• Sonuç bulunamadı

Unkapanı'nda bir virtüöz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Unkapanı'nda bir virtüöz"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İKTİDARIN YERİ ADI

Viagra beyni ve sinir

sistemini etkilemiyor.

İnsana duygu, arzu, fantezi

katamıyor. Kadınlar bu

nedenle tedirgin...

■ 2. SAYFADA

f i ARAM İÇİN...

Uğur, bugün Çankırı

Cezaevi ’ne bisikletle

gidecek ve babası Eşber

Yağmurdereli ye kâğıt,

kalem armağan edecek...

m

12. SAYFADA

Budapeşte’de yapılmıştı. İkinci C D ’si, Cumhuriyet’in 70. yı­ lında yayımlandı. Bu C D ’de Suna Kan’la Bach’ın ikili kon­ çertosunu çalmıştı. Üçüncü C D ’de, 1996’da, İngiltere’de Meridien şirketi için, bir viyolonselciyle biılikte 20. yüzyıl keman-viyolonsel repertuvannı yorumlamıştı. CD beğeni kazanmış ve Strad dergisi tarafından da övülmüştü.

Cihat Aşkın, önceki CD deneyimlerinden sonra kendisi­ ni Unkapanı’na götüren ilginç gelişmeleri şöyle anlatıyor: “Düşündüm Türkiye’de şirketler hep popüler müziğe ilgi gösteriyor. Bir şekilde klasik müziğin de halkla ilişkisini kur­ mak gerekiyor. Yeni CD projemde sponsor bir şirket aramak yerine doğrudan işin kaynağına, yani müzik şirketlerine git­ meye karar verdim. Epeyce bir araştırma yaptım. Tabii sa­ dece ticari kaygılar içinde olan şirketlerle projemi gerçek­ leştirmem mümkün değildi. Elbette ticari düşüneceklerdi. Ancak aynı zamanda kaliteli müzik için de bir şeyler yap­ mak isteyen, yani bir anlamda Devamı 4. sayfada

Cihat Aşkın, klasik

müzikseverlerin tanıdığı seçkin

bir isim. Amacı daha geniş

kitlelere ulaşmak. “Minyatürler”

adını verdiği CD’si için sıra dışı

bir yol izledi. Unkapanı Plakçılar

Çarşısı ile işbirliği yaptı.

CD bu hafta müzikmarketlerde...

YAZI: MURAT URAL

FOTOĞRAFLAR: ERZADE ERTEM

U

nkapanı müzik piyasası sessiz sedasız bir “ilk”e imzasını atıyor. Bu, ne en son keşfedilmiş yepye­ ni bir pop müzik starı, ne arabeskin yeni kralı, ne de yeni bir küçük sanatçı. Zaten bu tür “yenilik­ ler” pek sessiz gerçekleşmiyor. Unkapanı’ndan yetişme bir müzik firması, ilk kez bir klasik müzik C D ’si hazırlıyor. Gi­ rişim ve proje keman virtüözlerimizden Cihat Aşkın’a ait.

Cihat Aşkın bugüne kadar parlak kariyeri ve bir keman sanatçısı olarak akılda kalan icralarıyla klasik müziksever­ lerin çok yakından tanıdığı bir isim. U nkapanı’nda hazırla­ nan CD ilk değil. Daha önce üç C D ’si yayımlanmıştı. İlki, M ozart’ın ölümünün 200. yılında Vakıflar Bankası’nın des­ teğiyle yapılan ‘Mozart ve Türk M üziği’ başlıklı bir çalış­ maydı. Hikmet Şim şek’in yönetiminde, Macar sanatçılarla

(2)

CUMHURİYET DERGİ

- & . 1

Aşkın’ın M inyatürleri

Cihat Aşkın bir keman sanatçısı olarak akılda kalan icraları ve besteleriyle

klasik müzikseverlerin yakından tanıdığı bir isim. Daha geniş kitlelere ulaşmak

için Unkapanı’ndan yetişme bir plak şirketine önermiş CD’sini. Ve beklediği

ilgiyi görmüş. Sonuç ilginç: “Minyatürler’ adını verdiği CD yakında piyasada...

