• Sonuç bulunamadı

[Tramvay perdeleri münasebeti hakkında notlar]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Tramvay perdeleri münasebeti hakkında notlar]"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

iAA/ı* —

o

__ .

'T T ^ S

8_KM^y_Ş¥¥fet_I224-I340_ŞALI_-_TAKİN_Nû_4;46

\r

BİR MEBÎUSUN TAKRİRİ MÜNASEBETİYLE /

\

Geçen hafta Tramvay perdelerinin niçin kaldırıldığını hükumetden soran Erzrum M e b ’usu Ziyaeddin Efendi şomdi de Türk Cumhuriyetinde din ile dünya işle­ rinin bir birinden ayrı kalmasına tarafdar olan diyger bir M e b ’usa, dolayısiyla, çıkışıyor. Filhakika yinr halk fırkasına mensub bir diyger Meb'us, cumhuriyetimi­ ze on dört asır evvelki cumhuriyetlerin siması verilmek istenildiğini görmekden

mütevellid bir endişe ile son günlerde bir makale yazdığından dolayı Ziyaeddin Efendinin bir istizah takriri verdiğini Gazetalarda okuduk. Vakıa hükümet namına baş vekil İsmet Paşa, bunların fırka mes'uliyeti haricinde yapılmış hususınaonazaî münazaralardan ibaret olduğunu söyleyerek bahsi kapatdı, Fakat şimdilik kapanan

şey ancak Meclisin içindeki çatışma istibadıdır, yoksa hakikatde bahis daima aşxl açık kalacakdır. Tramvaydaki perdelerle beraber bugune kadar bazı zıd fikirkerin müsademesine hâil olan perde de kalkmış olduğu için bu nevi çarpışmalara artık

sık skk intizar edebiliriz.

Mamafi bence asıl işin garib ve teessüfe şayan çiheti Tramvay perdeleri­ nin k a l k m a m ı ruhan ve fikren ayaklanan Ziyaeddin Efendinin gösterdiği telaşda değil, asrî ve medenî bir devlet kurmak azmiyle ortaya atılan hükümete hücum ed«- erken Erzrum Meb'usunun bu günü intehab etmiş olmasındadır. Geçen gün bu garabeti ti "cür'et" kelimesiyle tavsif eden bir Meb'us: "bu cür'et teceddüdperverler ara­ sındaki nifak ve ş i k a k m , en güçük hırs ve gayızlar için en âlî fikirlerimizi terk edebilmekdeki z a f ı m ı z m , yani türk gençliğindeki disiplinsizliğin seyyiesi- dir "iysarıiTîi diyordu.

İstanbul Cumhuriyetçiliğini imtihan etmeğe gelen istiklal mahkemesi asrî bir devlet binası kurmanın en samimî ve âteşin tarafdarları yine İstanbul muhitinde bulunduğunu ilan ettikden yirmi dört saat sonra bizzat halk farkası

içinden çıkan bu teceddüdşiken ses intâkı hakka en parlak misaldir. İstilal mah­ kemesi din ile dünya işlerinin bir birinden ayrılması bahsinde İstanbul Gazeta- c ı l a r m ı n tâ umku vicdanlarını karışdırırken halk fırkasına mensub bir Meb'usun aynı bahsi aksi istikametde kurcalaması ne olursa olsun herhalde menbaı, sâiki ve iıetayici araşdırılmak lazım gelen bir m e s ’eledir.

Deniliyor ki Erzrum Meb'usu Ziyaeddin Efendi bu hücumunu yapmak için teceddüdperverler arasındaki nifak ve şikakı en münasib vesile ittehaz etmişdir. Eğer böyle ise bunun kabahati kimdedir? Herkalde Ziyaeddin Efendide değildir; çünki Ziyaeddin Efendi muhitinin, mâzisinin, an'anat ve i t i y a d â t ı n m şevkiyle yürüyen bir adamdır. Ziyaeddin Efendi Tramvaylardan perdelerin kalkmasını, layik bir dvletde dünya ile ahiretin yerleri başka başka olduğunu havsalasına sığdıra- mazsa kendisini mazur görürüm, hatta samimî olduğu için b u kanaatine hörmet ede­ rim.

Yalnız ortada bir hâdise vardır ki Cumhuriyeti;, terakki ve teceddüd hamlelerine makus istikametden yürümek isteyenler bu hadiseden kpvvet, cesaret, hatta cür'et bulmakdadırlar. Bu hadise bizim nifak ve şikakımış, bizim talî mes' eleler peşinde esaslı fikirlerden inhirafımız, bizim "hakikat" leri ihtirasa feda edişimizdir. Bunun kabahati, hiç şübhe yok ki, Türkiye Cumhuriyetini asrî ve medenî temeller üstünd yükselmiş görmek emeliyle yeni idarenin bazı hataları­ nı samimiyetkârâne, halisane, vatanperverâne bir lisanla ihtar edenlerde değil­ dir; eğer kabahat varsa bu, gayri mütecanis bir halitadan çıkarılmış muvakkat ve sun'î bir kuvvetin verdiği gurur ile hakikati görmeyenlerde, şahsî infiallerini

(2)

S - 2

hep kendiailsi ailei fikriyesi efradına tevcih edenlerde dir.

Bazen düşünü?€ıfiİe/Cumhuriyeti görünür görünmez tehlikelere karşı siya- net için behemhal bir tarafa istiklal mahkemesi göndermek ¿azım ise bu mahkemeyi acaba İstanbuldamı, yoksa Halk fırkasının tıbkı taklid boyalı kumaşlar gibi ±a*a] terakki ve teceddüd güneşiyle ilk temasda soluveren bazı dimağlar m d a m ı kurmak dahiî münasib olacağını kesdiremem.

Herhalde Cumhuriyeti, böyle karma karışık müdafilerle bir kale içine kapatmak zarardır. Böyle yapmakdan ise cumhuriyet davasını açak bir meydan muha­ rebesine çıkarmak elbette daha hayırlı, hiç değilse daha az tehlikelidir. Cumhu­ riyetçiyim demek okadar kolay bir şeydir ki bazı insanlara bunu itiraf ettirmek için kendilerini bir mahkeme huzuruna çıkarmağa da ihtiyaç yokdur. Asıl güç olan şey "Cumhuriyetçi olmak"dır. Bütün Millet Meclisinin sakafı altında 285 Cumhuri­ yet Meb'usu olduğunu biliyoruz, fakat bunlardan kaçının hakiki cumhuriyetçi oldu- ğunu hiç birimiz bilemeyiz. Eski an'aneleri yikarak bunların enkazı üötünde yeni fikirlere, yeni ihtiyaçlara göre asrî ve medenî bir devlet müessesesi kurmak mevzuu bahs iduğu gün acaba bu yolda vefa ve samimiyetle yürüyecek kaç mütecedd- id bulabiliriz ? Gerçi bu müteceddüdler rakkam itibariyle ekseriyet teşkil etme­ yeceklerdir, fakat mühim bir kuvvet teşkil edeceklerinde şübhe yokdur. İşte, ke­ mâli esefle görüyoruz ki, şu aralık bir birini yikmağa ve bu meyanda müşterek eseri zddelemeğe uğraşanlar hep bu kuvvetin çoçuklarıdır.

Millet Meclisinin localarında samı sıfatıyla hazır bulunmağa±h*iyasx ihtiyaç yok, sadece telgrafların getirdiği haberleri dikkatli bir nazarla takib edenler anlarlar ki cumhuriyetin teceddüd ve terakki cebhesinde nifak ve şikak, ihtiras ve nefsaniyet, gayz ve istirkab hergün yeni bir rahne açub dururken diy- ger bir cebhede şimdilik gizli, fakat her fırsatda yeni bir anlaşma rabıtasiyla bağlanmağa müstaid bir tesanüö hüküm sürmekde dir.

Artık bu vaziyete bir nihayet vermek icab ediyor. Geri gerimi gideceğiz yoksa ilerimi atılacağız? Bunun anlaşılması zamanı geçmemişse bile herhalde çok-

dan gelmişdir. Böyle şeyler ne bir takrirle yapılır, ne de bir meclis müzakere­ sinde kararlaşdırılır. Hem bilmem ki karşımızdakinin hakiki sımasını anlamak iç-i in "Maskeler aşağı!" demeğe ihtiyav varmı? Biz kendi yüzümüzden maskelerimizi atarsak, biz vaziyeti hakikat gözlüküyle kendimiz görmeğe başlarsak, nihayet biz kendimize saf intehab edersek bu daha tabmi bir tasnif ve tasfiye olmazmı? Bu ta rzı hareketin neticesi zaaf ve ekalliyete çakacağını zan edenler aldanıyorlar. Biz, ancak bizden ayrılacak olanlar m ı k d a r m c a zafa ve ekalliyete düşebiliriz. Buna mukabil mevaddı ecnebiyeden ârî bir cevher halisiyetini kazanırız.

Ferdlerin terbiyei İlmiyelerinde olduğu ğibi hükümetlerin terbiyei si- yasiyelerinde de vahdet şartdır. Bu vahdetin âmilleri ancak muvazi yollar üstün­

de yürüyenlerdenrdsn seçilebilir. Türkcede: "yol yakin iken..." diye bir söz var dır. Bu sözü tam kullanacağımız zaman gelmişdir. Evet yol yakın iken işe haşlama lıyız. Çünki yarın müesseselerimiz, teşkilatımız, kananlarımız, nihayet milli is terbiyemiz karma karışık intibalarla acayib bir halita halini alır, ve bu

hali-/,

tanın gayri mütecanis eezası bir parçada perçinlenecek olursa o vakit iş işden geçmiş (binr, mmmleket yeni bir inkilaba daha muhtaç kalır.

Tehlike açık, tedbir meydanda, azimler henüz hararetlidir. Bu günler Cumhuriyetçilerin imtihan günüdür.

(3)

T T 'S T o o g 'ö

MÍRSADI İBRET :

J* — — — ——— — — — — — —

i

10 k

ANÜNU_ŞANİ_I224_-_I340_PER^ENBE_-_TMİK_N

o

_448

TRAMVAY PERDELERİ MÜNASEBETİYLE

! Tramvaylardan perde kalkdı,onun yerine,çnun yerine,bir uçu tâ Ankarada

pir

dedikodu geldi. Perde kadınlığın hukuku hürriyetine,sihhat ve nezahatine fu­ zulî bir engel idi,bunu zabıta kaldırdı.Dedikodu efkârı basita ve irticakârâneye bir sermaye olabilir,bunu da izale etmek Matbuatın vazifesidir.

Kafes ve perde gibi şeyler eski i t i y a d l a r m bize kadar gelen mirasla­ rıdır. Yoksa hakikatde ne kafesin,ne de perdenin hikmeti icadı izah ve tevil edi

lemez. Kadınla erkeği aynı pençei bırahmâne ile varlık mücadelesine sürükleyen hayat,usulü mimariden dönme dolabı kaldırdığı ğibi münasebâtı muaşeretde de per­ de ve peçeye yer bulamıyor.

Vakıa, inkâr edilemez, itiyad kuvvetli bir âmili ruhidir.Asırların de­ rinliğine kök salmış bir itiyadı koparırken köhne ruhların çatırdaması tabiidir. Ancak kuvvetini sırf maziden ve a n ’aneden alan "itiyad" ile,gayesini terakki ve

istikbalde arayan "hayat" bir biriyle çarpışdığ^zaman yaşamak isteyenler için tutulacak yol,bila teredddüd hayat yoludur.

Evlerde kafes alelade bir sihhat,bir güneş,yahud bir mimari m e s ’elesi, t tramvaylarda perde sadece kadının erkek tarafından tecavüz vukuuna mani olan bir işaret diye telakki olunduğu müddetçe mübahasenin devamına imkan yokdur.An­ cak kafes dinin harimine karşı bir örtü,perde imanla alakadar bir rüknü tesettür diye müdafaa edilince o vakit bu,yalnız cehaletin beslediği bir irtica olur.Ve cahil kalmanın zararlarını takdir eden bir memleketde münevverlerin ilk vazifesi bu irticala mücadele etmekdir.

Mamafli itiraf etmeli ki bu mücadele bir mantıksızlıkla başlamakdadır. Çünki Tramvaylardan perdeler kalkdığı gün homurdananlar bir parka da gözlerinde­ ki perdeyi kaldırırlarsa ne göreceklerdir? Acaba o gün kadınlığımız hukuku mad­ diye ve maneviye itibariyla ne halde bulunuyorlardı? Darülfünunda erkek arkadaş­ larıyla yan yana hukuku düvel müderrisinin takririni zabt eden,çarşıda ailesinin bütün ihtiyacatinı tek başına tedarik için koşan,darüssanaalarda iktisad kanun­ larının olanca zahmetini taşıyan,kalemlerde katib,bankalarda m u h a s i b ,dükkânlarda satıcı,ameliyat hanelerde hasta bakıcı,serbest mesleklerde doktor ve ya avukat olan,caddelerde tıbkı bizim ğibi süratli ve telaşlı adımlarla yürüyen,mahkemeler de tıbkı bizim kadar merak ve heyecanla dava dinleyen kadınlık Tramvayların kir­ li ve şübheli perdeleri arkasındaki mahbusiyetden kurtarılmağa istihkak kesb et- memişmidir ?

Tramvaylardan perdenin kalkması bazı mubalatsızlıklara cür'et vereceğin­ den samimi suretde korkanlar perde arkası devrinin haysiyet şiken hâtıraları ön­ ünde bir lahza tevakkuf ederlerse Polis müdiriyetinin bu tedbir ile terbiyeye de hizmet etmiş olduğunu itirafa mecbur kalırlar.

Herhalde şurası muhakkakdır ki kadın erkek,hukuk ve şeraiti mütesaviye ilej hayatın külfetleri altında m u k a d d e r â t m a yürürken Tramvay perdesi n e v finden hail ler,tıbkı genç bir a g a ç m her nasılss^bir tarafında kalmış olan kuru bir daldan fazla ehemmiyeti haiz olamazlar.Ufak bir temas,biraz sertçe bir rüzgar o dalı kı racak ğibi A i r idari tedbirde bu perdeyi kaldırmışdır.Mes’elenin bundan fazla bahse tahammülü yokdur.

Mamafi bahsi mutlaka uzatmak lazım ise ovakit biz d e ,Tramvaylardan kirli perdelerle tarlalardan muzir kargaları kaldırmak ğibi tabii ve faideli tedbirle­ re karşı bazı küflüve mürteci kafalarda harekete gelen taassub perdesini öne sü­ receğiz .Bu, İrtica perdesi hiç şübhe yok ki,Tramvay D e r d c l ü H r , ^ « t

> ve kat kat fazla tehlikelidir y_ p raeJ-erınden çok ehemmiyetli 7

.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Onun mezarının başına bir çınar ağacı dikildi­ ği sırada, Berlin’de, büyük devletlerin başbakan- lan, “Yeni Dünya Düzeni"nin insanlığa getirdiği acı­

Akışkan, sürekli ortam, ideal akışkan ve gerçek akışkan terimlerini açıklayınız.. Akışkanlar mekaniğinde neden sürekli ortam

konserim gerçekten çok büyük ilgi gördü ve şansımı bir anda değiştirdi. Konser­ den sonra geçen hafta Londra'dan

Hastalara uygulanan tedavi şekilleri gruplan- dırılarak hastaların ses terapisi, medikal ve cerra- hi tedavileri sonrasında ölçülen temel frekans , jit- ter,

Azap- kapıdan Galata kulesinin bulunduğu zirveye kadar çıkar, oradan Tophane ye, veya bir rivayete göre Dolmabah çeye kadar müselles bir şekilde uza­

Bir gün hiç a utmam: Tophanedeki sıra aVıvelerin birinde otururken, ramofon Tamburi Cemil beyin ir İsfahan taksimini çaldı.. Ben erhal kulak kabartarak

Özet: 1987-1996 y›llar›n› içine alan 10 y›ll›k sürede çeflitli örneklerden izole edilen 143 Streptococcus pneumoniae ve bunlar›n baflta penisilin olmak üzere

Adres Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE e-posta: