• Sonuç bulunamadı

Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş!:Denizkızının ölümü:Eftalya, sihirli sesile İstanbulu semt semt, hatta gönül gönül dolaşırdı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş!:Denizkızının ölümü:Eftalya, sihirli sesile İstanbulu semt semt, hatta gönül gönül dolaşırdı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş E H R İ N

İ Ç İ N D E N

!

jj __ | | ~

Baki kalan

bu kubbede

bir hoş

şada imiş!

— = = Denizkızının ölümü = —

Eftalya,

sihirli

sesile

İstaııbulu

semt

semt, hatta gönül gönül dolaşırdı

(

* a za n ; salâfıaflin üünflöf

— Denizkızı Eftalya ölm üş!.. Şim di bu satırları okuyunca omuzları­ nızı sıikerek:

— Canım, diyeceksiniz, bu da hâdise mi sanki? Bir milletin, Avrupa harita­ sından cenazesi kalktığı günlerde Deniz­ kızı Eftalya'nm olümu, dünyada kaç ki­ şiyi meşgul eder?..

Böyle düşünenler haklıdırlar belki... Fakat ondan bahsetmemek benim elim­ den gelmedi. Eftalya, herşeyden evvel bir Boğaziçi kızı idi. Sesi, daima bize «şehrin içinden» geldi. Sakilerin ayağını çektikleri mecliste, o hâlâ yorulmadan şakıyordu.

«Itrî Dede» den «M es’ud Cem il» e kadar, eski veya yeni bütün musiki üs- tadları en bülbülleşmiş güftelerde Deniz- kızmın hançeresinde idiler.

Eftalya coştuğu zaman, ortalığı kırar geçirirdi. Bu yüzden adı hovardaya çık­ mıştı. Sözün doğrusu, yaşamasını ve ya­ şatmasını bilen bir kadındı.

Boğaziçi, hâlâ onun billûr sesinin ür­ peren hatıralarile doludur. Eftalya, sihirli bir asâ gibi kullandığı sesile, îstanbuiu, semt semt, dağ dağ, hatta gönül gönül dolaşırdı.

— Denizkızı ölm üş!..

Dem ek bir devri hulâsa eden yaprak­ lardan biri daha kapanıyor ve eski nu- şanûş gecelerin bir yıldızı daha sönüyor.

Dün, beni onun günlük kokularına bu­ lanmış odasına götürdüler. Tabutunun i- çinde hapsedilen bitik cesedine bir sani­ yeden fazla bakamadım.

V e bu bir saniyelik bakış, bana geçen­ lerde ölen kanaryamı hatırlattı. O da, tıpkı böyle senelerce, gırtlağım çatlatırca- sma şakımış, şakımış, nağmelerinden her gün bir yenisini icad için kafesinde çır­ pınıp durmuş, nihayet verecek başka şeyi kalmadığı gün, tüneğinde tüylerini döke döke son nefesini vermişti.

B ir daha şakımamak üzere ebediyyen susan zavallı E ftalya’yı, ben son defa olarak Şirketi Hayriyenin 9 3 6 senesi a- ğustosu içinde tertib ettiği mehtab gezin­ tisinde dinlemiştim.

O gece, yalnız vapurdakiler değil, şeh­ rin hemen dörtte biri, Sarayburnundan Kavaklara kadar, yüz binlerce insan, o- nun hoparlörlerle, çağlıyan sesine, kulak verdiler!

O coşkun E ftalya’nm şu mumya sarı­ lığı neşreden sönmüş kadın olduğuna i- nanmak nekadar güç!

Evindekiler anlatıyorlar:

— Kalbinden rahatsızdı... Gitgide e- riyordu. Bundan on beş gün evvel, ya­ tağı içinde iki şarkı okudu. Fakat buna okumak değil, mırıldanmak desek daha yakışık alırdı:

«Yemenim, taralıdır, Sevdiğim buralıdır! Geçme kapımın önünden, Yüreğim yaralıdır

İkinci şarkısı da «Şahane gözler» di. Fakat daha «Y em enim ...» i bitirmeden sesi titremeğe başladı. Göz pınarında iki sıra yaş toplanmıştı:

— Ne oluyorsun? diye sorduk: Mendilde gözlerini kurularken: — Atatürkü hatırladım... dedi, «O » bu şarkıyı çok severdi.

E ftalya’nm en büyük em eli; son bir konser verebilmekti.

— A h bir ayağa kalkabilsem, diyor­ du, hep eski şarkıları okuyacağım. Se­ sim, biraz kısık çıksa da zararı yok. Bir gece de kendim için söylemiş olurum!

Ne yazık ki, Eftalya, bu emeline mu­ vaffak olamadı. U ç sene evvel, bir gece Belvü kazinosunda şarkı söylerken, sesi birdenbire kısıldı. O geceden sonra, bir daha hiç bir yerde okumadı. Doktorlar, hatta yüksek sesle konuşmasını bile me- netmişlerdi.

Çarşamba sabahı -evvelki gün- uyku­ dan pek neş’esiz uyandığı halde ısrarla­ rımızı dinlemiyerek, yatağından çıktı. Salona doğru yürüdü. Biz de arkasından geliyorduk. Bir aralık perdeyi elile ara- lıyarak karşıdaki apartımanı gösterdi:

— H ayat apartımanı, değil m i? — Evet... dedik.

Denizkızının hastalığı esnasında alınmış son resmi

görmüştü. Yanma giderek bronz heykel­ ciği elile okşamağa başladı. K im bilir neler düşünüyordu. Öyle dalmıştı ki...

Onu güçlükle yatağına yatırabildik. On beş dakika sonra, bir daha oradan canlı olarak kalkmıyacağını bilir miydik?

işte Denizkızını böyle kaybettik. — En sevdiği şarkı hangisiydi? — O kadar çok şarkısı vardı ki!.. Şimdi hangi birini hatırlıyahm... «Ehli aşkın neşvegâhı kûşei meyhanedir!» şar­ kısını sık sık tekrarladı. B ir de «Sultani yegâh» bestesini pek severdi. «Yalovanm şen kızını...», «Dizlerine kapansam...», «Bu gece Çamlarda kalsak...» plâğa a- İmanlar arasında beğendiği şarkılardır.

Eftalya epeyce para kazandı. Fakat para canlısı bir kadın olmadığı için ka­ zandığı parayı tutmasını bilmedi. Hayır işleri menfaatine tertib edilen konserlere, canla başla koşar ve hiç birinden para almazdı.

Hatta Izmirde verdiği bir konser için, kendisine hatırı sayılır bir para teklif et­ tikleri halde kabul etmemiş:

— Fakir çocuklara kalsın... demişti. Hasılı, tam manasile hovarda bir ka­ dındı.

Bütün Anadoluyu, Suriyeyi, Mısırı dolaşmıştı. Sadeddin Kaynak ve kemen- çeci Aleko ile birlikte Parise de gitmiş­ ti. Orada verdiği birkaç konser, büyük takdirler ve alkışlarla karşılandı.

Taksimde, Talim hane meydanındaki «Ses» apartımanı kendisinindi. Sonra onu Siird M eb’usu merhum Mahmud Soy­ dana satarak, karşısında bir başka apar- tıman yaptırdı ve adını «Billûr Ses» koy­ du.

Son senelerini, tamamile kendi aile muhitinde geçirmekte idi. Kocası kema­ nı Sadi ile bir müddettenberi ayrı yaşı­ yorlardı.

Onu, bazı uzak Anadolu kasabaların­ da, adını duya duya sahici deniz kızı sa­ nanlar vardı.

H atta, bir gün «Kıbrıs» ın Lam aka şehrinde, bir konser veriyormuş. H alk, E ftalya’da deniz kızı hali göremeyince:

— Biz deniz kızını isteriz!., diye ba- ğırışmağa başlamışlar. Güç halle teskin edilebilmişler.

E ftalya’nm halk arasında bulunmak en büyük zevki idi. Fakirlere bakar, on­ ları gözetirdi. Çocuğu olmadığı için, ak­ rabasının çocuklarını kendi çocuğu yerine koymuştu.»

Denizkızı E ftalya’nm evinden çıkar­ ken kendi kendime şöyle düşünüyordum: — «Baki kalan bu kubbede bir hoş şada imiş» derler. Bu hoş sadada acaba Eftalya’nm sesi de dahil m i?..

Sirkecide önünden geçtiğim bir gra­ mofon mağazasından -ne tuhaf tesadüf!-j bana onun henüz kaybolmıyan sesile ce- vab verdiler:

«Dizlerine kapansam, kana kana ağtasam.. O güzel saçlarını ben çözüp ben

bağla-sam...»

Dem ek Eftalya bile, bu kubbede -ken­ di ölçüsünde- bir hoş şada bırakabil- mişti.

Salâhaddin GÜNGÖR

T atlı tatlı gülümsiyerek birkaç defalar: — H ayat... hayat!., diye tekrar etti. Sonra, başını çevirerek, duvarda asılı duran gençlik resmine baktı. Göğsü he­ yecanla kalkıp iniyordu.

Masanın üzerindeki Atatürk büstünü

Cumhuriyet Halk Partisi her za­ man halkın hükümet işlerini mü-takabe etmesine ve dileklerile dü­ şüncelerini aj*asız bildirmesine im­ kân veren en demokrat bir rejimin ifadesidir.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu kapsamda çalışmada öncelikli olarak boykot kavramı ve nedenleri üzerinde durularak konu ile ilgili daha önce yapılmış olan çalışmalardan oluşan literatür taramasına

İlk akla gelen olası- lıklardan biri sentetik organizmanın laboratuvar dı- şına kaçarak doğadaki “kuzenlerinin” soyunu tehli- keye atması ya da bünyesindeki sentetik

Ayr›ca, her ne kadar En- tine Bat› Afrikal›lar’›n atlamada beyazlar- dan daha yetenekli oldu¤unu iddia etse de, üç ad›m atlama, yüksek atlama, s›r›kla at- lama ve

Kris- tal silisyum güneş gözelerinden farklı olarak amorf si- lisyum güneş gözelerinde p ve n tabakalarının (˜20- 30nm) arasında, bu iki tabakadan çok daha kalın olan

1961 Anayasası'nın hazırlığı sırasında ve daha sonraki dönemde yine Ankara Rad- yosu’nda hazırladığım ve Türkiye Radyoları’ndan yayımlanan ya­

Dört gün invaziv mekanik ventilatöre ba¤l› olarak takip edilen hasta, yo¤un bak›mda takibinin 10.. gününde gö¤üs hastal›klar›

Anterior Servikal Diskektomi ve Füzyon Cerrahisi Yapılan Hastalarda Ultrasonografi Eşliğinde Yüzeyel Servikal Pleksus Bloğunun Postoperatif Opioid Tüketimine Etkisi:..

Rönesans^ şarkısı^ olan Rönesans Liriğiöin güzelliği., beraber terennüm edilmesi icabeden melodiler eksik olduğu ahvalde tamamile t a ^ i r olunamaz.' Bu itibarla