• Sonuç bulunamadı

Sultan Abdülhamit'in Bizim Evi'i

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sultan Abdülhamit'in Bizim Evi'i"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yıldız Sarayı’nda

geçen en meşhur

hadiselerden biri,

Ermenilerin

1905 yılının 21 temmuz

cuma günü,

selâmlık resmi sırasında

Abdülhamit’e karşı

düzenledikleri suikast

teşebbüsüdür..

Sultan Abdiilhanıitln

«Bizim E v » i...

YAZAN: YILMAZ ÖZTUNA — FOTOĞRAFLAR: KUTLU ERTUNA

SAR! SALON

■ Büyük Salon'dan sonra Bale nin en büyük odasıdır burası. Sarı döşemeli olan salonu, ortada kırmızı bir masa, şömine ve büyük duvar ayna­ lı n süsler. Bastan basa sarılar kaplı olduğu için bu adı alan Sarı Salon'un diğer bir süsü de tavandaki, «Çağlayan Köşkü»ne ait yağlıboya resimdir..

(2)

BOYDU MABET*

• Abdülaziz'in em riyle 1886’d» yaptırılan bu binada yabancı devlet adamları kabul etfiliyordu. Salonlarının duvarları ve kapıları yaldızla kaplı olan bu yapıya çok K ira edilm iş ve yabancı m isafirlerim izin tenkitleri önlenmek istenm işti. Daha sonra ll’ncl Abdölhamit de Büyük M abeynin üst salonlarında kalm ıştır.

T

ALİMHANE Köşkü, gene Sultan Hamit tara­ fından, Almanya imparatoru ve Prusya Kralı ll'n cl Wi!helm'ln resmi ziyareti münasebetiy­ le yaptırılmıştı. Daha çok. geçit resimlerini seyretmek İçindi. Üç gün içinde inşa edilmişti. Sultan Hamit arada bir buraya gelir. I'inci Tümenin erleriyle karavana yer. talimlerini seyrederdi.

Marangozhane, tamirhane, bıçkıhane, kilithane, dö­ kümhane de bugün yıktırılm ıştır. Yalnız çini fabrika­ sı muhafaza edilmiştir. Bilindiği gibi Sultan Abdül- hamlt, birinci sınıf bir ince marangozdu. Türk tahta işçiliğinin şaheserleri olan yazıhane, masa, kütüpha­ ne gibi mobilyalar yapardı. Sultan Hamit. alinden çıkma bu mobilyalardan bir tekinin değeri bugün mil­ yonlarca liradır.

Hayvanat bahçesi, hayvan hastanesi, manej ve ha­ mam da bugün yıkılmıştır. Hayvanat bahçesinde zeb­ raya. zürafaya, devekuşuna kadar pek çok hayvan vardı. Bilhassa dünyanın sayılı canlı kuşları, meselâ akla gelebilecek en değerli papağanlar ve güvercin­ ler bulunuyordu.

Papağanlar, 1909 yılındaki Yıldız yağmasında pay­ laşılmış. diğer hayvanlar da dağılmıştır. Bugün sa­ rayın hayvanat bahçesinden kalan. İnsan boyunda iki kafesten ibarettir.

Dış Bahçe, duvarlarla çevriliydi ve Arnavut muha­ fızlar tarafından korunurdu. Bu muhafızların kuman­ danı. Tahir Paşa idi. Daha ötede lin ç i Tümenin kış­ laları uzanırdı.

Saray İçindeki Çini Fabrikası

Y

ILDIZ Parkının sol tarafındaki köşk, «Çadır Köş­ kü» dür. Köşkün önünde, sarayın iki büyük ha­ vuzundan biri uzanır. Bugün çok bakımsız du­ rumda. âdeta harabe halindedir. Avizesi bile parça­ lar halinde şuraya, buraya atılmıştır. Fakat tavan ve pencere süslerindeki güzellik, hâlâ fark edilebilmek­ tedir. Denize bakan cephesinden Boğaziçi, bir ırmak görünüşündedir. önündeki havuzun öbür tarafında Cl- hannüma Köşkü yükselir. 1881 "de başta Mithat Pa­ şa olmak üzere. Sultan Aziz vakası sanıkları, »Çadır Köşkü» nde muhakeme edilmişlerdir.

Daha ileriye yürününce. «Malta Köşkü» gelir. Mal­ ta Köşkü de «Çadır Köşkü» gibi İstanbul Belediyesi­ nin güya bakımında ve emrindedir. Aslında kapısı ki­ litli, harap olmuş bir yapıdan İbarettir. «Malta Köş­ kü», iki katlı, sarı boyalı, beyaz sütunludur. Harlku- lâde bir manzarası vardır. Dört kapısı dışarıya açı­ lır. A lt katta bir havuzlu salon yer alır. Karşıda ku­ ğu m otifli bir çeşme bulunur. Salondaki havuzun su­ ları da, dört köşesindeki dört kuğunun ağzından akar. Birçok odadan başka, üst katta da bir salon vardır. 0ç masa, dört iskemle ve koltuklardan müteşekkil sedefK. kırmızı bir takım, son derece değerlidir.

• Malta Köşkü». «Çadır Köşkü» kadar harap olma­ dığı ve içinde eşya da bulunduğu İçin, kurtarılması daha kolary b ir yapıdır. Fakat günümüzde mutlaka ba­ kım ve ilgi görmeye muhtaçtır.

Yukarı doğru yol alınınca, 1896'da kurulan çini fab­ rikası görülür. Buradan çıkan her türlü porselen eş­ ya, tabaklar, vazolar, sobalar, bugün müzelerde teş­ hir edilmektedir. Türkiye’yi ziyaret eden hükümdarla­ ra. prenslere, devlet adamlarına, bu fabrikanın ma- mulâtı olan porselenleri hediye etmek âdetti. 1896’ dan 1908’e kadar 12 yıl içinde bu fabrikanın «Yıldız Çinisi», «Yıldız Porseleni» denen imalâtı, bugün çok üstün değerde antika eşya sayılmaktadır. 1962’de Sü- merbank, bu fabrikayı ihya ederek «Sümerbank Yıldız Porselen Sanayii Müessesesi» adiyle yeniden İmalâ­ ta geçirmiştir. Ancak eski ustalar kalmadığı için. Sul­ tan Hamit devrindeki güzellik ve incelik elde edile­ memektedir.

Köşk Diye Anılan

Saray Yavrusu

Y

ILDIZ Parkı İçinde kalın duvarlarla çevrili «Şale Köşkü», bugün sarayın en iyi muhafaza edilen kısmıdır. Sarayın bir kısmı İstanbul Belediyesi­ nin. bir kısmı da Harp Akademilerinin emrinde oldu­ ğu halde «Şale Köşkü», Türkiye Büyük M illet Mecli­ sinin nezaretindedir ve M illi Saraylardan sayılmakta­ dır. İstanbul'a gelen yabancı devlet başkanları bu­ rada misafir edilmekte ve ağalanmaktadır. «Şale», Fransızca bir kelimedir («chalet»). İsviçre'de çok

(3)

görü-len dağ kulübelerine verigörü-len adddır. Bu İsim bizde çok defa Farsça bir kelime sanılarak ilk hecesi uzatıla­ rak, «şâle» seklinde söylenegelmiştir. Halbuki Fars- çada böyle bir kelime yoktur. Köşkün adındaki ilk he­ cenin «a» sini çok kısa «şale» şeklinde telâffuz et­ mek gerekir.

Bir demir kapıdan köşkün bahçesine girilir. «Köşk» denilmekle beraber, aslında basbayağı bir saray, aza­ metli bir binadır, tki katlıdır. Ayrıca kalorifer ve mut­ fak dairelerinin bulunduğu bir zemin katı vardır.

Bu saray yavrusunda 64 salon ve oda bulunur. Her yer parkedir. Yedi kapısı dışarıya açılır. İki kat ara­ sında üç ayrı merdivenle bağlantı kurulmuştur. Yıl­ dız mamulatı 2 İlâ 3 metre boyunda on bir adet bü­ yük çini soba hala muhafaza edilmektedir. Aynalı bir galeriden birinci katın İlk salonuna girilir. A lt kat oda ve salonlarındaki pek değerli eşya 1909 yağmasında kapanın elinde kalmış, geri kalanlar, diğer sarayla­ ra veya devlet dairelerine dağıtılmıştır.

Köşkün üst katı daha iyi muhafaza edilmiştir. Bu katta, solda, büyük bir salon vardır. 29 m x 14 m = 406 metre karedir. Yirmi üç pencerelidir. Ûç büyük billur avize ve 6 Bohöme şamdanla aydınlanır. Ağaç oyma olan tavan, altın yaldızlıdır. Mobilyaların kap­ laması. kırmızı atlas üzerine kırmızı-beyaz çizgilidir.

7 Ton Ağırlığındaki Dünyanın

En Değerli Halıları

S

ALONUN taban halısı, 406 metre karedir ve gi­ rinti, çıkıntılarına kadar salonu tam manasıyle kaplamaktadır. Salonun şekline göre Hereke fab­ rikasında dokunmuştur. Dünyanın en büyük ve en de­ ğerli halılarından biridir. Ağırlığı 7 tondur. Bir eşi de Kayser l l ’nci Wilhelm için dokutturulup Sultan Hamit tarafından bu dost hükümdara hediye edilmişti. Halı­ nın zemininde gri ve kırmızı hakimdir. Üzerinde çi­ çek motifleri vardır. İnce, yumuşak, pek güzel, can­ lı bir görünüşü vardır.

Salonun İki kapısından başka, simetriyi sağlamak için yapılmış, hiç bir yere açılmayan İki yalancı ka­ pısı daha vardır.

Büyük Salon'dan çıkınca, demir bir kapıya tesadüf edilir. Bu, selamlıkla haremi ayıran kapıdır. Korido­ run iki yanında pek çok oda vardır. Her oda, ayrı renkte takım ve döşemelerle tefriş edilmişti ve her odada bir çini soba vardı. Altın yaldız, gül ağacın­ dan yapılmış ince mobilya, atlas kumaş ve perdeler­ le döşenmiş bu odalar, harem kadınlarına mahsus ya­ tak. yemek, oturma odalarıydı. Birkaç oda bir daire halinde tanzim edilmiştir. Her daire, bir kadınefen- dlye, bir sultanefendlye, bir hanımefendiye ayrılmıştı. Bu dairelerin eşyaları da yağmalanmış veya başka saray ve devlet dairelerine nakledilmiştir. Haremde de birçok salon vardı. Mesela Çay Salonu'nda Zona- ro'rtun «Kızkulesi» tablosu halâ durmaktadır. Döşeme­ si de muhafaza edilmiştir. Sedefli Salon'un duvarla­ rı. kumaş kaplıdır. Sarı döşemeli perde ve mobilya­ ları vardır. Salon, baştan başa sedef kaplamadır ve değerli ağaçlara kakılmış olan sedefler, göz kamaş­ tırmaktadır.

Salonun 4 sedef kapısı vardır. Burası Sultan Ha- m lt'ln yemek odası idi. Sütunları altın yaldızlıdır.

17 Numaralı O da

«

B

URADA / 17 numaralı oda, cumhurbaşkanlarımı- zın çalışma odası haline getirilm iştir. Beyaz renkle döşenmiştir. Duvarda. Atatürk'ün tam boy bir tablosu asilidir.

20 ve 23 dbmaralı odalar, Türkiye'yi ziyaret eden devlet başkanlarının yatak odası olarak hazırlanmış­ tır. Şahane karyolalar yerleştirilmiştir. Gardıroplar da, değerli ağaçlardan yapılmış, güzel oymalı saray eş­ yalarıdır.

