CANAN KESKİN
Tükenmeyen
enerji ve azmin
örneği bir sanatçı
Röportaj: Deniz Banoğlu
Onunla ilk röportajı yaptığımda sa nıyorum 1967 yılıydı. O dönemde folk
türü üzerinde çalışıyor, kimi bestesi kendine ait, 45’lik plaklar dolduruyor du. Kendine özgü boğuk, sıcak sesi,
şarkı sözcüklerini, dilimizin gerektiği ölçüde, berrak, açık biçimde vurgu laması ile bir “ KARAGÖZLÜM” ,
“Garip Aşık” ve “ Aşk Okudum, Aşk Dokudum” şarkıları müzikseverlerin
dilinden düşmüyordu. Bir yandan folk müziği yaparken bu müziğe temel oluşturan edebiyatını da zevkle oku duğunu belirten sanatçı, haftada iki kere de Darülacezedeki çocuklara mü zik dersi veriyordu...
Onunla ikinci söyleşimi yıllar son ra 1974’de yaptığımı hatırlıyorum. Müzik alanında uğraşı türü değişmiş, çocuk müzikallerine eğilmişti. İstan bul Devlet O pera ve Balesi’iıin 1971’de Polaria Kutup Ayısı ile baş lattığı çocuk müzikalleri dönemi de vam ediyor ve Canan, bu oyun dahil,
ÇOCUK MÜZİKALLERİ KLASİK BATI MÜZİĞİ
SEVGİSİNE AÇILAN BİR KAPIDIR
Çocuk müzikallerinin, eğitimdeki önemi için Canan 1974’de şöyle de mişti, “ öncelikle, çocukta çok sesli müzik kavramının yerleşmesi bakı mından çok faydalı ve önemli bana göre” ... Şimdiki söyleşimizde,' kendi çocukluk dönemindeki müzik eğitimi ne değinerek, konuyu şöyle genişlete rek görüşlerini açıyor: “Bizler, o za manlar Tepebaşı Şehir Tiyatrosu’nun komedi bölümünde oynayan rondlu, şarkılı çocuk oyunlarına götürülür dük. Ferih Egemen’in rondlu oyunla rını zevkle seyrederdik. O sezon hiç unutm am her Cumartesi “ Mavi
Boncuk” oynuyordu, biz de her Cu martesi oradaydık. Günümüzde Dev let Opera Balesi çocuk müzikalleri ge leneğini yerleştirdi. Yarının opera se yircisini, bugünün çocuk müzikalleri hazırlayacaktır. Bu oyunlar çok rağ bet görmekte, her temsilidolu oluyor. Çocuklarımız bu müzikallerde opera sanatçılarından çok sesli müziği, en doğru, en güzel bir yorumla seyredi yorlar. Sadece İstanbul, Ankara, İz mir değil turnelerle opera bu alışkan lığı Anadolu’ya da götürüyor. Gönül isterdi ki, her şehirde bu müzikaller düzenli biçimde yerleşsin. Çocukları mız, küçük yaşta çok sesli müziğe alış sınlar.
Türk müziğine karşı değilim. Kar şı olduğum, tek sesliliktir. Çağın sa nat anlayışına, her dalda uymalıyız. Batı müziğinde Segâh, Buselik, Saba
makamları yoktur. Bu nedenle piya nonun diğer sazlarla uyuşması müm kün değildir. Ama Yunus Emre ora toryosunda olduğu gibi, bazı Türk müziği makamlarının ve folklorumu zun serpiştirildiği büyük yapıtlar da yaratılmıştır. Nitekim değerli besteci miz Cemal Reşit Rey’de, şöyle derdi:
“ Ben doğduğum günden beri bu mu sikiyle kaynaşmış, yoğrulmuşum. Her zerremde bu musiki var. Bununıtesir lerine de her eserimde rastlayabilirsi niz.” Evet batı müziğinde Türk mu
sikisi motiflerini kullanmak mümkün, ama Türk müziğini, çok sayıda ens trümanla icra edip, çok sesli müzik ya pıyorum demek mümkün değil. Bu nu ayırdetmek ve çağdaş dünyaya, çok sesli çağdaş müzikle eğitilmiş gençler yetiştirmek gerek diye düşü nüyorum...
sırayla Kül Kedisi, Yedisi Birden, Ku rul Sofram Kurul adlı müzikallerin,
uyarlamasını yapıyordu.
