• Sonuç bulunamadı

Kore'deki zafer vesilesiyle:Tehlikeden niye korkmuyoruz?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kore'deki zafer vesilesiyle:Tehlikeden niye korkmuyoruz?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tehlikeden niye korkmuyoruz?

1943 kasımındaki Kahire müza­ kereleri sırasında Hitler Almanya- sınm akıbeti belirir gibi olduğu için bizim de harbe girmemiz isteniyor­ du. 7 nci Türkiye Büyük Millet Meclisi 16 kasımda gündüzün 15 in­ den gecenin birine kadar aralıksız on saat süren gizli içtimaında he­ yecanlı müzakerelerle harb aleyhi­ ne şahlanış kararı verdiği zaman çeşidli hatibler tarafından İngiliz ve Rus siyasetlerine dair ileri geri ve sağlı sollu ortaya atılan fikirlere karşı ertesi gün «son tarihî celse münasebetile» diye bir kayıd k o­ yarak «Bugünlerin ilhamı» başlı- ğile yazıp «Cumhuriyet» e yolladı­ ğım yazı gazetenin 21 kasım nüs- rasında çıkmıştı.

Gizli içtimada İngiliz siyasetine tarşı tarihten misaller getirilerek airbirine zıd medihlerle hicivler apılmasma karşı İngiliz siyasetin­ le hiç değişmiyen ana rotayı işa-

et ediyorduk Bu ana siyaset icabı \vrupa karasında kim en tehlikeli se İngiltere onun karşısına dikilir. 3iz Napolyon'a yaklaşınca Ingiliz lonanması İstanbulu düğmeğe gel-, li, Rusya heyulâî bir tehdid man­ zarası alınca da aynı donanma Di­ zimle birlik Sivastopol önündedir, ün büyük ve millî düşmanımız Rusya için onun Millî Mücadelede Dize en hayırlı dost oluşunu hatır­ latanlara kaı-şı da yakın tarihimize aid o işin ufak bir muhasebesini yapmıştık. Çarlığı yıkan komünist­ ler bunu bizim Çanakkale müdafa­ amız sayesinde yapabilmişlerdi. Lenin Anafartalar Kahramanı Mus­ tafa Kemalden gördüğü iyüiği Millî Mücadelede bize yardımla ödemeğe çalıştı. Yazıda bu bahis şu satırlarla bitiyordu-. «Sovyetlerden alacağımız yoksa borcumuz hiç yoktur.»

M: d: *

«Bugünlerin ilhamı» yazısı gaze­ tede basılıp Ankaraya ulaştıktan sonra Kaıpiç lokantasında Kasan Âli Yücel ve bir iki arkadaşla ye­ mek yerken biraz ilerimizde ünifor­ malı arkadaşlarile yemeğini bitirmiş olduğu anlaşılan Birinci Ordu Mü­ fettişi Fahreddin Paşa masamıza geldi. Yazının Rusyaya aid kısım­ ları için kendisinin de aynı fikirde olduğunu söylüyordu. Hem ülke, hem nüfus itibarile bizimle nisbet kabul etmiyecek bir dev olan Rus- lardan korkumuz olmadığını anlat­ mak infin yazıda .şöyle demiştim: «Milletler kaderlerini ne cüsseleri-'^ le, ne nüfuslarının istatistiklerde

Çizer. Milletlerin lid e r i, ruhlarının dinamizm indedir.»

İşte bu vesile ile muhterem Or­ general bize Rus’lara dair bir hatı­ rasını anlatıyor: Bir askeri heyeti­ mizin başkanlığında bulunarak Sovyet Rusyaya yaptıkları seyahat­ te Mareşal Voroşilov onları büyÜK bir köye götürdüğü zaman köylü­ lerden biri ileri atılır. Bizim ünifor­ malarımız o zaman hem fazla şata­ fatlı, hem de Fahreddin Paşa abi­ devî endamlı olduğu için köylü

j Rus Mareşalına: «Bu Almanları köyümüze neye getirdiniz?» der.

i Voroşilov bir kahkaha ataraıc: «Bunlar Alman değil Türk zabitle­ ri» deyince köylü rap diye bizim Paşanın ayağına kapanıp istavroz çıkarmağa başlar. Bu sefer Voro­ şilov hiddetle ona: «Ne oluyorsun?» dediği zaman köylü hâlâ korkudan titriye titriye Birinci Dünya Har­ binden bahisle şu cevabı veriyor: «Bizim köyden Türk cephesine yüz ■ kişi gittik, sağ olarak yalnız ben dönebildim.» Evet yalnız biz Rus­ ları değil Ruslar da bizi gayet iyi bilir.

* *

Gene o sıralarda bir zabit arka­ daş anlattı: Birinci Cihan Harbin­ deki Galiçya cephesinde bulunmuş. Biz ki iki buçuk asır Ruslarla bir düzine ceıık ettik. Coğrafyalarımızın icabı bu cenkler Kafkasya ile Tuna- da iki cenahlı geçiyordu. Birinci Cihan Harbinde yalnız doğu cep- hesile kalmamızı uygun bulmıyan mukadderat Galiçyava yolladığımız tümenlerle bizi batıdan dahi Rus­ larla karşı karşıya getirdi. Arkası ' kesilmiyen Rus yığınlarının hücu­

mu karşısında AvusturyalIlar za­ man zaman çekildikleri vakit cep­ henin bir yerinde çekilme olma­ yınca Ruslar orayı Türkleıin tut­ makta olduklarını derhal anlar ve taş çatlasa bizim çekilmiyeceğimizi bildikleri için de beyhude malzeme telef etmemek emelde derhal ateş keserlermiş. Evet dünyada kimse onunla bizim kadar bütün bir tarih boyunca her çeyrek asırda bir cenkleşmediği için ikimizin bir­ birimizi bildiğimiz kadar kimse iki­ mizi bilemez.

* * *

Ruslarla son çengimiz Birinci Ci­ han Harbindedir. O harb yüzünden onların imparatorluğu d.a, bizim im­ paratorluk da çöktü. Yalnız iki çö­ küş arasında büyük bir fark var: Bizim İmparatorluk son çengini Çanakkalede vermişti. Orada, bir iki yıl sonra, yan dünyayı yenen­ leri yendik. Halbuki Mazöri batak­ lıklarında Hindenburg’a milyon milyon esir veren Rus imparatorlu­ ğu Almanyanın dörtte bir sillesile devrildi. Rusya, çok geçmeden dünya zaferini kazanacak müttefik leri varken yıkıldığı halde biz an­ cak müttefiklerimiz yıkılınca diz

Yazan

İsmail Habih Sevük

çöktük. Birinci Dünya Harbinde iki imparatorluğu da deviren menfi kader birliği gibi yıkılan imparator luklar üstünde yeni birer devlet olarak yükselmekteki müsbet kader birliğinde de benzerlik göstermiş­ tik. Biz İstiklâl çenginin zaferlerile iki buçuk asırlık inhitat imparator­ luğundan daha kuvvetli bir sima ile yükseldiğimiz gibi Ruslar da çarlık devrinden daha kuvvetli bir dev­ let kurdular.

❖ * *

İkinci Cihan Harbi... Meğer bu dünya badiresi zaten başlıbaşma bir dev olan Rusyayı, iki böğründe Japonya ile Almanya gibi iki dev­ den kurtarıp onu dünya karalarının tek devi haline getirmek için pat­ lak vermiş. Bu İkinci Dünya za­ ferinden sonra, birincide olduğu gi bi, Amerika ile İngiltere, yalnız do­ nanmalarına ve denizlere güvenip kara kuvvetlerini derhal terhis et­ tikleri için, Sovyetler Büyük Ok­ yanustan Avrupanın göbeğine ka­ dar dünyaya abanan bir devler de­ vi oldu. Bütün doğu Avrupa ile Balkan devletlerini sadece kor­ kunçluğunun hcybetile kendine râmedivermişti. Artık onun komşu­ su olup da onun iradesine karşı kafa tutabilecek hiç bir kuvvet yoktu. Bunu bilen devler devi bize dönüp «Boğazları ver» dedi.

* * *

O sıralarda Hüseyin Cahid Yal­ çından işitmiştim. Rusyaya boyun eğen bütün devletler bizim de der­ hal bu Rus isteğine karşı aynı su­ retle hareket edeceğimize yüzde yüz emin imişler. Halbuki Diz

dev-ler devine en kat’î bir ses ve her- şeyi göze almış bir azimle «Hayır» dedik. Bütün peyk devletlerle be­ raber devler devini de ilk hayrete düşüren hâdise bizim bu celâdeti- olmuştur. Bu umulmıyacak hareketi neye güvenip de yaptık? Bunun iki esas sebebi vardı: Biri­ ni kafamıza, ötekini kalbimize borç­ luyuz. Kafamızla gördük ki iki böğründen iki dev kalkan Rusyanm karşısında bu sefer de bütün bir dünya vardır. Evet Rusya dünyanın en büyük devleti olmuştu, fakat dünyadan büyük olmamıştı.

* *

Nitekim Boğazlar ültimatomun­ dan üç beş ay sonra, 1946 baharın­ da, kırk beş bin tonluk Missouri zırhlısı, bizim rahmetli Washington sefirimizin tabutunu getirmek baha- nesile Boğaziçine demir attı. Bu zırhlının bize getirdiği bir tabut de­ ğil bir tapuydu. Boğazların bizde kalmasının tapusu. Nitekim o za­ man büyük bir Amerikan gazetesi «Stalin’i şimdi en çok düşündüren Missouri’nin Boğazda demirleme­ sidir» demişti. Neden bu kadar mühimdi bu hâdise?

tp * «

Ondokuzuncu asır ortasındaki Kırım harbi zamanında, büyük şair ve özlü tarihçi Lamartine Kırıma aid yazdığı risalede Rus devini yo­ la getirmenin çaresi onu havasız bırakmaktır diyordu. Müttefikleri­ mizin donanmalarile birlik Sıvasto- pola vardığımız zaman Rusya ha­ vasız kaldığını anladı. Churchill bu seferki Cihan Harbinde «Hitler’in zırhlı Avrupa kalesini en yumuşak

yerinden vuracağız» demişti. Bü­ tün yukarı deniz Kıyılan betonar­ meyle zırhlanan Avrupa kalesinin en yumuşak yeri kamıydı. Kaleye taarruz İtalya yolile oradan başladı. Timsah avcıları o her tarafı zırhlı canavarı denize dalıp tek yumuşak yeri olan kamından hançerliyerek haklıyorlarmış. Kırım çenginde, bizi Kafkas ve Tuna cephelerinden iki kıskaç arasına alan Rus devi, Sıvastopolun sukutile hançeri kar­ nından yer yemez Nildeki timsah misali, sırtüstü devrildi. Evet ka­ famızın doğru düşündüğünü biz ilk fi’lî delil halinde Missouri ile gör­ dük.

* * *

Fakat kafamızın düşünüşündeki doğruluğu çürütmek istiyen kuv­ vetli bir mantık ileri sürülüyor: Evet Sovyetlerin karşısında bütün bir dünya var, fakat o dünya Sov­ yetler gibi tepeden tırnağa silâhlı değil. Mademki Boğazlar Rusya için o kadar hayatî bir ehemmiyeti ha­ izdir, bunu bilen Sovyetler dünya bizim yardımımıza gelmeden bütün kuvvetlerde üzerimize çullanıverir­ lerse? Malûm, büyük balık küçük balığı yutar.

Bütün böyle düşünenler bir şeyi bilmiyorlar. Bizim Boğaziçinde sardalya cinsinden küçük bir balık varmış. Fakat büyük balıklar ona saldırmaktan şiddetle çekinirlermiş. Çünkü onun başka hiç bir balıkta bulunmıyan bir hüneri var: Ken­ dine saldıran düşmanına pul atıyor, attığı pul şıp diye saldırganın gö­ züne yapışıvermektedir. Doğru bü­ yük balık küçük balığı yutar. Fa­ kat iki pulla iki gözünden olacağı­ nı bilen hangi büyük balık ona ce­ saret edebilir? Küçük olmak, bü­ yük olmak yok, çetin olmak var. Evet kendimize güvendiğimiz için korkmuyoruz.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

19 Curzon, İsmet Paşa’nın Boğazlarla ilgili olarak Türk görüşünü ifade etmesini istemiş, ancak Paşa, Müttefiklerin görüşünü dinlemedikçe Türk

Türkiye bu isteğini uluslararası hukuk açısından “Rebus sic Stantibus” yani “şartlar değişince kaideler değişir,” prensibine dayandırmıştır. 8

İran’ın Çin ve Rusya ile gelişen ilişkileri, bölgesel güç olması, Irak’ta artan etkisi, hele de Suriye meselesinin Rusya’nın inisiyatifiyle çö- züme doğru yol

10 Periodos, yani dört Pan-Hellenik şenliğin oluşturduğu çemberin bütün noktaların- da muzaffer bir atlet olarak ilan edilmiş olmak şüphesiz atletin “şan”ını (kleos) çok

Kışlık odun uğruna etrafını çevreleyen ormanı kesip bitiren köy heyelan tehdidi altında kaldı.. Köylüler, 'Kosor Dağı üzerimize

Hasan ile Hülya bahçeye çıktı.. Hasan

Er­ tuğrul bu mektupla birlikte, Fransız Devlet Başkanına, daha önce kendisine verilmiş olan Fransız nişanını iade etmektedir.. Neden

İkinci etkinlik 1 ders saati sürmüş ve öğrencilerin Kaos oyunu ile Sierpinski üçgeni arasında ilişki kurmaları ve oyundaki noktaların hareketleri sonucunda Sierpinski