• Sonuç bulunamadı

Konya'da bulunan el yazmaları kütüphanelerinin alternatif turizm açısından değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya'da bulunan el yazmaları kütüphanelerinin alternatif turizm açısından değerlendirilmesi"

Copied!
79
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TURİZM İŞLETMECİLİĞİ ANABİLİM DALI

TURİZM İŞLETMECİLİĞİ BİLİM DALI

KONYA’DA BULUNAN EL YAZMALARI

KÜTÜPHANELERİNİN ALTERNATİF TURİZM

AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Musab BALA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. ŞAFAK ÜNÜVAR

(2)
(3)
(4)

TEŞEKKÜR

Bu çalışmanın her aşamasında kendi yolumuzu bulmamız konusunda bize öncülük etmiş, danışman hocam sayın Doç. Dr. Şafak Ünüvar’a daha sonrasında Konya Bölge Yazma Eserler Müdürü Bekir Şahin’e, Konya Lisesi edebiyat öğretmeni şair/yazar Raşit Keskin’e, Yusuf Ağa Kütüphanesi müdürü İdris beye bütün katkılarından dolayı çok teşekkür ederim.

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n ci n in

Adı Soyadı Musab Bala Numarası

154260001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Turizm İşletmeciliği A.B.D Turizm İşletmeciliği B.D

Danışmanı Doç. Dr. Şafak Ünüvar

Tezin Adı Konya’da Bulunan El Yazmaları

Kütüphanelerinin Alternatif Turizm Açısından Değerlendirilmesi.

ÖZET

Bu çalışmada Konya’da bulunan 4 adet el yazması kütüphanesinin alternatif turizm açısından değerlendirilmesi yapılmıştır. Çalışmanın temel varsayımı Konya’da bulunan el yazmaları kütüphanelerinin alternatif turizm bağlamında yerli/yabancı turistler için bir potansiyelinin olduğudur. Araştırmada kütüphanelerin hangi açılardan ve kimler için önemli olduğu açıklanmıştır. Araştırma ortaya konulan görüşleri desteklemek için 8 adet katılımcı ile “derinlemesine görüşme” yöntemi kullanılarak görüşülmüş ve 12 adet açık uçlu soru sorulmuştur. Katılımcıların verdiği cevaplar not edildikten sonra alınan notlar QSR NVİVO 10 programında içerik analizine tabi tutulmuştur. Araştırma sonucunda katılımcıların %50’si Konya’da bulunan el yazmaları kütüphanelerinin yerli/yabancı turist çekebileceğini düşünmektedir. Ayrıca katılımcıların %62,5’i Konya’da bulunan el yazmaları kütüphanelerinin ülke içinde ve ülke dışında tanıtımının yapılmadığını düşünmektedir. Sonuç olarak, Konya’daki el yazmaları kütüphanelerinin turist çekebilecek bir potansiyeli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n ci n in

Adı Soyadı Musab Bala Numarası

154260001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Turizm İşletmeciliği A.B.D Turizm İşletmeciliği B.D

Danışmanı Doç. Dr. Şafak Ünüvar

Tezin Adı The Evaluation of Handwritten Manuscripts

Libraries in Konya in Terms of Alternative Tourism.

SUMMARY

In this study, 4 manuscript libraries in Konya have been evaluated in terms of alternative tourism. The basic assumption of the study is that the manuscript libraries in Konya have a potential for native / foreign tourists in the context of alternative tourism. In the research, it is explained which aspects of the libraries are important and for whom. The research was conducted with 8 participants by using in-depth interview method to support the opinions and 12 open-ended questions were asked. After the answers of the participants had been noted, the notes were analyzed in QSR NVIVO 10 program. As a result of the research, 50% of the participants think that the manuscripts in Konya can attract local / foreign tourists. In addition, 62.5% of the participants think that the manuscripts in Konya have not been promoted inside and outside the country. As a result, it is concluded that the manuscript libraries in Konya have a potential to attract tourists.

(7)

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR... i

ÖZET ... ii

SUMMARY ... iii

GİRİŞ... 1

BÖLÜM 1: TURİZM VE TURİST KELİMELERİNİN ETİMOLOJİK VE SEMANTİK AÇIDAN İNCELENMESİ VE TÜRKİYE’DE TURİZMİN TARİHSEL GELİŞİMİ ... 3

1.1 Turizm Kelimesi ... 3

1.2. Turist Kelimesi ... 7

1.3 Türklerde Turizmin Tarihi Gelişimi ... 8

BÖLÜM 2: ALTERNATİF TURİZM KAVRAMI ... 11

2.1 Alternatif Turizmin Ortaya Çıkışı ve Tanımı... 11

2.2 Alternatif Turizm Türleri ... 13

2.2.1 Akarsu Turizmi ... 14 2.2.2 Av Turizmi ... 14 2.2.3 Dağcılık ... 14 2.2.4 Golf Turizmi ... 15 2.2.5 Hava Sporları ... 15 2.2.6 İnanç Turizmi ... 16

2.2.7 İpek Yolu Turizmi ... 16

2.2.8 Kış Sporları Turizmi ... 17

2.2.9 Kongre Turizmi ... 17

2.2.10 Kuş Gözlemciliği ... 18

(8)

2.2.12 Sağlık ve Termal Turizm ... 18 2.2.13 Su Altı Dalış ... 19 2.2.14 Yat Turizmi ... 19 2.2.15 Yayla Turizmi ... 20 2.2.16 Kültür Turizmi ... 20 BÖLÜM 3: KÜTÜPHANELER ... 21 3.1 Kütüphanelerin Ortaya Çıkışı... 21 3.2 El Yazmaları Kütüphaneleri ... 22

3.3 Konya’da Bulunan El Yazmaları Kütüphaneleri... 25

3.3.1 Konya’nın Tarihi ... 25

3.3.2 Mevlana Müze ve Kütüphanesi ... 27

3.3.3 Yusuf Ağa Yazma Eser Kütüphanesi ... 33

3.3.4 Konya Büyükşehir Belediyesi Ahmet Rasih İzzet Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesi ... 35

3.3.5 Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi ... 36

3.3.6 El Yazması Kitaplarda Yer Alan Sanat Türleri ... 38

BÖLÜM 4:VERİ SETİ VE YÖNTEM ... 48

SONUÇ VE ÖNERİLER... 56

KAYNAKÇA ... 59

(9)

GİRİŞ

Yazı ve dolayısıyla kitap bütün insanlığın ortak bilgi hazinesidir. Bu hazine içerisinde insanlığın bilgilerini, tecrübelerini, inanışlarını bilumum kendisini ve dış dünyayı nasıl algıladığını, nasıl tarif ettiğini barındırmaktadır. Bu tarifler geçmişten günümüze zaman zaman farklılıklar gösterse de, insanoğlu bu tarifleri ne anlamayı ne de anlatmayı bırakmıştır. Uygarlıkların temel ölçütü olan bilgi, her çağda ve her ortamda geçerliliğini korumuştur. Bilginin aktarılmasını sağlayan yazı, yazının bir arada ve anlamlı bir bütün halinde kalmasına vesile olan kitaplar ve bu kitapların bir arada bulunmasına olanak sağlayan kütüphaneler, tarihsel süreç içerisinde sürekli bir gelişim göstererek insanlığa hizmet etmişlerdir. Henüz teknolojinin günümüzdeki kadar gelişmediği zamanlarda ise bilgi, insanlara kitaplar ve dolayısıyla da kütüphaneler sayesinde aktarılıyordu. Baskı yöntemleri henüz gelişmediği için matbaanın icadına kadar kitaplar elle yazılıp çoğaltılıyordu ve bu sayede bilginin yayılması sağlanıyordu. El yazma kütüphaneleri de döneminin birer üniversitesi olarak çalışıyordu. Dönemin bütün bilim adamları bu kütüphanelerde araştırmalar yapar yeni eserler ortaya koyar ve arkasından gelecek öğrenciler yetiştirirlerdi. Kitabın bu bahsedilen dönemlerde ciddi anlamda bir değeri vardı, bunu zaman zaman ortaya çıkan kıtlık dönemlerinde ve savaşlarda yağmalanıp satılan kitaplardan anlıyoruz. Ayrıca bazı hükümdarlar kurdukları kütüphanelere çeşitli bölgelerden kitap getirtmek için dünyanın uzak bölgelerine elçiler göndermiş ve bilim adamlarının kendi ülkelerine gelmeleri için büyük kütüphaneler kurdurmuştur. Mısır ve eski Endülüs’deki kütüphaneler bunun birer örnekleridir.

Kütüphaneler bu bağlamda bir cazibe merkezi olarak insanların seyahat etmesi için bir sebeptir. Alternatif turizm, turizmin çeşitlendirilip belli alanlardan çıkmasını, turizm gelirinin toplumun her kesimine yayılmasını, doğal, tarihi ve kültürel değerleri koruyarak gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan bir turizm türüdür. Bu bağlamda el yazmaları kütüphaneleri geçmişin tarihi ve kültürel bir değeri olup bugün bile birçok alandan birçok araştırmacının başvuru merkezidir. Özellikle tarih, dil, din ve çeşitli sanat dalları (hat, tezhip, minyatür) gibi alanların temel araştırma alanlarından biridir. Çalışma Konya’da bulunan el yazmaları kütüphaneleri

(10)

kapsamaktadır. Konya’da dört adet el yazması kütüphanesi bulunmaktadır. Bu kütüphaneler: Konya Bölge Yazma Eserler, Mevlana Müze ve Kütüphanesi, Yusuf Ağa Kütüphanesi ve Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesidir. Bu el yazmaları kütüphanelerinin hepsi Dünyada ve Türkiye’de önemli bir yere sahiptir. Araştırmanın temel konusu bu el yazmaları kütüphanelerinin önemini alternatif turizm içerisinde ele alıp değerlendirmektir. Seyahat kavramı turizmin temel konusudur, bu seyahat amacına ve biçimine göre turizmin içerisinde farklı başlıklar altında değerlendirilmektedir. Birçok alternatif turizm çeşidi bulunmaktadır. Bu çeşitliliğin amacı insanlara daha fazla seçme imkânı sunmaktır. Konya gibi kırsal yerlerde de turizm olayını hareketlendirmek için insanlara daha fazla alternatif turizm türü sunma mecburiyeti ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple Konya’da bulunan tarihi, doğal ve kültürel her nesneyi her olguyu alternatif turizm kavramı içinde değerlendirmeliyiz. Bu çalışmanın amacı da Konya’da bulunan bu önemli el yazmaları kütüphanelerini bu bağlamda değerlendirmektir.

(11)

BÖLÜM 1: TURİZM VE TURİST KELİMELERİNİN ETİMOLOJİK VE SEMANTİK AÇIDAN İNCELENMESİ VE TÜRKİYE’DE TURİZMİN

TARİHSEL GELİŞİMİ

1.1 Turizm Kelimesi

Bir kelimenin anlamı bilinmek istendiği zaman yapılacak ilk işlerden birisi de sözlüklere bakmak olacaktır. Bu sebeple turizm ve turist kelimelerinin çeşitli sözlüklerdeki tanımlarını inceleyeceğiz. Turizm kelimesinin çeşitli sözlüklerdeki tanımlarına baktığımızda farklı tanımlar karşımıza çıkmaktadır. Türk Dil Kurumu turizm kelimesini Fransızca “tourisme” kelimesinden gelen bir isim olarak şöyle tanımlamıştır; “dinlenme, eğlenme, görme, tanıma, vb. amaçlarla yapılan gezi” (www.tdk.gov.tr, 2017). Cambridge Dictionary ise “tourism” kelimesini yine bir isim olarak şöyle tanımlamaktadır; “seyahat, otel, eğlence vb. organizasyonların da dâhil olduğu turistlere hizmet sunma işi” (dictionary.cambridge.org, 2017). Longman Dictionary ise “tourism” kelimesini yine bir isim olarak şöyle tanımlamaktadır: “insanlar tatildeyken onlara yapacak şeyler ve kalacak yer temin etme işi” (www.ldoceonline.com, 2017). Oxford Dictionary ise “tourism” kelimesini yine bir isim olarak şöyle tanımlamaktadır: “ilgi çekici yerlere yapılan ziyaretlerin ve tatillerin ticari organizasyonu” (en.oxforddictionaries.com, 2017). Yukarıda ki sözlüklerin tanımlarına baktığımızda, hepsi turizm sözcüğünün türünü isim olarak vermektedir. Buradan hareketle turizm kelimesi bir isimdir, aksine bir fiil değildir. Fakat bu isim içerisinde çeşitli özellikleri barındırmaktadır. Bu özelliklerin dinamik tarafları olduğu gibi sabit yanları da bulunmaktadır. Bu sebeple turizm için birçok farklı tanım yapılmaktadır. Burada dikkat çekici unsur, temel İngilizce sözlükler turizmi bir iş, ticari bir organizasyon olarak tanımlarken TDK ise turizmi bir gezi olayı olarak tanımlamaktadır. Tanımların farklı olması milletlerin turizmi algılayışında farklılıklara sebep olabilir. Diğer yandan TDK’nin turizmi ticari bir organizasyon olarak tanımlamamasının sebebi ise Fransızcada yapılan tanımdan etkilenmesi olabilir. Çünkü Fransızcada “tourisme” kelimesi için “ zevk için yapılan seyahat” tanımı yapılmaktadır (dictionary.cambridge.org, 2017). Eğer yabancı dildeki kelimeleri Türkçeye alırken kelimeyi aldığımız gibi tanımı da direkt olarak

(12)

alırsak olaylara, olgulara ve kavramlara o milletin bakış açısıyla bakmış oluruz bu da bizi biz yapan değerlerden uzaklaştırır. Bu sebeple Sapir-Whorf kuramını büyük ölçüde etkilemiş ve belki de temelini oluşturmuş olan “Humboldt’a göre dillerin yapısının insan neslinde arz ettiği farklılıklar, milletlerin zihinsel yapılarındaki çeşitlilikten kaynaklanır. Humboldt dillerin, milletlerin dünyayı nasıl idrak ettiğine bağlı olarak farklılaştığını savunur, her dilde özel/ayrı bir dünya görüşü vardır” (Altınörs, 2016: 150). Buradan hareketle bir yabancı kelimeyi dilimize tanımıyla beraber aldığımız zaman dolaylı olarak kelimeyi aldığımız milletin kısmı dünya görüşünü de almış oluruz ve dolayısıyla o kelimenin muhtevasına kendi dünya penceremizden bakmamız zor olacaktır. Küreselleşme denilen olguda burada başlar zaten, en nihayetinde her millet her şeye aynı şeyi dediği zaman aynı şeyleri düşünmeye başlayacaktır. Kelime tanımları hepimiz için aynı olmaya başladığı zaman kültürlerimiz, tarihlerimiz ve benliklerimiz kaybolmaya başlar, çünkü insan kelimelerle daha doğrusu dil ile düşünen bir varlıktır. Bu yüzden tanımları milletçe etki altında kalmadan kültürel, sosyal ve tarihi birikimimizi esas alarak yapmak daha doğru olacaktır. Bir başka kelime kökenli tanım ise şöyledir; “Turizm kavramını iyi algılayabilmek için, turizm sözcüğünün kökenini araştırmak gerekir. Turizm sözcüğü, Latince kökenlidir. Latince’ de dönme eylemini ifade eden “tornus” sözcüğünden “tour” (İngilizce ve Fransızca) sözcüğü türetilmiştir. Tour sözcüğü, “hareket edilen yere dönmek şartıyla gerçekleştirilen seyahat” anlamını ifade etmektedir. Turizm sözcüğü ise “tur yapan” anlamına “gelen “tourist” sözcüğü ile “tour” sözcüğünden doğmuştur” (Hazar, 2010: 3).“ Turizm; Latince “Tornus” kelimesinden kaynaklanmakta ve insanların bir eksen etrafında dönmesi anlamına gelmektedir. Buradan da İngilizce, Fransızca, Almanca gibi yaygın dünya dillerine geçmiş haliyle Tour; insanların dairevi bir hareket içerisinde bazı görülmeye değer yerleri, iş veya eğlence amacıyla gezip, geri dönmelerini ifade etmektedir. Bu da yaklaşık olarak günümüzün tanımına uymaktadır. Bu kelimeler, daha sonraları iktisadi bir terim olarak ayrı dillere, sırasıyla “ Tourism, Tourisme ve Tourismus” olarak yerleşmiştir. Türkçeye de bunlardan biri kanalıyla “turizm” şeklinde geçmiş olduğu anlaşılmaktadır. Türkçemize girmiş olan “tornistan” sözcüğü de aynı köke dayanmaktadır. Bilindiği gibi tornistan etmek sözü: geri dönmek, tersyüz etmek, içini dışına çevirmek anlamında kullanılmaktadır” (Sezgin vd., 2015: 15). Latince

(13)

“tornus” kelimesi yine Latince bir kelime olan “torno” kelimesinden gelmektedir, “torno” kelimesinin anlamı da; “torna tezgâhını çevirmek, yuvarlanmak, dönmek, biçimlendirmek, yumuşatmak” gibi anlamlara gelmektedir ve “Tornus” kelimesi için ise; “ tornacı tekerleği, torna” anlamı verilmektedir, ayrıca Fransızcadaki “tour” kelimesinin de buradan geldiği bilinmektedir (White,1904: 613). İngilizcedeki “tour” kelimesinin kökeni için Longman Dictionary de Eski Fransızca demektedir (Longman,2008). “Tour” kelimesi ise bu durumda Fransızcadan İngilizceye geçmektedir. Fransız dilinde geçen zaman içerisinde kelime fiil halini alarak, dönüş anlamına gelen “retour” ve dönmek anlamına gelen “retourner” gibi kelimelerle karşımıza çıkmaktadır (Kocabay,2008:274). İngilizcedeki “turn” kelimesi Latince “torno” kelimesinden gelmektedir ve “turn” kelimesinin anlamı da ; “dairesel bir şekilde hareket etmek” denilmiştir( Partridge, 2006: 3620). Bu veriler ışığında şunu diyebiliriz ki, İngilizce “turn” kelimesi ile Fransızca “tour” kelimelerinin kökeni Latince “torno” kelimesinden gelmektedir. Bu kelime önce Fransızcaya “tour” olarak geçmiş buradan da tekrar İngilizceye fiil olarak geçmiş bir kelimedir. İngilizce “tour” fiiline İngiliz dili gramer kurallarına göre bir yapım eki (derivational-morpheme)olan -ism eki getirilmiş ve “tourism” kelimesi elde edilmiştir, buradaki –ism eki kelimenin sonuna eklenen bir yapım ekidir (derivational-suffix). Bu ek, isim yapan bir ektir ve temel özelliği bitiştiği kelimede; doktrin, inanç, aksiyon ya da davranış ifade eder. İngilizcedeki “capital-ism” ve “social-ism” kelimelerindeki “-ism” eki bir doktrini ifade ederken “tour-ism” deki “-ism” eki “tour” filinin sonuna gelerek bir aksiyon biçimi yâda davranışı ifade etmektedir. Etimolojik inceme sonucunda şunu diyebiliriz ki Latince “torno” kelimesi İngilizceye “turn” olarak geçmiş bir fiil iken Fransızcaya “tour” olarak geçmiş bir isimdir, bilinenin aksine İngilizceye “tour” kelimesi Fransızcadan geçmiş bir isimdir, kelime köken itibari ile Latin diline aittir fakat geldiği yer itibari ile Fransız diline ait bir kelimedir. İtalyanca “tornare” fiilinin anlamı; “ (geri) dönmek, (yeniden, geri) gelmek” (Tanış, 1986: 1643) olarak verilmiştir. Bu kelime de köken itibari ile Latince “torno” kelimesinden gelmektedir ve İtalyancadan dilimize direkt “torna” olarak geçmiştir. TDK da “torna” kelimesinin aslını İtalyanca “torna” kelimesinden geldiğini ve anlamını da “Ağaç veya metal eşyaya yuvarlak bir biçim vermek için kullanılan çarklı tezgâh” (www.tdk.gov.tr,2017), olarak vermektedir. Tornavida da kendi etrafında dairesel bir

(14)

hareket sergilediği için buradan gelmektedir. Bu etimolojik incelemeler sonucunda şunu diyebiliriz ki, aynı kökten gelen farklı dillere ait kelimeler dilimize farklı şekillerde ve farklı anlamlarda geçmiş ve yer etmiştir, çünkü İtalyanca “tornare” kelimesinin kökü ile Fransızca “tour” kelimesinin kökü Latince “torno” kelimesidir, biz Fransızca olan “tour” kelimesini turizm için kullanırken İtalyanca “tornare” kelimesini de bir makine türü olan torna (torna tezgahı, tornacı vb) olarak kullanmaktayız. Bunun yanında on sekiz dile de turizm kelimesi fonetik olarak aynı şekilde geçmiştir (www.collinsdictionary.com, 2017). Arapçadaki “ فﺎط” (taafe) sözcüğü bir fiildir. Bu fiilin aslı “ فﻮط ” (tavafe) dir ve “ فﺎط”kelimesinin anlamı da: “ bir şeyin çevresini dolaşmak, dönmek” anlamındadır (Sarı, 2012 ). Türkçemize de tavaf etmek olarak girmiş bir fiildir. TDK ise “tavaf etmek” kelimesinin anlamını: “bir şeyin çevresini dolaşmak” olarak vermiştir (www.tdk.gov.tr, 2017). Halk arasında da tavaf etmek denilince Müslümanlar için kutsal bir mekân olan Kâbe’nin etrafını dönmek anlaşılmaktadır. Etimolojik olarak derinlemesine incelenirse Latince “tornus” kelimesi ile Arapça “فﺎط” kelimesi arasında bir bağ kurulması mümkün olabilir. Dönme eyleminin tanımında dönen varlık kimi diller için insan faktörüyken kimi diller için de cisim, eşya faktörüdür. Etimolojik ve semantik incelemelerin dışında terim anlam olarak turizm tanımlarına baktığımızda ise, Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) turizmi şöyle tanımlamaktadır; “ Turizm; sürekli kalışa dönüşmemek ve gelir getirici hiçbir uğraşıda bulunmamak şartı ile bireylerin geçici süre konaklamalarından doğan olay ve ilişkilerin tümüdür” (Sezgin vd., 2015: 15). Turizm, Uluslararası Bilimsel Turizm Uzmanları Birliği (AIEST) tarafından 1980 yılında şöyle tanımlanmıştır; “ İnsanların sürekli yaşadıkları çalıştıkları ve olağan ihtiyaçlarını karşıladıkları yerlerin dışındaki seyahatleri ve buralardaki turizm işletmelerinin ürettikleri mal ve hizmetleri tüketen; geçici konaklamalardan doğan faaliyetler bütünüdür” (Öztaş, 2002: 16).

(15)

1.2. Turist Kelimesi

Türk Dil Kurumu turistin tanımını Fransızca “touriste” den gelen bir isim olarak şöyle vermiştir; “ dinlenme, eğlenme, görme, tanıma vb amaçlarla geziye çıkan kimse, gezgin, gezmen, seyyah” (www.tdk.gov.tr, 2017). Cambridge Dictionary “tourist” kelimesini bir isim olarak şöyle tanımlamaktadır; “keyif ve zevk için bir yeri ziyaret eden ve orada yaşamayan kişi” (dictionary.cambrigde.org,2017). Longman Dictionary “tourist” kelimesini bir isim olarak şöyle tanımlamaktadır; “keyif ve memnuniyet için tatilde bir yeri ziyaret eden kişi” (www.Idoceonline.com,2017). Oxford Dictionary ise “tourist” kelimesini bir isim olarak şöyle tanımlamaktadır; “ keyif ve zevk için, bir yeri ziyaret eden ya da bir yere seyahat eden kişi” (en.oxforddictionaries.com, 2017). Turist turizm olayını gerçekleştiren kişidir. Tarihi, doğal ve kültürel varlıklar turizmin sabit ayağını oluştururken bu varlıkları görmeye giden turistler ise turizmin dinamik ayağını oluşturmaktadırlar. Dolayısıyla turist turizm olayında dinamik bir unsurdur ve turist olabilmesi için hareket etmesi gerekmektedir. Bu harekete Cambridge Dictionary turistin tanımını yaparken “orada yaşamayan kişi” ifadesi ile işaret etmektedir. Bu bağlamda bir kişinin turist olarak kabul edilmesi için, hür olarak bir seyahat olayının içinde olması gerekmektedir. Bu seyahat olayı sürekli yaşadığı yer dışında başka bir yere yapılan seyahat olmalıdır. Bu seyahatin nitelikleri için çeşitli tanımlar yapılmıştır. “Turist, geçici olarak kendi ikamet ettiği yer dışına eğlence, tatil, eğitim, sağlık, din ve sporu içeren boş zamanlarını değerlendirmek, iş, akraba, arkadaş ziyareti veya toplantıya katılmak amacıyla giden ve gittiği ülkede en az yirmi dört saat kalan kişidir” ( Sarkım, 2007: 20). “ Türkiye’de, 1996 tarihinde “22747 sayılı Seyahat Acenteleri Yönetmeliğinde” turistin tanımı şu şekilde yapılmıştır; “Para kazanma amacı olmaksızın, dinlenmek ve eğlenmek için ya da kültürel, bilimsel, sportif, idari, diplomatik, dinsel, sıhhi ve benzeri nedenlerle, oturduğu yer dışına geçici olarak çıkan ve tüketici olarak belirli bir süre seyahat edip kalan ve yeniden ikametgahına dönen kimse” ( Boz, 2004: 23).

(16)

1.3 Türklerde Turizmin Tarihi Gelişimi

“Türkler pek çok cinslere, kabilelere, oymaklara ayrılan büyük bir millettir. Bir kısmı şehirlerde ve köylerde, bir kısmı bozkırlarda ve çöllerde otururlar” (Mervezi,1975: 95). “ Oğuzlar diye bilinen bir Türk kabilesinin bulunduğu yere ulaştık. Onlar, kıl çadırlarda oturan ve konup göçen Yörüklerdi. Göçebelerde adet olduğu gibi sık sık yer değiştirdikleri için yer yer onlara ait çadırlar görülüyordu. Çok güç şartlar altında yaşıyorlardı” (Fazlan, 1975: 30). X. asırda yaşamış olan Mervezi ve İbn Fazlan gibi seyyahların gözünden bakıldığı zaman Türkler henüz Anadolu’ya gelmeden Orta Asya’da iken seyahat kavramına aşina bir toplumdu. Göçebe toplumlar için seyahat bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçiminin özünde ise yaşamını idame ettirme kaygısı yatar. Fakat her ne sebeple olursa olsun sonuç itibariyle Türkler seyahat kavramını benimsemiş bir toplumdu. Ayrıca Orta Asya’daki Türkler seyahat kavramını benimsemenin yanında konaklama kavramını da benimsemiş bir toplumdu. “2 Zülkade 309 (4 Mart 922) pazartesi günü Cürcaniyyeden hareket ettik. Zamcan adındaki bir ribata vardık. Burası Türk kapısı denen yerdedir” (Fazlan: 1975: 29). İbn Fazlan “ribat” kelimesini kullanıyor bu kelime Arapçadan Türk diline geçmiş bir kelimedir. Kelimenin Arapçası “طﺎﺑﺮﻟا” (erribaat) anlamı sözlükte şu şekildedir : “ Sınırda asker eğlenen yer. Namazdan sonra namazı bekleme. Bağ. Sofiyeden olan fakirler yurdu. Gönül. Yürek. At. Tekke” (Sarı,2012). Buradaki “ribatla” kastedilen sınırda askerlerin kaldığı bir yerde olabilir, yolcuların veyahut muhtaç insanların kaldığı bir yerde olabilir. Muhtemelen hem askerlerin hem de yolcuların kaldığı bir konaklama yeriydi. Çünkü sadece askerlere ait bir yer olsa İbn Fazlan kalamazdı, fakat bu tip bir konaklama yerinin sınırda bekleyen askerlere yakın bir yerde yapılması da tesadüf olamaz. Bu sebeple İbn Fazlan “ribat” la hem askerler için hem de yolcular için yapılmış bir konaklama yapısını kastediyor olabilir. Peki, eski Türklerde bu tip yapılar için ne deniyordu? “Muyanlık aslında Budist Türklerin “hayır ve yardım” yurdu olarak kurdukları bir konaklama, geceleme tesisidir. O zamanki Budist Türk lehçesinde “Muyan” kelimesi daha evvel aynı anlama gelen “Punya-Pıyan” bay ve bayandan geçerek “Muyan” olmuştur (Özdemir, 2014:121). “Muyanlık” adındaki konaklama tesisleri hakkındaki bilgimiz kısıtlıdır sadece böyle bir konaklama yapısının eski Türklerde var olduğunu

(17)

biliyoruz. Türklerin din değiştirip Müslümanlığı benimsemeleri ve Anadolu’ya gelmeleri, Selçuklu devletini kurmaları ile yeni bir yaşam tarzının kapıları aralanmıştır. Türkiye, Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğunun tarihi ve kültürel mirasçısıdır. “ Süleyman Şah 1075’te İznik’e hâkim olarak burada yeni bir devlet kurdu. Kısa süre sonra Marmara denizine kadar ilerlerdi. 1075 yılında İstanbul’un hemen yanı başında büyük ve tarihi bir Bizans kenti olan sağlam surlarla çevrili İznik’i fethetti ve burayı Türkiye Selçuklu Devletinin Başkenti yaptı” (İlvan,2013: 35). Türklerin Anadolu topraklarına gelişinden sonra bu topraklardaki sosyal ve kültürel yaşamda yeniden şekillenmiştir. Anadolu topraklarında birçok kervansaray ve han bulunmaktadır. “ Ekonomi politikalarını ve fetihlerini milletlerarası ticaretin konumuna göre düzenleyen Selçuklu sultanları Anadolu’nun bir ucundan diğer ucuna, ana ticaret yollarından ara yollara kadar her alanda kervansaray yaptırmışlardır. Sultanlar ve devlet adamları tarafından inşa ettirilen bu vakıf yapılarında yolcular üç gün boyunca kervansaray kurucusunun misafiri sayılır ve ücret alınmazdı” ( www.islamansiklopedisi.info, 2017). Birçok turizm kitabında Türkiye’deki turizmin tarihsel gelişimi Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından itibaren anlatılmaktadır. Oysa bu topraklarda turizmin tarihi en az bin yıl öncesine dayanır. Modern turizm tanımlarına bakarak o günkü kervansaray ve hanları bir turizm olayı olarak değerlendirmemek bir anakronizm olacaktır. Han ve kervansarayların yapımı Osmanlı İmparatorluğu döneminde de devam etmiştir. “Osmanlı İmparatorluğu döneminde şehirlerdeki hanlar ticaret ve konaklamak için yapılmış gelir getirici vakıf yapılarıdır”(www.vgm.gov.tr, 2017). Sanayi devriminden sonra dünyada ulaşım alanında büyük gelişmeler yaşanmıştır. Ulaşım alanındaki gelişmelere paralel olarak insanlar daha fazla seyahat etmeye başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile Anadolu topraklarında turizm de buna bağlı olarak yeniden şekillenmiştir. “ Türkiye’de turizm politikasını belirlemek amacıyla 1949 yılında “ Birinci Turizm Danışma Kurulu Toplantısı” yapılmış ve Türkiye turizmi açısından ulusal turizm politikasına temel hazırlamak amacıyla bir rapor hazırlanmıştır. Bu raporun içeriğinde ülkenin turizm politikasının ana hatları, devletin ve özel sektörün görev ve sorumlulukları belirlenmiştir” (Giritlioğlu vd., 2015: 54). Bu tarihten sonra turizm devlet tarafından sistematik bir şekilde ele alınıp teşvik edilmiştir. “1982 yılında yürürlüğe giren, 2634

(18)

sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, yürürlük tarihinden bugüne turizm sektörünün ülke gündeminde kalmasına, turizm için olmazsa olmaz olan konaklama, yeme-içme-eğlence gibi alanları kapsayan sektörsel gelişime katkı sağlamaktadır. Örneğin; 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1982 yılından bugüne, ülkemize gelen turist sayısında yaklaşık 22 kat, turizm gelirlerinde ise yaklaşık 62 kat artış kaydedilmiştir. Söz konusu rakamlarda turizm işletmelerine sağlanan teşvik ve destekler önemli bir paya sahiptir” (kulturturizm.gov.tr, 2017). Bakanlığın verilerini dikkate alarak Türkiye’de turizmin sürekli gelişen bir yapıda olduğunu söylemek mümkündür.

(19)

BÖLÜM 2: ALTERNATİF TURİZM KAVRAMI

2.1 Alternatif Turizmin Ortaya Çıkışı ve Tanımı

Alternatif turizm kavramının ortaya çıkmasında iki sebep çok etkili olmuştur, birinci sebep sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkması ve buna bağlı olarak sürdürülebilir turizmin nasıl gerçekleştirileceği sorularına cevap arayışlarıdır. İkinci sebep ise, turizm olayının uzunca bir süre deniz, kum, güneş üçlüsü üzerine kitle turizmi halinde yapılmış olmasının sonucu turizm olayı bayağılaşmış ve farklı tatil formları arayışları içerisine girilmiştir. Çeşitli sürdürülebilir turizm tanımlarının içerisinde de alternatif turizm kavramını görmek mümkündür. Dünya Turizm Örgütü basitçe şu şekilde tanımlamıştır “ Sürdürülebilir turizm bugünkü ve gelecekteki ekonomik, sosyal ve çevresel etkiler ile ziyaretçilerin, sanayinin, çevrenin ve ev sahibi toplulukların gereksinimlerini karşılamayı tam olarak dikkate alan bir turizmdir” (www.unwto.org, 2017). Bir diğer tanımda ise “ Sürdürülebilir turizm, hem turizmin gelişmesi nedeniyle oluşan gelirlerin tüm ekonomiye ve topluma dağıtılmasını, hem de tüm kaynakların ve çevrenin sürdürülebilir kullanımını gerektirir” (Sarkım, 2007: 81). Yapılan bu tanımlarda sürdürülebilir turizmin nasıl gerçekleştirilebileceği sorusu/soruları alternatif turizmi de beraberinde getirmiştir. Çünkü turizmi tüm ekonomiye ve topluma dağıtmak turizmde ürün çeşitlendirmesini beraberinde getirdiği gibi mevcut kaynakların da bilinçli ve verimli kullanılmasını gerektirir. “ Turizm ürünlerini çeşitlendirme çabası yanında; kitle turizminin yarattığı problemleri en aza indirme araştırmalarında ve çevre dostu bir turizm kavramı çerçevesinde, nasıl bir turizm olmalı konusunda yeni fikirler oluşmaya başladı. Bu fikirlere genellikle alternatif turizm genel başlığı verildi” (Boz, 2004: 85). Alternatif turizmin ortaya çıkmasındaki etkili bir diğer sebep de kitle turizmi ve bu turizmin deniz, kum, güneş üçlüsü üzerine yapılmasıdır. “ Alternatif turizm, kaynak olarak güneş, deniz ve sahillerin kullanıldığı kitle turizmine alternatif olarak gelişen turizm türlerini ele alan bir turizm türüdür” (Albayrak, 2011:11).Yaşanan teknolojik gelişmeler insanların turizmi algılayışlarında değişiklikler meydana getirmiştir.

(20)

TÜBİTAK’ın 2003 yılında yayınladığı “Vizyon 2023 Ulaştırma ve Turizm” raporunda turist eğilimlerinde yaşanabilecek değişimler maddeler halinde yazılmıştır. Bu rapora göre;

“Önümüzdeki 20 yılın temel eğilimleri ve tüketici profiline ilişkin olarak Dünya Turizm Örgütü’nün çeşitli araştırma sonuçları değerlendirilerek aşağıdaki saptamalar yapılmıştır:

• 2000’li yıllarda uzun mesafeli ve deniz aşırı seyahatler artacak ve bu yörelerde yeni destinasyonlar önem kazanacaktır,

• Destinasyon seçimi ve rezervasyon süreçlerinde elektronik teknolojinin (CD-Rom atlası, internet, web siteleri vb.) önemi gittikçe artacaktır,

• Bireylerin eğitim ve refah düzeyindeki yükselme artarak devam edecek, deneyimli seyyah grubu büyüyecektir,

• Turist tercihleri kutuplaşacak, yenilik ve çeşitlilik talebi artacak, konfor ve macera, motifleri ağırlıklı olacaktır. Ürün geliştirmede 3S’nin, yani deniz-kum güneş’in (sun-sand-sea)yerini,3E,heyecan-eğlence-eğitim(exciting-educational-entertainment)temel unsurları alacaktır,

• Ortalama insan ömrünün artmasına paralel olarak emeklilik süresi uzayacak, tatile daha çok zaman ayrılacaktır,

• Bekâr ve çocuksuz çiftler ile üçüncü yaş denilen 65 ve üzeri yaş grubunun dünya nüfusu içerisinde ağırlık kazanması, seyahate ve eğlenceye daha fazla kaynak ayırmaları beklenmektedir. 2023 yılında 350 milyon Avrupalının 100 milyonu 65 yaşın üzerinde olacaktır.

• Ortalama çalışma süreleri kısalarak, tatile ayrılan süreler artacaktır,

• Tüketicinin bilgilendirilmesi ve korunması evrensel sistemlere bağlanacak, kalıcı ve dengeli bir turizm gelişimi için tüketicilerin sürdürdüğü kampanyaların etkisi artacaktır” (www.tubitak.gov.tr, 2017). Bu veriler ışığında insanların turizmde alternatif arayışlar içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle turizmdeki 3S’in (deniz-kum-güneş), yerini 3E’ye (heyecan-eğlence-eğitim) bırakması alternatif turizmin oluşmasında etkilidir. Turistler artık gittikleri destinasyonlar hakkında daha fazla şey görmek ve bilmek istiyorlar, destinasyonun kültürünü, tarihini, yemeklerini, inançlarını, eğitimini, yaşama stillerini kısacası destinasyonun içerisindeki yaşamı meydana getiren bütün ögeler hakkında bilgi sahibi olmak istiyorlar. Bunun içinde

(21)

tatil sürelerini bölgesel halkın içinde geçirebilecekleri turizm faaliyetleri arayışları içine giriyorlar bunun sonucunda da alternatif turizm olgusu ortaya çıkıyor. Sonuç olarak alternatif turizm, bireysel turizm olgusunun daha çok ön plana çıktığı, ortak ilgileri olan insanları bir araya getiren, çevrenin ve tarihi değerlerin korunmasının elzem olduğunu söyleyen, mevcut kaynakların bilinçli bir şekilde kullanılıp gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılmasının önemini vurgulayan, bölgesel halkların hassasiyetlerini dikkate alan, turizmden elde edilen gelirin eşit bir şekilde dağıtılmasını öngören bir turizm kavramıdır.

2.2 Alternatif Turizm Türleri

Kültür ve Turizm Bakanlığı alternatif turizm türlerini on beşe ayırmıştır. Bunlar; - Akarsu turizmi - Av turizmi - Dağcılık - Golf turizmi - Hava sporları - İnanç turizmi - İpek yolu - Kış sporları turizmi - Kongre turizmi - Kuş gözlemciliği - Mağara turizmi

- Sağlık ve termal turizm - Su altı dalış

- Yat turizmi

(22)

2.2.1 Akarsu Turizmi

Akarsu turizmi “akarsularda yapılan turizm amaçlı sportif aktiviteleri içeren faaliyetlerin tümü” ( Köroğlu vd. , 2015:157). Rafting, kano, nehir kayağı gibi su sporlarının yapıldığı akarsu turizminin en büyük avantajlarından birisi de ciddi bir yatırım gerektirmemesidir. Akarsu turizminde, akarsuyun debisi, uzunluğu, derinliği gibi birçok faktör rol oynamaktadır.

2.2.2 Av Turizmi

Av turizmi doğal hayatta yaşayan hayvanların bilinçli bir şekilde belli zamanlarda yerli ve yabancı turistler tarafından çeşitli ateşli veyahut ateşsiz silahla avlanması olayıdır. Sanılanın aksine avcılık bilinçli bir şekilde yapıldığında doğaya zarar vermemektedir, tam aksine doğal hayatın korunmasına yardım etmektedir. Çünkü avcılar doğal hayatın bozulduğunda avlayacak bir hayvanın kalmayacağını da bilmektedirler. Yaban TV olarak bilinen kanal Türkiye’de ve Dünya’daki avcıların çeşitli avlarını kesintisiz olarak yayınlamaktadır. Bu yayınlarda avcılar çoğunlukla doğal hayatın korunmasına çağrı yapmaktadırlar. Av turizmi rahatın ve konforun pek olmadığı ve aynı zamanda maddi açıdan da pahalı olan alternatif turizm türüdür. Aynı zamanda av turizmine isteyen herkes katılamamaktadır. “Av Turizmi için, 4915 sayılı "Kara Avcılığı Kanunu" ve bu Kanuna dayanılarak çıkartılan 08.01.2005 tarih ve 25694 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan "Yerli ve Yabancı Avcıların Av Turizmi Kapsamında Avlanmalarına ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" ile 6831 sayılı "Orman Kanunu" hükümleri kapsamında Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce belirlenen esaslar dâhilinde yürütülmektedir” ( kulturturizm.gov.tr, 2017). Yayınlanan yönetmelikteki maddeleri yerine getirenler avcı olarak doğal hayatta avlanma yapabilmektedirler.

2.2.3 Dağcılık

“ Dağ turizminin potansiyel pazar dilimini, sanayi ve kent toplum yaşamının sıkıcı ve yorucu ortamından kurtulmak isteyen ve doğal bir çevre olarak dağlık yörelerin yaz ve kış mevsimi sahip oldukları sağlıklı yaşama ortamının çekiciliklerinden yararlanmak isteyen kişiler oluşturmaktadır” ( Ulusan, 2009: 52). Sadece yerli turistler için aynı zamanda yabancı turistler içinde önemli bir unsurdur

(23)

dağ turizmi. “ Türkiye’yi her yıl dünyanın çeşitli yerlerinden çok sayıda turist dağ tırmanışı ve yürüyüşü için ziyaret etmektedir” (kulturturizm.gov.tr, 2017). Yabancı turistler dağa tırmanmadan önce bakanlıktan gerekli izni almak zorundadırlar.

2.2.4 Golf Turizmi

Golf sporunun üzerinde gerçekleştiği alanın doğası gereği bu sporun gerçekleştirileceği alanlar genellikle yeşil ve ağaçlık alanlara kurulmaktadır. Ayrıca bu sporu yapan bireyler genellikle ekonomik geliri yüksek olan kişilerdir. “Örneğin; İspanya ve Portekiz istatistiklerine göre bir golfçü, sıradan üç turist kadar harcama yapmaktadır” ( Hazar, 2010: 71). “Belek bölgesi Türkiye’nin en önemli golf destinasyonu olup toplamda 15 adet golf sahası, yaklaşık 50.000 yatak kapasitesi ve 2.000.000 milyon ziyaretçi sayısı ile ülkemizin güzide turizm merkezleri arasında yer almaktadır. Ayrıca Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği (IAGTO) tarafından 2008 yılında Belek Beldesi Avrupa’da Yılın En İyi Golf Bölgesi ödülüne layık görülmüştür. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca belgelendirilen 10 adet Yatırım Belgeli tesis, 15 adet İşletme Belgeli tesis bulunmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı golf turizmine yönelik olmak üzere Antalya, Aydın, Muğla, Mersin ve Nevşehir İllerinde Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Turizm Merkezi ve Turizm Alanı içerisinde yer alan 29 adet golf alanı planlanmış olup yaklaşık 25.000 yatak kapasitesi hedeflenmektedir. Bu golf alanlarının bir kısmı işletme faaliyetine geçirilmiş, diğer bir kısmı ise halen yatırım aşamasındadır” (kulturturizm.gov.tr, 2017)

2.2.5 Hava Sporları

Hava sporları kişinin belli bir makine yardımı ile veyahut makinesiz olarak kendini belli bir yükseklikten bir takım araçlarla aşağı bırakması ve havada belli bir süre kalıp sonra tekrar karaya inmesi olayıdır. Ülkemiz de hava sporlarının birçok çeşidi bulunmaktadır, bunlar; “ yamaç paraşütü, yelken(delta) kanat, balon, mikrolayt, planör, model uçak, paraşüt” (kulturturizm.gov.tr, 2017).

(24)

2.2.6 İnanç Turizmi

Dünya üzerindeki çeşitli inançların kutsal kabul ettiği yerler bulunmaktadır. Bu kutsal mekânları dini inançlarının bir gereği olarak görmeye giden insanlar ise inanç turizmi kapsamında değerlendirilmektedir. Örneğin; Müslümanlar için Kâbe kutsal bir yer olarak kabul edilmektedir ve her sene milyonlarca insan Kâbe’ye hac ibadetini gerçekleştirmek için gitmektedir. Ayrıca Filistin’in Kudüs şehri ve bu şehirde bulunan çeşitli ibadethaneler Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler için kutsal kabul edilir ve her yıl birçok insan Kudüs’ü bu sebeple ziyaret etmektedir. 2.2.7 İpek Yolu Turizmi

“Dünya Turizm Örgütü’nün İpek Yolu projesi, Marko Polo ve ondan sonra gelen kervan tüccarlarının kullandığı tarihi yolları, turizm kanalıyla yeniden yaşatmayı amaçlamaktadır” (Boz, 2004:143). Kültür ve Turizm Bakanlığı da İpek Yolunun Türkiye güzergâhı üzerinde turizmin canlanması için çeşitli projeler geliştirmiştir. “İlk etapta, ana tur güzergâhı ile çakışan İpek Yolu üzerinde değerlendirilmesi düşünülen Han ve Kervansaraylara ilişkin ön etütler, Bakanlığımız ile Vakıflar Genel Müdürlüğü işbirliği çerçevesinde yapılmış ve 11 adet kervansaray belirlenmiştir. Bunlar;

1- Sultan Hanı (Aksaray -13. yy.) 2- Saruhan (Nevşehir / Ürgüp -13. yy.) 3- Şarapsa Han (Alanya -13. yy.) 4- Akhan (Denizli / Merkez -13. yy.) 5- Ağzıkara Han (Aksaray -13. yy.) 6- Alara Han (Antalya / Alanya -13. yy.) 7- Çardak Hanı (Denizli / Çardak -13. yy.) 8- Susuz Han (Burdur / Bucak -13. yy.) 9- İncir Han (Burdur / Bucak -13. yy.) 10-Alay Han (Aksaray -13. yy.)

(25)

Bu tarihi yapıların ''Restore et - İşlet - Devret'' modeli çerçevesinde yatırımcılara tahsisi için çalışmalar sürdürülmektedir. Kervansarayların restore edilmesinden sonra, kısıtlı konaklama imkanı tanıyan, daha çok günübirlik kullanıma yönelik işlev verilerek turizme kazandırılması ile hem dünyada eşi olmayan ve zaman içerisinde yavaş yavaş yok olmaya mahkum bu eserlerin kullanılarak korunmalar sağlanmış olacak, hem de geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi, ülke ekonomisine katkıda bulunmaları temin edilecektir” ( kulturturizm.gov.tr, 2017).

2.2.8 Kış Sporları Turizmi

“Kış turizmi, kayak sporuna önem veren belirli yükseltideki karlı alanlarda ulaşım, konaklama, eğlence, spor işletmelerini içeren, verilen hizmetlerin geliştiği oranlarda kış sporları merkezi veya kayak merkezlerine dönüşen yerlerde, kar yağışlarına bağlı olarak kış mevsiminde yapılan sporların ağırlık kazandığı bir turizm çeşididir” ( Köroğlu vd. , 2015:145). Türkiye coğrafi konumu itibari ile dört mevsimi de belirgin olarak yaşamaktadır. Bu sebeple Türkiye’de özellikle kış aylarında yoğun kar yağışı alan bölgeler kış sporları turizmi için oldukça elverişlidir.

2.2.9 Kongre Turizmi

Kongre; “ Çeşitli ülkelerden yöneticilerin, elçilerin, delegelerin, katılmasıyla yapılan toplantı” şeklinde tanımlanmaktadır (www.tdk.gov.tr, 2017). Kongre turizmi ise çeşitli veyahut aynı ülkelerden belli konularda uzman kişilerin belli bir konu üzerinde fikir alışverişinde bulunmak veyahut belli bir soruna çözüm arayışları geliştirmek için belirli bir zamanda belirli bir süre zarfı içerisinde turistik mal ve hizmetleri tüketmesi veyahut bu mal ve hizmetlerden yararlanması şeklinde ortaya çıkan turizm türüdür. “Kongre turistlerinin harcamaları da diğer turistlerin harcamalarından birkaç kat fazladır. Kongre, konferans gibi toplantılara katılan kişilerin harcamalarından yola çıkılarak ortalamanın üstünde gelire sahip oldukları kabul edilir. Örneğin, yerli turistin 100 birim harcamasına karşın, uluslararası turistin 203,6 ve uluslararası bir kongre katılımcısının ise 363,6 birim para harcadığı belirtilmektedir” ( www.kuto.org.tr, 2017).

(26)

2.2.10 Kuş Gözlemciliği

“ Kuş gözlemciliği, genel olarak doğa ile içi içe olmayı seven, ona saygı duyan, eğitimli ve yüksek gelir düzeyindeki kişiler tarafından gerçekleştirilen doğa turizmi türlerinden biridir” ( Albayrak, 2011: 35). Kuş gözlemciliğinde bireyler doğal ortamında bulunan kuşları çeşitli araçlarla, kamera, fotoğraf makinası, ses kayıt cihazı vb. gözledikleri için bu turizm türüne katılan bireylerin gelir seviyeleri yüksek olmalıdır. “Türkiye’deki toplam kuş türlerinin sayısı Avrupa’nın tamamında bulunan kuş türleri kadardır”( kulturturizm.gov.tr, 2017). Kuş gözlemciliği göller, havzalar, sazlıklar, ovalar gibi çeşitli arazilerde yapılabilmektedir.

2.2.11 Mağara Turizmi

Mağara; “ Bir yamaca veya kaya içine doğru uzanan, barınak olarak kullanabilen yer kovuğu, in” ( www.tdk.gov.tr, 2017). Henüz mimari anlayışının oluşmadığı eski zamanlarda insanlar mağaraları bir barınak olarak kullanmışlar ve hayatlarını orada devam ettirmişlerdir. Bu mağaralarda yaşamlarını devam ettirmenin yanı sıra mağara duvarlarına çeşitli aletlerle çeşitli şekiller çizerek eski yaşamları hakkında bilgi de vermişlerdir. Bunun yanında sadece doğal bir güzellik olarak da mağaralar insanlar için cezbedici bir özellik taşımaktadır. “Turizm çeşitliliği açısından ülkemizdeki mağaralar, önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Ülkemizin % 40’ı, mağara oluşumları aşısından önemli bir nitelik olan karstlaşmaya uygun kayalardan meydana gelmiştir. Erimeye uygun kayaların kapladığı alan ve bu alanlarda tespit edilen mağara sayısının oranına göre Türkiye’de 20.000’den fazla mağaranın bulunabileceği öngörülmektedir” (www.kulturturizm.gov.tr, 2017). Fakat her mağara turizm için elverişli olmamaktadır, bir mağaranın turizme açılabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen çeşitli şartlar yerine getirildikten sonra mağara turizme açılabilmektedir.

2.2.12 Sağlık ve Termal Turizm

Sağlık turizmi, sağlık olgusunun temel amaç olduğu ve çeşitli sağlık kaygıları ile bireyin yaptığı seyahat ve konaklamalarından meydana gelen turizm türüdür. Bireyin sağlık turizmine katılabilmesi için herhangi bir sağlık probleminin olmasına gerek yoktur, estetik operasyonlar sayesinde daha iyi bir görünüme sahip olmayı

(27)

istemesi ve bunun için seyahat etmesi de yeterli olacaktır. Sağlık turizminin oluşabilmesi için teknolojiye adapte olmuş hastane ve sağlık merkezlerinin yanında başarılı sağlık personellerinin de olması gerekir. Sağlık turizmi insanlardaki sağlık sorunlarının artmasına paralel olarak büyümeye ve gelişmeye açık bir turizm türüdür. Termal turizm ise, “Termomineral su banyosu, içme, inhalasyon, çamur banyosu gibi çeşitli türdeki yöntemlerin yanında iklim kürü, fizik tedavi, rehabilitasyon, egzersiz, psikoterapi, diyet gibi destek tedavilerinin birleştirilmesi ile yapılan kür (tedavi) uygulamaları yanı sıra termal suların eğlence ve rekreasyon amaçlı kullanımı ile meydana gelen turizm türüdür” (kulturturizm.gov.tr, 2017).

2.2.13 Su Altı Dalış

Su altı dalış ve kuş gözlemciliği amaç olarak birbirine benzer bir turizm türüdür. Kuş gözlemciliğinde çeşitli aletlerle kuşların doğal hayattaki yaşamları gözlenirken, su altı dalışında ise çeşitli alet ve ekipmanlarla su altındaki yaşam gözlemlenmektedir. Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olması su altı dalış turizmi için oldukça elverişli bir durumdur. Fakat bireyler kendi başlarına su altı dalışı yapamamaktadırlar, bakanlığın koyduğu kuralları yerine getirmeleri veyahut resmi olarak bir dalış merkezinin gözetimi eşliğinde su altına dalabilmektedirler. Ayrıca su altı dalışında bireylerin su altında vurgun yeme ihtimalleri vardır, bu yüzden su altı dalışı bilinçli bir şekilde yapılmalıdır.

2.2.14 Yat Turizmi

“1970’li yılların sonuna doğru Datça, Gökova ve Hisarönü körfezlerinin Yunanlı yat işletmecileri tarafından pazarlanmasıyla başlayan Türkiye’deki yat turizmi, daha sonra, 1983 yılında yürürlüğe giren Turizmi Teşvik Yasası’nın 815 sayılı Kabotaj Yasası’nda değişikliğe yol açmasıyla hızla gelişmeye başlamıştır” (Kozak vd. , 2015: 32). Yerli ve yabancı yatların Türkiye’deki sularda gezip konaklayabilmeleri için bakanlığın yayınladığı “Deniz Turizmi Yönetmeliği” içerisinde yer alan şartları yerine getirmeleri gerekmektedir.

(28)

2.2.15 Yayla Turizmi

Yayla, “Akarsularla derin bir biçimde yarılmış, parçalanmış, üzerinde düzlüklerin belirgin olarak bulunduğu, deniz yüzeyinden yüksek yeryüzü parçası, plato” ( www.tdk.gov.tr, 2017), şeklinde tanımlanmaktadır. Yaylalar doğal güzellikleri, bozulmamış bitki örtüsü ve temiz havasıyla insanlar için önemli bir turizm bölgesidir. İnsanlar yoğun kent yaşamının stresinden uzaklaşmak için tatillerini yaylalarda geçirmek istemektedirler. Bakanlıkta doğal yaşamın korunması ve turizmin çeşitlendirilmesi amacıyla 26 adet yayla turizm merkezi oluşturmuştur ve bu oluşturulan yayla merkezlerinin büyük çoğunluğu Karadeniz bölgesindedir (kulturturizm.gov.tr, 2017).

2.2.16 Kültür Turizmi

“Kültür turizmi, insanların kültürel açıdan zengin yöreleri görmek, gittikçe kaybolan yaşam biçimlerini öğrenmek ve izlemek, kültürel değerleri bir anı olarak korumak amacıyla yaptıkları seyahatlerle ilgili bir turizm çeşididir” (Köroğlu vd. , 2015:159). “ İnsanlar bir toplumun kültürünü, dilini, dinini, gelenek ve davranışlarını, sanatını yaşam tarzını merak ederek bu toplumların yaşam tarzlarını öğrenmek isterler. Bu amaçla yapılan seyahatlere kültür turizmi denilmektedir” (Sarkım, 2007:265).

Bu alternatif turizm türlerine ek olarak başka alternatif turizm türleri de vardır. İlerleyen zamanlarda değişen ekonomik, teknolojik, sosyo-kültürel şartlara uygun olarak yeni alternatif turizm türlerinin ortaya çıkması da mümkündür. Türkiye ise doğal güzellikleri ve bitki örtüsüyle, çok eski zamanlara uzanan tarihiyle, dört mevsimi belirgin olarak yaşatan iklimiyle bugün ve yarın için alternatif turizm potansiyeli oldukça yüksek bir ülke konumundadır. Bu yüzden alternatif turizm üzerine zamanında ve doğru bir şekilde uzman görüşleri alınarak yapılan yatırımlar Türkiye’ye gelen turist sayısında olumlu etkilere sebep olacaktır.

(29)

BÖLÜM 3: KÜTÜPHANELER

3.1 Kütüphanelerin Ortaya Çıkışı

İnsan yaşadıklarını, gördüklerini, düşündüklerini, öğrendiklerini bilumum tecrübe ettiği her şeyi anlatmaya, aktarmaya mizaç itibariyle meyillidir. Bunu eski insanların taşlara, kayalara çeşitli şeyler çizmesinden, kil tabletlere çivi yazısıyla çeşitli şeyler yazmasına varıncaya dek birçok şeyde görebiliriz. Yazının tam olarak olgunlaşması ve sistematik bir hal almasına kadar insan sürekli olarak çeşitli şekillerde kendini ifade etmeye çalışmıştır. Bunlar arasında en eskileri mağara duvarlarına resim çizilerek anlatılmaya çalışılan şeylerdir. Daha sonraları yazının ortaya çıkarılması ve yazının zaman içerisinde karakteristik özelliklerini kazanarak olgunlaşması sonucunda insan kendini sistematik bir biçimde ifade etmeye başlamıştır. Yazının olgunlaşmasından sonra insanlar, kayalar, taşlar ve anıtlar gibi sert cisimlerin üzerine yazılar yazmaya başladılar, yazılacak şeylerin çokluğu ve sert cisimlere yazı yazmanın zorluğu düşünüldüğü zaman, yazı yazmanın yeni bir boyut kazanma zorunluluğu meydana geldi. “Daha sonra, daha hafif olan tahta, kil gibi malzemeler kullanmaya başladılar. Çinliler ipek malzemeler, Mısırlılar ise Nil

kıyılarında yetişen bir bitki olan Papirüs üzerine yazmaya başladılar” (Alar, 2001:298). Papirüs bitkisinin sınırlı bir alanda yetişmesi, her geçen gün

yazının yaygınlaşması, yazıya olan talebin artması ve yumuşak cisimlerin üzerine yazı yazmanın kolaylığı fark edilince, insanlar üzerine yazı yazmak için yeni şeyler aramaya başladı. “İnsanoğlunun zamanla artan yazı yazma gereksinimini belirli bölgelerde sınırlı sayıda üretilebilen papirüs bitkisi karşılayamaz hale gelince, yeni yazı malzemeleri bulunma yoluna gidilmiştir. Böylece MÖ 2. yüzyıldan itibaren papirüsün yanında dayanıklı bir yapıya sahip olduğu için hayvan derisinden hazırlanan parşömen de yazı gereci olarak kullanılmaya başlanmıştı” (Dinçer,2016:934). Çeşitli hayvanların derileri çeşitli işlemlerden geçirilerek üzerine yazı yazılabilecek hale getiriliyordu. Ayrıca parşömenler papirüslere göre yazı yazmak için daha avantajlıydılar hem daha yumuşak hem de daha dayanıklıydılar. “Parşömenin katlanabilmesi, dayanıklı oluşu ve kolay taşınabilmesi, parşömenin kısa zamanda yayılmasına sebep olmuştur” (Alar, 2001:298). Bu sebeple parşömenler

(30)

geniş bir coğrafyada kullanılmaya başlandı. Aradaki zaman içerisinde insanlar papirüslerin üzerlerine birçok şey yazdılar ardından parşömenlerin üzerlerine de birçok şey yazıldı, yazılan şeylerin bir yerde muhafaza edilmesi gerekiyordu, işte kütüphaneler burada yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Bilgiyi koruma gereksinimi kütüphaneleri meydana getirmiştir. Fakat kütüphanelerin tam olarak ne zaman ortaya çıktığı henüz bilinmemektedir. “Kütüphaneciler, yaklaşık 5.000 yıldır içerisinde geliştikleri toplumların yazılı bilgi kaynaklarının elde edilmesi, depolanması, düzenlenmesi, korunması ve erişiminden sorumlu olmakla birlikte, bu sürecin tam olarak ne zaman ortaya çıktığı konusunda kesin bir tarih saptamak pek olanaklı değildir” ( Toplu, 2010:651).

3.2 El Yazmaları Kütüphaneleri

Basım tekniğinin henüz icat edilmediği zamanlarda, insanlar yazılacak olan bütün şeyleri el ile yazıyorlardı. Kâğıdın icadına kadar insanlar birçok farklı maddenin üzerine yazı yazdılar. “Antik dönemde ( M.Ö 8. yüzyıldan M.Ö 4. yüzyıla kadar) insanlar yazı gereci olarak ağaç kabuğu ve kilin dışında, kayaları, taşları, mermerleri, hayvan kemiklerini, ipek ve keten bezini, çanak ve çömlek parçalarını, mesken duvarlarını, kapıları, altın, gümüş, kurşun, bronz gibi metal alaşımlardan yapılmış levhaları, tahta ve balmumu tabletleri ve deriyi kullanmışlardır. Ancak söz konusu dönemde yazı yazmak için oldukça çeşitli malzemeler kullanılmış olmasına karşın, el yazması için papirüs ve hayvan derisinden yapılan parşömen kullanıldığını belirtmek gerekir” (Dinçer, 2016:932). Önce papirüs daha sonra parşömen kâğıdın icadına kadar üzerine yazı yazmak için kullanılan en yaygın malzemelerdi. Papirüsler ve parşömenler her ne kadar mevcut yazı ihtiyacına kısmı olarak karşılık verse de insanlar hala üzerine yazı yazılabilecek yeni malzemeler aramaya devam ediyordu. Çin ise üzerine yazı yazmak için ipeği kullanıyordu, ipeğin pahalı bir malzeme oluşu ve Çinlilerin yazıya ayrıca bir önem vermeleri, Çinlileri yeni bir malzeme aramaya yöneltti. “ Ama kısa bir süre sonra da, pahalı bir gereç olan ipeğin yerini tutacak bir madde aranmaya başlandı. Sonunda, paçavraları ya da kenevir, dut ağacı kabuğu ve daha başka bitkisel malzemeleri ezip parçalayarak, kurutulduktan sonra üzerine yazı yazmaya elverişli bir zemin oluşturulan bir hamur elde edildi. İ.S 105’te TsayLun

(31)

tarafından yapıldığı öne sürülen bu icadın tarihi, büyük bir olasılıkla, daha önceye aittir. Böylece kâğıt yavaş yavaş ipeğin yerini aldı ve ipek artık sadece lüks kitaplarda kullanılmaya başlandı” ( Labarre,t.y: 39). Kâğıdın bulunuşu bugünkü kitabın biçim olarak şekillenmesine öncülük etmiştir. “Modern kitabın doğuşunda önemli bir unsur olan kâğıt Çin’de M.S 1. yüzyıl sonlarında icat edilmiştir” (Dalkıran, 2013:207).Kâğıdın icat edilmesiyle beraber yazıda yeni bir dönem açılmış oluyordu, çünkü insanlar bu yeni malzemeyi benimseyecekler ve artık devamlı olarak kullanacaklardı. Bu yüzden parşömenler ve papirüsler bugün bize yabancı gelmesine karşın yüzyıllar öncesine ait bir kitap öz olarak yabancı gelse de biçim olarak tanıdık gelmektedir. “Modern kitabın ortaya çıkışında kuşkusuz Çinliler tarafından bulunan kâğıdın Avrupa’da yayılması önemli bir köşe taşı olmuştur. Çinliler ile Müslümanlar arasında 751 yılında meydana gelen Talas Savaşı sonucu Müslümanlar esir alınan 20.000 Çinli vasıtasıyla kâğıt yapımını öğrenmiştir. Semerkant kâğıdı Ön Asya’ya ihraç edilmekteyken, Müslüman Araplar da kâğıt üretimine başlamışlardır. Kâğıt üretimi Bağdat, Şam, Hama, Trablus ve Kahire’de yoğunlaşmıştır. XII. yüzyılda Müslümanlar, kâğıt üretimini İspanya ve Sicilya’ya, XIII. yüzyılda da Hindistan’a iletmişlerdir. İspanya’daki kâğıt üretimi, 1492 yılından sonra Müslümanlardan Hristiyanların eline geçmiştir. Böylelikle kâğıt yapımı Avrupa’da yaygınlaşmıştır” (Dalkıran,2013:209).Türkler ise yaygın kanaatin aksine kılıç zoruyla veyahut Talas savaşının bir sonucu olarak İslam dinine girmemişlerdir. Orta Asya’daki ilk büyük Müslüman Türk devleti Karahanlıların İslam dinine girmesinde birçok sebep vardır, “Karahanlıların İslam’ı kabul ediş nedenlerinden biri de İslam topraklarına Sogdiana’ya yayılmaktı. Buğra Han Harun saldırıya Türk beyinin egemenliğindeki İsficap’tan (Sayram) başladı. 992’de Semerkant ve Buhara seferlerine çıktı. Mayısta Samanilerin başkentine girdi ve burayı boşalttı. Daha sonra göreceğimiz gibi 7 yıl sonra başka bir İslam Türk İmparatorluğu’nun hâkimi olacak Gazneliler de Samanilere saldıracaklar ve Oxus’un güneyindeki tüm toprakları ele geçireceklerdir. Hanlık ele geçirilmiş, geriye buranın hâkiminin kim olacağı sorusu kalmıştır. Buğra Han Gaznelilere başarılarından faydalanma olanağı vermez. 999 Ekiminde Sogdiana’yı ele geçirir, emiri tutuklar ve hanedanlığa son verir. Tüm Maveraünnehir’ehâkim olur”(Roux, 2006: 243). Türklerin İslam dinine girmelerinden sonra hem kendilerinde hem de dünyada birçok şey değişecektir.

(32)

Türkler her ne sebeple olursa olsun İslam dinine inanmışlar ve bu dini zaman içerisinde benimsemişler ve ona göre bir hayat düzeni geliştirmişlerdir. Orta Asya’dayken de Türkler yazıya ve ilime önem veren bir milletti, Orhun Yazıtları bunun bir göstergesidir, fakat Türklerin İslam’a girmesiyle yazmak ve öğrenmek onlar için yeni bir boyut kazanmıştır. Bunda şüphesiz Kuran’ın ilmi üstün kılması ve ilk emrinin ‘oku’ olmasının yanında İslam’ın elçisi Hazreti Muhammedin ‘Her Müslüman erkeğe ve kadına ilim öğrenmek farzdır’ hadisi ve buna benzer birçok hadisi şeriflerinin etkisi çok büyüktür. İslam dininin bu derece ilme önem vermesi, kitaplara ayrıca bir önem verilmesini sağlamış ve dolayısıyla da kütüphanelerin gelişmesine öncülük etmiştir. Çünkü bilginin korunması ve yayılması eski zamanlarda kitap üzerinden gerçekleştirilen bir eylemdi. Bunun sonucunda da çok farklı alanlarda birçok kitap yazılmış ve İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerinde kütüphaneler kurulmuştur. Türkler de bir dönem İslam dininin sancaktarlığını yapmış ve yüzyıllar boyunca İslam dünyasının liderlik unvanı olan “halifelik” makamına sahip olmuştur. İslam dini ilme ve bilime önem verirken bu dinin liderlerinin ilme ve bilme önem vermemesi düşünülemezdi. Bu sebeple İslam tarihi boyunca bütün İslam liderleri bilginin simgesi olan kitaplara ayrı bir önem vermiştir. Türklerde yüzyıllar boyunca İslam dünyasının liderliğini yapmışlar, bilginin korunmasından ve yayılmasından da sorumlu olmuşlardır. Çünkü İslam dininin lideri olan hükümdar aynı zamanda bu dinin düzgün bir şekilde yayılmasından ve temsil edilmesinden de sorumludur. Basit olarak görülen bu dini yayma ve koruma işi oldukça zorlu bir iştir, manevi boyutundan ziyade maddesel boyutunu ele alırsak, Kuranın farklı dillere çevrilmesi, dinin farklı dillerde anlatılması, kısacası yeni bir düzeni baştan aşağı anlatmak olayın karmaşık tarafını bize göstermektedir. Bu gibi sebepler düşünüldüğünde lider konumundaki kişilerin kitap yazım ve kütüphane kurulumu gibi işlere ayrıca önem vermeleri bir zorunluluk haline gelmektedir. Halife kutsal kitap olan Kuran’ın anlaşılması için kitap yazılmasına öncülük etmek, yeterli kaynağı sağlamak, tercüme eserler yaptırmak gibi bilumum işlerden mesul olan kişidir. Bu gibi sebepler neticesinde İslam dünyasında geniş bir kitap kültürü oluşmuş ve birçok el yazması kütüphanesi meydana gelmiştir. Elbette bu sadece İslam dünyasına özgü bir durum değildir her kültürün kendine ait yazılı kitapları vardır, ama ortak bir inançta buluşan farklı kültürler ve milletler aynı amaç doğrultusunda hareket edince

(33)

ortaya muhteşem bir zenginlik çıkmaktadır. Örneğin Türkler bir dönem kendi dillerini Arap harfleriyle yazmışlardır bunun sonucunda Arap yazı sanatı olan “Hat” sanatında Türkler kendilerine özgü bir “Hat” ortaya koymuşlardır, “Divanı Hat” bunun bir örneğidir. Türkler de Araplardan kültürel anlamda birçok şey almıştır, fakat bunların bazılarını olduğu gibi bazılarını da olduğu gibi değil kendi kültür süzgeçlerinden geçirerek kendilerine özgü bir biçim vererek almışlardır. Farklı millet ve kültürlerin ortak bir havuza katkı yapmaları sonucunda ilim ve kültür çeşitliliği İslam inancını benimsemiş millet ve toplumlarda oldukça zenginleşmiştir. El yazmaları kütüphaneleri de bu ortak havuzun bir parçasıdır.

3.3 Konya’da Bulunan El Yazmaları Kütüphaneleri

Konya’da dört adet el yazması kütüphanesi bulunmaktadır (www.yazmalar.gov.tr, 2017). Bunlar;

- Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi - Koyunoğlu Müzesi ve Kütüphanesi - Yusuf Ağa Yazma Eser Kütüphanesi - Mevlana Müze ve Kütüphanesi

Ortaçağda kütüphane kurmak maliyetli ve zorlu bir işti günümüzdeki gibi her şehirde kütüphane görmek de pek mümkün değildi. Bu sebeple el yazmaları kütüphaneleri çoğunlukla başkentlerde ya da meşhur okulların (medreseler) yanında veyahut dini grupların dergâhlarında, tekkelerinde kuruluyordu. Osmanlı da bu gibi şehirlerin yanında şehzadelerin sıklıkla sancakbeyliği yaptığı şehirlerde de bu kütüphaneleri görmek mümkündür. Bu yüzden ortaçağda bir kütüphane bu sayılan özelliklere sahip şehirlerde kuruluyordu. Konya ise Selçuklu Devletinin başkentliğini yapmış olması ve Mevlana gibi dini karakteri olan bir şahsiyetin Konya’da fikirlerini oluşturması, o dönemde kütüphane oluşumu için Konya’da gerekli zemini hazırlamıştır.

3.3.1 Konya’nın Tarihi

Konya uzun yıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bunu zaman içerisinde Konya’ya verilmiş isimlerden anlayabiliriz. “ Konya adının Kawania denilebilecek bir Frig yer adından geldiği tahmin ediliyor. Bu isim Roma

(34)

çağında Ikonion/Ikonium olmuş, Bizans döneminde de böyle devam etmiştir. İslam coğrafyacıları Quniyah= veya Kuniyüzyıle biçiminde yazmışlardır. Bu türden imla ve bağlı olarak Türkçe ’ye de uygun gelen bir telaffuz Türkler tarafından da kabullenilmiştir. Bu telaffuz, daha erken zamanlardan beri, halen de devam ettiği üzere Konya olarak şekillenmiş olmalıdır” (Bayraktar, 2002:1).

“Konya’nın Yerleşim Birimi Olarak Tarihsel Gelişimini Etkileyen Medeniyetler;

- M.Ö 8. Yüzyıl: Hitit Medeniyeti

- M.Ö 7. Yüzyıl: Frig ve Kimmerler Medeniyeti - M.Ö 6. Yüzyıl: Lidyalılar

- M.Ö 5. Yüzyıl: Pers Medeniyeti - M.Ö 4. Yüzyıl: Makedonlar - M.Ö 1. Yüzyıl: Roma Medeniyeti

- M.S 7. Yüzyıl: Sasaniler ve Müslüman Araplar - 1077-1307: Selçuklu Medeniyeti

- 1307-1465: Karamanoğulları Beyliği

- 1465-1923: Osmanlı Medeniyeti ” (konyakultur.gov.tr, 2017).

Konya coğrafyasında zamanın her diliminde yaşam ve medeniyet oluşmuştur. Konya’da bulunan Çatalhöyük bugün Dünya’nın en eski yerleşim yerlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. “Türkler, Konya önlerinde ilk defa Selçuklu kumandanı Afşin ile 1069 yılında göründüler. Fakat Türk fethi, 1071 sonrasında muhtemelen 1073 yılında gerçekleşti” ( www.islamansiklopedisi.info, 2017). Selçuklu devletinin Anadolu’ya gelmesi ve Konya’yı devletin başkenti yapması Konya’nın tarihinde ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü başkent olan bir şehirde olmayana göre daha çok ekonomik ve sosyal faaliyetler bulunmaktadır. “ Konya, Anadolu Selçuklularına başkentlik yaptığı 1096-1277 yılları arasında ilim, kültür ve sanatta dönemin ünlü âlimleri, filozofları, şairleri, mutasavvıfları, hoca ve diğer sanatkârları da burada toplanmışlardır” ( konyakultur.gov.tr, 2017). Bugünkü gibi şehirleşmenin olmadığı dönemlerde, ilim ve kültür insanların çok olduğu başkentlerde toplanırdı. Bu sebeple Konya da Anadolu Selçukluları devrinde ilim ve kültür merkeziydi. Konya gibi yerler o dönemlerde bilginin ortaya çıktığı ve yayıldığı mekânlardır. Bunun yanında önemli şahsiyetlerin Konya’ya gelmesi Konya için ayrı bir öneme sahiptir. “Mevlana

(35)

çocukluk veya ilk gençlik yıllarında iken; babası Bahaeddin Veled, Belh şehrinden ayrılmayı gerekli gördü”( Karaismailoğlu, 2002:22).Mevlana’nın babasının Konya’ya gelip yerleşmesi Mevlana’nın Konya’da yetişmesi ve uzun süre insanları etkileyecek eserlerini burada ortaya çıkarması Konya’yı zaman içerisinde daha bilinir bir şehir haline getirmiştir. Mevlana’nın yanında Sadreddin Konevi gibi bir şahsiyetin de Konya’da olması Konya için büyük öneme sahiptir. “ İshak oğlu Konyalı Sadrettin Muhammed (ö.673/1274) Hz. Mevlana’nın zamanında Konya’da yaşayan en büyük, şeyhlerden, mürşitlerden olup, büyük şeyh manasına gelen “Şeyh-i Keb“Şeyh-ir” d“Şeyh-iye anılmakta “Şeyh-id“Şeyh-i. Bu mübarek zat, Muh“Şeyh-idd“Şeyh-in-“Şeyh-i Arab“Şeyh-i’n“Şeyh-in üvey oğlu olması nedeniyle, onun en yakını ve ona nispetle kurulan “Ekberiyye” tarikatının en tanınmış mümessili idi” (Konukseven, 2006: 66). Her iki şahsiyetin de şüphesiz Konya Tarihinde olduğu kadar İslam tarihinde ve felsefesinde de etkileri büyüktür. Bu kadar etkili olmasa da bu gibi isimleri çoğaltmak mümkündür. Buradan su sonuca varmalıyız ki bu ve buna benzer düşünceler bir bilgi birikimi sonucu ortaya çıkar, bu bilgi birikimi de okumakla oluşur. Çünkü yukarıda saydığımız isimlerin kendilerine özgün olan düşünceleri uzun bir okuma ve düşünme eyleminin sonucu ortaya çıkmıştır. Bu da bize gösterir ki çok eski dönemlerde Konya’da okuma, yazma, neşretme gibi faaliyetler yaygındı. Bu sebeple günümüzde Konya’da bulunan El Yazmaları Kütüphaneleri tarihsel sürecin zengin bir ürünü durumundadır.

3.3.2 Mevlana Müze ve Kütüphanesi

Günümüzde Türkiye’de bulunan el yazmaları kütüphaneleri iki farklı yoldan oluşmaktadır. Birincisi özgün bir yerde -ki bu özgün yerin mistik veyahut dini bir mekân olma ihtimali oldukça yüksektir- zaman içerisinde doğal yollarla biriken el yazması kitapların bulunduğu kütüphaneler, ikincisi ise devletin ya da şahıs veya şahısların veyahut özel kuruluşların belirli bir mekâna farklı yerlerden toplayıp koyduğu el yazmalarından oluşan kütüphanelerdir. Mevlana Müze ve Kütüphanesi yukarıda bahsedilen birinci yoldan zaman içerisinde özgün bir mekânda doğal yollardan biriken kitapların oluşturduğu bir el yazması kütüphanesidir. Bu özgün mekânın evveli ise bir dergâhtır. Kütüphane’nin tarihi “Mevlana” olarak bilinen zatın babasıyla birlikte Konya’ya gelmesi ile başlar. “ Mevlana, Belh’te 30 Eylül 1207 tarihinde dünyaya gelmiştir. Mevlana’nın adı Muhammed’dir. Bütün kayıtlara göre

Referanslar

Benzer Belgeler

Capital market liberalisation transforms segmented stock markets into integrated ones. Further impact should be expected on the dynamics of the rest of the domestic economy. This

Önerilen kapasite çarpma devresi ile ideal kapasite kullanılarak frekans ortamında elde edilen gerilim kazançları karşılaştırmalı olarak Şekil 3.32’de

At the termination of alarm mode if the measurement result does not exceed the alarm level the probe returns to its normal operating mode, but if the measured

Ülkemizde çok yaygın olarak kullanılan bu tip makineler daha çok tek tip üretilmiĢ olup seri imalat için yaygın bir Ģekilde kullanılırlar iĢte bu nokta

Şekil 3.1’den görüleceği üzere, lipid peroksidasyonu, Pb stresi uygulanan ratların karaciğer dokularında kontrole kıyasla anlamlı düzeyde (p=0.000) artarken, Pb

A) couldn't manage/had to boil B) shouldn't manage/need to boil C) wouldn't manage/can boil D) needn't have managed/may boil E) didn't use to manage/should boil. 61- If she ...

Koku alma duyusunun ilk kez bu kadar kapsamlı incelendiği bu yeni çalışma insan burnunun algılama yetisinin bilinenin çok üstünde olduğunu ispatlıyor.. Bebek Bezleri Artık