Sonra Sarı Salon gelir. Büyük Salon'dan sonra Şa­ le Kasrı 'nın en geniş salonudur. Döşemesine sarı renk hakim olduğu için böyle adlandırılmıştır. Tavanında Kâğıthane'deki Çağlayan Köşkü'nün yağlıboya resmi görülür. Büyük bir billur avize ile aydınlatılmıştır. Muazzam bir taban halısının üzerine daha küçük dört değerli halı serilmiştir. Dokuz pencerelidir. Ortada kırmızı bir masa, bir şömine ve duvar aynaları, Sarı Salon'un hususiyetleri arasındadır.

Şale Kasrı 'nda. Sultan Abdülhamit zamanında Al­ manya İmparator ve Imparatoriçesi ağırlandığı gibi.

Şale

,

bugün köşk adiyle anılmakla beraber,

aslında basbayağı bir saray

,

muhteşem sa ­

lonları ve 64 odasıyle azametli bir binadır...

Abdülhamit, Yıldız Camiinde cuma namazında

iken, anarşistler saatli bombalı arabayı yol üze­

rine çıkarıp geri çekildiler. Padişah, cami ile

saltanat arabası arasındaki yolu yürürken bom ­

ba patlayacak ve hükümdar mutlak ölecekti...

ÇİT KMSRI

• Padişahların m isafirlerini kabul ettikleri bu binayı da Abdüiaziz yaptırm ıştır. Vahidettln, İstan­ bul'u terk etmeden önce, Ingiliz e lçisiyle burada görüşmüş; Yunanistan’a savaş açma kararı burada verilm iştir.

KÜÇÜK MABEYN — Sultan Abdülhamit'in. ikamet ve ça lış­ ma yeri olarak yaptırm ış olduğu bu binanın alt salonların­ da yabancı diplomatlar kabul ediliyor, resm i tem aslar yapı­ lıyordu. Abdülhamit, alt katın solundaki salonlarda oturuyordu.

SİLAHHANE KÖŞKÜ — Eski vs yeni silâhlar bu­ rada toplandığı İçin bu adı alan köşkü Abdül­ hamit inşa ettirm işti. Sonra silâhlar köşkten taşıttırılm ış ve Askeri Müze yaptırılm ıştır.

(4)

o

e

©

o

0

KABUL SALONU — «Şale Köşkü» nün mermer merdiveninden çıktığınız za­ man, karşınıza Kabul Salonu gelir. Pembe döşeli salon, köşkün önemli bö­ lümlerinden biri olup, diğer salonlar gibi ağır eşya ile donatılmıştır. ÇALIŞMA ODASI — Köşkün 17 numaralı odası, devlet başkanlarının çalış­ masına ayrılmıştır. Salonu, Atatürk'ün bir yağlıboya boy tablosu süsler. ŞALE’DE BİR SALON — Sole Köşkündeki salonlar, en az Dolmabahçe Sa­ rayının salonları kadar göz alıcıdır. Bu salon da, değerli eşyaları ile ün yapmıştır. Bilhassa koltuk ve kanepelerin döşemesi son derece kıymetlidir. BU YATAKTA KİMLER YATTI — Türkiye’yi resmen ziyaret eden yabancı devlet başkanlarının çoğu, bu ağaç oyma karyolada yatmıştır. Sale'de mi­ safir edilen ve bu karyolada yatan devlet adamlarını şöyle sıralayabiliriz: Iran Sahi ve Kraliçe Süreyya, Pakistan Cumhurbaşkanı Eyüp Han, Endonez­ ya Cumhurbaşkanı Sukarno, Etyopya imparatoru Haile Selasiye, Libya Kralı Sunusi, Tunus Cumhurbaşkanı Burgiba, Irak Kralı Faysal, Ürdün Kralı Hü­ seyin, Afganistan Kralı Zahir Şah ve B. Almanya Başbakanı Kieslnger. MUHTEŞEM MERDİVEN — Şale Köşkü’nün üst katlarına çıkan mermer merdiven, kristal şamdanlar, avizeler ve kıymetli halılarla süslenmiştir.

---t 9 »

* ♦

I *

(5)

TÜRK « ıa v & N Î Î ^ i a TÜRK KUDRE T VS<€J» TÜRK V A T A N S E V E R ^ O U K İİS M IS 8 « İfA D f

HAREM KIPISI

• Yıldız Sarayı'nda Büyük M abeynin sol karşısındaki köşeye İsabet eden bu kapı. Ha­ rem in girişid ir. Solunda, kitaplık bulunan kapı ise, tamamen mermerden olup, ince b ir işçilik eseridir...

ÇEŞME

- iter köşesi ayrı bir güzellikte olan tarihi Yıldız Parkı’nın en ilg i çekici mimari örneklerinden biri de bu muhteşem çeşm edir. Çeşm e, mermerden olup, üzeri saçaklıdır ve eski Türkçe yazıyla süslenm iştir.

Yıldız'da Pişen Dillere

Destan Yemekler,..

birçok sultan ve şehzade düğünü de burada yapıl­ mıştır.

Bugün «Yıldız Parkı« denilen Oış Bahçe hariç. Yıl­ dız Sarayı halka açık değildir. Sarayı teşkil edeıi yüz­ lerce yapıdan yalnız «Şale Kasrı« ile «Malta Köşkü» gibi daha bir, iki bina hariç, ötekilerin içindeki eşya bugün yoktur, yahut yeni eşya ile değiştirilmiştir. Zi­ ra Yıldız, 1909'da müthiş yağmaya uğramıştır. Bu ta­ rihte Sultan Hamit sarayı terk edince, büyük saray teşkilâtı da dağıtılmış, Yıldız'ın şehir içinde şehir haline son verilmiş, alelâde bir padişah sarayı hali­ ne getirilmişti. 1909’da Yıldız'da yağmalanan eşya­ dan başka, binlerce parça da şu veya bu saray ve­ ya devlet dairesine nakledilmişti. Meselâ son dere­ ce değerli parçalar, Meclisi Mebusan olan «Çırağan Sarayı» na taşınmış ve ertesi yıl, «Çırağan Sarayı» ile beraber yanmıştır. Cumhuriyet devrinde de Yıldız büsbütün boşaltılmış, eşyası, Çankaya Köşkü'ne, Tür­ kiye Büyük M illet Meclisi’ne ve daha birçok yere tevzi edilmiş, sadece «Şale Köşkü» — o da kısmen — muhafaza edilmiştir.

Cumhuriyet devrinde, o zamana kadar Mektebi Har­ biye ile beraber İstanbul'da Harbiye'de olan Mektebi Erkânı Harbiye de Yıldız Sarayı'na taşınmış, bu sa­ rayın büyükçe bir kısmı, bugün Harp Akademileri de­ diğimiz bu en yüksek askeri okulumuza tahsis edil­ miştir.

Sultan Hamit'ten sonra 1909'da tahta geçen karde­ şi Sultan Reşat, Dolmabahçe Sarayı'na yerleşmiş, fa­ kat arada gelip Yıldızda da kalmış, nitekim 1918'de orada ölmüştür. Bu tarihte öteki kardeş Sultan Vahidettin tahta geçmiş ve o da ağabeysi Sultan Ha­ mit gibi Yıldız’ı tercih ederek bu saraya yerleşmiş, öteki saraylarda çok az kalmıştır. Sultan Vahidettin devrinde saray, büyük bir yangın da geçirmiştir. Son padişah, İstanbul'daki son gecesinde bu sarayda kal­ mış ve Dolmabahçe Sarayı rıhtımına gelerek bura­ dan Türkiye'yi terk etmiştir. Ondan sonra gelen Ha­ life l l ’nci Abdülmecit, esas ikamet yeri olarak Dol­ mabahçe Sarayı 'nı seçmiştir.

Devrinin En Ünlü

Mutfağı Yıldız'da

S

ULTAN Hamit devri Yıldız’ı. dediğimiz gibi, müs­ takil bir şehir haline gelmişti. Klasik devirdeki Topkapı Sarayı, XVH'nci yüzyılın ikinci yarısın­ daki Edime Sarayı Hümayunu gibi... Gazi Osman Pa- şa'nın 5 nisan 1900'de ölümü üzerine l l ’nci Abdül- hamit, «mabeyn müşirliği» denen en yüksek saray gö­ revine, bu makamı Ilga etmemekle beraber, kimse­ yi tayin etmemişti. Padişahın Yıldız'da şahsına bağ­ lı kurmayları, her meslekten müşavirleri, yüzlerce ya­ veri, şahsına bağlı gizli polis teşkilâtı, bir nezaret­ ten büyük teşkilâtı olan Mabeyni Hümayun Başklta- beti. hususi telgrafhaneleri ve şifreleri, hususi orkes­ tra, bando ve saz takımları, bir doktorlar ordusu ve daha her şeyi vardı. Gizli polis teşkilâtının başında bulunan ve birinci ferik (orgeneral) rütbesini taşıyan şahsa «aerhaflyei şefıryarf» deniyordu. BabIâli'nin nüfuzu, sarayın yanında gittikçe sönüyordu. Ve bu, anormal bir şeydi. Sarayın nüfuz kazanan bazı sima­ ları, gittikçe daha fazla göze batmaya başlıyordu. Ma­ beyn başkâtibi Süreyya Paşa’nın ve halefi Tahsin Pa- şa'nın nüfuzları, nazırların çoğundan fazlaydı. Bu baş­ kâtipler ve protokolde onlardan önce gelen başma- beylncller. hatta İkinci kâtip ve mabeyinciler, vezir payesini taşıyorlardı kİ, askerî rütbelerden müşir (ma­ reşal) rütbesine eşit en yüksek sivil rütbe idi.

Sultan Hamit'ln daima «bizim ev» dediği ve asla «saray» kelimesini kullanmadığı Yıldız, 1877'den 1908'e kadar böyle bir yerdi.

Yıldız Sarayının son yıllarda teşkilât ve deb­ debesi daha da artmıştı. Dünyanın en nefis yemek­ leri bu sarayda pişerdi. Fabrikaları, kışlaları, alayla­ rı, her şeyi olan Yıldız'ın durumu. 1908 Meşrutiyeti İle değişti. Il'nci Abdülhamit hâlâ padişahtı ama. ar­ tık devleti Yıldız değil. Babıâli ve Meclisi Mebusan İdare ediyordu. 27 nisan 1909'da Sultan Hamit.

(6)

'itimtrtHv

CUMA SELİMUfil

Padişahın her cuma alayı İle namaza gitmesi demek olan «Cuma Selâmlığı» nda halk, camiin önünde birikir ve padişahın geçişini seyrederdi.

tından da indirildi ve ailesinden, yakınlarından bazı kimselerle beraber Selanlk'e sürüldü. Orada «Alatini Köşkü» nde kalıyordu. Nihayet İstanbul’a getirilip Bey­ lerbeyi Sarayı’na yerleştirildi ve orada öldü.

Sultan Hamit'in tahttan indirilmesi sırasında meş­ hur Yıldız yağması oldu. İstanbul’a gelen Hareket Ordusu'nda, yıllarca Türk kanı dökmüş yağmacı Ma­ kedonya çeteleri çoğunluk teşkil ediyordu. Bulgar, Makedon, Sırp, Arnavut. Yunan, Ulah, Çingene ve başka kavimlerden bu çeteler, Yıldız’a daldılar. I’nci Ordu, hiç müdahale etmedi. Sultan Hamit’ten bu yol­ da emir almıştı. Yağmacılar, yüzyıllardan beri toplan­ mış, bilhassa Sultan Hamit'e dünyanın her yerinden gelmiş hediyeleri, sonsuz değerde binlerce parça mü­ cevheri paylaştılar. Sultan Hamit’in meşhur altın sal­ tanat arabası bile parçalanarak yağma edildi.

Sultan Hamit, ağabeysi V'incl Murat gibi, tahttan İndirildikten sonra, kendisine Çırağan Sarayı'nın tah­ sis edilmesini istedi. Fakat İttihatçıların bu sarayda gözleri vardı, üstelik «hakanı sabık» dedikleri eski padişahı İstanbul’da istemiyorlardı. 38 kişilik maiye­ tiyle II. Abdülhamit’I, Selanlk'e gönderdiler. Selanik sürgününde kendisine oğullarından Abdürrahlm ve Meh­ met Âblt Efendilerle kızlarından, üçü de henüz ev­ lenmemiş olan Şadlye, Ayşe ve Refla Sultanlar re­ fakat etti. Selanik'te ikametine tahsis edilen devlet malı «Alatini Köşkü» ne kadar. İttihatçıların centil­ menliğiyle tanınmış subaylarından Kurmay Binbaşı Fethi Bey (Başvekil Fethi Okyar) muhafızlık etti. 27 nisan 1909 gece yarısı trenle İstanbul'dan ayrılan l l ’nci Abdülhamit. bu tarihte 67 yaşında idi. 32 yıl, 7 ay ve 27 gün saltanat sürmüştü. Son 9 ay. 5 gü­ nü, İkinci Meşrutiyet devresine isabet ediyordu.

Abdülham it'e Suikast Teşebbüsü

ve Meşhur Bomba Vakası

S

ULTAN Hamit devri Yıldız’ına dair yalan, doğru pek çok kitap ve yazı yazılmıştır. Padişahın kız­ larından Ayşe Sultan. «Babam Abdülhamit» adlı kitabında, bu devir Yıtdız'ını çok güzel anlatmıştır.

Sultan Hamit’in, Yıldız Sarayı'ndaki Arnavut «tü­ fekçi» birlikleri meşhurdur. Ancak bunlar, vaktiyle bostancı sınıfının yaptığı gibi, saray bahçelerini mu­ hafaza etmişlerdir. Padişah, kendi hayatını ancak Türklere, hem de, kendi mensup olduğu Oğuzlar’ın Ktyı boyunun Karakeçili aşiretinin Türkmenlerine em­ niyet edebilmiştir. Sultan Hamit'in yatak odasının ka­ pısında, Karakeçili bölüğünün yüzbaşısı yatmıştır.

Yıldız'da, saray dışında da olsa, geçen en meşhur hadiselerden biri 21 temmuz 1905 Bomba Vakası'dır.

Bomba Vakası, Ermenilerin Sultan Abdülhamit') öl­ dürmek İçin düzenledikleri bir hadisedir. Plan, Avru­ pa’da hazırlanmıştı. Ermeni komitacılar, bu gibi iş­ lerde Avrupa'da çok başarı gösteren anarşistlerin kendilerinden daha maharetli olduklarına inandıkları için. Belçikalı anarşist Jorris'le anlaşmışlardı. Jorris, bizzat İstanbul'a geldi. Sultan Hamit'in selamlık tö­ renleri dikkatle takip edildi. Her cuma günü padişa­ hın, Yıldız Camiinden çıktıktan sonra. 1 dakika. 42 saniyede arabasına bindiği, bu müddetin hiç şaşma­ dığı tespit edildi. Viyana’da husus? bir araba yaptı­ rıldı. Bu araba parçalar halinde getirilip İstanbul’da monte edildi. 80 kilo patlayıcı ve 20 kilo madenî (par­ çalayıcı) madde taşıyan çok dakik bir saatli bomba, bu arabaya yerleştirildi. Komitacılar, dikkati çekme­

mek için aralarına kadın da alarak, Avrupalı seyirci kılığında bu arabaya bindiler ve selamlık törenine gittiler. Padişah, Yıldız Camiinde iken, arabayı terk edip çekildiler. İçindeki bomba, ll'nci Abdülhamit, ca­ mi ile saltanat arabası arasındaki yolu yürürken pat­ layacak ve hükümdarı mutlaka öldürecekti.

Mutat dışı birkaç saniye gecikme, Abdüthamit’in hayatını kurtardı: Camiin kapısında Şeyhülislam Ce- malettln Efendi, padişahın yolunu keserek bir şey arz etti. Abdülhamit Han, şeyhülislâmı ile birkaç cüm­ le konuştu. Söz bitip camiin merdivenlerinden adım atmaya başlarken, bomba patladı. Hassa alaylarının atları ürktüğü için, süvariler birbirine girdi. Bütün na­ zırlar ve paşalar, heyecan içinde kaçışmaya başladı­ lar. Bir müddet bu manzarayı, geriye ve ileriye doğ­ ru tek adım atmadan seyreden l l ’nci Abdülhamit, eli­ ni kaldırarak, korkulup telâş edilmemesi, herkesin yerinde kalması İçin yüksek sesle emir verdi.

Birçok müşahidin hatıralarında belirttikleri husus, o gün bulunduğu mevkiden kaçmayan tek şahsıı. l l ’nci Abdülhamit olduğudur. Padişah, en küçük bir Jest ve mimik değişikliği yapmamıştır. Arabasına bi­ nen, âdeti olduğu üzere arabayı kendi kullanarak, mu­ tat ağırlığıyle halkın, bilhassa AvrupalIların alkışları arasında Yıldız'a giren l l ’nci Abdülhamit. büyükelçi­ ler tarafından burada da alkışlandı. Programını boz­ mayarak büyükelçilerle 20 dakika kadar görüştükten sonra, dinlenmek ve hadiselerin tafsilâtını öğrenmek üzere Haremi Hümayuna gitti. Bütün devlet başkan- lerı, Abdülhamit Han’a geçmiş olsun telgrafları gön­ derdiler. Komitacıların bir kısmı yakalandı. Bomba Vakesı’nda 26 kişi öldü ve 58 kişi yaralandı. Bu sı­ rada padişah. 63 yaşında bulunuyordu.

(7)

BÜYÜK SALON

Köşkün üst katında, sol tarafta bulunan 23 pencereli bu salonu, 3 büyük avize ile 4 şamdan aydınlatır. Zemini örten 7 ton ağırlığındaki, canlı renklerle dokunmuş Hereke halısı ve kır­ mızı atlas kaplı yal­ dızlı eşyalarıyle «Bü­ yük Salon» un iç açı­ cı ve göz okşayan bir görünüşü vardır.

SEDEFLİ KAPI VE MERDİVEN...

■ Şale Köşkünün en ilgi çekici salonu olan Sedefli Salon’un 4 kapısı da, ağaç oyma ve Türk sedef işçiliğinin en güzel ör­ neklerini gözler önüne serer (üstte, solda). Büyük Salona ve Kabul Salonuna çıkan merdivene gelince, köşkün diğer merdivenleri gibi mermerdir (üstte, sağda). • DEVAM EDECEK

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendi Gök Kub­ bemiz, senin kaybından iki yıl sonra basıldı.. Bu kitap, şimdi seni seven bütün Türklerin evinde en kıym etli şiir

Milletine yar olan büyük ada­ mın, köylü ruhlarma varıncaya kadar canda nasıl köklü ve özlü yer tuttuğunu kendi gözleri ile görenler bile adeta bir

[r]

Beylerbeyi ile Çengelköy arasında olan ve bir süre önce şüpheli bir şekilde yanan Hasip Paşa yalısını X IX ’ ncı yüzyılın başlarında, vakıf gelirleri

29 mayıs pazartesi akşamı An- karadan Istanbula hareket ede­ rek ertesi günü de uçakla Paris- teki Dışişleri Bakanları toplantı­ sında bulunmak üzere

Otuz yıl süren bir ayrılıktan sonra, eski bir dosta kavuşur gibi, aranan sevgiliyi bulur gibi, üzlenen vuslata erişir gibi, Avnl Arbaş da İstanbul’a kavuştu,

This study examined the problem of sustainable supplier performance evaulation and selection based on the TBL approach for supplier selection operations in supply

Ekonomik büyüme ile enerji tüketimi arasındaki nedensellik ilişkisinin, enerji tüketiminden ekonomik büyümeye doğru mu yoksa ekonomik büyümeden enerji