t l M AYIS 1904'
MİLLİYET PAZAR İLÂVESİ
Müthiş
dile:
Şakir Paşazadeie
Ailenin
erkek
her ferdi
irer
sanatçıdı
U Mayıs, dört hanını için hareketli bir ay oldu. Aliye Berger Viyana’dan dönüyor. Resim ve
C *ra ^ m »* c o i ' r t i c i « n l ı - l> n > < n «.1 . M___i l 1 a h - - « . . . . . ,
resımle-B
.. ' .
.... ....
“ Jr rtu vc o c ıg c r v iy a n a uan aonuyor.gıavur sergisi pek başarılı geçti. Nitekim meşhur Albertin Museum, Aliye hanımın rinden dördünü satın aldı.
Füreyya Koral’ın Ankara’daki seramik sergisi dolup dolup boşaldı. Falırünnisa Zeid, beklenen resim sergisini 26 Mayısta Güzel Sanatlar Akademisinde açacak ve 1952 - 1962 çalışmalarının
mahsulü olan eserleri, hiç şüphesiz yeni bir sanat hâdisesi olarak karşılanacak.
"
Şirin Devrim ise,
gene
bu
ayın sonunda Avrupa ve Arae. rika’da dört ay sürecek bir ge ziye çıkıyor. Dünyanın dört köşesinde görmediği tiyatro, seyretmediği eser kalmayacak. Niyetinin dört ay, yâni 120 gün boyunca her gece bir ayrı piyes seyretmek olduğunu söyliyeyım de, varın gerisini siz tasavvura çalışın.
I f JP A K İK Faşazâdeler, de önem- J li olan, galiba kadınlardır.
^ Erkekler önemsiz demek
istemiyorum, ama Kadınlar "C T basıyor. Civa gibi hareketli, kabına sığmayacak kadar canlı, ha yat fışkıran kadınlardır bunlar,., Hepsi ayrı bir âlemdir amma, gene hepsi o .Müthiş aile» dendir. Hepsi gençliklerinde parmak ısırtacak ka dar güzel,.. Hepsi bir san'at kolu- nun usta ve ünlü temsilcisi.. Hepsi « V»»M yabancı diller bilir... Hepsi «VJf kalpli ve açık sözlüdür.. He men hepsi sigara, içki gibi «ınükey. yifat. a veya oyuna düşkün.,. Hepsi nâdide eşya meraklısı, hepsinin evi bir ayrı müzedir, sanırsınız... Bü tün bunların yanında hepsinde ağır basan bir özelik, kadınlıklarıdır Maceraperest bir yanları olmadığı,, söylenemez. Evet, hepsi bir çok de
falar evlenmiş, boşanmıştır. Ama
Allah için hepsi, sevince sonuna ka dar sevmeyi bilir.
İsterseniz, bu kabına ılım a z jn- aanlar, bu çeşitli kaabillvet ve bl-
rlblrlnden baskın hususiyetler
kokteylini tanımaya »Müthiş aile» nın evveliyatından baslıyalım.
GİRİTLİ KIZ
Ç
OK. zaman evvel İstanbul’daİki kardeş vardı Cevat ve bakir Paşalar, tklsi de zen gin. ikisi de meşhur, İkisi de yakışıklı... .Yeniçeri tarihi» nl ya zan Cevat pasa bir ara Girit Ada sına fevkalâde kumandan tâyin edil di. Şakiı Paşa da bu sırada, ağabe yini ziyarete gitti. Orada 16 yaşın da, sarı saçlı, mavi gözlü bir resim öğretmeniyle evlendi Sonradan ba kir Paşanın güzel karısı diye İs- tanbul'da dillere destan olacak. İsle bu Sftre İsmet hanımdı.
A llı çocukları oldu. İsimlerini sayınca Şakir Pasa ile Sâre İsmet hanımın dünyaya, ne kıratta altı evlât getirdiklerini anlıyacaksınız.
Çocukların ilki bir rnkektl; Cevat
bakir veya Haükarnas Balıkçısı.
Ondan sonraki ikisi kız: Hakkiye (Koral) ve Ayşe (Erner) G 'ne bir oğlan Suat Şakir. Ve son İki kız: Falırünnisa Zeid ile Aliye Berger.
Bu altı çocuğu anlatmak altı bü yük roman vazmak demektir. Kaldı ki onların da, Şakir Paşazâdeliği in kâr etmez çocukları var. Anlatmak la bitmez... Ama bir kere denemlve mutlaka değer.
BİRİNCİ VE İKİNCİ
Yukarkl resimlerden birincisinde Fahrünnisa «c ld görülmektedir. Sanatkâr hanım şimdi en büyük sergisini İstanbul’da açmağa hazırlanıyor. Eserlerinin ardındaki şahsiyeti tanımak için onun fevkalâde hayatını da bil mek gerek. İkinci resimde görülen Aliye Beıger’in Viya ııa’daki başarılı sergisi henüz sona erdi. Şakirpaşaza- daler ailesinin kabiliyetleri kadar şahsiyetiyle de dikkati çeken simalarından biri de Aliye Berger’dir...
yerleşmiş, sık bir lokanta işletiyor). Kaç defa evlendiğini en yakınlan hile söyliyemez. Bir keresinde mil yarder Spreckles’in karısını boşatıp evlenmiştir. Çok para kazanmış, çok para batırçjıstır, Gerçek mânâsiyle
bütün dünyayı gezmiştir, Side’ye
giden yabancılar, tıpkı Bodrum’da ki balıkçı gibi bu beynelmilel sima ile de karşılaşınca şaşırırlar.
Resimleriyle genç yaşta dikkati
çeken ve sise oymacılığı yapan
Cem Karaağaç, Suat Şaktr’in oğlu dur. O «apuıı tmaz tgzlaca taşmış bir Şakir Pasazâdedir.
RESİM SATAN PRENSES
G
ELELtM ailenin en enteresan fertlerinden birine: Fah rünnisa Zeid Hanımefendi. Vaktiyle İstanbul sosyetesi nin, hiç tereddütsüz en güzel kadı nıydı. 18 yasında Sanayii Nefiseye deyam ediyor. Namık İsmail'in ta lebesi. Yazar izzet Melih Devrim ile evleniyor, ömürleri Avrupada geçi yor. Müzelerden çıkmak bilmiyor Paris'te kalıp resme çalışıyor. Gü zelliği yanında kültürü, lisan bilgi si ve ev sahlbeliği ile de dillere des tan... İstanbul'daki evler) bir ya bancılar uğrağı halindedir. Gelenler arasında kimler yok ki.., Charles Boyer'den Andrâ Maurols'ya. Marle Bell'den Maurlac'a kadar...
Fahrünnisa hanım 13 sene evli likten sonra izzet Melih'ten ayrı
lıyor. ölen Kral Faysal ile Kral Hüseyin'in amcaları olan, o zaman ki Irak Elçisi Emir Zeid, Fahrün nisa hanıma âşık olmuştur. Evlenip, Bağdad'a gidiyorlar. 1934’de Berlin' de Irak sefiresidir. Berlin, Türk asilli sefirenin güzelliği ve kişiliği İle çalkalanıyor. Bir ara Bağdad’a dönüyorlar. 1946’da Londra sefiresi dir. Ama Paris’te resim atölyesi var. Zaten bütün bu hgngtme ara sında resmi bir gün bile teıketme-
mişttr. Amerikada, tngilterede,
Fransada, Belçlkada 13 hususî sergi açıyor, Irak ihtilâli Zeid’lerl güç duruma sokuyor. İtalya’da oturuyor lar, Bu ay olduğu gibi, Fahrünnisa hanım sık sık ana vatanına da ge liyor.
Zaten daha önce Beşiktaş’ta bir atölye sahibidir. D grubu kurulmuş ve o da kurucular arasında bulun muştur. Evinde açtığı sergi, resim san’atmda bir ihtilâl olarak selâmla nıyor. Orhan Vell’ler, Bedri Rahml- ler, hattâ o eve ilk dela bir gaz şirketi memuru olarak gelen Yasar Kemal'ler İstanbul sosyetesine ken dilerini Fahrünnisa hanım sayesinde kabul ettlrebllivorlar. Bu sosyete, bir sefirenin, bir paşazadenin para mukabili resim satmasını uzun müd det mâzur göremlyecektlr,
Falırünnisa hanımefendinin üç ço cuğu var. En küçüğü Raad Zeid. ilk ikisi İzzet Mellh’len olan çocuk ları: Nejat Devrim, ki Paris’te yer
leşmiş, resimlerin! satarak geçinen ve muvaffak olan bir ressamdır ve Şirin Devrim. Şirin üzerinde bir nebze duralım.
SİRİNAKİ
İRİN ailenin tiyatroyu se
çen tek rüknüdür. Onun
tiyatroyla kaderi, doğduğu anda bağlandı. denilebilir. Bir Fransız trupunun galası vardı. Babası ve aile doktorları gittiler.
Annesi gidemiyecek durumdaydı,
nitekim iki perde arasında doğumun yaklaştığı haberi geldi Baba ile doktor, bir sonraki perdeye yetiş tiler. Haberi alanlardan İtalyan Se faretinin Kültür Ataşesi Kont Bona- relli, izzet Melih'e «La Çiıina (Şi rin) büyük bir trajedyen olacak» diye, gerçeklesen bir kehanette bu luldu.
Şirin 16 yaşında kolej talebesiy- ken Klitemıjestra'yı basarıyla oy nadı. Temsili Tepebaşı Tiyatrosunda tekrarladıkları gün, bir gün çatısı altına gireceği binanın, makyaj oda larındaki aynaları okşuyordu. An nesiyle Avrupaya, Bağdat'a gitti, 1946’da Amerikadaydt. Siyasal B il giler okuyordu. Tiyatroda tahsil et ti. Yale'de Tunç Yalman’Ia sınıf ar kadaşıydılar, Haldun Dormen, on lardan iki sınıf gerideydi. Yine sı nıf arkadaşlarından bir Amerika lıyla evlendi. Evlerinin kapışma bir levha asmıştı: «Evlilik güzel bir sey. Biz kere denemeye değer.» Amerika
y i 4 4 ÜTHİŞ Aile» nin bugün ya- sayan en büyük f»rd j Cevat * w * Şajfir'dir. Gelin de üç bes satırla anlatın bakalım! An latmağa lüzum yok, onu hepiniz ta nıyorsunuz zaten.. Dünya da tanı yor.
Ailenin ikinci çocuğu Hakkiye Ha nımefendidir. Gençliğindeki güzelli ği hâlâ anlatılır. Kurtuluşta İzmir Kolordu Kumandanı olan, merhum Emin Koral Paşanın karısı., meşhur seramikçi FUreva Koral'm annesi dir.
Diğer kardeşlere geçmeden, Hak-
Kiye Hanımın kızı Füreya Koral
ı- .-rinde duralım. Felsefe mezunu dur. BursalI bir iiraatçi olan Saba hattin Karacabeyii ile evlenmiş, ay- r Imıştır. Ciğerlerinden rahatsızdır. Bu sırada Ali Kılıç'l;. evlendiğini görüyoruz. Dinlendirici bir hayat değil... Hastalığı ilerliyor ve tedavi için tsviçreye gidiyor. Seramiğe is
te orada hasta yatağında çamur
yuğurarak başladı. (Görüldüğü gibi san’at, Şakir Paşazadeler için bir bakıma cankurtaran simididir). İs viçre'de tanıdığı, yakışıklılığı Ut
meşhur K ıbrıs!’ Şevket Beyin bir otomobil kazâsmdyt ölüşü, Füreya’- y ı sarsan İkinci bir büyük sebep ol du Ve resme de başlıyor. Paris'e gitti. Seramik ve resim tahsil etti ve ilk sergisini 1951'de orada açtı. Bir basarıydı. Memlekete dönüsün de bir seramik fırın ı getirdi. Artık evleri bir modern san'41 yuvası ha line gelmişti. K ılıç Ali çok değişen Füreya kadar, yeııi arkadaşlarım ve anlamadığı resimleri de yadırgıyor du. Bir gün küçük bir pusula bıra karak evi terkediverdi. Ve Füre ya mn hayatla asıl mücadelesi o za man başladı. Şimdi dimdik ayakta dır, Eski Türk seramik san'atım ih ya etmiş olmakla övünebilir. Cam seramik kompozisyonları kadar, se ramiği mimariye sokan da odur.
Füreya'mn çocuğu olmadı. Ama
Altemur K ılıc ’ ı evlâdı gibi o bü yüttü denilebilir,
YAŞAMA SANATI
Şalclr Paşanın üçüncü çocuğu A y şe Erner hanımefendidir O da pi yanist. o da nakıstan anlar, o da bir cok dil konuşur, onun evi de bir müze gibidir, o da şarkı söyler, o da vaktiyle Biiyükadanm nn güzel kızlarından biri olarak meşhurdur... Kısası, o da bir Şakir Pasazâdedir. ömrü boyunca bir konsertlst olmak İstedi, ama ev hanımı oldu. Oğlu Erdem Erner şimdi Hariciye Veki linin hususi kalem müdürüdür. K i- zı Nermidil hanım İse, Prof. Hik met Blnark'ın karısı.
Dördüncü kardeş Suat Şakir, sa dece yaşan- .1 san'atınm bir ustası dır. Armatörlükten lokantacılığa ka
dar denemediği is kalmamıştır.
(Şimdi Antalya yakınında Side’ye
TT- n 13-ro
" • ... S A Y F A ; U
Bu resimlerden birincisinde Şirin Devrim görülmektedir. Şirin, Şakirpa- şazade kadınlarının en genci. Küçük Sahııe’den «Elini kolum sığamıyor» diye ayrılmıştı. Şimdi, Şehir Tiyatrolarında çalışan yedi genç rejisörden hiridir. ikinci resim ise seramikçi sanatkâr Füreya Koral’ı gösteriyor... ve tngilterede amatör tiyatrolarda
çalıştı. 1951 den itibaren dört y ıl
onu, profesyonel bir trupun bas
aktr.isti olarak görüyoruz. Bu arada mankenlik ediyor, oyuncak satıyor, radyoda çalışıyor... 1954’de merine- kete döndü ve anavatan havasıyla çarpıldı Bir daha ayrılamıyacaktı. i arada «Güzel şey» denemiye de
devam ediyordu. Türkiye'de iş
adamlarından Şehsuvaı Menemen-
cioğluyla evlendi, iki sene tiyatro da 1 uzak kaldı, sıkılmıştı, ayrıldı ve tiyatrosuna döndü 1959’da onu Dormen'de gördük. Sonra Şehir T i yatrosuna girdi, aktrist olduğu ka dar «Yönetici» olarak da büyük ba sarı sağladı. Arada Mücap Ofluoğ- lu ile iki ay süren bir üçüncü ev liliği oldu. Şimdi aynı hızla yaşa ntıya devam ediyor.
İKİNCİ TABANCA
D
e d im ya size, v .ir pasazâ- deler anlatmakla bitmez, di ye... Ama tamamlıyalım. Fa-în ııı altıncı çocuğu Aliye
Berger’dir. BUyUkadada uzun sarı
saçları, maviş gözleri ile dünya gü zeli bir çocuktu. Ablasının piyano hocast Şarl Berger’e âşık oldu, İs tanbul’u senelerce meşgul eden bir hikâyedir bu... Şakir Pasazâdelerin romanındaki ikinci tabanca sesi, bu sahifelerde duyulur. Ve Allye'nin askı tam yirmi sene eksilmeden de vam eder Nihayet evlenirler. Ber ger. Müslüman olmuştur. Bu «Müt
hiş aşk» ın balayı da müttıls olu yor. Adanın tepesinde pembe bir eve yerleşiyorlar. A liye hanım bü
tün cıncık boncuğunu takıyor.
Kuşlar kadar hafif ve mes'ut..,
Bergeı-, elinde kemanı çamlar ara sında karısına sesleniyor.
«— A liy e» diyor, «Saadetim o ka dar fazla ki, devam -tmiyeeeğlndeıt korkuyorum.»
Ve üç gün soma Ada iskelesinde kalb durmasından ölüyor. Giden son vapurdur. Ceset boş köşke taşmı yor ve A liye sabaha kadar, bu d ef» kocasının naaşım bekliyor. Deliye
dönmüş, klinik tedaviye muhtaç
hâle gelmiştir. Londradan gelen ab lası Fahrünnisa Zeid, onu alıp gö türüyor. Orada Aliye aylarca, meza ra benzettiği karanlık bir odada ya şıyor. Hayata dönüşü ıssim ve gra vür sayesinde olacaktır. İstanbul» dönüşünde bir bankanın açtığı re sim müsabakasında birinci oluşu hâ diseler yarattı. Bugün resimleri en çabuk satılan ressanıımızdır diyebi liriz. Gravür san'atınm da büyük uatalarır.dandır
Evi bir antika sarayın» benzer. Penceresine gelen kuşların bile İsim leri vardır. Koltuğu bir taht üze rindedir. Ve bu esrarlı müzede baş köşeyi daima, Şarl Berger’in kema nıyla arsesi işgal etmektedir.
Iğte büvle insanlardır Şakir Pa- sazâdeler.
N Â ZAN YEŞİM