmış, Đbn Berrecân takibat neticesinde idam edimiş, Đbnü'l-Ârif ise serbest bırakılmış ama bunun üzerinden çok geçmeden vefat etmiştir. Đkisi de Đbn Arabî doğmadan vefat etmiştir. O, onların eserlerine öğrencileri sayesinde elde etmiştir. O'nu Meriye ekolünden en çok Đbnü'l-Ârif etkilemiştir. Đbn Arabî'nin etkilendiği diğer şahıs Đbn Meserre el-Cebelî (319/931)'dir. Đbn Arabî bu şahıstan çokca etkilenmiştir. Hatta ondan "ilim, hâl ve keşifte sûfîlerin büyük üstadlarından"33 diye bahsetmektedir.

2. Diğer ekolün temsilcileri Đbn Hirzihim (559/1163), Ebû Yeza' (572/1177) ve bu ikisinin talebesi olan Ebû Medyen (594/1198)'dir. Bu ekolün en büyük temsilcisi Ebû Medyen'dir. Đbn Arabî bu mutasavvıflarla hiç karşılaşmasa da bu sûfîlerden çok etkilenmiştir. Đbn Arabî daha bilemediğimiz diğer pek çok mümbit kaynaktan istifâde etmiştir.

589 yılında Fas'ın önemli limanlarından Sebte'ye gitmiş, kısa bir zaman zarfını burada geçirmiş ve Abdullah el-Hacerî (591/1194), Đbnu's-Sâiğ (600/1203) ve Eyyûb el-Fihrî (609/1212) gibi büyük muhaddislerin derslerine iştirak etmiştir. Yirmi altı yaşında Tunus'a giderek orada sûfî Abdülazîz el-Mehdevî ile bir araya gelmiştir. Bu kişiye el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye ve Rûhu'l-Kudüs isimli kitaplarını ithâf etmiştir. Dört sene kadar Fas'ta ikâmet edip pek çok sûfî ile görüşmüştür. Kendisiyle uzun süre arkadaşlık edeceği Abdullah Bedr el-Habeşî ile burada tanışmıştır. Buradan tekrar Avrupa kıtasına geçerek Gırnata ve Kurtuba'da bir müddet ikâmet etmiştir. Bu onun Avrupa'daki son ikâmeti olmuştur. Bir nevi veda ziyâreti diyebileceğimiz

32 Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, age, s. 38. Bu kişi okuması yazması olmayan bir ümmî idi.

(23)

23

görüşmeleri, hocaları olan Abdullah el-Mevrûrî, Ebû Đmrân el-Mirtulî ve Đbn Kassûm'la olmuştur.

596 yılı sonları veya 597 yılı başlarında Merâkeş'te aldığı manevî işaretle Endülüs'e bir daha dönmemek üzere, Mekke'ye doğru yola çıkarak ilk haccını îfâ etmiştir. Sûfî Ebû Medyen'le görüşmek üzere Kuzey Afrika'daki Bicâye şehrine gitmiştir. Vefat etmesi nedeniyle görüşemedi ise de ömrü boyunca manevi olarak istifâde etmiştir. Tekrar Mekke'ye doğru yola çıkarak Hz. Đbrâhim'in mezarını ziyaret etmek üzere el-Halîl kasabasına gitmiştir. Burada kaldığı zaman zarfında Đbrâhim Câmii'nin imamı Ebû Şüca' Zâhir b. Rüstem el-Đsfehânî'den Hakîm et-Tirmizî'nin eserlerini okumuştur. Hz. Abbâs'ın soyundan gelen Şerîf Cemâleddîn Efendi'den, Hâce Abdullah el-Herevî'nin Derecâtu't-Tâ'ibîn isimli eserini okumuştur ve Đbn Hâlid es-Sadefî et-Tilimsânî'ye Gazzâli'nin Đhyâu Ulumu'd'-Dîn adlı eserini okutmuştur. Bu sıralarda Ka'be'ye ithâf ettiği mektuplarını Tâcü'r-Resâil isimli eserinde toplamıştır. Yirmi üç senede tamamladığı el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye isimli eseri ilk defa kendisine burada ilham olunmaya başlanmıştır. Bu kitapta anlattığı şeyler Ka'be'yi tavâf ederken veya Ka'be'de murâkabe esnasında Allah'ın kendisine ilhâm ettiğini söylemektedir. Mekke'de iki buçuk sene kalmış daha sonra Bağdâd'a geçmiştir. Buradan Musul'a geçip Hanefî ulemâsından Ahmed el-Mevsılî el-Mukrî, Ebu'l-Hasan Ali b. Ebu'l-Feth ve Ali b. Abdullah el-Câmi gibi âlimlerin sohbetlerinde bulunmuştur. Ali b. Abdullah el-Câmi'nin kendisine Hızır'ın kendisine giydirdiği hırkayı, kendisine Mukla denilen bir yerde giydirdiğini söylemektedir. Musul'da kaldığı zaman zarfında et-Tenezzülâtü'l-Mevsıliyye'yi kaleme almıştır. Hicri 622 senesinde Urfa, Diyarbakır ve Sivas tarikiyle Malatya'ya gelmiştir. Bağdad'dan itibaren Sadreddîn el-Konevî'nin babası Mecduddîn Đshâk da kendisine refâkat etmekteydi. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddîn Keyhüsrev'in, eski dostu Mecduddîn Đshâk'ı Konya'ya davet edince Đbnu'l-Arabî de onunla beraber gelmiştir. Burada Şeyh Evhâdüddîn Kirmânî ile görüşmüş ve öğrencisi Sa'dedîn el-Konevî'nin eğitimini bir müddet ona vermiştir. Mecduddîn Đshâk, sultanın oğlu Keykavus'a mürebbî tayin edilerek Malatya'ya gönderildiğinde Đbn Arabî Konya'da kalmıştır. Dostu Mecduddîn Đshâk vefat edince vasiyeti gereği hanımıyla evlenmiş ve Sa'deddîn el-Konevî bu hanımından tevellüd etmiştir.

(24)

24

Dımeşk'a yerleştikten sonra manevi işaretle 'Füsûsu'l-Hikem' isimli eserini (627) senesinde burada telif etmiştir. Daha sonraki zamanını

el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye'yi gözden geçirmeye ve yeniden yazmaya koyulmuştur. Bu ikinci te'lifini

vefatından yaklaşık bir sene önce tamamlamıştır.

22 Rebîü'l-Âhir 638 / 8 Kasım 1240 tarihinde34 Dımeşk'ta35 Benî Zekî'lerin mâlikanesinde vefat etmiş ve Kasyûn dağı eteğindeki Sâlihiye semtinde bulunan Kadı Muhyiddîn Đbnu'z-Zekî ailesinin kabristanına defnedilmiştir.36 O'nun cenazesini -Sıbt Đbnü'l-Cevzî'nin haber verdiğine göre- Muhyiddîn Đbnü'z-Zeki, Cemâl b. Abdülhak ve Cemâl Đbnü'n-Nahhâs birlikte yıkamışlardır.37 Daha sonra kendisinin ve iki oğlunun da gömüldüğü bu yer, sonraki devirlerde Şam bölgesinde yaygınlık kazanmaya başlayan tasavvuf karşıtı akımların oluşturduğu aleyhte propagandalar neticesinde bakımsız kalarak unutulmaya yüz tutmuştur.

Yavuz Sultan Selim Mısır seferi dönüşünde Şam'a uğramış ve orada ilk iş olarak onun kabrinin yerini tesbit ettirerek üzerine bir türbe, yanına da bir cami ve bir tekke yaptırmak olmuştur.38 Daha sonra Sultan II. Abdülhamid tarafından tamir ettirilen türbe bugün de O'nu sevenlerce ziyaret edilmektedir. Abdülvehhâb b. Ahmed eş-Şa'rânî'nin naklettiği meşhur bir rivâyete göre Đbn Arabî, kabrinin harap olacağını ve Yavuz Sultan Selim tarafından ihya edileceğini, "Sîn (Selim) Şîn'e (Şam)

girince Muhyiddin'in kabri ortaya çıkar" şeklindeki rumuzlu ifadesiyle önceden

bildirmiştir.

Türk- Đslâm düşüncesi açısından da Muhyiddîn Đbn Arabî 16.yy ortalarına kadar öne çıkan tasavvuf ve ilim çevrelerinde benimsenmiş ve O'nun görüşleri büyük âlimler ve sûfîler tarafından kendi eserlerinde dile getirilmiştir. Đbn Arabî'nin üvey oğlu ve talebesi Sadreddîn el-Konevî (673/1274), Dâvud el-Kayserî (751/1350), Mollâ Fenârî (838/1435), Đbn Kemâl (940/1533), Đsmâil Rusûhî Ankaravî (1041/1631) ve Đsmâil Hakkı Bursevî (1137/1725) ve Osmân Fazlı Đlâhî (1102/1691) bunlar arasında sayılabilir.39

34 Zehebî, es-Siyer, XXIII, 49.

35 Konuk, age, s. 29; Hilmi, Mehmed Receb, age, s. 31. 638 senesi Rebîü'l-Âhir'inin yirmi ikinci

gecesi olan Cuma günü vefat etmiştir.

36

Đbnü'l-Đmâd, Şezerâtu'z-Zeheb, V, 190; Kehhâle, age, III, 531 No: 14852.

37 Çakmaklıoğlu, M. Mustafa, age, s.58.

38 Hilmi, Mehmed Receb, age, 16.

(25)

25

2- FÜSÛSU'L-HĐKEM ve HUSÛSU'L-KĐLEM40

Eserin tam adı Füsûsu'l-Hikem ve Husûsu'l-Kilem'dir. Bu tamlama "yüzük kaşı, göz bebeği, eklem yeri, ön diş" gibi mânalara gelmektedir. Fass'ın çoğulu "füsûs" ve hikmetin "hikem" kelimelerinden oluşan bir tamlamadır. Kitab Hz. Peygamberden gelen işaret üzerine yazılmıştır. Hz. Peygamber O'na: "Bu hikmetlerin

yuvalarını (Füsûsu'l-Hikem) gösteren bir kitaptır, bunu al ve faydalanacak kimselere açıkla.41" demiştir. Đbn Arabî Füsûsu'l-Hikem'i ancak nefsinde Kur'ân olanın

anlayabileceğini söylemektedir. Eser çok zor anlaşılmakta olup defalarca okunduğunda bile anlaşılma problemi tam olarak giderilememektedir. Diğer eserleri gibi bu eserinin de Allah tarafından kendisine ilhâm edildiğini, buna binâen eserin müellifi değil, mütercimi olduğunu söylemektedir.

Eser kendisinden bahsedildiği yirmi yedi peygamber göz önünde alarak yirmi yedi bölüme ayrılmıştır. Hz. Âdem'den başlayarak Hz. Muhammed'e kadar olan peygamberlerin hikmetleri anlatılmaktadır.42 Đbn Arabî eserinde geçen bütün peygamberleri 'Kelime/Hakîkat' diye adlandırır. Kelime Đbn Arabî'de son derece önemlidir.43 Bazı kimseler Đbn Arabî'nin bu kavramı kullanırken kendisinden önce gelen kimselerden etkilendiğini söylemişlerdir, tabiî ki Đbn Arabî bu "kelime"nin nasıl kullanıldığından haberi olmakla beraber, buna yani 'kelime'ye kendine özgü bir anlam yüklemiştir. Peygamberlere verilen hikmetler Kur'ân-ı Kerîm ve Hadîs-i

40 Zehebî es-Siyer'de el-Füsûs hakkında "Kitabu'l-Füsûs onun teliflerinin en aşağılığıdır. Şayet bunda

(el-Füsûs'ta) küfür yoksa dünyada küfür yoktur. Ayrıca şunda şüphe yok ki Kitâbu'l-Füsûs dışındaki ibarelerinde te'vîl vardır." demektedir. Zehebî, Đbn Dakîki'l-Îd'den, Đzzeddîn b. Abdisselâm'ın Đbn Arabî hakkında kötü şeyhtir ve yalancıdır." demektedir. Zehebî es-Siyer, XXIII, 48–9; Đslâm bazı îmâni prensipler üzerine binâ edilmiştir. Bunlardan biri de peygamberlere îmân'dır. Peygamler birbirlerine bazı özellikleri gereği üstün kılınmıştır. Her birisinin farklı özellikleri vardır. Müslümanlar bu îmân akîdesine kalb ile tasdîk edip dil ile de ikrâr etmektedirler. Ama bu îmân kuvve halinde olup fiiliyata geçememektedir. Đbn Arabî insanların kalblerinde kuvve halinde bulunan o peygamberlerde ki ilâhi hikmetleri kendi şahsında gerçekleştirmiştir. Bu hikmetleri kendisine açıklanıldığı kadar

açıklamıştır. Ana konusu ise 'tevhîd'dir. Havâssu'l-Havâs'ın anlayabileceği şekilde açıklanmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Konuk, Ahmed Avnî, age, s. 30; Ayrıca bkz. Afîfî, Füsûsu'l-Hikem Okumaları

Đçin Anahtar, s. 15–23.

41 Şener, Abdülhalim, Füsûsu'l-Hikem, s. 9.

42 Her bir peygamberin hikmetleri için bkz. Muhyiddîn Đbn Arabî Füsûsu'l-Hikem (Hikmetlerin Özü),

Trc: Abhülhalim Şener; Sadreddîn el-Konevî, el-Fukûk fî Esrârı Müstenidâti Hikemi'l-Füsûs (Füsûsu'l-Hikem'in Sırları), Trc: Ekrem Demirli; Ebu'l-Alâ el-Afîfî, Füsûsu'l-Hikem Okumaları Đçin Anahtar, Trc: Ekrem Demirli; Ahmed Avnî Konuk, Füsûsu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi, Hazırlayanlar: Mustafa Tahralı ve Selçuk Eraydın; Kılıç, Mahmut Erol, "Füsûsu'l-Hikem", DĐA, XIII, 231.

(26)

26

Şerîflere dayanarak açıklanmaktadır. Kendi fikri sistemi çerçevesinde kedine hâs bir yöntemle âyetler tefsîr edilip hadîsler de şerh edilmektedir. Hz. Peygamber'in hikmeti ise ferdî hikmetlerdir. Đbn Arabî'ye göre her şey, en mükemmel insan olan Hz. Peygamber'le başlar ve onunla son bulur. Eser Đbn Arabî tarafından 'kelime' yahut 'Hakîkât-ı Muhammediye' üzerine binâ edilmiştir. Çünkü Allah (c.c.), bütün isim ve sıfatlarıyla Hz. Muhammed (s.a.s)'de tam olarak tecellî etmiştir. Esas konuyu tecellî-i evvel, akl-ı evvel, akl-ı kül, vücûd-i evvel, adem-i hakîkî, rûh-ı a'zam, mebde-i evvel, sebeb-i evvel, levh-i mahfûz, ümmü'l-kitâb sıfatlarla vasıflanan Hz. Muhammed'in cevheri'dir. Özet olarak eserin üzerine binâ edildiği konu insân-ı

kâmil'dir.