1990 yılının sonuna yaklaştığımız şu sıralarda Canan Keskin tükenmeyen enerjisi ile çalışmalarını sürdürüyor. Bir yandan İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin repertuarındaki çocuk mü zikallerini Türkçe müzik diline uygu luyor, bir yandan da yıllar önceki zevkli müzik dolu günlerini yeniden yaşatan Anadolu Güzel Sanatlar Lise- si’ndeki “ Müzik Semineri” nde çocuk lara ders veriyor.
Tükenmeyen enerji ve azmin örne ği Canan Keskin... Nedeni, neredey se 30 yıla yaklaşan müzikle dolu ça lışma ve özel hayatında geçirdiği mü- cadeleli, kimi zaman acılı günler... Şanssız iki evlilik, ama daha da önem lisi, en güzel döneminde geçirmiş ol duğu çocuk felci, yaşama bağlılığını yine de kaybettirmemiş ona. Kimi ka dının, belki de sudan nedenlerle düş tüğü bunalım, Canan’ın müzik dolu yaşamında hiç olmamış... Felce bile yenik düşmemiş... Kendisiyle, yıllar sonra, eski bir dost olarak üçüncü söyleşimi yaparken, sağlığı için verdiği mücadeleyi şöyle aktarıyor:
— Altı ay hareketsiz sırtüstü yat tım. Geceleri uykum yoktu, güçlükle soluk alıyordum. Ama gayretliydim, kendimi sandalyeye mahkûm etmeye cektim. Yatakta doğrulup, oturana kadar her gün bıkmadan egzersiz yap tım. Başardım, önce oturmayı becer dim. Sonra parmaklarımda hareket başladı. Ama yine de iki yılım teker lekli sandalyede geçti. Zaman zaman “ acaba bir daha yürüyecek miyim” kuşkusu içimi kemirmiyor değil di.Ama başarmalıydım. Yeniden bu güzel dünyaya ayakta merhaba diye
cektim... Günlerce, aylarca egzersiz yaptım. Yorulmadan, bıkmadan ve bir gün yürüyeceğimi ümid ederek. “ Ailem, doktorlarım ve dostlarım ba na güç verdi.”
Acılı günler çoktan geride kalmış bugün... Canan Keskin, mutlu müzik dolu günlerini yaşıyor yeniden. Çalı şarak, yılmayarak... Aslında Canan Keskin’in müzik geçmişi çok şanslı bir döneme rastlıyor... Şan eğitimini gör
düğü İstanbul Belediye Konservatua rın d a , müzik tarihine adı geçen de ğerli hocalardan ders almış... Solfej’- da HULUSİ ÖKTEM, Armonide CE
MAL REŞİT REY, Pivanoda RANA ERKSAN ve FERDİ STATZER, yar
dımcı Şan’da LAMİA ANDAY’a, Musiki T arihi’nde SAADETTİN
AREL ve Şef MUHİTTİN SADAK
yalnız o dönem değil, sonraki yıllara da adlarını unutulmazlara yazdıran değerli kişilerdi... Canan Keskin İnö nü Kız Lisesi’ne devam ederken, öğ leden sonra da Konservatuara gidi yor... Ancak yukarıda saydığımız bu dersler ve lise müfredat! öylesine yük lü geliyor ki, 1948 yılında açılan İstan bul Eğitim Enstitüsü’ne bağlı Yıldız Müzik Semineri’ne geçiyor... Ne ya zık 1 Yıl sonra kapanan bu seminer de, çok değerli müzik insanlarının ye tiştiğini belirten Canan, yıllar sonra bugün benzeri semineriıj Anadolu Gü zel Sanatlar Lisesi’nde açılmasından “ sonsuz m utluluk” duyduğunu söy lüyor. Nitekim bu nedenle oradan ge len teklifi, eski yıllara dönüşü anım sattığı için olacak, büyük coşkuyla karşılıyor... Gözleri sevinçten pırıl pı rıl.
“ Bilsen orada nö| yetenekli çocuklar var. Geleceğin müzisyenleri olacak bunlar inan” diyor. Aslında büyük özveri istiyor orada öğretmenlik yap mak... Sonsuz müzik aşkına rağmen yılların yorgunluğunu da üzerinden atamayan Canan, Ataköy’deki evin- denjErenköy’deki liseye koşuşturuyor sabahın erken saatlerinde... Hem de nerdeyse gönüllü hizmet vererek...
“ Ama çağdaş müziğe yeni yetenekler yetiştirmenin zevki hepsinden üstün”
diyerek bu yükünü hafifletiyor Canan Keskin...
cpkadın 17
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi