• Sonuç bulunamadı

İslam ve Osmanlı Hukukunda İmam Birgivi ve Ebussuud Efendi`nin para vakfı tartışmaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslam ve Osmanlı Hukukunda İmam Birgivi ve Ebussuud Efendi`nin para vakfı tartışmaları"

Copied!
94
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜN VERS TES

SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ

TEMEL SLAM B L MLER ANAB L MDALI

SLAM HUKUKU B L MDALI

SLAM VE OSMANLI HUKUKUNDA

MAM B RG VÎ VE EBUSSUUD EFEND N N

PARA VAKFI TARTI MALARI

YÜKSEK L SANS TEZ

Dan !man

Prof. Dr. Mustafa UZUNPOSTALCI

Haz rlayan ule ÖNDER

(2)

Ç NDEK LER Ç NDEK LER………....I ÖNSÖZ………III KISALTMALAR………IV G R ……….1 B R NC BÖLÜM XVI. ASIRDA OSMANLI DEVLET ’N N TAR H ORTAMI VE MAM B RG VÎ LE EBUSSUUD EFEND ’N N HAYATLARI I. XVI. ASIRDA OSMANLI DEVLET ’N N GENEL DURUMU………...9

A. Siyasî Durum………...9

B. Toplumsal Durum………..12

C. lmî Durum……….14

1. Genel lmî Durum……….………..14

2. Hukukî Durum………16

3. slam Hukuku- Osmanl6 Hukuku li7kisi………...19

II. MAM B RG VÎ VE EBUSSUUD EFEND ’N N HAYATLARI, LMÎ K L KLER VE ESERLER …….………22

A. MAM B RG VÎ, HAYATI VE ESERLER ………...22

1. Do9umu ve Soyu………...………....…...22 2. Bulundu9u Görevler………...23 3. Vefat6………25 4. lmî Ki7ili9i ve De9eri………...25 5. Etkileri………...28 6. Eserleri………...31

B. EBUSSUUD EFEND , HAYATI VE ESERLER ..………31

1. Do9umu ve Soyu………...31 2. Bulundu9u Görevler………...32 3. Vefat6………....33 4. lmî Ki7ili9i ve De9eri………...33 5. Etkileri……….37 6. Eserleri………...……….39

(3)

K NC BÖLÜM

PARA VAKIFLARI, EBUSSUUD EFEND VE MAM B RG VÎ’N N PARA VAKFI TARTI MALARI

I. PARA VAKIFLARI...40

A. Baz6 Mezhep mamlar6na Göre Menkul Vakf6………42

1. mam Muhammed e7- eybani’nin Görü7ü………...42

2. mam Ebu Yusuf’un Görü7ü………..42

3. mam Züfer’in Görü7ü………....43

B. Geli7me Süreci çerisinde Para Vak6flar6……….43

C. Para Vak6flar6n6n Finansman Olarak Kullan6lma Yöntemleri……….45

1. Karz………..45

2.Bidaa……….…..46

3. Mudarabe……….46

4.Murabaha………..…46

5. Muamele-i er’iyye ve Uygulanabilme artlar6……….…...48

a. Muamelenin er'î Olmas6………...50

b. Kâr Nisbetinin Yüzde Onbe7'i Geçmemesi ………..….50

c. Kâr6n art Ko7ulmas6 ( lzâm-6 Ribh)………..…51

d. Kâr6n stenmesinin Borcun Devam6na Ba9l6 Olmas6………..…...51

e. Vak6f Paralar6n Teminat Kar76l696nda Muamele-i er'iyye’ye Verilmesi…51 D. Para Vak6fnameleri ve Vak6fnameler le ilgili Baz6 Önemli Terimler……..…52

II. EBUSSUUD EFEND VE MAM B RG VÎ ’N N PARA VAKFI TARTI MALARI…...54

A. Ebussuud Efendi’nin Para Vak6flar6 Hakk6ndaki Görü7leri ……...54

B. mam Birgivî’nin Para Vak6flar6 Hakk6ndaki Görü7leri………….………...63

C. Görü7lerin De9erlendirilmesi………...………..…...71

SONUÇ………...………...78

(4)

ÖNSÖZ

nsanî ve dinî nedenlerle ortaya ç km vak f kurumu, bütün toplumlarda çok önemli bir yere sahip olmu ve o toplumun yard mla ma duygular n sürekli canl tutmu tur. Toplum ve dinlerin daima te vik etti"i ve bununla beraber gayet sa"lam ve eksiksiz bir hüviyet kazand rmak gayesi ile beraberinde kurallar da koydu"u vak f kurumu, tarih boyunca çok önemli ekillerde müessesele mi tir.

Bizim bu çal may haz rlamadaki amac m z, slam ve Osmanl Hukuku aç s ndan “Para Vak flar ” konusunu incelemek, tarihte iki önemli sima olarak yerlerini alm Ebussuud Efendi ve mam Birgivî’nin bu konudaki farkl görü ve delillerini ortaya ç karmak ve bunlar günümüz aç s ndan yeni de"erlendirmelere tabi tutmakt r.

Çal mam z giri , iki bölüm ve sonuçtan olu maktad r. Giri bölümünde vakf n anlam , sosyal ve dinî hayattaki önemi, vakf n Allah r zas için yap lmas n n gerekti"i ve k saca para vak flar n n önemi ve geli mesinden bahsedilmeye çal lm t r.

Birinci bölümde, XVI. Yüzy lda Osmanl Devleti’nin çe itli yönlerden genel durumu, para vak flar konusunda ya ad klar devirde büyük tart malara neden olan, üstelik sonradan da etkilerinin daima hissedildi"i Ebussuud Efendi ve mam Birgivî’nin hayatlar , eserleri ve ilmî de"erleri incelenmeye çal lm t r.

kinci bölümde ise para vak flar ile tezimizin as l konusunu olu turan Ebussuud Efendi ve mam Birgivî’nin para vakf tart malar na yer verilmi tir.

Son olarak sonuç bölümünde ise çal mam z n neticesinde ortaya ç kan durum genel olarak de"erlendirilmeye çal lm t r.

Bu çal man n haz rlanmas nda, Say n Prof. Dr. Saffet Köse ve Say n Prof. Dr. Ahmet Yaman ba ta olmak üzere eme"i geçen bütün hocalar ma, arkada lar ma, de"erli te vikleriyle bana yol gösteren dan man hocam Say n Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalc ’ya, hayat m n her alan nda desteklerini benden esirgemeyen de"erli aileme te ekkürü bir borç bilirim.

ULE ÖNDER KONYA-2006

(5)

KISALTMALAR a.g.e. :ad6 geçen eser

a.g.m. :ad6 geçen makale a.g.md. :ad6 geçen madde a.g.t. :ad6 geçen tez

b. :Bin, bn (o9lu)

Bkz. :Bak6n6z Blm. :Bölümü

D A :Türkiye Diyanet Vakf6 slam Ansiklopedisi

h. :Hicrî

Hz. :Hazreti

A :Milli E9itim Bakanl696 slam Ansiklopedisi

Ktp. :Kütüphanesi m. :Miladî N7r. :Ne7reden

r. a. :Radiyallahu anh (anhüm)

s. :Sayfa

s. a. s. :Sallallahu Aleyhi ve Sellem Thc. :Tahrîc

Thk. :Tahkîk Trc. :Tercüme

Ts. :Bask6 tarihi yok Tsh. :Tashîh

v. :Vefat6 vd. : ve devam6 vr. :varak

(6)
(7)

G R

Tamamen insanî ve dinî gayeler ile ortaya ç kan ve zamanla insanlar hayrete dü ürecek ekillerde kurumsalla an vakf n ba lang ç tarihi kesin olarak bilinememekte ve bu konuda önemli ara t rmalara ihtiyaç duyulmaktad r1.

Müste riklerden pek ço"u, vak f veya $slam Hukuku’nun di"er müesseselerinin $slam Hukuku’na, Roma-Bizans Hukuku’ndan geçti"ini ya da $slam Hukuku’nun, bu hukukun etkisi alt nda oldu"unu ileri sürmü lerse de2 ; $slam Hukukçular taraf ndan bu iddian n as ls zl " n ortaya koyucu cevaplar verilmi tir3. Asl nda önemli olan vakf n kayna" n bulmaktan ziyade, olu umunu kolayla t ran ve as rlar boyunca varl " n korumas n sa"layan, kültür, toplum ve $slam tarihine ba"l etkenlerin neler oldu"unu ara t rmakt r4.

$nsanlar yarat ld klar ilk devirlerden itibaren Allah’a kar kulluk görevlerini yapmakla yükümlü idiler. Onlar bu görevlerini yaln z ba lar na ya da toplu halde yapm lar ve bu görevleri yerine getirebilmek için de ibadet yerleri olu turmu lard r. $nsanlar n hak yoldan ayr l p puta tapt klar dönemlerde de durum bu ekildedir. $badet yerlerinin herkese aç k olmas ve tüm insanlar n buralardan istifade edebilmeleri, bu yerlerin vak f olarak de"erlendirilmesini gerektirir. $ te buradan hareketle vakf n tamamen dinî ve hayrî olarak $slam’dan önce de varl " kabul edilebilir. Fakat bir hukuk müessesesi olarak, kurulu u ve i leyi iyle vakf n $slamla ba lam 5, en az ndan mükemmel ekillerde kurumsalla m oldu"u söylenebilir.

Müslümanlar tarih boyunca Allah’a yakla mak ve onun r zas n kazanmak gayesi ile dinî ve insanî duygular n harekete geçirerek az ya da çok sahip olduklar mal varl klar n kullan p, vak f müesseselerinin devam etmelerini sa"lam lard r.

Vak flar, yüzy llar boyunca $slam dünyas nda sosyal düzenin her türlü sars nt dan korunmas n , fertler aras nda yard mla ma ve dayan ma duygular ile kar l kl sevgi ba" n n kurulmas n sa"layarak, insanl " n dünyevî ve uhrevî saadetine hizmet eden birer sosyal kurulu olarak önemli yerler i gal etmi ler ve vak f eserler yoluyla ilim alan nda, mimari alanda ve güzel sanatlarda önemli ilerlemeler kaydedilmi tir6.

1Köprülü, Fuad, “Vak f Müessesesi ve Vak f Vesikalar n n Tarihi Ehemmiyeti”, Vak flar Dergisi, Say 1, Ankara

1938, I/1.

2Köprülü, Fuad, “F k h”, $slam Ansiklopedisi, $stanbul 1964, IV/ 604 vd.

3<afak, Ali, slam Hukukuna Giri (Abdülkerim Zeydan’ n eserinin tercümesi), $stanbul 1976, s. 125 vd. 4Yediy ld z, Bahaeddin, “Vak f”, $slam Ansiklopedisi, I-XVIII, $stanbul 1986, XVIII/155.

5Uzunpostalc , Mustafa, “Vak f Müessesesi ve slam”, Diyanet Dergisi, Say 1, XXV/128, Ankara 1989. 6Yüksel, Ahmet Turan, “Türk- slam Medeniyetinde Vak flar n Önemi ve Fonksiyonlar ”, Yoksulluk

(8)

$slam Hukuku’nda vak f muamelesi için; "vak f", "habs veya hubus" ve "sadaka" olmak üzere üç terim kullan lm t r. Vak f (G-H-I ) fiilinden Arapça bir mastar olup, sözlükte hapsetmek, al koymak ve tutmak manalar na gelir7.

Kök anlam n kapsam giderek geni lemi ve bir mal ; mülkiyetin nakli sonucunu do"uran tasarruflardan sayarak, gelirini sürekli bir ekilde tahsis etmek anlam n kazanm t r. Ço"ulu "evkâf" veya "vukûf" gelir. Vak f kelimesi bir isim olarak "vakfedilen mal" anlam n ifade eder.

Osmanl $mparatorlu"u uygulamas nda "evkâf" tabiri, bu anlamda vakf n ço"uludur. Ayr ca Hz.Peygamber (s.a.s.) , baz hadislerinde vak f yerine, e anlaml s olarak "habs" kelimesini kullanm t r8.

Vakf n tarifi Ebu Yusuf ve $mam Muhammed'e göre öyledir:

Vak f “Bir mülkün menfaatini halka tahsis edip, ayn n Allah Teâlâ'n n mülkü hükmünde olarak temlik (ba kas n sahip k lmak) ve temellük (sahip olmak) ten müebbeten men etmek yahut diledi"ine sarf etmektir."9.

Ebu Hanife'ye göre ise vak f "Bir mülkün ayn , sahibinin mülkünde kalmak üzere menfaatinin bir cihete tasadduk edilmesidir”10.

Örnek olarak verdi"imiz bu tariflerden de anla ld " na göre vak flar, sadece Allah' n r zas na kavu abilmek için mal varl " iyi olan insanlar taraf ndan kurulan ve menfaati tamamen ihtiyaç sahiplerine tahsis edilen müesseselerdir. Ayn zamanda vak flar n dinî olmas , onlar n devaml l " n garanti alt na almaktad r.

$slam'da vak f kurumu; Kitap, Sünnet ve $cma delillerine dayanmaktad r.

Kur'an- Kerim'de do"rudan do"ruya vakfetmeyi emreden bir hüküm bulunmamaktad r. Ancak bununla beraber baz ayet-i kerimelerde "Allah için harcama yap lmas ", "ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlar n n yerine getirilmesi", "insanlar n içinde bulunduklar s k nt lar n giderilmesi" te vik edilmi tir.

Nitekim Allah Teâlâ Kur'an- Kerim'de (Al-i $mran 3/92):

"Sevdi"iniz eylerden infak edinceye kadar asla iyili"e eri emezsiniz. Her ne infak ederseniz, üphesiz Allah onu bilir." buyurmaktad r.

Bu ayetin tefsirinde Mevdûdî unlar söyler:

"Herhangi dünyevî bir eyi Allah'tan çok seven bir ki i için fazilet kap s kapal oldu"undan, Allah a k için sevdi"i eyleri feda etmeye haz r olmayan bir kimse gerçek iyili"e (birr) ula amaz. Bu sevgi ruhu olmaks z n yap lan ibadetler, kurtlar taraf ndan yenmi bir tahta üzerine çekilen boya gibidir"11.

7$bn Manzur, Muhammed b. Mükerrem (v. 711/ 1311), Lisânü’l-Arab, I-XV, Beyrut ts, III/ 969-970. 8Buhârî,Ebu Abdillah Muhammed b. $smail (v. 256/870), el-Câmi’u’s-Sahîh, I-VII, Bask yeri yok, h. 1315;

“Vesaya”, 22- 28; “Eyman”, 33.

9Ali Haydar Efendi, Tertîbi’s-sunûf fî ahkâmi’l- vukûf, Bask yeri yok, ts., s. 7; Berki, Ali Himmet, Vak flar,

$stanbul 1940, s.40.

10 Bilmen, Ömer Nasûhî, Hukuk-i slâmiyye ve Ist lâhât- F khiyye Kamusu, I- VIII, $stanbul ts, IV/ 284. 11 Heyet, Kur’an’ Anlamaya Do/ru (Ebu’l-Âlâ Mevdûdî’nin Tefhîmu’l-Kur’an adl eserinin tercümesi), I-VII,

(9)

Elmal l bu ayette geçen "birr" terimini aç klarken "birr" ile "hayr" aras nda öyle bir fark göstermektedir:

"Birr" hayra ula an ve kastedilmi fayda; hayr ise kar l ks z dahi olmu olsa muhakkak faydad r. Buna göre iman dinin temeli, birr ise dinin gayesidir12.

Ayr ca Kur’an- Kerim'de (Bakara 2/177): "Allah r zas için yak nlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalm lara, dilencilere ve boyunduruk alt nda bulunan köle ve esirlere diledi"i mallardan harcar, namaz k lar, zekât verir" ifadesi de vakf n kurulu amaçlar n aç kça ortaya koymaktad r13.

Görüldü"ü üzere Kur'an- Kerim'de "vak f" kelimesi aç k bir ekilde kullan lmamakla beraber onun e anlaml s say labilecek baz kelimeler ile vak f kurumuna dolayl yollardan bir ima ve te vik söz konusudur. Ayr ca Bakara Suresi 43, 83, 110, 215, 219, 261, 267 ve 271. ayetlerde "zekât", "birr", "nafaka", "sadaka" gibi çe itli isimlerle malî mükellefiyetler sahas nda Müslümanlar n fedakârl kta bulunmalar gerekti"i vurgulanmaktad r.

Ayr ca Kur'an- Kerim'de zekât ve sadakan n d nda "ihsan", "infak","it'am", “Allah'a güzel ödünç verme", "yararl i ", "mal ndan verme", "hay r i leme" gibi ifadelerin bulundu"u ayetlerde sosyal yard mla man n dini bir görev oldu"u ve "hak" terimi ile de varl kl lar n mal nda yoksullar n hakk n n oldu"u belirtilmektedir14.

Kur'an- Kerim'de oldu"u gibi Hz. Peygamber (s.a.s.) hadislerinde de do"rudan do"ruya vakf emreden aç k hükümler bulunmamakla beraber toplum için faydal ve insanlar n maddi veya manevi olarak ihtiyaç duydu"u konularda onlara yard m ve destek olu turulmas hususunda pek çok emir ve tavsiyeler bulunmaktad r.

Ebu Hüreyre (r.a)' den rivayet edilen bir hadis-i erifte Hz. Peygamber öyle buyurmu tur:

"$nsano"lu öldü"ü zaman bütün amelleri kesilir. Ancak sadaka-i cariye, faydalan lan ilim ve kendisine dua eden bir evlat b rakanlar nki kesilmez"15.

Hadisçiler, hadis-i erifte geçen, "sadaka-i cariye" ifadesinden "vak f" kurumunu anlam lard r. Sadaka-i cariye ise çe me, köprü, cami, hastane, okul yapt rmak, a"aç dikmek gibi devaml sadakalard r. $ te bu ekilde sadaka devam etti"i müddetçe sevab n n da devam edece"i hususunda ayn görü ü payla m lard r.

Ayr ca Hz. Peygamber (s.a.s.) bir ba ka hadislerinde öyle buyurmaktad r:

"Bir kimse, Müslüman karde inin ihtiyac n yerine getirirse Allah da ona yard m eder. Bir kimse, bir Müslüman n s k nt s n giderirse, Allah da ona kar l k K yamet Günü'nün kederlerinden birini giderir"16.

12 Yaz r, M. Hamdi (Elmal l ), Hak Dini Kur’an Dili, $stanbul ts., I-X, II/ 399.

13 Ayetlerin tefsiri için bkz. Kurtubi, Muhammed b. Ahmed el- Ensari (v. 671/ 1273), el- Cami’ li- ahkami’l-

Kur’an, I-XX, M s r 1967, II/ 237 vd; $bn Kesir, Ebu’l Fida $madüddin $smail (v. 774/1373), Tefsiru’l- Kur’ani’l –

Azim, I- IV, M s r ts, I/207- 209.

14 Kurt, $smail, Para Vak flar , $stanbul 1996, s.3.

15 Müslim b. Haccac el- Ku eyrî (v. 261/874), el-Câmi’u’s- Sahîh (n r. M. Fuad Abdülbâkî), Kahire 1374-75/

1955-56, I-VII, “Vasiyye” 14; Tirmizi, Muhammed b. $sa (v. 279/892), es-Sünen (thk., tsh. Abdülvehhab Abdüllatîf), I-V, Kahire 1964, “Ahkâm”, 36; Ebu Davud, Süleyman b. El- E ’as Sicistanî (v.275/889), es-Sünen (thk. M. Muhyiddin Abdülhamid), I-IV, Bask yeri yok ts., “Vesâyâ”, 14.

(10)

Ve yine ba ka bir hadis-i erifinde Rasulullah (s.a.s.) öyle buyurmaktad r:

"$ki haslet sahibinden ba kas na g pta edilmez ki bunlar; Allah taraf ndan kendisine mal verilip de Hakk yolunda onu harcayan kimse ile kendisine ilim ve hikmet verilip de Hakk yolunda onunla hükmeden ve onu ö"reten kimsedir"17.

Bütün bu hadislerden anla ld " üzere bizzat Hz. Peygamber ve dolay s yla $slam Dini genel olarak yard mla ma, karde lik, iyilik, yararl i ler gibi konularda insanlar sürekli te vik etmekte ve ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlar n n giderilmesi ve gözetilmeleri hususunun gereklili"ini anlatmaktad r.

$slam dünyas nda, vak flar n geni bir ekilde yer edip geli mesinde, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yukar da bahsetti"imiz hadislerinden ba ka bizzat kendisinin de vak f yapmas önemli bir etken olmu tur. Hz. Peygamber, Medine'de kendisine ait bulunan hurma bahçesini vakfedip hâs lat n "havadis-i dehr" e yani $slam' n müdafaas n icab ettirecek hadise ve ihtiyaçlara tahsis etmi tir. Ayn ekilde Fedek Hurmal " 'n da yolculara (ebna-i sebil) vakfetti"ini biliyoruz18.

Kur'an- Kerim ile Hz. Peygamber'in emir ve tatbikatlar , Müslümanlar için uyulmas gereken bir vazife telakki edildi"inden, bu konuda Mü'minler aras nda adeta as rlar boyunca bir yar sürüp gitmi tir. Bunun içindir ki, Müslüman ehir, kasaba ve köylerde say s z vak flar olu turmu lard r. $lk vak flardan itibaren bilhassa M s r, Mekke, Medine, <am ve Halep gibi önemli yerler ba tanba a birer vak flar ehri halini alm t r19.

Hemen her konuda Hz. Peygamber (s.a.s.)’i kendilerine birer örnek kabul eden ve onun tavsiyelerine hassasiyetle uymaya çal an sahabe pek çok vak f olu turmu ve kendileri de daha sonraki dönemlere örnek te kil etmi lerdir.

Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali (r.a.)’nin de ayr ayr vak flar olu turduklar bilinmektedir.

Hz. Ömer'in Hayber'den elde etti"i k ymetli bir hurmal " vakfetmesi20, Hz.Osman' n büyük bir su s k nt s ile kar kar ya kal nd " bir s rada Medineli bir Yahudi'den çok yüksek bir ücret ödeyerek Rume Kuyusu'nu sat n al p, suyunu ebedî olarak topluma ba" lamas 21, Hz.Ali'nin Yenbu'daki bir arazisini ve çe mesini vakfetmesi22 ve Halid b. Velid'in de (r.a.) z rh n ve sava atlar n vakfetmesi 23 , bu konuda verilebilecek örneklerden say labilir.

$slam Dünyas 'nda ilkinin Medine 'de kurulmas ndan sonra, ba ta hükümdarlar ve aileleri olmak üzere, malî imkâna sahip olan pek çok Müslüman n bu imkânlar n kullanmak gayretine dü tü"ünü görüyoruz. Bu anlay tan hareketledir ki, $slam Alemi'nde sadece insanlar için de"il, hayvanlar için de vak flar kurulmu tur. $nsanlar n g da, sa"l k, ibadet, e"itim, ula m, ticaret vs. gibi daha nice ihtiyaçlar zamanla hep bu söz konusu vak flarca kar lan r oldu24.

Sadaka, Kurban ve Zekât gibi sosyal müesseselerin gayesi de fakir ve ihtiyaç sahibi insanlar içinde bulunduklar bu s k nt l durumdan kurtarmak oldu"undan, vak f müesseseleri $slam'da çok özel bir yere sahip kurumlar olarak nitelendirilmi lerdir. Çünkü $slamiyet

17 $bn Mace, Muhammed b. Yezid el-Kazvînî (v.273/886), es-Sünen (thk. Muhammed Fuad Abdülbâkî), I-II,

$stanbul 1975, “Zühd”, 22.

18 $bn Mace, “Cihad” 65; Kaz c , Ziya- <eker, Mehmed, slam- Türk Medeniyet Tarihi, $stanbul 1981, s. 246-247. 19 Kaz c , Ziya, slami ve Sosyal Aç dan Vak flar, $stanbul 1985, s.49.

20 Buhari, “Vesaya” 22. 21 Tirmizi, “Menak b”, 18.

22 Beyhakî, Ahmed b. Hüseyin, “es-Sünenü’l- kübra”, Haydarabad 1344, VI/160. 23 Buhari “Cihad” 89; Müslim “Zekat” 11.

(11)

kurulu undan itibaren süreklilik içerisinde ulvî ve insanî gayeleri hedef alan her müesseseyi geli tirmeye çal t " ndan vak flar da toplum için faydal ve ayn zamanda ciddi anlamda gerekli görerek, onlar da te ri' sahas içerisine alm t r25.

Bu ekilde vak flar, yüzy llardan beri f trat nda olan bu yard mla ma hissi ile Müslümanlar taraf ndan olu turulmu ve ehemmiyet kazanm t r. Sosyal ve ekonomik hayat üzerinde çok önemli tesirler olu turmu tur. Devletler kamu i lerinden ki ilerin yararlanacaklar birçok görevleri kendi üzerlerine almamakta ancak maddi durumu yerinde olanlar, hay r i leme inanc ile bu hizmetlerinin gerektirdi"i harcamalar na kendi mallar ndan para veya mal ay r p, gerekli kurumlar olu turmaktayd lar26.

Emeviler zaman nda vak flar h zla geni ledi. Hatta bu dönemde Emevi halifesi Velid b. Abdülmelik, Ümeyye Camii için ilk defa köy ve mezralar gelir getiren birer kaynak olarak vakfetti.

Abbasiler Devri'nde de vak flar h zl bir geli me kaydettiler. Hatta bu devirde vak flar, o kadar önemli bir müessese haline geldi ki bunlar için “Vak flar Nezareti” ad ile te kilatlar kuruldu27.

Büyük Selçuklu Devleti zaman nda da, sultanlar ve devlet adamlar ba ta olmak üzere imkân sahibi bütün insanlar, vak f tesisinde adeta birbirleriyle yar r haldeydiler.

Selçuklular'dan sonra ortaya ç kan Harzem ahlar, Atabegler, Eyyubiler, M s r-Suriye Memlükleri ile Anadolu Selçuklular hâkim olduklar yerlerde, mali güçleri nispetinde vak flara önem vermi lerdir28.

Osmanl tarih ve te kilatlar n da ba l ba na ve kendinden öncekilerden tamamen ba" ms z dü ünemeyiz. Çünkü Osmanl lar, kendilerinden önce Anadolu'ya gelip yerle mi bulunan Müslüman Türkler'in ya ay biçimlerini, ahlak, örf, adet ve di"er özelliklerini al p geli tiriyorlard . Böylece Osmanl lar, Anadolu Selçuklu Devleti'nin miras üzerinde ve onun bir devam olarak olu ma ve yay lma imkân bularak kendilerinden önceki $slam ve Türk-$slam devletlerinin çok zengin te kilat ve geli mi müesseselerinden geni ölçüde yararlanma imkân buldular. Bu ekilde mescidler, türbeler, ribatlar, tekkeler, medrese ve mektepler, köprüler, sulama kanallar , suyollar , kervansaraylar, hastaneler ve imaretler gibi pek çok tesis hep vak flar sayesinde olu turulmu tur29.

Görüldü"ü gibi hemen hemen bütün müessese ve te kilatlar n nüvesini kendilerinden önceki müslüman devletlerden alan, Osmanl lar vak f konusunda da bu yolu takip ettiler. Nitekim Osmanl Devleti'nde, henüz beyler zaman nda ba layan, devletin siyasi ve maddi gücünün artmas na paralel olarak art p geni leyen vak flar n Osmanl Dönemi'ndeki ilk kurucusu Orhan Gazi olmu tur. Osman Bey, $znik'te ilk Osmanl Medresesi'ni kurarken, onun idaresi için yeterince gelir getirecek gayrimenkulü de vakfetmi tir. Daha sonra camiler, yeni bir medrese, zaviye, misafirhane ve imaret de in a ederek bu hay r eserlerinin görevlilerini de bizzat kendisi tayin etmi tir30.

25 Kaz c , a.g.e., s.47.

26 Akda", Mustafa, Türkiye’nin ktisadî ve ctimaî Tarihi (1453- 1559), I-II, $stanbul 1995, II/313. 27 Kaz c , a.g.e., s.55.

28 Bilmen, a.g.e., IV/304; Kaz c -<eker, s.249.

29 Köprülü, Fuad, “Vak f Müessesesinin Hukuki Mahiyeti ve Tarihi Tekâmülü”, Vak flar Dergisi, Ankara 1942,

II/12.

(12)

Osmanl Sultanlar , sadece vak f yapmakla yetinmemi ler, ayn zamanda, ba kalar taraf ndan yap lan vak flara da yard mda bulundular. Nitekim me hur vak flar aras nda, padi ah n maddi yard mlar ile senelik bütçelerini denkle tirenler de az de"ildi31.

Osmanl Devleti, toplumu ile birlikte, o kadar büyük bir önem veriyordu ki, bu durum hayat n hemen hemen her safhas nda görülmekteydi.

Nitekim 1874 y l nda $stanbul'u ziyaret eden $talyan bir seyyah unlar söylemektedir: "Sultanlar n veya ah slar n hay rlar yla beslenen say lamayacak say da güvercin var. Türkler ku lar himaye edip, beslerler, ku lar da onlar n evlerinin etraf nda, denizin üstünde ve mezarlar n n aras nda enlik eder"32.

Memleketin, bilhassa ziraî sahada geli mesini sa"layan önemli etkenlerden biri de vak flard r. Ayn ekilde yol yap m ve yolcular n rahatlar n sa"lama konusunda da vak flardan büyük ölçüde istifade edilmi tir33.

Vak flar, bütün $slam dünyas nda özellikle de bizim memleketimizde çok önemli ve faal bir görev üstlenmi lerdir. <ayet vak f yapma uur ve anlay olmasayd ; hâlâ bugün bile sadece yurdumuzda de"il, Avrupa ve Afrika gibi k talarda birçok ülkede bizi tan tan binlerce eser; bunlara ekil ve ruh veren ilim, irfan ve sanat erbab da olmayacakt . Onlar , bu eserleri yapabilecek ruh k vam na getirmek ve as rlarca kendilerinden hayranl kla söz ettirebilecek gücü olu turmada, hiç üphesiz bu say s z vak flar n büyük rolü vard r34.

Vak flar n gelir kaynaklar aras nda i letilmek üzere vakfolunmu büyük mebla"lara ula an nakit paralar da bulunmaktayd . Ancak bu paralar n i letilmesi bir tak m artlara ba"l yd . Vak f paralar n “muamele-i er’iyye” yoluyla i letilmesi zaman zaman alimler aras nda sert tart malara neden olmas na ra"men, ekonomik nedenler yüzünden yayg n bir

ekilde para vak flar yap lmaya ve belirtilen yöntemlerle de i letilmesine devam edilmi tir. Para vak flar n n, ihtiyac olanlar , daha yüksek faiz hadleriyle tefecilik yapanlar n ellerinden kurtarma ve onlara uygun artlarla kredi sa"lama gayesine yönelik oldu"u söylenebilir. Üstelik para vakfedenlerin genellikle idereci s n f na mensup olmalar hatta eyhülislamlardan para vakf yapanlar n vakfiyelerine bu vakf n “muamele-i er’iyye” ile i letilmesi art n koyanlar n dahi olmas bu i in bilinçli yap ld " dü üncesini do"rulamaktad r35.

Hanefiler d nda kalan cumhur mutlak olarak menkul (ta n r) mallar n vakfedilmesinin caiz oldu"unu ittifakla kabul etmi lerdir36. Kandil ve has r gibi mescid araçlar , silah, elbise gibi e yalar n vakfedilmesi caizdir. Vakfedilenin müstakil olmas , bu konuda herhangi bir nass n varid olmas veya örfün bu ekilde cereyan etmesi hükmü de"i tirmez ve herhangi bir akara tabi olmas aras nda da fark yoktur. Çünkü vakf n s hhati için cumhura göre ebedilik art de"ildir. Onlara göre vakf n ebedi olmas , geçici olmas , hay r için yap lmas ya da aile için yap lmas da sahihtir37.

Hanefiler ise istisnalar bulunmakla beraber, genel anlamda menkul vakf n kabul etmezler. Çünkü Hanefiler’e göre ebedilik vakf n artlar ndand r. Ancak menkullerde ebedilik söz konusu de"ildir. Bina ve dikilen a"açlar da bu hükme girmekle beraber herhangi bir akara

31 Kaz c , a.g.e., s.59.

32 Akyava , Beynun, stanbul (Edmondo de Amicis’in stanbul adl eserinin tercümesi), Ankara 1981, s.133. 33 Kaz c , a.g.e., s. 63-64.

34 Kara, Mustafa, Tekke Ve Zaviyeler, $stanbul 1977, s. 97.

35 Yediy ld z, a.g.md., XVIII/159; <im ek, Mehmet, “Osmanl Cemiyetinde Para Vak flar ”, Çorum $lahiyat

Fakültesi Dergisi, Ankara 1985, s. 217.

36 $bn Abidin, Muhammed Alauddin (v. 1258/ 1836), Reddü’l- muhtâr ale’d-dürri’l-muhtâr, I-V, Beyrut ts,

III/517.

37 Heyet, slam F kh Ansiklopedisi (Vehbe Zuhaylî’nin el- F khu’l- $slamî ve edilletühü adl eserinin tercümesi),

(13)

tabi olursa vakfedilmeleri caiz olur. Silah ve at gibi vakfedilmelerine dair nass n bulundu"u eyler, ya da kitaplar, mushaflar, balta, keser, kaplar, cenaze araçlar ve elbiseler, dinar, dirhem, ölçülebilen, tart labilen, e yas ile birlikte geminin vakfedilmesi caizdir. Çünkü insanlar bu tür eyleri vakfetmeyi örf haline getirmi lerdir. O halde menkul vak flar ile ilgili ilk istisna bu konuda örf bulunmas d r. Nitekim herhangi bir eyin örf ile sabitli"i söz konusu ise bu, nassla sabit olmu gibidir. Bununla birlikte u da ifade edilmelidir ki art k binalar n vakfedilmesi örf halini alm t r. Mekil ve mevzun eylere gelince; bunlar sat l r ve bedelleri mudarabe yoluyla ticaret için verilir. Bundan elde edilen kar vakf n hay r cihetinde kullan l r38.

Gayrimenkule tabi olma Ebu Yusuf ve Muhammed e -<eybanî'ye göre, teamül bulunmasa bile, menkul mallar n bir gayrimenkule ba"l ve tabi olarak vakfedilmesi mümkündür. Arsa ile binay , arazi ile birlikte baz hayvanlar ve tar m aletlerini vakfetmek gibi. Yol, geçit, su içme, su alma hakk gibi haklar da gayrimenkule ba"l olarak kendili"inden vakfedilmi say l r.

Vakf n gayrimenkul olmas art n n ikinci istisnas , vakfedilmesinin cevaz konusunda hadis bulunmas d r. Silah ve at gibi sava alet ve malzemelerini vakfetmek gibi. Nitekim Halid b. Velid sava silah n ve z rh n Allah yolunda vakfetmi ve Hz.Peygamber (s.a.s) onu tasvib etmi tir. Hz.Hafsa'n n da Kur'an vakfetti"i nakledilir. Ebu Yusuf, menkul vakf n bu hadisler ile s n rl tutarak, sadece sava için at, deve ve silahlar n vakfedilebilece"ini belirtmi tir. Ona göre "K yasa ayk r olarak sabit olan hüküm, ba ka bir hükme esas olamaz. Çünkü vak fta gayrimenkul olma esas oldu"u için, menkul vakf temelde k yasa ayk r d r".

$mam Muhammed e -<eybânî'ye göre, hakk nda nass (ayet-hadis) bulunmasa da, vakfedilmesi teamül haline gelen menkullerin vakf geçerlidir. Kitap, ev, balta, gelinlik elbise, mutfak e yas , mushaf, baz kaplar, dinar, dirhem (nakit para) ve misli (standart) menkuller bunlar aras nda say labilir.

Örf ve teamül; toplumda $slam'a ayk r olmayan bir i in çokça yap lmas ile gerçekle ir. $mam Muhammed burada istisna akdinde oldu"u gibi "istihsan" deliline dayanarak k yas terk etmi tir. Bu duruma göre, bir beldede menkul bir mal n vakfedilmesi örf halini alm sa, bu çe it menkullerin vakf geçerli olacakt r39.

Osmanl $mparatorlu"u uygulamas nda "teamül" kriteri esas al narak, örfle mi bulununca menkullerin vakf caiz görülmü ve nakit para vakf da menkul kapsam na al nm t r. Hanefiler'in d ndaki üç mezhep, prensipte para vakf na kar de"ildir. Ancak as l para vakf na cevaz veren ve vakfedilecek nakit paralar n i letilme yöntemlerini belirleyen, Hanefi müctehidlerinden $mam Züfer'dir40.

Ta n r ve ta nmaz mallar n vakfedilmesinde ebedilik “süreklilik” niteli"i esas al nd " için nakit paran n vakfa konu olup olmayaca" husus daima alimler aras nda tart ma konusu olmu tur. Nakit paran n do"rudan tüketilme yoluyla tasarruf edilebilmesi ya da ticaret i ine yat r lsa bile zarar riskinin bulunmas yüzünden “süreklilik” niteli"ini ta mad " görü ü daima taraftar bulmu tur. Ancak Hanefî Fakihlerinden Muhammed e -<eybanî (v.189/ 805)’nin ta n rlar n vakf n “teamül bulunma” (örfte yerinin olmas ), art na ba"lanmas , $mam Züfer’in (v.158/ 775) ise nakit para vakf n do"rudan caiz görmesi, para vakf n caiz görenlerin ba l ca delilleri olmu tur.

38 $bnü’l- Hümâm, Kemâlüddin Muhammed b. Abdülvâhid (v.861/1456), @erhu Fethi’l- Kadir, I-X, M s r

1389/1970, VI/216.

39 Ebu Yusuf ve Muhammed’in görü leri için bkz. $bnü’l- Hümâm, a.g.e., s.216 vd.

40 Kad han, Fahruddin Hasan b. Mansur el- Özcendi (v. 591/1196), el- Fetava’l-Haniye, I-XVI, Beyrut 1986,

III/311-312; vak f meseleleri ile ilgili geni ve de"i ik bilgi için bkz. Ömer Hilmi Efendi, thâf-ül Ahlâf fi

Ahkâm-il Evkâf, Ankara ts ; ayr ca bkz. Öztürk, Nazif, Türk Yenile me Tarihi Çerçevesinde Vak f Müessesesi,

(14)

Nakit paray vakfetmenin geçerli olup olmad " konusu XVI. Yüzy l boyunca alimler aras nda tart lm t r. Tart malar n XVI. As rda yo"unluk kazanmas n n nedeni para vak flar n n bu dönemde oldukça yayg nla mas ve devlet taraf ndan srarla desteklenmesidir. Para vak flar n n bu dönemde yayg nla mas n n nedenleri aras nda, devletin içinde bulundu"u sosyo-ekonomik durum, bu dönemde yayg nla an yang nlar ve yang nlarda pek çok vak f mal n n yanarak yok olmas gösterilebilir. Çivizade, Bali Efendi, Ebussuud Efendi ve Birgivî bu dönemin en önemli alimlerinden olup konu hakk nda lehte ve aleyhte görü lerini aç klamaktan çekinmemi lerdir. Özellikle Ebussuud Efendi ve $mam Birgivî para vak flar hususundaki görü leri ile zaman zaman gayet a" r ekillerde itham edilmi lerdir.

(15)

B R NC BÖLÜM

XVI. ASIRDA OSMANLI DEVLET ’N N TAR H ORTAMI VE MAM B RG VÎ LE EBUSSUUD EFEND N N HAYATLARI

I- XVI. ASIRDA OSMANLI DEVLET ’N N GENEL DURUMU

$mam Birgivî ve Ebussuud Efendi’nin fikirlerinin ve ilmî çal malar n n anlam ve önemini daha iyi anlayabilmek için Osmanl Devleti’nin bu dönem tarihine genel olarak de"inmek faydal olacakt r.

XVI. as rdaki bu parlak devir, Kanuni Sultan Süleyman (v.1566) ile 1520 y l nda ba lar ve Sultan II. Selim ( v.1574)’in vefat ile son bulur.

Kanuni Sultan Süleyman’ n, babas I. Selim Han (v.1520)’dan devrald " ülkenin s n rlar Sudan’dan Viyana’ya, oradan da Basra Körfezi’ne kadar uzan yordu. Bu devirde Kuzey Afrika memleketleri de Osmanl topraklar na kat lm t .

Bütün bunlar göz önüne al nd " nda Asya, Avrupa ve Afrika’da pek çok devlet ve eyalet ile tam anlam yla yedi iklime hükümran bir cihan devleti olarak, halifelik payesini de devralm Osmanl ’y daha parlak günlerin bekledi"i üphesizdi41.

Nitekim Osmanl ’da co"rafi bak mdan meydana gelen bu durum di"er alanlarda da

kendisini hissettirmektedir. Gerçekten de Osmanl Devleti, tarihi seyir içerisinde

incelendi"inde Müslüman devletleraras nda idarî, askerî, iktisadî ve ictimaî yönlerden çok ba ar l , kanun ve nizamlar n tamamlam , gayet sa"lam müesseseler olu turmu ve bu devletlerden en uzun ömürlüsü olmay ba arabilmi , dinamik bir devlet hüviyeti ta maktayd 42.

<üphesiz bunda idarî s n f n ihlâs, samimiyet ve gayretli çal malar n n yan s ra ilme ve ilim adamlar n n fikir, tavsiye, yönlendirme ve çal malar na verilen olumlu cevab n etkisi büyüktür.

<imdi de bu dönem idarecilerinden yani Kanuni ve II. Selim’den ve yapt klar faaliyetlerden genel olarak bahsedelim:

A. Siyasî Durum

Öncelikle Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim Han dönemlerindeki siyasî durumu ve etkilerini k saca inceleyelim:

41 Solakzade, Mehmed Hemdemî Çelebi, Solakzade Tarihi, I-II, Ankara 1989, II/251- 252.

42 Gökbilgin, M. Tayyib, Osmanl Müesseseleri Te kilat ve Medeniyeti Tarihine Genel Bak , $stanbul 1977, s.95;

(16)

Kanuni Sultan Süleyman (1520- 1566) tahta ç kt " zaman Osmanl Devleti gayet zengin ve ayn zamanda $slam Âlemi için son derece önemli bir yere sahipti. Dünyan n en geli mi ordu ve donanmas , en düzenli devlet te kilat , en muntazam maliyesi emrindeydi.

Yavuz Sultan Selim’in vefat ve Süleyman Han’ n padi ah olmas üzerine Avrupa “Aslan öldü ve yerine kuzu geçti” sözleriyle sevine dursun, tüm Haçl Dünyas ’n memnun eden bu haber çok geçmeden tüm Avrupa’y büyük bir hayal k r kl " na u"ratt 43.

Sultan Süleyman tahta geçer geçmez yeniçerilere cülus bah i i da" tarak olabilecek muhtemel bir isyan engellemeyi ba arm t r. Bu davran onun gayet zeki bir ki ilik ve ileriyi görebilme yetene"ine sahip bir ahsiyete sahip oldu"unu göstermektedir44.

Ayr ca padi ah, tahta geçtikten hemen sonra “$bri im Yasas ” denilen ve pek çok tüccar n ikâyetçi oldu"u esnaf yasas n kald rd 45.

Osmanl lar bir taraftan $slam dünyas içerisinde beliren <ii-Safevî Devleti’ne kar Sünnî-$slam Toplulu"unun önderli"ini üstlenirken bir taraftan da Hint Okyanusu’ndan ba layarak Basra Körfezi ve K z ldeniz’de tüm dünya tarihini etkileyen yeni at l mlara girmek üzereydiler46.

Kanuni Sultan Süleyman 1521’de Belgrad’ , 1522’de Rodos’u ele geçirdi47.

1526 y l nda ise Mohaç Meydan Muharebesi ile Macaristan’ hâkimiyeti alt na ald ve tarih 1529’u gösterdi"inde Viyana önlerine kadar ilerledi. 1534 y l nda Ba"dat, 1541’de Macaristan topraklar n ele geçirdi48.

Osmanl ’n n karada elde etti"i bu ba ar lara denizlerdeki ba ar lar da eklendi. Kaptan-Derya Barbaros Hayreddin Pa a (v.1546) 1538’deki Pireveze Deniz Zaferi ile Haçl Donanmas n ma"lup etti. Bu Osmanl Devleti’nin Bat Akdeniz’deki üstünlü"ünün bir ba lang c yd .

Ayr ca Piri Reis (v.1554), Seydi Ali Reis (v.1562), Turgut Reis (v.1565) ve Piyale Pa a (v.1578) gibi ba ar l denizciler sayesinde 1538’de Osmanl Donanmas ’n n Hint Denizi’ne aç lmas ve 1540 y l ndan itibaren K z ldeniz ve Basra Körfezi’nin önemli noktalar na sahip olunmas eski ticaret yollar n canland rm t r49.

Avrupa’da “muhte em” ünvan ile an lan Sultan Süleyman Han’ n as l ad ndan daha fazla bilinip, öhreti olan “Kanuni” ünvan önceki Osmanl Kanunnamelerini ve devri icab ,

lüzumlu hükümleri “Kanunname-i Al-i Osman” ad alt nda, $slam Hukuku esaslar

çerçevesinde bir araya getirtip toplatt rmas ndan ileri gelmektedir50.

Kanunname-i Al-i Osman’ n haz rlanmas nda Süleyman Han’a devrin büyük âlimlerinden $bn Kemal (v.1536) Pa a ve Ebussuud Efendi (v.1574) yard mc olmu lard r.

Kanunname; hukukî, idarî, malî, askerî ve di"er önemli birtak m konular içine al p, ba l klar alt nda ceza ve vergi konular n ihtiva ediyordu. Ahali ve askerlerin kanunlar n içeren

43 Osmanl Tarihi Ansiklopedisi (Haz rlayan: Heyet), I-V, $stanbul, ts., IV/59. 44 Yücel, Ya ar, Muhte em Türk Kanuni le 46 Y l, Ankara 1987, s.3- 7. 45 Aksun, Ziya Nur, Osmanl Tarihi, I-VI, $stanbul 1994, I/237.

46 Ar tan, Zeki, XVI. ve XVII. Yüzy llarda Osmanl mparatorlu/u ve Asya Ticareti, (Mantran, Robert’in eserinin

tercümesi), Ankara 1988, s.1433- 1434.

47 Ata, Mehmet, Osmanl Devleti Tarihi (Baron Joseph Von Hammer Purgstall’ n eserinin tercümesi), I-V,

$stanbul 1984, V/1288- 1304.

48 Uzunçar l , $smail Hakk , Osmanl Tarihi, I-VIII, Ankara 1983, II/310- 344; Osmanl Tarihi Ansiklopedisi,

IV/60- 67.

49 Uzunçar l , a.g.e., II/363-390; Osmanl Tarihi Ansiklopedisi, IV/67.

(17)

bu kanunnamelerde bildirilen hükümlerin tamam $slam Hukuku’ndan al narak, Hanefi

Mezhebi’ne göre tanzim edilmi ve örfi hukuk da $slam Hukuku’na uymas art ile

al nm t r51.

Ancak tüm bunlara ra"men bu parlak imparatorlu"un, önce Duraklama sonra da Gerileme ve Çökü Dönemleri’ni haz rlayan ilk nedenler de bu dönemde ortaya ç km t r.

Kanuni, daha önceki padi ahlar n aksine divan toplant lar n , hükümet i lerinin do"rudan düzeltilmesine uygun olmayan kafes arkas ndan izleme usulünü getirmi tir.

Ayr ca devlete büyük hizmetlerde bulunmu Vezir-i Azam Piri Pa a’y görevinden azlederek yerine Has Odaba $brahim Pa a’y getirmesi onun en çok ele tirilen icraatlar ndan olmu tur52.

Üstelik 1536’da ilk defa Fransa’ya verilen me hur Kapitülasyonlar da, Çökü Devri’nde Osmanl ’y büyük s k nt ya u"ratm t r.

Kanuni’nin Rüstem Pa a’y vezir-i âzaml "a getirip rü vetçi uygulamalar na müdahale etmemesi, vezirlerine gere"inden fazla iktidar vermesi ve haremin a r ya varan ekillerde nüfuz kazanmas na müsaade etmesi de Kanuni’nin tenkit edilen davran lar ndand r53.

Osmanl Sultanlar ’n n on birincisi ve $slam halifelerinin yetmi alt nc s olan II. Selim Han (1566- 1574) ise Sultan Süleyman ve me hur Hürrem Haseki Sultan’ n o"ludur.

Sultan Süleyman Han’ n Macaristan Seferi’ne ç k p, Zigetvar Kalesi’nin fethi öncesinde vefat etmesi üzerine, padi ah n vefat n gizli tutan Vezir-i Azam Sokollu Mehmed Pa a veliaht Selim’e haber göndererek onu saltanata davet etti. Bu ekilde Selim Han yan nda hocas Birgili Ataullah Efendi (v.1571) oldu"u halde $stanbul’a gelip tahta geçti.

Yeni padi ah babas n n kanunlar na uydu"u gibi, onun eyhülislam Ebussuud Efendi’yi ve sadrazam Sokollu Mehmed Pa a’y da de"i tirmedi. Bu ekilde, kendisinden önceki padi ahlar kadar kuvvetli bir ahsiyete sahip olamasa da, bu büyük insanlar i ba nda tutarak onlar n güçlerinden yararland ve bu sayede sekiz y ldan fazla süren hükümdarl " s ras nda devletin azametini korumu oldu54.

II. Selim Devri’nde 1571’de K br s’ n fethi gerçekle tirildi. Ancak yine ayn y l $nebaht Deniz Sava ’nda Osmanl Devleti büyük bir yenilgiye u"rad . Ayr ca yine II. Selim Han zaman nda ikinci defa Frans zlar’a kapitülasyonlar verildi55.

Bununla birlikte Edirne’de me hur Selimiye Camii’nin tamamlan p ibadete aç lmas , çe itli sebeplerden dolay gerçekle tirilememi olsa da; Süvey Kanal ’n aç p Hint Denizi’nde daha a" rl kl bir siyaset takip etme, Hazar Denizi’ne ula mak için Don-Volga Nehirleri’ni bir kanal ile birle tirme projeleri çok önemlidir56.

51 Barkan, Ömer Lütfi, “Kanunname”, I-XIII, slam Ansiklopedisi, $stanbul 1998, VI/ 185 vd. ; Osmanl Tarihi Ansiklopedisi, IV/74- 75.

52 Dani mend, a.g.e., s. 93. 53 Uzunçar l , a.g.e., II/550.

54 Aksun, a.g.e., I/338-365; Öztuna, Y lmaz, Büyük Osmanl Tarihi, I-X, $stanbul 1994, III/177. 55 Dan man, Zuhuri, Osmanl mparatorlu/u Tarihi, I-XIV, $stanbul 1965,VII/221- 282.

56 Aç kgözo"lu Mehmet, slam Devletleri Tarihi, $stanbul 1977, s.267- 268; Ahmed Hilmi-Ziya Nur, slam Tarihi,

(18)

B. Toplumsal Durum

Osmanl toplumu genel olarak askeri s n f ve reayadan olu maktayd . Askeri s n f bugünkü anlamda hem askeri hizmette hem de memur statüsünde bulunan s n ft . Askeri s n f görevi icab vergi vermezken ehirliler, köylüler ve göçebe a iretlerden meydana gelmi topluluklar ise vergi vermekle yükümlü olan s n ft57.

Osmanl Devleti’nde toplumdan al nan vergiler üç bölüme ayr lmaktayd . Bunlar:

Rüsum-u <er’iyye (Dinle $lgili Vergiler) denilen zekât, sadaka, ö ür ve haraç gibi gelirler olup, do"rudan beytülmale yani devletin hazinesine giren vergilerdir.

Rüsum-u Örfiyye (Örfle $lgili Vergiler) ad verilen ikinci k s m vergiler ise devletin yürütme ve uygulama hizmetlerini yerine getirmek için, reayan n ödeyece"i bedeldir.

Tekâlif-i Divaniyye veya Avar z- Divaniyye denilen vergiler ise devletin mali kudreti yerinde olan reayadan gazalara destek olmak üzere al nan vergilerdir. Ancak bu vergiler zamanla devlet taraf ndan istenildi"i takdirde hemen verilmesi gerekli bir vergi eklini ald .

Ayr ca Rüsum-u <er’iyye ve Rüsum-u Örfiyye’deki vergilerin adlar , miktarlar , nas l ve ne zaman al nacaklar ç kart lan kanunnamelerde belirtiliyor ve bu ekilde ba tan anla mazl klar n önü al nm oluyordu. Tekâlif-i Divaniyye’deki miktar ise yap lacak seferdeki ihtiyac n kar lanmas sonucunda belirleniyordu58.

Bu vergi sisteminde vergi ödemekle yükümlü olmak için ki inin yürür mal sahibi olmas gerekliydi. O halde bu mali sistemde emek ve para do"rudan do"ruya hiçbir vergilemeye girmemi tir. Varl " sadece bedenindeki çal ma gücü, cebindeki para ve di"er k ymetli e yadan ibaret olan ki iler vergilemede hesaba girmemekteydiler.

Vergi veren kesimler kendilerine “raiyyet” denilen çiftçi kesim ve ehirlilerden olu maktayd . Çiftçiden al nan vergiler %12. 5’ den %50’ye varabilen icar vergisiydi. Hayvan vergileri ise zekât nispetinde oldu"u için %12. 5 oran n geçmemekteydi. <ehirlinin vergisi ise zekâta göre ayarland " ndan yüzdesi oldukça dü ük tutmaktayd . Buradan aç kça anla l yor ki ki i kazanc n miri (devlete ait) toprak üzerinden sa"l yorsa vergi yüksek, söz konusu kazanc n farkl yollardan temin ediyorsa vergi oran gayet dü ük oluyordu.

Ayr ca kendilerine “muaf” ve “müsellem” denilerek özel bir berat ile vergiden muaf tutulan bir s n f vard . Bu kesimin bir k sm devlete yapt " yol, köprü gibi hizmetler kar l " nda vergiden muaf; di"er bir k sm da tekke eyhleri, vazife ve cihet sahipleri, sadat (Peygamber soyu) v.s. olup do"rudan do"ruya vergiden muaf tutulmaktayd lar.59

Osmanl ’da tar m n iktisadi alandaki önemi göz önüne al nd " nda ülkede ekincilik, ba"c l k ve hayvanc l k da çok önemli bir yere sahipti. Ayr ca ehir ve kasabalarda sulama imkânlar n n bol oldu"u yerlerde ba"-bahçe tar m da yap lmaktayd 60.

<ehir halk ise genellikle ticaret ve endüstriyel i lerle u"ra an esnaf kesiminden olu maktayd . Esnaf n al -veri teki rolü arac l ktan ibaretti. Ancak bu arac l k, hammadde halinde gelen mal pazara sunmak eklinde olursa endüstri kesimi de esnaf s n f na dâhil olmaktayd . Gerek endüstricinin gerek sadece al m-sat mc olarak mal i leyen ve pazarl k i lerini elinde tutan esnaf “lonca” ad verilen meslek dernekleri halinde te kilatlanm t . Bu

57 Halaço"lu, Yusuf, XIV. XVII. Yüzy llarda Osmanl lar’da Devlet Te kilat ve Sosyal Yap , Ankara 1991, s.91. 58 Akda", a.g,e., II/271- 273.

59 Akda", a.g.e., II/286-291. 60 Akda", a.g.e., II/202.

(19)

te kilatlar mal standard n n temini ve tüketiciyi koruma aç s ndan önemlidir ve toplum düzeninin sa"lanmas yönünde önemli rol oynam lard r61 .

Ancak XV. ve XVI. yüzy llarda zanaatkâr ve dükkânc olanlara çok az rastlanmas , Türk esnaf n n k t-kanaat ya ayacak kazanç ile yetinmek zorunda olduklar n göstermektedir. Yani bu devirde endüstride, hammaddenin ç kt " yerden i lenmi mal n harcand " yere kadar olan mesafedeki safha çal malar n birbirlerine ba"lay c bir i letmeler zinciri asla kurulmu de"ildi 62.

Mahalle içinde en önemli kurum, avar z vakf ve avar z sand " d r. Avar z sand klar n n sermayesi bir hay r sahibi taraf ndan ya da esnaf veya mahalleli aras nda para toplanarak kurulan ve mahalle halk n n ba" ve adaklar yla ya ayan avar z vakf d r. Hastal k dolay s yla acze dü enlere, fakir cenazelerin kald r lmas , cami, mescid, ta mektep, kald r mlar n bak m ve tamiri, imam, müezzin, muallim ücretleri ve di"er avar z vergileri bu vakf n gelirleri ile kar lan rd . Vakf n yöneticisi mahallenin ileri gelenleri aras ndan seçilir, kad siciline kay t edildikten sonra padi ah berat ile resmen göreve ba lard 63.

Bu dönemde ilmiye te kilat ve toplumsal yap da bir tak m bozulmalar meydana gelmi tir. Bunlar u ekilde inceleyebiliriz:

XV. ve XVI. yüzy llarda her alanda oldu"u gibi ilim ve medrese te kilat nda da parlak günler ya ayan Osmanl , XV. yüzy l n sonlar na do"ru yava yava gerilemeye ba lad . Medreselerde hissedilen bu gerileme ve bozukluk hem müderris ve talebe hem de verilen e"itim-ö"retim yönünden söz konusu olmu tur.

Medreselerdeki yerle ik kanun ve genel teamüllere ayk r olarak âlimlerin çocuklar na hiç hak etmedikleri halde yüksek müderrislikler ve rütbeler verilip taltif edilmeleri, talebelerin düzenli, kaliteli bir e"itim-ö"retimden geçmeden rü vet ve iltimas yollar yla müderris olmalar ve bozuklu"un birinci derecedeki amili olarak XVI. yüzy l n sonlar na kadar medreselerde okutulmakta olan matematik, kelam, felsefe gibi akli ilimlerin terk edilmesi64 söz konusu durumun tezahürleridir65.

Ayr ca devletin di"er müesseselerindeki bozukluklar da medreselerin bozulmas nda önemli bir etken olarak gösterilebilir. $lmiye te kilat n n slah ve ya anan sorunlar n ortadan kald r lmas için zaman zaman kanunname ve hükümler ç kar lm t r. Bugün elimizde bu çal malarla ilgili dört ayr kanunname bulunmaktad r66.

Sosyal, ekonomik ve kültürel de"i ime gelince; II. Selim Devri’nden itibaren bir taraftan ihti am ve debdebe artm , di"er taraftan sefere ç kmak, cefa çekmek gibi Osmanl ’ya ait hasletler kaybolmu tur67.

Hazine gelirleri artt kça devlet giderleri de artmakta, fiyatlar gittikçe yükselirken pahal l k iyiden iyiye hissedilmekte idi. K sacas yüzy l n ikinci yar s ndan itibaren devlet geni ledikçe toplum büzülmekte idi68.

61 Akda",a.g.e., II/208; Halaço"lu, a..g.e., s.93. 62 Akda", a..g.e., s.219-220.

63 Osmanl Ansiklopedisi, (Haz: Heyet), “Osmanl lar’da Gündelik Hayat”, I-VII, $stanbul 1994, II/249.

64 Özy lmaz, Ömer, “Medreselerin Bozulma Sebepleri ve Bunlar n Islah Yönünde Yap lan Çal malara K sa Bir Bak ”, UÜ$FD, 5/5, 1993, s.142.

65 Uzunçar l , lmiye Te kilat , s.67 vd. 66 Baltac , a.g.e., s.64-71.

67 Gökbilgin, a.g.e., s.104-106.

(20)

Bunun üzerine Osmanl ’da çe itli isyan hareketleri ba göstermi tir. Bu isyanlar dini, ideolojik görünümlerin yan s ra toplumsal ve ekonomik sebeplerle gerçekle en birer ba kald r niteli"i de ta maktayd69.

T marlar iltizama verilmeye ba lanm , mültezimler en çok üç y ll " na kiralad klar topraktan en k sa sürede en fazla geliri elde edebilmek için köylüye yüklenmi , t mar ve zeametlerin saray n harem dairelerinde adeta ihaleye ç kar lmas sonucu toprak aristokrasisi do"mu tur70.

$ siz kalan reayadan bir k sm medreselere kay t yapt rm bunun sonucunda da e"itim-ö"retim sa"l ks z bir halde i lemeye ba lam t r. Nitekim II. Selim Devri’nde ne il erlerinin ne de hükümet kuvvetlerinin önüne geçebildi"i çe itli isyan hareketleri, tüm Anadolu Medreseleri’ni kapsayan umumi bir ayaklanma manzaras halini alm , söz konusu insanlar ba kentin en büyük medreselerinde bile s k s k ta k nl k yapmaktan çekinmez olmu lard r71.

C. lmî Durum

Bu bölümde Osmanl Devleti’nin genel olarak ilmî durumu, hukukî durumu ve $slam ve Osmanl Hukuk münasebetini incelemeye çal aca" z:

1.Genel lmî Durum

Osmanl Toplumu’nda e"itim-ö"retim ailede ba lard . Çocuklar konu maya ba lad " zamandan itibaren okula ba lay ncaya kadar k sa sureler ezberlettirilir ve baz ilmihal bilgileri ö"retilirdi.

Genellikle camilerin yanlar nda bulunan ve “S byan Mektebi” denilen okullarda ö"rencilere Kur’an okuma, yaz yazma ve dört i lem ö"retilirdi. Daha sonra da bir nevi ilkokul niteli"inde olan bu kurumlarda ö"rencilere Arapça ö"retimine geçilirdi.

S byan Mektepleri, köylere var ncaya kadar her yerde vard ve medreselere ö"renci yeti tirdi"i için de Osmanl e"itim-ö"retiminde çok önemli bir yere sahipti72.

Tüm $slam Dünyas ’nda oldu"u gibi Osmanl lar’da e"itim-ö"retim medreselere dayanmakta idi.

Yüksek seviyede e"itim-ö"retim gerçekle tiren bu medreselerin yan s ra saray içi e"itim, devlete bürokrat yeti tiren Enderun-u Hümayun, Acemi O"lanlar ile Yeniçeri Ocaklar da e"itim-ö"retim te kilatlar aras ndad r.

Osmanl ’da medreseler umumi medreseler ve ihtisas medreseleri olmak üzere iki k sma ayr lmakta idi. Bunlardan umumi medreselerde $slami ilimler ile $slam dünyas na d ardan gelen ilimler okutulmakta idi73.

Medreselerin tamamlanmas Fatih Sultan Mehmed Han (v.1481) zaman nda olmu tur. 1453’de $stanbul’un Fethi’nden sonra Sahn- Seman veya Medaris-i Semaniye ad yla Fatih’te sekiz medrese yapt r lm t r. Yine bu medreselerin ard ndan “Tetimme” veya “Mûs la- Sahn” denilen sekiz medrese daha in a edilmi tir. Bu sonraki medrese Sahn- Seman Medreseleri’ne talebe yeti tirmek amac yla olu turulmu tur.

69 Öz, Baki, Osmanl ’da Alevi Ayaklanmalar , $stanbul 1992, s.146- 149. 70 Özyüksel, Murat, Feodalite ve Osmanl Toplumu, $stanbul 1997, s.144.

71 Refik, Ahmed, On alt nc As rda Osmanl Hayat (1553- 1591), $stanbul 1935, s.33- 34. 72 Baltac , Cahit, XV-XVI. As rlarda Osmanl Medreseleri, $stanbul 1976, s.16.

(21)

Bu ekilde medreselerin tamamlanmas Fatih Devri’nde olmu tur ve medreseler a a" dan yukar ya; Hâ iye-i Tecrid, Miftah, K rkl , Hâric, Dâhil, Sahn- Seman, Altm l Medreseler olmak üzere çe itli bölümlerden olu makta idi.

Bu medreselerde de genellikle ayn dersler okutulmakla beraber, farkl ilim ve kitaplar da okutulmakta idi74.

Medreselerde e"itim süresi alt aydan bir y la kadar devam ediyordu. Tefsir, Usul-i F k h, F k h, Kelam ve Arap Dili ö"retilmekte idi. Ancak T p ve Riyaziyat (Matematik) Medreseleri yoktu. Kanuni Sultan Süleyman bu ihtiyac göz önünde bulundurarak T p, Matematik ve Dâru’l-Hadis Medreseleri’ni açm t r75.

Daha önceki $slam Devletleri’nde oldu"u gibi Osmanl lar’da da uzmanl " gerektiren konular için faaliyet gösterecek medreseler yapt r lm t r. $htisas Medreseleri ad ile an lan bu medreseler üç k sma ayr lmaktayd :

Bunlardan ilki Dâru’l-Hadisler olup bu medreselerde yo"un olarak Hadis $lmi tahsili yap lmakla beraber Tefsir gibi di"er $slami $limler de okutulmaktayd . Dâru’l-Hadis’e talebe olabilmek için umumi medreseleri tamamlamak veya bu medreselere talebe olabilecek seviyede bir tahsil görmü olmak gerekiyordu76.

$htisas Medreseleri’nin ikincisi T p Medreseleri idi. Di"er medreselerde oldu"u gibi T p Medreseleri de, daha önce kurulmu olan Dâru’ - ifalar özellikle de Anadolu Selçuklular örnek al narak kurulmu tur. Osmanl ’da T p Medreseleri’nde, daha önceki devirlerde

okutulmu olan t p eserleri ve Osmanl hekimleri taraf ndan yaz lm t bbi eserler

okutulmu tur77.

Osmanl ’da $htisas Medreseleri’nin bir di"eri de Dâru’l-Kurralar idi. Daha önceki devirlerde oldu"u gibi Osmanl lar’da da bu medreselerde, Kur’an- Kerim okuyu unda ihtisas sahibi olan “Kariler” ve genellikle de cami görevlileri yeti tirilmekteydi.

S byan Mektebi’ni bitiren talebeler önce Dâru’l-Huffâz denilen ve haf z yeti tiren mekteplere giderler ve buradan mezun olunca daha yüksek seviye ö"retim yapan Dâru’l-Kurralar’a giderlerdi78.

Medreseler Kanuni zaman nda; $btidâ-i Haric, Hareket-i Haric, $btida-i Dâhil, Hareket-i Dâhil, Mus la-i Sahn, Sahn- Seman, $btida-i Altm l , Mus la-i Süleymaniye ve Süleymaniye olarak ona ç kar lm t r79.

Osmanl medrese te kilat ndaki geli meler Kanuni’den sonra da devam etmi , II. Selim Devri’nde de Edirne’de Selimiye Medresesi kurulmu tur80.

Bu dönemde fikir ve sanat alanlar nda da pek çok geli me ya anm t r:

XVI. asr n ba lar nda “Zenbilli Ali Efendi” nam yla an lan, ilmî ve ahlakî faziletleriyle me hur Ali Cemali Efendi (v.1525)’nin Muhtarat ad nda çok önemli bir eseri bulunmaktad r.

Ayr ca bu dönemde hukuk, tarih ve edebiyattaki ba ar s yla tan nm ve kendisine “Müfti’s-Sakaleyn” ünvan verilen $bn Kemal (v.1536)’in tefsir, hadis, f k h, usul-i f k h, tarih,

74 Uzunçar l , $smail Hakk , Osmanl Devleti’nin lmiye Te kilat , Ankara 1965, s.11- 13. 75 Uzunçar l , Osm. Dev. $lm. Te .,s.33; Baltac , a.g.e.,s.20.

76 Baltac , a.g.e., s.21.

77 Uzunçar l , Osm. Dev. $lm. Te ., s.33 vd.; Baltac , a.g.e., s.21-22. 78 Baltac ,a.g.e., s.23.

79 Baltac , a.g.e., s.48; $zgi, Cevat, Osmanl Medreselerinde lim (Riyazi limler), $stanbul 1997, s.36-37. 80 Baltac , a.g.e., s.50; Uzunçar l , Osm. Tar., II/583-590.

(22)

lugat ve edebiyata dair önemli eserleri vard r. $bn Kemal’in özellikle “Osmanl Tarihi”adl eseri çok be"enilmektedir.

<akâik-i Nûmâniyye ve Mevzûâtu’l-Ulûm müellifi Ta köprîzade Ahmed $sâmüddin (v.1561)’in eserleri önemli tercüme-i hal kitaplar ndand r.

$r âdü’l-akli’s-selim ilâ mezâye’l-Kur’ani’l-Kerim isimli Kur’an tefsirinin yazar me hur <eyhülislam Ebussuud Efendi de (v.1574) devrin en de"erli simalar ndand r.

Ayr ca Ahlâk-i Alâî yazar K nal zade Ali Efendi (v.1572) bu devrin en önemli ahlakç lar ndand r81.

Di"er taraftan bu devirde astronomi, matematik, t p, tarih, co"rafya ve edebiyata dair daha pek çok önemli eser meydana getirilmi tir.

Bu devirde edebi ak mlar, devlet büyüklerinin de iltifat na hak kazanm , devrin her iki padi ah da bizzat edebiyat ve iir ile me gul olmu ayn zamanda air ve edibleri himaye etmi lerdir. Üstelik padi ahlar n yan s ra vezir ve ehzadeler de bulunduklar yerlerde etraflar na air ve edibleri toplam lard r82.

Ayr ca edebi hayat $stanbul, Edirne ve Bursa’dan ba ka Ba"dat, Konya ve Rumeli’de de h zla yay lmaktayd .

Bu dönem airlerinin ba nda Bal kesirli Zatî Efendi (v.1542) gelmekteydi. Talebelerinden Bakî (v.1599) ve Nev’i Efendi (v.1599) Klasik Türk Edebiyat ’n n en güçlü

airlerindendir. Nitekim XVI. yüzy l n muhte em lirik airi Bakî, kaside ve gazelleriyle büyük öhret elde etmi ve devrinde kendisine; “Sultanü’ -<uara” ünvan lay k görülmü tür.

Azeri lehçesiyle ba ar l iirler kaleme alan Fuzuli (v.1555) ‘nin Divan’ , Leyla ve

Mecnun’u ve Beng-ü Badesi onun edebi dehas na birer delildir83.

Ayr ca Arap Dili’nde de çok uzman bir zat oldu"u bilinen $bn Kemal’in talebesi Ebussuud Efendi’nin Kanuni’nin vefat üzerine kaleme ald " Arapça mersiyesi Arap Edebiyat ’n n aheserleri aras nda say lmaktad r84.

Bu devirde hat sanat n n en me hur üstadlar ndan Ahmed Karahisari Efendi (v.1555) Süleymaniye Medresesi’ne hünerini, as rlarca be"enilip takdir edilecek ekilde nak etmi tir85.

2. Hukukî Durum

Hukuk, toplumu düzenleyen ve devlet müeyyidesi ile kuvvetlendirilmi bulunan kaideler bütünüdür86.

Ki ilerin do"rudan do"ruya d ili kilerini düzenleyen ve genellikle devletin maddi gücü ile desteklenen kurallar toplam na ise hukuk kurallar ad verilir87.

81 Uzunçar l , Osmanl Tarihi, II/665- 671; ayr ca K nal zade için bkz. Erdem, Hüsamettin, Son Devir Osmanl Dü üncesinde Ahlak, Konya, 1996, s.32- 35.

82 Ahmed Hilmi-Ziya Nur, a.g.e., II/614; Öztuna, a.g.e., III/176. 83 Uzunçar l , Osmanl Tarihi, II/579- 595.

84 Uzunçar l , Osmanl Tarihi, II/614.

85 Ahmed Hilmi-Ziya Nur, a.g.e., s.690-696; Uzunçar l , Osmanl Tarihi, II/614 ve ayr ca geni bilgi için bkz.

Arslan, a.g.e., s.20-21.

86 Karaman, Hayreddin, Mukayeseli slam Hukuku, I-III, $stanbul 1991, I/8. 87 <ener, Abdülkadir, slam Hukuku Dersleri, $zmir 1987, s. 5.

(23)

$slam Hukuku Kitap ve Sünnet'e dayanan ilahi kaynakl bir hukuk sistemidir. Ve bu hukuk sisteminde din, ibadet, ahlak ve hukuk konular birbiriyle tam bir uyum ve birliktelik halindedir88.

Kitap ve Sünnet'te bulunan hukuki kurallar n ve hükümlerinin say s oldukça az ve üstelik bu kural ve hükümler ayr nt lara inmeyip genel esaslarla ilgilenmektedir. Miras, aile, helal-haram gibi konularda de"i ime ihtiyaç bulunmad " için ayr nt l hükümler sevk edilmi tir. Devletin ekli, akit, irket vb. konularda ise "seçim, me veret, kar l kl r za" gibi genel prensipler konulmu , de"i en artlara göre düzenlemeler yapma i i Müslümanlara b rak lm t r89.

Ayr ca $slam Hukuku’nda asli kaynaklar olarak kabul edilen Kitap ve Sünnet'in yan s ra fer'i kaynaklar ad verilen be eri ictihad prensipleri ve metodlar da bulunmaktad r. Bunlar icma, sahabenin söz ve fetvalar , k yas, istihsan, ist slah, örf ve adet, ist shab, zerai ve önceki

eriatlerdir90.

$slam Hukukunda asli kaynaklar n yan s ra, fer'i kaynaklar n da bulunmas , akla verilen de"eri ve dolay s yla geli en ve de"i en artlara uyum konusundaki kabiliyet ve esnekli"i göstermesi bak m ndan son derece önemlidir91.

Nitekim Hayreddin Karaman, ictihad n lüzumu konusunda; Kitap ve Sünnet'te her meselenin aç k hükmünün bulunmad " n bu nedenle de ictihad n dini bir vecibe ve hayati bir zaruret oldu"unu ifade eder92.

Mukayeseli olarak bak ld " nda $slam Hukuku’nun di"er hukuklara göre bir tak m temel farklar ta d " görülmektedir. Bu ayr m da hiç üphesiz $slam Hukuku’nun vahiy kaynakl olmas ndand r93.

Üstelik $slam Hukuku, yabanc hukuklar üzerinde ba ka milletlerin hukuki hayatlar ve hukuki sistemleri üzerinde çok etkilidir94.

Osmanl Devleti kurulu undan itibaren kendisinden önceki Türk ve $slam

Devletleri'nden birçok idari, ekonomik ve sosyal müesseselerle birlikte o zamana kadar Türk ve $slam Devletleri'nde i lemekte olan ve büyük ölçüde birli"in sa"land " bir hukuki yap y da alm t r95.

Osmanl Devleti'nde hâkim olan hukuk $slam Hukuku’dur. Hulefa-i Ra idin Dönemi hariç tutulursa, $slam Hukuku, hususi hukuk alan nda oldukça i lenmi ve bu alanda geni bir hukuk edebiyat meydana gelmi ken, kamu hukuku alan nda, o da çok sonralar , son derece dar bir çerçevede bir litaratür meydana gelebilmi tir. <üphesiz bunda Hulefa-i Ra idin Dönemi'nden sonra iktidar devralan Emeviler'in saltanat idaresi biçiminde bir yap y benimseyip, geleneksel hale getirmeleri ve böylece esas te kilat, yönetim biçimi gibi alanlarda meydana getirilecek eserlerin uygulanma ans n n bulunmad " dü üncesiyle o dönemde $slam

88 <ener, a.g.e., s. 77; Karaman, Hayreddin, Anahatlar yla slam Hukuku, I-III, $stanbul 1993, I/39. 89 Karaman, slam Hukuku, s. 40- 41.

90 <ener, a.g.e., s. 80-94; ayr ca bkz. <ener, Abdülkadir, K yas htihsan st slah, Ankara 1974; Atar, Fahrettin,

F k h Usulü, $stanbul 1992; Dönmez, $brahim Kafi, slam Hukuk lminin Esaslar (Zekiyyüddin <aban’ n Usulü’l-F kh adl eserinin tercümesi), Ankara 1996.

91 Geni bilgi için bkz. Erdo"an, Mehmet, slam Hukukunda Ahkâm n De/i mesi, $stanbul 1990. 92 Karaman, Hayreddin, slam Hukukunda ctihad, $stanbul 1996, s. 24- 32.

93 Karaman, Hayreddin, “F k h”, D$A, XIII/3. 94 Köprülü, Fuad, “F k h”, $A, IV/614.

(24)

Hukukçular ’n n hususi hukuk alan na yönelip, bu alanda yo"unla malar n n büyük etkisi olmu olabilir96.

Bunun sonucunda $slam Hukukunu benimseyip hukuk düzenlerinde hâkim k lma dü üncesinde olan Türk ve $slam Devletleri kamu hukuku alan nda ve özellikle esas te kilat ve idare sahalar nda bo lukla kar la t lar. Bunun üzerine mevcut bo lu"u doldurmak ve hukuki ihtiyaçlara cevap verebilmek için padi ahlar "cemiyetin hayr ve nizam- âlem için" sahip olduklar geni takdir ve düzenleme yetkisine dayanarak emir ve fermanlarla kanunlar meydana getirmi lerdir. Bu fermanlar da zamanla önemli bir yekûna ula nca, olu biçimine bak larak ayr bir isimle an lmaya ba lanm , böylece er'i hukukun yan nda örfi hukuk ad ile ifade edilen bir hukuk dal ortaya ç km t r97.

Ancak unu hemen ifade etmeliyiz ki, örfi hukuk tabirinden örf ve adet hukuku anla lmamal d r98.

Çünkü örfi hukukun meydana getirili inde her ne kadar örf ve adetlere itibar olunsa da burada önemli olan, bu kanunlar n padi ah n siyasi otorite ve icra gücünün yans mas olan emir ve fermanlarla olu turulmu olmas d r. Tüm $slam Devletleri'nde, nazari olarak, eriat ahkâm n n cari gibi görünmesine ra"men hakikatte, örfi kaza müesseselerinin er'i kaza müesseselerinden daha geni bir sahada faaliyet gösterdikleri esast r. Nitekim Osmanl lar'da t mar sahibi sipahilerden ve suba lardan ba layarak, sancakbeyi, beylerbeyi ve vezirlere kadar muhtelif derecelerdeki idare adamlar n n kazaî salahiyetleri vard r.

O halde Osmanl Hukuku denilince anla lmas gereken özel kamu alanlar ndan olu an $slam Hukuku ile yaln z kamu hukukuyla ilgili bulunan örfi hukukun meydana getirdikleri hukuki bir yap d r. Bu hukuki yap n n uygulanmas esnas nda mahkemelerde hâkimin eli alt nda bulunan bilgi ve yürürlük kaynaklar vard r ki bunlar Hanefi f kh na ait baz kitaplar, fetva mecmualar , Kanunnameler ve <er'iye sicilleridir99.

Mahkemelerde adeta bir kanun mecmuas gibi kullan lan Hanefi f kh na ait kitaplar; el-Hidâye, Kenzü'd-dekâik, el-Kudûrî, Vikâye gibi esasen Osmanl medreselerinde okutulmakta olan kitaplard 100.

Müslümanlar n ya ay lar n düzenleyen, kendi inand klar dinlerinin ortaya koydu"u ve müctehidlerce yap lan çal malar neticesinde F k h kitaplar nda yer alan hükümler, ibadetlerde ve sosyal hayatta bir örf halinde ya amaktayd .

Buna mukabil, uygulanmas devlet otoritesini gerektiren di"er muamelat ve aile hukuku ve cezai hükümleri F k h kitaplar nda kalm t . Hâlbuki Müslümanlar, toplum olarak bir devlet idaresinde ya amakta idiler ve birbiri ile ilgili oldu"u gibi yönetici hâkim devletle de münasebetleri bulunmaktayd . Ancak bu münasebetleri düzenleme özelli"ine sahip hükümler f k h kitaplar ndan d ar ya yeterince ç kmam t . Çünkü devlet otoritesi bunlar , baz dönemlerde yap lanan birkaç kanunu istisna edersek kanunla t rm de"ildi. Bu sebeple de hâkimlerin i leri zordu. Zira bilindi"i gibi f k h kitaplar nda yer alan hükümler kanun metinlerinde oldu"u ekilde net olmay p ayn konuda farkl ictihadlar da bir arada toplamakta idi. Bu durum hem hâkimlerin hem de halk n i ini zorla t r yordu101.

96 Ayd n, Osm. Dev. Ve Med. Tar., I/382. 97 Ayd n, slam-Osm. Aile Huk., s.59-60. 98 Ayd n, Türk Hukuk Tar., s.74. 99 Ayd n, a.g.m., I/415/418.

100 Uzunçar l , miye Te kilat , s. 22.

101 Uzunpostalc , Mustafa, “Günümüzde slam F kh n n Durumuna Bir Bak ”, $slam Hukuklu Ara t rmalar

(25)

Osmanl Devleti'nde, Hanefi Mezhebi ile ilgili kitaplar n önemli bir hüküm kayna" oldu"unu görüyoruz. Bu da devlette, resmi bir mezhep anlay n n bulundu"unu göstermektedir102.

Gerçi Osmanl lar' n ilk dönemlerinde hükümlerin Hanefi Mezhebi'ne göre verilece"ine dair herhangi bir kayda rastlan lm yor. Hatta bu ilk dönemlerden XVI. asra gelinceye kadar mahkemelerde di"er mezheplere de yer verilmekteydi. Ancak XVI. asr n ortalar ndan itibaren kad beratlar nda hükmün Hanefi Mezhebi'ne göre verilece"i aç kça belirtilmektedir. Bu durumda hâkimin hüküm verirken Hanefi Mezhebi d na ç kabilmesi ancak padi ah n buna aç kça izin vermesi ile mümkündü. Hukukta istikrar n sa"lanmas ad na bir dereceye kadar mazur görülebilse de böyle bir yakla m tarz n n a" r sonuçlar zamanla kendini göstermi tir103.

F k h kitaplar n n d nda hâkimler fetva mecmualar ad verilen f k h kitaplar n n hemen yan nda yer alan ve Hanefi Mezhebi’nin müfta bih olan görü lerinin topland " eserlere ba vururlard . Bunlar aras nda özellikle Ebussuud Efendi (v.982/1574), Zekeriyazade Yahya Efendi (v.1041/1631), Ankaral Mehmed Emin Efendi (v.1098/1687),Çatalcal Ali Efendi (v.1103/1692), Feyzullah Efendi (v.1115/1703), Yeni ehirli Abdullah Efendi (v.1115/1703)'nin fetva mecmualar en me hurlar d r104.

Osmanl Devleti'nde "Kanunname "ad yla an lan hukuk kitaplar daha ziyade örfi hukuk sahas için bilgi ve yürürlük kayna" olmu tur. <er'iye Sicil Defterleri ise hâkimlerin verdikleri görevleri gere"i tuttuklar çe itli kay tlar ihtiva eden er'i defterlerdir. Hâkimler hem adli hem de idari görevlerde bulunduklar için onlar n her iki görev alanlar yla ilgili kay tlara er'iye sicillerinde rastlanmaktad r. Hâkimler hüküm verirlerken padi ah irade ve fermanlar na ba"l kalmak zorunda olduklar için bunlar sicil defterlerindeki kay tlardan ö"renmek durumunda idiler105.

3. slam Hukuku-Osmanl1 Hukuku li2kisi:

Osmanl Devleti Döneminde hukuki yap ve sosyal müesseselerin söz konusu edildi"i ara t rmalarda genellikle "$slam ve Osmanl Hukuku" eklinde bir ifadeye rastlanmaktad r106.

Nitekim kurulu u ile birlikte tamamen yeni ve kendine özgü bir hukuk sistemi olu turamam olan Osmanl lar kendilerinden önce kurulan Türk ve $slam Devletleri'nden pek çok eyin yan s ra o zamana kadar yürürlükte olan hukuki yap y da alm lard r107.

Osmanl lar' n iktibas ederek sosyal bünyeye adapte etti"i hukuki yap esas itibariyle $slam Hukuku’ndan olu maktad r108.

Ancak padi ahlar n da özellikle kamu alan ndaki bo lu"u doldurmak üzere ç kard " emir ve fermanlardan olu an örfi hukuk da Osmanl 'n n hukuki yap s içerisinde yer alan unsurlardand r109.

<imdiye kadar k saca sözünü etti"imiz $slam Hukuku ve $slam Hukuku ile örfi hukuktan olu an Osmanl Hukukunu ve bu hukuk sistemleri aras ndaki ili kiyi inceleyelim:

102 Ebu’l-ûlâ Mardin, “Fetva”, $A, VI/583. 103 Ayd n, a.g.m., I/407-410.

104 Ayd n, a.g.m., I/407-410.

105 Bay nd r, a.g.e., s. 1-3; Ayd n, a.g.m., I/416- 418.

106 Bu iki hususa örnek için bkz. Ayd n, M. Akif, slam-Osmanl Aile Hukuku, $stanbul 1985; Cin, Halil, slam ve Osmanl Hukukunda Evlenme, Konya 1988.

107 Ayd n, M. Akif, “Osmanl lar’da Hukuk”, Osmanl Devleti ve Medeniyeti Tarihi, I-II, $stanbul 1994, I/375. 108 Bay nd r, Abdülaziz, slam Muhakeme Hukuku, $stanbul 1986, s. 33; ayr ca bkz. I c k Yusuf-Yaman Ahmet,

slam Hukuku (Yusuf Karadavî’nin eserinin tercümesi), $stanbul 1997. 109 Ayd n, slam-Osmanl Aile Hukuku, s. 59- 60.

(26)

Esas itibariyle $slam Hukuku’na dayand " n ifade etti"imiz Osmanl Hukuku’nda, hukuki alandaki bir tak m bo luklar doldurmak üzere örfi hukuk ad ile bilinen bir hukuk sistemi olu turulmu tur. $slam Hukuku’nun bo b rakt " bu alanda onun aç k hükümlerine ters dü memek için bizzat padi ahlar taraf ndan büyük ölçüde bir titizli"in gösterildi"i ifade edilmektedir. Mesela Osman Gazi zaman nda konulan Pazar vergisine (bac) ba lang çta eriate ayk r oldu"u dü üncesiyle kar ç kt " , sonra kendisine herhangi bir ayk r l " n bulunmad " izah edilince buna müsaade etti"i anlat lmaktad r110.

Baz kanunnamelerin ba taraf nda; " er'i erife uygundur" ibaresinin bulundu"u her ne

kadar baz ara t rmac lar taraf ndan; kanunnamelere sonradan sokulmu tur iddias ile111

reddedilse bile bu, kanunnamelerin olu turulmas s ras nda eriate uygunlu"unun ara t r ld " gerçekli"ini ortadan kald rmaz.

Nitekim zaman zaman eriate ayk r görülen baz ferman ve kanunlara kar özellikle eyhülislamlar ve ilmiye mensubu baz kimselerce itirazlar n oldu"u inkâr edilemez bir gerçektir. Bu ekilde Osmanl lar'da bütün kazaî hayata hâkimin hâkim olmas yani gerek er'i hukuk gerekse de örfi hukuk ile hükmetme görevinin ayn ki inin ahs nda toplanmas hukuki hayatta birli"in temini için at lm ad mlar olarak görülebilir112.

Kanunnamelerin meydana getirilmesinde büyük görevler üstlenmi olan Kazasker ve örfî hukuktan sorumlu olan Ni anc 'n n er'î hukuk tahsili yapm olan kimselerden tayin edilmesi de bu görü ü destekler mahiyettedir113.

Buna ra"men bu konuda srarla farkl görü leri savunan ara t rmac lar da bulunmakla beraber, bu farkl veriler tarihi kaynaklardaki farkl verilere veya farkl tarihi kaynaklara

dayanmak yerine buralardaki bilgileri ara t rmac lar n kendi görü ve bak aç lar

istikametinde yorumlamalar ndan ileri gelmektedir114.

Özellikle Osmanl Hukuk sisteminde geçerli olan örfî- er'î hukuk ayr m ndan dolay Osmanl 'da var olan bir hukuk ikili"inin oldu"u ifade edilmekte115, örfî hukukun, er'î hukuk temsilcilerinin insiyatifi d nda gerçekle mi olmas n da, sözkonusu hukuk düzenleri aras nda aç kça fark edilir bir çat ma bulundu"una delil kabul etme gibi bir yakla m bulunmaktad r. Oysa örfi hukuk ve er’î hukukun birbirinden farkl oldu"unu söylemek oldukça güçtür. Nitekim örfi hukukun er'î hukuka ters dü mesi için er’î hukukun aç k bir hükmüne tamamen z t bir hüküm ortaya koymu olmas gerekir116.

Gerçek udur ki, bu iddialar n temelinde çok farkl gerekçeler olmakla beraber, er'î hukukun toplumun ihtiyac n kar lama noktas nda yetersiz kalaca" eklinde bir dü ünce bulunmaktad r. Ayr ca bu iddialar aras nda, genel olarak bak ld " nda tüm $slam Devletleri'nde var oldu"u ifade edilen er'î hukukun sadece nazarî olarak yürürlükte kalabildi"i, er'î ve örfî alanlarda olu an hukuki verilerle hüküm verme durumunda olan idare adamlar n n hâkimlik görevini üstlendikleri117, devlet idarecilerinin askeri s n f denilen özel bir hiyeyar iye tabi olarak, suçlu bulunmalar durumunda, sözkonusu davalar n ve miras taksiminin asl nda olmas gereken er'î mahkemelerde de"il, kad asker taraf ndan görülmekte oldu"u118 gibi sebeplerden

110 $nalc k, Halil, “Osmanl Hukukuna Giri ”, Ankara Üniversitesi, Sos. Bil. Fak. Der., XIII/2, s. 107-108. 111 Barkan, a.g.md., VI/192.

112 Ayd n, a.g.m., I/384-387.

113 Ayd n, a.g.m., I/386; Barkan, a.g.md., VI/191.

114 Köprülü, a.g.md., IV/614; Barkan, a.g.md., VI/185; Ayd n, a.g.m., I/375. 115 Köprülü, a.g.md., IV/614; Barkan, a.g.md., VI/185.

116 Ayd n, Aile Hukuku, s. 62. 117 Köprülü, a.g.md., s. 614-617. 118 $nalc k, a.g.m., I/386-387.

Referanslar

Benzer Belgeler

A³a§daki fonksiyonlarn verilen noktalarda türevinin olup olmad§n belirleyiniza. A³a§daki fonksiyonlarn

Her iki kardefl kendisi- nin yafll› ve di¤erinin daha genç oldu¤unu iddia etti¤i için burada gerçekten bir çeliflki varm›fl gibi görünü- yor.. Ama gerçek bir

Üç çemberin kuvvet merkezi: Üç çembere göre eflit kuvvette olan noktaya, bu çemberlerin kuvvet merkezi denir.. Bu çemberin denklemini yaz›n›z. Do¤ru ile çemberin

Ebussuûd Efendi’nin manzum fetvâları nazım şeklince 5’i kıt’a (bazıları musarra), 1’i mesnevi olarak yazılmıştır. Yukarıdaki manzum izah da bir

Elcevap: Aslâ olmaz.. Mes’ele: Zeyd, kýz kardeþi Hind'i nâ-mâhrem olan Amr ile bir ev- de görüp, Hind'i katl edip, Amr'ý mecrûh edip bir günden sonra Amr fevt olup, Zeyd

Oturumun ilk tebli&amp;cisi Akif AKTO “Din E&amp;itiminde Kuram Eylem -li kisi Üzerine Felsefi Bir Analiz” ba l kl tebli&amp;inde Din e&amp;itiminin hem kuramsal hem de eylemsel

Ancak hüc- relerin, ›fl›klar söndürüldükten sonra bile bu ifllevlerini yerine getirebilmesi, akla baflka fleyler getiriyor: bafl-yönü hücreleri gibi, yer

hemoglobininki gibi olan a¤aca benzer dallanm›fl bir yap› üzerinde birleflmifl olmas›ysa, demirin akci¤erler içinde oksijen ba¤lamas›n›, vücut içinde de