1. Sayfanın devamı

biraz idealist bir şirket arıyordum. Sonunda bir ¡şirket buldum: Kalan Müzik. Kalan Mü­ zik son yıllarda yaptığı çalışmalarla adını du­ yurmuştu. Halk m üziği,eski taş plaklarla il­ gili oldukça iyi arşiv serileri var. Kalan Mü­ zik ’in sahibi Haşan Saltık’lakonuştum .C D projemi anlattım: ‘İdealist bir insan için seve seve yaparım ’ dedi. Böylece Türkiye’de ilk defa Unkapam ’ndanyetişm ebirplak şirketi böyle biröneriyi kabul etti.”

Cihat Aşkın’ın C D ’sinin “ Unkapanı’ndan yetişme” birplak şirketi tarafından yapılma­ sı kuşkusuz ilginç bir deneyim. Sanatçının eserlerini daha geniş müzikseverlere duyu­ rabilmek için böyle biryolu denemeyi göze alması, sonunda başarı iı olması kutlanmaya değer.

Ancak bu çalışmayı daha da ilginç kılan projenin özellikleri. YeniCD’sindemüzikse- verleryalnız icracı değil, aynı zamanda bes­ teci vedüzcnlemeci birCihat Aşkın’ı tanıya­ caklar.

Cihat Aşkın C'D’sine “Minyatürler” adını vermiş. Bu sade ve alçakgönüllü sunuşun ar­ dında bir minyatürün renkliliği ve pırıltılı çe­ kiciliği gizli. Bu minyatür dünyası, Cihat Aş­ kın ’ın müzik dünyasının boyutlarını, i Igile- rinin çeşitliliğini, kişiliğinin ve müziğinin beslendiği kaynakları gösteriyor.

CD gerçekten bir minyatür gibi. 18 küçük parçadan oluşuyor. Beş tanesi sanatçının ke- man-piyano için yazdığı eserler. Bu çalışma­ sında sanatçının daha önce başarıyla yorum ­ ladığı klasik müzik eserleri yer alm ı­ yor. 1985’te yazdığı “Eski Bir Nisan Şarkı­ sı”, Salacak’ta yazdığı “Salacak Şarkısı” ve bir saz semaisi dikkati çekiyor. Araya dört marş aranjmanı konulmuş. Bunları iki Azeri türkü aranjmanı izliyor. Birtane halk ezgisi var: “ Kız Belin İncedir İnce” . A m erika’da yaşayan besteci MünirNurettin Beken’insa- natçı için yaptığı bestelerden üçüne ve genç birbesteci olan M usaG öçm en’in “Ağıt” ad­ lı bestesine yer veri İmiş.

Cihat Aşkın “ M inyatürler”de yer alan iki eserin öyküsünü ise şöyle anlatıyor: “ Haşan Saltık iki halk ezgisinin bant kayıtlarını ver­ di. ‘Bunları d a y ap arm ısın ’ dedi. Birtanesi ‘ Sarıgelin ’. Ermenice söylenm işti. Çok de­ ğişik bir melodik yapısı vardı. Onları da yap­ tım.” C D ’de yer alan eserler bu renkliliğine karşın tüm üyle klasik çerçevede kalınarak, keman-piyano İkilisi olarak çalınmış.

Kemanı için beste

Cihat A şkın’ın beste çalışm alarının geç­ mişi konservatuvarda öğrenciliğinin ilk yıl­ larına kadargidiyor. Kemanla birlikte kitap­ lardan mesleğinin büyük ustalarıyla tanış­ mış. Onların kendi enstrümanları için küçük eserler bestelediklerini görmüş. Bu çok ilgi­ sini çekmiş. Bu ilginin ürünü çok sevdiği ke­ manına adanmış ilk beste denemeleri olmuş. Bugün bu denemelerini-, “bunlar basit yapılı çocukça yazı İmiş danslardı” diye hatırlıyor. C hopi n ’den esi n lenerek bi r mazurka y azm ı ş. Sonra, kendi değerlendirm esiyle, “o kadar ciddi olmayan” bir keman konçertosuna sıra gelmiş. Bun lar daha sonra yapacağı çal ışma- lar için temel oluşturmuş. Böylece çalışm a­ nın disiplinini edinmiş, üretmenin tadına varmış.

İlk ciddi bestesine 1985’te öğrenciyken başlamış. Keman-piyano için yazdığı bu parçanın tam am lanm ası, yaparak-bozarak yedi yıl sürm üş. “ Hâlâ da düzeltilecek bir şeyler buluyorum ” diyor ve ekliyor: “ Daha iyisini yapmak. Bu anlam da yaptığınla ye­ tinmemek. Bunlar sanatçıyı kamçılıyor. Beste kitap gibi değil. Baskı yapmak zorla­ ması yok. Bu nedenle istediğim gibi çalışabi­ liyorum.”

(3)

2! HAZİRAN 1998. SAYI 639

İlk bestesinin uzun sürmesine karşın, buradan sağladığı birikim ve deneyle ikinci bestesini üç gün içinde tamamla­ mış. Daha sonraki yıllarda icracılıkta ustalaşırken beste çalışm alarını da bı­ rakmamış.

“ Bestecilik çok zorbirolay. Konsant­ re olmanız gerekiyor. İyi bircğitinn, pi­ yanoyu, kompozisyon bilgisini, arm o­ niyi, formu, sazlan çok iyi bilmek gere­ kiyor. Ben ise sadece bir keman öğren­ cisiydim. Bestecilik eğitim ine yönel­ m emiştim. Arm oni, form, kom pozis­ yon gibi dersleri biz de kısmen okuyor­ duk, am a bestecilik apayrı bir eğitim. Dolayısıyla kendime bir besteci demek hiç aklım dan geçmiyor. Fakat solistle­ rin kendi sazlan için yapabilecekleri bir şeyler mutlaka vardır. İcracılarda ken­ di sazlan için beste yapabilirler. Batı 'da örnekleri var. Bunlar birinci sınıf beste­ ciler olm uyorlar am a birinci sın ıf ke­ m ancılar ve her zam an o küçük küçük bon bon şekerleriyle programları nı süs­ lüyorlar. Bizim ülkemizde daha önce böyle bir şey yapılm am ıştı. Tabii bazı küçük parçalar vardı. Mesela Cemal Reşit Rey yapmış. Ulvi Cemal Erkin yapmış. Ama bir enstrüm antalistin kendi enstrümanı için yaptığı bir çalışma yoktu. Ben böyle bir şey yapmak istiyordum. Yapmış olmak için değil de içimden geldiği için. Ama ben herzam an icracıyım ve icracı olarak kalacağım.”

Cihat A şkın'ın bestecilik çabalarının ve­ rim leri, kemana duyduğu sev ginin ürünleri yayımlanan son CD ile ilk kez dinleyicileri­ ne ulaşacak.

Marşlar ve çoksesli müzik

C ihat Aşkın ’m İ 993 ’ten sonra T ürk müzi­ ğinde piyano ve keman için aranjm anlar yapmaya başladığı görülüyor. İlk eseri bildik ve kolaylıkla akla gelen parçalardı: “Yine B irG ülnihal” ve “A nkara’nın Taşına Bak”. Ancak bu şekilde başladığı çalışm alar ve araştırmalar, ilk verimlerini C D ’siyle ortaya koyduğu eserlerin ortaya çıkmasını sağlıyor, daha da önemi isi onu kapsaml ı çalışm alara ve yeni projelere yöneltiyor. Mart ayı içinde İstanbul’da Milli Reasürans Oditoryu- m u ’nda,on beşyıldır beraber çalıştığı piya­ nist M ehru E nsari’yle birlikte verdiği konserde, bu çalışm alarının sonunda aranje ettiği üç eski Osmanlı marşına yer vermişti.

A ranjm an için neden marşları seç­ mişti? Cihat Aşkın bu sorunun cevabını şöyle veriyor: “Türkiye’de çoksesli mü­ ziğin, genellikle Türk Beşleri ’yle baş­ ladığı bilinir. Bu doğru değil. Türk Beş­ le rin d e n önce de Türkiye’de çoksesli bir müzik vardı. T ürkiye’de çoksesli m üziğin başlangıcı Mızıka-i Hüma- y u n ’a dayanıyor. Çoksesli müzik bir bando ile askeri m üzikle, marşla başlı­ yor. Daha öncesinde çoksesl i 1 i k dene­ mesi yok. İtalya’dan getirilen m eşhur m üzisyenler padişahlar için m arşlar besteliyorlar. Eski çoksesli müzikten aranjm anlaryapm aya başlarken Mızı- ka-i Hümayun geleneğinden dc bazı eserler almak istedim. Dört sene aranj­ m an yaptım. Bunlar savaş marşları de­ ğildi. Toplumsal birduyguyu yansıtan, toplumsal birolayı anan eserlerdi. Hal­ kın tarihinde önemli olayları karşısında toplumun duygularını yansıtan bu eser­ leri keman ve piyano için uyarlamak is­ tedim. Bum arşlardünyadaki marşlarla karşılaştırıldığında otantik marşlar. Ya­ ni İtalyan, Avusturya, Fransız tarzı de­ m lem eyecek ölçüde orijinal eserler. Hatta bu m arşlara Osmanlı veya Türk tarzı bile denebilir. Çoksesli müziğin

cak Cihat Aşkın, “her sanatçının yine dc bu yolda yapabileceği bir şeyler ol­ malıdır” diye yola çıkmış ve kendi ola- naklarıylabirprojeyi başlatmış. A raş­ tırmalarının sonunda Türk bestekârlar tarafından keman için bestelenmiş yüz iki eser belirlemiş. Bunların ancak alt­ mışına ulaşabilmiş. Amacı hepsini bul­ mak ve seslendirmek. Böylesine birgi- rişimi bir insanın tek başına gerçekleş­ tirmesi hayal gibi görülebilir. Ancak Cihat Aşkın, mütevazı görünüşüne kar­ şın, “insan isterse herşeyi yapabilir” di- yebilen, kendi ifadesiyle idealist bir sa­ natçı. Açık Radyo’da başladığı “Çağ­ daş Türk Keman Eserleri” adlı prog­ ramda bu eserlerden örnek veriyor. Ay­ nı zam anda konserlerinde de mutlaka bu eserlerden bazılarını program a alı­ yor ve seslendiriyor.

Cihat Aşkın bu anlamlı girişiminin gerekçelerini şöyle açıklıyor: “Bulabil­ diğim eserin hepsini çalmaya çalışaca­ ğım. Ayrım yapmayacağım. Bunu biri­ sinin yapması gerekiyordu. ‘Türk bes­ tecisi yok’, ‘iyi beste yok’ gibi yargılar ileri sürmeden önce dinlemeliyiz, son­ ra yorum yapmalıyız. Geçenlerde Er- tuğrul Oğuz Fırat, kendisi besteci, şair, yazardır, üçüncü keman konçertosunu bana ithaf etmiş, onu gönderdi. Yetmiş dört yaşın­ da. Bugüne kadar eserleriyle ilgilenen pek kimse çıkmadı. Kendisiylebir-iki senedirte- m ashalindeydim . M ektuplaeserlerini iste­ dim. Sağolsun gönderdi. Dört tanekem an- piyano eseri var, onları da çalacağım. Or­ kestralarla da Türk bestecilerinin eserlerini çalmak istiyorum. Ama bu o kadar kolay ol­ muyor. Ancak yapılm alı. Bu dirençler, bu çem berler kırılm alı. Türkiye’de çok büyük kaynaklar olduğuna inanıyorum.” Sanatçı bu çabalarını Osman Zeki Üngör’le başlayan “Ulusal Keman E k o lu ’nün oluşturulmasına mütevazı bir katkı olarak değerlendiriyor.

Kaliteli müziği tanıtmak

M edyanın ve en geniş kitlelerin ilgisinin her gün bir yenisi parlayıp bir diğerinin unu­ tulduğu popüler müzik üzerinde toplandığı, maddi olanakların bu alanda toplandığı Tür­ kiye’de klasik müzik sanatçısı olmanın kuş­ kusuz güçlükleri var. Cihat Aşkın klasik mü­ ziğin popülermüzik karşısındaki konu­ munu şöyle açıklıyor: “ Popüler müzik herzam an vardı. Bugün de var. O'acak da. Ben pop müzik-klasik müzik gibi bir ayrım değil de kaliteli müzik-kalite- siz müzik ayrımının daha doğru olaca­ ğını düşünüyorum . Kaliteli popüler müzik de var Türkiye’de. Bu müziği dinlemek hem zevkli hem de insan bir şeyler öğren ebi 1 i y or, bi r şey h i ssedebi - liyor. Bunlar aynı zamanda, daha geniş kitleler tarafından dinlendiği için kali­ teli müziğin de yayıcıları gibiler. Halk müziği çok önem li. Türkiye bu bakım ­ dan çok zengin. Klasik Türk müziğini de ben halk müziği içine sokuyorum. Halk müziğinin gelişmesi daha doğru­ su bozulmaması çok önemli. Bunların bozulması topl umu ol umsuz yönde et­ kiliyor. Topluma da birkusur bulmuyo­ rum. Halktan bir müzik bilgisi ve biriki­ mi gerektiren çoksesli müziği kendili­ ğinden benimsemesini kimse bekleme­ melidir. Buna karşı müzikçilerim izin toplum un kaliteli müziği de tanıması, sevmesi için çaba harcamaları gereki­ yor. Sadece Ankara, İstanbul, İzmirde- ğil, A nadolu’da da potansiyel var. Bun­ lara gitmek gerekiyor. Halkın sevebile­ ceği popülerolmuş eserler seslendirile­ rek çoksesli müziğe yakınlık sağlanabi­ lir. Yı 11ar önce bir yazıda, bir müzikçi- m izin, ‘Neden Sam sun’a g id e lim ,a r

'93 ’ten bu yana piyano, kenıan için aranjman yapıyor.

gelişmesi içinde daha sonraki eserlerde daha çok Batı kalıplannınetkisi görülüyor. Benim için Mızıka-i Hümayun dönemi eserleri ori­ jinaliteleriyle çoksesli müzik geleneğini or­ taya koydukları için çok önemli ve değerli.” Cihat Aşkın, bu anlayışla, Mızıka-i Hüma­ yun marşları arasından özgün nitelikli, aynı zam anda çoksesli m üziğin gelişim ini de yansıtan dört eser seçmiş. Miralay Rafet B ey’in “Amalim iz Efkarımız” Leyla Saz H anım ’ın “Neşide-i Zafer” , M ehmet Zati A rca’nın “ Kavak” ve Halit Recep Ar- m an’ın, “Trakya” marşları.

Cihat Aşk ın çoksesli T ürk müziğinin M ı- zıka-i H üm ayunla sınırlı olmadığını, bunun dışında çok besteler yapıldığını belirtiyor. Ancak bu bestelerin büyük kısmı bilinmiyor. Öncelikle çoğu, diğerkültür ve sanat varlık­ larımızda da karşılaştığımız gibi, inanılması güç bir vurdumduymazlık ve değer bilm ez­ likle yok edilmiş. Elde kalanlar ise çalınm ı­ yor. Bütün bu eserlerin toplanması, icra edil­ mesi ve kaydedilmesi büyük bir proje. An­

Kalun Müzik 'in sahibi Haşan Saltık...

5

CİHAT AŞKIN

İstanbul’da doğan Cihat Aşkın ilkokulu bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı'na girdi. Babası Sami Aşkın bir din görevlisiydi. Müziğe olan tutkusu ve sevgisi nedeniyle oğlunun konservatuvara gitmesini destekledi. Daha sonraki yıllarda ise onun en sadık dinleyicileri arasında yer aldı. Emekli olduktan sonra Güzel Sanatlar

Akademisi’nde hat kurslarına devam etti. On beş yıldır hat çalışıyor ve eserlerini sergilemeye hazırlanıyor. Cihat Aşkın, Konservatuvarda Keman bölümünü seçti. Burada, 1989 yılına kadar, özel yetenekli çocuklar için hazırlanan bir sınıfta eğitim gördü. Hocası Prof. Ayhan Turan öğrencilerini sahne üzerinde yetiştirmeye önem veriyordu. Bu nedenle okula başladıktan birkaç ay sonra ilk öğrendiği parçalarla ilk konserini verdi.

Konservatuvarı bitirince Londra Kraliyet Müzik Okulu’nda Prof. Rodney Friend’le çalıştı ve solist diploması aldı. Daha sonra eğitimine Londra City Üniversitesi’nde, Prof. Yfrah Neaman’la sürdürdü. 1993’te master diplomasını, 1996’da doktorasını tamamlayarak Müzik Doktoru unvanını aldı. Cihat Aşkın halen, mezun olduğu okulunda, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarı'nda öğretim üyesi olarak çalışıyor.

İlk resitalini 16 yaşında veren Cihat Aşkın, özellikle Paganini’nin Caprice’lerini seslendirmedeki üstünlüğü ile öne çıktı. Bunun hemen ardından İstanbul Devlet

Senfoni Orkestrası’nın eşliğinde, Çaykovski’nin Keman Konçertosu’nu çalarak ilk orkestra konserini verdi. Daha sonra Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Macaristan, İtalya, Ispanya ve Ingiltere’de verdiği konserler ve resitallerde övgüler aldı. İlk ödülünü, 1985’te İstanbul Filarmoni Derneği’nden kazandı. 1987’de Ingiltere’de Yehudi Menuhin Keman Yarışması’nda en iyi Bartok yorumcusu olarak seçildi. Percy Coates, Leonard Hirsch, Isolde Menges (iki kez) ve Kathleen Long Oda Müziği ödüllerini kazandı. 1994’te Semena, 1995’te Leicester Festivallerine katıldı. TRT, Sofya Radyosu ve BBC için kayıtlar yaptı. Cumhurbaşkanlığı ve Devlet Senfoni orkestralarıyla sürekli çalan Cihat Aşkın, aynı zamanda Milli Reasürans Oda Orkestrası’nda baş kemancı olarak yer alıyor.

Cihat Aşkın’ı önümüzdeki aylarda yoğun bir çalışma programı bekliyor. 26 Haziran’da ITÜ’nün 225. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle düzenlenen resitalde Ferit Alnar’ın “Suit” ini çalacak. Temmuz sonunda İzmir Devlet Orkestrasıyla Belçika, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri turnesine çıkacak ve bu konserlerde Ulvi Cemal Erkin’in Keman Konçertosu’nu seslendirecek. Ekim ve Kasım ayları içinde, Mustafa Nevzat İlaç Fabrikası’nın düzenlediği Anadolu Turnesi kapsamında Ankara, Erzurum ve Adana’da, kendi ve genç Türk bestecilerinin eserlerinden oluşan resitaller verecek. M

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hindistan’da Babürlü Devleti’ni kuran Babür, Timurlu sarayının idari tarzını devam ettirmiş ve ondan sonra devleti yöneten halefleri de aynı tarzı

Öncelikle insan ve çevresini ele a- lan çalışma ikinci bölümde mimari çevre ile insan arasındaki vazgeçilmez bağı o- luşturan görsel algı'ya eğilmektedir..

v.* tersine soğurma kuleleri arasındaki sıcaklık ve basınç farkına dayandığı için ek olarak ısı değiş- tiricilerine gereksinim duyulur; karbonatlı çözeltiler için

aşağıda ele alacağımız üzere Yûsuf el-Esîr’in eserleri dil ve fıkıh alanlarına dair olduğu için ilmî şahsiyetine dair yapılan değerlendirmelerin bu alanlarla

Mayıs 2018 ile Ocak 2019 arasında yapılan nitel çalışmamızda hem görüşme yöntemi hem de soru kağıdı kullanıldı. Müzisyenlerle ilk görüşme yapılmadan önce

Selim döneminde Enderun Mektebinde okunmuş olan iki risalenin geleneksel bir müzik eğitim yöntemi olan meşk yöntemiyle incelenip değerlendirilmesi

Hamburglu Doktor Ona, a¤z›n temizlenmesi için gayet ince toz edilmifl potasyum klorit ve bir f›rça ile o¤ulmas›n› tavsiye ediyor ve a¤›z için en iyi antiseptik

çi, Ağca’mn iadesini yorumladı: “Olanı biteni görmek ve Türk ada­ letine güvenmek istiyorum.” Kızı Nüket İpekçi ise, “Karar sürpriz değil. Ağca’nın