Kitap Hz. Âdem ile başlayıp Hz. Muhammed'le bitse bile peygamberler bahis mevzû edilirken onların inzâl tarihleri göz önüne alınmamaktadır. Ek olarak şunu da söyleyebiliriz: Fikrî bir bütünlük de sağlanamamıştır. Peygamber olup olmadıkları bilinemeyen Şit, Hâlid b. Sinân ve Lokmân gibi bazı kişiler bu eserde peygamber olarak ele alınmaktadır. Eserde paradoksal ifâdelere de rastlanmaktadır. Bu durum o'nun eserlerinin en göze çarpan özelliklerindendir. Bizzat kendisi eserlerinin edebî açıdan bazı kusurlarının bulunduğunu bilmekte, ama eserin 'ilkâ-yı rabbânî' sonucunda ortaya çıktığını söylemektedir. Ayrıca o şöyle demektedir:

"Ben ancak bana ne ilkâ edilmişse onu ilkâ ettim ve ancak bana ne indirilmişse onu bu satırlara döktüm. Ne nebîyim, ne de resûl, sadece vâris-i nebî ve hâris-i ahretim."44

Đbn Arabî bu eserine büyük önem atfeder ve diğer eserleri gibi ciltlenmesini istemez, ayrı bir fasikül halinde durmasını isterdi. Füsûsu'l-Hikem,

el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye'nin ikinci cildinin 357–377. sayfaları arasında özetlenmiştir. Mahmut Erol

Kılıç45 bu eserin bu sayfalarda özet olarak verilmesine binaen

el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye'nin Füsûsu'l-Hikem'in şerhi olduğuna kânîdir. Biz buna katılmıyoruz. Bu

büyük eser içinde yirmi sayfa gibi tek ve az bir yerde özetlenmesi bizi bu kanaate sevketmektedir. Eğer şerhi olmuş olsaydı, bunu eserin geneline yayılması gerekmekteydi ki âdet olan pratik bu yöndedir. Dilinin bahsettiğimiz gibi anlaşılır

44 Kılıç, Mahmut Erol, "Füsûsu'l-Hikem", DĐA, XIII, 231.

(27)

27

olmaması, bazı konuların muğlâk kalması vb. sebeplere atfen pek çok şerh ve reddiye yazılmıştır.

Üzerinde tartışma hiç eksik olmayan bir kitaptır. Okunup öğretilmesini isteyenler kadar okunmamasını isteyenler de bulunmaktadır.

Füsûsu'l-Hikem Türkçe, Urduca ve Đngilizceye tam olarak; Fransızca,

Almanca ve Rusça'ya da kısmen tercüme edilmiştir.

3- ŞERHLERĐ46 VE MUHTASARLARI:

Osmân Yahyâ tarafından yapılan bir araştırmaya göre; çoğu Arapça olmakla beraber, yüz yirmi kadar eserin şerhi yapılmıştır.47

Eser Đbn Arabî tarafından Naksü'l-Füsûs ismiyle ihtisar edilmiştir. Bu özet üzerine pek çok şerh yazılmıştır.48

Đlk şerhi kendi talebesi olan Đsmâil b. Sevdekîn tarafından 'Đdris Fassı'nın açıklandığı şerhtir. Konevî'nin Kitâbu'l-Fukûk fî Esrâr-ı Müstenîdât-ı Hikem-i

Füsûs49'u bir şerh değil de eserin anlaşılmasını sağlayan bir kitap olarak

görülmektedir. Önemli başvuru kaynaklarındandır. Eser iki bölümden oluşmakta olup, birinci bölüme giriş ve ikinci bölüm de ise faslar hakkında açıklamalar serdedilmektedir. Eser Türkçe'ye kazandırılmıştır.50 Yine Konevî'nin en-Nusûs fî

Tahkîki't-Tavri'l-Mahsûs'u ise yukarıdaki eserinin mukaddimesi gibidir. Konevî'nin

Đbn Arabî'nin düşünce sisteminin anlaşılması yönünden büyük önem taşıdığını Molla Abdurrahmân el-Câmi' şu sözlerle ifade etmektedir: "Đbn Arabî'nin vahdet-i vücûd meselesi hakkındaki fikirlerini onun çalışmalarını ve fikirlerini dikkate almadan hakkıyla analamak mümkün değildir." Diğer talebesi olan Afîfüddîn et-Tilimsânî'nin eseri ise el-Füsûs'un bir hâşiyesi gibidir. Bu eserler daha sonra yapılacak olan şerh çalışmalarına kaynak vazifesi görmüşlerdir.

46 Bu şerhler aynı zamanda eserin karşıtlarına cevap olması ve eseri müdâfaa amacıyla kaleme

alınmıştır. Tenkitler eserin iyi anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır.

47 Afîfî, Füsûsu'l-Hikem Okumaları Đçin Anahtar, s. 15.

48 Bu muhtasar eserin şerhleri için bkz. Kılıç, Mahmut Erol, "Füsûsu'l-Hikem", DĐA, XIII, 232.

49 Bu eser hakkında Mollâ Abdurrahmân Câmi' el-Konevî şunları söylemektedir: "Đbn Arabî'nin

vahdet-i vücûd meselesi hakkındaki fikirlerini onun çalışmalarını ve fikirlerini dikkate almadan hakkıyla anlamak mümkün değildir." Ebu'l-Alâ el-Afîfî, Füsûsu'l-Hikem Okumaları Đçin Anahtar, s. 16.

50 Sadreddîn el-Konevî, el-Fukûk fî Esrârı Müstenidâti Hikemi'l-Füsûs (Füsûsu'l-Hikem'in Sırları),

(28)

28

Konevî'nin talebelerinden olan Müeyyiddîn el-Cendî (691/1292)'nin eseri ise daha çok Muhyiddîn Đbn Arabî'nin metafizik ve kozmolojik görüşlerini şerhetmektedir. Bu eser mukaddime ve şerh olarak iki bölümden oluşmaktadır. Yazıcıoğlu Mehmet'in bu eser üzerine yazdığı el-Müntehâ ale'l-Füsûs adlı bir ta'likâtı bulunmaktadır. Hüseyin b. Abdullah el-Abbâsî el-Husûs bi-Edâti'n-Nusûs fî

Şerhi'l-Füsûs adlı bir şerh yazmıştır. Cendî'nin talebesi olan Abdürrezzâk b.

Cemâlüddîn Ebi'l-Ğanâim el-Kâşânî'nin de bir şerhi bulunmaktadır. Bu şerh diğer şerhlere nisbetle kısa olsa da kullanışlılık noktasından daha pratiktir.51

Bu şerhler manasını anlamayı sağlamakta; dil ve gramer özelliklerinden bahsetmemektedirler. Bu özelliklerden ilk defa bahseden el-Kâşânî'nin talebesi Davud-i Kayserî (751/1350)'dir ki şerhinin ismi Matla'u Husûsi'l-Kilem52'dir.

el-Füsûs, Mes'ûd eş-Şîrâzî tarafından Farsça'ya tercüme edilip şerhedilmiştir.

Daha sonra el-Emîrü'l-Kebîr Ali b. Şehâbeddîn el-Hüseynî el-Hemdânî Arapça-Farsça olarak eseri şerhetmiştir. Bunu Đbn Abbâd er-Rundî'nin şerhi ve Şiî âlim Haydâr-ı Âmülî'nin Nâssü'-n-Nusûs fî şerhi'l-Füsûs isimli eseri takip etmektedir.

el-Füsûs XIV ve XV.yy'larda Mollâ Câmi', Sofyalı Bâlî Efendi53, Abdullah Bosnevî54, Abdülğânî en-Nâblûsî, Yakûb Hân el-Kaşgarî ve Ahmed Avnî Konuk tarafından da şerhedilmiştir.

Türkçe'ye ilk tercümesi, Yazıcıoğlu Mehmet'in el-Müntehâ isimli çalışmasını genişleterek tercüme eden kardeşi Ahmed Bican tarafından yapılmıştır. Bu eser Bâhâîzâde Abdürrahîm en-Nakşibendî tarafından Lübb-i Müntehâ-yı Füsûs ismiyle ihtisâr edilmiştir. Bâyezîd-i Halîfe el-Füsûs üzerine Arapça bir şerh yazmış daha sonra bunu Sırr-ı Cânân isminde 5500 beyitte Türkçe olarak manzumeleştirmiştir. Farsça olarak bu eser, Nasrullah Nusretî tarafından Cünûnu'l-Mecânîn adıyla ve Đngilizce olarak da Michael Sells tarafından kısmen nazmedilmiştir. Zeyrek Ağa'nın emriyle Nev'î'nin hazırladığı Türkçe el-Füsûs tercümesine, bizzat III. Murad tarafından Keşfu'l-Hicâb min vechi'l-Kitâb ismi verilmiştir. Üzerinde çalışılan Ahmed Avnî Konuk'un tercümesi ve şerhi, Mustafa Tahralı ve Selçuk Eraydın tarafından latinize edilmiş; önsöz, indeks ve lüğatçeler de eklenerek yayımlanmıştır.

51

Afîfî, Füsûsu'l-Hikem Okumaları Đçin Anahtar, s. 17.

52 Daha fazla bilgi için bkz. Afîfî, Füsûsu'l-Hikem Okumaları Đçin Anahtar, s. 18–22.

53 Daha fazla bilgi için bkz. Afîfî, Füsûsu'l-Hikem Okumaları Đçin Anahtar, s. 22.

(29)

29

Avnî konuk'un şerhi Hilmi Ziya Ülken tarafından Đslâm Düşüncesi ismiyle özetlenmiştir.

Ayrıca son dönem âlimlerinden Ebu'l-Alâ el-Afîfî'nin Füsûsu'l-Hikem üzerine yaptığı talikâtı da burada zikretmeliyiz. Bu talikât tam bir şerh olarak kabul edilemez. Bu anlaşılması zor olan cümlelerin açıklanmasına yönelik olarak hazırlanmıştır. Eser üç farklı nüshanın karşılaştırılmasıyla ortaya ana bir metin çıkarılmasıyla meydana gelmiştir. Eserin giriş bölümünde Đbn Arabî'nin düşünce sistemi hakkında bilgiler okuyucuya sunulmaktadır. Eser Türkçe'ye kazandırılmıştır.55 Eser dört bölümden müteşekkildir. Birinci bölüm Ekrem Demirli tarafından yazılan takdimle başlamakta, onu Ebu'l-Alâ el-Afîfî tarafından hazırlanan girişi izlemektedir. Asıl önemli olan bölüm ise anlaşılması zor olan parağraf ve cümlelerin anlaşılması için hazırlandığı ta'likât bölümüdür. Karma indeksle tercüme tamamlanmaktadır. Tercüme 512 sayfadan ibârettir.

4- ELEŞTĐRĐLER:

Đlk eleştiri Muhammed b. Ömer b. Ali el-Kâmilî ed-Dımeşkî (652/1254) tarafından yapılmıştır. Bunu Eşi'atü'n-Nusûs fî Hetki'l-Esrârı'l-Füsûs adlı eleştirisiyle Ahmed b. Đbrâhim el-Vâsitî el-Hanbelî takip etmiştir. Đbn Arabî'yi en sert şekilde tenkîd eden Đbn Teymiyye olmuştur. O'nu vahdet-i vücûd, hâtemu'l-evliyâ, ricâlü'l-ğayb, Fir'avn'ın îmânı, putlara tapınma, âlem-i ğayba muttali olma konularında

Hakîkâtü Mezhebi'l-Đttihâdiyyîn ev Vahdeti'l-Vücûd adlı eserinde tenkid eder. O'nu eş-Şeyhu'l-Ekfer diyerek tekfîr eder.

Abdüllatîf b. Abdullah es-Suûdî Beyânü'l-Hüküm mâ fî'l-Füsûs'da; Alâeddîn Muhammed el-Buhârî Fazîhatu'l-Mülhidîn ve Nasîhatu'l-Muvahhidîn56'de; Bedreddîn Đbnü'l-Ehdel Keşfu'l-Gıta''da; Đbrâhim b. Ömer el-Bikâî Tenbîhü'l-Ğâbî

ala Tekfîri Đbni'l-Arabî, Tahzîru'l-Đbâd ve Tehdîmü'l-Erkân'da; Fâtih Câmii hatîbi

Đbrâhim b. Muhammed el-Halebî Tesfîhü'l-Ğâbî ala Tekfîri Đbni'l-Arabî,

Ni'metü'z-Zerîa fî Nusreti'ş-Şerîa ve Dürretü'l-Muvahhidîn ve Riddetü'l-Mülhidîn'de; Ali

55 Afîfî, Füsûsu'l-Hikem Okumaları Đçin Anahtar, Trc: Ekrem Demirli, Đstanbul, 2006.

(30)

30

Kârî Ferrü'l-Avn min Müddeî Îmân-i Firavn ve Kitâbü Reddi'l-Füsûs'da Đbn Arabî'yi tenkid edip eleştirmektedirler.57

5- MÜDÂFAALAR:

Abdülğaffâr b. Ahmed el-Kavsî Kitâbu'l-Vahîd58'de, Abdullah b. Es'ad el-Yâfiî Kitâbu'l-Đrşâd'da, Sirâceddîn Ömer el-Hindî er-Red alâ Men Enkera

ale'l-Ârifîn'de, Muhammed el-Mizcâcî Hidâyetü'l-Hâlık ilâ Ehde'l-Mesâlik'de, Alâeddîn

Ali b. Ahmed el-Mehâimî Risâle fi'r-Red alâ Ba'dı Men Enkera alâ Ehli't-Tarîk'te, Akşemseddîn Risâletü'n-Nûriye'de, Celâleddîn ed-Devvânî Risâle fî Îmâni

Fir'avn'da, Celâleddîn es-Suyûtî Tenbîhü'l-Ğâbî fî Tebri'eti Đbni'l-Arabî'de, Ali b.

Meymûn el-Mağribî Risâle fi'l-Đntisâr li'ş-Şeyh Muhyiddîn'de, Şeyh Muhammed b. Hamîdüddîn el-Mekkî el-Cânibu'l-Ğarbî fî Halli Müşkilât-ı Đbn Arabî59 ve

Aynu'l-Hayât'ta, Ulvân el-Hamevî er-Risâle fi'd-Difa' an Đbni'l-Arabî'de, Abdülvahhâb

eş-Şa'rânî el-Kibrîtü'l-Ahmer ve el-Kavlu'l-Mübîn'de, Katip Çelebî Mîzân'l-Hakk fî

Đhtiyâri'l-Ehakk'ta, Abdülğânî en-Nablûsî es-Sırru'l-Muhtebi' fî Darîhi Đbn Arabî,

er-Reddü'l-Metîn alâ Muntakısi'l-Ârif Muhyiddîn ve el-Vücûdu'l-Hakk'ta, Ömer el-Attâr el-Fethü'l-Mübîn fî Reddi Đ'tirâzi'l-Mu'tezirîn alâ Muhyiddîn60'de, Şeyhulislâm Hasan Fehmi Efendi er-Risâle fî Îmâni Fir'avn'da Đbn Arabî'yi çeşitli yönlerden münekkidlerine karşı savunmuşlardır. Ahmed Avnî Konuk da Đbn Arabî'yi savunanlar arasındadır.61

6- TESĐRLERĐ:

Yazıldığı günden bugüne –günümüzde dâhil olmak üzere- üzerinde çokça tartışılan, yazılan, düşünülen, eleştirilen, övülen vs. bir kitap olması yönünden Đslâm düşünce tarihini yansıtması yönünden büyük önem arz etmektedir. Bir nevi bu eser üzerinden âlimler fikir jimnastiği yapmıştırlar. Đşte böylece Đslâm düşüncesini canlandırmıştır. Eser bazen okutulması, taşınması ve bulundurulması yasak edilmiş;

57 Ayrıca bilgi için bkz. Kılıç, Mahmut Erol, "Füsûsu'l-Hikem", DĐA, XIII, 234–5.

58 Đbn Arabî'yi savunan ilk eserdir.

59 Bu eseri Yavuz Sultan Selîm'in isteği üzerine kaleme almıştır.

60

Eser iki risâle içermektedir. Bunlardan ilki Alâeddîn Muhammed Buhârî'ye, ikincisi Ali el-Kârî'ye cevap niteliğindedir.

61 Yukarıda zikrettiklerimizin dışında da Đbn Arabî'yi savunan eserler yazılmış ve fetvâlar verilmiştir.

(31)

31

bazen de sultanlar tarafından okunmuş, medreselerde okutulmuş, şerh edilmiş, özetlenmiş, nazm edilmiştir. Hatta Moğol istilâsı Anadolu'ya gelen Đranlı âlimler vesilesiyle Đbn Arabî'nin eserleri, düşünce sistemi ve fikirleri Đran'a taşınmış ve eserleri orada okutulmuş ve günümüzde de okutulmaktadır.62

B- AHMED AVNĐ KONUK ve ĐLMÎ KĐŞĐLĐĞĐ (1868–1938)

1- Hayatı:

Ahmed Avnî Konuk Bey, 1868 senesinde Đstanbul'da babası balmumcu tüccârından Kâdî Ali Zâde Đbrahim Efendi'nin mahdûmu olan Mûsâ Kâzım Bey ile Annesi Buhârâlı Hâfız Mustafa Efendi'nin kerîmesi olan Fatma Zehrâ Hanımın oğlu olarak dünyaya gözlerini açmıştır.

2- ÖĞRENĐM HAYATI

Đlköğrenimini tamamladıktan sonra Galata Rüştiyesi'ne girdi. 1884 senesinde Galata Rüştiyesi'nin dördüncü sınıfından ayrılarak Dârüşşafaka'nın üçüncü sınıfına kaydını yaptırdı. 1306'da buradan mezun oldu. Mezun olduktan sonra 'cami' derslerine' devam etti ve icâzetini aldı. Galata Posta memuru iken girdiği 'Mekteb-i Hukûk-i Şâhâne'ye girip burayı 1898 senesinde birincilikle bitirdi. Kendileri Arapça, Fransızca ve Farsça'yı iyi derecede bilmektedirler.

3- ÇALIŞMA HAYATI

23 Temmuz 1890 tarihinde II. Abdülhamîd Han'ın irâdesiyle Galata 'Đttihâd Postahanesi' posta memurluğuna tayin olunmuştur. Bu kurumda farklı görevleri icrâ etmiştir.

1- Galata posta memuru.

2- Galata postahanesi tahrîrât kâtibi. 3- Nezâret posta mesâlihi kalemi kâtibi.

4- Umum müdürlük posta mesâlihi kalemi katibi. 5- Nezâret posta umum müdür muavini.

(32)

32

6- Đâşe nezareti kalem-i mahsûs müdür muavini. 7- Nezâret posta umum müdür muavini.

8- Umum müdürlük posta umûru müdür muavini.

9- Son olarak da hukuk müşâvirliği görevinde bulunmuştur. 11. 5. 1933 tarihinde emekliliğe ayrılmıştır.

4- EVLĐLĐĞĐ

Emine Hâdiye hanımla ömrünün son demlerinde evlenmiştir.

5- VEFATI

20 Mart 1938 tarihinde vefat etmiş ve Merkez Efendi Kabristanı'na defnedilmişlerdir.

6- TASAVVÛFÎ HAYATI

Mevlevî tarîkatına intisâb ederek mesnevîhân Selânikli Es'ad Dede'den mesnevi icâzeti aldı. Mesnevî dersleri Çayırlı Medresesi'nde, salı günleri sabah namazından sonra, Ramazân aylarında hergün ikindi namazının akabinde ve cuma günleri cuma namazından sonra yapılmakta idi. Bu dersler esnasında üç kişi öne çıkmıştır ki bunlardan biri de Ahmed Avnî Bey'dir. Resmi görevi dışındaki bütün zamanını mensûbu olduğu tarîkata hasretmiştir.

Bu zat-ı merhûm mahviyet (alçak gönüllülük) sâhibi, mütevazi, bilinmemeyi düstûr edinen bir yapıya sâhip olduğu için, çok az kimse O'nu tanıyabilmiştir.

7- MÛSIKĐŞĐNASLIĞI

Bu ilmi Zekâî Dede'den öğrendi ve Kirâmi Efendi'den meşketti. Nota bilmemesine rağmen, tabiri caizse iyi bir solistti. Eserleri en ince noktalarına varıncaya kadar ezberlemekteydi. Hatta iki tane de makam îcât etmiştir.

1- Dil-i Keşîde 2- Bend-i Hisâr

Đlk bestelediği eser 1306 senesinde Karcığar makamında 'Ey dilber-i şen' güftesiyle başlayan şarkıdır.

(33)

33

'Dil-keşide', 'Bûselik-aşîran' ve 'Rûy-i Irak' makamlarından bestelediği 'Mevlevî âyini'ni, Mevlevî mûsikisine kazandırmıştır. 1964 senesinde Konya'da tertip edilen Şeb-i Arûs kutlamalarında 'Rûy-i Irak' âyini okunmuş ve Unesco tarafından kayıt altına alınıp çoğaltılmış ve dünya ilim ve sanat merkezlerine gönderilmiştir.

En iyi güfte dergisi olan 'Hanende' isimli eserini, yirmi sekiz yaşında yayınlamıştır.

8- ŞAĐRLĐĞĐ

Ahmed Avnî Bey bestelediği eserlerin çoğunu kendisi yazmıştır. O, Tevfik Fikret'in Mehmed Âkif'e reddiye olarak hazırladığı 'Târîh-i Kadîm Zeyli'ne bir reddiye yazmıştır.

9- ESERLERĐ

a- Mesnevi-i Şerîf Şerhi: Bu eserini Konya Mevlânâ Kütüphanesi'ne

vakfedilmesini vasiyet etmiştir. Eser 4740 numarada kayıtlı olup otuz dört defterden mürekkep'tir. Esere 1929 senesinde başlamış, günde 4–5 saat çalışmakla 1356/1937 senesi yirmi dört Ramazân'ında hitâma erdirmiştir. Eseri telîf ederken Mesnevi şerhlerinden Đmâdullah'ın Bahru'l-Ulûm'undan, Ankarâvî'nin Şerhu'l-Mesnevî'sinden, Abdurrahmân el-Leknevî'nin

Envâru'r-Rahmân'ından ve Velî Muhammed Ekber Âbâdî'nin Mükâşefât-ı

Rızâvî'sinden faydalanmıştır. Đbn Arabî'nin araştırma konumuz olan Füsûsu'l-Hikem'inden de yararlanmıştır.

O, Mevlânâ'ya nisbet edilen Mesnevî'nin yedinci cildini kabul etmez. Bu cildi kim yazmışsa, o'na göre Mesnevî'yi bozmaya çalışmaktadır. Çünkü Mesnevî'nin giriş kısmında Mevlânâ eserinin altı cilt olduğunu Çelebi Hüsâmeddîn'e haber vermiştir. O'na göre yedinci ciltle diğerleri arasındaki bağ ve düşünce tamamen değişmiştir. Bu tezini ispat için örnekler vermektedir.63

63 Konuk, Ahmed Avnî, Füsûsul'-Hikem Tercüme ve Şerhi (Hazırlayanlar: Mustafa Tahralı ve Selçuk

Şekil

Tablo 1. Makbûl ve Merdûd Rivâyetler
Tablo  6:  Burada  I,  II,  III  ve  IV.  ciltlerdeki  hadîsleri  değerlendirdiğimiz  tabloyu vermekteyiz

Referanslar

Benzer Belgeler

It is clear that given its present shape, the small naiskos with all its architectural elements was a complete building worthy of Augustus in the Hekate sacred precinct.. In

bahleyin tamamen dlnm iştirj Pırtına sebebiyle; İstanbul Fırtınanın dinmiş olmasına rağ Ankara, Adana, Eskişehir, men dün hava bütün gün ka­.. palı

“Coffee - Pleasures Hidden in a Bean” held between 24 January - j i March 2001 at Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Museum. Ocak 2001, İstanbul /

Yeri doldurulmaz bu büyük halk ozanının tüm ailesine, yakmlanna, sevenleri ve dostlarına başsağlığı dileriz.. Ruhi Su Kültür ve

The aim of this study was to compare and reveal any differences between articles written by Turkish authors in the field of otolaryngology, which have been accepted for

Karşımıza kimi za­ man bir teleskop camı, kimi zaman fiber optik kablo, kimi zaman da içinde zevkle şarap içtiğimiz kristal bir kadeh olarak çıkıyor.. Biçim

Çok ileri yaşım ve kalçamdan sakatlanmış olmam dolayısıyla, yürümekte ve ayakta durmakta

[r]