CUMHURİYET
r. U.1ZS
5
llll=IIIIIIIlllIIIIIIIIIİIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIllllltlllllllllIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIllllIIIIIII=illl
I
Kaybettiğimiz Değerler
¡
ııııim m ım ııtm ıım tıım ıım m ım ııııııım ım tm ım m ıııııım m ııııııııiiiııııım tıım ııım ıım ııııim ı
Aydın Politikacı Cemil Sail Badas
Mevsimine göre alışılmamış dere, cede sıcak, o öl çüde tatlı ve an lamlı bir ekim günü Cemil Sait
Barlas’ı toprak anaya teslim et tik.
Arkasında bir yığın keder, bir yığın dostluk ve çok tipik davra nışlarının silinmesi güç hâtırala rını bırakarak aramızdan ayrıldı, gitti...
O’nu bir politikacı olarak çok kimse tanır. Fakat iyi, cesur, mert ve çok vefalı tarafları ile abideleşen insancıl niteliklerinin, çevresinin dışında bilinmesine şüphesiz imkân yoktur.
Bir insan olarak kusursuz de nebilecek kadar meziyetli idi. Hiç kimse onu, devlet mekaniz masının en yüksek kademelerin de görev almış insanların gururu ve çalımı içinde yakalayamamış tır. Kalender ve babacan hâli ile etrafına ılık ' bir rahatlık verir, arada temiz bir sevgi ve güven yaratırdı.
Fiili politika hayatına C.H.P. içinde başladı. İkinci Dünya Sa vaşı sonrasının buhranlı ve sıkı şık Türkiyesinde, çağdaş bir yö nelişi arayan ve meselelerin çö züm usullerini zorlayan genç po litikacılar arasında derhal yer aldı.
Savaş yıllarının bunaltıcı yok sunlukları ile d o lu ve b e z g in hal kın eskimiş ve yıpranmış kadro lar ve siyaset esprisi ile yönetil mesinin imkânsızlığını anlayan entellektüel hareketin fiilen içi ne girdi.
Samimî bir Atatürkçü idi. Dev rimcilik anlayışı, şekil ve muhte va ile birlikte tamamlanıyordu.
Muhalefet yıllarında, ateşli bir hürriyet mücadelesinin cesur bir kahramanı olarak toplantıdan top lantıya, şehirden şehre koştu durdu.
Bu arada çok sevdiği gazeteci lik hayatının gereklerini de yeri ne getiriyordu. Gergin, fakat şe kilci bir politik mücadele ortamı içinde, çağımızın sanat, fik ir ve politika anlayışının modern ku rallarını sahibi olduğu ve başın- l da bulunduğu «Pazar Postası» formunda yansıtmayı ihmal etme di.
Hürriyet mücadelesi, eski u- mum müdür, milletvekili ve ba kan Cemil Sait’e bir gün zindan kapılarını da açıvermişti...
ölünceye kadar bağlı ve içinde kaldığı C.H.P. saflarında bir parti politikacısı olarak Cemil Sait Barlas, halkçı, devrimci ve inanç sahibi kişiliğinin vekar ve ağır başlılığını daima muhafaza ede bilmiştir.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi, büyük kütle partilerinin sık sık çukuruna düştükleri kişisel rekabet ve hizipleşmelerde, o, sa dece, bir inanç ve ülkü adamı olarak, hüzünlü bir aldırmazlığın medenî gereklerini yerine getir miştir. Yıllardır, C.H.P. içinde başgösteren taraf kavgalarında, tercihlerini kullanmış, aslâ hizip lerin cezbesine kapılmamıştır. İnançları ile birlikte, partide
sa-Yazan:
Dr. Nihat TÜREL
dece liderine, çok sevdiği ve say dığı İnönü’süne bağlı kalmıştır.
Baskıların ve kütle didişmele rinin yerini renk renk fikir ve politik akım tezahürlerinin aldığı 27 Mayıs 1960 sonrası ortamında, muhtevacı ve mücadeleci Bar- las’m da hiç şüphesiz yeri ola caktı.
Bir kaç idealist dostu ile bera ber çıkardıkları bir günlük ak şam gazetesinde çala kalem yazı yor, medenî ve seviyeli polemik lere giriyordu.
C.H.P. li Cemil Sait aynı za manda bir sosyalistti, isviçreli yazar F. Femeau onu C.H.P. için de «isole» bir sosyalist olarak gösterir.
Sosyalizm deyimi de ihtilâl son rası politika sözlüğünün en çok kullanılan kelimelerinden biri oluvermişti.
Fakat Cemil Sait Barlas katı bir doktrinci olmaktan uzaktı. Batının hürriyetçi demokratik sosyalizmine inanıyor, Türkiye için sosyal muhtevalı bir realiz me yatkın bulunuyordu.
Beşinci Sosyalist Enternasyona linin meşhur beyannamesi üzerin de duran Barlas, Batı sosyalist partilerinin doktrinci olmaktan
y ı k t ı k l a r ın ı b e l i r t e r e k, bunların, sınıfların değil halkın partisi ha line geldiklerini söylerdi. «Çeşitti karşıt görüşlere rağmen amacı, hürriyet, adalet ve sosyal güven lik olan sosyalist programın Tür kiye için tek kurtarıcı ve çıkar yol olduğuna inanmaktayız» der di.
Barlas’a göre, bu amacın ger çekleşmesi için mutlaka bir sos yalist partiye lüzum yoktur Mev cut partilerden birisi isterse bu işi yapabilir. Tabiî Barlas isterdi ki bunu C.H.P. yapsın.
Bu konuların enine boyuna tar tışılmaya başlandığı ihtilâl yöne timi zamanında pragmatik sosya list görüşüne veryansın eden bir doktriner solcu yazara, Cemil Sait’in kendi gazetesinde verdiği gerçekten seviyeli cevabını bir likte okuyorduk; birdenbire eli ni masaya vurup, «bana baksın lar, ben Peyami değilim» diye ba ğırarak hışımla ayağa kalktığını daha dünmüş gibisine hatırlıyo rum.
Kurucu Meclisin açılışında, O- nu, bir Kurucu Meclis üyesi ola rak görüyoruz. O Mecliste, ilerici gücün başarılı bir temsilcisi ola-- rak verdiği pek çok savaşın, yeni Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nın sosyal karakterindeki rolünü zaman daha net şekilde ortaya koyacaktır.
Bir düşünce ve politika adamı olarak Cemil Sait Barlas’m görüş ve davranışlarını beğenenler, ya dırgayanlar da, hiç beğenmiyen- ler de olmuştur, olacaktır. Poli tika bir anlamda, insanları tez. antitez, ve sentezler etrafında kü melendiren bir sosyolojik meka nizmadır.
Her düşüncenin benzeri, karşıtı ve ortası vardır. Bu durum, kişi ve toplum olarak insan karakte rinin kanunlaşmış devamlı bir siyasî tezahürüdür.
Önemli olan, bütün bu tez, an titez ve sentez düşüncelerin insan mutluluğuna yönelen bir irade ve kişiliğin damgasını taşımış olmasıdır. Mevhum ve temelden uzak düşüncenin sağlamlığı ya da çürüklüğü hiç bir değer taşı maz.
Oysa ki, insan mutluluğuna yö nelen her düşünce, aradaki nü anslar ve hattâ karşıtlıklar ne olursa olsun mihrakına oturmuş demektir. Bu düşünceleri ile in sanlar çatışacaklar, didişecekler, ama mutlaka toplumianna fay dalı olacaklardır.
işte Barlas, ha- j yatı boyunca, dü- j şünceleri ve dav ranışları ile mih- \
rakına oturmuş politikanın gö nüllü bir neferi idi.
Onun nazarında halk, bir siya set malzemesi değil, siyasî oluşun hedefi ve kendisi oluyordu.
Çok geniş kültürü ve halkçı ka rakteri, kendi toplumunun mese lelerine olduğu kadar dünyayı saran siyaset problemlerine de realist ve objektif bir perspektif içinde bakış imkânını sağlıyordu. Bu nitelikleri ile o, tarihimizde alışılagelmiş kendine dönük, ken disini toplumdan ayırmış psedo • entellektüel kadronun dışında bir yer işgal ediyordu. Yani, Türk toplumu ile Türk devletini birbi rine yaklaştıracak, içiçelik kalı- btna sokacak modern aydın ve yönetici tipinin canlı örneklerin den biri idi.
Son zamanlarda kendisini iyi den iyiye kitap işlerine vermişti. Evinde ve işinde, onu yabancı dillerde yazılmış cilt cilt kitapla rın muğlak ve ağır muhtevaları nın kendisini ezen yorgunluğu ve dalgınlığı içinde görürdük.
Okurken, düşünürken, açık otu rumlarda konuşurken, dostları ile sohbet ederken, ele aldığı konu hep sevdiği Türk toplumu ve onun meseleleri idi.
Vakitsiz ölümü ile, memleketi, partisi Ve dostları gerçekten bü- yfifc b i r şey k a y b e ttile r .
Kâh Cemil Bey, kâh sadece a- ğabey diye hitap ettiğim Barlas hakkmdaki talihsiz yazımı, Sayın İnönü’nün şu sözleri ile bitiriyo rum :
«Cemil Sait Barlas’m ölümü ha beri, bir ağır taş gibi başımın ü- zerine düşmüştür. Yüreğimin için de -duyduğum acıyı söyleyecek gücüm yoktur. Ulusumuz, iyi ye tişmiş, gelecekte büyük ödevler görmek için iy i hazırlanmış bir evlâdından yoksun kalmıştır. O- kumayı genel olarak alındığı gi- bir bir gösteriş olarak değil ger çek bir ihtiyaç olarak benimse miş bir politika adamımızdı. Her anlamı ile seçkin bir aydınımız- dı. ideal savunmasında mihnet çekmeyi soğukkanlılıkla, perva- ; sızca göze alabilen bir karakteri vardı. Ailesinin acısını yürekten paylaşıyoruz. Hepimize sabır ve teselli dilerim. .»
Cumhı
"Artık biz ölelim,,
Kireçburno halkı adına Süheylâ özkaynak yazıyor:
Bizler Kireçburnu sakin leri memur, dar gelirli ve ufak sermayeli balıkçılarız.
Denizyolları Şehir Hatla rı İşletmesi 15 ekim 1964 kış tarifesinde Tarabya • Kireç burnu iskelelerini kaldırdı ğını ve bu iskelelere vapur uğratmıyacağını Radyo ile ilân ettiler.
Kireçburnu halkından ol mam işim dolayisiyle Eminö- nüne her gün inmek mecbu riyetinde olduğumdan Şehir Hatları Müdür Muavinlerin den bir zat ile görüşmemde (telefon görüşmesinde), hiç olmazsa bu iskelelere sabah gidiş, akşam dönüş olmak üzere iki sefer vapur uğra- tılmasını rica ettim. Bana tavsiyeleri şu oldu: «Artık
bu iskelelere vapur uğratıl- mıyacak, siz evinizi Istanbu- la taşıyınız» dediler. Kireç-
burnunda evimiz olduğunu, buna imkân olmadığını söy leyince, «Evinizi kiraya ve
rip taşının» tavsiyesinde bu
lundular. Kendilerine, şu
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi