• Sonuç bulunamadı

Sait Faik 90 yaşında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sait Faik 90 yaşında"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sait Faik 90 yaşında

İM bana ne iş yaparsın derse göğsümü ka- bartarak yazıcıyım diyorum. Eskiden utanır,

m kendimin de pek şüpheli bulduğum muha- ririm' derdim. Ne enayi imişim yahu! Şimdi sabahları gazinonun bir köşesinde herkesin karşısında yazıyor­ sam onun yüzündendir, eskiden gider çam altlarında yazardım."

Emniyet Müdürlüğü'ne gitmiş, pasaport almak iste­ mişti, meslek olarak "yazar" olduğunu bildirmişti. Belge istemişlerdi, yazarlık belgesi! Bir cemiyetten, ya da bir gazeteden, bir dergiden bir kağıt alacaktı "Sait Faik ya- zarımızdır" diye! Yetkililer bu belgeyi gördükten sonra pasaportuna "yazar" sözcüğünü ekleyeceklerdi. Ama Sait Faik hiçbir yerden böyle bir belge getiremezdi. "Bir­ çok kitabım var" demişti, ama kitap yazmayı "yazarlık" saymamışlardı! Sonunda ne mi yazmışlardı pasaporta, Fransızca "sans profeesion" yani işsiz güçsüz!

Yaşasaydı doksan yaşında olacaktı. Sabahattin Ali gi­ bi... Oysa iki büyük yazar da ellisine gelmeden çekip gittiler. Biri alçakça bir cinayete kurban oldu, öteki kırk altısında siroza yenik düştü. Doğrusu ya Sait Faik'i dok­ san yaşlarında hayal etmek bile olanaksız. Öyleleri var­ dır, yaşlılık çağını gözünüzün önünde canlandıramazsı­ nız. Sait Faik de bize birbirinden eşsiz öykülerini bıraka­ rak 11 Mayıs 1954 günü yaşamdan koptu. Bir amatör o- larak yaşadı, hiçbir iş tutmadan, babadan kalanları har­ cayarak, en sonunda annesinin - ki ona "benim mece- ne"in diyordu - yardımıyla Beyoğlu ile Burgaz adası ara­ sında oldukça yoksul bir yaşam sürerek...

Sait Faik'in, Sabahattin Ali'nin öyküler yazdığı, ki­ taplar yayınladığı günlerde öykücülüğün bir önemi, bir değeri vardı. Hemen bütün gazeteler, dergiler öykü yayınlardı. Genç heveslilerde bir istek, bir özlem beli­ rirdi onları okurken. "Ben de bir şeyler yazabilir mi­ yim, gözlemlerimi, duygularımı kısa bir öyküde sergi­ leyebilir miyim" diye. Bu iki yazar edebiyatımızın iki çığır açısıdır. 1940'larda, 50'lerde Türk öykücülüğün­ de birbirinden ilginç, değerli yazarların yetişmesinde bu iki önemli yazarın katkısı büyüktür. Öykünün anla­ mı, önemi, niteliği birden değişivermişti. Ö nce "in- san"dı öykülerin konusu, her haliyle, her yaşantısıyla, iç ve dış dünyasıyla insan... Öyle başı sonu belli olma­ yan, edebiyat kitaplarındaki tanımlamaya uymayan, bir anlık bakış, duyuş... Bilinmeyeni, derinlerdekini, toplumun gözden saklananı, köşe bucağı iniş... Bir in­ san yüzü, bir sözcük, bir sesleniş... Hepsi öykü konu­ suydu artık. Sait Faik insanoğlunun iç dünyasına, Sa­ bahattin Ali dış dünyasına yönelmiştir derler, ama bu tanımlama eksiktir, iki yazarın iç ve dış dünyaları ele alışları, okura sunuşları değişiktir elbet, ama birbirinin bütünleyicisidir.

Soruyorlar, Sait Faik'le dostluğunuz nasıldı, diye... Bil­ mem Sait Faik'le gerçek anlamda dost olabilmiş biri ol­ muş mudur? Hele benim kuşağımdan bir kişinin gerçek anlamda arkadaş, dost olabilmesi olacak şey değildi. So­ kaklarda rastlardık, kahvelerde otururduk. Adaya gittikçe güzel beyaz eve uğrardık, zaman zaman parklarda dola­ şırken her zaman sonuçsuz kalan aşk kırgınlıklarını din­ lerdik. Ama onun iç dünyası kapalı bir kutuydu. Ancak yazdıklarının yarı aydınlığında bir şeyler sezebilirdik, a- ma hepsi bu...

Ölene kadar genç öykücüydü. Kırksekiz yaş elbette genç bir çağdır. Biz nedense hep "Genç Kuşak" diye a- nıldık. Sait Faik, Halikarnas Balıkçısı gibi aramızda on - yirmi yaş fark olanlar bile bizim kuşaktan sayıldı. Bir an­ layış, bir bakış açısı, bir dünya görüşü birlikteliği vardı. Sait Faik de gençlerle birlikte olmanın sevincini duyu­ yordu sanırım. Kendinden yaşlı yazarlardan, yaşıtların­ dan kopmuştu, genç yazarlar çevresinde bulunmaktan hoşnuttu.

"Hem bana kalırsa yazıcılık işinde, insanın yazıları pek ahım şahım olmasa da zararı yok pek. Elverir ki na­ muslu olalım: Kalemimizi ne devlete, ne patrona, ne de hatta millete (demagoji yapmayı, efkarıumumiye deni­ len mikrobu kastederek söylüyorum) satalım. Dahası var. En korktuğumuz mahluk olan münekkide, hatta o- kuyucuya beğendirmek gayesiyle yazı yazmadığıma gö­ re kendimi yazıcı saymakta hakkım var mıydı bilmem? Bir yerde lazım oldu da mesleğimi sordular. Doğrusu e- pey çekinerek, ama gururla 'yazıcı' dedim."

Sait Faik'in bu sözleri bugün de önemini koruyor. Biz- lere de yazarlık onuru konusunda bir ders veriyor. Sait Faik'i 90'ıncı yaş gününde aramızda yaşayan bir büyük yazar saymak bana hiç de yanlış gelmiyor...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Törende, Atatürk hakkında konuş malar yapanlar arasında Türkiyenin Birleşmiş Milletlerdeki daim!. dele­ gesi Selim Sarper, İstanbul üniversi tesinden

Hadron terapi son yıllarda kanser tedavisinde kullanılan yenilikçi radyoterapi yöntemlerinden biri.. Radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için ışınların

9 - Merhume Emekli Devlet K ‘Tesa*u olduğu içir vefatı ile varislerine ödenmesi gereken kanunî ödenekler bulunmaktadır. Bu hususta da talimatınla» göre hareket

Yöntem ve Gereçler: Bu çalışmada ot poleni aşırı duyarlığına bağlı mevsimsel alerjik riniti olan hastalarda mevsim öncesi immünoterapinin klinik

Pa­ ris Türk Turizm Bürosu ve Kültür Ateşeliği, Paris ve Tok­ yo’daki Türk Büyükelçilikleri, New-York Türk Evi, Türki­ ye iş Bankası'nın yanısıra yurt içi ve

Sonra sırasıyla Nazım’dan Ahmet Güvenç'in bestelcdiği“Yaşamak”şiirini, Aslıgül Ayaş’ın bestelediği “Seviyorum Seni” şiirini, Aslıgül Ayaş’la

Sirkeci Kayseri Palas Oteli Beyazıt Aydın Oteli Sirkeci Otel İnkılâp Beyazıt BarçınOteli Sirkeci Tarsa Oteli Beyazıt Bolu Emniyet Oteli Sirkeci Aolu Oteli Küçükpazar Bursa

Bu nedenle hava sıcaklığındaki deği- şimlerden daha kolay etkilenirler ve kışın yollara göre da- ha hızlı ısı kaybederler.. Köprülerin yollara göre daha hızlı