(2 12 Eylül 1988 Pazartesi
ırniŞM
Program 13.00 AÇILIŞ 13.01 YAZ BİLİM OKULU_______ 14.00 WALT DISNEY FİLMLERİ “Esrarlı G ezegen” • Ayrıntı Kelebekle 15.10 DIŞ KAYNAKLI MÜZİK________ 15.27 BİR ÖYKÜMÜZ VAR 16.00 HABERLER 16.15 ÖĞLEDEN ____ SONRA_______ 17.15 ÇOCUKLAR İÇİN “SHE-RA” ve “TOPAÇ” 18.00 HABERLER 18.15 HANIMLAR SİZİN İÇİN • Ayrıntı Kelebek te 19.00 YURTTAN SESLER İzmir Radyosu Türk Halk Müziği ses ve saz sanatçılarının katıl dıkları bir yapım ek- rana geliyor.________ 19.25 DİZİ FİLM “Webster” • Ayrıntı Kelebek te 20.00 HABERLER 20.45 HAVA DURUMU 21.00 ÖNCE CANAN • Ayrıntı Kelebek te 22.00 12 EYLÜL PROGRAMI 23.00 AVUSTRALYA' DA BİR GENÇ Yeni yabancı dizinin bu akşam izleyece ğimiz bölümünde olay lar ş ö y le g e liş iy o r: Jack artık çiftliği de, Avustralya'yı da be nimsemiştir. Büyükan ne de onu çok benim sem iş olmalı ki, ölü münden sonra Len- nie'ye ait olmasını is tediği parayı nereye sakladığını Jack'e söy ler. Jack, Monica'ya âşıktır, ama Esau da Monica'nın peşindedir ve Jack'ten nefret etti ğin i g iz le m e z Mo- nica'ysa iki gence bir- den umut vermektedir. 23.45 HABER D O S Y A S I ___ 24.00 KAPANIŞ 18.58 AÇILIŞ VE PROGRAM____ 19.00 HABERLER 19.10 TOPLANIN ÇOCUKLARİstanbul’un yeni tanıştığı Büyük Sürmeli ile Ramada’m n dertleri farklı...
‘Patron korkusu
9
"77-S Oluk
*2-T ürkiyenin ilk sosyal konutu ve betonarm e binası olan Tayyare apartm anlarının beş yıldızlı otele dönüşmesiyle, yeni bir çığır ve tartışm a açılıyordu: Tarihi yapıların otel haline getirilmesi. Ramada nın Fransız pastane şefi Olivier Lavoine, Brüksel Otelcilik Okulu mezunu. T ürklcrin, daha çok çikolatalı pastaları sevdiklerini söylüyor. (Fotoğraflar: Mahir ÇERÇİ)
R
amada Oteli’nin
Koru ma Mü-
ıdürü, bu sefer
zor durumdaydı. Otelin
üst katındaki odalara
dadanan hırsızı, ara
dan haftalar geçmesi
ne rağmen bir türlü
yakalayamıyorlardı.
G
ayrettepe’de so
kak içindeki beş
yıldızlı Otel Bü
yük Sürmeli çalışanla
rından otelle ilgili bil
gi almak, kerpetenle
diş çekmeye benziyor.
Patronla görüşmenin
ise mümkünü yok...
_ L A L E L İ'd ek i I trafik bütün I yoğunluğuyla 1 M akıyor kaldı- rımlardaki in- san kalabalığı itiş kakış ilerlemeye çalışıyor du. Otomobillerin bazıları, bastırmakta olan karanlığa rağmen, farlarını yakmamış- lardı. Adam; bir gölge gibi, çatının kenarındaki dar çin ko çıkıntının üzerinden aşa ğıya bir göz attıktan sonra, hedefine doğru ilerledi. Lanet olsun, elleri terliyordu yine. Blucininde kuruladı ellerini. Çinko çıkınlının kenarlarına sıkı sıkıya yapışarak,bacakla rını aşağıya kaydırdı. Tam o sırada, caddeden gelen can hıraş fren sesinin bedeninde yarattığı irkilmeyle, dengesi ni yitirecek gibi olduysa da toparlandı. Tıpkı bir cambaz gibi, çatı kenarına tutunarak boşlukta ilerledi. Hedefe var dığında, sağ ayağıyla pencere pervazına sıkı bir tekme sa vurdu. Açılan pencereden içeri atlarken, adeta uçuyor du. Bütün vücudu hafifle mişti sanki.Uyumak isteğini bastırıp buzdolabından çıkardığı bir şişe kolayı başına dikti. Ban yoya girdi... Musluğun kena rında duran altın zinciri cebi ne atlı... Dolapları şöyle bir açıp kapadı, fazla karıştır madı. Duvarları küflenmiş, sıvası dökük odasından ne kadar farklıydı burası. Yu muşacık halının üzerinde ka yar gibi yürüdü ve sonra, bir den bire içinde yükselen hin cı kontrol edemez oldu. Pan talonumın fermuarını indirip halıya işedi. Buzdolabındakı tüm şişeleri açıp, teker teker yere, yatağa, koltukların üze rine döktü. Fıstık poşetlerini
faresi
Röportaj: Zeynep GÖGÜŞ
SOLARYUM VE
NAZAR BONCUĞU
Sürmeli O telinin solaryum unda hanım lar, zararına aldırmaksızm ultraviyole ışınlarıyla bronzlaşıyorlar. Sürmeli personeli, tavandan sarkan nazar boncuğunun günaşırı çalınm asından şikâyetçiler.(Fotoğraflar: Süleyman ARAT)
yırtıp, tuvalete boca etti. Banyo musluğunu sonuna kadar açtı. Bütün vücudu gevşemişti artık. Bu hafta girdiği üçüncü odaydı bu ve sonuncu da olmayacaktı. Geldiği gibi, pencereden gitti. İyice bastıran karanlığın içinde kayboldu.
KORUMA ZOR DURUMDA
R
AMADA O teli’nin, Millî İstihbarat Teş- k ila tı'n d a n emekli Koruma ve Sivil Güvenlik Müdürü, bu sefer zor durum daydı. Bu iş, ne hücre çöz meye, ne de rapor yazmaya benziyordu. Otelin en üst ka tına dadanan hırsızı, haftalar geçmesine rağmen bir türlü yakalayamamışlardı. Ne de olsa zan altına giren otel per söneli arasındaki gerginlik had safhadaydı. Otel odala rının çifte kilit sistemi, içeri girildiğine dair hiçbir işaret vermiyordu. Koruma Müdü rünün ilk dikkatini çeken nokta; para ve mücevher hır sızlığının, sadece en üst oda larda yapılması oldu. Pence reler kapalı olduğundan, otel faresinin damdan girilebileceği tezi çok zayıf bir ihti maldi ama, yine de üzerinde durdu. Soygun yapılan oda lara girdiklerinde, pencere lerin açık olması bu ihtimali ku v yellendirecek ti.
Koruma Müdürü'nün ta limatıyla, damdaki çinko bö lümlere ince bir tabaka ha linde ıslatılmış kül serpildi. Birkaç gün sonra, çinkoda ve^ soyulan odadaki halı üzerin-* de, ayak izleri belirgin olarak görülecekti. İzleri kağıda ge çiren koruma müdürü, oteİde lastik ayakkabı giyen herke sin kontrol edilmesi talima tını verdi. 450 kişinin çalış tığı Ramada Otelinde, las tik ayakkabı giyen 16 kişi vardı. Bunlardan sadece biri nin ayakkabısının tabanı, iz lerin karakterine uyuyordu.
Otel faresi, henüz 16 ya şında bir delikanlıydı ve otelin tamamlanmakta olan bölümlerinin inşaatında gö revliydi. Kleptoman olduğu anlaşılınca, tedavisi için aile sine haber verildi. Gerisini Koruma Müdürü'nden dinle yelim:
"Hastaydı, doktora git mesi için ikna ettik. Haya tını her an riske ediyordu. Her an beşinci k attan dü şüp ölebilirdi. Mahkemeye
sevk etm ek, bu genci k u r ta r m a k y erin e h ay a tın ı m ahvetm ek olurdu. Zaten çaldığı önemsiz şeyleri de evinde bulduk”
OCAKBAŞ1 VE BABIALİ BAR
Y
ILLAR önce, F’atih Yangını'ndan sonra Türkiye'nin ilk sosyal konutu olarak yapılan, Cum huriyetin kurulmasının ar dından Tayyare C em iyeti - ne verilen ve halk arasında Tayyare A partm anları ola rak bilinen binalar, bundan üç yıl önce, her tarafından kilolarca telefon kablosu sar kan. izbe bir görünüm için deydi, Bugün ise, 220 binden fazla oda kapasitesiyle dün yanın üçüncü büyük ulusla rarası otel zinciri olan Ra mada Otelleri'nin Türkiye halkasını oluşturuyor, Kent- . lerimizde hızla yaygınlaşan Ocakbaşı lokanta sistemi, beş yıldızlı bir otele ilk girişi ni Ramada'yla yapmış. Uç Singapurlu ahçının yöneti mindeki Çin Lokantası ise, damak tadı Uzakdoğu ye meklerini reddetmeyenlcrin mutlaka uğramaları gereken bir yer,(Detamı Sa.18. Sü.7 de)Patron
korkusu” ve “ otel faresi”
ımazerfen^ötm Ün- ca n la görüştürüyor bizi.
Is-m i l l i R û l ’ i n i l Is-m n n . ____1 ___ _
U n T T S n l » : - ’fo ' İS- ' f ” < P * Ç>k,şl kontrol altın-H kala ™ d a i ama anlatamırar içtirildi "tam I T ' 5, Gp,len İ n e r i n nufus Cagaloğlu ndanLaleli istika- ağzını a ç a c a k k e n r l S ! c^danlurı kontrol edilir, biri
e *~ - a a ç ı 1 '
dakika gecikseler ne oİacak demeyin ç°k şey değişecek. Babıalı Bar'da saat 17.00 ile 19.00 arası, Happy Hour yanı Mutlu S aat uygulaması var. Müşteri çekmek için uy- durulm uş bu A m e rik a n yönteminde, iki saat boyun ca içkiler yüzde 50 indirimli. İşte bu yüzden, gazeteci dostlarımız, saat yediye beş kala bara girip, ikişer üçer ısmarladıkları rakıları, viski leri ve çerezleri önlerine di zip, günün stresini atıyorlar üstlerinden.
SÜRM ELİDE PATRON KORKUSU
ç
|O K değil, b u n d an »20-25 yıl önce, biri çı- ’ar-^kıp da “Gün gelecek, Gayrettepe'de, inin cinin top attığı Saatçi Bayırı'n- da 12 katlı, beş yıldızlı bir otel dikilecek” dese, pek inananı çıkmazdı. Bugün ise, Saatçi Bayırı'nı Barbaros Bulvarı'na bağlayan caddeye çıkmadan, sokak içinde, gri betondan ve hayli sevimsiz bir bina yükseliyor: İstanbul Büyük Sürmeli Oteli. Dı şardan bakılınca, kentin kişi liksiz yapılarından ayrıl mayan bu otelin içine girin ce, hoş bir sürprizle karşıla şıyorsunuz, Daire biçiminde- kj .otelin katlarının çevrele diği boşluğa binlerce çiçek sarkıyor. Uzay mekiğini an dıran, saydam iki asansör, boşluk içinde aşağı yukarı inip çıkıyor.
Ön Büro Müdürü Cevdet K ain'Ie randevumuz var Cevdet Bey'den otelle ilgili bilgi almak, kerpetenle diş çekmekten farksız. Ön Büro nun otelin beyni olduğunu, tüm faaliyetlerin buradan yönlendirildiğini anlatıyor. Otelin dolmasından, oda ba şına gelirin yükselmesinden o sorumlu. Büyük Sürm eli
nin müşterisi çoğunlukla tu ristler. Az sayıda işadamı ge liyor. Cevdet Bey in “ meli Oteli'yle ilgili
«• “ t a u a l l t f U l T
diye düşünüp, Adanalı pat- ron Y alçın S ü rm e li'd e n kaynaklanabileceği üzerinde bırleşiyoruz. Yalçın S ü r meliyle görüşmek istediği mizde, otel çalışanları aracı olmayı bile göze alamıyorlar. Patronla görüşmek için kendi yaptığımız girişim de sonuç suz kalıyor zaten. Yalçın Bey, şu sıralarda, P ark Otel hafriyatıyla meşgul olsa ge rek.
“ TÜRK AHLAKİ
ÇİĞNENMEZ ”
|Ü R M E L t çalışanları, fcdizi boyunca inceledi- "ğimiz oteller içinde en ahlakçı görünenleri “ oldular. Otelde, “Bayan” ların
asans
-“d ' u u a d Ç
ll-mazmış. Herşeyinin T ürk ol masıyla övünülen bu otelde bayanların odaya çıkmasına kesinlikle izin verilmezmiş. Resepsiyon Şefine, “ Bir k a dın gazeteci, röportaj için odaya çıkam az mı?” diye : soruyoruz. Ne gereği varmış | efendim, lobiler ne güne du- ! ruyormuş. (Hayatında ses ı kaydı yapmamış anlaşılan, ! lobi patırtısında röportaj yap : sonra da o bandı gazete pa
tırtısında çöz). Ve birden, en j son odasında röportaj yap- i tığım kişinin, Kuzey ve Gü- *
i
«ey A m erika Metropoliti ıakovas olduğu aklıma geli- ; yor. Sayın Yakovas, iyi ki Sürmeli otelinde kalmadı- I naz, yoksa ne tür bir zan : altına gireceğinizi birdüşün-j ^ | YARIN: DİVAN VE TARABYA Sür-hiçbir ~ --- J “ g B i H H j U U
anısı yokmuş. Rica ediyoruz, resepsiyon şefi İsmail
Yuva-Kişisel Arşivlerde İstanbul Taha Toros Arşivi