• Sonuç bulunamadı

Rapor.No.3:Örnek:Edirne'deki eski eserlerin durumu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rapor.No.3:Örnek:Edirne'deki eski eserlerin durumu"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Rapor. No. 3

TT.. y f ö 10

C

Ö R N E K

EDÎRNEDE ESKİ ESERLERİN DURUMU

Turizm tetkikleri yapmak üzere Edirşede geçirdiğim iki gün zarfın­ da ancak mahdut eserler görebildim.

Eski eserler, takdir buyurulacağı veçhile,turizm bakımından bizi pek yakından ilgilendirir. Millî turuzmin başlıca cazibesi ve demirbaşı

eski eserlerdir. Buna mukabil teşkilatımız, şimdilik, bunlardan salâhi­ yetle bahsedebilrnemiz müsait değildir.

Edirnede eski eserler mevzuu üzerindearzu ettiğimiz derecede müşa­ hede yapılmamış ve esaslı bir tetkik için lüzumlu malzeme toplanamamış­ tır . Bununlaberaber, aşağıdaki notların başta Vakıflar Um.Müdürlüğü olmak üzere ilgili makamların dikkatini çekmeğe layık sayılabileceği kanaatindi dayım.

Vaktin darlığı sebebile Edirne'de temas edebildiğim İdarî makam­ lar pek mahdut kalmış, Vakıflar Müdürü de ziyaret edilmemiştir. Binaena­ leyh böyle bir kıymetli rehberlikten mahrum kalınarak yapılan müşahede­ lerin fazla bir kıymeti iddia edilemezse de bilinen bazı hususları teyit ve yeni hadis olmuş bazı vaziyetleri de ilgililerin bilgisine ulaştırma­ ğa yardım edebileceği tabiîdir.

Edirne'de ziyaret edilen eserler hakkında notlarımı arzetmeden evvel, bir mütalaamı ve onun ardı sıra bir müşahedemi kaydedeceğim;

JWütaiaâ_: Değerli Umum Müfettiş , Edirneye hariçten gelenleri^ şehre girdikten sonra behemehal Selimiyenin etrafını dolagarak şehrin merkezine gelmelerini temin maksadile turistik yolun şehir içinden geçe­ cek kısmına yeni bir istikamet verileceğini, Selimiye etrafının bir mey­ dan haline getirileceğini, ilerde inşa edilecek turistik otelin bu mey­ danda yapılacağını söylemişler ve meydanın açılması hususuna hükümetçe yardım edileceğinin Nafia Vekili Sayın Sırrı Day tarafından tebşir edil­ diğini de ilâve etmişlerdir.

Meydanın plânı tanzim edilmiş olup, ziyaretimiz sırasında Umum Müfettişlik Nafia Müşavirinin Ankarada olması dolayısile gerek bu plân gerekse E d i m e İmar Plânı görülememiştir.

Selimiye ile ona pek yakın olan Üçşerefeli ve Eskicamiin ziyareti, insanda derhal şu intibaı uyandırıyor. Dünyanın hiç bir y rinde avuç içi kadar mesafede böyle üç şaheserin bir araya geldiği görülemez. Bu sebepledir ki Edirnenin müstakbel imar plânı, bu heybetli tekasüfü bariz bir hale getirmek için bu abidelerin etrafınınaçılmasını ve o mmta k a - daki diğer eski eserler muhafaza edilmek şartile sonradan yapılma bütün binaların - ki pek büyük sayıda değildir - kaldırılmasını, muhitin ona

(2)

2

-göre tanzimini derpiş etmemişse, bu bölgenin tanzimi meselesi yeniden ele alınmağa cidden lâyıktır.

Abidelerin aslî muhitlerine icra ederekdeğerlendirmek isteyen mo­ dern şehircilik prensipleri bakımından da bu fikre taraftarlık etmek lâzım gelecektir. ( E dime tarihi) müellifi Osman N ri Peremeci,Evliya- çelebi’ye atfen evvelce Eskicamiin kıble tarafında güzek bir çiçek bah­ çesi olduğunu, burada yetiştirilen en güzel çiçeklerin namaz vaktinde toplanıp saflar arasına konduğunu, Üçşerefelinin etrafının da yine

Evliyaçelebiye göre,güzel çiçek bahçeleri ile çevrelenmiş olup camiin ±ş içinin yazın gerek açık pencerelerden gelen çiçek kokularile, gerekse saflar arasına konan çiçekler sebebile mis gibi koktuğunu yazar.

Her abidemizin eski muhitini bu gibi tarihi kayıtlardan öğrenmek mümkün olsaydı, şurada burada yapılmakta olan restorasyonlarla abideleri rin etrafını tanzim gayretleri daha büyük bir mana kazanırdı.

Bu itibarla yukarıdaki mütalaanın , Edirnenin Avrupa otomobil yo­ lunun Türkiye kısmındaki başlangıç noktası olması ve ileride büyük bir turizm merkezin® haline konabilmek kabiliyeti bakımından üzerinde durul­ mağa lâyık olduğu fikrindeyim.

Tabiidirki böyle bir proje Edirnenin pek mahdut olan mahallî mena- biile başaiılamaz. Bununla beraber, bize bu mütalâayı ileri sürmek cesa­ retini veren şey, öğrenmekle memnun kaldığımız merkezî alâka, yani Sayın Nafia Vekilimizin vait ve tebşirleridir. Bu alâkanın yalnız Selimiye et­ rafında bir meydan açmakla kalmıyarak üç komşu abidenin müşterek muhitin: ni aynı zamanda dikkate alması halinde elde âdilecek netice, pek göz ka­ maştırıcı olacaktır. Edirne,nüfusun birdenbire azalması ve eski memur­ lu ğunugayb etme s i neticesini® olarak lüzumundan pek fazla boş ve kabili imar sahaya maliktir. Bu bakımdan, bahsettiğimiz bölgede istimlâk mas­ rafları pek az olacaktır.

Üç abidenin muhiti Nafia ve Maarif Vekâletlerimizin müşterek te- şebbüslerile şehircilik mütehassıslarının ve Türk Mimarisi mütehassısla­ rından başka Güzel Sanatlar Akademisi Türk Mimarisi semineri şefi olan Profesörün de dahil olacakları bir heyet tarafından tetkik ettirilirse zahmetine değeceği kanaatmdayız.

Müşahede: Edirnede Eski eserlerin ziyareti geçmiş senelerde Vakıf­ lar Umum MüdürlüğümüzUç bu eserleri korumak ve yaşatmak için pek büyük himmetler sarfettiğini derhal anlatmaktadır. Her nekadar Edirne, bağrın­ da sayısız eserler taşımakta ve bunların ancak bir kısmının tam manasile mamur sayılabileceği görülmekte ise de büyük âbideleri» senelerce çalış şıldığı ve ehemmiyetli tamirler yapıldığıda hemen fark edilmektedir. Selim&yede ve Üçşerefelide yapılan ve muazzam ameliyelerden sayılması

(3)

icabeden dahili sıva temizlemeleri henüz kubbelere teşmil edilmemiş olmakla beraber»kubbeleri tutan fil ayaklarının temiz taş yontmalarını ve duvar bedenlerinin aslî çehresi olan taş satıhları meydana çıkarmış olmak itibarile memnuniyetle »hatta şükraiıla kaydedilecek başarılardır. Ziyaret ettiğim abideler hakkmdakinotlarıma gelince, aşağıda sı- rasile arzedilmiştir:

1 - Eski Cami :

Gerek mimarî tarzı, gerek nefis yazıları bakımından Bursadaki Ulu- camiin bir eşi olan ve ondan ancak 6 sene sonra başlanıp Bursadakinden 16 yıl önce ikmal edilen bu camiin üç kubbesi bu kış akmıştırk Her ne kadar daha evvel kubbelere tenekeci çıkarılıp uçları kalkmış olan kur­ şun levhalar lehimlettirilmişse de eski kurşunun lehim tutmadığını ve bunları çıkarıp yeni kaplama yapmak lâzım geldiğini ziyaretimiz esnasındi

söylediler . Biz buraya ab* sadece akıntıların yerlerini gördüğümüzü ve vaziyetin tetkike muhtaç olduğunu kaydedâceğiz.

II-. Üçşerefeli :

Şadırvan avlusunun sol taraf köşesi oldukça bariz bir şekilde çök­ müştür. Bunun gittikçe tehlikeli bir hal aldığı söyleniyor. Acil bir mü­

dahaleye lüzum gösterip göstermediği ve ilerde büyük işler açmak ihtima­ li olup olmadığı tetkikte» değer zannındayım.

III. Selimiye :

1-Cami : Şadırvan avlusuna şimal cephesindeki büyük kapıdan girilin­ ce sola tesadüf eden sütunlardan İkincisinin başlığı derince çatlaktır. Bu çatlak, söylendiğine göre dört veya beş seneliktir. Ve gittikçe büyü­ mektedir. Sütunun taşıdığı kemerin korniş kısmında uzun çatlaklar hasıl olmuş ve bu kısım gözle görülebilir bir surette öne doğru meyletmiştir.

Selimiyeyi ziyaret ettiğim sırada pek musanna olan mermer sütun başlıklarından son tamirde değiştirilmelerine lüzum görülenlerin beheri­ nin on bin liraya mal olduğunu söylediler. Bu belkide doğru değildir fakat çatlak olan sütun başlığ nı kısa bir zamanda değiştirmek mümkün ol­ mazsa başlığın taşıdığı iki kemerin ve tarafeyn kubbelerinin tehlikeye

düşeceği ve helkide pek büyük masraflara yol açılacağı muhakkaktır.

2. Minare istalaktitleri : Minare şerefeleri altındaki bu tezyina­ tın parça parça düşmekte olduğu bundan dört beş sene evvel görülmüş ve insanca sakatlık ve telefata meydan vermemek mülahazasile sallanan kısım­ lar yerlerimden çıkarılmış, yenilerinin yapılması için keşfide vakıflar müdürlüğünden Ankaradavakıflar umum müdürlüğüne yazılmış ise de emrinin ve tahsisatının bugüne kadaralmamamış olduğunu işittim ve şerefelerin

(4)

4

5 - Cami dış duvarlarındaki yosunlar: Selimiyenin şimale nazır av­ lu kısmının dış cephesinde ve asıl camiin şark cephesinde hava tesiratı neticesinde taş satıh üzerinde hasıl olan ve bilhassa şark cephesinde binanın birinci tabakasına kadar yükselen kalın yosunlar, cephe taşları­ nı çürütmektedir. Şark cephesinin köşesini teşkil eden kıble cihetindeki minarenin altında bu yosun tabakasının derinliğini çakı ile tecrübe et44ı tik.Taşların adeta topraklanmış bir halde iki-iki buçuk santim çürüdü­ ğünü gördük. Diğer kısımlar harici görünüşlerine nazaran bu derece çü­ rümüş değilse de bahsettiğimiz minare kaidesinin sathı fazla yosunlan­ mıştır. Bunların temizlettirilmesinin âcil bir zaruret teşkil edip etme­ diği de tetkike değer kanaatindeyim.

4 - Cami helaları:

İki ayrı mahalde olan bu helalardan yağhaneye bitişik olan hela­ ların esaslı bir tamir gördüğü, ancak yerlere karosiman, helaların içi­ ne de fayans döşenmiş ve el yıkamak için mevcut musluğun altına da ala­ franga bir lavabo konmuş olduğu müşahede edilmektedir. Bunlar, helaların türk tarzında ve taştan mamul akşamı ile mermeri aratan garip bir tezat teşkil ediyor.

5 ~ Arasta : Selimiyenin dış avlusunun garp duvarına hemen bitişik olan ve camiin iradı olarak Üçüncü Murat tarafından yaptırılan bu 124 dükkanlı, dört kapılı ve ortasında bir dua kubbesi bulunan çarşının dam ve kubbe kurşunları bundan yetmiş yıl önce, tamir masraflarının bir kıs­ mını* karşılamak düşüncesile satılarak yerine kiremit örtülmüştür. Bal­ kan harbinde* çarşının orta yeri Bulgar memmilerile yıkıldığı gibi kire­ mitlerde zamanla kırılmış ve belkide aşırılmıştır.

Arasta çarşısı, aşağıda arzedildiği gibi 1940 ta nispeten küçük bir tamir görmüşse de bugün harap bir haldedir.

Rahmetli Umumî Müfettiş Kazım Dirik, arastanın 1940 tamirinden evvel büyüklerimiz için hazırladığı mahdut nushalı eski eserler albümün­ de şöyle demiştir; " Arasta, bu kış yüksek bir zaruretle topçu hayvan­ larına kışla olarak kullanılıyor. Burası Selimiyenin, müzelerin ve Da- ruasubyanm bitişiğinde tam bir turist yeridir. Bu Arastanın tamiri müm­ kündür. Ancak her şeyden önce akıntısını durdurmak üzere üstünü horasan­ lı sıva ile kapatmak lâzımdır. Bu lütfü Yüksek Maarif Vekilinden dilerim. Büyük Arastanın kurtulması ve eşi olmayan bu şaheserin hiç olmazsa daha yüzlerce yıl seyrettirilmesi için 10.000 lira, devletin bir kültür sada­ kası olsun."

Hakikatta arastanın tamiri bir kaç yüz bin lira ister. Fakat onun hayatını âcilen kurtarmağa büyük ehemmiyet veren Kâzım Dirik, her tarafa başvurarak nihayet Millî Müdafaa Vekâletinin emrile ve Kor Komutanının y

(5)

yardımı ile inşaat tabur undan istifade ederek ve üç dört bin liralık masrafı karşılamanın yolunu bularak çarşının tam merkezini teşkil eden

dua kubbesine kadar olan küçük kubbelerin üstünün örtülmesini temin et­ miştir. Haricen görülen şey betondur. Bunun altında horasanlı sıva olup olmadığını tahk.ika vakit bulamadık.

Böylece çarşının yarısı bir iki sene için yıkılmaktan kurtulmuş­ tur. "bir iki sene için" diyoruz çünkü çok geçmeden beton yer yer ayrıl» mış ve kubbeler tekrar akmağa başlamıştır. Bunun neticesi olarak kubbe ve

dam tuğla ne harçları parça parça çarşının içine döküldüğünden bir sakat­ lığa meydan vermemek için ciheti askeriye çarşıyı tahliye etmiştir. Ziya­ retim sırasında kapısı kapalı idi.

Görülüyorki tamir, bu işle birinci derecede ilgili makamlarca mu- tahassıslar nezaretinde yaptırılmadığından sarfolunan emekler ve para heba olmuştur.

Arasta vaktile kavaflar çarşısı olarak kullanılıyormuş. Mülkiyeti, kısmen Millî Emlâkin, kısmen vakıfların ve bazı dükkanlarda hususî şahıs­ ların imiş. Tamirine kimse yanaşmadığına güre bu gün ayakta bir harabeden başka bir şey olmayan ve kendi kendine yıkılmağa mahkûm bulunan bjt çarşı pek \icuz bir bedelle hazine hesabına diğer hisseleri satmalına bilir ve ya istimlâk olunabilir. Bu takdirde Millî Emlâkçe tamiri de kolaylaşabi­ lir.

Edirnede ilgililerin arasta ve benzerleri için halle muhtaç telak­ ki ettikleri mesele, eski eserlerin tamirine Mizumlu büyük meblağların

temini mümküş. olsa bile bu tarihî binaların ne suretle kullanılacağıdır. Bu meselenin tetkik yeri burası olmamakla beraber, âbidevî eserlerin he­ nüz ayakta duranlarının kurtarılmadan halinde yabancı memleketi erdeki) en-

zerleri gibi röidc turizm bakımından çok cazip şekillerde bunlardan is­ tifade edilebileceği şüphesizdir.

6 - Parüssıbyan : Bu küçük fakat zarif bina yedi sekiz sene evvel yeniden kavuştuğu mamurluktan sonra bu gün yine haraptır. Rahmetli Kazım Dirik Bu Sinan eserine Maarif vekilliği ile Vakıflar Umum Müdürlüğünün ve aynı zamanda Edirne ve Yöresi Eski Eserleri Sevenler kurumunun yardım-

larile iki bin liraya yakın bir masrafla tamir ettirmiş,*® fakat Etnog­ rafya müzesi ittihaz edilen binanın zamanla mevcut eşyayı teşhire kâfi ga! gelmemesinden dolayı tahliyesine mecburiyet hasıl olmuştur.

İşte bu tahliye, binanın sahipsiz kalmasını ve tahrib edilmesini mucib olmuştur. 0 civarda kuzu otlatan, oyun oynayan çocukların, binanın yanları ve üstü kapalı, yalnız önü açık olan balkon şeklindeki Ön cephe­

sinde oda kapısını, oda penceresini ve yan balkon penceresini taşlamak

• • . /. . .

(6)

-suretile inanılmayacak bin şekilde talırib ettikleri esefle görülmektedir. Mahkemeye verilen çocuklar, söylendiğine göre cezaya ehliyetsizliklerin­ den dolayı mes'ul tutulmamışlat ve velilerine tekerrür halinde mes'ul olacakları tebliğ edilmemiştir.

3u tahribin asıl sebebi, fikrimizçe, binanın bir işe tahsis edil­ memiş olmasıdır ki, halli pek müşklil bir mesele teşkil etmemek lâzımge-

lirdi.

IV.-Bayazıt Camii :

1- Cami : Daha camii görmeden bu camiin su taşkınlarına maruz olan çok kıymetli ahşap kapusunun harabiden kurtarılmak üzere müzeye nakli ±ş± için senelerdir yapılan teşebbüslerin şimdiye kadar akim kaldığını, zira vakıfların bu kapının müzeye nakline 19-20 senedir taraftar olmadığını, fakat son senelerde meselenin halli cihetine?- gidilerek yeni bir kapı ya­ pılması için tahsisat gönderildiğini işittim.

Camii ziyaret ettiğim sırada ise, kapının harikulade sanatkârane oymaları rını fil dişi ve maden süslerini hayranlıkla gördüğüm gibi, kapının alt kısmının iki kanatta elli-altmış santimetrelik parçalarının çürümüş oldu­ ğunu de müteessirane müşahede eyledim.

Fakat daha garip olan cihet, Tunca nehri taştıkça Camiin Tun­ ca kenarına müsadif kıble cihetindeki divarınm alt pencerelerinden içe­ ri giren suyun camiin içine 1,95 metre irtifaa kadar çıkmasıdır. Geniş tuğlaların döşenmiş olduğu zeminin su ve çamur altında kalması, binanın hayatı için bir tehlike teşkil etmediği takdirde, pek felâketli sayılma­ mak lâzımgelirse de fevkalâde değeri olan oyma pencere kapaklarının ve cami harimine açılan nefis kapının böyle devamlı tahribÜEE maruz bulunma­ sı ve hele her çeşit mülâhazadan üstün olarak bir mabedin bu halde bıraka kılması tecviz edilmeyeceği tabiidir.

3u taşkınlar münasebetile akıl ermeyen cihet, ecdadın suları zabtı rabt x±Hxk altına almak ve binaenaleyh suların ahvalini bilmek noktasın­ dan bu gün dahi takdire şayan bilgilere sahip olmalarına ve camii böyle bir feyezan sahasına inşa etmiş olmayacaklarına göre, zamanla nehir mec­ rasının teressübatla dolmuş olmasından dolayıevvelce Edirnede eskilerine inzimam bir çok yeni köprüler yapıldığı halde, Bayazit Camiini kurtarmak için tetbir alınmamış olması keyfiyetidir.

Tunca taşınca cami ile beraber Yeni İmaret mahallesi denilen koca bir mahalle de su altında kaldığından bu işle Nafia Vekâletimizin ilgi­ lendirilmesi için kâfi sebep mevcut demektir. Her halde yapılacak tathir amelyesi bir çok milyonlar değerinde olan nefis bir abidenin bedelinden daha az bir maliyette olacaktır.

3u cami, Mimar Hayrettin’in şaheserlerinden ve en eski

abidelero-. abidelero-. abidelero-. /. . .

(7)

-7

minelen biri olduğu gibi Besarabya fatihinden alınmış ganimetlerle yapıl­ mış bir zafer âbidesidirde.

Camiin değerini anlatabilmek için bu raporun hacmi müsait değildir Yalnız şu kadarını ilave ödelim ki mimarî tenasüh bakımından bu manzume nevine has tek örnek sayılabilir.

Camiin sağ ve solunda dokuz kubbeli iki tabhane vardır ki ocaklı sedirli müteaddit odalardan ibaret misafirhanelerdir. Bunların dış avluya kapıları olduğu gibi cami harimine de camiin esas kapısı hizasında kapı­

ları vardır. Bu tabhanelerin perişan hali yürekler acısıdır. Cami duvarı­ na bitişik olan bu misafirhanelerin sıvalarının kamilen düştüğü, bütün

duvarların ve kubbe altlarının is içinde, yerlerin ise döşemeleri bozul* muş, toprak ve hayvan gübreleri, saman artıkları ile dolu olduğunu tees­

sürle gördüm.Anlaşılan Vakıfla* İdaresi ibadete tahsis edilmemiş olan bu kısımların akibeti ile hiç ilgilenmemektedir.

2 - Şifahane, Tıb medresesi, imaret : Bayazit camii ile akşamının relevelerini îstanbula abideleri koruma bürosunda görmüş, cami müstesna diğerlerinin ¡cübbelerinin yirmi senedir kurşunsuz ve açık olduğunu işit- miştim.

Edirnede Ba/azit camiini ziyaretim sırasında minareye çıkarak man­ zumenin şark cephesini teşkil eden iki imaret binasından birincisinin 11 tane olan kubbelerinin kurşunsuz olduğunu, heyeti umumiyesinin tufeyli ye' Şiiliklerle bir çemenzar manzarası arzettiğini, hele birbirine mücavir ve üzerlerinde sikkeyi andırır şekilde pencere külahları bulunan dört küb' benin arasında büyük ağaçların çıkmış olduğunu gördüm.

İmaretin mutbak kısmını teşkil eden diğer binadaki 12 kubbenin keza kamilen kurşunsuz olduğunu, kubbelerden ikisinin yarı yıkık durumda bulunduğunu gördüm.

Daha sonra bu iki binanın içini gezdiğim zaman zeminin su baskıla­ rının getirdiği molozla ve çamurla bulunduğunu gördüm. Divarların ve kub­ be altlarının pek büyük harabi eserleri taşıdığını müşahede ettim.

Bütün bu harabı eserlerine rağmen her iki bina şaşılacak derecede bir metanet arzetmektedir. Zananı geçmeden tamirleri cihetine gidildiği takdirde eski heytetlerini bulabileceklerine kolaylıkla hükmedilebilir.

Şifahaneye gelince ski garp cihetindedir ve erkeklere mahsus şifa- haneden ona mulasık ve muhtemel olarak, tabib ve şifahane memurlarının dairesi olan kısım ile, kadınlar klemı denilen üçüncü kısımdan mürekkep bir manzumedir. Daha büyük harabıye maruzdur.

(8)

8

Minare üzerinden tesbit ettiğime göre, altı köşeli büyük bir bina olan erkekler kısmının büyük kubbesi üzerindeki kurşunlar durmakta­ dır. Bu kubbenin etrafındaki 12 küçük kubbeden on tanesi sanki kurşun ça­ lındığı belli olmamak üzere hariçten görünmiyecek surette arka kısımla# rından kurşunlarının alınmasına dikkat edilmiş durumda kurşunsuzdur.

Orta kısımda 14 kubbe olup beşi kâmile kurşunsuz, diğerle i ise yukarıdaki on kubbenin vaziyetinde yarı kurşunsuzdur.

Kadınlar kısmına gelince beş kubbeli olup ikisi tamamile diğerle­ ri de kurşunsuz vaziyettedir.

îstanbulda iken bu kurşunların çalındığını işitmiştim. Edirnede başka tarzda anlattılar. Balkan harbini müteakib ilk Vakıflar üdü rü olan Sadrettinden sonra Müdürlük eden Cemalin zamanında kubbeleri kendi­ liğinden sökülmüş olan kurşunları toplattırılıp izabe edilerek büyük x camilerde kullanılmış kurşunsıız kubbeler ise o zamandan beri akıyormuş.

Kurşun meselesi üzerinde bu kadar tafsilat vermemizin sebebi, ka­ dınlar kısmının revaklarına ait 9 kemerin ve bunların üzerindeki dokuz küçük kubbenin bundan üç sene evvel yakılmış olmasının sebebini ve diğer kubbe ve revak arı bekliyen feci akibeti izahtır+.

Şifahanenin yanında tıb medresesi vardır ki büyük bir dershaneden başka müteaddit odaları havidir. Odaların önünde 26 kubbenin örttüğü re­ vaklar vardır. Bu revak kubbelerinden cenup kısmında 3- ve 4.cü kubbeler ile iki kemer geçen sene çökmüş, garp tarafındaki revaklar ise yıkılmağa namzet bir surette meyletmiştir. Bu kısımda kubbelerde ikidi ve kemerler

çatlaktır. Ve bariz bir surette çarpılmıştır. Bu suretle tıb medresesi de şifahanenin kadınlar kısmı gibi yakında revaklarını kaybetmeğe namzet bir durumdadır.

Binnetice fcamiin değilse bile camiin mimarî akşamını yıkılmağa terkedildikleri ve yer yer yıkıldıkları görülmektedir. Fakat şu da muhak­ kaktır ki cami ilerde yıkık enkaz arasında bırakılmak istenmediği takdir­ de bu enkazın temizlenmesi için sarfedileeek pata bu gün tamir için lü­ zumlu paranın kat kat fevkinde olacaktır.

(9)

Çünkü b rıhis mevzu ol^n altı büyük binanın t"§ ve saire malzemesinin mecmu hacmi er. az İs tan bu 1da ki Beyazıt camii malzemesine müsavidir.

Gerek manzume; in tarihi ve bedii değeri, gerekse tu ameli hes p y s i - yetinden EdİrneB-yszit camii akşamının ÜG Cumhur i? ■*et y ılın d ak i tamir program 1 arına girmemiş ve Ed İm ede t-¡mir gören büyük şaheserler ••rasın a alınmamış olmasına nekafinr teessüf edilse y e rid ir. Bj abidevî manzume aynı z-unanda

hem akıl h*«tah!rnesivheraöe diğer bütün ilel ve emr- z i ç i r k lin ik halinde çelişen sifahanegile tı£ medresesi ile medeniyet tarihim izin en üstün bel - yelerinden biridir,

Avrupada deliller vucutl rina cin g ir d iğ i karmatile d i r i d ir i yakılır­ ken E d i m e gifahnnesinde ortasını fıskiyeli b ir havuzun süslediği ferah ve aydınlık binada ecdadımız delilere hılm ile ıaı mele er'iyorl r ve musiki ile ruhi tedavi yapıyorlardı,Şifahaneyi eski haline getirmek d e lile r i,d o k t o r la r ı hademeleri ve haftanın muayyen günlerinde avluda musiki parç l a n çal n saz ve h•■-nende takımın mankenlerle temsil etmek,di.ger bütün teferruatın tesbi- tinde îhiverslte tıp fakültesi Tıp tarihi Enstitüsü ile i ş b i r l i ğ i yapmak suret ile dünyanın en enteresan tıp müzesini k z anmış olacağımıza ve bu müze­ nin bütün dünyada büyük bjr şöhret k sanacağına şüphe yoktur. Tıp medresesi .

de yine mankenlerle, tıbbi kitrpl rla ,o zamanın talebe h y a tın ı temsil eden sair eşya ile pek canlı bir hale getirilebilir* ,,

Bugün bu şaheserlerin parça p-rça yıkılması karşısında mimarı huşu - slyetlerini gösteren relevelerînin Ma' rif Vekaletimizse yaptırılmış olmasile müteselli olmağa razı olmak gibi garip bir durumdayız,

V.- Y ıldır ım Cam i ?i

Bir müddet asker işgalinden sonra tahliye edilmiş f ak' th- rap bir haldedir,Bu haraba camiin son cemaat yeri sayılabilecek harici kısmandaki Biz an s kolonlarının düşmüş olmasile bîr kat daha müessir bir man z m rzet- mekted ir.

Son zamanlarda cami avlusunun parmaklık şeklindeki koca demir kapı­ sının bir kanadını da çalmışlar. Küçük bir parça olmamasına rağmen bulunma - m ış.

- —yi-t^Gri-Zİ- - Milvjl., Kppr üa fJL

Bı köprümün tarih köşkü bundan bir kaç sene evvel kısmen yıkılmış, Bükreş büyük elçimiz İJji buçuk yıl evvel {öd i m ey i ziynetinde bunu gürerefc pek üzülmüş, Ankarade 1 az imgelen makamlara arzedeceğinl söylemiş, faka t hal'5 yapılamamış.

Bu tarih köşkü 1050 tarihinde sultan İbrahimin sadrazamı Kemankeş k-ra îhstaf n Paşa tarafından ocivard^ki bütün köprülerin tamiri münasebet ile yaptırılmış ve tarih kitabesi de Şeyhülislam Şair Yahya efendi tarafından

Söylenmiştir.Kitabe taşı müzededir,

-..jq.u=b:euçg__

Edirnede Alipaşa çarşısı gibi Maliye Vekaleti ile Vakıflar Umun Mü - dürlüğür ün himmetlerîle ve 15.000 lira sarfı suret il e ihya edil en,I ezitbey hamamı gibi sahibi tarafından pek mükemmel bir surette t mir eti irilen,mihri bı çok eski çinilerle yapılmış ve emir Süleyman çelebi zamanından kalma kıy metli bir cami olduğu halde su baskınları ile har «b olmuş iken, vakıflar umum müdürlüğünce tamir ettirilen Şah Melek camiî gibi eserlgri gördüm.

Rahmetli k«zim Uirik’in devamlı gayretleri neticesinde istimlak edilerek Milli Müdafaaya verilen ve müke/unel bir surette t-mir gören Rflstem paşa ^ hanlar ile Ekmekçioğlu Ahmet paşanın yine Milli Müdafaa Vekaletince İst imi al ve tamir edilen t rihi kervansarayını hem v ktin darlığına 3*2,hem de gezebil mek için askerî mnkaml-’rdan müs^ de istihsalinin uzamak ihtimaline binaen göremedim. Diğer birçok eserde vakit darlığı sebebile g«rülenedi,|hnunla beraber bu seri müşahedeler,müsbe^ gayretler kad-r, Edirne deki» abideleri­ mizin ve alelumum eski eserlerin acil müdahaleye muhtaç olanlarından bir kaçığın durumunu aydınl tmağa ve heyeti umumiyesi hakkında bir fikir edinme ge kafi gelebilir kanaatindeyim. Şayet yanımda bir fotoğraf makinesi bulun­ saydı bu notların daha faydalı bîr hale geleceğine şüphe yoktur.

(10)

-.../

10

-V ak ıflar Urum Müdürlüğünün ik in ci dünvg h rbine k -dar Be* i r ne •«e rle rin e kerşı gösterdiği devamlı ve şükrana ley ık alakanın beş seredir eksilm iş olması teessüre şayandır#Bunun v a k ıfla r unum müdürlüğünce diğer Vilayetlerdeki i ş l e r i de güz önünde bulundurarak takip edilen proğr* mın b ir n e tic e si olması mümkündür. Bununla beraberVakiflar umum mfMiîrlüğünün ku rtarıcı

elin in biç olmaza* yeni bütçe yılından İtibaren Sdirneye tekrar teveccüh et­ mesini , abidelerim izin bekası ve memlketimizin ta rih i serveti nam ne temenni etmek yerinde olur*

Eski eserlerin tamiri meselesi, evvelemirde bir bütçe meselesidir* f-kat bu meselenin aynı zamanda bir program ve metot meselesi teşkil ettiği­ ne ve gere k mevzuat, ger ek idare teşkilleri bakımından esaslı bir hal tarzına

bağl .nmağa muhtaç oldu Sun a şüphe yoktur*

Biz,Edim ey İ ziyaretten sonra,büyük h 1 çareleri arayıp bulunca­ ya kadar gerek rrıüceddeden tamir ananesinin, gerekse masraflı Hes tora ey onların

birse yana bırakılarak,yıkılmak ye haran olmak tehlikesine maruz eserlerin hayatlarını idame için en zaruri tedbirlerle iktifa ve bu suretle müteaddit eserleri >yni zamanda kurtarma yoluna gidilmesi hakkında tecrübeli şahsiyet­ lerin mütenddid mimarlarımızın ve bilhassa İstenbuldaki eski eserleri koruma cemiyetinin fikri temennisine bîr kerre daha hararetle iltihak ettik.

Bu bahiste salahiyetli,yurd sever ve emektar İnsanların ileri sürdükleri bu temenninin eski eserlerin bakımı ve korunmasile vazifeli ve müşterek bir İdeale hizmet eden bütün ilgili makamlarca iyi karşılanacağını ümit etmemek için hiç bir sebep yoktur.

A. *•9 Turizm Dairesi Müdürü lü re yy a Er gün Aslı gibidir, ■ a ' ■ ' ... V .

Referanslar

Benzer Belgeler

Sirius B’nin d›fl katmanlar›n› uzaya sal›p beyaz cüce haline gelmeden önce anakol ve karars›zlafl›p fliflti¤i “k›rm›z› dev” evrelerinde toplam 101 ya da

Bilim insanları bu biyosensörün patojen mikroor- ganizmaları anında tespit edip etmediğini sınamak için yaygın bir bakteri türü olan Staphylococcus aureus’u kul- lanmış..

Ona göre, eğer insanlar vücutla- rında hastalık yapmadan konaklayan parazitler ol- madan büyüdükleri için oto- immün hastalıklara yakalanı- yorlarsa parazitleri bu

Tarihte Seyit Battal Gazi diye maruf Cafer bin Hüseyin Gazi Üsküdarda ça­ dırlarım kurmuş, burada 7 sene kalmış ve şehri imar etmiştir.. Bü güzel şehri

«Hayatımızda bütün faaliyetimiz, memleket işle­ rinde keyfî, müstebitçe hareket edenlere karşı mü­ cadele ile geçmiştir» diyen Atatürk, en kutsal

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil

Tüm ürünlerin yeti şmesi için suya gereksinim olduğu bir gerçektir; ancak organik madde yönünden daha zengin olan topraklar daha fazla su tutar ve bu suyu daha zengin bir