• Sonuç bulunamadı

Namazgahlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Namazgahlar"

Copied!
28
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NAMAZGAHLAR

Mustafa ÖZDAMAR

amaz",evrenin erdemi Efendi­ miz aleyhisselâmın özel ve gü­ zel tanımlarıyla "dinin direği" ve "mü' minin mirâcı" dır.

"Namazg&h", Farsça kökenli "nemaz" kelimesi ile "yer" anlamındaki "gah" edatının birleşiminden meydana gel­ mektedir. "Namaz kılman ver"ya da kı­ saca "Namazlık" demektir. 3 numaralı resimde görülen namazgâh taşının önündeki seccadeyi andıran yer, bunun orijinal bir örneğidir.

"Namazgâh taşı" ise, hem kıbleyi gösteren hem de açık arazide" sütre" -namaz kılan kişinin önünden geçilmek zorunda kalındığı takdirde namazın bo­ zulmasına engel teşkil eden, namazın bozulmamasını temin eden bir tür per­ de- görevi gören ve görünüm itibariyle genellikle mezar taşına benzeyen ve üzerlerinde çoğunlukla :

"KÜLLEMA DEHALE ALEYHA ZE-KERİYYA-L MİHRAB"

âyeti, bazen sadece: "EL MİHRAB" kelimesi,bazen de:

"SAHÎB-UL HAYRAT... RUH İÇ UN FATİHA"

benzeri ibâreler bulunan, bu sebeble de halkın çoğunluğu tarafından mezar-taşı sanılan kitabelerdir.

Halk arasında "set", "seki", edebi­ yatta ise "su/fe", "musallâ" ve "makam" kelimeleri ile de ifade edilen namaz­ gahlar , seyahata çıkan yolcularla pik­ niğe gidenlerin hem dinlenmeleri hem de namazlarını edâ etmeleri için vakfe­

dilmiş hayrat yerlerdir.

Ansiklopedik İslâm Lügati'nde na­ mazgahlar için aynen şöyle söylenil-mektedir. "Eskiden şehir dışında, kırda ve set üzerinde mihrap konulmak sure­ tiyle namaz kılınmak için yapılan yere verilen addır. Bir kasabanın bütün halkını bir arada bulunduran geniş meydana da bu ad verilirdi. Bayramlarda ve benzeri hallerde bütün halk burada toplanırdı. Bugünkü miting, meydanı vazifesini gö­ rürlerdi. Bu namazgâhların çoğunda üze­ rine çıkılıp hutbe okunacak veya konuşu­ lacak bir minber ve mihrab bulunurdu. Keza büyük kervan yolları üzerinde, ço­ ğunlukla konak yerlerinde de namazgâh-lar bulunurdu. Buranamazgâh-larda çeşmeler inşa edilir ve namaz kılacak kimseleri güneş­ ten korumak için ağaçlar dikilirdi."

Namazgahların genel görünümü, halkın abdest alma ve su içme ihti­ yacını karşılayan bir kuyu ya da çeş­ me, kıbleyi gösteren ve mihrab görevi gören bir namazgah taşı, taşın önünde en az bir kişinin namaz kılabileceği ka­ dar bir set ve gölgesinde hem dinleni­ len hem de ibadet edilen bir veya bir­ kaç ağaçtan ibaret bir alandır.

Namazgahlar daha ziyade yaz mev­ simlerinde ve özellikle sıcak aylarda hizmet veren, cuma, teravih ve bayram gibi cemaatın yoğun olduğu namazlar i-çin vakfedilmiş açıkhava ibadetgahla-rıdır. Bugünkü İstanbul'daki Kadırga Parkı, Esma Sultan Vakfı hayratından-dır ve bu tür namazgahlar için orijinal bir örnektir. Mihrap ve minberi haia a-yakta duran İstanbul Beykoz

(2)

Anadolu-222

hisarı N a m a z g â h ı da böyle bir örnektir. N a m a z g â h alanları üzerinde bir yüzü mihrap, öbür yüzü çeşme olan ilginç y a p ı l a r da vardır.

I.Fazıl Ayanoğlu, İstanbul I.Hakkı K o n y a l ı Vakıf K ü t ü b h a n e ve Arşivin­ de 5340 numarada kayıtlı "İstanbul Na-mazgthlan" müsveddelerinde bu konu­ ya şöyle değiniyor:

"İstanbul dünyanın tabii ve bedii güzelliklerini göğsünde toplamış ve tarih boyunca dillere destan olmuş şehirlerden biridir. Bu şehrin tabii güzellikleri Bizans eserleriyle süslenmiş, fakat sanatın eri-şilmezliklerine yükselen Türk âbideleriyle

muhteşem bir hale gelmiştir. Göklere ni­ yaz elleri gibi uzanan ctmi minüreleri. çeşme, saray, medrese ve sebiller, bu du­ anın en sâde delillerindendir. Bu eşsiz güzel ve câzib şehrin Türk eserleri üze­ rinde uğraşılmış, kitaplar yazılmış, ta­ nıtmağa çalışılmış, fakat bu medeni eser­ ler karşısında küçük olmakla beraber in­ sanlığın en yüksek âbidelerinden sayılan namazgâhlar üzerinde durulmamış, onla­ rın muhafazası için çalışnıak, tedbir al­ mak şöyle dursun, olduğu gibi bırakılmış ve bunların üzerinden uzun uzun yıllar hatta asırlar geçmiş..."

"İstanbul'un ilk büyük namazgâhı.Ok-meydam'ndadır. Fakat mübarek addedi­ len bu meydana "kabza" alan pehlivan­ lardan başka kimse giremezdi. Beykoz'­ daki Sultaniye Namazgâhı mesiresi ile Kadıköy Küçükçamhca Suyu'nun bulun­ duğu yerdeki "teferrüc" namazgâhlarında halk yazın gezinti yapardı."

İbni Batuta'nın Denizli'de gördüğü bir namazgâhı anlatırken verdiği bil­ giler, namazgahların hem bir açıkhava i b a d e t g â h ı hem de bayram yeri ve şen­ l i k a l a n ı olduğunu belgelemektedir. De­ n i z l i ve Burdur yörelerinde eski namaz-gâh yerlerine hâlâ "bayramyeri" denil­ mesi, İbn-i Batuta'nın verdiği bilgileri d o ğ r u l a m a k t a d ı r .

A t a l a r ı m ı z ı n Hak rızası için halkın t e f e k k ü r , t e f e r r ü c ve mesire ihtiyaç­ l a r ı n ı d ü ş ü n m e l e r i ve bu uğurda ken­ dilerine emanet edilen mülklerini vak­ fetmeleri, hem üstün meziyet ve fazi­ letlerini hem de yaşanılır bir çevre dü­ zenine çok çok önem vermelerini

orta-M T T S T A F A Ö 7 D A orta-M A R ya koymaktadır.

İbn-i Batuta (İbn Batuta Seyahat-namesi'nden seçmeler, İ . P a r m a k s ı z o ğ l u s.16,17,121) Denizli Beyi Y i n a n ç B e ğ ' i n de katıldığı bir ramazan b a y r a m ı ş e n l i ­ ğinden söz ederken "Namazgâha gittiği­ mizde Sultan da askerleriyle çıkmış, bü­ tün sanatkarlar, davul zurna ve boruları, bayrakları ile hazırlanmışlar, gösterileri ve silahları ile de birbirleriyle yanşa girmişlerdi. Her sanatçı kolu. yanlarında getirdikleri koyun, öküz ve ekmek yükle­ rini taşıyanlar, kabristanda kestikleri kurbanları ekmekleriyle birlikte fakir fu­ karaya dağıtıyorlardı. Bayram alayı kab­ ristandan başlamakta idi. Oradan Na­ mazgâha geliniyordu." der ve Sultan Öz-beğ'in tahtkenti (Başkenti) "S AR AY" m özellik ve güzelliklerini anlattıktan sonra şunları ilâve eder. "Onüç Cuma Mescidi vardır." "Namazgâhları ise sayılamaya­ cak kadar çoktur."

Gerçekten de İslâmiyetin y a y g ı n o l ­ duğu ülkelerde, özellikle A n a d o l u ' d a , hemen hemen b ü t ü n kentlerde ve k ö y r lerde, yol b o y l a r ı n d a k i konak y e r l e r i n ­ de ve açık arazilerde, bazen yaşı u n u ­ tulmuş ulu bir ç ı n a r ı n , bazen de b i r k a ç salkım söğütün gölgelediği z ü m r ü t y e ş i ­ l i alanlarda şakır şakır hayat ş a k ı y a n bir pınar ya da sessiz veya ç ı n g ı r a k l ı bir kuyu çevresinde yer alan s a y ı l a m a ­ yacak kadar n a m a z g â h v a r d ı r . A n a d o ­ lu'da hemen hemen her k ö y d e b i r ç ı n a -raltı vardır ve genellikle k ı r kahvesi olarak kullanılan bu mekanlar eski na­ mazgahlardır.

Namazgahların bu denli çok o l m a s ı ­ nın özel ve güzel sebeblerinden i l k i , İslâmiyetin i l k y ı l l a r ı n d a , n u r l u M e d i n e Devleti'n^n temellerinin h e n ü z a t ı l d ı ğ ı devirlerde, toplu halde ve a ç ı k araziler­ de kılınan n a m a z l a r ı n tatlı h a t ı r a l a r ı n ı yâd etmek, canlı tutmak ve g ü z e l i m "sünneti seniyye"y\ s ü r d ü r m e k t i r .

İkincisi, pikniğe ya da y o l c u l u ğ u çıkan ve yabancısı olduğu a ç ı k arazide kıbleyi tayinde güçlüklerle k a r ş ı l a ş a n mü'minlere kıbleyi göstermek.

Üçüncüsü, İslâmiyette şahıs m ü l k ü olan bağ, bahçe, harman, arsa ve ara­ zilerde namaz kılmak için d a h i sahi­ binden izin almak şartı v a r d ı r . E ğ e r

(3)

N A M A Z O A H T A R geniş b i r arazide istirahat etmek ve

namaz k ı l m a k için v a k f e d i l m i ş hayrat bir yer yoksa, bu ş a r t l a r ç e r ç e v e s i n d e kalan k i ş i n i n umuma ait olan "yol" da dinlenmesi ve namaz eda etmesi gerekir Şahıs rnülkU arazilerden, sahibinden helallik (izin) almadan y a b â n t ot dev­ şirmek daht câiz d e ğ i l d i r . Tasavvufta bu d u r u m öyle i l e r i noktalara götü­ r ü l m ü ş t ü r k i , serinlemek a m a c ı y l a şahıs m ü l k ü evlerin s a ç a k l a r ı n ı n a l t ı n d a n geçmek ve a ğ a ç l a r ı n ı n a l t ı n d a oturmak dahi d o ğ r u b u l u n m a m ı ş t ı r . Namazgah­ l a r ı n ç o k l u ğ u n u n sebeblerinden b i r i de, işte bu ve benzeri n e t â m e ve s o r u m l u l u k l a r ı ortadan k a l d ı r m a k ve halka gönül huzuru s a ğ l a m a k t ı r .

D ö r d ü n c ü s ü , sıcak yaz a y l a r ı n d a , cuma, teravih, bayram ve cenaze gibi c e m a a t ı n y o ğ u n o l d u ğ u ibadetlerin, ter ve nefes k o k u l a r ı n d a n r a h a t s ı z olunma­ dan serinlik ve f e r a h l ı k i ç i n d e , açık havada edâ edilmelerini temin etmektir. Beşinci sebeb ise, "sâhibul h a y r a t " ı n genele a ç ı k özel parklar ve yeşil alan­ lar vakfetmek suretiyle y a ş a n ı l ı r bir çevre d ü z e n i ortaya koyarak d i n i ve medeni hamlelere kendi b o y u t l a r ı n d a k a t k ı l a r d a b u l u n m a k t ı r .

Bu y ü k s e k ideale saygı duymamak m ü m k ü n d e ğ i l d i r . H a l k ı n , belediyelerin ve d i ğ e r i l g i l i l e r i n bu konuya eğilme­ l e r i , u n u t u l a n ve i h m â l edilen namaz­ g a h l a r ı yenileyip d ü z e n l e m e l e r i , d i n t ve medent bir vecibedir. A y r ı c a , eskime­ yen c a n l ı l ı k l a r ı y l a hizmete a ç ı l m a l a r ı şart olan ya da i s t i m l â k l e r sonucu yol­ larda veya yeşil alanlarda kalan na­ m a z g a h l a r ı n m ü n â s i b yerlerine :

"BURASI NAMAZGAHIDIR TEMİZ VE BAKIMLI TUTULMALI­ DIR "

ş e k l i n d e t a n ı t ı c ı ve u y a r ı c ı kitabe­ ler k o n u l m a l ı ve her t ü r l ü işgal ve te­ c a v ü z d e n k o r u n m a l ı d ı r .

Böyle b i r çalışma, hem örnek bir ta­ vır, hem de k a l ı c ı b i r h a y ı r o l a c a k t ı r .

H i ç k u ş k u yok k i İ s t a n b u l ' d a k i na­ mazgahlar sâdece bizim listesini vere­ ceğimiz t a ş ı n m a z l a r d a n ibaret değildir. Ancak, v a k t i y l e hemen hemen her ma­ hallede özellikle yol b o y l a r ı ve

menzil-T21

lerde (konaklama yerlerinde) yer alan n a m a z g a h l a r ı n bir kısmı belediyeler ve k a r a y o l l a r ı n c a istimlak edilerek yolla­ ra, meydanlara k a t ı l a r a k kamulaştırıl­ mış, bir bölümü ise çeşitli kanallardan şahıslara intikal ederek 'özel mülkiyet' e d ö n ü ş m ü ş t ü r .

Bugünkü yeşil alanların \e şehir içi dinlenme park ve bahçelerin pek çoğu vaktiyle kamulaştırılmış vakıf namaz-gâhlardır. Yazık ki belediyeler buraların namazgth setlerini koruyarak park ve bahçelere anıtsallık kazandıramamıştır. Kültür tarihimize emek vermiş

entellek-tüellerimizden Uğur Derman'm konuyla ilgili "Osmanlı devri şehir ve menzil yollarında istirahat ve ibâdet yerleri" konferansında da belirtildiği gibi " Çeş­ me ve namazgâhlar. hayırsever vatandaş­ lar eliyle yaptırılıp vakfedilir. Ancak, zaman geçtikçe vakfa ait eserlere gösteri­ len umûmî alâkasızlık ve kayıtsızlıktan namazgtthlar da nasibini almış, yıkılması­

na, yok edilmesine, yerine bina yapılması­ na göz yumulmuştur. Şu son kalan örnek­ ler olmasa, kültür tarihimizin bu bahsi de tamamen kapanmış sayılabilir."

A y n ı konferansda sayın Derman bi­ ze şu kıymetli bilgileri de veriyor:

"Namazgtihların bir kısmı, yerden bir kaç karış yüksek olarak, bir sofa biçi­ minde inşa edilmiştir. Bazıları yerle aynı seviyede olup. böyle hemzemin Namaz-gâhlar mutlaka bir duvarla çevrilidir. Bir de çeşme üzerine bina edilen "Fevkânî Namazgâhlar" vardır. Şehir içinde ve me­ sire yerlerinde bulunan Namazgahların sâdece bir ibâdet yeri olmalarına karşı­ lık; menzil yollarında bulunan ayrı bir vasıf, yani istirahat yeri vasfını da ka­ zanmaktadırlar. Şöyle söyleyebilirim: .Menzil yollarındaki namazgâhlar. bugün­ kü mtnâstyla. içinde bir ibâdet yeri de bulunan benzin istasyonları gibidir. Şim­ di nasıl yollardaki benzin istasyonların­ da arabalarımızın ikmâlini yapıp, kendi­ miz de ihtiyaçlarımızı gideriyorsak eski devirlerde yaşayanlar da, at. deve. mer-keb gibi zamanın nakil vasıtasını, bu da yoksa biçâre ayaklarını burada dinlendi­ rip, yemeğini yer. çeşmeden suyunu içer. çubuğunu çeker, bu arada ibâdetini de aksatmadan yapardı."

(4)

224 MTT^tTAFA ÖZDAMAR İ.Hakkı Konyalı ise (Konya Tarihi

S.570) Konya' daki halk arasında Mu-sallâ N a m a z g â h ı şeklinde şöhret bulan bir n a m a z g â h ı anlatırken şu bilgileri veriyor:

"Selçûktler zamanında her şehir ve kasabanın SULTAN MEYDANI, MEY­ DAN denilen birer toplantı yerleri vardı, müsöit havalarda buralarda bayram na­ mazı kılınır, bayramlaşılır, Ordu uğur-lanır ve karşıuğur-lanır, yağmur dileği namazı kılınır, açık kürsülerden halka ders, na­ sihat ve direktif verilirdi. Bu meydanla­ rın büyük kitleleri savaşa hazırlamak, on­ ların heyecanlarını kamçılamak hususun­ da büyük rolleri olurdu."

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde 950 nolu defterin 248.sahıfe 7363 sırasında kayıtlı Fafih Sultan Mehmed Han'ın Okmeydanı ile i l g i l i fermanda yer alan bilgiler bu hasusu teyid etmektedir. Ge­ rek sözünü ettiğimiz defterde ve ge­ rekse 954 numaralı defterin l.sayfa-sında kayıtlı fermanlarda "Ebul Feth vel

Gâzî Sultan Mehmed Han tâbe serthu Hazretleri İstanbul muhasarasına şuru'-larında (başladıkşuru'-larında) Okmeydanı ta­ rafından gelüb feth ve teşhir etmeleriyle teberrüken ve teyemmünen Okmeydanı ol­ mak ve seferi hümâyun vakitlerinde DUA M AY D ANI olmak üzere ittihaz ve SOFA ve MİNBER binâ ve vakfedüb ve hudud ve sınırı tahdid ve tebyin ve gerek rimat yedlerine hattu hümâyun ile muanven evâmir-i aliyye ihsan idüb aslâ ve kat'a meydan-ı mezburda bağ ve bahçe ve mandıra ve bir türlü sair şeyler bina olunmayub ve kuyular hafr olunmayub ve koyun ve sığır ve şâir hayvanat ray o-lunmayub ve yehûd ve nasârâ ve müşriki­ ni ayak bastırmayub mümkin olur ise MEYDAN üzerinde kuş dahi uçurmayalar deyu tasrih buyur "muştur. "...Cennet-mekân Sultan Bayezid Velî Han tâbe se-rûh Hazretleri daht meydan-ı mezbure riâyet ve bazı arazi ilhak ve tevsi idüb anlar dahi emr-i şerif itâ itmiş ve bun­ lardan maada SalâÂn-i mâzıyeden her biri zamanlarında minval-i meşruh üzre evâmir-i aliyye verilmiş ve merhum Şey­ hülislâm ve Müftiyyülenâm Ebüssuud Efendi dahî meydan-ı mezkurun ber min­ val-i muharrer sıhhat-ı vakfiyyetine ve tirendezâna mahsus olarak ûhârm

müdû-helesinin menine fetvây-ı şerife itti eyle­ mi Ş"ÜT.

N A M A Z G A H L A R I N İ H Y A S I İ Ç İ N İSTANBUL'DA Y A P I L A N

Ç A L I Ş M A L A R

1985 yılında İ s t a n b u l ' d a , b i z i m , is­ tanbul Vakıflar Bölge M ü d ü r l ü ğ ü n e yaptığımız 14.2.1985 t a r i h l i y a z ı l ı tek­ lifimiz üzerine bu konuda y o ğ u n b i r çalışma başlatılmış ve bizzat kaleme aldığımız 28.Mart.1985 t a r i h ve Hay. İşl.560 sayılı İstanbul V a k ı f l a r Bölge Müdürlüğü yazısı ile, b ü t ü n İ s t a n b u l Müftülüklerine ve Belediye B a ş k a n l ı k ­ larına, n a m a z g â h l a r ı n t a r i h i , u h r e v f ve kültürel fonksiyonları izah e d i l d i k t e n sonra:

"Bölge M ü d ü r l ü ğ ü m ü z c e n a m a z g â h ­ ların Müftülükler ve Belediyelerle ko-ordincli olarak t a r i h i f o n k s i y o n l a r ı n a kavuşturulması k a r a r l a ş t ı r ı l m ı ş t ı r .

Bu önemli hizmetin i f a s ı n a esas o l ­ mak üzere İlçeniz d a h i l i n d e b u l u n a n namazgâhların listeleri, ç a p l a r ı ve

uygun düşecek yerlerine k o n u l m a s ı ge­ rekli kitâbe metinleri i l i ş i k t e g ö n ­ derilmiştir.

Bu meselenin bir an evvel sonuca götürülmesi için:

1. Hem Diyanet hem de ş e h i r c i l i k a-çısmdan örnek teşkil edecek bu g ü z e l hizmetin Diyanet V a k f ı ve Belediye imkânlarıyla finanse edilmesini,

2. Düzenleme s ı r a s ı n d a gerekirse İdaremiz M i m a r l a r ı n d a n i s t i f â d e e d i l ­ mesini,

3. M ü f t ü l ü k l e r i n n a m a z g â h l a n i b â ­ dete açık mescitler f a s l ı n d a n m ü t a l a a ederek M u r â k ı b (kontrol) l i s t e l e r i n e dahil etmelerini

4. Gerek d ü z e n l e m e e s n a s ı n d a ve gerekse sonrasında herhangi b i r p ü r ü z çıktığı takdirde durumun idaremize i n ­ tikal ettirilmesini ve d ü z e n l e n e n na­ mazgâhların ibadete a ç ı l a c a ğ ı t a r i h i n bildirilmesi..."denilmiş ve k a l ı c ı neticeler istenmiştir.

Bunun üzerine i l k p l â n d a m i h r a b l ı ve minberli "anıt n a m a z g â h " l a n n İs­ tanbul'da kalan tek ö r n e ğ i olan Beykoz Anadoluhisari N a m a z g â h ı ele a l ı n m ı ş ;

(5)

N A M A Z n  H T A R 2 2 i Beykoz M ü f t ü l ü ğ ü , Beykoz Belediyesi

ve istanbul V a k ı f l a r Bölge M ü d ü r l ü ğ ü koordinasyonu ile kısa s ü r e d e aslına uygun şekilde restore edilerek ibadete açılmıştır. İ k i n c i olarak da Beşiktaş Maçka Y o k u ş u ' n d a yer alan Bczmi A -lem Valide Sultan N a m a z g a h ı ele a l ı n ­ mış ve b u r a s ı da kısa s ü r e d e d ü z e n ­ lenerek hizmete a ç ı l m ı ş ve herkesin o-kuyabileceği bir yerine şu k i t â b e ko­ nulmuştur.

BURASI BEZM-İ ALEM VALİDE SULTAN NAMAZGAHIDIR

TEMİZ VE BAKIMLI TUTUL­ MALIDIR

NAMAZGAHLAR YOLCULARIN DİNLENMELERİ VE NAMAZLARINI

EDA ETMELERİ İÇİN VAKFE­ DİLMİŞ AÇIK HAVA MESCİDLERİDİR

A r t ı k bize şahsen, s a n ı r ı m , "kubbede bâkî kalan hoş sadâ"ya. y a n k ı olmak üzere, i l k i 1190 H.(1774) de inşa edilen H a y d a r p a ş a Saraçlar, i k i n c i s i de 1208 H.(1793)de vakfedilen K a d ı k ö y L â d i k l i Ahmed Ağa N a m a z g a h l a r ı n a ait şu i k i nefis kitabeyi vermek ve neticeyi gözlemek d ü ş ü y o r .

"Habbezâ; mızhet-fezüy-ı kıt'a-i hıdd-i bertn

Kim nazîr olmaz buna sahn-ı feıîıy-ı gülsitân

Sâhib-ul hayr itdi icrâ iki mâ-i müs­ takil

Nuş iden bir kâsesin, bulur hayat-ı câ-vidân

İstirahat etmeye, bttâb olan ziivvar içun

Doğrusu muhtaç idi bir böyle tarha bu mekân

İsteyen alsın vudû',kılsın namaz, etsin dua

Eylesin tahsfi-i Gufrân-ı Hüdây-ı Müsteân

Sermedâ! Tarihin işrab et ıtşân-ı üm­ mete

Soffa-i nâdide-i aynân-ı fihâ tecriyân",

"Oldu mâlik bu makam-ı dilkeşe. kıldı nazar.

Kim havası rahatefzt, tb-ı püki gam-zedâ

Sof fa yaptı, serviler dikildi, hem sarf eyledi

Kim teferrüc eyleyenler ide bir hayr dua"

H A Y R A T - I Ş E R İ F E U Z M A N L A R I N I N TESBİT E D E B İ L D İ K L E R İ İSTANBUL

N A M A Z G A H L A R I

Gelin şimdi sizinle, kimisi y a k ı n d a n t a n ı d ı k , kimisi uzaktan âşinâ, k i m i ha­ yatta k i m i mematta, "eli kalem tutan", "ağzı lâf yapan", "sözü sohbeti dinlenir" bir kaç zevât ve bir o kadar da hazerât-la b i r l i k t e Yunusça "teferrüc eyleyüh istanbul n a m a z g a h l a r ı n ı dolaşalım.

Farzedin k i şimdi Fatih'te, Hırka-i Şerif Camii'ndeyiz; namazı kıldık, Hır-ka-i Şerifi ziyâret ettik. Tâââa "Yemen İllerinde Veysel KarânT"den bu yana, el­ den ele gönülden gönüle, yaşanmış sev­ gilerin tatlı gerçekleriyle menkıbe ve destan k e r v a n l a r ı n d a , a r û z ' u n ağır ve v a k û r ritminde, bazen "sabâ" bazen "rast" bazen "segâh" bazen "nevâkâr", k i ­ mi kez de kıskıvrak zevrak makamların eşliğinde tekbir ve salavatlarla Medi­

ne'den Yemen'e Bağdad'dan İstanbul'a sevginin i k l i m i n i taşıyan sıcak h ı r k a d a ı s ı n d ı k t a n sonra. Evliya Çelebi'miz gibi "silrçi lisân" ederek "Şefaat yâ Rasûlâl-lah!" diyeceğimiz yerde "Seyyahat yâ Rasülâllah!" diyerek Eyüb'e gideceğimi­ zi d ü ş ü n ü n , Ama mâdem ki Fâtih'deyiz, h a z ı r burdayken önce Fâtih'i dolaşalım,

F â t i h N a m a z g a h l a r ı :

1. E d i r n e k a p ı A t i k A l i Paşa Mahal-lesi'nde, 1231 H . (1815) de Lâtif Ağa t a r a f ı n d a n vakfedilen Namazgâhın bu­ g ü n k ü durumunu bilemiyoruz.

2. Ayvansaray Korucu Mehmet Çe­ lebi Mahalle ve caddesinde 1269 H. (1852) de Emetullah Hatun,

3. Seyyid Ömer Mahallesi K ü ç ü k h a -mam Caddesinde 1217 H.(1802) de Seyyid Seyfullah ve Seyfeddin,

4. Seyyid Ömer Mahallesi Sülûsî M e y d a n ı n d a , 1252 H. (1836) de Ziştovî A l i Paşa tara*"'ndan vakfedilen

(6)

namaz-226. MTTSTAFA ÖZDAMAR gâhları da göremedik.

5. Hacı Evhaddin Mahallesi'nde 334 pafta, 1074 ada, 46 parsel sayılı H a c ı Evhaddin Namazgâhı, Namazgâh Çeşmesinin üstündeki değişik tarihli kitabelerden anlaşıldığına göre, Hacı Evhaddin'in 993 H.(1585)de yaptırdığı çeşme zamanla yıkılmış, 1228 H.(1813) de Kayış Mustafa Ağa tarafından tek­ rar yaptırılmış ve daha sonra da 1931 y ı l ı n d a Ahmed Kemâl Bey tarafından tamir ettirilmiştir. Kitâbeler şöyledir:

"MAŞAALLAH

SAHİB-UL HAYRAT VE-L HASE­ NAT BABUSSAADE

AĞASI SABIK MERHUM KAYIŞ MUSTAFA AĞA. 1228"

"EFENDİM AFİYET OLSUN

CÜMLE GEÇMİŞLERİN RUHUNA FATİHA, 1931"

Şehir imar plânında yeşil alan gözüken bu n a m a z g â h ı n kültürel fonk­ siyonuna yaraşır şekilde düzenlenmesi bu alana anıtsallık kazandıracak bir çalışmadır. Câmiler, medreseler,tekkeler ve zâviyeler şehri olan ve İstanbul'un çekirdeği durumunda bulunan Fâtih'-den, F â t i h Belediyesi'nin bu düzenleme­ y i esirgemeyeceğinden emin olmak isti­ yoruz. İstanbul Vakıflar Bölge Müdür­ lüğü bu konuda kendisine -düşen görevi bir ölçüde yerine getirmiş ve 28.3.1985 /560 tarih sayılı yazısı ile namazgâhın nasıl düzenleneceğini belirtmiştir. Bun­ dan sonrası Belediyeler'in şehir kültü­ r ü n e verdikleri değere ve şehircilik an­ layışlarının pratiğe yansıyan uygulama­ lara bırakılmıştır. U m a r ı z Fatih Beledi­ yesi Fatih'te kalan tek namazgâhı anıt­ laştırma şerefini ihmallere kaptırmaz.

6. Fatma Sultan Mahallesi Arpa-emini K ö p r ü Sokağı'nda yer alan 429 pafta, 1900 ada, 26 parsel sayılı Halil Ağa N a m a z g â h ı ' n ı n bir bölümü istimlâk edilerek yola katılmış, bakiyesi üzerine ise maalesef gecekondu yapılmıştır.

E v ü b Namazgahları :

7. Alibeyköy'de 1206 H.(1791) de Si­ l â h t a r Ağa' nın vakfettiği namazgâhın b u g ü n k ü konumunu tesbit edemedik.

8. Eğrikapı haricinde C e b e c i b a ş ı Mahallesinde Savaklar Caddesinde yer aldığı Hayrat-ı Şerife d e f t e r l e r i n d e belirtilen, ancak b u g ü n k ü k o n u m l a r ı tesbit edilemeyen n a m a z g â h l a a y n ı ma­ hallede yer aldığı k a y ı t l ı b u l u n a n d i ğ e r i k i namazgâhı da g ö r e m e d i k .

9. Topçular Mahallesi T o p k a p ı E d i r -nekapı Caddesi ü z e r i n d e b u l u n a n 68 pafta, 164 ada, 3-4 parsel s a y ı l ı Z ü l â l î Namazgâhı 1107 H.(1695) de H a c ı Mus­ tafa Lâ'li Efendi t a r a f ı n d a n v a k f e -dilmiştir. Biz 1976 y ı l ı n d a bu namaz­ gâhı tetkik ettiğimiz zaman, b i r y ü z ü mihrab olan N a m a z g â h Çeşmesi ayakta duruyor ve çevresinin d ü z e n l e n m e s i n i bekliyordu Eyüb Belediyesi'nin b u r a y ı tariht fonksiyonuna k a v u ş t u r a c a ğ ı n ı umuyoruz.

10. Emirbuhari Mahallesi ve Cad­ desinde yer aldığı belirtilen B e y l e r b e y i Çeşmesi,

11. Servi Mahallesi V e z i r t e k k e s i Caddesindeki,

12. K a r c ı Süleyman S u b a ş ı M a h a l ­ lesi ve Caddesi'ndeki Musa oğlu K o c a Mehmed, ,

13. Zeynepl Sultan Mahallesi K a r ­ yağdı Caddesi' ndeki Hazreti H a l i d N a -mazgâhlarinı da maalesef g ö r e m e d i k .

14. Rami Cuma Mahallesi A l t u n t z â -de Bağyolu Sokağı'nda yer alan 239 ada, 12 parsel sayılı Sultan Bayezid,

15. Üçşehidler Mahallesi G ü m ü ş ­ süyü Sokağı' ndaki 63 pafta, 319 ada, 5 parsel sayılı N a m a z g â h l a r ı n E y ü b Bele­ diyesi t a r a f ı n d a n N a m a z g â h k ü l t ü r ü n ü yaşatacak biçimde d ü z ü n l e n m e s i bekle­ niyor.

Zevtinburnu N a m a z g â h l a r ı :

16. Merkez Efendi Mahallesi T a k -keci Mevkiindeki Sultan 2.Mahmud N a ­ mazgâhı'nın ancak hayrat s i c i l i k a y d ı n ı tetkik edebildik.

17. Merkez Efendi Mahallesi L o n d r a Asfaltı İlyaszade S o k a ğ ı ' n d a yer alan 2924 ada, 8 parsel sayılı S â k i n e H a t u n Namazgâhı,

18. Kazlıçeşme Mahallesi V e l i E f e n ­ d i Sokağı' ndaki 1659 ada, 14 parsel sa­ yılı Veli Efendi N a m a z g â h ı ,

(7)

N A M A Z G A H I , A R 227 19. Merkez Efendi Mahallesi

Davut-p a ş a - T o Davut-p k a Davut-p ı Asfaltı Y ı l a n l ı a y a z m a yo­ lunda yer olan 498 pafta, 2953 ada^ 4 parsel sayılı Mahpeyker Valide Sultan N a m a z g a h l a r ı Belediyenin ve M ü f t ü l ü ­ ğün h i m m e t i n i bekliyor.

20. Ç ı r p ı c ı Mahallesi Çörekçi Seyyid Nizam Y o l u ' n d a k i 514 pafta, 2989 ada, 2 parsel sayılı Ş e h i d l i k N a m a z g a h ı ' A y a n o ğ l u ' n u n n o t l a r ı n a göre; 1208 H . (1793) de H a c ı Mustafa Ağa t a r a f ı n d a n vakfedilmiştir. K i t â b e s i şöyledir:

KÜLLEMA DEHALE ALEYHA ZE-KERİYYA-L MİHRAB

SAHİB-İL HAYRAT RUHİÇUN F A ­ TİHA

LAİLAHE İLLALLAH MUHAMME-D-UR RASULULLAH

KİM ETSE MUSTAFAYI HAYR İLE YAD

İKİ ALEMDE YA RAB EYLE DİL-ŞAD

MERHUM VE MAĞFUR EL MUH­

TAÇ İLA RAHMETİ RABBİH-İL ĞAFUR

SERASERCİBAŞr E L HAC MUS­ TAFA AĞA RUHİÇUN E L FATİHA

SENE 1208 H.

21. İ s t i m l a k edilerek yola k a t ı l a n , Merkez E f e n d i Mahallesi Ç ö r e k ç i Sey­ yid Nizam Y o l u n d a k i 511 pafta, 2982 ada, 1 parsel sayılı n a m a z g â h ı Aya-noğlu şöyle a n l a t ı y o r .

ÇEŞME-İ HACI BAYRAM BİN HACI SENE 955 H.(1548)

Kitabesine göre H a c ı Bayram Efen­ di t a r a f ı n d a n y a p t ı r ı l a n çeşmenin civarına 1193 H.(1779) de y ü k s e k l i ğ i

1.53,eni 58 ö l ç ü l e r i n d e namazgah taşı k o n u l m u ş t u r . N a m a z g â h t a ş ı n ı n bir yü-züde sülüs "Küllemâ dehale aleyhti

ze-keriyya-l mihrab" â y e t i , ö b ü r y ü z ü n d e

ise t e z y i n a t l ı ü z ü m l ü asma ve o r t a s ı n d a servi m o t i f i b u l u n u y o r d u .

22. Merkez Efendi Mahallesi eski çırpıcı yolunda yer alan 2959 ada, 3 parsel sayılı H a c ı Emin Ağa,

23. Merkez Efendi Mahallesi Da-v u d p a ş a Da-ve F a z l ı p a ş a S o k a k l a n ' n d a k i

2944 ada,9 parsel sayılı n a m a z ğ â h l a r ile,

24. Merkez Efendi Mahallesi Balıklı Çırpıcı yolunda yer alan 512 pafta, 3000 ada, 4 parsel sayılı Hacı Salih Ağa N a m a z ğ â h ı ,

25. Merkez Efendi Mahallesi Çörek­ çi Seyyid Nizam Yolundaki 511 pafta, 2980 ada 12 parsel sayılı diğer bir N a m a z g a h ı n da Zeytinburnu Belediye ve M ü f t ü l ü ğ ü n c e düzenlenmeleri bekle­ nilmektedir.

26. Merkez Efendi Mahallesi Londra Asfaltı İlyaszade Sokağı'nda yer alan 2923 ada 1 parsel sayılı N a m a z g a h ' ı n çağdaş mimari perspektifi çerçevesinde, F a t i h ' i n Eski Eserlerini ihya ve K o r u ­ ma Derneği t a r a f ı n d a n câmi olarak in­ şası p l a n l a n ı y o r .

Ayanoğlu n o t l a r ı n d a burası ya da buraya yakın başka bir Namazgâh için şu kitabeyi veriyor:

KÜLLEMA DEHALE ALEYHA ZE-KERİYYA-L MİHRAB

TARİKAT-I ALİYYE-İ NAKŞI-BENDİYYEDEN EŞ ŞEYH

EL HAC ŞUMNUVİ ALİ EFENDİ­ NİN HAYRATIDIR

SENE 1283 H.(I866) B a k ı r k ö v N a m a z g a h l a r ı :

27. Ü m r a n i y e Mahallesi Çekmece Caddesi Bâdemlibahçe Sokağı'nda yer alan 392 ada 32 parsel sayılı Bezmi Alem Valide Sultan N a m a z g â h ı , halk-t a r a f ı n d a n câmiye d ö n ü ş halk-t ü r ü l m ü ş halk-t ü r .

E m i n ö n ü Namazgahları :

28. Bostanı A l i Mahallesi K a d ı r g a Liman Caddesi'nde yer alan 1193 H. (1779) de Esmâ Sultan t a r a f ı n d a n vakf olunan namazgâh alanında b u g ü n k ü K a d ı r g a Parkı yer alıyor. Sofalı Na­ mazgâh Çeşmesi bütün zarafetiyle a-yakta durmakta ve etrafını saran yeşil kuşak çevreye huzur ve cıvıltı sun­ m a k t a d ı r .

29. D e m i r t a ş Mahallesi Deveoğlu İp-çiler ve K u n d u r a c ı l a r Caddeleri'nde yer aldığı kayıtlı bulunan namazgâh ile.

(8)

228 MUSTAFA Ö 7 D A M A R 30. Küçükayasofya Mahallesi

Çat-ladıkapı Caddesi'nde yer alan Hanım K a d ı n ,

31. Ve, Vefâ Dârulhadis Mahal-lesi'ndeki Namazgâhlarının bugünkü konumlarını tesbit etmek mümkün ol­ mamıştır.

32. Sultanahmed Üçler Mahallesi A t m e y d a n ı Caddesi'nde dikilitaşların karşısında yer alan, 922 H.(1516) Na-mazgâh olarak, 959 H. (1551) de ise Câ-mi olarak hizmet veren bu eserin hara­ belerine ait temel kalıntıları, kendi­ lerini Sultan Ahmed sit alanı çerçeve­ sinde anıtsallaştıracak sanatçı eller bekliyor.

İsmail Mâşûkt Hazretlerinin meşhedi olan bu alan, hatırasına yaraşır şekilde düzenlendiği gün Atmeydanı yeni bir anıt daha kazanmış olacaktır.

Sisli N a m a z g a h l a r ı :

33. Miss Julia Pardoe'nin "The City Of The Sultan And Domestic Manners Of Turks" (Sultanın Şehri Ve Türklerin Aile H a y a t ı n d a k i Gelenekleri) adlı Sey-yahatnamesinde K â ğ ı t h a h e Mesiresini a n l a t ı r k e n "Okçuların toplandığı yerin

biraz solunda; yaşlı söğüt ağacının göl­ gesi altında bir tümsek yükselmiştir. Bu­ rası Padişah (Sultan 2.Mahmud) ın Oda­ lığının mezarıdır.

Gençliğinin, güzelliğinin ve çehresinin en parlak devrinde birdenbire ölmüş. Padişah bu güzel Odalığının ölümüne o kadar üzülmüş ki. tam iki yıl bu yüzden Kâğıthane Sarayı'na gelmemiş. Bu mezar­ lık selâmlık penceresinden gözükür ve söğüt dallan arasında adeta inildeyen rüzgâr sesi. selâmlığın yıldızlı salon­ larında oturanların kulaklarına kadar gelir. Sultan Mahmud'un bu Odalık için duyduğu ızdırablı anlarda. Ona bir şiir yazdığını duydum. Bunu ele geçirmek i-çin çok uğraştım, fakat başaramadım. Bu Odalık için fazla üzüntü duyul­ muş olduğu halde, bugün unutulmuş git­ miş. Mezarın yakınlarında dolaşan güzel­ ler, şimdi onun kara bahtını düşünmeye­ cek kadar kendi âlemlerindeler... Böyle iken, Pâdişâhın okunu bu mezardan başka bir yöne atması, benim duygulu tarafıma bir teselli oldu..."

"...Kâğıthane deresini tasvir ettiğim zaman, sözünü etmiş olduğum Odalığın mezarının olduğu yere doğru gittim. Av ışığı.mezar taşma vurmuştu, bir bülbiil, mezarın üstüne doğru dalları sarkmış a-ğaçların arasından acı acı ötüyordu. Bu­ rası cümbüş içindeki kalabalıktan epey uzaktı. Böyle oluşu beni duygulandırdı."

Şeklinde anlattığı yer, g e r ç e k t e b i r me­ zarlık değil N a m a z g a h t ı r . N a m a z g â h taşlarının mezar t a ş l a r ı n a benzemesi sebebiyle, yerli ve y a b a n c ı pek çok k i ş i tarafından n a m a z g a h l a r ı n m e z a r l ı k sa­ nıldığını yazımızın b a ş ı n d a b e l i r t ­ miştik. Miss Julia Pardoe'nin 1835'li yıllarda gördüğü ve mezar s a n d ı ğ ı bu namazgahı 150 yıl sonra, 1985' lerde İstanbul Vakıflar Bölge M ü d ü r l ü ğ ü ' n ü n takib elemanlarından olan Cemil D a l dostumuzla birlikte biz de i n c e l e d i k . Kâğıthane K a s r i ' n ı n s e l â m l ı k d â i r e s i penceresinin ö n ü n d e , hem de Sultan Mahmud gibi karşısında h ü z ü n l ü ve ne­ şesiz bir çehre bile g ö r m e y e t a h a m m ü l etmeyen bir Pâdişâhın, dinlenmek için gittiği yazlık kasrın b a h ç e s i s a y ı l a b i ­

lecek bir yerde böyle bir a ğ ı t a n ı t ı yaptırmasının i m k â n s ı z l ı ğ ı n a , a y r ı c a Miss Pardoe'nin mezar s a n d ı ğ ı t ü m s e ğ i n

namazgah seti o l d u ğ u n a i h t i m a l v e r d i ­ ğimiz için, ünlü K â ğ ı t h a n e ve S â d â b â d ı baştanbaşa yaya dolaştık. Sultan M a h ­ mud'un yazlık s a r a y ı n ı n h a r a b e l e r i n i , selamlık dairesine rastlayan k ı s m ı n karşısını ve o k ç u l a r ı n t o p l a n d ı k l a r ı yerleri tek tek inceledik. Miss Par­ doe'nin mezar sandığı n a m a z g â h seti üzerinde 1310 H.(1892) de y a p t ı r ı l m ı ş zarif bir çeşme ve dinlenme p a r k ı ve yeşil alan olarak d ü z e n l e n e n ç e v r e s i n d e ise ikisi kitabeli i k i s i k i t â b e s i z d ö r t adet okçulara ait menzil taşı g ö r d ü k .

Kendisine verilen y a n l ı ş b i l g i l e r i n romantik etkisiyle ince bir h ü z n e k a p ı ­ lan zarif Miss Julia Pardoe, e ğ e r b u r a ­ sının bir mezar değil de, O g ü z e l oda­ lığın anısını a n ı t l a ş t ı r a n b i r t e f e r r ü c namazgahı olduğunu bilseydi, A l l a h b i ­ lir, güzel gönlü incinmez ve m a h z u n yüzünde h ü z ü n değil s e v i n ç ç i ç e k l e r i açardı. Yazık k i k a r a n l ı k t a k a l a n kültürümüz y ü z ü n d e n b i z i m ç e h r e l e ­ rimiz de aynı b u r u k l u ğ u t a ş ı y o r . Mezar sanılarak ihmâle u ğ r a y a n ve b a ş k a c a

(9)

N A M A Z G A H I . A R 229 yollarla kaybolan böyle pek çok

Na-m a z g â h ı Na-m ı z , k e n d i l e r i n i d ü z e n l e y e c e k şehircilik ustası ve peyzaj m i m a r ı sa­ natçı ellere çağrı ç ı k a r a c a k bilinçli Be­ lediyeler bekliyor.

34. H a y r a t ı Şerife u z m a n l a r ı ' n ı n g ö r d ü k l e r i K â ğ ı t h a n e Caddesi'ndeki K i l e r c i U s t a s ı Hatice Usta N a m a z ğ â h ı .

35. A y a n o ğ l u ' n u n kitabesini verdiği Mihrişah Valide Sultan Yusuf Paşa Na­ m a z g a h l a r ı n ı maalesef g ö r ü p inceleve-medik. A y a n o ğ l u ' n u n v e r d i ğ i çeşmeve ait kitabe şöyledir:

CENABı HAN IBRAHIM SİL4H-DARı YUSUF PAŞA

IDÜB ICRA-ı MA- BU ÇEŞMEYI KıLMıŞDı ABAD

MÜRUR-ı REFTIYLE TAMIRE MUHTAÇ OLDU IMIŞDI

HARAB OLDUKDA BU DEF 4 YE­ NIDEN EYLEDI MA MUR

SELIM HAN-ı CIHANıN VALIDESI

MIHRIŞAH UNVAN

ZIHI HAYRAT-ı DILCUDUR KI (ARIF) SÖYLEDIM TARIH

BU RAN A ÇEŞME S ARı YAP Dı YALA VALIDE SULTAN

36. Harbiye Mahallesi K ü ç ü k ç i f t l i k ve Dereyolu Sokaklan'nda yer alan 90 pafta, 770 ada, 11 parsel sayılı Hazine V e k i l i Osman Ağa N a m a z g û h ı ' n ı n

"KÜLLEMA DEHALE ALEYHA ZE-KERRIYYA-L MIHRAB" â y e t i n i n yer

aldığı sülüs k i t â b e l i kıble taşı b u g ü n mevcut d e ğ i l d i r . 1198 H.(1783) de vak­ fedilen bu n a m a z ğ â h da geçtiğimiz yıl­ larda belediye t a r a f ı n d a n istimlak e-dilerek yeşil alan k a p s a m ı n a a l ı n m ı ş ve b u g ü n k ü M a ç k a P a r k ı n a k a t ı l m ı ş t ı r . Kaybolan n a m a z g â h l a r için en i y i son budur.

Ancak yine de b u r a l a r ı n Bele­ diyelerce t a r i h i ve k ü l t ü r e l fonk­ s i y o n l a r ı n a k a v u ş t u r u l a r a k a n ı t s a l -l a ş t ı r ı -l m a s ı umu-lur. Zira namazgah­ ların a s ı l l a r ı n a uygun şekilde d ü ­ zenlenmeleri hem yeşil a l a n l ı k özel­ l i k l e r i n i koruyacak hem de o ç e v r e y e kutsal bir a n ı t s a l l ı k k a z a n d ı r a c a k t ı r . Bu ise t a r i h i m i z i n , k ü l t ü r ü m ü z ü n ve şehirler h a l k ı n ı n en tabii h a k k ı d ı r .

Beşiktaş Namazgahları :

37. Vişnezâde Mahallesi Spor Cadde­ sinde yer alan 698 ada, 1 parsel sayılı Bezmi Alem Valide Sultan Namazğâhı. aslına uygun şekilde korunan Namaz­ gahlardan birisidir. 328.50. M^'lik n a m a z g a h ı n tamamı bir metreye yakın bir yüksekliğe sahib bir set halindedir. İçinde ve çevresinde çevreye cıvıltı su­ nan yüksek ağaçlar vardır. Hemen ya­ n ı n d a yer alan ünlü Çeşmesi, su mima­ r i m i z i n en zarif örneklerindendir. 1985 y ı l ı n d a hem namazgâh hem çeşme aslı­ na uygun şekilde restore edilmiş ve ta­ r i h i fonksiyonlarına kavuşturulmuştur. Çeşmeye su bağlanmış ve namazgah te­ ravih namazlarına açılmıştır

N a m a z g â h taşının ön yüzünde, celi-sülüs bir hat ile "KüUemü dehale oleyhû Zekeriyya-l mihrah" âyeti, arka yüzünde ise "İsmetlû VöUde Sultan Hazretlerinin hayratıdır. 1255 //.(1839)" ibâresi bu­ l u n m a k t a d ı r .

İlâhî kaderin esirelikten Sultanlığıa yükselttiği. Sultan 2.Mahmud'a eş ve Sultan Abdulmecid'e anne yaptığı Bez­ mi Alem Valide Sultan'ın 1807-8' lerde doğduğu 1852'de öldüğü sanılmaktadır.

H a y a t ı h a k k ı n d a ayrıntılı bilgi ve belge bulunmayan ve Vâlide Sultan'ın b ı r a k t ı ğ ı pek çok hayır eseri. Onun ruhundaki zarafeti yaşatıyor. Mührün­ de yer alan şu i k i mısra' ise, evrenin erdeminden yansıyan evrensel sevginin i k l i m i n i taşıyor:

MUHABBETTEN MU HAMMED OL­ DU HASIL

MUHAMMEDSİZ MUHABBETTEN NE HASIL

38. Ekmekçibaşı Mahallesi Setbaşı ve Çukurçeşme Sokaklan'nda yer alan, Esmâ Sultan'ın vakfettiği Maçka Mey­ d a n ı , ilginç bir vakıf örneğidir. Esma Sultan burasını salt M E Y D A N olarak mı yoksa K o n y a h ' n ı n anlattığı MEY­ D A N N A M A Z G A H olarak mı vakfet­ miştir, biz bunu tcsbit ve tevsik edemedik. Ancak sadece M E Y D A N ola­ rak vakfedilmiş bile olsa, başlıbaşına ve çok ilginç bir medeni abide olduğu açıktır. Yolların, meydanların ve yeşil

(10)

230 K/fTTgTAf ^ n Z D A M A R alanların çoğunluğunun vakıf olduğunu

söylemenin isabeti de açık değil midir? Hangi milletin insanı, kendi mülkünü meydan olarak, yeşil alan özelliğini sahib namazgâh olarak, mesire olarak, teferrücgâh olarak vakfetmiştir? Bun­ ların dint ve medenî kıymeti bilinmeli ve bu alanlara, kültürel düzenlemelerle kutsallık ve anıtsallık kazandırılma­ lıdır. Şehirlere solunum imkânı veren ve yaşanılır bir çevre düzeni getiren vakıf eserlerinin cümlesine saygı gös-teriln*lidir. Önüne gelen vakıf eserini düzleyip geçen değil, en azından şehir kültürüne kıymet veren bilinçli beledi­ yeler beklenilmelidir. Kültürel kıymet­ ler, kıyımdan korunmalıdır. Fakat ya­ zık ki çoğu kez tam tersi yapılmak­ tadır. Şehirler bu yanılgı içinde daha fazla yakılmamalıdır. Aksi takdirde çevremizde beton ve asfalt heyûlâ-lanndan başka bir şey kalmayacak, o zaman da hayat kör bir çığ gibi üze­ rimize yıkılacaktır.

Belediyelerin ve özellikle Müftü­ lüklerin bu konuya karşı yaklaşımları anlaşılır gibi değildir. İstanbul Va­ kıflar Bölge Müdürlüğünün 28.3.985 /560 tarih sayılı tarihi çağrısını ce­ vapsız bırakmaları bunun göstergesidir.

39. Ortaköy Çiftlik ve Karadağ So-kakları'ndaki Namazgâh, 1223 H.(1808) de Neşet Ağa,

40. Nişantaşı Teşvikiye Hacı Emin Efendi Sokağı'ndaki Namazgâh, 1192 H. (1778) de Sultan l.Abdulhamid Han'ın Başkapı Çuhadarı Hüseyin Ağa,

41. Asâriye Mahallesi Fıstıklı So-kak'taki Namazgâh da Sultan 2.Mah-mud tarafından vakfedilmiştir.

42. Vişnezâdc Mahallesi Setbaşı So­ kağı ile meydanın birleştiği yerdeki Namazgâh, Maçka Parkı'nın diğer bir köşesini oluşturuyor.

43. Cihannüma Mahallesi Serence-bey Yokuşu'ndaki Namazgah ise, ya Yıldız Camii'nin önündeki yeşil a l a n ı n ' bir kısmına ya da Abbas Ağa Parkı'na tekabül ediyor. Y a da Barbaros Bulva-rı'nda kalıyor. Kesin sınırları bilin­ mediği için tam tesbit edemedik.

«TY^R'V Namazgahları :

44. Tophane Hacı Mimi Mahallesi Lüleci Hendek Sokağı'ndaki 140 ada 2 parsel sayılı Namazgâhı 1211 H . (1796) de Bâbussaade Ağası Bilal Ağa vakfet­ miştir. Aynı tarihte inşa edilen Çeş­ mesinin kitâbesi şöyledir:

İNAYET MENBAI SULTAN SE­ LİMİN SAFVET-İ TAB I

IB ADI DERGEHİN CÜMLE RIZA CUY-İ HÛDA KILDI

HUSUSA KİM HALİL PAŞALI PÜR-HİMMET BİLAL AĞA

UMURUNDA İMAM-İL MÜSLİMİNE İKTİDA KILDI

VEKİLİ MES'ADEDMEND-İ HA­ ZİNE OL ATAPERVER

NÜKUD-İ GONC-İ LÜTFİN SU GİBİ SARF-I RIZA KILDI

REVAN EYLEYÜB HENDEK BAŞIN­ DAN AB-I DİLCUYU

BU RAN A ÇEŞMEYİ TOPHANE SU­ YUNDA BİNA KILDI

AKUB ZER-İ NAVDAN KABE ASA LUTF-İ FEYZİ

GÜMÜŞSUYUN BU VADİLERDE Bİ KADR Ü BAHA KILDI

OKUYANIN EZ ANIYLA CÜHERVEŞ VEHBİYA TARİH

BİLAL AĞA GEL İÇ ZEMZEM Dİ-YÜB NASA SALA KILDI

1211 H.(1796)

45. Kamer Hatun Mahallesi Aşıklar Kabristanı Sokağı'ndaki Aşıklar Na­ mazgâhı,

46. Tarihe bile sığmadığı halde ba­ sit bir gecekondu salgınına kurban gi­ den Kasımpaşa, Sinanpaşa Mahallesin­ deki O K M E Y D A N I N A M A Z G A H I ile aynı sosyal kaderi paylaşıyor.

İ.Fazıl Ayanoğlu'nun üzerine kitap yazdığı bu M E Y D A N , bize d ü n y a n ı n en güzel kentini kazandıran Fatih'ih "Üzerine hiç bir şekilde muhdes bina yapılmasın! Hayvan otlatılmasın!. Hristiyan ve Yahudi sokulmasın!.. Eğer mümkin olursa üzerinden kuş bile uçu­ rulmasını..."dediği ve Ebussuud E f e n -di'nin de bu yönde fetva verdiği mu­ kaddes bir M E Y D A N dır. Mimar

(11)

dostu-N A M A Z G A H I AR 2 3 i

muz 1.Ahmed A r s l a n o ğ l u ' n u n ifadesiy­ le "tarihte kazanılmış başarıların millete mal olmuş kupaları" d i y e b i l e c e ğ i m i z menzil t a ş l a n , bu M E Y D A N ' ı n m i l l i b e k ç i l e r i d i r . Y a z ı k k i sözünü ettiğimiz salgında bu b e k ç i l e r de k ı y ı m a uğra­ mıştır. K a l a n l a r ne o l a c a k t ı r ? Bu so­ runun c e v a b ı , m ü z e y e konacak ya da belli bir yerde toplanacak şekilde o l m a m a l ı d ı r . Z i r a tarihten gelen bir ezgiye göre:

"Taş düştüğü yerde ağır" dır.

Açık m e k â n k ü l t ü r ü n d e namazgah­ lar, y e r y ü z ü n d e benzerleri bulunmayan vakıf ö r n e k l e r i d i r . Peyzaj m i m a r l ı ğ ı n ı n tarihe a ç ı l ı m ı , ya da t a r i h i n peyzaj m i m a r l ı ğ ı n a işmarı d i y e b i l e c e ğ i m i z na­ m a z g a h l a r ı b ü t ü n park ve b a h ç e l e r e , yeşil alan k a p s a m ı n a giren her yere uygulamak m ü m k ü n d ü r .

Tekrar tekrar ve her f ı r s a t t a vurgu­ lamaya ç a l ı ş t ı ğ ı m ı z gibi g ü n ü m ü z ü n park ve b a h ç e l e r i n i n pek çoğu, d ü n ü ­ m ü z ü n n a m a z g a h l a r ı d ı r .

47. İşte K a b a t a ş Ö m e r A v n i Mahal­ lesi D o l m a b a h ç e Caddesi'ndeki vakfe­ deni bile unutulan Namazgah,

48. İşte F ı n d ı k l ı Molla Çelebi Ma­ hallesi D o l m a b a h ç e Caddesi'ndeki 21 ada,14 ve 15 parsel sayılı K â t i b - i S e r b e v v â b t n H ü s e y i n Efendi Namaz-gâhı

49. İşte F ı n d ı k l ı Molla Çelebi Ma­ hallesi D o l m a b a h ç e Caddesi'ndeki 20 ada, 6 parsel sayılı Çizmecibaşı Mah-mud Bedreddin Namazgâhı!..

K a b a t a ş Ç e v r e s i ' n d e k i yollar ve ye­ şil alanlar, bu namazgahlardan arda kalan a ç ı k m e k a n l a r d ı r . Mahmud Bed-reddin'in a ç ı k t ü r b e s i n d e yükselen ulu çınar, ç e v r e y e oksijen sunan değişik bir p ı n a r gibidir. F a t i h ' i n Ç i z m e c i b a ş ı s ı n ı n Açık N a m a z g â h ı ile b i r l i k t e Tekke, Mescid ve Haziresinden arda kalan bu mezar, k a r a y o l l a r ı ve belediyenin "ka­ zar" larina d i r e n e b i l m i ş tek h a t ı r a d ı r .

Şunu ifade etmek lazım k i , bele­ diyece K a b a t a ş Ç e v r e s i n d e gözden kaç­ mayacak ö l ç ü l e r d e d ü z e n l e m e l e r yapıl­ mıştır. Ancak ne y a z ı k k i bu civardaki n a m a z g a h l a r ı n a n ı t s a l l ı k l a r ı dikkate a l ı n m a m ı ş t ı r .

Bugün yol, meydan ve yeşil alan o-lan Mahmud Bedreddin Namazgâhı'nın kıble taşının ön yüzünde "Küllemt de-hale aleyhû zekeriyya-l mihrab" ayeti, arka y ü z ü n d e ise "Cennetmtktn firdevs-i tşiyhn ebu-l feth Sultan Mehemmed Hân Hazretlerinin Çizmecibaşısı Mahmud Bedreddin Ağa'nın dokuzyiizdört tarihin­ de vakfetmiş olduğu işbu Namazgtih ar­ sası bu kerre tamir olunmuştur. Sene

1289 H. (1872)" ibâresi bulunuyordu. Bu kitâbe pek alâ korunabilirdi. Ya da hâlâ benzerini dikmek m ü m k ü n d ü r .

50. Hasköy Turşucu Mahallesi Çeş­ me Arkası sokağı'ndaki Namazgâhı

1234 H . (1818) de Sadrazam Husrev Pa­ şa vakfetmiştir.

51. Hacı Husrev Mahallesi Tahta-köprü Sokağı'ndaki Namazgâhı, Ruz-nâmçeci İbrahim Efendi,

52. Büyükpiyale Mahallesi Ok­ m e y d a n ı Caddesi'ndeki K a d ı n l a r Çeş­ mesi N a m a z g a h ı n ı 1213 H.(1798) de Ra-bia Şerbin K a d ı n , armağan etmiştir.

53. Hasköy, kiremitçi Ahmed Çelebi Mahallesi Okmeydanı ve Aynalıkavak Caddesi'ndeki Namazgâh ise; 1116 H. (1704) de Sultan Ahmed t a r a f ı n d a n vakfedilmiştir.

Namazgah Çeşmesinin sülüs kita­ besinin tarih beyti şöyledir:

DÜRRİ DUA İDÜB DEDİ TARİH-İ ŞALİNİ

AYN-İ HAYAT-Ü ÇEŞME-İ SULTAN AHMEDi

54. Kasımpaşa'da Büyükpiyale Ma­ hallesi Kadınlarçeşmesi Mevkiindeki diğer bir Namazgâh ise, 1201 H.(1786) de Nakşidil Valide Sultan t a r a f ı n d a n vakfedilmiştir.

N a m a z g â h Çeşmesi üzerinde yer a-lan M ü n i b Efcndi'nin uzun manzumesi şu tarih kitabesiyle sona eriyor:

ÇAR ETRAFA MÜNİB A NEŞR KIL TARİHİNİ

SIHHAT OLSUN İÇ BU ZİBA ÇEŞ­ MEDEN MA-İ ZULAL

Sultan l.Abdulhamid'in eşi ve 2. Mahmud'un annesi olan Nakşidil Vali­ de Sultan da, Bczmi Alem Valide Sul­ tan gibi, kaderin yorumsuz kavranmaz

(12)

232 MUSTAFA ÖZDAMAR çizgilerinde esireliktan Sultanlığa yük­

selmiş ak bahtlılardandır. Melankoliye varan insafsız bir liriklik içinde "kara baht", "kem ttlih","kahpe felek" olarak nitelenen "kader"\n beklenmedik bir anda nasıl bir ufuk açacağını gösteren çok ilginç bir hayatı vardır. Ancak he­ nüz hiç kimse bu renkli hakikati ha­ remden selamlığa çıkaramamıştır. Re-şad Ekrem Koçu, "Osmanlı Padişahla-rı"nda bu konuya kandil yakarken "1766 senesinde Martinik adasında Dü-buk ailesinden bir kız dünyaya gelir. Bu kız Napolyon'un ilk zevcesi İmpa-ratoriçe Jozefin ile kardeş çocuğudur.

Bu Madmazel Eme Dübuk tahsil i-çin Fransaya gönderilir. Tahsilini Nantes şehrinde bir Manastırda rahibe kisvesi altında yapar. 1784'de onsekiz yaşında iken Martinik'e dönmek üzere yola çıkar. Bindiği gemi fırtınaya tu­ tulur, su alıp batmak üzere iken bir başka gemi yetişir, kazazedeleri kurta-. rır. Fakat bu ikinci gemi Akdenizde Mayorka adasına gitmektedir. Sebte bo­ ğazından geçince Cezayir Korsanları­ nın eline düşer. Cezayir dayısı güzel Fransız kızını İstanbul'a gönderir. Mad­ mazel Eme Dübuk, 1.Sultan Abdulha-mid'in âğûşi muhabbetinde Şehzade Mahmud'u doğurur..." Ve neticede Madmazel Eme Dübuk, Nakşıdil Valide Sultan olur.

Sarıygr Namazgahları :

55. Rumelihisarı Kaleağası Soka-ğı'ndaki 40 ada 2 parsel sayılı Molla Aliyyülfenârt,

56. Rumelihisarı Arpaemini soka­ ğındaki 46 ada 5 parsel sayılı Arpa Emini Mustafa Efendi ve Defterdar Mustafa Efendi Namazgahları, Sarıyer Müftülüğü ve Belediyesinin ilgilerini bekliyor.

57. Rumelikavağı Kavaklıdere So-kağı'ndaki 838 ada 4 parsel sayılı Sultan 2.Mahmud Namazgâhı, halkın himmetiyle câmiye dönüştürülmüştür.

Kartal Namazgahları :

58. Maltepe Kuruçeşme Ayazma Yo­ lu Bağdad caddesi'ndeki "üç evleklik" Namazgah, 1266 H.(1849) de Saray O-dabaşısı Mehmed Ağa tarafından vak-fedilmiştir.

Kadıköv Namazgâhları :

Balıkhane Nazırı Ali Rıza bey "Bir Zamanlar İstanburda yaşayan mesire yerlerini yazarken, renkli piknik fa­ sıllarını uzun uzun anlattıktan son-ra"nawûz vakitlerinde abdest alınıp çayıra seccâdeler serilir, topluca namaz kılınırdı. Akşam namazlarından evvel evlere dönüş başlardı. Bazdan akşam yemeklerini de çayırda yiyip dönüşü mehtablı gecede yapmayı arzu ederlerdi...

...Veli Efendi, Çırpıcı, Çörekçi, Bayrampaşa İstanbul'umuzun pek eski mesire yerleridir." derken Zeytin-burnu'ndaki namazgahların fanksiyonla-rını ortaya koyuyor ve şöyle devam edi­ yor:

"Eskiden mesire yerlerine gidenler her seyir yeri için öteden beri geçerli olan adetlere uymaya kendilerini mecbur gö­ rürlerdi. Mesela Fenerbahçe'ye gidecekler evvela Merdivenköyü'ne uğrar, çayırda yemeklerini yedikten sonra Fenerbahçe've giderlerdi. Dönüşte Haydarpaşa çayırın­ da dolaşıp, akşama Selimiye'deki Duvar-dibi Mesiresine gelirlerdi...

...Anadolu tren yollarının inşasından evvel Haydarpaşa Çayırı geniş bir mesire yeri idi. Sultan Mecid'in şehzadeleri Mu-rad ve Hamid Efendilerin sünnet düğün­ leri 1846 tarihinde bu çayırda yapılmış­ tır."

Ali Rıza bey İstanbul'daki belli başlı teferrüc Namazgahlarını izah et­ tikten sonra bir de 1861 tarihli bir "Hü­ kümet tembihnömesi" vermektedir:

"Yaz mevsimlerinde herkesin seyir yerlerine gitmesi eski bir adettir.Bu yerlere ırz ve edebiyle gidib gelenlere Hükümetten müsaade verileceği tabiidir. Fakat bu vesile ile edeb ve nizam dışına çıkan, yurdun nizamlarına muhalif hare­ ket etmek kat' lyyen caiz olamaz. Bu gibi hallere başvuranların cezalandırılacağına dair tanzim ve ilan olunan

tembihname-dir.

İstanbul'da Velie fendi. Çırpıcı Ça­ yırları, Bayrampaşa, Üsküdar, Çamlıca, Merdivenköyü, Haydarpaşa, Duvardihi, Beylerbeyi ve Havuzbaşı mesirelerine Cu­

ma ve Pazar günleriyle diğer âdf günler­ de herkes gidebilecektir.

(13)

N A M A Z G A H I A R 233

Fakat erkek ve kadınlar için özel yerler bulunduğundan kadın ve erkek karmakarışık oturmayacak ve oturama-yacaktır. Şâyet bunun aksine hareket edenler olursa, kanunun 254. maddesine göre cezalandırılacaktır."

Mesire yerleri için bile kurallar ko­ nulması i l k planda sıkıcı gibi gelir, ama gerçeğin gerçek y ü z ü böyle değil­ dir. D i n l e n i l m e k ü z e r e gidilen yerlerde ç ı k a b i l e c e k sosyal a r ı z a l a r h a y a t ı i n ­ sanın burnundan getirir. Bu tembihna-meye d i n i ve m i l l i geleneklerimiz çer­ çevesinde bu a ç ı d a n bakmak gerekir.

59. Cafer Ağa Mahallesi M ü h ü r d a r S o k a ğ ı ' n d a yer alan 305 ada, 13 parsel sayılı Namazgah, M ü h ü r d a r Ahmed A ğ a ' n ı n h a y r a t ı d ı r .

60. Cafer Ağa Mahallesi Ç ı k m a z Bâkt S o k a ğ ı ' n d a k i N a m a z g â h , Mehmed E f e n d i ' n i n v a k f ı d ı r .

61. G ö z t e p e Mehmed Efendi Ma­ hallesi B a ğ d a d Caddesi'ndeki Namaz­ g a h ı n hangi v a k ı f t a n o l d u ğ u n u tesbit etmek m ü m k ü n o l a m a m ı ş t ı r .

62. H a s a n p a ş a Mahallesi, U z a n ç a y ı r Caddesi'ndeki N a m a z g â h da..

63. H a s a n p a ş a Mahallesi'ndeki A -rablar M e z a r l ı ğ ı N a m a z g â h ı için hay­ rat sicil u z m a n l a r ı , h a y r a t - ı şerife def­ terine şu notu d ü ş m ü ş l e r d i r . "Mahalli mezkur h i ç b i r suretle istimal olunmayıp y a l n ı z R a m a z a n ı şerif de civar a h â -It t e r â v î h - i şerif eda etmekte olub, tak­ riben 2 evlek k a d a r d ı r . "

64. İ b r a h i m Ağa Mahallesi A y r ı l ı k Çeşmesi M e v k i i n d e k i birisi H ü s e y i n Pa-şa'nın,

65. D i ğ e r ise S a r a ç l a r K a t i b i ' n i n h a y r a t ı olan N a m a z g â h l a r , İ s t a n b u l şe­ hir k ü l t ü r ü n d e çok önemli yeri bulu­ nan b ü y ü k menzil N a m a z g â h l a r ı n d a n -dır. O r d u l a r ı n , S ü r r e A l a y l a r ı n ı n vc H a c ı l a r ı n u ğ u r l a n ı p k a r ş ı l a n d ı ğ ı bu a l a n l a r ı n a n ı t s a l b i r değeri v a r d ı r . Bu­ ralar, sadece alan olarak bile d i n i vc medeni birer abide s a y ı l m a l ı d ı r .

66. İ b r a h i m Ağa Mahallesi K ö f t ü n -cü S o k a ğ ı ' n d a k i 1221 ada, 5 parsel sa­ yılı namazgah, Saray Ağası T a y f u r Ağa ve o ğ l u ' n u n h a y r a t ı d ı r . İstimlak edi­ lerek yola k a t ı l a n n a m a z g â h ' ı n 1262 H .

(1845) t a r i h l i Çeşmesinin kitabesi

şöyle-dir

BENDE NAZİF TARİHİN CEVHER DEDİ ANBER GİBİ

KILDI İRVA YEK KADEM BABA OĞUL BU ZEMZEMİ

67. İçerenköy Kayışdağı Mevki­ indeki N a m a z g â h ile,

68. İçerenköy Bostancıbaşı Köprüsü k a r ş ı s ı n d a k i namazgâhın kime ait oldu­ ğu bilinmiyor.

69. İçerenköy Üsküdar Caddesi'n­ deki Nefise Hatun Namazgâhın da arda kalan belki sadece bir çeşmedir.

70. İçerenköy Bakkalköy Ü s k ü d a r Caddesi'ndeki Vahab Ağa Namazgahı'-nı H a y r a t - ı şerife uzmanları şöyle an­ latıyorlar.

"Tahminen 20 arşın tül (uzunluğunda) W arşın arzında (eninde) 200 arşın ka­ dar vardır. Halihazır duvar ve duvarın üzerinde demir parmak ile muhat deru-nunda bir ad e d muattal kuyu ile oldukça kebir bir dişbudak ağacı vardır."

71. K ı z ı l t o p r a k Tuğlacıbaşı Hacı Mustafa Efendi Mahallesi Ömer Efendi Çeşmesi Caddesi'ndeki Namazgâh "150 zıra"diT.

12. K ı z ı l t o p r a k Tuğlacıbaşı Hacı

Mustafa Efendi Mahallesi Erenköy Caddesi'nde Suterazisindeki Namazgâh "200 z(rû"dır.

73. K ı z ı l t o p r a k Tuğlacıbaşı Mustafa Efendi Mahallesi Erenköy caddesi K u -y u b a ş ı n d a k i N a m a z ğ â h ı n ku-yusu bu ci­ vara a d ı n ı vermiştir. Hayrat-ı şerife u z m a n l a r ı vaktiyle bu namazgâhı ince­ ledikleri zaman deftere şöyle bir kayıt d ü ş m ü ş l e r d i r .

"200 zira miktarında maa kuyu. iki

sene evveline değin cemaattan bazı kimse tarafından vakit namazları ile Ramazan-ı şerifde teravih namazı kılındığı.." Ayrıca

1336 (19171 yılında bitişiğindeki Köşk ve tarla Sahihi İlhami ismindeki bir kişi ta­ rafından Namazgâh alanının bahçesine katıldığı tesbit edilmiştir.

74. Kazyatağı'ndaki Namazgâhın bu­ günkü konumu bilinmiyor.

75. Merdivenköy'deki Yusuf Ağhh Bey Çayırı. Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey in

(14)

234 M U S T A F A Ö Z D A M A R

sözünü ettiği seyir yerlerinden biri olsa gerektir.

Çayır vakıfları da tıpkı Meydan ve Meydan Namazgahları gibi yeryüzünde benzerine rastlanması imkansız diye­ bileceğimiz çok çok ilginç vakıf örnek­ lerindendir. Kimisi seyir yeri kimisi de uzaklara gidemiyecek kadar hasta ya da yaşlı hayvanların otlamaları için vakfedi­ len bu yerler, insanlığımızın abideleridir.

76. Merdivenköy Üsküdar Cadde-si'ndeki İstablı Amire Katiblerinden Arif Efendi Namazğthı ile.

77. Merdivenköy Mamaçeşme, 78. O s m a n a ğ a Mahallesi

Söğütlü-çeşme N a m a z g â h l a n h a k k ı n d a bilgi b u l u n a m a m ı ş t ı r .

79. Sahrayicedid Mahallesi, Edhem Efendi Caddesi'ndeki namazgâh "300

arşın".

SO.Sahrayicedid Mahallesi, Bağdad Caddesi'ndeki namazgâh "1000 arşın" dır.

81. Z ü h t ü p a ş a Mahallesi K ö r d e r e Caddesi'nde Şam Kapıkcthüdası İbra­ him Ağa t a r a f ı n d a n vakfedilen K ö r d e ­ re Ç a y ı r ı , ilginç çayır v a k ı f l a r ı n ı n bir başka örneğidir.

82. Z ü h t ü p a ş a Mahallesi, Bağdad Caddesi'ndeki Şûht K a d ı n Selâmt Çeşme N a m a z g â h ı ve aynı yerde a y n ı vakıftan "20 dönüm tarla", İstanbul şehir kültü­ r ü n d e önemli yer tutan bir başka men­ zil yerinin tarihsel coşkusunu taşımak­ tadır. Yazık k i bu anıt alanda, küçük bir çeşmeden başka hatıra kalmamıştır.

83. Zühtüpaşa Bağdad Caddesi'n­ deki namazgah, "100 arşın terbiinde" dir.

84. Rasimpaşa Mahallesi Haydarpa­ şa R ı h t ı m Caddesi'nde yer olan 195 ada J5 parsel sayılı Lâdikli Ahmed Ağa Namazoâhı ise. Belediyenin azizliğine uğramış ve bir türlü kültürel fonksi­ yonuna kavuşturulamamıştır.

85. Tuğlacıbaşı Mahallesi Bağdad Caddesi'ndeki 578 ada 6 parsel sayılı Kalyoncular Seıhalifesi H a c ı Ömer Ağa N a m a z g â h ı ve bitişiğindeki "20 dönüm" tarladan arda kalan h a t ı r a , Ayanoğ-lu'nun verdiği şu kitabeden ibârettir.

KÜLLEMA DEHALE ALEYHA ZE-KERİYYA-L MİHRAB

SAHİB-UL HAYRAT VE HASENAT KALYONCULAR BAŞ HALİFESİ EL HAC ÖMER EFENDİNİN

GUFİRE ZÜNUBEH SENE 1186 H.(1772)

86. Suadiye Mahallesi, B a ğ d a d Cad­ desi'ndeki 1092 ada 18 parsel say ı h Mihrimah Sultan N a m a z g â h ı ' n i n ü z e ­ rinde halk t a r a f ı n d a n y a p t ı r ı l a n iba­ dete açık bir câmi b u l u n m a k t a d ı r .

TT.!kiidar N a m a z g â h l a n :

A y v e r d i ' n i n ( B o ğ a z i ç i n d e T a r i h s. 381,390) de i f â d e ettiği g i b i "Hay­

darpaşa, henüz Anadolu yakasının limanı olmadan evvel, karşı sthilin hareket ve vüsul noktası Üsküdar'dı. Anadolu'ya, Suriye, Irak, İran, ve Mısır'a gidecek ordular ve kervanlar, sürre alayları buradan kalkar, buraya göçerdi." " B u r a s ı

bir menzil yeri, bir t i c â r e t m e r k e z i i d i .

"Şehrin her ctnibi mesire ve teferrücgâh-tır. Dört bine yakın üzüm bağı, üç yüz gülisttnı vardır. Türlü kokular saçan bahçelerinin önünden geçenlerin dimağ­ ları" t u t u ş t u r a n "teferrüc" ü K o c a Y u ­

nus şöyle kullanır.

"Teferrüc eyleyü vardım. Sabahın sinleri gördüm. Karışmış kara toprağa; Şu nazik tenleri gördüm."

Ü s k ü d a r ' d a h a t ı r l a m a m ı z gereken ilk N a m a z g â h l a r :

87. Abdullah Ağa Mahallesi istavroz Caddesindeki Ç a d ı r c ı A h m e d A ğ a ,

88. Aynı mahallede Bostandere D u t -dibi mevkiindeki,

89. Ve yine a y n ı mahallede araba caddesindeki Safvet Ağa N a m a z g â h l a n olmalıdır.

90. Beylerbeyi A b d u l l a h A ğ a M a h a l ­ lesi Çınar ve Beybostanı s o k a k l a r ı n d a -k i 684 ada 10 parsel sayılı n a m a z g â h da bunlardan b i r i d i r .

91. A l t u n i z â d e Mahallesi K ü ç ü k -çamlıca Caddesindeki, i k i k u y u s u ve bir de Yağlıkçı Ayazma d i y e a n ı l a n çeşmesi olan N a m a z g â h ; 1275 H . (1858)

(15)

N A M A Z G A H I AR

215

de Y a ğ l ı k ç ı H a l i l Ağa t a r a f ı n d a n vak-f e d i l m i ş t i r . 92. A l t u n i z a d e Mahallesi Besim-a ğ Besim-a b Besim-a ğ ı M e v k i i n d e k i 1260 H.(1844) tBesim-a­ r i h l i N a m a z g â h , K ı z l a r Ağası T a y f u r A ğ a ' n ı n h a y r a t ı d ı r .

93. Altunizade Mahallesi Pilavcı ba-y ı r ı n d a k i N a m a z g â h , K ö f t ü n c ü H a c ı Mehmed A ğ a ' n ı n h a y r ı . 94. A y n ı mahalledeki K o r u l u k mev­ k i i n d e k i N a m a z g â h , 95. A y n ı mahallede K o ş u y o l u cad­ desindeki A d i l e Sultan N a m a z g â h ı , 96. A y n ı mahallede T o p h a n e l i o ğ l u Caddesindeki N a m a z g â h ,

97. Ve nihayet yine a y n ı mahallede K ü ç ü k ç a m h c a Caddesindeki 1147 ada 35 parsel sayılı K a p ı Ağası Osman Ağa

N a m a z g â h ı , a r t ı k sadece Arşiv k a y ı t ­ l a r ı n d a yer a l m a k t a d ı r .

98. Altunizade Mahallesi K ü ç ü k ­ ç a m h c a Caddesindeki Sultan Avcı Meh­ med N a m a z g â h ı , çok r e n k l i ve canlı ha­ t ı r a l a r l a doludur.

Ahmed H a m d i T a n p ı n a r (Beş şehir s.l89-190)'ın da t a b l o l a ş t i r d ı ğ ı gibi "Eskiden küçük büyük her çeşmeyi iri gövdeli bir çınar yahııd da servi beklerdi. İşlenmiş mermerin üstüne aydınlığın ni­ meti onun fırınında pişmiş taze bir ek­ mek gibi düştüğü gün .mimari kendisini bulmuş sanılır. Mimarın veya hayrat sa­ hibinin diktiği ağacın büyüdüğünü görüp görmemesinin ehemmiyeti yoktu. Dikilmiş olduğunu bilmesi yeterdi. Bilirdi ki top­ rağa emanet edilmiş bir ağaç: mahalleye, semte, şehre, hatta cemiyete ve bütün bir imana emânet edilmiş bir değerdir.

Bazen bu çeşmenin haznesi küçük bir set olur. Namazgâh teşekkül ederdi. Balıklıya giden yolda küçük mezarlığıyla bunlardan biri vardır. Fakat benim en sevdiğim. Küçük Çamlıca'da. altından Avcı Mehmed devrinin bir çeşmesi akan settir. Bu ilhamlı taraçanın Marmara'ya bakan tarafında, güneşin altında benekli bir hayvan sırtı gibi kabaran çifte kartal sokağı vardır. Bu adı nereden vermişler? Acaba dördüncü Mehmed'in av merakının bir yâd i gün mı? Yoksa aynı hastalığa tutulmuş bir başkasından mı geliyor? Yahııd sadece tesâdüfün bir cilvesiyle mi

bu çeşme ile sokak birleşiyorlar? Şurası var ki IV.Mehmed Çamlıca'yı seviyordu ve bu Namazgâhm civarından köşk, hatta bir de câmi yaptırmıştı. Hal' inden evvel­ ki sıkışık günlerde bu tarafta avlanmıştı.

Ağaç. sade mimarlık zevkimize ve şe­ hirciliğimize girmez. Eski şiirin mücerret dünyası bir halı desenine benzeyen servi, çınar, kavaklarla doludur. Fakat asıl büyü masallarda geçer.. Çocukluğumda dinlediğim bir masalın şehzâdesi. kulak­ tan âşık olduğu peri kızma; altında akan bir çeşme ve yanıbaşmda Bâkf'nin boyunu boşunu o kadar hayranlıkla övdüğü cins­ ten bir servi bulunan, yukarda anlat­ tığımız cinsten bir Namazgâhta kavuşur. Öğrettikleri gibi çeşmeden abdest alır. ağacın dibinde namaz kılar ve dua eder­ ken, üç defa üst üste: "Mersina. uzat sa­ çının bir telini, al Mustafa'yı yanma.." diye bir ses işitir. Servinin derinlik­ lerinden üç defa. "Alamam, dayıcığım, insan oğludur, çiğ süt emmiştir." cevabı gelir. Fakat dördüncüsünde serviden bir saç teli uzanır. Masalın sonunda Mersina çiğ sütle beslendiği için unutkan olan âşığına kendisini hatırlatmak için. üzeri­ ne aynı çeşme ile servinin tasvirinitabii gözyaşlarıyla- dokuduğu bir seccade gön­ derir, o da başını bu seccadeye kor koy­ maz aynı sesi işiterek Mersina'yı hatır­ lar ve ona döner."

99. Arakıyeci Hacı Mehmed Mahal­ lesi Seyvid Ahmed Deresi Sokağındaki N a m a z g â h 1220 H.(1805) de vakfedil-miştir.

100. Aynı mahallede yer alan Nuh-kuvu Caddesindeki 458 ada 6 parsel sa­ yılı n a m a z g â h , 1261 H. (1845) de Ser Ağa A b d u l ğ a n î Ağa t a r a f ı n d a n hizmete s u n u l m u ş t u r .

101. Aşçıbaşı Mahallesi Miskinler Tekkesi Mevkiindeki Sadeddin Bey Na­ mazgâhı ile,

102. Aynı yerde Duvardibi Mevkiin­ deki Mustafa Yaver Efendi Namazgah­ larının b u g ü n k ü konumlarını tcsbit edebilmek oldukça zor.

103. Aşçıbaşı Mahallesinde Seyyid Ahmed Deresindeki diğer bir namaz­ gâh, 1165 H. (1751) de Pürsefâ ve Nevsefâ Hatun t a r a f ı n d a n vakfc-dilmiştir.

(16)

236 X 4 T T « ; T A F A Ö Z D A M A R 104. Beylerbeyi İskele Meydanı, Sul­

tan I.Abdulhamid t a r a f ı n d a n set MEY­ D A N olarak vakfedilmiştir. Hayrat-ı Şerife defterinin mülâhazat hanesinde burası için "Câmi-i şerife müdüvim ahâlînin istirahat mahali " kaydı yer alıyor.

105. Beylerbeyi Küplüce Mahallesi K ü p l ü c e Caddesi'nde gür bir ağacın gölgelediği 901 ada 5 parsel sayılı set, Hatemi Efendi t a r a f ı n d a n vakfedilen ve semt halkı t a r a f ı n d a n tarihi özelliği korunan n a m a z g a h l a r d a n d ı r .

106. H a y r a t - ı Şerife defterlerinde Hatemi Efendi'nin Beylerbeyi İskele M e y d a n ı n d a M E Y D A N türünde bir Na-mazgâhı daha kayıtlıdır.

107. Bulgurlu K ü ç ü k Çamlıca Cad­ desindeki Sultan Mehmed Namazgâ-h ı ' n ı n Çeşmesi 1602 H.(1651) tariNamazgâ-hini taşıyor.

Şair ve ressam Theophile Gautier, bu N a m a z g â h t a gördüğü "pembe, yeşil, mavi, leylak renkli giysiler giymiş, çiçekler gibi çimenler üstünde birikmiş ve çınarlar, ceviz ağaçlarının gölgesinde serinlenen" Osmanlılar için "güzeiilginç görünümler için çok duyguludurlar." der ve ilâve eder: "Güzel bir görünümün, iç açıcı bir perspektifin her b u l u n d u ğ u yerde, emin olunabilir k i bir köşke, bir çeşmeye, yere serili halıları üstünde keyif çatan bir kaç Osmanlı'ya rastla­ nacaktır."

Bu cümleler, vaktiyle b u g ü n k ü parkların ve yeşil alanların fonksi­ yonlarını da yerine getiren Namaz­ gahların yabancı gözüyle bile fark edilecek kadar çok olduğunu göster­ mektedir.

108. Bulgurlu Mahallesi Alemdağ Caddesi İzzetbey Sokağı'ndaki 95 ada 1 parsel sayılı Câvid Ağa N a m a z g â h ı n ı n üzerinde halk t a r a f ı n d a n yaptırılan ibadete açık cami var.

109. Bulgurlu Mahallesi K ü ç ü k ç a m -lıca Caddesi Ü ç p ı n a r Sokağı'ndaki 56 ada, 4 parsel sayılı Topçu K u m a n d a n ı Hafız İbrahim Paşa Namazgâhı,

110. Aynı mahallede Neşet Bey So­ k a ğ ı n d a k i 725 ada 92 parsel sayılı Namazgâh ile.

111. Çamlıca Caddesi'ndeki 727 ada, 26 parsel sayılı Abdullah Ağa N a m a z ­ gahları kısmen de olsa h a t ı r a l a r ı n ı korumaktadır

112. Çakırcı H a s a n p a ş a Mahallesi Kefçedede Caddesi'ndeki Ç a k ı r c ı Ha­ sanpaşa Namazgâhı, b u g ü n k ü D o ğ a n c ı ­ lar Parkı'nın bir b ö l ü m ü n e veya c i ­ varına tekabül ediyor. D o ğ a n c ı l a r C i -v a n ' n ı n çoğunluğu, zâten ayakta k a l a n ve kalamayan, Hasanpaşa V a k f ı n a ait eserlerden meydana geliyor.

113. Vaktiyle Beylerbeyi Ç e n g e l k ö y Rasathane Yolu ü z e r i n d e 42 k a p ı n u ­ maralı evin karşısında, H a m d u l l a h Pa­ şanın bir n a m a z g â h ı v a r d ı .

114. Ayanoğlu'na göre Ç e n g e l k ö y Bekârderesi Yolunda i k i N a m a z g â h var­ dı ve kitabesi şöyleydi:

SAHIB-UL HAYRAT

KÜLLEMA DEHALE ALEYHA ZEKERIYYA-L MİHRAB 1227 H.(1812)

115. Beylerbeyi Kuzguncuk a r a s ı n d a yer alan Ahmed efendi S ı ğ ı n a k l ı Na-mazgâhını da A y a n o ğ l u ' n d a n d i n l e y e ­ lim.

"Bu namazgtıhın ön kısmındaki mus­ luğun iki tarafında hayvan yalağı ve bun­ ların iki tarafında kapı bulunup, sağ ka­ pıdan merdivenle çeşmenin üstündeki na-mazgûha çıkılmakta, sol kapının iç kısmı küçük bir oda olup, fırtınalı havalarda yolcuların sığınması için yapılmıştır. Üst kitabesi " canlıların cümlesi sudandır." mftâlindeki:

VE MINE-L M At KÜLLI ŞEYIM HAY

âyet-i kerimesi, diğer k i t â b e ise:

NAMDAŞ-ı FAHR-I ABA ZAıR-I BEYT-I HAREM

AYN-ı IHLAS ILE OLDU HAYR Ü CUDUN MAZHARı

FI SEBILILLAH BU ÇEŞMEYI BÜNYAD IDÜB

SU BE SU SEYRAB Ü MESRUR ET-DI TEŞNEET-DILI

AYNIYA IT ŞAN A BIR BIR SÖY­ LEDIM TARIHI TACA

Referanslar

Benzer Belgeler

(...1-) Türkiye Cumhuriyetiyle Almanya Federal Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik SözleĢmesinin 29 uncu maddesinde, bir kimsenin Türk sigortasına giriĢinden

a) En az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarının veya bunlara denkliği YÖK tarafından kabul edilen yurt içindeki veya yurt dışındaki

Nisan 1999’da yardımcı doçent, Kasım 1999’da ise Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı’nda doçent oldu.Mayıs 2001’de, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Whitehurst ve arkadaşları tarafından akronimi PEER (Prompt, Evaluate, Expand, Repeat) olarak belirlenen süreçte ise öncelikle yukarıda tanımlanan yöntemler

GEBZE TEKNİK ÜNİVERSİTESİ www.gtu.edu.tr bilgi@gtu.edu.tr 02626051509 2626538490 Gebze Teknik Üniversitesi Rektörlüğü Cumhuriyet Mah. No:2 Gebze/KOCAELİ

3- Söz konusu petrol ürünleri ihtiyaca göre peyder pey alınacağından ihaleye katılacak isteklilerin Müdürlüğümüze en fazla 3 (üç) KM mesafede Bolu Belediyesi mücavir

TEKKE İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ CAMİKEBİR MAHALLESİ MUSTAFA KEMAL PAŞA CADDESİ NO:. 16/1/A PK:16800

Dev rim ci e mek çi ler ya sal laþ - ma-ku rum sal laþ ma sü re cin de ki KESK’in DÝSK ve TÜRK-ÝÞ gi bi kast laþ ma sý nýn ö nü ne geç mek i çin ça lýþ ma la rý ný sür dü