• Sonuç bulunamadı

Haremin dar kalıplarının ötesine çıkmak:Hıfzı Topuz, bu kez uygar düşünceli, Batı'ya özlem duyan, özgür 'Hatice Sultan'ı anlatıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Haremin dar kalıplarının ötesine çıkmak:Hıfzı Topuz, bu kez uygar düşünceli, Batı'ya özlem duyan, özgür 'Hatice Sultan'ı anlatıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hıfzı Topuz, bu kez uygar düşünceli, Batı’ya özlem duyan, özgür ‘Hatice Sultan’ı anlatıyor

H arem in dar kalıplarının ötesine çıkm ak

BURCU GÜNÜŞEN_____________________ “...Herkesten ve her şeyden uzaklaşmak, sa­ dece onu düşünebileceği bir yalnızlığın tadını yaşamak istiyordu. İlk defa böylesine doyuru­

cu bir yalnızlık hissediyordu. Ağır ağır kara­ ran gökyüzüne bakarken ‘Benim yalnızlığım sensin ’ dedi içinden.”

Hıfzı Topuz’un, Osmanlı padişahı IH. Selim’in

kardeşi Hatice Sultan’ın dönemin ünlü mimar- lanndan Antoine-IgnaceMelling’e duyduğu aş­ kı anlattığı bu satırlar okuru, yeniçeri isyanla- nna, Osmanh’nm içinde bulunduğu sancılı bir değişim dönemine taşıyor. Hıfzı Topuz, ‘Mey­

yale’, ‘TaiUte Ölüm’, ‘Paris’te Son OsmanlIlar’

gibi tarihsel romanlanndan sonra bu kez de Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan ‘Hatice

Sultan’ ile okurun karşısında:

- Bu romanı yazmak için sizi harekete geçiren başlıca unsur ne oldu?

HIFZI TOPUZ - iki yıl önce Paris’te eski bir

kitapçıda bulduğum bir Melling albümünde rast­ ladığım Hatice Sultan-Melling yazışmaları be­ nim bu konu üzerine eğilmeme neden oldu. Üçüncü Selim’in kız kardeşi olan Hatice Sul­ tan demek ki Osmanlı Sarayı ’nın ve haremin dar kalıplarının üzerine yükselerek yabancı bir er­ kekle ilişki kurmakta bir sakınca görmemişti.

Ben zaten saraylarda yaşayan bütün sultanla­ rın, kadınların, cariyelerin, odalıkların hiç de sa­ nıldığı gibi birer cinsel nesne oldukları kanısın­ da değildim. Yabancı yazarlann ve oryantalist ressamların tanıttıkları saray yaşamının ve ha-' remin gerçeklerden çok uzak, abartılmış, hayal ürünü yapıtlar olduğu inanandaydım. Çocuk­ luğumda evimize gelip giden eski saraylı hanım­ ları tanımış, onlardan çok şeyler dinlemiştim. Ka­ dınların ve kızların saraylarda ve konaklarda ne tür acılara katlandıklarını biliyordum. Bunların içinde elbette cinsel sarkıntılık olayları da var­ dı. Ama bunların yanı sıra saraylarda aklı ba­ şında, uygar düşünceli, Batı’ya özlem duyan nice kadınların da var olduğunu anlıyordum.

Hatice Sultan işte bunlardan biriydi. Mel- ling’in albümünden yola çıkarak Osmanlı kay­ naklarından onun yaşamını araştırdım. Annesi­ nin KorsikalI olması Hatice Sultan’ ın Batı’ya açıl­ masına neden olmuştu. Ağabeyi Üçüncü Selim de kız kardeşlerinin İstanbul’daki elçilik çevre­ leriyle ilişki kurmalarını ve AvrupalIların yaşam biçemleri ve düzeylerini bilmelerini istiyordu.

Harf devriminden 135 yıl önce..._____

Yani düşünün, bir yanda Avrupa uygarlığım tanımak isteyen aydın kafalı bir padişah var, Öte yanda da kendisine büyük hayranlık duyan kız kardeşleri. Ne var ki sarayda üç beş kişinin Ba- tı’ya yanaşma eğilimleri yeterli değil. Sarayın çevresi yobazlarla, şeriatçılarla, tutucularla ve her türlü düzen girişimine karşı koyan ve kazan kaldıran yeniçerilerle çevrili.

Ben bu koşulların bir roman için çok elveriş­ li olacağını düşündüm. Hatice Sultan belki de beni harekete geçiren bir bahane oldu. Oradan yola çıkarak o yılların en önemli olayları üzeri­ ne eğildim: Kabakçı Mustafa’nın bütün yamak­ ları peşine takarak saraya başkaldırması; Üçün­ cü Selim’in tahttan indirilmesi ve sonra da hun­ harca öldürülmesi; Alemdar Mustafa olayı ve

“Tarihsel roman yazarken olayları saptırmamaya ve gerçekleri gLdememeye özen gösteriyorum. Özgürlüğümü ancak ayrıntılarda, duyguların anlatımında

kullanıyorum. Tarihte adı olan gerçek kişilerin özyaşamlanna çok saygılıyım. Sözlerini, yazılarım tarihsel belgelerden bulup özetliyor, bugünün diline çeviriyorum. Bu çok titiz bir çalışma gerektiriyor.”

f i ■ «

i

\

b

İ r ^

f *

Í

%

>

<

MiéfM

;

afir

korkunç bir terör dönemi; sonra da İkinci Mah­

mut’un yeniçeriliği kaldırması. Bunlar Osman­

lI tarihinin çok ilginç olaylan. Bir tarih yazan

değilim, ama bu tür tarihsel olaylann bugünkü kuşaklann anlayacağı bir dille anlatılmasının yararlı olacağını düşünü­

yorum. Zaten Meyyale’de, Taif’te Ölüm’de ve Son Os­ manlılarca da yaklaşımım bu oldu.

- Hatice Sultan ile Melling, Latin alfabesiyle Türkçe mektuplar yazıyorlar bir­ birlerine. Bu mektupların, harf devriminden 135 yıl önce böyle bir devrime ge­ reksinim duyulduğunun bir göstergesi olduğunu söyle­ yebilir miyiz?

TOPUZ-Latin alfabesi­

nin Arap harflerinden çok daha pratik bir iletişim ara­ cı olduğundan hiç kuşkum yok. Hatice Sultan belki de Melling’i tanımadan önce Latin harflerini biliyordu. Annesi ona Latin harfleri­ ni öğretmiş olabilirdi. Sa­ raydaki cariyeler içinde Ak­ deniz kökenli insanların ol­ duğu ve onların da Latin harflerini bildikleri düşü­ nülebilir.

Ben Hatice Sultan’la M elling’in yazışmalarını Paris’te buldum. Compieg- ne Müzesi Müdürü Jean

Perrot bana bunların foto­

kopisini iletti. Elimde 40’a yakın belge var; hepsini ro­

manda kullanmam olanak dışıydı. Birkaç örnek vermekle yetindim, ilginç olan bir nokta da şu: Latin harflerinde ş, ç, ö, ü gibi bazı harfler yok. Hatice Sultan’la Melling o sesleri başka harfle­ ri birleştirerek vermişler.

Ta o dönemlerde Latin alfabesine gereksinim du- yulmasaydı Atatürk, harf devrimini bu kadar kolay gerçekleştirebilir miydi? Halkımız da hiç bu kadar kolay buna uyabilir miydi?

- Romanın tümünde bir görsellik ön planda. İstan­ bul’un sarayları, yaldan, bahçeleri, Boğaz... Roma­ nı yazarken resim sanatın­ dan ve o dönemin ressam­ larından nasü yararlandı­ nız?

TOPUZ - Her şeyden

önce Melling’in gravürle­ rinden yararlandım. Ro­ manda da anlattığım gibi Melling, Paris’e döndük­ ten sonra İstanbul’da yap­ tığı 40 kadar resmin gra­ vürünü yaptınyor. Napol-

yon’un desteğiyle bu gra­

vürler büyük bir cilt ola­ rak basılıyor. Bunlar o dö­ nemdeki İstanbul’u gös­ teren tarihsel belgeler. Ya­ pı Kredi Bankası, galiba

1968 ’de Şevket Rado ’ nun girişimiyle bu albümü ya­ yımladı. O albüm artık hiç bulunmuyor.

Bundan başka Istan-

. J

bul’da Fransız elçisi olarak

bulunmuş Bobe adlı bir sanatsever de ‘Boğazi­

çi Ressamları’ adlı bir kitap yazdı. O kitapta da

çok güzel resimler ve ressamların yaşamları var; ondan da çok yararlandım.

Kültür Bakanlığı’rnn yayımladığı gravür ki­ tapları çok işime yaradı.

Paris’teki sahaflarda da bir yığın belge bul­ dum. Başlıca kaynaklarım bunlar oldu.

- Başta Hatice Sultan olmak üzere romanda­ ki kadın karakterler oldukça ileri görüşlü kişi­ ler». Günümüz Türidyesi’nde kadınların duygu­ larım ifade edebilmelerinin önündeki engellere bakarakHatice Suitan’uı oldukça özgür bir ka­ tim olduğunu söyleyebilir miyiz?

TOPUZ-Evet, söyleyebiliriz. Bütün Osman­

lI padişahlarının kendi kardeşleri ve kızlarıyla

böyle bir iletişim kurduklarını hiç sanmıyorum. Tarihte 20’ye yakın ya da 20’den çok kızı olan padişahlar var. Onlar kendi kız kardeşlerini ve kızlarını ne ölçüde tanıyorlardı acaba? Yüzle­ rini kaç ayda bir görüyorlardı, kim bilir. Çoğu zaman kızlara hiç düşünceleri sorulmadan ko­ ca bulunuyordu. Ne var ki Üçüncü Selim ne kendisinden önce gelen hünkârlara benziyor ne de sonra gelenlere. Kız kardeşlerine geniş ola­ naklar tanıyor. İslamlığın kadına hak tanımadı­ ğı bir dönemde böyle davranması kadın hakla­ rı tarihinde önemli yeri olan bir olay sayılır.

Hatice Sultan da bu özgürlükten çok iyi ya­ rarlanıyor. Anladığım kadarıyla kocası Ahmet

Paşa pek umurunda değil. Varsa yoksa ağabeyi

Üçüncü Selim’e hayran. Melling’i de köle gibi kullanıyor, adama zaman zaman uşak gibi dav­ ranıyor. Hiç acımasız. Melling’e eşi ve çocuğu açlıktan ve soğuktan kıvranırlarken beş para yardım etmiyor. Canavarca bir tutum!

‘Ayrıntılı incelem eler yapm ak gerek’ - Tarihsel bir roman yazarken yazarın özgür­ lüğünün sınırlarının ne olduğunu düşünüyorsu­ nuz? Tarihsel gerçeklerin bir roman kurgusun­ da anlatılmasının size getirdiği sorumluluklar nelerdir?

TOPUZ- Tarihsel’roman yazarken olaylan sap-

tırmamaya ve gerçekleri gizlememeye özen gös­ teriyorum. Özgürlüğümü ancak ayrıntılarda, duygulara anlatımında kullanıyorum. Romana bazen ve yer yer ikincil kişiler ekliyorum. Bun­ lar başrolleri oynamıyorlar. Tarihte de hiç yer­ leri yok.

Onlar benim yarattıklarım. Onlan dilediğim gibi konuşturuyorum. Ama tarihte adı olan ger­ çek kişilerin özyaşamlanna çok saygılıyım. On­ lan olur olmaz konuşturmuyorum. O nlara söz­ lerini, yazılannı tarihsel belgelerden bulup özet­ liyor ve bugünün diline çeviriyorum. Bu çok ti­ tiz bir çalışmayı gerektiriyor. O alanda hiç öz­ gür değilim.

Okuyucunun güvenini hiç sarsmamak için aynntılı incelemeler yapmam gerekiyor. Kitap­ larda en ufak bir tarih yanlışı olursa, hemen okuyuculardan telefonlar geliyor, sonraki bas­ kılarda onlan düzeltiyorum. Ben bütün yazar­ lann büyük bir sorumluluk taşıdığına inanıyo­ rum. Hem okuyucuya karşı sorumluluk hem de tüm insanlığa karşı. Dışarda da benim gibi ça­ lışan, aynı sorumluluğu duyan büyük yazarlar var. Biliyorum, bu çok güç ve nazik bir iş. Ama kolay değil sorumlu olmak.

j f i f a t i c e Sultan’ın

yaşamım M elling’in

albümünden yola çıkarak

araştırdım. Annesi

KorsikalI olduğu için

Batı’ya açılmıştı.

A ğabeyi III. Selim ise

Avrupa uygarlığım

tanımasını istiyordu.’

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Бүгінгі кезеңде жастардың психологиясын зерттеу, жас қыздар мен ұлдардың дүниетанымындағы, құндылықтарындағы, өзін-өзі белгілеуіндегі, өмір

Effect of lesion size, visual acuity, and lesion composition on visual acuity change with and without verteporfin therapy for choroidal neovascularization secondary to age-related

İsim çekimine giren isimlerin tekil nominativus’u –a’ ile tekil genetivus’u – ae ile biter.. • Bu isim çekimine giren isimlerin büyük bir

• Bu isim çekimine –us,-er bitimli masculinum isimler ve –um bitimli neutrum isimler girer.. Hepsinin tekil genetivus’u –i

5) Plusquam perfectum (miş’li geçmiş zamanın hikayesi) 6) Futurum exactum (gelecekte tamamlanacak zaman).. •

Through an examination of which journals in the Sci- ence Citation Index (SCI) had accepted studies from Turkey in the field of otolaryngology, what subjects these had

Hayatta senden daha fazla merhamet ve şefkate muhtaç bir ikinci genç kız tasavvur edemediğim için aşkım, merhamet ve kederle inleyecek, son nefesime kadar

Bugün ciddî tetkikleriyle tamlan şarkiyatçılar ve türkologlardan belli başlıları tarihimizi meziyet ve ku - surlariyle birlikte gören objektif ilim