• Sonuç bulunamadı

Sanatçı mucizeye inanır:Eşi Şükran Güngör'ün hastalığı, Türk tiyatrosunun anıt kadını Yıldız Kenter'in yüreğini dağladı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanatçı mucizeye inanır:Eşi Şükran Güngör'ün hastalığı, Türk tiyatrosunun anıt kadını Yıldız Kenter'in yüreğini dağladı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hastalıkla boğuşuyor

Bugünlerde 40 yıl­

lık aşkı Şükran

Güngör'ün pank­

reas rahatsızlığı

ile boğuşan Türk

tiyatrosunun anıt

kadını Yıldız Kenter, sa­

mimi konuştu:

Yaşım ileri ama

“Kendimi yaşlı bulmuyo­

rum, ben hep gencim. Ya­

şım ileri olabilir ama asla

ihtiyar değilim. Yüzüme

iki, burnuma birkaç este­

tik yaptırdım.”

YENER

'SU SO Y

röportajı

Para yemeyi bilmem

“Bu yaşa geldim

para yemesini bil­

miyorum, öğrene­

medik. Satıp da bu

parayı nerede, na­

sıl yiyeceğim? Ço­

rabım kaçınca atamam,

sabunu biriktiririm.”

Ve Şükran Güngör:

“Biz kendi tiyatro binası­

nı yaptırmış, bu kadar yıl

oynamış, repertuvar sevi­

yesini hiç düşürmemiş

dünyanın tek tiyatrosu-

yuz.” ■ 5. sayfada

(2)

T

oplum

» m m m ™

já r jg td Ê em a m m rm ». ■

g¡í

oneten: Ayhan ATAKOL

PAZARTESİ, 11 Şubat 2 0 0 2

5

EŞİ ŞÜKRAN GÜNGÖR'ÜN HASTALIĞI, TÜRK TİYATROSUNUN "A N IT KADINI" YILDIZ KENTER'İN YÜREĞİNİ DAĞLADI

mmm

1 iyatronun anıt kadını Ayşe

Yıldız Kenter, hayatının en zor, en

acımasız, en kahredici rolünü

oynuyor belki de. Bakmayın

sahnedeki, ekrandaki usta

oyunculuğuna, gülücüklerine, kızılcık

şerbeti içtiğini söylemesine. Son

birkaç haftadır yüreği yaralı, ciğeri

dağlı. 40 yıllık aşkı, dostu, ciğeri,

yüreği, eşi Şükran Güngör'ün

pankreası onun boynunu büken.

Ama bunca yıldır olduğu gibi yine

umut dolu, yine sonuna kadar

mücadele etmeye kararlı Yıldız abla.

İşte Aşiyan'da, Aşiyan

Apartmanı'nın güzelim Boğaziçi'ne

tepeden bakan balkonu, işte tablo

gibi Şükran ağabey, işte tablo gibi

Yıldız abla. İkisi de her zamanki gibi

zarif, şık ve kibar. Onların bugüne

kadar el ele nice zorluklar aştıklarını

biliyor musun sen?

Sanatçı

9

mucizeye

inanır

Şansa inanırım

■ Babam bana “Ninem Yıldız” diye mektup yazardı, ben de çok sevdiklerime Ninem diye hitap ederim. Müşfik'e ben “Bibişli” derim, o da bana “Bidiga” der. Bu adları bize rahmetli Nedim ağabeyim takmıştı, hiçbir anlamı yok.

■ Şansa inanırım, şanslı bir insan olduğumu da görüyorum. ■ Oyuna çıkmadan önce yüz aklığı

isterim, başım yere gelmesin, utanmayayım sahnede.

■ Kendimde tek beğendiğim taraf kendi kendimi tutmayı

öğrenmem, zapt edemediğim zamanlar da olmuyor değil elbette.

UWÀ

■ Ey pankreas, bilmiş ol ki yaman bir kayaya çattın, senin mucizelerden haberin var mı? Bilmiyorsan Yıldız hoca anlatsın sana.

- Hayatın mucizelerle dolu olduğuna inanmak gerekiyor. Hayatımın en büyük mucizesi Şükran gibi bir adamla 40 sene yaşamak oklu. Evlilik tarihimiz 1964 ama, biz Şükran'la 1958'de “ö fk e ” den beri dostuz, arkadaşız. Beraber çile çektik, beraber mutlulukları yakaladık. İnsanın yanında mesleğini bu kadar büyük bir hoşgörüyle hep kaldırmak isteyen birinin olması müthiş bir şey. Biz el ele yine bu günleri de aşacağız, kimse merak etmesin.

Öğrendin mi pankreas hazretleri, şu inadı bırak düş gözbebeğimiz Şükran Güngör'ün böğründen, Yıldız Kenter'in yüreğinden. Onlar bize daha çok uzun yıllar lazım arkadaş, bilmem anlayabildin mi?

O halde dinlemeye devam et. Arkadaşımız Yener Süsoy'la Aşiyan Apartmanı'nın Boğaz manzaralı balkonunda röportaj yapan

Yıldız Kenter ve eşi Şükran Güngör, her zamanki gibi zarif ve şıktı. Yılların getirdiği sanatçı olgunluğu, onları unutulmaz bir çift yapıyordu. (Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN)

S Ben mesleğimde açgözlü bir insanım, her rolü oynayacağımı zannediyorum.

■ Ev işinin hiçbir türünden go­ cunmam. Değil evimin, tiyatromun tuvaletlerim bile kendi ellerimle ovacak kadar temizliği severim.

S Devlet Tiyatrosu'na girdiğim 1948 yılındaki ilk maaşım 80 liraydı, sonra 250 oldu. Bilet fiyatlarıysa 2.5 liraydı galiba. S Fevkalade hocalarım oldu ama,

en yaman hocalarım öğrencilerim oldu. Onlarla çocukluğumu, gençliğimi yaşatabildim.

8 Hep işimi evime, aileme tercih etmek durumunda kaldım. Kızımı çok hasta bırakıp oyuna çıktım. S Devlet Tiyatrosu'nda 11 senede 24 oyunda oynadım, kendi tiyatromuzdakilerin sayısı ise 100'ü geçti.

a Yüzüme iki defa, burnuma birkaç defa estetik yaptırdım. Burnum çok güzel olmuştu ama iki defa kazaya uğradı, esas güzel şekli kayboldu. Estetik olduğum için de hiç pişman değilim. 73 yaşındayım, kendimi yaşlı bulmuyorum, ben hep gencim. Yaşım rakam olarak ileri olabilir ama, asla ihtiyar değilim.

Para yemesini bilmiyorum

■ “Bu kadar sıkıntı çekilir mi, satsın tiyatrosunu tüttürsün çubuğunu” demek ne kadar kolay.

- Biz bu yaşa geldik, para yemesini bilmiyoruz, öğrenemedik. Satıp da bu parayı nerede, nasıl yiyeceğim? Onun için diyorum ki; gençlerle bir şekilde bunu devam ettirmeliyiz. Benim kuşağım yokluk çekmiş bir kuşak. Onun için biz küçücük şeylerin kıymetini çok bilerek yetiştik. Çorabım kaçınca atamam, eskiden tek tek çektirirdik kaçıkları. Sabun küçülünce şimdi atıyorlar, ben hâlâ atamıyorum. Sıkıntılı dönemleri yaşayan insan kıymet bilen bir insandır. Dünya açlıktan kırılırken boşuna niye yemek ziyan olsun Yener'ciğim? Bunun çok faydasını gördüm, ben Türkiye'nin şu koşulunda borçsuz yaşayan bir insan oldum. Bu çok önemli bir şey. Biz parayı da yaşadık, parasızlığı da. 1933'te İngiltere'den Ankara'ya göç

edince annem İngilizce ders vermeye, varlıklı ailelerin çocuklarına dadılık yapmaya başladı. Boşnak

mahallesinden Kavaklıdere'ye kadar yürürdü, oradaki varlıklı bir ailenin çocuklarına bakmak için. Hepimizi yamnda götürür getirirdi, oyuncaklarla oynamamız için. Parasız ama, seviyeli bir hayatımız vardı, bizim evde hiçbir zaman kitap eksik olmadı. Herkes elinde bir kitapla yatağa girerdi, gaz lambası ışığında hep okurduk. Boşnak mahallesindeki o evde sanat yaşardı bir şekilde. Mesela annem aybaşında para aldığı zaman havyar getirirdi eve, tadalım bilelim diye. Tatlı olarak genellikle bulamaç yerdik, yine aybaşlarında bal, reçel alınırdı. Sonra yine dönerdik fasulyeye, çorbaya. Biz dört erkek iki kız altı kardeştik, annemin ilk eşinden olan Jack ile Nedim ağabeylerim öldü, Güner, Mahmut, ben ve Müşfik hayattayız.

YARIN: GENCO ERKAL'IN OYUNU BİR ŞAM AR GİBİ

Referanslar

Benzer Belgeler

Saltanat yerine cumhuriyet, hilâfet yerine lâ­ iklik, fıkıh yerine medenî kanun, fes yerine şapka, arab harfi yerine Jâtiıı harfi... Hepsinin müşterek ve

Kâim-Biemrillâh’ın hilâfetinin ilk yirmi yılında, halkı kışkırtan Fâtımî dâîleri- nin propagandalarına karşı alınan tedbirler, ‘‘Kâdirî İtikâdı’’ nın

Küçük yaşında babasını kaybedince ağabeyisiyle Tunayı dolaşmış ve daha sonra Tuna valiliği esnasında Mitat Paşanın maiyetine girerek onun çıkardığı

[r]

Bilkent Uluslararası Müzik Festi­ vali’nin 24 Ağustos günü Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu ile Yunus Em- re’nin Sivrihisar’daki külliyesiıide baş­ laması

Mevlâna, who was respected and loved by everyone o f the period in which he lived, died in Konya on December 17, 1273.. His funeral was attended by a large crowd o f

Son sınıf ol­ duğumuz için yüzlerce arkadaş­ larım beni temsil ederek evine koştuk, yalvardık, yakardık, ellerini önlük, o sırada Maarif Nezareti de

O zaman bu okulun başında y a n ümmî, yani okuma­ sı var, yazması yok, fakat emsalsiz bir terbiyesi olan müdür merhum Halil Rüştü Bey vardı.. Bakınız, okulun