• Sonuç bulunamadı

30'larda edebiyatın anlamı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "30'larda edebiyatın anlamı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

30 OCAK 1996 SALI

YAZI O D A SI

SELİM İLERİ_________________

30'larda Edebiyatın

Anlamı

Önce unutulmuş bir yazar: İsmail Habib Sevük. 1892’de doğmuş, 1954’te ölmüş. Hukuk Fakülte- si’ni bitirmesine karşın edebiyat öğretmenliği göre­ vinde bulunmuş. 1925’te Türk Teceddüt Edebiyatı

Tarihi kitabını yayımlamış. Bu eser 30’larda, gözden

geçirilerek Edebi Yeniliğimiz adıyla yayımlanıyor. Av­

rupa Edebiyatı ve Biz (1941), Edebiyat Bilgileri

(1942), Tunadan Batıya (1935), Yurttan Yazılar (1943) Sevük’ün edebiyat tarihinden inceleme-monografi- ye açılan eserleri, istiklal Savaşı yazılarını, anılarını O

Zamanlar (1936) içeriyor.

O Zamanlar yeniden yayımlandı. Yazarın Cumhu­ riyet gazetesinde kalmış, 1940-1951 arasına rastla­ yan “Edebiyat Sohbetleri” bugüne kadar bir kitap­ ta derlenmemiş. Dergilerde kalmış başka yazılar, in­ celemeler söz konusu.

Yetişme yıllarımda İsmail Habib Sevük’ün ağdalı bir edebiyat tarihçisi olduğu söylenirdi. Hocalarımız, üslubu gibi yönteminin, yaklaşımlarının da göçüp gittiği kanısındaydılar. Yazar, bir anlamda çağdışı sa­ yılır olmuştu.

Edebi Yeniliğimiz’i sanırım 1980’lerde edindim. Dil, gerçekten günümüzün Türkçesi’nden ıraktı. Söz­ cüklerin kullanım dışı kalmışlığının yanı sıra anlatım da fazla ‘edebi’ sayılabilirdi. Şimdi alıntılayacağım şu oranlamaya için için gülümsediğimi itiraf etmeliyim:

(Halide Edib Âdıvar’ın romanları için:) “Kaplıca

suları, sıcaklığını, biliyoruz ki arzın içindeki ateşten alıyor; bu romanlar sıcaklığını nereden alıyor? On- lardaki hararetin bütün menbaı romandaki kadın kahramanın ruhudur. Onlarda asıl olan, bütün hara­ rete memba olan, bütün şahıslara mihrak ve cazibe olan o kadındır. O kadınların nabzındaki hararet da­ ima 40 dereceden fazladır; onlar hep humma için­ de gibidir; hepsinin ruhunda b ir ‘narıbeyza’ vardır. ”

Bununla birlikte şu satırlar, Halide Edib’in bence en etkileyici törel-duygusal romanları olan Handan'a,

Kalb Ağrısı’ na, M ev’ut Hüküm ’e denk düşüyor. Dö­

neminin söylemi bu romanların kadın kişilerini demek ki böyle alımlamış. Sevük’ün anlatımına artık gülüm- seyemiyorum.

Gülümseyemiyorum; birçok sebebi var: Halide Edib günümüz okurlarınca yazık ki okunmayan bir yazar. Çok yönlü romancılığının hiçbir verimi ilgi dev­ şirmiyor artık. Belki bir tek Sinekli Bakkal; onu da ders kitapları ne kadar anıyorsa... Oysa Edebi Yeniliğimiz de bir ders kitabı; 30’larda “liselerin son sınıflarına

resmen kabul” edilmiş. Alıntının o günkü gençlere

çekici gelmediğini nasıl ileri sürebiliriz?

Otuz yıl sonrasının yeniyetmesi bizler, okullarımı­ zın tek tük edebiyatseverleri de Handan’ın karma­ şık aşk dünyasından, Kalb Ağrısı’nda Sara’nın bü­ yük tereddütünden, içe kapanışından, Mev’ut Hü- küm’deki neredeyse gönül bulanıklığına varan o tu­ haf tutkulardan aşk heyecanları duymadık mı? Biz­ ler söz konusu romanların belki de son sahici okur­ larıydık____________________________________

Edebiyatsız o lu n a m a z !___________

Bizleri yetiştirenlere gelince, muhakkak ki Se­ vük’ün kitabıyla eğitilmişlerdi...

Edebi Yeniliğimiz’den uzun bir alıntı; bakın, 30’la- rın Türkiyesi edebiyatın anlamını ve yararını nasıl saptıyormuş:

“Kalem sahibi olmak yalnız edibin hakkı değil her­ kesin vazifesi ve menfaatidir. Hepiniz mektepte muh­ telif ilim ler öğreniyorsunuz. Umumi seviyeniz onla­ rın muhassalasından yuğruluyor. Fakat sonra muay­ yen b ir mesleğe intisap edince diğer ilimlerin çoğu kaybolacak. Doktorsan cebir düsturlarını, avukat­ san fizik kanunlarını, mühendissen kimya muadele­ lerini unuttun. Lâkin ne olursan ol, elindeki kalem yok mu, yalnız o bütün ömrünce sana perçinlenmlştir.

Herkes edib olamaz, fakat herkes mesleğinin edi­ bi olmalı. Mesela kalemi olmayan doktorun hizmeti yalnız reçetelerine münhasırdır. Kalem sahibi dok­

torun eseri ise hastalarından vatana, vatanından ci­ hana yayılır. Mesleğinde en muktedir olan bile ka- lemsizse b ir kovandadır. Ancak kalemdir ki o mes­ leği b ir füshat yaptı!"

30’larda ‘m illi e ğitim ’, kalem sahibi olabilecek, Türkçeyi bilen, seçik biçimde yazan, anadiline ve dolayısıyla dile gönül verecek gençleri gereksinmek­ tedir. Tek yordam edebiyattır: “Herkes mektep sıra­

larından itibaren bütün mazinin edebiyatındaki gü­ zellikleri eme eme gıdasını alıyor."

Sonra gözlerimizi yaşartan şu içli temenni:

“Kitabı yazanın kendilerine kitap yazılanlardan yal­ nız b ir duası var: Hepsini sadece mesleklerinde bir kudret olarak değil, mesleklerine şeref olacak birer kalem sahibi olarak görmek. Sen mesleğinde yük­ sel, kalemin de mesleğini yükseltsin. Bu, kıymeti bir­ ken birkaç yapmaktır. Gençler, hepiniz vatana bir­ kaç defa kıymetli oiunuz!”

işte altmış yıl öncesinin inancı ve ülküsü. Konuyu burada kapatmak istemiyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sermaye ve iktidar gruplar ı genel basının bir parçası olan yerel basının önemli bir bölümünün üzerinde de etkili olmakta, yereller de ki bas ın temsilcileri ne kadar

Kamu İnternet Erişim Merkezleri, halk eğitim merkezleri, gençlik merkezleri, kütüphaneler, e-devlet hizmeti verecek hastane ve İŞ-KUR binaları gibi yerler, yerel

Bununla beraber 2011 yılı sonu itibariyle, Avrupa Komisyonu, çok daha kat ı yasalar için bir taslak direktif sunacak ve Avrupa Parlamentosu da bu taslağın kabul edilip

Bana şimdiye kadar adığım, bundan sonra da alacağım en değerli ödülü verdiniz, bir parkorman ödülü, sağ olunuz. Ya şar Kemal'in 8 Eylül Cumartesi günü Batman

Çokgenin kenar sayısı en az üç olmalıdır. Üç kenarı olan çokgene “üçgen”, n kenarı olan çokgene “n-gen” denir. Bütün kenarları ve bütün açıları eşit olan

VVERTHEİM asansörlerinin her üni- tesi; uzun yılların tecrübesi ile ve yapılan araştırmalar sonucunda, ka- lite ve fonksiyonda üstün, kullan- mada kolay olacak şekilde

Batıda temel başvuru kitapları arasında olan disertasyon sözlüklerinin Türkçe’de aynı ilkelerle yazılmış olanlarına rastlanılmamaktadır, ancak bazı

1 bütünde …… çeyrek vardır. 2 bütünde ……