„ ...i --- - - . t • n e l e r i ni bildirm iştir.
P a rtin in genel sekreterliğin« İb
rahim T o k ay tayta, edilm iştir. M em ur r e m üstahdem lere pam uktu
d ağ ıtılıy o r
Ekonomi B akanlığı devlet dairel :• ritıdt çalışan m e m u rlara ve m tts 'r,' demlere o n ar nv.‘re p .ırruklu d ğ ı - pililere tebliğ etm iştir. T a n rı vef a salı gününden itibaren tevziata bal - la n ac ak tır.
A * * T . _ _ * 4 m n * jn m w
H
S ü rn a tü re i h â d is e le r
|f|
H. Suphi Tanrıöve r, kendine hâs mümtaz üslûbu ile, yaradılışın-
danberi insan zekâsının önünde çözüleni! yen hayat ve kâinat mu
amması etrafındaki düşüncelerini başmuharririmize anlatmıştır.
Bıı yok enteresan mülakatın birincisini, başmuharririmizin tak
dim yazı,siyle birlikte bugün yeriyoruz.
Hamdullah Suphi Tanrıöver’le
çok enteresan bir konuşma
İk in ci duıvya h arb i ve bu h arbin doğurduğu neticeler f e r t itîb arile ol duğu gibt cem iyet itibarlı« de büyük ve küçük m iH etlerin cihanşüm ul h â . dişeler önünde zaaflarım göm erdi. T arih i h are k etle rin gelişm elerinde in- sa n la rın ferd i ve .m a ş e rî iradelerini aşa n bir k u d re tin tesiri in k â r edile . m ez b ir h a k ik a ttir. B u hal tabii ola r a k h e r ta r a f t a m adds ve ru h bahis leri üzerinde fik irleri işletiyor Belki A llahsıM ar âlem i o la ra k ta n ın an Sov y e t B usyada biie g e ç e n 'd ü n y a h a r - binden so n ra k a p ıla n k a p a n an kilise İ trin H inci D ünya h arb i içindi yeni den aç ıh p asıp d a bu tü rlü düşüncele rfn te siri vardır.
E le k trik ve n n k n .iti« yet gibi tabii kuvvetlerden so n ra radyonun, rad a rın , d ah a so n ra a to m enerjisinin keşfe - dilm iş olm ası d a m adde ve ru h naZa « y e le rin e yeni in k iş a fla r v erm iştir. Opsekizlnci, opdoltuzuneu a sırların m addecileri yirm inci a sn iı o rtasın a doğru esra re n g iz kuvvetlere b ü rü n e rek ruhanileşiyor.
T a b ia tta k i genişlik, büyüklük ve s ü r a t h akkıııdaki fenni bilgilerin iler leyişi h a y a t ve h ilk a t h a k k ın d a eski telâk k ileri çok değiştirdi. R adyo ila zi y anın s ü r a ti birdir. Ziya saniyede 300 b'n k îom etre m esafe a h r kı arzı ye di d efa devredebilir. Ziya em yalım y ld ız ıa rd a n arz ım ız a d ö rt sensde ge_ iir E n kuvvetli telesk o p lar ile b ir yıl im in gö k te görülen şekli d ö rt sene evvelki halidir. Ziyası a rz a gelm ek için yirm i, otuz, yüz, bin, h a t ta d a h i çok 1 zla sengıik z a m ın •, P Ryaç gös te re n yıld ızlar v a rd ır. A strologlar feza içinde beş yüz m ilyon ziya sene si is te y in m esafeleri ölçm üşlerdir. F a k a t b o rd a n ilerisitı.' henüz gidilen«,, m iştirı D aha ileride ne v a r ? Bu günkü ilim v a s ıta la r ı,a göre bu m ut lak his k a ra n lık tır Sonsuzluğun hudu dil bu rad a başlıyor (zıya senesi: ziya nın s ü r a tj sanivede St><> hiıi kilom et re olduğupa göre d a k ik ad a 18 milyon kilom etre etler. S a a tte 1 m ily ar 80 milyon kilom etre alır. Günde 23 m ü y a r 980 m ilyon k ilom etre olur. B ir ziya senesi 9 trilyon 474 m ilyar 700 milyon kilom etredir.)
İ ş te şu r a k a m la ra göre -İhsan bil •■ gisiııin b ugünkü ölçüler' te? feza de. uığım iz k â in a t boşluğunun büvükiuğü h akkında b ir fik ir edinebUiriz. Bu, iıüyüklük ve genişlik bakım ından son ¡¡uzluktur.
F a k a t b ir d e bunun tersine o la ra k küçüklüğe do ğ ru giden sonsuzluk var. K âin a t k üçükten büyüğe ve büyükten küçüğe doğru giden sonsuzluklardan ib a re ttir.
A rz k ü resi ile beraber fezayı do- d u ran ay lar, g üneşler' ve yıld ızlan « h epsi k üçük küçük, hem de in sa n la , n n d üşünem iyectği k a d a r küçük zer relerden, a to m la rd a n teşek k ü l edi - yor. A to m la r blrleşerek ay ları, güneş I tri ve y ıld ızla n vücuds g etird iğ i gibi fezayı dolduran sayısız sem avi m ev. fû tla rın da blrleşerek btly ü k lü k 'e hıı d u tsu z b ir v arlığı le şk ’i etm esi düşü nülem ez m i?
G üneşten gelen ziyanın a r z için h a y a t kay n ağ ı olduğunu biliyoruz. Ara üzerinde canlı olan h e r şey güneş ten kuvvet' al-yor. F a k a t güneşten çı | kan ş u a la r a ra sın d a b ir de ııltra vi- I o)e; adında b ir şua v a r ki ö ld ü rü cü . d ü r E ğ e r bu şu a doğrudan doğruya i d iğ ır ş u a la rla b irlik te h :ç bir m ania, j va nğraın ak sızın geim iş olsaydı arz ! üzerinde camia m ahlûk kalm azdı. Be | rek et versin, böyle değil. U l'ra violet. l - " a l a n h av an m derinliklerinde 25-30 bin m e tre a ra sın d a czon denilen 2-3 m ilim etre k esafetin e m uadil b ir m lk ta rd a b ir g az ta b ak a sın d an geçiyor. Bu g a z sayesinde güneşin ztyasm .
M ki öldüriîcülük kabiliyeti yok yor. B u b ir m ucizedir. Y alm z bu mu-
■ cîze b ütün k â in a ta şam il ve s a ri bir zekânın m e v cu d iy e tin ta sd ik için ! k âfi gelme® m i? D im ilerin Allalı
dinsizlerin ta b ia t dediği bu büyük »ekânın adı an lay ışa göre b aşk a b aşka olm akla m ahiyetinin değişm e . fini ıcabeder m i?
B ir gün b u b ah is üzerinde H am • dıtllah Suphi T a n r ö v e r ile h asbüıal ediyorduk. Aziz dostum b u hasbili a l. I«r sırasın d a kendine h a s olan m üm ta z üslûbu İle bana, kendi düşünce .
İ n in i a n la ttı. Ben bu düşüncelerde y ara d ılıştan beri insan zekâsı rap önünde çözUlemiyen h a y a t ve k â in a t m uam m asının yepyeni b ir g ö rü ş ile
¡—
Konuşan ■—... j
a s i m
us
¡ladesin: buldum . Bu hasbüvalin ik i miz a ra sın d a m ü n h a sır k alm asını istem edim . V a k ıfın ray ın okuyucu - la rın a b ir h ülâsasını n ak letm ek is - tedim . Ve m u v a fa k atim aldım .
Bu yazı a r bugünden itib aren V a . k ıt'm sü tu n la rın d a b irk aç gün devam edecek b ir m ü la k a t serisi halinde çı k ac ak tır.
S ual —, B ugün ilm i e s a sla r1» izahı kabil olm adığı iyin, sü rn a tü re i âdını ulan bir hâdiseler serisi m evcut o l d uğuna kân: m isiniz ?
¡Suphi T anrıöver dedi ki:
— Tabii d ed 'ğ h n iz hâdiseler çok eski zam an lard an bizim kendim izi id r a k etm eğe başlad g ın u z gib ilerd en , beri görm eğe alıştığ ım ız hâdiselerdir. H albuki bu hâdise e rin hepsi a y rı ay rı b irer m ucizedir. Bizim ta b ii dedi ğim iz v a k it anladığım ız şeyin tam zıddıdır. F iltrim i iyice an latay ım . E . g e r siz ve ben m u tlak bir k arard ığ ın içinde y a ş a m a ğ a alışm ış, ş u u r sahibi b ire r m ahlûk oisayd k ve b ir d efa ansızın b îr ışığın k arşım ızd a yandı ğım görseydik bu. derhal üzerim izde s ü rn a tü re i tesirini y ap a ca k tı. Vo biz en derin b ir h a y re t içinde d o n ara k bir m ucize sey retm iş o lacak tık . Bence ıssız, yabani, soğuk ve nih ay etsiz k ara n lık la rın o rta sın d a ışığın y a n - m ası b ütün d iğ e r m uck ' lerin başıdır. F a k a t ne yazık ki zekâm ızın bünyesi başlam ayan birşeyt düşünm eğe m u k te d ir olm adığı için »içtiğ im bu mtsa. Un siz ve ben kâfi derecede tesirini duyam ıyoruz.
D iğer b ir m isal: Gözle görünm eye, cek k a d a r küçük olan bir erk e k ‘‘sperm e,ğ d ü şü m ü m : bu. bildiğim iz sıcak, ıslak, yapışkan, b ir m uhitte, yani rahim de kad ın ın y u m u rta lığ ın a gird iğ i zam an d erhal faa liy ete b aş . İiyor. Bu faa liy et hak ik i b ir m im arî dir, Çocuğu inşa etm ek için mtıhAaç olduğu b ütün m alzem eyi içerisine düş lü ğ ü çevreden y av a ş y av a ş a la ra k vücudun h e r b ir kısnım ı a y n a y rı işleye, işleye çocuk dediğ'tmiz güzel ve aziz m ucizeyi vüc'.uJe -•'tiriy o r.
K ışın ölgün b ir haldi ktığı 'top r a k ta n ilkbaharda bir h a y a l kafilesi çıktağnn al şk ın göm erle seyrederiz. Geçen mevsimin d ö k tü ğ ü küçücük to h u m lar en süslü Kıyafetlere girm iş, cazip renklerle süslenm iş, son dere, cede lâ tif kok u lar sürünm üş, çiçekler o larak cine cins k arşım ızd a d ır. O nlar y aşam a k tan m esut görünür. B ayram lar! var. Şenlik y ap ıy o rlar gibidir O n lar ferdi ve nesli b ek a endişesi o:an kim selerdir. A y n a y rı renklere boyanm aları u za k ta n geçecek aranın, kelebeğin, kunduz böceklerinin d ik k a tin i ceibetnıek içindir.
- fiğ r_ renk k âfi gelm ezse başka bir ted b îr yok m u ?
- 'H* r biri a y rı a y n rü z g â rla ra kokularım b ıra k ırla r. Bu k o kular sevda m e k 'u p la n d ır. R engi görm e - yenler bu m e k tü p ia onların nerede durduğundan h a b e rd a r Sililirler. F a . ka; böcekler piçin g elsin? ve erk e k çiçeklerin telkih to h u m larım niçin boşu hoşuna g e tir s in7 H er em ek b ir m ükâfat, ister. Ç içekler bu n o k ta y ı da ihm al etm ez. G öğüslerine b ir dam . la beJ k o rla r v? sevda sim sarlığının m ü k â fa tı olm ak üzere bu h a '- h a z ır d a tu ta r la r . Bu d a b ir m ucizedir.
G ençliğim de y .ra ü İki sene Ç am lıca sırtla rın d a böcekleri se y re ttim : Size b iraz kunduz böceklerinden balı sedsytm . O nlar b ir m evsim y a şa rla r. Y az so p u m doğiiu on sa n tim k a d a r derinliğinde u fa k b ir kuyu k az arla r. K arakoca, b ’ri ön a y a k la n ile y ü rü , yerele ve a r k a a y a k la n ile ite rek , di ğ eri ön -ayakları ile iterek, a r k a ay a k l a n ile yürüyerek k o ru n la rın , keçi lerin k ır la ra d ö k tü k le ri bildiğiniz çük y u v arla k ları bu küçük k u y u y a ta şırla r. B ilir m isiniz k i yaptıklara şey h e r y a şa y a n m ahlûkun içinde m evcut olm ası çok ta b iî g ö rünen fe r
:
rr-di beka enrr-dişesinin huduU anM aşar* bir fa a liy e ttir. K arakoca kısk açları ile y u v arla ğ ı irice iııo.j k ıy a ra k elde edilen y u m u şa k m addeyi iki veya üç g a y e t k ü çü k a r m u t biçim ine s o k a r - la r. B u a rm u tla rın sa p ta r a f ı in e . sattıeli, y an i gevşek, b a ş ta ra fı ise g a y e t sık ışık tır. Dişi böcek yuvanın dibinde bu a rm u tla rın sa p ta ra fın a iki Uç u fa k benek halinde y u m u r ta . 1 arın ı y e rle ştirir. Ve b ü tü n arm udu ağ ızd an gelen ve derhaıi ca m la şan b ir nevi sa ly a ile s a ra r. A rtık gelecek nesiller için a n a b a b a devam ı tıemir. e tm iştir. d h l a r ölürler. F a k a t gelecek bahara« ilk sıc ak ların d a beyaz benek lerden y a v ru la r çık ar. A rm udun sap k ısn u dediğim gibi m esam e 1 i olduğu için y u m u rta la rd a te kevvün etm eğe b aşlayan böcekler m u h taç oldukları h av ay ı alabilir. O uam ta b a k a sı h aü - pi ıılan saly an ın pek iyi m u h afaza e t f ği d iğ e r kısım ise y a v ru la rın b ü . yüınesi içüı lâzım gelen gıdayı tem in eder. B ilirsiniz, M ısırın yek p ârö bü yllk s(V u n la n ü a ı r i n ie bu çok «nk m edeniyete a it -alfabede b ir çoğu Ijhy van şekillerinden ib a re t olan kelim e ler v ard ır. 1937 d© M ısırı ziy aret et t iğim v a k it İst a a b ı-d a Teodos sti . tıınu üzerinde g ö rd ü ğ ü m k unduz bö. ccğln’n to r u n la r n a N ilin iki yanında yayılan k u m a r d a rastgeldim . Böcek neslin bekası endişesi ile bulduğu usulü ta tb ik ederek beş a ltı bin se . nedir ev lâtlarım yetiştirire; kİ© de _ vam ediyor. Bu d a b ir m ucizedir.
S ayın m u h a tab ım sualim e cevap v erm ekte devam e tti:
— B ir küçük h a tıra m d a h a : Tıı g oslavya B ükreşe son devirde y
tird iğ i ep büyük şairi D uçiç’i büyük elçi o la ra k gönderm işti. İrk görüşm e m izde çok eski b ir â ş r.a lığ m te siri ai- ttn d a olduğum uzu h issettik. R uh’a r ı . m iz derhal birbirini ta m m ış ve se v . ibişti. H a fta d a iki üç a k ş a m b • k ır la ra gidiyor, geziyorduk. B ir dem onu geçtiğim iz b ir yolun kenarım la durd u rd u n : ve ona dedim k i: D uçiç -u na pek ziyade m e ra k la seyredeceği: b irşey göstereceğim , b ir d a k ik a beni bekle. G ittim , h a lk dilinde şeyt.an u ra bası den'len tabada çiçeğini kopardım ve ona getirdim . Bu, L âru su n kapağın d a se y re ttiğ in iz b ir kadir, ta ra fın d a n üflenen vC a ltın d a “bUtüı. rü z g a rla ra yayıyorum ,, cüm lesi yazılı olan çiçek tir. Duçiç ın e ra k ’a sordu: “B unda ne v a r? ,, dedi. “G ö lü ğ ü n ü z ü ta k a r m ı sınız?,, o da ben de gözlüklerim izi ta k tık v© çiçeği b e ra b e r sey rediyoruz. K arşım ızd a b ir p a ra şü t Uu leşi v a r: e tç iğ in sap ı bııdtır. Sapın ucunda b ir to m u rc u k var. Bıı to m u r cu ğ a yüzlerce küçücük tohum saplan
msş duruyor. H e r tohum da b ir şemsi ye tu tm a k ta d ır. Bu en ince tülden y a p İmiş olan şem siyeler şim diye ka d a r auîtan h an ım ların , kıraliçe-levin im p a r a to r jç a .'r in ellerine v e r’len en ipçe, en z a rif tülden d a h a ince, dalla esiri b ir şeydir. B abada otu kendi için y aşad ığ ı m üddet yerde sü rünüyor. F a k a t b ir a ra lık onda nevin devam ı endişss} başlıyor. Y erden yo v aş y av a ş b ir sa p uzanıyor, o sapn. ü stünde de h e r b iri b ir şem siyeye bağlanm ış to h u m la r bulunuyor. Bu tc h u m la r olgun bir hale g old'ği v ak it o nları en u fa k b ir Ssiptj d alg a sı y e r lerinden koparıyor. Ve geniş m e safe le r arasında u çu rm a ğ a başlıyor. E ğ e r o t bu tedbiri alm am ış olsaydı to h u m , la r hep b ir yere dökülecek, ve h ep si, nin kök salm asına, ğ eçinm es'ne y i te ce k k a d a r m esafe olm adığı içi - 'y a n i son sonelerin m eşhur kıldığı b ir ta b ir ile h a y a t sa h a sı o lam aya . c a ğ ı için hepsi birbirapj boğacak tı E v e t bunun ça resin i bulm uş, b izd e: m iv o n larca sene evvel p a r a ş ü t kulı
K i I
« Aralık IM«
0
S ü rn a tü re l h â d ise le r
®
Hamdullah Hupltî Taanover, hayat \ e hâiııat muamması etrafındaki düşüncelerini başraulıam
rimize anlatmıştır. Bu muiiıkatın ilk kiHiuını diin vermiştik, Bugünkü kısımda oh uyacağını/ gr-
bi, Taurıöver insan ruhunda altıncı bir hissin mevcut olduğuna mutlak surette kanidir. Buna daı-
hâtıra ve müşahedelerini nakletmektedir.
SENELERCE SONRA OLACAK BİR HADİSEYİ
HABER ALMAK MÜMKÜN MUDUR?
tJuıci sualimi sordum:
— Bazı hâdiseleri Transmisión
de ponsées veya Télépatie diye ta
rif ediyorlar. Siz onları nasıl anlı
yorsunuz?
— İnsan ruhunda altıncı bir his
sin.' mevcut olduğuna mutlak Suret
ti kaniim. Birçok kimseler hayatm
bazı devirlerinde sık veya seyrek
uzakta cereyan etmekte olan bir
vakadan arada hiçbir vasıta olmak
sızın su-f duymak suretiyle haber
dar olduklarım hatırlarlar. Bu hâ
disenin fizik olarak izahı beyinler
arasında intişar eden
seyyald en
vermek ve almak kabiliyeti ile izah
olunur. Evlerimizdeki radyoların
çok daha mükemmel bir şekli.
Ben kendi hayatımda uzakta gecen
bir vakanuı vasıtasız bir surette
kaç defa haberini almışımdır. Size
kısa bir hâtıramı anlatayım: Ana
dolu mücadelesinin ilk zamanların
da doktor Adnan Adıvar ve ben
Çubuk çayının kenarında aşı bo
yalı bir evde beraber oturuyorduk.
Afyoıv taarruzu birkaç gün
evvel
başlamış ve Akdenize doğru
inki
şaf ediyordu. Bir gece yatağımdan
sıçrayarak kalktım ve doktor Ad-
nanuı demir karyolasını baş ucun
dan yakaladım ve sarstım. Arkada
şım derhal uyandı ve korku ile sor
du: “— N e var?,,
“— Ordumuz lamire girdi,.,
O, uykusundan âdeta bir sademe
ile uyanmış olduğu için çok nâhoş-
nuttu.
— Sen adamı deli edersin, dedi,
Akhisan almadan, Manisayı alma
dan ordu nasıl îzmire girer? Bu ka
sabalarımı alındığına dair
hiçbir
haber gelmedi.
Doktor o şırada meclisin reisi ol
duğu için hareket halinde olan ordu
unu aştığı bütün; ■
merhalelerden
haberdar ediyordu. Hakikaten is
mi geçen iki kasabanın alındığına
dair malûmat gelmemişti. Ben ye
min ettim:
— Adnan, şimdi bu dakikada sü
varilerimiz .İzmir rıhtımları üzerin
de geziyorlar.
Her ikimizin
uykularımız
kaç
mıştı. Yataklarımızın içerisinde o-
turduk ve Adnan o zaman iptilâ ile
içtiği sigaralardan birini yaktı ve
kendisine mahsus bir usul ile evve
lâ yavaştan bağlıyarak ve gitgide
sıklaşan öksürüklerinden birine tu
tuldu. Biz aramızda Çubuk çayın
dan gelen su seslerini işiterek ya
vaş yavaş konuşuyorduk. Aradan
yarım saat kadar vakit geçmişti.
Telefon çaldı ve doktor telefona
gitti. Tekrar döndüğü vakit kapı
nın çerçevesi ortasında gecelik kı
yafeti ile dıımrak bana su cümlevi
söyledi:
— Hamdullah, lıakkm varmış.
Dolmabahçe önünde demirlemiş o-
lan Fransız zırhlısı Leon Gambatta
şimdi telsiz ile haber vermiş. Türk
ordusu îzmire girmiştir.
Bu haberi büyük erkânıharbiye-
nin istihbaratına memur binbaşı
Japon Rıza vermişti.
Senelerce sonra vukua gelecek
bir hâdiseyi haber almak
m ü m k ü n
müdür?
Binada şu suali tekrar ettim:
— însah dimağı yalnız cereyan
halinde olan vakaları mı haber alı-;
yor. Sonra veyahut cok daha son
ra, şen elerce sonra
v u k u agelecek
herhangi bjr hâdiseyi haber almak
mümkün miidür?
Aldığını cevap şu oldu:
— Sonra, daha sonra, çok daha
sonra, asırlarca sonra vukua gele
cek vakalar tekevvün halindedir.
Cedidimiz 1071 de Aımdoluya geç
tikleri vakit yalnız Anadolu
fütu
hatı değil BalVr.o
inini . tmıız da
tekevvün
-alinde ifji. Çanakkale
■Konuşan :
a ı v ı ı u f a ı ı « jA S İ M ÜS
j
boğazından Rumeli yakasına geçti
ğimiz gün İstanbul muhasarası baş
lamıştı, 99 sene kara yollarını tu
tarak, deniz yollarım keserek 1453
ele Bizansı düşürecek olan muhasa
raya başlamıştık. Erkeğin tohumu
kadının rahmine düştüğü gün ço
cuk tekevvün halindedir. Doğma
hâdisesi som a gelecektir. Bazı in
san- ruhları cereyan halindeki va
kadan daha öteye geçerek uzun bir
tekevvün müddeti geçirecek hâdise
leri duyabilirler. Size en sâde bir
şekilde bunun bir misalini söyliye-
ceğim:
1933 de Bükreşte Negustoy so
kağında elçilik blnasındayız. Ha
nımın yattığı oda ile benim yattı
ğım odanın arasında kapıları dai
ma açık bırakırdık. Bir gece yansı
refikamın son derece acı sesi ilo ya
tağımdarv fırladım. Onun odasına
gittim. Ve baş ucuna eğilerek dik
katle baktım: Uyuyor. Yalnız ya
vaş yavaş, birinin kendine baktığı
nı hissetti ve suyun içerisine lıız
ile atıldığı için bir müddet inen bîr
cismin yavaş yavaş satha
yüksel-TF-'j 159*10
mesi gibi uykunun içinden çıktı.
“Ne var?,, diye sordu. Korkmasın
diye (beni çağırdm)gibi bir ses işit,
tim, dedim. Hayır, dedi, uyuyorum,
çağırmadım. Yatağıma gittim, o ka
dar vuzuh ile duyduğum acı sesin
tesiri altında bir müddet endişe ile
düşündüm. Ve tekrar uyudum. E r
tesi gün, yani dört buçuk, beş sa
at sonra ayni ses ile bir defa daha
yatağımdan atladım. Bu defa Saide
kıvrana kıvrana haykırıyordu. Ba
na böbreklerinin olduğu yeri gös
tererek acıdan kısılmış yüzii ile ev
velce duyduğum sesi tekrar ederek
haykırıyor, derhal bir hekim isti
yordu. Doktor Hortoloneyi iki di
ğer doktor ile beraber eve çağırdım
Anlaşıldt ki refikamın* böbreğinden
bir taş geçiyor, duyduğu acı bunun
neticesidir. Demek ki ben taşın böb
rekte kımıldayıp harekete
geçme
sini bu taşı böbreğinde taşıyan kim
sedeıı dört buçuk, beş saat daha
evvel haber almıştım." Size yine şalı
sî hâtıram ve şahsî müşaheden e-
larak altı aya, dokuz seneye, on bir
seneye çıkan birçok vakalar zikre
debilirim. Bu hâdiseler telepati hâ
disesi sahasının haricinde mütalea
edilmek lânmgeJen ikinci bir nevi
teşkil eder.
K I I
- 10 Aralık 1046
d S ü rn a tü re l h â d iseler
Hamdullah Suphi
T a n r ıö v e r d iy o r k i: “ Göz, m ily o n la rc a se n e k a r a n lık ta y a l a y a n hayrat sa h ib iuzviyetin
ışığıgömıek k'iu yaptığı
u zu n g a y r e tte n d o ğ m u ş v e n ih a y e t onu a r a d ığ ın a k a v u ş t u r muş bir uzuvdur. Işığı
b u lm a k , y a ş a y a n u z v iy etin en gü zel z a fe rid ir, ş iu ıd i b e ş e r iy e t ik iu e iışığı
a r ıy o r . B u, g ö zle b u la c a ğ ım ız ışık d eğ il, iç âlem im izin g ö zleri ile b ir gıin ere ceğ im iz ış ık tır .
Spritüe! bir
âlem var mıdır?
iT-şf^S^jO
Bundan sw m ı 5u suali sordum : 1— Şim diye k a d a r fizik k an u n lara j göre ta r if edilen hadiselerin haricin- ! de m e tafiz ik bir varlığa- inanıyor mu | sunuz? Sizce sp irltü e t b ir âlem v a r j m ıdır?
— E vvelâ fizik sa n a d a bazı Uıti - | y a s la n m ış ı m ü ta lâ a adellm . S u su z . ' u k duyuyorum . İçilecek b irfe y ol . m asaydı su sa y ab ilir iniydim ? ü şü y o > rum . ism in a, y a h u t sıcak lık diye ta - j if ettiğ im iz b ir şeyin m ev cu t oldu- , ğ u n u bilm esem üşüm ek hâdisesi b en - i de tekevvün edebilir m iydi? A çlık 1 duyuyoruz, o bize birşey a ra tır. Onu ( bulm ak m üm kündür. B u nevi İhtı _ vaçları uzun uzadıya birbirine ilâve îdebiliriz Şimd: m ânevi sa h a y a g e . j
çelim : Gençlik yaşlarım ızd a kadın î ve erk e k h âlâ hiç b ir kim seye ta a l. j lük etm em iş, â d e ta a sk ıd a duran bir sevda hissim iz yok m u d u r? t?e- i Yitecek birşey olm asa b u sevda h is . sini duyabilir m iydik? Kinimiz de böyle değil m i? Elim izde hakkında düşm anlık duyduğum uz cismi, hayva ni vey a İnsanî sözle, yazı ide veya h a re k e t ile h ırp alam a k , y ara la m a k v ey a öldürm ek im kânı m evcut ol - m asaydı içimizde kinin yeri olur m uydu? M erakım ız var. Bizi a ra m a g a ve öğrenm eğe sevkediyor. E tr a f ı, nu zd a «İğrenecek şeyler var. Y a inan in a k ihtiyaca. Beşeriyettin en k a r a n lık günlerinden bu güne k a d a r a ğ a . ea, ta şa , a te şe ta p m a k ile b aşlayan ve m ütem adi bizi tiz im fevkim izde k ö y ü aczim ize m ukabil büyük k u d re tlerin sahibi olan b ir v arlığın hissi içimizde m evcut olm asaydı en ip ti . ılaisindenı orç m ütekâm iline k a d a r din n asıl d o ğ ard ı? Göz. m ilyonlarca se n e k a r a n lık ta y asay a n h a v a t sahibi uzviyetin ışığı görm ek için y ap tığ ı uzun, g a y re tte n doğm uş ve n ihayet on-u ara d ığ m a k a v u ştu rm u ş b ir uzuv dur.
K ulağım ız ses âlem ini a ra m a k ta n doğdu, O bizde m evcut olm adığı z a m anda bile içimizde b ir ses âlem inin
m evcudiyeti hissi vardı. K oku âlem i ni yine m ilyonlarca sene a r a y a r a k bulduk, k tz z e t ¿tem ine ayni yoldan eriştik. Işığ ı bulm ak, y aşa y a n uzviye tin en güzel zaferidir. “B eşeriyet
ikinci ışığı arıv o r. Bu. gözle b u la c a ğım ız ış’k değil, iç âlem im izin göz leri ile b ir gün ereceğim iz ışık tır.
B ü tü n m ü şk ü lâ t nereden çıkıyor, size an lata y ım . B eşeriyetin d a h a çocukluk devrinde olm ası onun b ü y ü k acizleri, z a a fla rı b ir iltic a hissi
ile yardım cı b îr A llahın peşindedir. 1
B akkal evimize acım ış y ağ s a ta r s a A llah gözünü k ö r etsin diyoruz. De m ek ki b ak k a l İle bizim aram ızdaki — k o n u ş a « 5— 1
A S I M
U S
ih tilâ fta o bizim lehimize bir m ü d a halede b u lunacaktır. Çocuğumuz kendi başm a se y ah a t» çıkarsa. A llah m u h afaza etsin diyoruz. B ütün kav . ga,arım ızda bizim yanımızda, m evki a lac ak ve bizim lehim ize m üdahale . edecek bir k u v v et ta sav v u r ediyo - ' ru z ki o, biiyük, zam anla ııam ütena- | hi m esafe ile nam ütenahi, b ü tü n k&i ■ n a ta m ü n te şir b ir Allah fikrine n a .. j z a ra n küçültülm üş, ehlileştirilm iş bir ; A llahtır. H albuki insan dinini İçendi' ■seviyesine k a d a r yükseltir. M illetler için de böyledir. A yni din m lliatten m illete, m em leketten m em lekete tan ın m a y ac ak k a d a r değişir.
*■ ısaca ;
* Bey oğlunda G ala ta m evlevihane j si ark a sın d a k i a rsa d a y a p ılm a k ta o- i lan belediye evlenme dairesine, evle nenler için b ir eğlence yeri, ilâvesi ka- rarlaşm ıgtır.
-:<• Son günlerde k o n te n jan tem in e- uildiği için b ir çok firm a la r ta ra fın d an M ozam bik ve güııey A frlk a y a k o p ra sip a rişi y apılm ıştır. B u n la r d ır çık arıla ca k v ejetalin y ağlarının m ali y eti 180 k u ru ş olacaktır.
* B alık akım devam etm ektedir. T utulan b alık la rd a n yüzde &0 1 Y u nan ve İ ta ly a n m otörleri ta ra fın d an a lm m a k ta ve götürülm ektedir.
* Millî eğ itim m üdürlüğü o k ullara bir ta m im g öndererek izciliğe önem verilmesini, yıllık b ir çalışm a p ro g ra m ı hazırlanm asını, ay d a b ir y ü rü y ü ş ler tertibüni istem iştir. T eşekkül eden izcilik alay ın ın ta tb ik a t p rogram ı y akında bakanlığın tasvibine su n u la ca k tır.
* İz m ir ta rım s a tış kooperatifleri birliği, m uhtelif derecelerdeki y a ğ la rın fiy a tla rın d a o n ar k u ru ş indirm e , yap m ıştır. P erak en d e rafin e ze y tin y a
ğı
251, 1.5
asitli y a ğ la r244, 2,5
asitli y a ğ la r d a235
k u ru şa s a tıla c a k tır.* G elirleri d a r ü n iv ersite öğrencile ri için bu yıl d a K ızılay ta ra fın d an t bir a ş ocağı aç ıla ca k tır.
Bilildi bir iki m isal iie m evzuun is tiiıkak ettiğ i k ad a r vâzıh olm ağa ça •ışayım: İlim biz© insan zekâsının ikiye ay rılm ası lüzum undan bahse - der: Ş uur ve ş u u r a ltı. Ş u u ra ltı p er denin, a rk a sın d a çalışan ve bize z a . m an zarnan kendi bulduğunu bizi h a y re tte b ırak a ca k b ir m ükem m eli y e t ile veren ikinci zekâ vücudu - m uzdaki zek âların sonuncusu d eğ il dir. B ütün uzviyetim izin a s la bu ü t i zekâm ızdan em ir alm aksızın öyle um um î b ir şu u ru v ar ki bu, nesciıı h er köşesine, h e r hücreye şam ildir. Ben siz-, sorayım . İç u zu v lar h ü k ü m etlerin pek iyi yap am ad ığ ı koordi ııasyonu mucize denecek b ir mtikem m eliyetîe y apm ıyor m u ? B ir salon k alabalığı a ra sın d a tepsileri gezdi . ren ve herkese beğendiği çerez veren hizm etçiler gibi kar, dam arları a te ş sürükleyen kızıl n ehirler gibi içimizde h a y a t u n su rlarım d o la ş tın y o r ve h e r uzvun, in tih ab ın a arzedi- yor. K araciğerler, ak ciğ erler, böb - rekler, b a rs a k la r h e r biri a y rı ayrı kendilerine lâzım olanı ay ırıp alıyor, ve kendisine lâzım olm ayanları ban k a la rın a te rk ediyor.
H er uzvun, faaliy eti ay rıc a diğer uzvun faaliy etin i ikm al eden b ir hiz m e ttir. Bizim h ay a tım ız bu in tih ap ve yard ım laşm aların neticesidir. Bu hal içimizde h e r ik i şu urun h aric in de mevzii1 k ü çü k1 şu u rla rın da m ev cu t olduğuna delâlat eder.
Şim di b ir d ak ik a için um um î bir n a z a rla etrafım ıza bak alım : Yıld-zh bir gece saatindeyiz. Gözlerimizi gök iere kaldırıyoruz. F erd ele r açrinuş, bü y ü k m abedin derinliklerini, ay d ın la ta n kandiller yan m ıştır. B u k an d il ler zav a’lı insan ruh u n u n sin elerd en beri aradığı büyük sırrın m ihrabı . dır. Ben o ra d a b ir zerresi olduğum k â in a t ile k arşı k a rş yayım . Vücı; - dum ondan bir parça, zekâm eski ve yehi (İkilerin bize ta r i f e ttiğ i gibi evveli ve a lım olm ayan, h e r ze r - reye m ü n te şir büyük zekânın b ir p»r c;asıdır. İkindi saatin d e güneşle k a m aşm ış b ir deniz seyrediyorsunuz. D alg alar uzun k afileler halinde g ö k lerin içinde y anan ışık ta n ak'slc-r a la ra k düs k a’k a u fu k ta n ııfııka gi. diyorlar. Biz de höyleyiz. H a y a t u f kundan ölüm u fk u n a doğru Uzun ka fileler hafinde nüsek veya bilm esek fezanın içinde y an a n büvük i1 Alıi ışı ğın h a s re ti ve ak si gönülle'm izc v ur muş m eçhulden meçhule gidiyoruz.
— Son —
«■ T ü rk talebe birliği iaaiıy«U; jm-j»- miş. id are kurudu b aşk an lığ ın a Rehoî İslam b aşk an vekilliğine Y unus Işık, genel se k re terliğ e D oğan C an seçilm iş ti r .
* önüm ü zd ek i y ıl köy e n stitü le - tin d en 2700 öğretm en, 1000 eğitm en, 300 sa ğ lık m em uru m ezun olacak - tır . 1938 denberi enstitü lerd en 5542 ' öğretm en, 8756 eğitm en, 521 sa ğ lık 1 m em uru çıkm ıştır.
• * Ç uknrovada p am u k «çekirdeği pi- i y asası 13 k u ru ş ta n a ç ılm ıştır. T ic a re t
¡
bakanlığı p am u k çekirdeği küspeleri n in ihracını men e tm iştir .* iz in li o la ra k m em leketinde bu - lun an R om anyanm A n k a ra elçiliği m ü steşa rı M. Mageım perşembe g ü n ü
R om anyadaıı gelecektir. Taha Toros Arşivi
* A rifly e kö y e n s titü sü m üdürü Sü leym an E dip B a lk ır T eknik Ü n iv e r. s ite te d ris işleri m üdürlüğüne ta y in edilm iş ve yeni ödevine b aşlam ıştır.