• Sonuç bulunamadı

Metinleri anlamada doğru okumanın önemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Metinleri anlamada doğru okumanın önemi"

Copied!
179
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRKÇE EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

METİNLERİ ANLAMADA

DOĞRU OKUMANIN ÖNEMİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Yard. Doç. Dr. Kâzım KARABÖRK

Hazırlayan

(2)

ÖN SÖZ

Anlamanın iki yolu vardır: Okumak ve dinlemek. Bu iki işlem doğru yapıldığı taktirde doğru anlama sağlanmış olacaktır. Bu çalışmada “okuma” üzerinde durulmuştur.

Okumada göz hareketleri, ses organları elbette önemlidir ama daha önemlisi noktalama işaretlerine, vurguya, tonlamaya, duraklara dikkat etmek, kelime gruplarını tanımaktır. Çünkü okumada asıl amaç anlamaktır ve bu saydığımız unsurlar da doğru anlamayı sağlayacaktır.

Bir metni sesli de sessiz de okusak kelime gruplarına, noktalama işaretlerine, duraklara, vurguya dikkat etmeden okuduğumuz zaman anlayamayız. Şöyle ki; sessiz okumada bu saydığımız unsurlar zihinde yanlış şekillenirse yanlış okuma yapılmış olur ve ortaya yanlış anlam çıkar. Sesli okumada da bunların yanlış seslendirilmesi yine aynı sonucu doğuracaktır. Dolayısıyla ne şekilde okursak okuyalım anlamı yakalayabilmek için “doğru okumak” gerekmektedir. Sessiz okumada okuyan şahsın metni doğru okuyup okumadığını tespit etmek mümkün olmadığından bu çalışmada metinlerin sesli okunması üzerinde durulmuştur.

Çalışmamızda “İstiklâl Marşı”, “Bayrak” şiiri, “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” ve “Dede Korkut hikâyeleri” gibi bütün okullarda okutulan bazı ortak metinlerin yukarıda değindiğimiz şartlara göre nasıl okunması gerektiği ele alınmıştır. Metinleri meydana getiren her cümle sırasıyla vurgu (kelime, grup, cümle, ahenk vurgusu), tonlama, duraklar, kelime grupları ve noktalama işaretleri açısından incelenmiş ve sonunda bunlara uyularak yapılan bir okumanın ardından ortaya çıkan anlam ele alınmıştır. Anlamı bilinmeyen kelimelerin anlamları “anlama” bölümlerinde verilmiştir. Ayrıca her metnin sonuna “Değerlendirme” bölümü eklenmiştir.

Doğru okumanın anlamaya etkisini ölçmek için de ilköğretim sekizinci sınıf öğrencileriyle okuma hususunda bir uygulama yapılmıştır. Bunun için Reşat Nuri Güntekin’in “Gamsızın Ölümü” adlı hikâyesi belirli bölümlere ayrılmış ve her bölüm bir öğrenciye okutularak okunan bölümle ilgili her öğrenciye üçer soru sorulmuştur.

Çalışmamda bana yol gösteren ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Yard.

Doç. Dr. Kâzım KARABÖRK’e teşekkür ederim.

Dilek (KOCABAŞ) TANIGAK Konya, 2006

(3)

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ ... i İÇİNDEKİLER...ii İŞARETLER ...vii GİRİŞ... 1 1. İSTİKLÂL MARŞI ... 7 1.1. I. KITA ... 9 1.1.1. Okuma ... 9 1.1.2. Anlama ... 12 1.2. II. KITA ... 14 1.2.1. Okuma ... 14 1.2.2. Anlama ... 18 1.3. III. KITA... 19 1.3.1. Okuma ... 19 1.3.2. Anlama ... 23 1.4. IV. KITA ... 24 1.4.1. Okuma ... 24 1.4.2. Anlama ... 28 1.5. V. KITA... 30 1.5.1. Okuma ... 30 1.5.2. Anlama ... 34 1.6. VI. KITA ... 35 1.6.1. Okuma ... 35 1.6.2. Anlama ... 39 1.7. VII. KITA ... 40 1.7.1. Okuma ... 40 1.7.2. Anlama ... 43 1.8. VIII. KITA... 45 1.8.1. Okuma ... 45 1.8.2. Anlama ... 48

(4)

1.9.1. Okuma ... 49 1.9.2. Anlama ... 52 1.10. X. KITA... 53 1.10.1. Okuma ... 53 1.10.2. Anlama ... 57 2. BAYRAK... 60 2.1. I. BENT ... 61 2.1.1. Okuma ... 61 2.1.2. Anlama ... 65 2.2. II. BENT ... 67 2.2.1. Okuma ... 67 2.2.2. Anlama ... 70 2.3. III. BENT... 71 2.3.1. Okuma ... 71 2.4. IV. BENT ... 75 2.4.1. Okuma ... 75 2.4.2. Anlama ... 77 2.5. V. BENT... 79 2.5.1 Okuma ... 79 2.5.2. Anlama ... 82 2.6. VI. BENT ... 83 2.6.1. Okuma ... 83 2.6.2. Anlama ... 86

3. ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ ... 88

3.1. I. CÜMLE... 89 3.1.1. Okuma ... 89 3.1.2. Anlama ... 90 3.2. II. CÜMLE ... 91 3.2.1. Okuma ... 91 3.2.2. Anlama ... 91 3.3. III. CÜMLE ... 93 3.3.1. Okuma ... 93

(5)

3.3.2. Anlama ... 94 3.4. IV. CÜMLE ... 95 3.4.1. Okuma ... 95 3.4.2. Anlama ... 96 3.5. V. CÜMLE ... 97 3.5.1. Okuma ... 97 3.5.2. Anlama ... 98 3.6. VI. CÜMLE ... 99 3.6.1. Okuma ... 99 3.6.2. Anlama ... 100 3.7. VII. CÜMLE... 101 3.7.1. Okuma ... 101 3.7.2. Anlama ... 102 3.8. VIII. CÜMLE ... 103 3.8.1. Okuma ... 103 3.8.2. Anlama ... 104 3.9. IX. CÜMLE ... 105 3.9.1. Okuma ... 105 3.9.2. Anlama ... 106 3.10. X. CÜMLE ... 107 3.10.1. Okuma ... 107 3.10.2. Anlama ... 108 3.11. XI. CÜMLE ... 109 3.11.1. Okuma ... 109 3.11.2. Anlama ... 110 3.12. XII. CÜMLE... 111 3.12.1. Okuma ... 111 3.12.2. Anlama ... 112 3.13. XIII. CÜMLE ... 113 3.13.1. Okuma ... 113 3.13.2. Anlama ... 114

(6)

4. DUHA KOCA OĞLU DELİ DUMRUL DESTANI ... 116 4.1. I. CÜMLE... 117 4.1.1. Okuma ... 117 4.1.2. Anlama ... 117 4.2. II. CÜMLE ... 119 4.2.1. Okuma ... 119 4.2.2. Anlama ... 119 4.3. III. CÜMLE ... 120 4.3.1. Okuma ... 120 4.3.2. Anlama ... 120 4.4. IV. CÜMLE ... 121 4.4.1. Okuma ... 121 4.4.2. Anlama ... 121 4.5. V. CÜMLE ... 122 4.5.1. Okuma ... 122 4.5.2. Anlama ... 123 4.6. VI. CÜMLE ... 125 4.6.1. Okuma ... 125 4.6.2. Anlama ... 125 4.7. VII. CÜMLE... 126 4.7.1. Okuma ... 126 4.7.2. Anlama ... 126 4.8. VIII. CÜMLE ... 127 4.8.1. Okuma ... 127 4.8.2. Anlama ... 127 4.9. IX. CÜMLE ... 128 4.9.1. Okuma ... 128 4.9.2. Anlama ... 128 4.10. X. CÜMLE ... 129 4.10.1. Okuma ... 129 4.10.2. Anlama ... 129 4.11. XI. CÜMLE ... 130

(7)

4.11.1. Okuma ... 130 4.11.2. Anlama ... 130 4.12. XII. CÜMLE... 131 4.12.1. Okuma ... 131 4.12.2. Anlama ... 132 4.13. XIII. CÜMLE ... 133 4.13.1. Okuma ... 133 4.13.2. Anlama ... 134 4.14. XIV. CÜMLE ... 135 4.14.1. Okuma ... 135 4.14.2. Anlama ... 135 4.15. XV. CÜMLE ... 136 4.15.1. Okuma ... 136 4.15.2. Anlama ... 137 4.16. XVI. CÜMLE ... 138 4.16.1. Okuma ... 138 4.16.2. Anlama ... 140 4.17. XVII. CÜMLE... 141 4.17.1. Okuma ... 141 4.17.2. Anlama ... 141 5. UYGULAMA ... 143 6. SONUÇ ... 169 KAYNAKLAR... 171

(8)

İŞARETLER

 ahenk vurgusu ^ alçalan tonlama

yükselen tonlama / durak

(9)

GİRİŞ

OKUMA

“Okuma, bir yazıyı; sözcükleri, cümleleri, noktalama işaretleri ve öteki ögeleriyle görme, algılama ve kavrama sürecidir.” (Kavcar, Oğuzkan 1987 : 37)

Okumada baş ve göz hareketlerinin, ses organlarının, anlamı kavramaya yarayan türlü zihin işlevlerinin önemi büyüktür. İyi bir okuma, bütün bu hareketlerin ahenkli bir şekilde işlemesiyle gerçekleşebilir. Okuma alışkanlığının temeli ilkokulda atılır. Çocuklara, okuduklarını doğru ve çabuk anlama ile doğal ve anlamlı okuma gücü ilkokulda kazandırılır. Böylece okulu bitiren öğrencilerin okuma zevk ve alışkanlığı kazanmış olmaları gerekmektedir.

SESLİ OKUMA

“Sesli okuma, gözle algılanıp zihinle kavranan sözcük ya da sözcük kümelerinin konuşma organlarının yardımı ile söylenmesidir.” (Kavcar, Oğuzkan 1987 : 39)

Çocuk, önce sesli okumayı öğrenir. Sesli okumada asıl amaç, yazının tabii konuşma özelliklerini yansıtacak biçimde seslendirilmesidir. Bu bakımdan parçanın konuşur gibi okunması sağlanmalıdır. Öğretmen buna aykırı bir okumaya göz yummamalıdır. Öğrencilerin konuşur gibi okumalarına yardımcı olmak için onlara kendi konuşmalarını yansıtacak yazılı ödevler verilip bunlar okutulmalıdır. Ayrıca çarşı-pazar konuşmalarını aksettiren yazıları okutmak da onların konuşur gibi okumalarına yardımcı olacaktır. Eğer parça konuşur gibi okunuyorsa tam olarak anlaşılmış demektir.

SESSİZ OKUMA

“Sessiz okuma, ses organlarından herhangi birini hareket ettirmeden, gövde ve baş hareketleri yapmadan, yalnız gözle yapılan okumadır.” (Kavcar, Oğuzkan 1987: 39)

Sessiz okuma, sesli okumaya göre daha hızlı bir okuma türüdür. Sessiz okuma becerisi tam olarak sesli okumadan sonra kazanılır.

(10)

Bu okuma çeşidinde satırlar parmak veya kalemle takip edilmez. Çünkü bunu yapmak hızı kesecektir. Göz hareketleri azdır. Geri dönme hareketi daha az yapılır. Duraklamalar kısa sürer. Göz, bir hareketle daha çok kelime görür ve daha çok kelime kavranmış olur. Bu yüzden sessiz okuma zamandan tasarruf sağlar, çocuğu kendi kendine çalışmaya alıştırır. Bunun için okulda ve okul dışında çocukların sessiz okumalarına imkânlar hazırlanmalıdır. İlkokulu bitirmiş öğrencilerin sessiz okumada bir hayli ilerlemiş olmaları gerekir.

“Bir metni okuyup mânâsına intikal etmek için okuyucuda bazı vasıfların bulunması gerektir. Bu vasıflar şunlardır:

1-Lûgatçe zenginliği, 2-Okumada belirli bir sürat,

3-Okunan metinden olguları istihraç etmek (manayı çıkarmak) kabiliyeti, 4-Bir metinde verilen direktifleri takip etmek,

5-Bir metinden genel bir intiba (görüş) kazanmak,

6-Bir metinden genel veya mihverî (ortalama) fikri çıkarmak,

7-Fikirlerin akışını kavramak ve hatırda tutmak kabiliyeti” (Baymur 1954 : 86)

METİNLERİ ANLAMAK İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ŞARTLAR

Okumada anlamı yakalamak, hızlı okumaktan öncelikli amacımızdır. Okumada hız ikinci plândadır. Okuma sonunda anlamı tam olarak kavramışsak doğru bir okuma yapmışız demektir.

Bir metnin anlaşılması için okurken noktalama işaretlerine, vurguya, tonlamaya, duraklara, kelime gruplarına dikkat etmek gerekir. Ayrıca cümlenin ögelerini bilmek de metni anlamamıza katkı sağlayacaktır.

Yukarıda saydığımız şartların üzerinde durulması da yerinde olacaktır.

Noktalama işaretleri anlamın yakalanmasında büyük rol oynar. Bunlar her zaman durulacak yerleri göstermez, aynı zamanda kelimeleri, fikir bütünleri olarak toplamaya da yararlar.

(11)

“Noktalamaları yerli yerine konmuş bir yazıyı okurken, şu hususlara dikkat edilmelidir:

-Noktada: Cümle sonunda nokta olduğu zaman durulmalı ve daha sonraki cümleye söz taşırılmamalıdır.

-Virgülde: Virgül, noktadan farklıdır. Virgülde ses çok kesilmemeli, söz hafif duraklanarak daha sonraki sözcüğe bağlanmalıdır.

-Noktalı Virgülde: Noktalı virgül, virgüle benzemektedir. Yalnız noktalı virgülde; yazı virgülden biraz daha fazla, noktadan biraz daha az durularak okunmalıdır.

-Soru İşaretinde: Soru işaretinde sese sorucu, yanıt isteyici bir ton verilmelidir. -Ünlemde: Ünlemli cümlelerde sese üzüntü, keder, sevinç gibi duyguları, belirtebilecek bir ton verilmeli ve ses biraz yükseltilmelidir.

-Parantezde (Ayraçta): Yazı aceleci ve hafif okunmalıdır.

-Tırnakta: Tırnak eğer konuşmayı içine alırsa ses değiştirilmeli, anlatıma karışmasını istemediğimiz bir sözcük ya da cümleyi içine alıyorsa, tırnak içindeki sözcük ya da cümlenin başı ile sonu arasında biraz durulmalıdır.

-Çizgide: Konuşma çizgisi dediğimiz büyük çizgide konuşmanın değiştiğini göstermek için, konuşmayı içine alan tırnakta olduğu gibi ses değiştirilmelidir.

-Üç Noktada: Üç nokta da kullanıldığı yere ve sözün akış biçimine göre, söz ya kesilmeli ya da uzatılmalıdır.” (Yardımcı, Tuncer 2000 : 24)

Okunan bir parçanın anlaşılması için gerekli olan bir diğer unsur vurguya ve tonlamaya dikkat edilmesidir. Bir kelimenin yanlış vurgulanması anlamını tamamen değiştirecektir. Vurguya dikkat etmek de ilkokul sıralarında kazandırılacak bir davranıştır. “Anlamlarına göre cümleleri, cümle içinde kelimeleri doğru vurgulayabilme” İlköğretim Türkçe Programı’nda dil bilgisinin birinci özel amacıdır. “Cümle içinde kelimeleri doğru vurgulayabilmek, sesteş kelimelerin anlamını vurgu ile belirtebilmek, vurgu yoluyla cümlenin türlü anlamlarını gösterebilmek ise bu amaç altında 6., 7. ve 8. sınıf öğrencilerine dil bilgisi bakımından kazandırılacak davranışlar ve alışkanlıklar arasındadır.

(12)

Tonlama, sesli okuma sırasında cümlelerin özelliklerine göre belirli bölümlerde ses tonunun yükselip alçalmasıdır. Böylelikle tonlamaya dikkat etmek de cümlede ifade edilmek istenen fikri, duyguyu, coşkuyu, sevinci, kederi vs. daha da anlaşılır kılacaktır.

Okumada uygun yerlerde durak yapmak da metnin anlaşılması için önemlidir. Meselâ, kelime gruplarının içinde durak yapılmamalıdır, özneden sonra ise mutlaka bir durak yapılmalıdır. Özneden sonra virgül kullanılması bu durağı göstermek içindir. Özneden sonra durak yapılmasının bunun için de virgül kullanılmasının önemini aşağıdaki cümlelerle daha iyi anlayabiliriz:

-İhtiyar adamın cüzdanını alıp kayıplara karıştı. -İhtiyar, adamın cüzdanını alıp kayıplara karıştı.

Birinci cümlede “ihtiyar adamın cüzdanı” bir kelime grubudur. Bu kelimeler arasında duraklama yapılmaz. Cümlenin öznesi ise “o” dur.

İkinci cümlede ise özne “ihtiyar”, “adamın cüzdanı” ise ayrı bir kelime grubudur. Bunlara dikkat edilerek duraklama yapmak, cümledeki anlamı ortaya çıkarmamızı sağlayacaktır.

Cümlede anlamı yakalayabilmek için özen gösterilmesi gereken bir diğer husus, kelime gruplarının bilinmesi ve okumada bunların parçalanmadan okunmasıdır.

Öğrenciler kelime gruplarını ilk tanımaya başladıklarında bir cümleyi usulüne uygun olarak okumakta zorlanabilirler. Fakat kelime grupları zamanla insan zihninde yer eder ve kişi, cümleleri kendiliğinden kelime gruplarına göre okumaya başlar.

“Daha büyük bir tehlikeden korkarak, deniz altında nefes almaya çalışan bir adam gibi, tıkandığını duyuyordu, yine susuyordu.”

Refik Halit Karay’ın “Eskici” adlı hikâyesinden alınan yukarıdaki cümlede altı çizili kısımlar ayrı birer kelime grubudur. O yüzden okuma sırasında bu gruplar bir bütün olarak değerlendirilmelidir.

(13)

Cümlenin ögelerini bilmek ve okumada bunlara dikkat etmek de gereklidir. Bu çalışmada cümle ögelerine, kelime grupları içerisinde değinilmiştir. Çünkü cümlenin ögelerini tanımadan okuma eğitimi yapılamaz.

Okuma eğitiminde dil bilgisinin yeri büyüktür. Bunun için buraya kadar sıralanan unsurların, “doğru okuma” işlemi için öğrenciye iyice açıklanması, kavratılması gerekir.

(14)

Doğru okuma sadece öğrencileri ilgilendiren bir hareket değildir. Günlük hayatta gazete, dergi, kitap okuyan bütün insanların doğru okumayı bilmeleri gerekir. Bu çalışmada, İstiklâl Marşı’nın, Bayrak şiirinin, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi’nin ve Dede Korkut Hikâyeleri’nden alınan bir bölümün nasıl okunması gerektiği ve bu doğru okumanın sonucunda nasıl bir anlamın ortaya çıkacağı şu plân dâhilinde incelenecektir:

A) OKUMA

1.Kelime, grup, cümle, ahenk vurgularına uyma 2.Tonlamaya uyma

3.Duraklara uyma

4.Grupların ve cümlelerin bağlanması 5.Noktalama işaretlerine göre okuma

B) ANLAMA

1.Şiirin nesre çevrilmesi

(15)

1. İSTİKLÂL MARŞI

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin, istiklâl.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni; dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı. Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

(16)

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

Ruhumun senden ilâhi, şudur ancak emeli: Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezânlar-ki şehâdetleri dinin temeli-

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım. Her cerîhamdan, ilâhî boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır rûh-ı mücerret gibi yerden na’şım! O zaman yükselerek arşa değer, belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin, istiklâl.” (Ersoy 1989: 485)

(17)

1.1. I. KITA 1.1.1. Okuma

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.

İstiklâl Marşı’mızın ilk iki mısrasında iki cümle vardır. İlk cümle bir kelimedir. Şiirde daha çok ahenk vurgusu ön plâna çıktığı için bu vurguya daha da dikkat edilmeli ama kelime, grup ve cümle vurgularının da nerelerde olduğu bilinmelidir. Yukarıda ahenk vurgusunu üzerine çeken heceler gösterilmiştir.

Birinci mısrada “bu şafaklarda yüzen al sancak” bir sıfat tamlamasıdır, dolayısıyla bir kelime grubudur. Bu grubun vurgusu “yüzen” kelimesindeki “-zen” hecesi üzerindedir. Bu büyük grubun içerisinde ise iki tane küçük grup vardır. “Bu şafaklar” bir sıfat tamlamasıdır ve grubun vurgusu “bu” kelimesindedir. “Al sancak” yine bir sıfat tamlamasıdır ve grubun vurgusu “al” kelimesi üzerindedir. Küçük gruplardaki bu vurgular da ahengi sağlamak için baskın söylenebilir.

İkinci mısrada “yurdumun üstünde tüten en son ocak” kelime grubu da yine bir sıfat tamlamasıdır ve bu grubun vurgusu “tüten” kelimesinin “-ten” hecesindedir Bu grubun içindeki küçük gruplar ise “yurdumun üstü” (belirtili isim tamlaması) ve “en son ocak” (sıfat tamlaması)’dır. Bu küçük gruplarda da “yurdumun” kelimesinin “-mun” ve “en” heceleri vurgulu hecelerdir.

İlk iki mısradaki cümlelerin vurguları yüklemler üzerindedir. (korkma “-kork” , sönmez “-sön”)

Ahenk vurguları ise “korkma” kelimesinin “-kork”, “sönmez” kelimesinin “-sön”, “al”, “sönmeden” kelimesinin “-sön”, ve “en” heceleri üzerindedir. Bu heceler daha ahenkli, baskılı söylenmelidir. Bu vurgu ile şiirdeki heyecan ön plâna çıkarılmalıdır.

Üçüncü mısrada “milletimin yıldızı” belirtili isim tamlamasıdır. Grubun vurgusu “milletimin” kelimesinin “-min” hecesi üzerindedir.

(18)

Dördüncü mısrada ise “benim milletim” bir iyelik grubudur ve grubun vurgusu “benim” kelimesinin “-nim” hecesindedir. Bu heceler dahil oldukları grupların vurgularını üzerlerine çekmektedirler. Bu sebeple grup içerisinde daha baskılı söylenmelidirler.

Son iki mısrada cümle vurguları “yıldızıdır” kelimesinin “-zı”, “parlayacak”, kelimesinin “-cak”, “benimdir” kelimesinin “-nim”, “ancak” kelimesinin “-an” hecesindedir.

Ahenk vurguları ise “benim” kelimesinin “-nim”, “yıldızıdır” kelimesinin “-zı”, “benimdir” kelimesinin “-nim”, “milletimindir” kelimesinin “-min” hecesi üzerindedir.

Mısralar üzerinde gösterildiği gibi yüklem olan “sönmez” kelimesinden alçalan, yardımcı yüklem olan “sönmeden” kelimesinde ise yükselen tonlama vardır. “Korkma” ise alçalan tonlamayla okunmalıdır.

Birinci kıtanın son iki mısrası sıralı birleşik cümledir. Sıralı birleşik cümlelerin ilk cümlelerinde yükselen, son cümlesinde ise alçalan tonlama vardır. Mısralarda işaretlendiği gibi “O benim milletimin yıldızıdır.”, “Parlayacak.”, “O benimdir.” cümlelerinde yükselen, “O benim milletimindir ancak.” cümlesinde alçalan tonlama vardır.

“Tonlamanın getirdiği anlam incelikleri ancak kulakla kavranabilir niteliktedir, yazıya ve tarife sığmaz.” (Banguoğlu 2004 : 124) Bunun için okuyucu yukarıda belirtilen tonlamaya uyarak bundan doğacak anlam inceliğini dinleyicilere yansıtabilmelidir.

“Korkma” kelimesinden sonra gelen virgül, burada duraklama yapılacağını göstermektedir. Birinci mısranın sonundaki noktalı virgül ise duraklamanın biraz daha uzun olacağını gösterir. İkinci mısranın sonundaki nokta da aynı şekilde duraklanacağını, cümlenin bittiğini ifade etmektedir.

Mısralardaki kelime grupları da parçalanmadan okunmalıdır. “Bu şafaklarda yüzen al sancak” ve “sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” kelime grupları arada durak yhapılmadan okunmalı ve bir bütün olarak değerlendirilmelidir.

Üçüncü ve dördüncü mısralardaki “yıldızıdır” ve “benimdir” kelimelerinden sonra gelen virgülle buralarda duraklanacağı anlaşılmaktadır. Üçüncü mısra sonundaki noktalı virgül ise virgülden biraz daha fazla durulacağını ve sözün sonraki mısraya taşırılmayacağını gösterir. Kıta sonundaki nokta ise cümlenin bittiğini ve sonraki kıtaya geçmek için bekleneceğini işaret etmektedir.

(19)

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”

İstiklâl Marşı’mızın ilk iki mısrası bir bağımsız sıralı cümle teşkil etmektedir. “Korkma”, öznesi ikinci tekil kişi olan bir cümledir ve virgülle diğer cümleye bağlanmıştır.

“Sönmez” kelimesinin ikinci cümlenin yüklemi olduğunu görüyoruz. “Bu şafaklarda yüzen al sancak” kelime grubunun bir sıfat tamlaması olduğunu belirtmiştik. Bu sıfat tamlaması özne görevini alarak yükleme bağlanmıştır.

“Sönmeden” kelimesi zarf fiil eki almış bir yardımcı yüklemdir. “Yurdumun üstünde tüten en son ocak”, bir sıfat tamlamasıdır ve özne olarak yardımcı yükleme bağlıdır.

Dolayısıyla bahsettiğimiz bağımsız sıralı cümlenin ikinci cümlesi bir girişik cümledir. “Yurdumun üstünde tüten en son ocak sönmeden” ifadesi yan cümledir ve zarf tümleci olarak yüklemi “sönmez” olan temel cümleye bağlanmıştır.

“O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.”

Yukarıdaki mısraları incelediğimizde dört cümlenin birbirine virgüller ve noktalı virgül ile bağlandığını görürüz.

“O benim milletimin yıldızıdır.” birinci cümledir. “Benim milletimin yıldızı” bir isim tamlamasıdır. Bu grubun içerisindeki “benim milletim” iyelik grubudur. “Benim milletimin yıldızıdır” cümlenin yüklemi görevindedir. Mısra başındaki “o” ise cümlenin öznesidir.

“Parlayacak” kendi başına bir cümledir. Öznesi ise “o”dur. Yüklem ek fiilin geniş zamanıyla çekimlenmiş olan “benimdir” kelimesidir. Bu cümle de virgülle kendisinden sonraki cümleye bağlanmıştır.

(20)

eki olan “-in” ekini almış, daha sonra ek fiilin geniş zaman eki olan “-dir” ekini alarak yüklem görevini üstlenmiştir. Cümlenin öznesi “o” cümle başında yer almaktadır. “ancak” ise zarf tümleci olarak en sonda yükleme bağlanmıştır.

Yukarıda belirttiğimiz gibi ele aldığımız mısralardaki virgüller ve noktalı virgüller cümleleri birbirlerine bağlamak için kullanılmıştır. Bu işaretlerin olduğu yerlerde duraklanmalı ve cümleler birbirlerine karıştırılmamalıdır. İkinci ve dördüncü mısraların sonundaki nokta işaretlerinde ise sesimize vereceğimiz ifade ile cümlenin bittiğini okuyucuya yansıtacak şekilde durmalıyız.

I. KITA 1.1.2. Anlama

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.”

İstiklâl Marşı’mızın birinci kıtası şöyle nesre çevrilebilir:

“Korkma, bu şafaklarda yüzen al sancak, yurdumun üstünde tüten en son ocak sönmeden sönmez.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; o benimdir, o ancak benim milletimindir.”

Şair birinci kıtada Türk milletine “korkma” diyerek sesleniyor. Türk milletinin o yıllardaki endişesi bağımsızlığını kaybetme endişesidir. Şair, vatan toprakları üzerindeki en son ocak sönmeden beyaz ay yıldızlı al bayrağın sönmeyeceğini, hep dalgalanacağını ve ona kimsenin el uzatamayacağını ifade ediyor. Bunun için endişe edilmemesini istiyor.

(21)

Şair son iki mısrada, rengini şehitlerimizin kanından alan ve şafaklarda dalgalanan bayrağımızı sonsuza dek parlayacak bir yıldıza benzetmekte ve onun sadece Türk milletine ait olduğunu, başka milletlere ait olamayacağını vurgulamaktadır.

(22)

1.2. II. KITA 1.2.1. Okuma

“Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin, istiklâl!

İstiklâl Marşı’mızın ikinci kıtasının ilk mısrası bir cümledir.

“Kurban olayım” yardımcı fiille kurulmuş birleşik fiildir. Grubun vurgusu “kurban” kelimesinin “-ban” hecesi üzerindedir.

“Ey nazlı hilâl!” ünlem grubudur, vurgu “ey” kelimesindedir. “Nazlı hilâl” ise sıfat tamlamasıdır ve vurgu “nazlı” kelimesinin “-lı” hecesi üzerindedir.

Bu mısradaki cümle vurgusu “çatma” kelimesinin “-çat” hecesindedir.

Ahenk vurguları ise yukarıda gösterildiği gibi “çatma” kelimesinin “-çat” hecesi ve “ey” hecesi üzerindedir.

İkinci mısra iki cümleden meydana gelmiştir.

“Kahraman ırkım” sıfat tamlamasıdır, vurgu “kahraman” kelimesinin “-man” hecesindedir. Aynı mısradaki “bu şiddet” ve “bu celâl” sıfat tamlamalarının vurguları ise “bu” kelimeleri üzerindedir.

Mısradaki ilk cümlenin vurgusu “bir” kelimesinde, ikinci cümlenin vurgusu ise “ne” kelimesindedir.

Ahenk vurguları ise “kahraman” kelimesinin “-man”, “celâl” kelimesinin “-lâl” hecesinde ve “gül”, “ne” kelimeleri üzerindedir.

Üçüncü mısrada “dökülen kanlarımız” grubunun vurgusu “dökülen” kelimesinin “-len” hecesindedir. “Helâl olmaz” kelime grubunun vurgusu ise “helâl” kelimesinin “-lâl” hecesindedir. Aynı mısradaki “sonra” kelimesinde de “-son” hecesi kelime vurgusunu üzerine alan hecedir.

(23)

Ahenk vurgusu “olmaz” kelimesinin “-maz”, “helâl” kelimesinin “-lâl” hecesindedir.

Dördüncü mısrada “Hakk’a tapan milletimin hakkı” grubunun vurgusu “milletimin” kelimesinin “-min” hecesindedir. Bu gruptaki “Hakk’a tapan millet” grubunda ise vurgu “tapan” kelimesinin “-pan” hecesindedir. “Hakk’a tapan” grubunun vurgusu da “Hakk’a” kelimesinin “-ka” hecesindedir. Bu küçük gruplardaki vurgular, ahengi sağlamak için baskın söylenebilir.

Bu mısradaki cümle vurgusu “hakkıdır” kelimesinin “-kı” hecesi üzerindedir. Dördüncü mısradaki ahenk vurguları “hakkıdır” kelimesinin “-kı”, “milletimin”, kelimesinin “-min”, “istiklâl” kelimesinin “-lâl” hecesindedir.

“Kurban olayım” cümlesinde ve yüklemi “çatma” olan diğer cümlede alçalan tonlama vardır. Bu basit cümleler alçalan ses tonuyla okunmalıdır.

İkinci mısranın birinci cümlesi basit cümledir ve bu cümlede alçalan tonlama vardır. İkinci cümle ise soru cümlesidir ve yükselen tonlama vardır (Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?)

Girişik cümlelerde fiilimsilerin meydana getirdiği yardımcı yüklemlerde yükselen, temel yüklemde ise alçalan tonlama özelliği vardır. Üçüncü mısrada yardımcı yüklemde (“dökülen”) yükselen, temel yüklemde (“helâl olmaz”) alçalan tonlama vardır.

Dördüncü mısrada da yardımcı yüklemde (“tapan”) yükselen, temel yüklemde (“haklıdır”) alçalan tonlama vardır.

Belirtilen tonlama özelliklerine dikkat etmek, şiirdeki anlam inceliklerinin ortaya çıkmasında yardımcı olacaktır.

İkinci kıtayı duraklar açısından incelersek ilk olarak “çatma” kelimesinden sonra gelen virgül ile burada duraklanacağını görürüz.

Birinci mısrada “kurban olayım” kelime grubu ayrı bir cümledir. Bu gruptan sonra biraz duraklamak anlayışı kolaylaştırmada yardımcı olacaktır.

İkinci mısranın ilk cümlesi ünlem işaretiyle biten kısa bir cümledir. Bu cümlenin sonunda durak yapılmalıdır. “Ne bu şiddet, bu celâl?” cümlesinde de virgülün olduğu yerde ve cümle bitiminde duraklanmalı, söz diğer mısraya taşırılmamalıdır.

(24)

Üçüncü mısrada “-maz” (olmaz) hecesindeki ahenkten dolayı hafifçe duraklanabilir. Mısra bitiminde yine duraklama yapılarak dördüncü mısraya geçilmelidir.

“Hakkıdır” kelimesinden sonra duraklama yapılmalı ve “Hakk’a tapan milletimin” ifadesinden sonraki virgül ile tekrar duraklanmalıdır. Mısra sonunda da yine kıtanın bittiğini gösterecek kadar durulmalıdır.

Şimdi de ikinci kıtayı grupların ve cümlelerin bağlanması yönünden inceleyelim. “Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!”

Bu mısrada “nazlı hilâl” bir sıfat tamlamasıdır. “Ey nazlı hilâl” ise bir ünlem grubudur. Herhangi bir cümleye bağlı değildir. Dolayısıyla cümle dışı unsurdur.

“Çehre” önce “-n” ikinci tekil şahıs iyelik ekini, sonra da yükleme hâl ekini alarak, geçişli bir fiil olan ve emir kipi ikinci tekil şahısla çekimlenen “çatma” fiiline bağlanmıştır. “Kurban olayım” yardımcı fiille çekimlenmiş birleşik fiildir. Bu grup mısrada ayrı bir cümle teşkil etmektedir.

“Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?”

“Kahraman ırkım” bir sıfat tamlamasıdır. Aldığı yönelme hâl ekiyle “gül-” fiiline bağlanmıştır. “Bir ise bu fiile zarf görevini üstlenerek bağlanmıştır. Böylece “Kahraman ırkıma bir gül!” bir cümle teşkil etmektedir. “Gül” cümlenin yüklemi, “kahraman ırkıma” dolaylı tümelci, “bir” ise zarf tümleci olarak görev almıştır.

İkinci mısradaki ikinci cümle devrik bir soru cümlesidir. “Bu şiddet”, “bu celâl” kelime grupları birer sıfat tamlamasıdır ve özne göreviyle “-dir” eki düşmüş bir yüklem olan “ne” kelimesine bağlanmışlardır.

“Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin, istiklâl.”

Yukarıdaki ilk mısrada “helâl” ismi, “ol-” yardımcı fiiline bağlanmıştır. “Helâl olmaz” bir bütünlük oluşturmakta ve cümlede yüklem görevini üstlenmektedir.

“Dökül-” fiili “-en” sıfat fiil eki olarak “kanlarımız” ismine bağlanmış ve sıfat tamlaması oluşturmuştur. Bu grup duraklanmadan okunmalıdır.

Yüklemi “helâl olmaz” olan bu cümlenin öznesi “dökülen kanlarımız”, dolaylı tümleci “sana”, zarf tümleci ise “sonra”dır.

(25)

İncelediğimiz bu girişik cümle noktalı virgülle son mısradaki girişik cümleye bağlanmıştır.

“Hakk’a tapan milletimin hakkıdır” ek fiilin geniş zamanı, üçüncü tekil şahısla çekimlenmiş bir gruptur. Bu isim cümlesinin öznesi “istiklâl”dir.

“Hakk’a tapan” sıfat fiil grubudur. bu grup “millet” ismine bağlanarak sıfat tamlaması meydana getirmiştir.

“Millet” ismi önce birinci tekil şahıs iyelik ekini (-im) daha sonra da ilgi ekini (-in) alarak “hakkı” kelimesine bağlanmıştır. Böylelikle “Hakk’a tapan milletimin hakkı” belirtili isim tamlaması olmuştur. Bu grup ek fiilin geniş zamanı üçüncü tekil şahısla çekimlenerek yüklem görevini almıştır.

“Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!”

Bu mısradaki virgül, burada duraklanacağını ve bu duraklama ile yapılması istenen hareketin katiliğini ortaya koymaktadır. Mısra sonundaki ünlem ise mısranın heyecanla, seslenişle ve coşkuyla okunacağını ifade eder.

“Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?”

Birinci mısradaki coşku devam ediyor. ikinci mısranın ilk cümlesi de ünlemle bitmiş. İkinci cümlenin sonundaki soru işareti ise cümlenin cevap isteyen bir ifade ile bitirilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu cümledeki virgül ise bağlama grubu içerisinde kullanılmıştır. “Bu şiddet” ve “bu celâl” kelime grupları ardı ardına değil duraklanarak okunmalıdır.

“Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin, istiklâl.”

Üçüncü mısrada, sondaki noktalı virgülden başka noktalama işareti yoktur. Bu mısra sonunda da duraklama yapılmalı ve söz diğer mısraya taşırılmamalıdır.

Dördüncü mısrada virgüller ile duraklanıp mısra sonundaki nokta ile cümle bitirilmelidir. Burada sesimize vereceğimiz renk ile cümlenin ve kıtanın bittiğini dinleyicilere yansıtabilmeliyiz.

(26)

II. KITA 1.2.2. Anlama

“Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin, istiklâl.”

“Ey nazlı hilâl! Kurban olayım, çehreni çatma. Kahraman ırkıma bir kere gül! Bu şiddet, bu celâl nedir? Sonra böyle yaparsan senin için dökülen kanlarımız sana helâl olmaz. İstiklâl, Hakk’a tapan milletimin hakkıdır.”

