iÄ ii .v i^ ä M l^ i^ iS iS B S Ä •» « u .« »» M W * , 8 » 1 ' ■ !' -Ä S s — . — • • » H B M W t
S a y f a
A R A Ş T I R M A
Türk Van Gogh'u
Hayatının temelini kendi yal
nızlığı üzerine kurmuş olma
sına rağmen, sağa sola mek
tuplar yağdırıp bu korkunç
yalnızlığında
tek
başına
bırakılmamasını istiyordu...
Yazan: Orhan KOLOGLU
Bakırköy'de 1 yıl
w . Yurda döndüğündenberi, sanat anlayışsızlığından şikâyet
^ / V çiydi. Şimdi buna bir de özgürlüğün kısıtlanması eklenmişti
0
E V R E S İN İN kendisiyle
hiç Ü flen m ediğin i söyle mek de insafsızlık olur.
Değerine inanan arkadaşları,
dostlan zaman zaman iş bulu yor, fakat her seferinde Fikret’ in beklenmedik bir davranışı, b ir «D e liliğ i» yüzünden, gele cek sefere tövbe diyerek, ara dan çekiliyorlardı.
örneğin, 1935’de bir hafta B e bek’te kayıklar içinde aç biilâç yattıktan sonra «H erşey yapa n ın » diyerek iş istemişti. İzm ir Fuan için bir sanayi pavyonu
nun panolarını hazırlamakla
görevlendirdiler. «Allah ömür ler versin» diye temenna ederek
avansım aldı ve İstanbul’dan
ayrıldı. Açılışa iki gün kala İz m ir’e gelen ilgililer, ortada hâ
lâ birşey olmadığını hayretle
gördüler. En iyi otele yerleşmiş, hesaba yemiş içmiş — yedirmiş, içirm iş — en lüks terziye, en şık elbiseleri yaptırmıştı. Son gün, 24 saatlik bir çalışma ile, içinde verilen konudan başka herşey bulunan, iki panoyu zor la bitirdi Elbiselerini satarak
borçlarını imkân derecesinde
temizledi ve yine bir «C loc
hard» olarak İstanbul’a döndü Fikret Muallâ’mn yalnız ken di istediği ve sevdiğini çizme arzusunun kuvvetine başka bir örnek, devrin ileri gelen m illet vekillerinden Salâh Cimcoz’un siparişi olan bir tablonun başı na gelenlerdir Onu uzun süre
yedirip içiren, çalışması için
evinde özel bir pavyon veren
Cimcoz, içinde günün «Ricali
D evlet» inin bulunacağı bir
kompozisyon arzuluyordu. F ik ret önce hızla çalışmaya koyul du, fakat sonra, nasıl esti bilin mez, tuali jiletle lim e lime edi verdi ve mutlu sefaletine dön dü.
FOTOĞRAFÇIYLA
SAVAŞ
1936 yılı sonlarıydı. Fikret
Adil bir makale yayınlamış,
devlet dairelerine Atatürk’ün
şişirme fotoğraflarını yüksek îi- atlarla satarak zengin olan bir fotoğrafçıdan bahisle, bunların yerine yağlı boya tablolar ko
nulsa, ressamlarımıza büyük
imkânlar saflanabileceğini be
lirtmişti. Birçok sanatçı gibi
fikir, Fikret’i de ilgilendirdi ve Beyoğlundaki belli fotoğrafçı ların vitrinlerine daha dikkatle
bakmağa başladı Başı açık,
kasketli şapkalı, fraklı, ünifor malı, çoğu aceleye gelmiş, üst ten vurulmuş renkleri ve rötuş
ları insanın gözünü rahatsız
eden bir sürü şişirme portre Hele bir tanesi vardı ki, ona özellikle sinirleniyordu. Bunda Ata basını hafifçe vana çevir miş ve tatlı şehlâlığı, göze batan bir şaşılığa yaklaşmıştı.
Zaman geçti, hayaller gerçek leşmedi ancak Fikret’in kafa sında kapanap bir ümit kapısı ile. çirkin bir portrenin haya
li yer etti. B ir ressama bu port reye verilen para kadar paranın bile lâyık görülmemesini, ger
çek sanatçıya Türkiye’de yer
verilmemesini hazmedemiyor-
du. Sanatı yere düşüren şipşak çılığa, ticarî kafaya kinini, her fırsatta yüksek sesle açığa vur mağa başladı. Hoş Beyoğlunun meyhaneleri de, karakolları da kendisini tanıdıkları için fazla aldıran yoktu. Ancak Fikret hır sını bir türlü alamıyordu, bir- gün yine kadehinin basında ka. fayı tütsülerken o resimle, o
fotoğrafçının imzasıyla karşı
karşıya eeldi. «Bak şu şaşkalo za !» demekten kendini alamadı ve elindekileri fırlattı
BAKIRKÖY'DE
İhbar.. Şahitler.. Polis. Ka
rakol. Savcılık.
Ortada, hakaretin fotoğrafçı ya değil resiı dekine yapıldığı
iddiası bulunmasa, olay âdi
sarhoşluk vak'aları arasında
kaynayıp gidecekti; ama işin
içine politika rejim meseleleri karışınca iki yoldan birini ter cih gerekiyordu Ya bir siyasî davâ açılacak — Fikret’in ki şiliğini bilenler, emniyet ilgili leri bunun yersizliğini farkedı yorlardı — ya da akli denge sinin tesbiti için hastaneye sevk edip, iş bir süre unutturulacak tı. Sanat âleminin tanınmış bir sürü kişisi, —başta Neyzen Tcv. fik olmak üzere— zaten zaman zaman Bakırköy'ün m isafiri olu yorlardı. Fikret de, Bakırköy
Fikre» Muallâ
nın Bakırköy’de çizdiği desenler, den: Bir deli tipi
Emrazı Akliye Hastanesinin 27 nci servisine teslim edildi.
Bu seferki sadece bir alkol
den temizleme değildi. Ayrıca
onda Neyzenin rahatlığı da yok tu. Neyzen, m ey’ini alsalar bile ney’i ve heyhey’i ile tımarha nede de delilerden bir impara torluk kuruyor, kendi insanları arasında olduğunu hissederek serbest bırakılmcaya kadar ke yifle yaşıyordu Hayatının tem e lini kendi yalnızlığı üzerine kur muş olan Fikret Muallâ ise sı kıntılar İçindeydi Son olaylar yüzünden daha da ihtiyarlayan ve fenalıklar geçiren babasına «Burada Cennetteyim» diye ha ber yollatmıştı amma, aslında
sağa sola mektuplar yağdırır
bu korkunç yalnızlığında tek ba şına bırakılmamasını istiyordu Bakırköy uzak ziyaret günle
ri sınırlı, bazılarının gözünde
de suçu sari sayılabilecekler dendi. Dostlarının çoğu ziyaret
yerine çini mürekkeple kâğıt
yollamayı tercih ediyorlardı
İçerde leblebicileri basta tip
leri çiziyor. Baltacıoğlu’nun
Yeni Adam’ına desenler yapı yordu. Ancak, en ufak bir hür riyet ışığının görünmemesi, has tanede unutulup kalmak korku su içini kemiriyordu Her tam dığına mektup yağdırıyordu:
«Sevgili Fikre tçiğim (Â d il) Tam 9 aydır bir sürü serseri ve hergele içinde bulunuyorum.
B ir kere olsun beni sorup ara
maya gelmediniz. Boku bokuna j?
yatıyorum. Sıhhatçe demir g i
biyim, beni kurtar kaahilse.
Müddeiumumilik kararıyla içer deyim
Çok çok gözlerinden öperim Refikana da hürmetlerle selâm Suad Derviş’e dün bir mektup vazdım. aldı mı? Nazım ’a, Ni- zam’a soran arkadaşların cüm lesine selâm ve gözlerinden öpe
r i m .
Ressam: Fikret Muallâ Bakırköv 28J.1937»
AVRUPA HAYALİ
Yurda döndüğünden beri bir U
sanat anlayışsızlığından ve san- | atçıyı yaşatacak çevre ve im kânların bulunmamasından şi- I kâyetçiydi Şimdi buna özgür
lüğünün kısıtlanması da eklen I
mişti Avrupamn hayali gözlerin de canlanıyordu Onu anlayacak değerlendirecek ve sınırsız bir hürriyet içinde istediğini söy- j»
lemeye bırakacak bir toplu- :
mun rüyasını görmeğe başla mıştı.
YARİN:
---SARAN KORKU
BÜTÜN BENLİĞİNİ
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi