• Sonuç bulunamadı

Hanende hanımlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hanende hanımlar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yakın

tarihten

Hanende

undan 50 yıl evvel, o u

hanımlar

•manki kaç göç devrine rağmen, istanbulda hanende hanımlar yine yok değildi; tek tük bulunurdu, içlerinde bu işi meslek edinmiş, âdeta pro­ fesyonelleşmiş, tâbiri caizse, bu sınıfın altın kolyesini boy­ nuna takıp geçimini yoluna ko yanlar vardı.

Meselâ en başta Nasip ha - mm, ondan topal elâ Sıdıka hanım, Soygun (x ) Hatice ha mm, Koskalı Firdevs hanım. Loncalı, Topkapılı, Selâmsızlı takımdan da Gülistan, Safi - naz, Andelip, Elmas, Büyük Ceylân, küçük Ceylân vesaire

Bizim çocukluğumuzda Na - sip hanımın adı sam ortalığa o kadar yayılmış, dillerden düşmez olmuştu ki var mı o, yok mu o? (menendi gelme miştir!) denilir; gazelin m eya-1 nmı çıkışı, şarkının nakaratını tekrarlayışı herkesten üstün görülür; en benimsediği ve da­ ima söylediği gazellerden:

Didcden çıkmaz hayalin bir za man ey meheemal j Silse de fıtrat hayalimden ha­

yali âlemi Ben ne anlardım hayatımdan bu matemhanede Sevmeseydim sen gibi bir nev.

nihali âlemi

asından

ediyor

&0 k işi batıya

sk - A v u stu ry a

etedir

kineli tüfek yuvaları teşkil et­ mişler tel örgüler çekmişler ve hudut muhafız birliklerini takviye etmişlerdir.

Diğer taraftan Batı Alman- yaya kaaçnlar da çoğalmakta­ dır. Resmi istatistiklere göre Sovyet işgalindeki Almanya - dan kaçarak Batıya gelenler daha binlerce kimsenin ilk fır şatta kaçacaklarım söylemiş­ lerdir. Tahminlere göre Demir perdenin bu noktasında her gün 1000 kişi batıya kaçmak - tadır. İSTANBUL BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROSU Saat 20,30 da DRAM KISMI BİR KOMİSER G E L D İ Yazan: J. B. Priestley Türkçesi: Prof, irfan Şshinbag

Telefon: 42157 KOMEDİ KISMI

B E B E K

ïazan .

Maurice Brade!, Anita Hart Türkçesi : Hakkı Bigeç

Telefon: 40409

Pazar günleri 15,30 da Matine Cumartesi ve Çarşamba gün­ leri 14,30 da Çocuk Tiyatrosu

Gişeler saat 11 de açılır. Pazartesi akşamları Dram kısmında, Sah akşamları K o ­ medi kısmında temsil yoktur.

I Ankara ve İstanbul radyolarındaki Türk musikisi fasıllariyle yazın bahçeler! jde kışm gazinolarda yapılan saz ahenklerine iştirak eden okuyucu bayanlar | Igünden güne çoğaldı.. Aralarında şöhreti afaki tutan başüstünde taşınan; '

ses; usul; okuyuş cihetiyle birbirlerinden geri kalmıyan pek

Ye hicazdan girişip, makamı nın zülbiye gibi duruşuna da- mihrabı olan o yaman gözleri, lan dolaşa dalaşa mahurda kal yanamıyan hatun. . j nin nuru feı-i kalmamış, biça-rar kılışına kimseler dayana.* —Bakındı hele içim çekti, im renin hırtlambası çıkmıştı.

| Yazan: Sermtt Muhtar ALUS

maz, bestekâr Rıfat beyin, Çarei aşkı bilir âlemde bir

fert yok imiş Zalimi eansuzei muhabbetten

eşed derd yok imiş Nabzi ehil hali dilden farke

-de» merd yok imiş

Şarkısını tutturunca dinle - yenler coşar, mest olurdu.

Nasip hanım kısaca boylu, toplu) göz kapaklan tatarımsı, 40 — 45 likti, Velime, sünnet cemiyetlerine çağırılır, bir iki hafta önceden haber salınır, ekserisinde

f

— Va esefle dediğiniz gün gelemiyeceğim başka yere söz İtiyüm! Cevabı alınır; hevesi kursakta, boynu bükük kalı - nırdı.

Şayed buyurdu mu dürünlar genişler, yürekler ferahlar. Ho rozdan kaaçnlardan değildi, rind meşrepti. Başında bürüm cük baş örtü, sırtına sadakor yeldirme, eline tefi alır; saz ta kımına, erkek sazendelerin a- rasına kanşır.

Düğünlerden maada, konak­ lara, köşklere, yalılara da da­ vet edilir; hanım efendiler taş Iık kapısından karşılarlar; yu­ karı çıkarıp baş sedirlere otur tur, gözünün içine bakarlar, pek sevdiği bol kıymalı ka­ vata oturtmasiyle frenk arpa­ sından sütlacı mutlaka pişirtir lerdi (xx)

Sofraya gelen öbür yemek lerden faraza nam gibi kızar­ mış kuzu dolmasını, zar gibi gibi açılmış Nemse böreğini ve tırtıl baklavasını, halis Ha­ lep yağiyle yapılmış Amberbu pirincinden pilavı zinhar ağzı­ na koymaz; hiç kimse de,

— Aman pek nefis olmuş, iki lokma olsun ye! diye zor­ lamazdı. Huyunu biliyorlar.. Burulur, şevki kaçar, küsüve. rir.

Orada yer, nihayet iki gece- cik kalır, fazla durmaz. Zira ya evinde onu ararlarsa? Ari- nesi göğüs illetli; tıknefes; yanından sürekli ayrılmak ca­ iz değil. Her sabah sarmanın nafakasını peylemiş ama ci - ğerci uğramaz, hayvancağızı aç bırakırsa?

Köşklerden veya yalılardan! birinde ikbal buyurdu mu - ki mutlaka mehtaba rastlardı - Hemen Nasip hanımın karava naşı, frenk arpasından sütlacı pişirtilir; derhal gayrete geliJ nerek kırda şiş kebaplan, pat-1 lıcan dolmaları, irmik helvalaJ rı hazırlanıp ertesi sabah KaJ yış dağına, Taşdelene, Çırçır j suyuna, Göksuya, Sultaniye çayırına gidilir, şıkır şıkır ay aydınlığında dönülürdü.

Yola revan olunurken, öküz arabasından veya sandalda Nal sip hanım bülbül misali şakra-| mağa başlar. Sesi fazla gür de! ğildi fakat tiz, pürüzsüz ve kıvrak nağmeli, kebabın ko

J

kuşuna, patlıcan dolmasının pırıl pırıllığına, irmik helvası-!

rendim! diyerek kolları sıvar, hepsine de mükemmel tırpan atardı.

Topal Sıdıka hanım Habeş, hem de habeşin oldukça koyu su. Yüzünde hafif pudra, penJ belik, gözlerinde sürme; kısa boylu, tostoparlak, gayet şen, çenebaz ve lâkin zavallının, bir bacağı doğumdan sakat.

Sırtında yollu yollu ipekten Bağdad çarşafı veya önü sır - malı Halep maşlahı; başında, yüzüne hiç indirmediği peçe yahut Kurbağlıdereli Şehla Zehranımm işlediği nakışlı baş örtüsü, incecik tülbendin altında, kıvırcık saçlarına ta­ kılı taşlı taraklar; ramazanda Şehzadebaşımn araba piyasa - larıııdan, yazın mesire gezinti­ lerinden eksik olmaz.

Kibar kâşanelerinde hafta - larca, aylarca roihman. En ker li ferli hanfendilerin içli dışlı­ sı, senli benlisi, yarı vefadan, şakak lâlesiydi. Düm teka tek lerde son derece ustalardan sa yılır; (Meded!) leri, (El’a - man) lan peşten bastığı için pek hazin ve dokunaklı kaçar, gözler yaşartırdı. Hele (Dagî). ■ lerden,

Şu karşrki dağda bir kuzu me­ ler Rüzunun feryadı bağrımı de.

ler Eşinden ayrılan böyle mi me­

ler Gel kuzum meleme, vaz geç

eşinden

i okusun; bağrı yufkaları hüngür hüngür ağlatırdı.

O da derya dillerden olmak- mn arasına sokulmazdı. İllâki la beraber piyasa çalgıcıları _ kalem malem kâtibi beylerden hususî sazendelere, konağın mahdumu, damadı da saza me raklı gençlere refakat edecek.

Daimî mekânı, sabık Seras- kerzadenin köşkü, geın han . fendinin anca beraber kanca beraberi idi

Soygun Hatice hanım, benim ilk gençlik çağlarımda ellisini aşkınlardandı Buydayımsı teni koyu yeşil gözleri, helâvetli endamiyle fi tarihinde şipşirin bir tazeymiş, iğne atsan yere düşmiyecek yüksek düğün derneklerde koca berhanenin üst katından altı katma, alt katından üst katına habire me kik dokur; vükelâ, vüzera ka­ melyalarının koltuklarına ^i - rer, soyunduklarım bohçalara koyar; hatırlı seyircilere de yan çizmeyip, yerle beraber temahlardan sonra gelin oda­ sını, yatak odasını, çeyizi çi - meni gösterir; fırsat bulur bul maz fasla girerek hanende lik edermiş.

Yaşlanınca cami yıkılmış,

Bumburuşuk yüzünde hâlâ ci vali düzgün, kuyuya kaçmış gözlerinde kuyruklu sürme, çö kük avurtlarında allık, kapı kapı dolaşıp bohçacılık eder; içtikleri su ayrı gitmiyen kul cinsi görümcesini yanından a- yırmaz, harem bölüğüne dalıp merdivenleri soluk soluğa tır­ manırken berbad, kısık bir sesle:

Öyle sermestim ki idrak et.

mezem, dünya nedir Ben kimim, sakı olan kimdir,

meyü sahba nedir Gerçi canandan dili şeyda içiıı

kâm isterim Sorsa canan bilmezem kâini |

dili şeyda nedir?

Gazelini söylerken gıcıktan, öksürükten boğulurdu

Koskalı Firdevs hanım için — Daha beş on sene evvel lerin meşhur yosmalarındandj Kimlerin gönlünü çelmedi kimleri künfeyekûn etmedi ' O davudi sesiyle muhrik ga zelleri, şarkıları; o emsalsiz u< çalışı yok mu, evli barklı nie beyfendileri yakıp kavurdu derlerdi.

Şikâr meta olsa bari. Papuı gibi kara kaşları, lokma gib gözler, bir kulaktan bir kula ğa ağız ama dişleri haza sedef zayıf mı zayıf, derisi kemiği ne yapışık.

Gel gelelim işvesine cilve sine uyar yokmuş. Tanıdıklar dan saçlı sakallı, rütbeli, meı kili, çoluk çocuk sahibi bi: hazrete çatır çatır varmış, adı mın ölümüne sebep olmuş; keı dişi de içler acısı hale gelerel çengi sıracıları yani çalgıcılar arasına katılıp ekmek paras çıkarayım diye kırkını bile bu mdan seril sefil öbür dünyayı göçmüştü.

Kıptı gürühündan Gülista nin Safinazın, Andelipin vı çıraklarının türkülerine, mani lerine küçük evlerdeki düğüı halkı; Kâğıthane, Silâhtarağa Çırpıcıdaki ayak takımı bayı lırlardı.

(x) — Eski kibar düğiiı rinde davetlilere bir nevi rifatçıhk eden, hatunların racelerini, çarşaflarını, maş lanm koyarak bohçalara 3

leştiren, evlerine giderler koşturup yine arkalarına 1

diren kadınlara (Soygun) nirdi.

(xx) — Kavata, küçük ı sarımtırak domatase benze sulfato katılmış gibi apacı, ki beradaıı bazı zatların taamır Can atfrğı bir nesneyd:, Fren arpası ise (Ekonomik koopcı tif), (Helvetya) gibi büyü bakkallarda satılır, arpa şel riyesini andırır, sütlacı hel meli ve nefis olurdu.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB), ABD’de sayıları 20 binin üstünde olan yatırım kulüplerini inceleyen araştırmasını yayınladı.. Temel

Türk kültüründe erkeklerin duygularını içinde yaşaması ve özellikle batı kültüründeki erkekler gibi duygularını rahatlıkla ifade edememesinin çok belirgin

Öğrencilerimizin Türkçeyi kullanma becerilerini geliştirmek amacıyla okuma becerileri, yaratıcı drama ve yaratıcı yazarlık alanların- da atölye çalışmaları

amacı: Yönetmen, kamera- teknisyeni, ışık teknisyeni ve lâborantı yetiştirmek, film yapmak, [film biyasasına teknik iş yapmak, sine-.. natek yolu ile devamlı gösteriler

Vaziyet plânında kitle konumları, kitle- lerin yerleri, bunların arasında meydana getirilen mekân ve teklif edilen kitlelerin mevcut bina ile olan kitle ilişkisi uygun bulunmuş

Bu program, okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukların zengin öğrenme deneyimleri aracılığıyla sağlıklı büyümelerini; motor, sosyal ve duygusal, dil ve

olduğuna göre; 5a nın sayısal değeri

Anaokulu öğrencilerimizin yabancı dilde kendilerini ifade ederken özgüven kazanmaları ve konuşma becerilerini geliştirmeleri için kitap bazlı belirlenmiş olan konulara