• Sonuç bulunamadı

Oktay Rifat için

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Oktay Rifat için"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EVET/HAYIR

OKTAY AKBAL

t ,

Oktay Rifat İçin...

“ Ah, ölümü kimseninkine benzemiyor.”

Oysa herkesin ölümü birbirinin eşidir. Nice yaşasak da, bir gün son nokta konur. O nokta sanki bekler tepemizde gelip konacağı yeri, ya da satırın sona ermesini!

Oktay Rifat 74 yaşında aramızdan ayrıldı. 'Garipçiler’den Or­ han Veli 36 yaşında kopmuştu bu dünyadan. Ama kim ölü saya­ bilir Orhan Veli’yi? Hiçbir büyük şair, büyük yazar büsbütün yok olmaz. Yazılarda sürdürürler yaşamlarını. Oktay Rifat’ın ölümü beklenmedik bir anda oldu. Bir sabah yürek duruverdi; hepsi o denli yalın ve kısa. Herkes gibi öldü Oktay Rifat. Ama o şiirinde dediği gibi, yine de ölümü kimseninkine benzemedi. Benzeyemez- di de ondan!.

Bir sanatçının yaşamı ne zaman noktalanır. Tükendiğinde, sus­ tuğunda, işini bitirdiğinde... Oysa açıyordunuz sanat dergilerini, hemen her sayıda Oktay Rifat’ın yepyeni şiirleriyle karşılaşıyor­ dunuz. Sürekli yaratan, sürekli duyan, düşünen, sürekli içinden dışından geçenleri okurlarına veren bir kişinin ölümü elbetteki baş­ ka ölümlere benzemez. Yaşı ister yetmişe, seksene ulaşsın, yine de büyük bir acı nedenidir böyle bir yaratıcının aramızdan ayrıl­ ması... Kendisi koymamış ki son noktayı! Ben tükendim, bittim de­ memiş ki! Okurları böyle bir şeyi akıllarından geçirmemişler ki! Şiirleri her ay dergilerde, kitapları vitrinlerde, okurların ellerinde... Oktay Rifat’tan bize kalan, önemli bir gömüdür. Eskimeyecek bir zenginliktir.

Adaşımdı. Benim adım da ondan bir armağandır. 'Oktay'ların en kıdemlisiydi, hem sanattaki hem yaşamdaki Oktay’ların en kı­ demlisi... Başka bir Oktay daha var mı ülkede Oktay Rifat’tan da­ ha kıdemli? Bilmiyorum. Lisedeyken bilgi yoksulu kişiler benimle onu karıştırırlardı. Kimi zaman da beni Oktay Rifat sanarak kına­ yanlar, tersleyenler de olmadı değil. Onur duyardım, ama "o Ok­ tay ben değilim, o Oktay büyük bir şairdir" derdim. ‘Garip’ kitabı çıktığında lise son sınıftaydım, Divan tutkunu edebiyat öğretme­ nim nerdeyse beni bütünlemeye bırakacaktı. Oktay Rifat sandı­ ğından!

"Öldü, öldüğünü bilmiyor - İki eli yanına geldi, götürecekler - Gitmem diyemiyor - Tadamadı helvadan ve lokmadan - Bir teşek­ kür olsun edemedi - Tabutunu taşıyan dostlara - Ah ölümü kim­ seninkine benzemiyor.”

O ‘Garip’ kitabı 1940 yılında yazın dünyamızı alt üst etmişti. Or­ han Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet üçlüsünün birbirlerine ben­ zer görünen, ama yine de ince ayrımlarla kişisel niteliklerini be­ lirleyen ürünlerini şimdi okursanız o kısacak şiirlerin tazeliğinden, yeniliğinden bir şey yitirmediğini görürsünüz. Doğallıkla üç şair de ‘Garip’ çizgisinde kalmadı. Üçü de değişti. Orhan Veli'nin kı­ sacık yaşamı 1950'de sona erdi. Oktay Rifat’la Melih Cevdet ise en güçlü, en kalıcı ürünlerini daha sonraki yıllarda verdiler, ama ‘Garip’ şiirleri de yazın yaşamlarının değişik bir tat duyuran ba­ şarılı bir aşaması oldu.

Oktay Rifat romanlar, oyunlar da yazdı. El attığı her yazın da­ lında başarılı ürünler verdi. Köşesine çekilmişti. Yazın çevrelerin­ den uzakta yaşıyordu. Birkaç yıl önce Bostancı’da bir içkili lokan­ tada buluşmuştuk. Aksal, Eloğlu, Karaören ve ben. Son görüşüm oldu. Sonra Bağdat caddesinde yürümüştük biraz... Eski günler­ den konuşmuştuk. Ankara’daki günlerden, babasından, benim bü­ yükbabamdan -ki Samih Rifat’ın yakın dostuydu- söz etmiştik. Ne bilecektim onunla son konuşmam olduğunu... Yaşam çok hızlı akı­ yor, kimse kimseyi arayıp soramıyor, hepimiz kendi köşemizde bir yaşamı sürüklüyoruz. Çalışarak çalışmayarak, yaratarak ya da bir yaratma anını kollayarak...

Anılar bir kez baş kaldırmayagörsün, durdurmak güçtür. Ok­ tay Rifat artık bu dünyada değil. Ama yazın dünyamızın içinde, yüreğinde... Yazıları, oyunları, romanları; en başta da şiirleri ile yaşıyor. Yaşayan bir şaire kim ‘öldü’ diyebilir. Her bireyin belirli bir yaşam süreci vardır. Önemli olan bu süreci iyi kullanabilmek­ tir. Er geç o son nokta gelir, yaşam serüveninin son satırına yer­ leşir. Kimse kaçamaz bundan. Ölüm, Oktay Rifat’ın o çok canlı yaratıcılığını önledi, acımız daha çok bundan... Tek avuntu, Ok­ tay Rifat'ın adını ölümsüzleştirecek yapıtlar bırakmış olması, işte ölüm, böylelerine bir şey yapamıyor. Yapabilse Rimbaudlar, Puş- kinler, Poelar, Haşimler, Nazımlar, Orhan Veliler bugün bile içi­ mizde, aramızda yaşıyor olur muydu?

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

1947’de Yıldız resim seminerinde Şeref Akdik ve İlhami Demirci’nin Gazi Eğitim Enstitüsünde Refik Epikman ve Malik Ak- sel’in öğrencisi oldu.. Altı yıl

croire que l’on écartèle le

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ida­ mı gibi, Mahir Çayan’ın, İbrahim Kay- pakkaya’nın öldürülm eleri içim izde bir yaradır.. Sevgili arkadaşım Koray Do-

Burada 24 yaşında depresyon tanısı ile sertralin tedavisi başlanan ve akneiform dö- küntü gelişen kadın hasta sunuldu.. OLGU

Antalya’da bulunduğu müddet içinde, oradaki öğretmen okulunun üçüncü sı­ nılma kadar okuyan Mustafa Fehmi, okulun kaldırılması üzerine İzmir Öğretmen

İşitiyoruz ki, iktidar parti sinin Dahiliye Vekâleti, deği­ şecek valilerin ikinci ve üçün­ cü listesinde İstanbul valili­ liğini de bulunduracakmış.j Yeni

1927’de İstanbul Belediye Başkanı (şehremini) Muhiddin Üstündağ’ın girişimiyle İstanbul Belediyesi'ne bağlandıktan sonra, topluluk birkaç yıl daha Dârül

Şerif Gören'in yö­ netmenliğini yaptığı ve Kadir İna­ nırla oynadığı«Dila Hanım» adlı son filminin dış sahnelerinin çekimi için Niğde’ye giden