i G örüp dü şü n d ü kçe
^
h - i -
ffe---
Yzt j .
(jóm filen bir aşır
Dün, Beyazıtta memleketin hemen bütün miinevverİerıni biriktiren hazin bir geçit olein. Çiçek, çelenk, süngü ve asker kalabalıklarını birleştiren bir cenaze geçidi. Çiçekle süngü ara sındaki yalçın tezadı bile yumuşatan, ikisini de yas ateşinde eriterek kaynaştıran bu kalabalık, Doktor Besim ümerin ta butu arkasından akıyordu. Göğüslere, onun siyah tüllü resim leri asılmıştı. Yüzlerde onun matemi, gönüllerde onun öksüz lüğü, ruhlarda onun ayrılığının acısı vardı.
İk i gün evvel bir lokantada ansızın öldüğünü haber a l mıştık. Ecel bile ona apansız gelmek' cömertliğini gösterdi. Yatağa sermedi, damla damla eritmedi. Güzel bir sofra başın da, olgun bir iştiha içinde gülümserken, alıp götürdü.
Besim Ömer, çok berbat günlerde, namus ve faziletin bir sırat olduğu günlerde yetişmiş ve biç sendelemeden, sürçme den bu kabil köprülerden geçmişti.
Altmış yıl, durmadan, dinlenmeden ve aslâ yüksünmeden çalıştı. Memleketin gençliğine vakfettiği ömründen kendine ait galiba bir dakikası bile yoktu. Elinden kaç nesil geçti?.. Kimbilir! Fakat dün tabutu arkasında en aşağı dört nesillik koca bir kütle vardı: Bembeyaz saçlılar, kırantalar, olgun yaşlılar ve delikanlılar...
Besim Ömer, bunların hepsine hocalık etmiş, en coşkun bir cömertlikle, varını, yoğunu, olanını vermişti. Dünyada pek- az insan, kendi vicdanile başbaşa kaldığı demlerde kendini onun kadar huzura lâyık bulabilir.
Türkiyede ebeliğin onunla bir orta çağ usulünden kurtul duğunu ldm inkâr edebilir?
Besim Ömer, yalnız bir doktor, sade bir profesör cleğildi. O bir yandan öğretirken, bir yandan da yazar ve feyzini haya- tile ölçecek bir nimet olmaktan çıkarırdı. Yarının çocukları da onun talebeliğini edecektir. Onunla dün koca bir asır gömül dü; fakat bu asrın gölgesi, istikbale doğru uzayacak ve altında nesiller dinlenecektir. H A K K I SÜHA GEZGİN
Taha Toros Arşivi