çehre: surat, yüz ırk: millet

celâl: kızgınlık, öfke

Bu kıtada hitap bayrağadır. Bayraktan çehresini çatmaması, kahraman milletimize gülmesi isteniyor ve ona bu şiddetin ve öfkenin sebebi soruluyor. Eğer böyle devam ederse onun için dökülen kanların ona helâl olmayacağı ifade ediliyor.

Bayrak gerçekte cehresini çatamaz. Şair burada bayrakla milleti kastetmiştir. Çünkü bayrak, milleti temsil eder. Yukarıdaki mısralarda Türk milletinin çehresinin çatık olduğu söyleniyor ve milletten gülmesi isteniyor.

Şair son mısrada ise istiklâlin Allah’a inanan milletimizin hakkı olduğunu belirtiyor.

(27)

1.3. III. KITA 1.3.1. Okuma

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”

İstiklâl Marşı’mızın üçüncü kıtasını incelediğimizde kelime gruplarının az olduğunu görürüz.

Birinci mısrada “ezelden beri” bir edat grubudur ve grubun vurgusu “ezelden” kelimesinin “-den” hecesindedir. Ahenk vurgusu da bu hecenin şiddetini artırmaktadır.

Aynı kelime grubundaki “beridir” kelimesinin “-ri” hecesinde de kelime vurgusu vardır ama grup vurgusun yanında ikinci plâna düşmüştür.

Birinci mısradaki cümlelerin vurguları “hür” kelimeleri üzerindedir.

Ahenk vurguları ise “ezelden” kelimesinin “-den”, “yaşadım” kelimesinin “-şa”, “yaşarım” kelimesinin “-şar” hecesi ile “hür” kelimeleri üzerindedir.

ikinci mısradaki “hangi çılgın” sıfat tamlamasıdır. Vurgu “hangi” kelimesinin “-han” hecesindedir. “Zincir vurmak” bir deyimdir ve vurgu “zincir” kelimesinin “-cir” hecesindedir.

Bu mısradaki ilk cümlede “hangi” kelimesinin “-han” hecesi, ikinci cümlede ise “şaşarım” kelimesinin “-şar” hecesi cümle vurgularını üzerine çeken hecelerdir.

Ahenk vurguları “hangi”, “vuracakmış”, “şaşarım” kelimelerinin “-han”, “-cak”, “-şar” hecelerindedir.

“Kükremiş sel gibi” üçüncü mısradaki edat grubudur ve vurgu “sel” hecesindedir. Bu grubun içerisindeki “kükremiş sel” sıfat tamlamasıdır. Bu grubun vurgusu da “kükremiş” kelimesinin “-miş” hecesindedir. Aynı mısradaki “bendimi” kelimesinin “-mi” hecesinde kelime vurgusu vardır.

(28)

“aşarım” kelimesinin “-şar” hecesindedir.

Ahenk vurguları “sel” kelimesinde ve “çiğner”, “aşarım” kelimelerinin “-ner” ve “-şar” heceleri üzerindedir.

Dördüncü mısrada kelime grubu yoktur. “enginlere” kelimesinin “-re” hecesi kelime vurgusunu üzerine çeken hecedir.

Cümle vurguları ise “yırtarım”, “sığmam”, “taşarım” kelimelerinin “-tar”, “-mam”, ve “-şar” heceleri üzerindedir.

Dördüncü mısrada “yırtarım”, “dağları”, “sığmam”, “taşarım” kelimelerinin “-tar”, “-rı”, “-mam”, “-şar” heceleri ahenk vurgusunu üzerine alan hecelerdir.

Millî marşımızın üçüncü kıtasını tonlama bakımından inceleyecek olursak birinci mısrada bağımlı sıralı bir cümle görürüz. Sıralı cümlelerin ilk cümlelerinde yükselen son cümlesinde alçalan tonlama vardır. Kıta üzerinde de gösterildiği gibi ilk cümle olan “Ben ezelden beridir hür yaşadım.” cümlesi yükselen bir ses tonuyla, “Hür yaşadım.” cümlesi ise alçalan bir ses tonuyla okunmalıdır.

“Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?” soru cümlesi yükselen ses tonuyla okunmalıdır. “Şaşarım” ise basit bir haber cümlesidir ve alçalan tonla söylenir.

Üçüncü ve dördüncü mısralar bir sıralı birleşik cümle teşkil etmektedir. Bu mısralardaki ilk cümleler yükselen, son cümle alçalan tonlama ile seslendirilmelidir.

“Ben ezelden beridir / hür yaşadım, / hür yaşarım.”

Bu cümle “beridir” kelimesinden sonra çok az duraklama yapılarak ve virgülden sonra da duraklanarak okunmalıdır. Mısra sonunda ise cümlenin bittiğini gösterecek kadar durak yapılmalıdır.

İkinci mısranın ilk cümlesinde özne olan “hangi çılgın” kelime grubundan sonra kısa bir duraklama yapıldıktan sonra cümle bitiminde tekrar duraklanmalı ve ikinci cümle olan “şaşarım.” okunmalıdır. Bundan sonra yine duraklanarak söz diğer mısraya taşırılmamalıdır.

“Kükremiş sel gibiyim; / bendimi çiğner aşarım;”

“Kükremiş sel gibiyim” kelime grubudur, durak yapılmadan okunmalıdır. Mısra sonunda ise yine durak yapılmalıdır.

(29)

“Yırtarım dağları, / enginlere sığmam / taşarım.”

Bu mısrada virgül olan yere kadar bir cümle vardır. Bu cümle okunduktan sonra durak yapılmalı ve “sığmam” kelimesinden sonra tekrar duraklanarak mısra sonunda da cümlenin ve kıtanın bittiğini gösterecek kadar durulmalıdır.

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.”

İstiklâl Marşı’mızın üçüncü kıtasının ilk mısrası bağımlı sıralı bir cümledir. Bu cümleyi oluşturan iki cümle birbirine virgülle bağlanmıştır.

Birinci cümlenin yüklemi “yaşadım”dır. Mısra başındaki “ben” bu cümleye özne olarak bağlanmıştır. “Ezelden beridir” bir edat grubudur. Bu gruptaki “-dir” eki anlamı kuvvetlendirmiştir. “Ezelden beridir” yükleme zarf tümleci göreviyle bağlanmıştır. “Hür” ifadesi de yine cümlede zarf tümleci olarak görev almıştır.

İkinci cümlenin yüklemi ise “yaşarım”dır. Öznesi ise “ben”dir. “Hür kelimesi, bu cümleye zarf tümelci göreviyle bağlanmıştır.

Bu mısra için sonuç olarak “Özne ve zarf tümleci ortaklığı olan bağımlı sıralı bir cümledir.” diyebiliriz.

“Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!”

İkinci mısrada da iki cümle vardır. İlk cümle bir soru cümlesidir ve yüklemi deyim olan “zincir vuracakmış”tır.

“Hangi çılgın” soru sıfatıyla kurulmuş bir sıfat tamlamasıdır. Bu grup özne görevini alarak yükleme bağlanmıştır. “Bana” ise cümlede dolaylı tümleç görevindedir.

“Şaşarım.” öznesi “ben” olan tek kelimelik bir cümledir.

“Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.”

Bu iki dize bağımlı sıralı bir cümledir. Cümleler birbirlerine noktalı virgüller ve virgül ile bağlanmıştır.

Bu sıralı cümleyi meydana getiren ilk cümle “Kükremiş sel gibiyim.”dir. yukarıda belirttiğimiz gibi bu cümle aynı zamanda başlı başına bir kelime grubudur. “Kükremiş sel gibi” ifadesi bir edat grubudur. Bu grup ek fiilin geniş zamanı, birinci tekil şahısla

(30)

“Kükremiş sel gibi” grubunun içerisindeki “kükremiş sel” ifadesinin de sıfat tamlaması olduğunu belirtmiş olalım.

“Bendimi çiğner aşarım.” bahsettiğimiz sıralı cümle zincirinin bir halkasıdır Bu cümlenin yüklemi geniş zaman birinci tekil şahısla çekimlenmiş ve geçişli bir fiil olan “aşarım”dır. “Çiğner” kelimesi şahıs eki almadan kullanılmıştır. Cümlede birinci tekil şahıstan bahsedilmektedir. Oysa bu kelime birinci tekil şahıs eki almamıştır. Bu da kelimeye zarf havası katmıştır. “Çiğneyip aşarım”, “çiğneyerek aşarım” gibi. Mısra başındaki “bend” kelimesi ise önce birinci tekil şahıs iyelik ekini (-im), daha sonra yükleme hâl ekini (-i) alarak belirtili nesne göreviyle yükleme bağlanmıştır.

“Yırtarım dağları.” devrik bir cümledir. Yüklem geniş zaman ve birinci tekil şahısla çekimlenmiş olan “yırtarım”dır. Bu, aynı zamanda geçişli bir fiildir. “Dağları” kelimesi önce çoğul eki sonra yükleme hâl eki alarak bu yükleme bağlanmıştır. Cümlenin öznesi “ben”dir.

“Enginlere sığmam taşarım.” aslında iki cümledir ama cümleler arasına herhangi bir noktalama işareti konulmamıştır. “Sığmam” birinci yüklemdir. Geniş zamanın olumsuz, birinci tekil şahısla çekimlenmiş geçişsiz bir fiildir. “Enginlere” kelimesi yönelme ekiyle bu yükleme bağlanmış ve dolaylı tümleç olarak cümlede görev almıştır. “Taşarım” ise geniş zaman birinci tekil şahısla çekimlenmiş ve yüklem olarak görev almış bir fiildir.

Ele aldığımız bu bağımlı sıralı cümleyi meydana getiren cümlelerin hepsinin de öznesinin “ben” olduğunu görüyoruz. Demek ki bu cümle öznesi ortak olan bir sıralı cümledir.

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.” mısrasındaki virgül iki cümleyi bağlamak için kullanılmıştır. Burada biraz duraklama yapılmalıdır. Mısra sonundaki nokta ise cümlenin bittiğini gösterdiğine göre bunu ortaya koyacak şekilde duraklanmalıdır.

“Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!” mısrasında soru işareti olan yerde sesimize cevap isteyen bir renk vermeli ve soru cümlesini bu şekilde okumalıyız. Sondaki ünlem işareti ise bu tek kelimelik cümlenin (şaşarım) heyecanla coşkuyla okunacağını göstermektedir.

“Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.”

(31)

mısralarındaki virgül ve noktalı virgüller cümleleri bağlamak için kullanılmıştır. Bu işaretlerin olduğu yerlerde okuduğumuz bölümlerin ayrı cümleler olduğunu gösterecek şekilde duraklama yapmalıyız. En sonda da nokta ile cümlenin ve kıtanın bittiğini ifade edecek kadar duraklamalıyız.

III. KITA 1.3.2. Anlama

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.”

“Ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; dağları yırtarım, enginlere sığmam, taşarım.”

ezel: başlangıcı olmayan geçmiş zaman bent: set, engel

engin: ucu bucağı görünmeyen genişlik

Şair üçüncü kıtada “ben” ifadesiyle bütün Türk milletini kastetmektedir. Türk milleti başlangıcı olmayan geçmiş zamandan beri özgür yaşamıştır ve bundan sonra da özgür yaşayacaktır. Şair hürriyetine son vermek isteyenleri “çılgın” olarak görüyor ve onların bu düşüncelerine şaşırıyor. Türk milletini kükremiş sele benzetiyor ve bu selin, önüne konacak engelleri aşacak güçte olduğunu söylüyor. Bu sel, dağları yırtacak ve enginlere sığmayıp taşacak kadar da güçlüdür. Şairin burada anlatmak istediği hiç kimsenin hiçbir zaman Türk milletini esir edemeyeceğidir.

(32)

1.4. IV. KITA 1.4.1. Okuma

“Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?”

İstiklâl Marşı’mızın dördüncü kıtasının ilk iki mısrası şartlı birleşik cümledir. Bunun için bu iki mısra bir arada değerlendirilecektir.

“Garb’ın âfâkı” belirtili isim tamlamasıdır. Bu grubun vurgusu “garbın” kelimesinin “-bın” hecesindedir. Ahenk vurgusu bu grup vurgusunun şiddetini artırmıştır.

“Çelik zırhlı duvar” bir sıfat tamlamasıdır ve bu grubun vurgusu “zırhlı” kelimesinin “-lı” hecesindedir. Ayrıca bu grubun içerisindeki “çelik zırh” da takısız isim tamlamasıdır ve grubun vurgusu “çelik” kelimesinin “-lik” hecesi üzerindedir.

“Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim” bir iyelik grubudur. Bu grubun vurgusu “gibi” kelimesinin “-bi” hecesindedir. Bu grup içerisindeki “iman dolu göğsüm gibi serhad” sıfat tamlamasıdır. Bu grubun vurgusu da yine “-bi” hecesindedir. “İman dolu göğsüm gibi” bir edat grubudur. Grubun vurgusu “göğsüm” kelimesinin “-süm” hecesindedir. “İman dolu göğüs” sıfat tamlamasıdır ve bu grubun vurgusu da “dolu” kelimesinin “-lu” hecesi üzerindedir.

“Benim” kelimesindeki “-nim” hecesi vurguyu üzerine çeken hecedir.

İncelediğimiz cümlenin vurgusu ise “serhaddim” kelimesinin “-dim” hecesindedir. Mısralardaki ahenk vurguları yukarıda gösterildiği gibidir. Altı çizili heceler daha ahenkli, daha baskılı söylenmelidir.

“Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ‘Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?”

Yukarıdaki iki mısra bir bağımsız sıralı cümle (“Ulusun, korkma!”) ve bir soru cümlesinden oluşmaktadır.

(33)

İlk mısrada geçen “Böyle bir iman” sıfat tamlamasıdır ve grubun vurgusu “bir” kelimesi üzerindedir.

“Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar” yine bir sıfat tamlamasıdır ve grubun vurgusu “kalmış” kelimesinin “-mış” hecesindedir. Bu grubun içerisindeki “medeniyyet dediğin” eksik iyelik grubudur ve vurgu “medeniyyet” kelimesinin “-yet” hecesindedir. “Tek dişi kalmış” sıfat fiil grubudur ve vurgu “dişi” kelimesinin “-şi” hecesi üzerindedir. “Tek diş” ise sıfat tamlamasıdır ve grubun vurgusu “tek” kelimesi üzerindedir.

Yukarıdaki mısralarda bahsettiğimiz cümlelerin vurguları da “ulusun” kelimesinin “-sun”, “korkma” kelimesinin “-kork”, “nasıl” kelimesinin “-na” heceleri üzerindedir.

Ahenk vurguları mısralar üzerinde gösterildiği gibidir. Bu heceler daha canlı, daha baskılı söylenerek mısralardaki coşku ve heyecan öne çıkarılmalıdır.

Dördüncü kıtayı tonlama bakımından ele alacak olursak tonlama özellikleri yine yukarıda mısralar üzerinde gösterildiği gibidir.

Şartlı birleşik cümlelerin şart cümlesinde yükselen, temel cümlesinde alçalan tonlama vardır. Millî marşımızın dördüncü kıtasının ilk iki mısrası da şartla birleşik cümledir. Bu yüzden şart cümlesi olan “garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar” ifadesi yükselen tonla okunmalı, temel cümle olan “Benim İman dolu göğsüm gibi serhaddim var.” ifadesi de alçalan tonla okunmalıdır.

“Ulusun, korkma!” bağımsız sıralı cümledir ve ilk cümlesi yükselen, ikinci cümlesi alçalan tonla seslendirilmelidir.

“Nasıl böyle bir imanı boğar, medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar?” soru cümlesidir ve yukarıda kıta üzerinde gösterildiği gibi yükselen tonla okunmalıdır.

“Garb’ın âfâkını sarmışsa / çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.”

Yukarıdaki ilk mısrada yardımcı yüklemden sonra kısaca durak yapılmalı, mısra sonunda da yine duraklanmalıdır.

(34)

İkinci mısrada yüklemin (“var”) dışındaki kelimeler bir grup oluşturmaktadır. Bu gruptaki kelimeler arasında durak yapılmamalı, mısra sonunda da cümlenin bittiğini gösterecek şekilde duraklanmalıdır.

“Ulusun, / korkma! / Nasıl böyle bir imanı boğar, ‘Medeniyyet!’ dediğin / tek dişi kalmış canavar?”

Bu mısralarda gösterilen yerlerde durak yapılmalıdır. “Nasıl böyle bir İmanı boğar?” ifadesi duraklanmadan okunmalıdır.

Son mısranın tamamının bir kelime grubu olduğunu belirtmiştik. Cümlelerin ve grupların bağlanması konusunu ele alırken de üzerinde durulacağı gibi bu mısrada iki ayrı sıfatın “canavar” ismine bağlanmasıyla oluşan bir sıfat tamlaması vardır. Burada sıfatların ayrımını gösterebilmek için “medeniyyet dediğin” ifadesinden sonra durak yapılmalıdır. Mısra sonunda kıtanın bittiğini gösterecek şekilde yine bir durak yapmalıyız.

“Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.”

Dördüncü kıtanın ilk iki mısrasının bir şartlı birleşik cümle olduğunu belirtmiştik. Bahsettiğimiz cümlenin yardımcı yükleminin “sarmışsa” olduğu görülüyor.

“Çelik zırh” bir takısız isim tamlamasıdır. Bu grup “-lı yapım ekini alarak “duvar” ismine bağlanmış ve grup olarak sıfat görevini almıştır. Böylece “çelik zırhlı duvar” bir sıfat tamlaması olmuştur. Bu grup yardımcı, yükleme özne göreviyle bağlanmıştır.

“Garb’ın âfâkı” bir belirtili isim tamlamasıdır ve bu grup belirtili nesne görevi alarak yardımcı yükleme bağlanmıştır. Böylece yukarıdaki ilk mısranın şartlı birleşik cümlenin yardımcı cümlesini meydana getirdiğini görüyoruz.

İkinci mısrada yer alan “iman dolu göğüs” ifadesi bir sıfat tamlamasıdır. Bu grup “gibi” edatıyla birleşerek (“iman dolu göğsüm gibi”) edat grubu meydana getirmiştir. Yine bu edat grubu “serhad” kelimesiyle birleşerek sıfat tamlaması meydana getirmiştir (“İman

(35)

dolu göğsüm gibi serhad”). Son olarak da “Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim” iyelik grubu, temel yüklem olan “var” ismine bağlanmış ve özne görevi almıştır.

Yukarıda incelediğimiz yardımcı cümle temel cümlenin zarf tümleci durumundadır.

“Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ‘Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?”

“Ulusun, korkma!” ifadesi bir bağımsız sıralı cümledir, iki tane yüklemden meydana gelmiştir. Birinci cümle “ulu-” fiilinin emir kipi, üçüncü tekil şahısla çekimlenmesiyle oluşmuştur. İkinci cümle ise “kork-” fiilinin emir kipinin olumsuzu ve ikinci tekil şahısla çekimlenmesiyle oluşmuştur.

İncelediğimiz mısralarda, bağımsız sıralı cümlenin dışında bir de girişik bir soru cümlesi göze çarpıyor. Bu cümlenin yüklemi geniş zaman, üçüncü tekil şahısla çekimlenmiş olan “boğar”dır.

“Böyle bir iman” bir sıfat tamlamasıdır. “İman” isim, “böyle bir” sıfattır. Bu grup ismin “-i” hâl ekini alarak belirtili nesne göreviyle yükleme bağlanmıştır.

İkinci mısrada sıfat fiil ekleri alarak yardımcı yüklem durumuna geçmiş iki fiilimsi görüyoruz. Bunlardan ilki “-dik” sıfat fiil ekini ve ardından ikinci tekil şahıs iyelik ekini almış olan “dediğin” ifadesidir. “Medeniyyet” bu yardımcı yükleme belirtisiz nesne göreviyle bağlanmıştır.

İkinci yardımcı yüklem “-mış” sıfat fiil ekini alan “kalmış” ifadesidir. “Tek diş” bir sıfat tamlamasıdır ve üçüncü tekil şahıs iyelik eki (-i) alarak belirtisiz nesne göreviyle “kalmış” yardımcı yüklemine bağlanmıştır.

Bahsettiğimiz yardımcı yüklemler kendilerine bağlanan unsurlarla birlikte sıfat görevini alarak “canavar” ismine bağlanmış ve sıfat tamlaması oluşturmuştur.

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus “kalmış” kelimesindeki “-mış” ekinin öğrenilen geçmiş zaman değil de sıfat fiil eki olduğunun gözden kaçırılmaması gerektiğidir. Eğer bu kelimeden sonra durak yapacak olursak ona bir yüklem havası katarız ama duraklamadan okunursa “canavar” ismine bağlı bir sıfat olduğunu ortaya çıkarabiliriz.

(36)

“ ’Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar” sıfat tamlaması da özne göreviyle temel yüklem olan “boğar” fiiline bağlanmıştır. “Nasıl” ise bu cümlenin zarf tümlecidir.

Dördüncü kıtanın okunuşunda noktalama işaretlerinin rolünü şöyle ortaya koyabiliriz:

Birinci mısranın sonundaki noktalı virgül, burada noktadan daha az, virgülden daha uzun duraklanacağını gösterir. Okuyucu bunu okuma sırasında iyi ayarlamalıdır.

İkinci mısranın sonundaki nokta ise cümlenin bittiğini ve durak yapılması gerektiğini göstermektedir.

Üçüncü mısrada sıralı cümle arasında kullanılan virgül iki cümleyi bağlamak için kullanılmıştır. Bu cümlelerin sıralandığını göstermek için virgül olan yerde duraklanmalı, ünlem işaretiyle de sese bir coşku, heyecan ifadesi katılmalıdır. (“Ulusun, korkma!”). Mısra sonundaki virgül ile yine duraklama yapılmalı ve dördüncü mısraya geçilmelidir.

“Medeniyyet” kelimesinden sonra gelen ünlem işareti yine bir coşkunun ve heyecanın göstergesidir. Dördüncü mısra sonundaki soru işareti ise soru sorulduğunu ve sesimize soru soran bir ifade vermemiz gerektiğini göstermektedir.

IV. KITA 1.4.2. Anlama

“Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ‘Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?”

“Çelik zırhlı duvar, Garb’ın âfâkını sarmışsa eğer, benim de iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! ‘medeniyyet’ dediğin tek dişi kalmış canavar, böyle bir imanı nasıl boğar?”

garb: batı âfâk: ufuklar

(37)

serhadd: sınır

Şair bu dörtlükte de gerçekleri anlatmaya devam ediyor. Batının ufuklarını çelik zırhlı duvar sarmıştır. Buna karşılık milletin iman dolu göğsü sınır boylarında beklemektedir. Gerçekte de çelik zırhlı duvar ve iman dolu göğüs çarpışmaktadır. Bu, hakikate uymaktadır. Çünkü batı savaşta teknolojik imkânlarını fazlasıyla kullanmaktadır. Türk milleti ise buna karşılık sadece iman dolu bir göğüsle savaşmaktadır.

Şair son iki mısrada yine Türk milletine seslenerek “Senin imanını boğmak isteyenler, medenî olduklarını iddia eden tek dişi kalmış canavarlardır. Onlar istedikleri kadar ulusunlar, sen endişelenme, senin bu göğsündeki imanı ortadan kaldıramazlar, imanlı göğsüne en ufak bir zarar veremezler.” demektedir.

(38)

1.5. V. KITA 1.5.1. Okuma

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni; dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

İstiklâl Marşı’mızın beşinci kıtasının ilk iki mısrası üç cümleden meydana gelmiş bir sıralı cümledir. Bu yüzden birlikte ele alınacaktır.

“Yurduma”, “gövdeni” ve “akın” kelimelerinin son heceleri vurguyu üzerine çeken hecelerdir.

“Siper et” yardımcı fiille kurulmuş birleşik fiildir. Grubun vurgusu ise “siper” kelimesinin “-per” hecesindedir. Ahenk vurgusu bu hecenin şiddetini artırmıştır.

“Bu hayâsızca akın” bir sıfat tamlamasıdır ve grubun vurgusu “hayâsızca” kelimesinin “-sız” hecesindedir. Yine ahenk vurgusu bu hecenin şiddetini artırmaktadır.

Birinci mısrada yer alan cümlenin vurgusu “uğratma” kelimesinin “-rat” hecesinde, “Siper et gövdeni.” cümlesinin vurgusu “gövdeni” kelimesinin “-ni” hecesinde, üçüncü cümlenin vurgusu ise “dursun” kelimesinin “-sun” hecesindedir.

İlk iki mısradaki ahenk vurguları yukarıda gösterilen heceler üzerindedir. Bu heceler daha baskılı söylenmelidir.

“Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

Yukarıdaki mısralar bir basit ve bir girişik cümleden meydana gelen sıralı cümledir. Bu mısralardaki “günler” kelimesinin “-ler”, “bilir” kelimesinin “-lir”, “belki” kelimesinin “-bel” hecesi kelime vurgusunu üzerine çeken hecelerdir.

(39)

“Sana vadettiği günler Hakk’ın” sıfat tamlamasıdır. Grubun vurgusu ise “vadettiği” kelimesinin “-va” hecesindedir. Bu grup içerisinde “Hakk’ın sana vadettiği” kelime grubu belirtili isim tamlamasıdır ve grubun vurgusu “sana” kelimesinin “-na” hecesindedir. “Sana vadettik” ise sıfat fiil grubudur ve grubun vurgusu yine “-na” hecesindedir.

Cümle vurguları “doğacaktır” kelimesinin “-cak” ve “bilir” kelimesinin “-lir” heceleri üzerindedir.

İncelemekte olduğumuz mısralardaki ahenk vurguları ise yukarıda gösterilen heceler üzerindedir.

Beşinci kıtanın ilk iki mısrası sıralı cümle olduğu için kıta üzerinde de gösterildiği gibi ilk cümleler yükselen, son cümle ise alçalan ses tonuyla okunmalıdır.

Girişik cümlelerde ise fiilimsilerin meydana getirdiği yardımcı yüklemlerde yükselen, temel yüklemde ise alçalan tonlama vardır. Son iki mısrada yer alan girişik cümlenin (Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın... belki yarın, belki yarından da yakın.) yardımcı yükleminde (“vadettiği”) yükselen, temel yükleminde ise (“doğacaktır”) alçalan tonlama vardır. “Kim bilir” soru cümlesi olduğu için yükselen tonlamayla okunmalıdır. Bu tonlama özelliklerine uyularak bundan doğacak anlam inceliği dinleyicilere yansıtılmalıdır.

“Arkadaş! / Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni; / dursun bu hayâsızca akın.

Bu mısralarda işaret edilen yerlerde duraklama yapılmalıdır.

Sesleniş kısmının ardından yapılan duraktan sonra ilk mısra sonunda da duraklanıp ikinci mısraya geçilmelidir.

İkinci mısrada ise ilk cümlenin bitiminde durak yapılıp mısra sonunda yine cümle bitimini gösterecek şekilde duraklanmalıdır. “Dursun bu hayâsızca akın.” bölümü ise içerisindeki kelime grubundan dolayı (bu hayâsızca akın) duraklanmadan okunmalıdır.

“Doğacaktır / sana vadettiği günler Hakk’ın / Kim bilir, / belki yarın, / belki yarından da yakın.”

(40)

Bu mısralarda da “doğacaktır” yükleminin ardından durak yapıldıktan sonra mısra sonunda duraklanıp son mısraya geçilmelidir. “Sana vadettiği günler Hakk’ın” kelime grubu olduğu için duraklanmadan okunmalıdır.

Son mısrada işaretli bölümlerde durak yapılıp, mısra sonunda kıtanın bittiğini gösterecek kadar duraklanmalıdır.

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni; dursun bu hayâsızca akın.”

Bu iki mısra karma sıralı birleşik cümleden meydana gelmektedir. İlk cümlenin yüklemi “uğrat-” fiilinin emir kipinin olumsuzu ikinci tekil şahısla çekimlenmesiyle oluşmuştur. “Yurduma” bu yükleme dolaylı tümleç olarak, “alçakları” belirtili nesne olarak, “sakın” ise zarf tümleci olarak bağlanmıştır.

İkinci cümle “Siper et gövdeni.”dir. “Siper et” “siper” ismiyle “et-” fiilinin birleşmesiyle meydana gelmiş bir birleşik fiildir, aynı zamanda emir kipi ikinci tekil şahısla çekimlenmiş ve cümlede yüklem görevi almıştır. “Gövde” ismi önce ikinci tekil şahıs iyelik ekini (-n) sonra da yükleme hâl ekini (-i) alıp belirtili nesne göreviyle yükleme bağlamıştır.

Buraya kadar incelediğimiz bu iki cümle bağımlı sıralı cümledir. Ortak ögeleri ise “sen”dir.

Üçüncü cümlenin yüklemi emir kipi üçüncü tekil şahısla çekimlenmiş olan “dursun” fiilidir. “Hayâsızca akın” bir sıfat tamlamasıdır. Bu tamlamaya işaret sıfatı olan “bu” kelimesi de eklenmiş ve “bu hayâsızca akın” sıfat tamlaması meydana gelmiştir, özne görevi alarak yükleme bağlanmıştır.

İncelediğimiz üçüncü cümlenin ilk iki cümle ile ortak olan hiçbir ögesi yoktur. Bu üç cümle birbirlerine noktalı virgüllerle bağlanarak karma sıralı cümle meydana getirmişlerdir.

“Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

(41)

Bu mısralarda bir girişik cümle ve bir basit cümle vardır. Bu cümleler virgülle bağlanmış ve sıralı cümle meydana getirmiştir.

“Doğacaktır” gelecek zaman ve üçüncü tekil şahısla çekimlenmiş ve “-dir” bildirme eki almış bir yüklemdir.

“Sana vadettiği günler Hakk’ın” bir sıfat tamlamasıdır. “Hakk’ın sana vadettiği” sıfat, “günler” ise isimdir. Bu grup içerisindeki “Hakk’ın sana vadettiği” ise belirtili isim tamlamasıdır. Fakat tamlayanın (Hakk’ın) tamlamanın en sonuna geçtiğini görüyoruz.

“Vadettiği” girişik cümlenin yardımcı yüklemidir. “Sana” bu yükleme dolaylı tümleç olarak, “Hakk” özne olarak, “günler” belirtisiz nesne olarak bağlanmıştır. “Sana vadettiği günler Hakk’ın” ise temel cümlede özne görevi almıştır.

İkinci mısrada yer alan “belki yarın, belki yarından da yakın” bağlama grubu ise “doğacaktır” yüklemine zarf tümleci göreviyle bağlanmıştır.

“Kim bilir” basit bir soru cümlesidir. Yüklem geniş zaman ve üçüncü tekil şahısla çekimlenmiş olan “bilir”dir. Özne ise “kim” kelimesidir. Bu cümle virgülle yukarıda incelediğimiz girişik cümleye bağlanmıştır.

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni; dursun bu hayâsızca akın.”

“Arkadaş” kelimesinden sonra gelen ünlem işaretiyle bir seslenme söz konusu olduğunu anlıyoruz. Bu yüzden bu kelime seslenme ifadesiyle okumalıdır. Bu mısralardaki noktalı virgüllerin cümleleri bağlamak için kullanıldıklarını söylemiştik. Buralarda da noktadan daha az durak yapmalı ve sondaki nokta ile de cümlenin sonlandığını gösterecek kadar durmalıyız.

“Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

(42)

Üçüncü mısrada hiç noktalama işareti kullanılmamıştır. Son mısradaki “Kim bilir.” ayrı bir cümledir ve diğer cümleye virgülle bağlanmıştır. “Belki yarın, belki yarından da yakın” bir bağlama grubudur ve grubun arasına virgül konulmuştur. Bu virgül olan yerlerde durak yapılmalı ve noktalı yerde de cümlenin ve kıtanın bittiğini gösterecek şekilde duraklanmalıdır.

V. KITA 1.5.2. Anlama

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni; dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

“Arkadaş! Sakın yurduma alçakları uğratma. Gövdeni siper et ve bu hayâsızca akın dursun.

Hakk’ın sana vadettiği günler, belki yarın belki yarından da yakın bir zamanda doğacaktır, kim bilir?”

siper: koruyucu, arkasına saklanılacak şey hayâ: utanma

Şair bu kıtada “arkadaş” ifadesiyle Türk milletine ve onun kahraman askerlerine sesleniyor. Yurt toprakları üzerine alçakların ayak basmamasını istiyor. Vatanımıza yapılan utanmazca saldırılara karşı durulmasını ve gövdelerin siper edilmesini istiyor.

Şair son iki mısrada Cenabıhakk’ın vadettiği günlerin bir gün muhakkak geleceğini belirtmektedir. O günlerin belki yarın kadar belki de yarından daha yakın olduğunu söylemektedir.

(43)

1.6. VI. KITA 1.6.1. Okuma

“Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı. Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”

İstiklâl Marşı’mızın yukarıdaki ilk mısrasında iki cümleden meydana gelen bir bağımlı sıralı cümle vardır.

Bu mısrada “bastığın yerler” bir sıfat tamlamasıdır. Grubun vurgusu ise “bastığın” kelimesinin “-ğın” hecesindedir ve ahenk vurgusu bu hecenin şiddetini artırmaktadır. “Yerleri” kelimesinin “-ri” hecesi ise kelime vurgusunu üzerine çeken hecedir fakat grup vurgusunun yanında ikinci plâna düşmüştür.

“Toprak diyerek” zarf fiil grubunun vurgusu “toprak” kelimesinin “-rak” hecesindedir.

Mısradaki cümle vurguları ise “geçme” kelimesinin “-geç” ve “tanı” kelimesinin “-nı” hecelerindedir.

“Bastığın” kelimesinin ğın”, “toprak” kelimesinin rak”, “geçme” kelimesinin “-geç”, “tanı” kelimesinin “-nı” heceleri ahenk vurgusunu üzerine çeken hecelerdir.

Altıncı kıtanın ikinci mısrası girişik bir cümledir.

“Altındaki binlerce kefensiz yatan” bir sıfat fiil grubudur. Grubun vurgusu “kefensiz” kelimesinin “-fen” hecesindedir.

Cümle vurgusu “yatanı” kelimesinin “-nı” hecesindedir.

Ahenk vurguları ise “düşün” kelimesinin “-şün”, “altındaki” kelimesinin “-ki”, “binlerce” kelimesinin “-ler”, “kefensiz” kelimesinin “-fen”, “yatanı” kelimesinin “-nı” hecesindedir.

Üçüncü mısrada yer alan “şehit oğlu” belirtisiz isim tamlamasıdır. Grubun vurgusu ise “şehit” kelimesinin “-hit” hecesindedir.

(44)

Mısradaki cümle vurguları “oğlusun”, “atanı” ve “yazıktır” kelimelerinin “-sun”, “-nı” ve “-zık” hecelerindedir.

Ahenk vurguları ise yukarıdaki kıta üzerinde gösterilen hecelerdedir.

Dördüncü mısrada “dünyaları” kelimesinin “-rı” hecesinde kelime vurgusu vardır. “Bu cennet vatan” sıfat tamlamasıdır. Grubun vurgusu “cennet” kelimesinin “-net” hecesindedir. “Cennet vatan” yine sıfat tamlamasıdır ve vurgu aynı hecededir.

Cümle vurgusu “verme” kelimesinin “-ver” hecesindedir.

Ahenk vurguları ise “-ver” (verme), “-san” (alsan), “-net” (cennet), “-nı” (vatanı) hecelerindedir.

“Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı!”

İlk mısradaki girişik cümlenin yardımcı yüklemlerinde (bastığın, diyerek) yükselen, temel yüklemde (geçme) ise alçalan tonlama vardır. “Tanı” cümlesinde ise alçalan tonlama vardır.

“Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.”

İkinci mısra yine bir girişik cümledir ve yardımcı yüklemde (yatanı) yükselen, temel yüklemde (düşün) alçalan tonlama vardır.

“Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı.”

Üçüncü mısra bir sıralı cümledir. İlk cümleler yükselen, son cümle ise alçalan tonlamayla okunmalıdır.

“Verme, dünyaları olsan da, bu cennet vatanı.”

Son mısra şartlı birleşik cümledir ve şart cümlesi yükselen, temel cümle ise alçalan tonla okunmalıdır.

“Bastığın yerleri / “toprak!” diyerek geçme, / tanı!”

Altıncı kıtanın ilk mısrasında “toprak” kelimesindeki ahenk vurgusunu öne çıkarmak amacıyla öncesinde bir durak yapılmalıdır. Virgül bulunan yerde kısaca duraklanıp mısra sonunda da cümle bitimini gösterecek kadar durak yapılmalıdır.

“Düşün / altındaki binlerce kefensiz yatanı.”

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna göre, Alper Öğretmen bu uygulamasıyla öğrencilerine aşağıdaki özdeşliklerden hangisini anlatmak

Bir okuma çalışması sonrasında 5N1K etkinliği gerçekleştiren Türkçe öğretmeni öncelikli olarak aşağıdakilerden hangisini amaçlamaktadır?.. Öğrenciler arasında

Aşağıdaki kelimeleri alfabetik sıralarına göre örnekteki gibi numaralandı- ralım.. Aşağıdaki kelimeleri alfabetik sıraya göre örnekteki

Aşağıdaki varlıkların adlarının hecelerini altlarına, hece sayılarını ise dairelerine örnekteki gibi

Ancak soru cümlesinin bu tipinde kullanılan bazı sözcükler (bağlaçlar) ve yapılar bu soru tipinin soru işareti olmadan da belirlenebilmesini sağlamaktadır. yüzyıla kadar

başka ülkelere …… edebilirler. gibi zorunlu nedenlerle de insanlar başka ülkelere gidebilirler. – Bu insanlar ister zorunlu, ister isteğe bağlı nedenlerle göç

Tabağında kalan yemekleri çöpe atmak. Bilinçli tüketici aşağıdakilerden Mevsiminde yetişen taze meyve almak. Son kullanma tarihi geçen ürünleri Rengi solan sebze ve

A) Güllerin içinden en çok kırmızı olanı severim. B) Baran’ın yaptığı taklide çok güldük. C) Ayşe teyze gül reçeli yaptı. D) Bahçemizin etrafına gül