ÖzaFın öteki yarısı
Semra Özal “Her başarılıadamın arkasında bir kadın vardır” sözünü değiştirdi:
“H er başarılı adam ın ya yanında ya önünde bir kadın vardır” yaptı.
T urgut Ö zal’ın çoğu za man ya önünden gitti ya da yanında yürüdü. Ama arkasın da hiç kalmadı.
P o litikaya atılm a ve ANAP’ı kurma kararını Tur gut Bey’e v e rd irte n oydu. 1977 yılında Erbakan’ın parti sinden İzmir miletvekili aday lığını kaybetmesine o yolaçtı.
Çünkü tü rb an takm ıyordu. Üstelik püro, sigara ve hatta viski içiyordu.
Semra Hanım bu görüntü süyle Turgut Bey’i milletvekil liğinden etti. Ama aynı Semra Hanım, cuma namazı kılan, köşkte iftar yemeği veren hacı c u m h u rb aşk an ın ın ın “ laik dengesi” oldu.
Sem ra Hanım M alatyalI
mühendis Turgut Bey’in, İs tanbul kızı karısıydı. Havyarlı ve şampanyalı partileri verir ken “Biz bunları Türk toplu- m una öğreteceğiz” diyordu ama, aynı zam anda eşini de “alıştırıyordu.”
Siyasetin hep içindeydi; bir cu m h u rb aşk an ı eşi olarak ANAP İstanbul il başkanı ol duğu zam an da, kocasının elinden tutup tatile çıktığı za man da... 12 Eylül’ün Ulusu Hükumeti’ndeki bakanlık gö revinden istifa edip Side’deki yazlıklarında dinlenmeye çeki
len eşini “Parti kurmalıyız” di ye ikna eden de oydu. Turgut Bey’in kardeşine, yeğenine, dava arkadaşlarına tereddüt etmeden tercih ettiği bir poli tikacıydı aynı zamanda. Siyasi öngörüsü haklı çıkarıyordu bu tercihi: Yerel seçimlerle ilgili tahmini doğru çıktı; “Biz İs tanbul’da iki başkanlık kaza nırız ancak” dediğinde inan
mayanları mahcup etti. Ama politika yeteneğini asıl Türk Kadınını Güçlendirme ve Ta nıtma Vakfı’nı kurup yönetti ğinde gösterdi. “Papatyalar”ı nezih ve çalışkan bir arkadaş grubu haline getirdi. Kendisi yöneticilikten ayrıldıktan son ra vakıf eski günlerine bir da ha dönemedi. ABD’de satış re k o rla rı k ıran K ad ınların M egatrendi kitabında, yeni dünya düzeninde ülkelerinin değişimine damgasını vuran başarılı kadınlar arasında gös terildi.
Turgut Bey gibi biriyle öyle eşit ilişki içindeydi ki, onunla kendini karşılaştırmaktan çe kinmezdi. Şu sözler ona ait: “Turgut Bey çok inatçıdır, ye nilgiyi kabul etmez. Yurtdışına çıkarken uçakta iskambil oy narız. Hep yenerim ve Turgut Bey buna çok sinirlenir. Be nim matematiğim çok güçlü- dür. Hesap kitap işlerinde uz
manımdır. 40 yıl önce devletin istatistiki bilgilerini tutan sa dece iki kişiydik. Rakamlarda hiç hata yapmam. Ben coğraf ya konusundan hiç anlamam. O da Turgut Bey’de çok kuv vetlidir. işte bu şekilde ben matematiğimle, o coğrafyasıy la birbirimizi tamamlıyoruz.”
Semra Hanım sözünü esir gemedi hiç. Dilini korkak alış tırmadı. Eşinin sevdiği insan larla da kavgayı göze aldı.
Ama hırçın görüntüsünün aksine yum uşak b ir insan. D ostluğun a güvenilip d ü ş m anlığından korkulan biri. Vefalı ama çok da vefa bekli yor. Son yaşgününü ocak ayın da eşiyle yalnız kutlarken ken disini aramayan papatya arka daşlarına gücendi.
Sem ra H anım iltifa tta n hoşlanırdı. Yine bir papatya olan V uslat S adıkoğ lu ’nun kendisi için yazdığı şiir onu çok sevindirdi ve E rdoğan Berker’den bu şiiri besteleme sini istedi. Bırakalım bu şiir anlatsın onu biraz da:
Konuşan gülen eller, D üşünen coşan eller,
Üzülen her kişinin, Peşine düşen eller. A n a eller yar eller, Yar eller saran eller, A llah ’a açık gibi, Duaya hazır eller. Dosta sıkılan eller, Huzurlu dobra eller, Kahkahayı atarken, Secdeye yatan eller. G önül dolusu eller, Güller kokulu eller. Turgut beye cereyanı, Veren yine o eller.
A K T Ü E L
1
7 0
P R O F İ Lİstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi