• Sonuç bulunamadı

İbn Hamdân’ın Süâlât ve Fevâidü’l-Hâc Risâlelerinin Tahkîk, Tahrîc ve Değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İbn Hamdân’ın Süâlât ve Fevâidü’l-Hâc Risâlelerinin Tahkîk, Tahrîc ve Değerlendirilmesi"

Copied!
277
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ

LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ PROGRAMI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

İBN HAMDÂN’IN SÜÂLÂT VE FEVÂİDÜ'L-HÂC

RİSÂLELERİNİN TAHKÎK, TAHRÎC VE

DEĞERLENDİRİLMESİ

MUHAMMET ABDURRAHMAN TAŞBİLEK

150111001

TEZ DANIŞMANI

DOÇ. DR. HALİL İBRAHİM KUTLAY

(2)

T.C

FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ

LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ PROGRAMI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

İBN HAMDÂN’IN SÜÂLÂT VE FEVÂİDÜ'L-HÂC

RİSÂLELERİNİN TAHKÎK, TAHRÎC VE

DEĞERLENDİRİLMESİ

MUHAMMET ABDURRAHMAN TAŞBİLEK

150111001

TEZ DANIŞMANI

(3)

TEZ ONAY SAYFASI

FSMVÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Temel İslam Bilimleri Yüksek Lisans Programı 150111001 numaralı öğrencisi

MUHAMMET ABDURRAHMAN TAŞBİLEK’in ilgili yönetmeliklerin belirlediği

tüm şartları yerine getirdikten sonra hazırladığı “İbn Hamdân’ın Süâlât ve

Fevâidü’l-Hâc Risalelerinin Tahkik, Tahric ve Değerlendirilmesi” başlıklı tezi,

aşağıda imzaları olan jüri tarafından 19/06/2019 tarihinde oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Prof. Dr. Hasan CİRİT Doç. Dr. Halil İbrahim KUTLAY

(Jüri Üyesi) (Jüri Başkanı-Danışman)

Marmara Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

Dr. Öğr. Üyesi Mahmoud MASRI

(Jüri Üyesi)

(4)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversitede veya başka bir üniversitede başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

(5)

TEŞEKKÜR

Öncelikle yetişmemde, kitap okumayı ve ilmi sevmemde duâları ve fiilî örneklikleriyle nice emekleri bulunan kıymetli anne-babama ve fedâkârlıklarıyla bana her dâim destek olan eşime;

Tez konusunun belirlenmesinden son okumalara kadar çalışmamım tüm aşamalarında, değerli vaktini ayırarak kıymetli mülâhazaları ve yönlendirmeleriyle yardımlarını esirgemeyen tez danışmanım muhterem Doç. Dr. Halil İbrâhim Kutlay hocama;

El yazmaların okunması ve mukâbelesi hususunda her zaman kendisinden destek gördüğüm, bize verdiği hadis dersleri ve güzel ahlâkıyla hadis ilmini daha çok sevmeme vesile olan, hadis ilimlerini daha iyi kavramamda büyük katkısı ve emeği bulunan Dr. Muhammed Mücîr el-Hatîb üstadıma;

Tezimi incelemeye değer görüp jüri üyeliğini kabul eden ve tavsiyeleriyle yol gösteren Prof. Dr. Hasan CİRİT ve Dr. Mahmoud MASRI hocalarıma;

Şam'da eğitim gördüğüm beş yıl boyunca bana Kur'ân dilini ve İslâmî ilimleri öğreterek üzerimde hakları bulunan, burada isimlerini tek tek anamadığım tüm hocalarıma gönülden şükranlarımı sunuyorum. Rabbim kendilerinden râzı olsun.

Ayrıca üzerlerimde hakları bulunup, Suriye'de 8 yıldır devam eden acımasız savaşta, 6 yıl süreyle kuşatma altında tutulan Şam'ın Doğu Ğûta bölgesinde şehit olan muhaddis Rıyâd el-Hırakî hocamız ile kimyasal katliamda tüm âlisiyle birlikte can veren şehit Reşâd Şems hocamızı da rahmet ile anmayı bir borç bilirim. Rabbimden, onları şehitler olarak katında ağırlamasını; bizleri de ilmi gâye edinmeksizin kulluğuna ve davet yoluna vesîle kılan ilim talebeleri olarak yaşatıp, râzı olduğu bir hüsn-i hâtime ile ömrümüzü sonlandırmaya muvaffak kılmasını niyâz ediyorum.

(6)

iv

İBN HAMDÂN’IN SÜÂLÂT VE FEVÂİDU'L-HÂC RİSÂLELERİNİN TAHKÎK, TAHRÎC VE DEĞERLENDİRİLMESİ

ÖZET

Bu çalışma, hicrî III. ve IV. asırlarda yaşamış Horasan muhaddislerinden, başta Ebû Yaʻlâ'nın Müsned'i olmak üzere birçok hadis eserinin râvîsi Ebû Amr Muhammed b. Ahmed b. Hamdân en-Neysâbûrî el-Hîrî'nin (ö.376/987) günümüze el yazması olarak ulaşıp henüz neşredilmemiş Süâlât isimli hadis cüz’ü ile Fevâidü’l-hâc isimli eserinin 4. cüz’ü üzerinedir. Çalışma kapsamında bu iki el yazma eserin tahkîki, içerdiği hadislerin tahrîci ve değerlendirilmesi yapılmıştır.

Tez, bir giriş ve dört ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde araştırmanın konusu, önemi, metodu ve kaynakları kaydedilmiştir.

Birinci bölümde; İbn Hamdân'ın hayâtı, ilmî şahsiyeti, ilim talebi için gerçekleştirdiği ilmî yolculuklar, hocaları ve tespit edebildiğimiz eserleri tanıtılmıştır. İkinci bölümde; Fevâidü’l-hâc isimli eserin tanıtımı ve değerlendirilmesi sadedinde, kitabın müellife âidiyetinin isbâtı, müellifin kaynakları ve hadis tarihindeki konumu arz edilip, el yazma nüshası tanıtılmış, nüshanın tahkîkinde ve hadislerin tahrîcinde izlenen metod izah edilmiştir.

Üçüncü bölümde de; aynı şekilde Süâlât adlı hadis cüz’ünün tanıtımı ve değerlendirilmesi yapılıp, eserin tespit edilebilen kaynakları ile hadis literatüründeki konumuna değinilmiş, el yazma nüshasının tanıtımından sonra tahkîk ve tahrîcte takip edilen yöntem anlatılmıştır. Bu bölümün sonunda ilk üç bölümün hazırlanmasında istifâde edilen kaynakların Türkçe bibliyografyası eklenmiştir.

Dördüncü bölümde ise; Fevâidü’l-hâc ve Süâlât adlı iki eserin Arapça olarak tahkîki ve hadislerinin tahrîci gerçekleştirilmiştir. Son olarak, tahkîk ve tahrîcte müracaat edilen kaynakların Arapça bibliyografyası eklenmiştir.

(7)

v

THE EDITION, DOCUMENTATION AND EVALUATION OF IBN

HAMDÂN'S TWO BOOKS CALLED "SUALÂT" AND "FAWAID AL HAAJ"

ABSTRACT

This study is on the section of the hadith called Suâlât and the 4th part of work Fawaid al Haaj which have reached the present day as manuscript epistles but has not been released yet. The râvî/hadith transmitter of this work; Abu Amr Muhammed b. Ahmed bin Hamdân en-Neysabury el-Heery was one of the Khorasanian hadith transmitters who lived in Hijri III. and IV. centuries and had transmitted many of the works of the Musnad of Abu Yaʻla in particular (ö.376 / 987). Within the scope of the study, the arbitration of these two handwritten works and the transmission and evaluation of hadiths were made.

The thesis consists of an introduction and four main sections. In the introduction, the subject, importance, method, and sources of the research are discussed.

In the first section, Ibn Hamdân's life, scientific personality, his travels for the demand for Islamic knowledge and Hadith resources, the teachers they have been instructing and his works that we can identify were introduced.

The second part was devoted to the presentation of the book called Fawaid al Haaj and especially in the light of the evaluation, the author of the book's prophecy, the author's sources and the position in the history of the hadith have been presented, the handwritten manuscript has been introduced, and the method followed in the arbitration of the copy and the methodology of the hadith are explained.

In the third chapter, the description and evaluation of the Hadith were made and the position of the work in the hadith literature was determined by the sources which can be identified in the same way that was followed before. After the introduction of the handwritten copy, the method followed in the investigation and the

(8)

vi investigation was explained. At the end of this chapter, the Turkish bibliography of the resumed sources was added which were used during the preparation of the first three sections.

In the fourth place, the two epistles of Fawaid al Haaj and Süâlât have been carried out in Arabic and then the evaluation and transmission of the hadiths were made. Finally, the Arabic bibliography of the sources that were applied for arbitration and arbitration were added.

(9)

vii

ÖNSÖZ

Rasûlü Muhammed Mustafâ’yı (s.a.v.) insanlık ve tüm âlemler için bir rahmet, doğru yolu gösteren bir rehber; kalpleri, zihinleri ve tüm hayatı aydınlatan bir kandil olarak gönderen Allâh'a hamdolsun. Rabbinden aldığı vahyi hayatında yaşayarak, hayatın her alanında hem sözleri hem de fiilleri ile en güzel örnek/üsve-i hasene olan Rasûlullah Efendimiz'e (s.a.v.), pak âilesine, güzîde ashâbına ve kıyâmete kadar ihsân ile onların yoluna uyan tüm mü'minlerin üzerine salât ve selâm olsun.

Yaradan ve yarattıklarını en iyi bilen Allah, kâinatta izhâr ettiği âyetlerinin yanı sıra, kullarını en doğru yola iletmesi için lütufta bulunarak insanların içinden bir Rasûl göndermiş, gönderdiği bu yüce peygamberin kalbine de Rûhu'l-Emîn olan Cebrâîl vâsıtasıyla hidâyet rehberi olarak kendi katından kelâmı Kur'ân'ı indirmiştir.1

Bununla birlikte, peygamberiyle konuşması olan vahyi, sâdece Cebrâil vâsıtasıyla gönderdiğini bildirdiği Kur'an-ı Kerîm'e hasretmediğini de bizzat kitabında beyân etmiştir.2 Ayrıca, âyette belirtilen üç ayrı yolla Hz. Peygamber’e (s.a.v) nâzil

olan vahyi de, yalnızca insanlara aktarmak (teblîğ) ile iktifâ edip, kendisi bizzat bunu örnek olarak fiiliyata geçirmediği sürece de risâletini tebliğ etmiş sayılmayacağını bildirmiştir.3

Bu nedenle Rasûl’ün kendisine inen vahyi fiiliyâta geçirmesi, bizzat Allah tarafından vahyin tebliğinin olmazsa olmaz bir parçası hâline gelmiştir. Allah'ın kendisine yüklemiş olduğu bu vazîfeyi hakkıyla îfâ eden Efendimiz ise, kendisine inen vahyi Rabbinden telâkkî ettiği gibi sözlü olarak aynen teblîğ etmesinin yanı sıra, bir de bu vahyin nasıl anlaşılacağı ve hayata nasıl aktarılacağı, pratiğe ne şekilde döküleceğini de fiilî olarak insanlara göstermiş ve bu yönüyle de tüm insanlığa üsve-i hasene (güzel örnek) diye takdîm edilmiştir. Allah'ı sevmenin ve de O'na boyun eğmenin ancak ve ancak bu örnekliğe uymak ile mümkün olacağı da Kitâb'ında ilân edilmiştir. Böylece, sözleriyle, fiilleriyle ve ahlâkî örnekliğiyle peygamberin tüm 1 Bkz. Bakara, 2/98; Şuarâ, 26/192-194

2 Bkz. Şûra, 42/51 3 Bkz. Mâide, 5/67

(10)

viii pratik hayatı; vahyin anlaşılabilmesinin, yaşanabilmesinin ve de tebliğ edilebilmesinin yegâne şartı ve ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Hz. Peygamberin sözlü ve fiilî beyanları ile 23 yıl boyunca yaşadığı hayatının taşıdığı bu muazzam ehemmiyete binâen, başta Efendimiz’in elinde yetişen öncü Sahâbe nesli ile onlara tâbî olan İslâm nesilleri, onun geride bıraktığı bu vahiy mîrasını korumayı hayatî bir gâye ve ulvî bir kulluk vazîfesi bilmişlerdir. Hummâlı bir gayret ile hayatlarını adadıkları bu uğurda hiçbir fedâkârlıktan çekinmemişlerdir.

İlk asır başlarında umûmen şahsî çabalarla kayıt altına alınan Peygamber mîrasının tedvîni, Halife Ömer b. Abdilazîz'in fermânı ile sistematik çalışmaya dönüşmüştür. Aynı zamanda tedvîn süreciyle başlayan geniş çaplı ilmî yolculukların yaygınlaşmasıyla birlikte, artık hadis yazımı ferdî aktarımdan ziyâde Katâde (ö. 117/735), Nâfi (ö. 117/735), İbn Şihâb ez-Zührî (ö. 124/742), Amr b. Dînâr (ö. 126/743), Yahyâ b. Ebî Kesîr (ö. 129/747) ve el-A'meş (ö. 148/765) gibi tâbiûn muhaddislerinin meclislerinde toplu olarak gerçekleştirilmiştir. Bunun neticesinde hadislerin rivâyetleri ve isnadları gün geçtikçe nesillerden nesillere katlanarak artmakta ve tedvîn süreci, yerini önce belli kriterlerdeki rivâyetlerin derlendiği hadis tasnîfine, ardından ise farklı tarikleriyle birlikte çok sayıda hadisin cem’ edildiği büyük hadis külliyatının oluşturulmasına bırakmıştır.

Hz. Peygamber’in (s.a.v) mîrasını korumak için asırlar ve nesiller boyunca kollektif olarak sürdürülen bu hummalı hadis tedvîni ve tasnîfi sürecinde, yazılı aktarımın yaygınlaşması ve kitabın târihi bakımından çok erken bir dönem olmasına rağmen, dünya târihinde benzeri görülmemiş yoğunlukta bir ilmî mesâî ve kitap telifi ortaya koyulmuştur. Öyle ki, 'ilim' kelimesinin İslâm dünyasında hadisle özdeşleştiği bu ilk dört rivâyet asrında kaleme alınan hadis müellefâtı hiçbir ilim dalına nasip olmayacak kadar çoktur.

Bu dönemde telif edilen eserlerden günümüze ulaşamayanların sayısı, ulaşabilen ve de basılabilenlerden kesinlikle çok daha fazladır. Bunu anlamak için; meselâ sadece eserini tahkîk sadedinde bulunduğumuz müellifimiz Ebû Amr b. Hamdân'ın hocaları ve akranlarının telif ettiği eserler hakkında elimize ulaşan bilgilere göz atmamız yeterlidir. Burada müellifin hocalarından ve akranlarından yalnızca birkaç örnek vermekle yetinilecektir.

(11)

ix Müellifimizin talebesi Hâkim en-Neysâbûrî, İbn Huzeyme (ö. 311/924) hakkında şöyle demektedir: "Tasnîf ettiği eserler, (küçük çaplı) mesâil/meseleler

dışında 140 kitabı geçmiştir. Mesâil ise 100 cüzden fazladır".4 Bu eserlerden

günümüze ulaşmış olanlar, çok kıymetli olmakla birlikte parmakla sayılacak kadar azdır.

İbn Ebî Hâtim (ö. 327/938), inceleyenleri hayrete düşüren Tefsîr, İlel ve el-Cerh

ve't-Ta'dîl kitaplarının yanı sıra günümüze ulaşamamış, İbn Mende'nin ifâdesiyle 1000

cüzlük bir Müsned tasnîf etmiştir. 'İhtilâfu's-sahâbe ve't-tTâbiîn' vb. daha birçok eseri de günümüze ulaşamamıştır. 5

Zekeriyyâ es-Sâcî'nin (ö. 307/919) hadis ilimlerindeki imâmetini ve derinlemesine vukûfiyetini gösteren ilel alanında bir eseri olduğu kaydedilmiştir. Ancak bu eser günümüze ulaşmamıştır.6 İmrân b. Mûsâ'nın (ö. 305/917) tasnîf ettiği bilinen Müsned bize ulaşmamıştır.7 Ahmed b. Ali b. Şehriyâr (ö. 315/928) hakkında

talebesi Hâkim "Faydalı çok sayıda eserin sâhibi" demektedir.8 Ne yazık ki, bu eserler günümüze ulaşmamıştır.

Ebû Kurayş el-Kuhistânî (ö. 313/926) hakkında Zehebî, "Çok sayıda eserin

sâhibi" derken, talebesi Hâkim de, "Biri konu başlıklarına göre, diğeri ricâle göre iki ayrı müsned derlemiştir" der ve diğer başka eserlerini de zikreder.9 Bunlardan hiçbiri

bilindiği kadarıyla günümüze ulaşmamıştır.

İbn Ukde'nin (ö. 332/944), tamamlamadığı çok büyük bir (rivâyet) Târihi bulunmaktadır. Ayrıca "bir binek yükü idi' denilen, Zehebî'nin 'muazzam' diye vasfettiği Sünen kitabı, Men ravâ an Ali ve Ahbâru Ebî Hanîfe gibi kaynaklarda ismi geçen çok sayıda eseri günümüze ulaşmamıştır. 10

Ebû Yaʻlâ'nın (ö.307/919) tasnîf ettiği iki ayrı Müsned’den muhtasar olan

Müsned, günümüze müellif İbn Hamdân'ın rivâyeti aracılığıyla ulaşmıştır. Ancak çok

4 Bkz. Hâkim, Maʻrifetu ulûmi’l-hadîs, s. 298.

5 Bkz. Zehebî, Târîhu’l-islâm VII, 534; Siyer, XIII, 264. 6 Bkz. Zehebî, Târîhu’l-islâm VII, 117-118; Siyer, XIV, 198. 7 Bkz. Zehebî, Siyer, XIV, 137.

8 Bkz. Hâkim, Telhîsu târîhu Neysâbûr, s. 62, no: 1227; Zehebî, Tezkire, III, 8. 9 Bkz. Zehebî, Siyer, XIV, 304.

(12)

x daha hacimli olduğu bilinen, talebesi İbnu'l-Mukri' tarafından rivâyet edilen büyük

Müsned'i ise kayıptır.11

İbn Hamdân'ın kendisinden en çok hadis rivâyet ettiği bir diğer hocası olan el-Hasen b. Süfyân'ın (ö. 303/916) el-Müsnedu'l-kebîr adlı eserinin Ebû Ya'lâ'nın

Müsned’inden daha büyük olduğu bilgisi kendisinin tanıtıldığı bölümde görüleceği

üzere kesindir.12 Ayrıca, kendisi aracılığıyla yapılan hadis rivâyetlerinin çokluğu da bunu göstermektedir. Her ikisi de Mısırlı olup, hicrî IX. asırda yaşayan İbn Hacer ile X. asırda yaşayan Süyûtî gibi geç dönem âlimleri dahi kendisinden senedleriyle iktibaslarda bulunduğu halde bu büyük Müsned ne yazık ki günümüzde kayıptır.

Hâkim en-Neysâbûrî, müellifimizin tahsîl ve rivâyet ettiği müsnedlerden bahsederek şöyle der: "Ebû Amr'ı hocalarından dinlediği ve kendi yanında bulunan

müsnedleri sayarken işittim. Şöyle dedi: İbnu'l-Mübârek'in Müsned'i, el-Hasen b. Süfyân'ın Müsned'i, İbn Ebî Şeybe'nin Müsned'i, Abdullah b. Şîreveyh'in Müsned'i, es-Serrâc'ın Müsned ve de Hârûn b. Abdillâh el-Hammâl'in Müsned'i".13 Bu

müsnedlerden el-Hammâl, İbn Şîreveyh ve el-Hasen b. Süfyân'in müsnedleri tümüyle kayıptır. Diğer dört müsned ise günümüze bir takım eksiklerle birlikte ulaşmıştır.

Müellifin akranlarından İbn Hibbân'ın (ö. 354/965) bize ulaşan ve her biri nefis faydaları muhtevî kitaplarında, özellikle de el-Müsnedu's-sahîh ale't-tekâsim

ve'l-envâʻ adlı şâheserinde bizâtihî kendisine atıfta bulunduğu eserlerinin sayısı 100'ü

aşmaktadır. İbn Hibbân'dan sâdece bir asır sonra yaşayan Hatîb el-Bağdâdî (ö. 463/1071), çok erken dönemde kaybolan bu kitaplardan 47'sinin ismini Horasanlı âlim Mes'ûd b. Nasr es-Siczî'den (ö. 477/1084) naklederek tek tek sıralamaktadır. Ardından, çok azı müstesnâ, zâyi edilen ve alanında son derece nâdide içeriklere hâiz bu kıymetli eserlerin nasıl olur da kıymetinin bilinmediğini ve istinsâh edilmediğini taaccup ve hasretle zikreder.14 Ne yazık ki, bu kıymetli eserlerinden günümüze ulaşanların sayısı onu bile bulmamaktadır.

Yine, akranlarından Hasen b. Ali el-Mâsercisî en-Neysâbûrî'nin (ö. 365/976), başta İslam târihinde kendisinden daha büyük bir müsnedin yazılmadığı ifâde edilen,

11 Bkz. Zehebî, Siyer, XIV, 180; İbn Hacer, el-Muʻcemu'l-müfehres, s. 138: 491.

12 Bkz. İbn Nukta, Takyîd, s. 152; Siyer, XVII, 178, Tezkire, II, 199, Târîhu’l-islâm VII, 113. 13 Bkz. Zehebî, Siyer, XVI, 358.

(13)

xi rivâyetleri, illetlerini açıklayarak kaydettiği 1.300 cüz’lük devâsa Müsned'i olmak üzere, kaynaklarda ismi verilen çok sayıda hadis eseri15 günümüze ulaşmamıştır.

İbn Hamdân'ın akranlarından bir diğeri ise, 'kendisinden önce hiç kimsenin yazmadığı kadar eser kaleme aldığı' ifâde edilen İbn Şâhîn lakabıyla meşhur Ömer b. Ahmed el-Bağdâdî (ö. 385/996) isimli hadis hâfızıdır. Hatîb el-Bağdâdî'nin, talebeleri aracılığıyla aktardığı bilgiye göre 300 eser kaleme almış olan İbn Şâhîn'in telif ettiği eserlerin başında, 1000 cüzlük et-Tefsîru'l-kebîr adlı rivâyet tefsiri ile 1300 cüzden oluşan Müsned'i gelmektedir. Hâfız Zehebî, "Günümüzde Vâsıt şehrinde mevcuttur" diyerek hicrî VIII. asıra kadar ulaştığını tescillediği bu tefsiri "Yirmi küsur cilttir ve

tamamı isnadlıdır," diye vasfeder.16 Günümüze birçok hadis eseri ulaşmakla berâber,

başta İslam târihinde yazılmış en hacimli rivâyet külliyatlarından sayılan Müsned ile

Tefsîr'i olmak üzere geride bıraktığı eserlerin çoğu kayıptır.

Sadece müellifimizin hocaları ve akranlarından örnek olarak zikrettiğimiz tüm bu kayıtlar, muhaddislerin ömürlerini adayarak kaleme aldıkları eserlerinden bizlere ulaşmayanların ulaşanlardan çok fazla olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu konuda, Faslı meşhur bibliyografya âlimi Abdulhayy el-Kettânî, İspanyol târihçi E. de Robles'den Endülüs'te yakılan kitapların bir milyon beşyüz bin cilt olduğunu nakletmektedir.17

15 Bkz. Zehebî, Tezkire, III, 111.

16 Bkz. Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, XIII, 135; Zehebî, Siyer, XVI, 431-433

17 Bkz. Abdulhayy el-Kettânî, Târîhu'l-müellefâti'l-islâmiyye ve men ellefe fîhâ, s. 66. İspanya'daki müslümanların bu sekiz asırlık ilmî mîrasını yakma cürmünü işleyen kişi F. Ximenez (Jimenez) de Cisneros isimli Tuleytula başpiskoposudur. Endülüs târihi uzmanı Mısırlı târihçi Muhammed Abdullah İnân'ın eserinde bu bilgi, E. de Robles'in (ö.1585) sadece bir asır sonra Kardinal Ximenez'ın biyografisine dâir yazdığı kitabından naklen "Bir milyon beşbin kitap" olarak kaydedilmiştir. (İnân, Niyâyetu'l-Endülüs, s.316) Alman felsefe doktoru Sigrid Hunke (1913-1999) de "İşte böyle bir fanatizm/bağnazlık eliyle Endülüs'teki arapların ilmî çalışmaları ve sekiz asırlık kalkınmalarının ürünü olan bir milyon beş bin cilt kitap yakıldı" diyerek kitabını sonlandırır. (Hunke, Şemsu'l-Arabi Testau ale'l-Ğarb, s. 535) Bu hususta bizzat İspanyol târihçiler tarafından farklı rakamlar verilmektedir. Jose Antonia Conde'nin kaydettiği "80 bin kitabın yakıldığı" bilgisini İnân daha ma'kûl görmektedir. (Bkz. İnan, a.y.). Gerçek rakam her ne olursa olsun, zikredilen en düşük sayı dahi onbinlerce eserin barbarca yakıldığını ortaya koymaktadır. Bu barbarlığı alman müsteşrik Hunke gibi, daha birçok insaf sâhibi batılı araştırmacı ve târihçi de esefle anmaktadır. Örneğin Amerikalı târihçi William Hickling Prescott (1796-1859) şöyle demektedir: "Bu esef verici olayın fâili, câhil ve görüsüz birisi değil, bilakis kendi malını nice büyük kitapları bastırmak ve İspanya'nın en büyük üviversitesini desteklemek için harcayan kültürlü bir papazdır. Bu hâdise, ortaçağın karanlıklarında değil, XVI. yüzyılda ve de ilerlemesini büyük çapta Arap/İslam hikmet hazinelerine borçlu olan aydınlanmış bir milletin/toplumun içinde vukû buldu". (William H. Prescott, History of the Reign of Ferdinand and Isabella the Catholic, s. 413-414. Ayrıca bkz. İnan, a.g.e., s.318)

(14)

xii İslâm dünyasının batıdaki medeniyet merkezi olan Endülüs'ün ihtivâ ettiği bu ilim mîrâsı -İtalyan şarkiyatçı Celestino Schiaparelli'nin (1841-1919) tabiriyle- "Katolik

Fanatizm ve (kardinal) Ximenez'in barbar devrimleri"18 eliyle târumâr edilmeden iki buçuk asır önce ise, doğudaki medeniyet merkezi Bağdad şehri başta olmak üzere birçok ilim merkezi, Moğol (islam târihi kaynaklarında Tatar) istilâsı neticesinde yerle bir edilerek, sahip olduğu kütüphâneler itlâf edilmiştir. Mâverâünnehir bölgesinden başlayıp, Bilâd-i Şam'a kadar uzanan ve onlarca yıl süren Moğol işgalleri esnâsında yok edilen kitapların sayısını kestirmek mümkün değildir.19

İslam ümmetinin, özellikle de muhaddislerin ortaya koyduğu bu muazzam ilim mîrasından yalnızca küçük bir kısmını teşkil eden günümüze ulaşmış kitaplardan ciddî bir bölümü ise, onlarca yıldır devam eden tahkîkli neşir çabalarına rağmen hâlen el yazma hâlinde bulunmaktadır.

Araştırmamız esnâsında görüleceği üzere, rivâyet asrı ulemâsı tarafından tasnîf edilmiş birden fazla hadis eserinin sonraki nesillere kaybolmadan ulaşmasına vesîle olan ve bu uğurda kitap rivâyetleriyle şükrâna lâyık önemli bir hizmet sunan âlimlerden birisi de Neysâburlu muhaddis Ebû Amr b. Hamdân'dır.

Rivâyet ederek bize ulaştırdığı kıymetli hadis eserlerinin yanı sıra, İbn Hamdân'ın bizzat kendisine âit eserlerinden de günümüze ulaşabilen, ancak henüz tahkîkli neşri gerçekleştirilmemiş "Fevâidü’l-hâc" ve "Süâlât" isimli iki kitabı bulunmaktadır.

Ümmet olarak bu pek değerli hizmetin sâhibi, zâhid muhaddis İbn Hamdân'a vefâ borcumuzu bir nebze olsun ödeyebilmek ve onbir asır öteden bize taşıdığı medfûn ilim mîrasından faydalanabilmek adına bu iki hadis cüz’ünün tahkîki, hadislerinin tahrîci, müellif ve eserlerinin tanıtılıp değerlendirilmesi vazîfesini üstlenmiş bulunmaktayım. Niyet ve gayret bizden, muvaffakiyet ise yalnızca Rabbimiz Allah'tandır. Sözümüzün sonu "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun"dur.

18 Bkz. İnan, a.g.e., s. 316-317.

19 Barbarca imhâ edilen bu kitapların çoğunluğu yakılırken, hilâfet merkezi Bağdad'da bulunan bir kısmı ise Dicle nehrine atılmıştır. Öyle ki Moğollar tarafından Dicle'ye atıldıktan sonra nehirden kurtarılan Rağıb el-İsfehânî'nin "el-Müfredât fî ğarîbi'l-Kur'an" adlı eserinin bir elyazma nüshasının hâmişine "Bu kitabı, Tatarların attıkları Dicle Nehri'nden çekip aldım/çıkarttım…" diye el yazısıyla not düşülmüştür. Bizzat notu düşen kişinin isminin de kaydedildiği bu el yazma nüsha Bağdad'daki

Abdülkâdir Geylânî Kütüphanesi'nde yer almaktadır. (Bkz. Yusuf Sami Kamadan, Moğol Tahribinden

(15)

xiii

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vii KISALTMALAR ... xv GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ... 6

1. İBN HAMDÂN'IN HAYATI ve İLMÎ ŞAHSİYETİ ... 6

1.1. HAYATI ... 6

1.1.1. İsmi, Künyesi, Nesebi, Nisbesi ve Âilesi ... 6

1.1.2. Doğum Yeri ve Târihi ... 10

1.1.3. Vefatı ... 11

1.2. İLMÎ ŞAHSİYETİ ... 12

1.2.1. Tahsil Hayatı ... 12

1.2.2. Vazîfeleri ... 18

1.2.3. Güvenilirliği ve Hakkındaki Takdir İfâdeleri ... 19

1.2.4. Hocaları ... 20

1.2.5. Eserleri ... 39

İKİNCİ BÖLÜM ... 41

2. SÜÂLÂT ADLI RİSÂLENİN TANITIMI VE DEĞERLENDİRİLMESİ .... 41

2.1 . RİSÂLENİN İSMİ VE MÜELLİFE ÂİDİYETİ ... 41

2.2 . RİSÂLENİN METODU VE KAYNAKLARI ... 45

2.2.1. Metodu ... 45

2.2.1. Kaynakları ... 46

2.3. RİSÂLENİN HADİS LİTERATÜRÜNDEKİ YERİ ... 47

2.4. RİSÂLENİN YAZMA NÜSHASININ TANITIMI ... 49

(16)

xiv

2.4.2. Semâ Kayıtları ve İsnâd Şeceresi ... 52

2.4.3. Nüsha Fotoğraflarının Örneği (İlk ve Son Varaklar) ... 56

2.5. RİSÂLENİN TAHKÎKİ VE HADİS TAHRÎCİNDE İZLENEN YÖNTEM . 57 2.5.1. Risâlenin Tahkîk Yöntemi ... 57

2.5.2. Risâlenin Hadislerinin Tahrîcinde İzlenen Yöntem ... 59

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 61

3. FEVÂİDÜ’L-HÂC ADLI RİSÂLENİN TANITIMI VE DEĞERLENDİRİLMESİ ... 61

3.1. RİSÂLENİN İSMİ VE MÜELLİFE ÂİDİYETİ ... 61

3.2. RİSÂLENİN METODU VE KAYNAKLARI ... 64

3.2.1. Metodu ... 64

3.2.2. Kaynakları ... 65

3.3. RİSÂLENİN HADİS LİTERATÜRÜNDEKİ YERİ ... 66

3.4. RİSÂLENİN YAZMA NÜSHASININ TANITIMI ... 68

3.4.1. Yazma Nüshanın Genel Tanıtımı ... 68

3.4.2. Semâ Kayıtları ve İsnâd Şeceresi ... 70

3.4.3. Nüsha Fotoğraflarının Örneği (İlk ve Son Varaklar) ... 74

3.5. RİSÂLENİN TAHKÎKİ VE HADİS TAHRÎCİNDE İZLENEN YÖNTEM . 75 SONUÇ ... 76

BİBLİYOGRAFYA ... 79

TAHKÎK VE HADİSLERİN TAHRÎCİ (Arapça)... 87

Müntekâ min Süâlâti Ebî Amr b. Hamdân ... 89

el-Cüz'ü'r-Râbiʻ min Fevâidi'l-Hâc min Hadîsi Ebî Amr b. Hamdân ... 170

Fihrisu'l-Ehâdîs ve'l-Âsâr fi Cüzeyi's-Süâlât ve Fevâidi'l-Hâc ... 213

Fihrisu'l-Masâdir li-Kısmi't-Tahkîk ve't-Tahrîc ... 222

(17)

xv

KISALTMALAR

a.g.e. Adı geçen eser

a.y. Aynı yer

bkz. Bakınız

çev. Çeviren

DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

ed. Editör

eriş. tar. Erişim târihi haz. Hazırlayan

Hz. Hazreti

t.y. Basım târihi yok y.y. Basım yeri yok

vb. Ve benzeri

vd. Ve diğerleri r.a. Radıyallâhu anh

s.a.v. Sallallâhu aleyhi ve sellem s. Sayfa/sayfalar

thk. Tahkîk eden

(18)

GİRİŞ

I. ARAŞTIRMANIN KONUSU

Araştırmamız, hicrî III. ve IV. asırlarda yaşamış Horasan muhaddislerinden, başta Ebû Yaʻlâ'nın Müsned'i olmak üzere, birçok hadis eserinin râvîsi olan Ebû Amr Muhammed b. Ahmed b. Hamdân en-Neysâbûrî el-Hîrî'nin (ö.376/987) günümüze el yazması olarak ulaşıp, henüz neşredilmemiş Süâlât isimli hadis cüz’ü ile

Fevâidü’l-hâc isimli eserinin dördüncü cüz’ünün tahkîki, muhtevâsındaki hadislerin tahrîci ve

müellif ile bu iki eserinin tanıtılması üzerinedir.

Bu iki hadis cüz’ü, târihte yaşanmış Moğol istilâsı gibi sayılamayacak kadar çok kitabın itlâf edilmesiyle sonuçlanan nice bâdirelerden kurtulmayı başarıp, günümüze el yazması olarak ulaştığı halde hâlen tahkîk edilip neşri gerçekleştirilememiş sayısız hadis mecmualarından biridir.

Müellifi İbn Hamdân ise, büyük hadis hâfızı Ebû Yaʻlâ'nın günümüze ulaşmış 7555 hadis rivâyetini ihtivâ eden meşhûr muhtasar Müsned'ini bizlere ulaştıran yegâne râvisidir. Aynı şekilde Nesâlı büyük muhaddis Hasen b. Süfyân'ın günümüzde hâlen kayıp olan hacimli Müsned'inin ve diğer bâzı kitaplarının da râvîsidir. Hilyetu'l-Evliyâ başta olmak üzere nice faydalı eserin sâhibi Ebû Nu'aym el-İsfehânî'nin, kendisinden çokça hadis rivâyet ettiği Horasanlı hocalarının başında İbn Hamdân gelmektedir. Ayrıca, Sahîh-i Müslim üzerine Müstahrec kaleme almış olan müellifin babası Ebû Caʻfer b. Hamdân'ın da hadis târihinde çok önemli bir yeri bulunmaktadır.

Özellikle bir takım kıymetli hadis eserlerini sonraki asırlara ulaştırma hususunda önemli bir konuma hâiz olmasına ve tespit edebildiğimiz kadarıyla beş eserinden ikisinin günümüze ulaştığı bilinmesine rağmen, müellifin hayatına ve eserlerine dâir herhangi bir akademik çalışma kaleme alınmamıştır. Öyle ki, DİA (Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi) kapsamında kendisi yahut babası adına biyografi maddesi dahi yazılmamıştır.

(19)

2 Her iki eserdeki hadis seçmeleri de, telif edildiği döneme göre son derece âlî isnâdları içermektedir. Ayrıca her iki eserin de elimizdeki nüshasını müelliften rivâyet eden her bir ravî çok uzun yaşayıp ortalama 75-80 yıl arayla bu eseri bir sonraki kuşağa/râviye nakletmişlerdir. Bu sebeple, bizzat eserin ihtivâ ettiği hadislerin âlî isnadlarına ilâveten, özellikle bu nüsha ile rivâyeti de, sonraki asırlarda yaşayan muhaddisler tarafından son derece âlî isnada hâiz birer hadis cüz’ü olarak telakkî edildiği için çok yoğun ilgiye mazhar olmuş, çokça okunmuş ve hadis rivâyetleri kendisi aracılığıyla âlî isnad ile nakledilmiştir.

Son olarak, elimizdeki her iki el yazma nüshanın da 608/1211 ve 610/1213 yıllarında yazılmış son derece kadîm nüshalar olması ve her ikisinin de müstensihinin, çok sayıda ilmî yolculuk yapmış itkân sâhibi bir hadis hâfızı olarak tanınan İbrâhîm es-Sarîfînî (ö. 641/1243) olması ayrıca önem arz etmektedir.

Zikrettiğimiz bütün bu sebeplerden ötürü, eslâfın bize bıraktığı muazzam mîrasa sahip çıkabilmek ve bu ilimleri bizlere nakletmek için diyâr diyâr gezen ümmetin âlimlerine vefâ borcumuzu bir nebze olsun ödeyebilmek adına, yazma eserler dünyasında medfûn bulunan bu iki güzîde hadis cüz’ünün, ilim talebelerinin istifâdesine sunularak ihyâ edilmesi gâyesiyle, tahkîki, tahrîci ve değerlendirilmesi araştırmamıza konu olarak seçilmiştir.

II. ARAŞTIRMANIN METODU

Dört ana bölümden oluşan araştırmamızın ilk bölümünde müellifin hayatı; ismi, künyesi, nesebi ve âilesi, doğum yeri ve târihi, vefatı alt başlıkları altında incelenmiştir.

Daha sonra, müellifin ilmî şahsiyeti ve tahsil hayatı; gerçekleştirdiği ilmî yolculuklar, kendilerinden ilim tahsil edip istifâde ettiği hocaları, âlimlerin onun hakkında dile getirdiği takdîr ifâdeleri ve geriye bıraktığı eserleri ayrı ayrı başlıklar altında ele alınmak sûretiyle incelenmiştir.

Müellifin "Hocaları" başlığı, "Fevâidü’l-hâc ile Süâlât Kitaplarındaki

Hocaları" ve "Fevâid ve Süâlât Cüzlerinde Adı Geçmeyen Diğer Hocaları" olmak

üzere, iki bölüme ayrılmış olup, her iki bölümdeki isimler de alfabetik olarak sıralanmıştır. Alfabetik sıralama esnâsında isimlerin başındaki 'el-' takısı îtibâra

(20)

3 alınmamıştır. Aynı zamanda, hocalarının kendileriyle meşhûr oldukları isim, nisbe yahut künyeleri varsa, bunlar kalın harflerle gösterilmiştir. Örneğin, 'İbn Huzeyme' diye bilinen muhaddis, dedesine nisbetle bu şekilde meşhûr olmuştur. Kendisinin ismi kaydedilirken 'İbn Huzeyme' bölümü kalın yazılmıştır.

Fevâidü’l-hâc ile Süâlât kitaplarında kendisinden hadis rivâyet ettiği

hocalarının terceme-i hâllerine, kaynaklar elverdiği sürece daha geniş bir şekilde yer verilmiştir. Zira, tahkîki sadedinde bulunduğumuz eserdeki hadislerin râvîleri konumunda olan bu hocalarının güvenilirlik durumlarının ve cerh-taʻdîl değerlendirilmelerinin bilinmesi, tahrîcini yaptığımız hadisin sıhhat derecesine etki etmesi muhtemeldir. Dolayısıyla isnadların değerlendirilmesi hususunda önem arz eden bu hocaları, akabinde yalnızca özet olarak serd ettiğimiz diğer hocalarına nazaran daha geniş tanıtılmıştır.

Araştırmanın ikinci bölümünde de, müellifin Süâlât isimli eserinin tanıtımı ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Burada öncelikle nüsha üzerindeki kayıtlardan, ardından ise hârici kaynaklardan eserin ismi ve müellife olan âidiyeti tespit edilmiştir. Bu eseri târih boyunca hocalarına okuyan, kendi kitaplarında onu kaynak olarak addedip nakillerde bulunan muhaddislere örnekler verilmiştir. Müellifin bu eserde izlediği metod ile kaynaklarına ve de eserin hadis literatüründeki yerine değinilmiştir. Ardından, eserin yazma nüshası semâ kayıtlarıyla birlikte etraflıca tanıtılmış, nüsha fotoğraflarından ilk ve son varaklar eklenmiştir. Ayrıca eseri müellifine kadar ulaşan senedleriyle birlikte hocalarından okuyup tahsil ettiğini tespit ettiğimiz muhaddislerin bu kitaba dâir kaydettileri isnad zincirlerinin şeceresi de ilâve edilmiştir. Son olarak, risâlenin tahkîk ve hadislerin tahrîcinde takip edilen yöntem izâh edilmiştir.

Araştırmanın üçüncü bölümünde tahkîk ve tahrîcini tamamladığımız

Fevâidü’l-hâc isimli eserin tanıtımı ve değerlendirilmesi, ikinci bölüme dâir izâh

ettiğimiz aynı minvâl üzere gerçekleştirilmiştir.

Dördüncü ve son bölüm olan Arapça tahkîk kısmına geçmeden önce, tezin buraya kadar olan ilk üç bölümünün ayrıntılı bibliyografyası eklenmiştir.

Tamamen Arapça olarak hazırlanan dördüncü bölümde ise; ilk olarak müellifin

(21)

4 ve hadislerinin tahrîci yapılmış, akabindeyse tahkîk bölümüne âit Arapça bibliyografya kaydedilmiştir.

Araştırmanın Türkçe olarak hazırlanan değerlendirme bölümü içerisinde, müellif ve eseri ile birinci dereceden ilgisi bulunan şahısların isimlerinin ilk kez geçtiği yerlerde vefat târihleri kaydedilmiş, eğer ay olarak da biliniyorsa hicrî yılın yanında mîlâdî yıl da parantez içerisinde verilmiştir. Aksi durumda parantezi uzatarak metin akışını daha fazla inkıtaya uğratmamak adına hicrî yılla yetinilmiştir.

Kaynak kitap isimleri ilk kez geçtikleri dipnotlarda tam künye ile, daha sonra ise kısa künye ile kaydedilmiştir. Ancak tezin giriş bölümü öncesindeki önsöz kısmı istisnâ tutulup, bu bölümde adı geçen kitapların isimleri metinde de dipnotta da tam künye ile verilmemiştir.

III. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI

Müellifin hayatı, ilmî şahsiyeti ve eserlerinin incelendiği birinci bölümde; coğrafi mekanların tespit ve tarifinde özellikle Yâkût el-Hamevî'nin Mu'cemu'l-büldân isimli eseri ile muâsır bir eser olan Sâmî b. Abdillâh el-Mağlûs'un Atlasu

aʻlâmi'l-muhaddisîn kitabına, şahısların tanıtımına dâir ise Sülemî'nin Tabakâtu's-sûfiyye,

Halîlî'nin el-İrşâd, Hatîb el-Bağdâdî'nin Târîhu Bağdad, İbn Mâkûlâ'nın

Refʼi'l-İrtiyâb, Sem'ânî'nin el-Ensâb, İbn Asâkir'in Târîhu Dımaşk, İbnu'l-Cevzî'nin el-Muntazam, İbn Nukta'nın et-Takyîd ve İzzüddîn İbnu'l-Esîr'in el-Lübâb adlı

eserlerine; en yoğun olarak da Zehebî'nin Siyeru aʻlâmi'n-nübelâ, Tezkiretü’l-h

Târîhu'l-İslâm, el-İber ve Maʻrifetu'l-kurrâi'l-kibâr gibi biyografi kitaplarına ve

Sübkî'nin Tabakâtu'ş-Şâfi'iyye, İbn Kesîr'in Tabakâtü'l-Fukahâi'ş-Şâfîiyyîn, Safedî'nin

el-Vâfî bi’l-Vefeyât, İbnu'l-Cezerî'nin Ğâyetu'n-Nihâye, İbn Hacer'in Lisânu'l-Mîzân,

İbn Tağrîberdî'nin en-Nücûmü’z-zâhire, Süyûtî'nin Buğyetu'l-vuʼât, İbnu'l-Imâd'ın

Şezerâtü’z-zeheb adlı eserleri gibi temel kaynaklara müracaat edilmiştir.

Özellikle ikinci ve üçüncü bölümlerde olmak üzere, genel olarak eser tanıtımlarında ise Sem'ânî'ye âit et-Tahbîr fi’l-Muʿcemi’l-Kebîr ile el-Müntehab min

mu'cemi şuyûhi's-Sem'ânî adlı iki eseri, Zıyâ el-Makdisî'nin Sebet'i, Alâî'nin İşâretu'l-fevâidi'l-mecmûa'sı, Vâdîâşî'nin Bernâmec'i ve İbn Hacer'in el-Muʻcemu'l-mufehres ve el-Mecmauʼl-müesses kitaplarına ilâveten, daha geç dönem ulemâsından Rûdânî'nin

(22)

5

Sılatü’l-halef bi-Mavsûli’s-selefʼi, Kâtib Çelebi'nin Keşfu'z-zunûnʼu ile Ahmed b.

Sıddık el-Ğumârî'nin el-Bahru'l-amîk adlı eseri gibi kaynaklardan istifâde edilmiştir. Semâ kayıtlarındaki bir takım VI. ve VII. asırda yaşayan râvîlerin biyografileri hususunda ise yukarıda zikrettiğimiz terâcim kitaplarına ilâveten İbn Nukta'nın

Tekmiletu'l-İkmâl, Münzirî'nin Tekmile li-vefeyâti'n-nekale, İbn Receb'in Zeylü tabakâti'l-hanâbile ve Kehhâle'nin A'lâmu'n-nisâ adlı kitaplarından faydalanılmıştır.

Üçüncü bölümde ayrıca İbn Hacer'in İnbâü'l-ğumr, ed-Düreru'l-kâmine ile

Zeyl'ine, Tağlîku't-taʻlîk, el-Emâli'l-mutlaka ve Muʻcemu'ş-şeyha Meryem ve talebesi

Sehâvî'nin ed-Dav'ü'l-lâmiʻ adlı kitabı gibi kaynaklara da müracaat edilmiştir.

Arapça tahkîk ve tahrîcin yapıldığı dördüncü bölümde ise başta Kütüb-i Tisʼa olmak üzere, özellikle illetli hadislerin tahrîcinde tarîklerin bir araya getirilmesi gâyesiyle, senedli hadis içeren çok sayıda rivâyeti muhtevî câmî eserlerden başlayıp küçük hadis cüzlerine kadar ulaşabildiğimiz tüm birinci derece hadis kaynaklarından istifâde edilmiştir.

Râvîler hakkında cerh-ta'dil bilgileri ile hadislerin sıhhat hükümlerine dâir münekkidlerin görüşleri hususunda başta İbn Ebî Hâtim'in el-İlel'i ve el-Cerhu

ve't-ta'dil'i, İbn Hibbân'ın Sikât'ı ve Mecrûhîn'i, Dârekutnî'nin el-İlel ve Süâlât eserleri ile

İbn Adî'nin el-Kâmil'i, Mizzî'nin Tehzîbu'l-kemâl'i, Zehebî'nin Mîzânu'l-İ'tidâl'ı, İbn Hacer'in Lisânu'l-mîzân, Tehzîbu't-tehzîb, Fethu'l-Bârî, el-İsâbe, el-Metâlibu'l-âliye,

Takrîbu't-tehzîb, et-Telhîsu'l-habîr adlı eserleri, Sehâvî'nin el-Mekâsidu'l-Hasene'si ve

Ğumârî'nin el-Müdâvî'si olmak üzere her türlü tahrîc, süâlât, ilel ve ricâl bilgisi içeren kaynaklara müracaat edilmiştir.

Ayrıca tahkîk ettiğimiz metindeki yaygın olarak bilinmeyen (ğarîb) lafızların açıklanması hususunda, başta İbnu'l-Esîr'in en-Nihâye fî ğarîbi'l-hadîs'i olmak üzere

ğarîbu'l-hadîs eserleri, İmam Nevevî'nin Sahîh-i Müslim şerhi gibi eser merkezli hadîs

şerhlerinin yanısıra, Kâdî İyâd'ın Buğyetu'r-râid'i ile Kazvînî'nin Dirretu'r-darʻ adlı eseri gibi tek bir hadîs üzerine telif edilmiş müstakil hadis şerhleri ve yeri geldiğinde de Feyyûmî'nin Misbâhu'l-münîr'i ve Zebîdî'nin Tâcu'l-arûs'u gibi klasik muteber arapça lügatlar kaynak edinilmiştir. Meşhûr olmayan yer isimlerinin tanıtılmasında ise,

(23)

6

BİRİNCİ BÖLÜM

1. İBN HAMDÂN'IN HAYATI VE İLMÎ ŞAHSİYETİ

1.1. HAYATI

1.1.1. İsmi, Künyesi, Nesebi, Nisbesi ve Âilesi

Horasan'ın muhaddisi ve müsnidi vasfıyla anılan müellifimiz Ebû Amr b. Hamdân'ın nesebiyle birlikte tam ismi Muhammed b. Ahmed b. Hamdân b. Ali b.

Abdullah b. Sinân, künyesi Ebû Amr, nisbesi ise Horasan bölgesindeki Neysâbûr

şehrine nisbeten en-Neysâbûrî, Nisâbûr'un büyük mahallelerinden olan el-Hîra20

mahallesine nisbetle de el-Hîrî olarak anılmaktadır. 21

Ebû Amr b. Hamdân ilim, zühd, verâ ve salâh ile tanınan bir âilede yetişmiştir. Babası Ebû Caʻfer Ahmed b. Hamdân (ö.311/924) genç yaşından itibaren ibâdet ve hayırla tanınan, hadis ve ilim talebi için çokça rihlelerde bulunmuş, İmam Müslim'in

Sahîh'i üzerine Müstahrec tasnîf etmiş, döneminin büyük hadis hâfızlarından zâhid bir

muhaddistir.

20 Bkz. el-Hamevî, Şihâbüddîn Ebû Abdillâh Yâkût b. Abdillâh el-Bağdâdî, Muʻcemu'l-buldân, Dâru Sâdır, 1995, II, 331.

21 Bkz. es-Sem'ânî, Ebu Sa’d Abdülkerim b. Muhammed, Ensâb, thk. Abdurrahman Muallimî el-Yemânî, Dâiratu'l-Maârifi'l-Osmâniyye, Haydarabad, 1382/1962, IV, 325-326; İbn Nukta, Muhammed b. Abdilganî Bağdadî, et-Takyîd li-maʻrifeti ruvâti's-sünen ve'l-mesânîd, thk. Kemâl Yûsuf el-Hût, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrût, 1408/1988, s.50; ez-Zehebî, Şemsuddîn Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed, el-Mu'în fî tabakâti'l-muhaddisîn, thk. Hemmâm Abdurrahîm Saîd, Dâru'l-Furkân, Ammân, 1404, s.117; Siyeru aʻlâmi'n-nübelâ, thk. Şuayb elArnaût’un başkanlığında bir heyet, Müessesetü’r-Risâle, Beyrût, 1405/1985, XVI, 356, Târîhu’l-islâm thk. Dr. Beşşâr Avvâd Maʻrûf, Dâru'l-Ğarbi'l-İslâmî, y.y., 2003, VIII, 432; İbn Nâsiruddîn, Şemsuddîn Muhammed b. Abdillah ed-Dımaşkî, Tavdîhu'l-müştebih fî dabti esmâi'r-rüvâti ve ensâbihim ve elkâbihim ve künâhum, thk. Muhammed Naîm el-Araksûsî, Müessesetu'r-Risâle, Beyrût, 1993, II, 496; İbnu'l-Imâd, Abdülhayy b. Ahmed el-Hanbelî, Şezerâtu'z-zeheb fî ahbâri men zeheb, thk. Mahmûd el-Arnâût, Dâru İbn Kesîr, Dımaşk/Beyrût, 1406/1986, IV, 406.

(24)

7 Ebû Amr'ın babası hakkında anlattığı şu olay onun ilmî iştiyâkini ve azmini ortaya koymaktadır:

"Babam, Müslim'in (Sahîh isimli) kitabında Muhammed b. Abbâd'ın Süfyân'dan rivâyet ettiği "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız!" hadisine22

gelince, onu İbn Abbâd'dan rivâyet eden (Müslim dışında) başka bir kimsenin yanında bulamadı. Kendisine 'Bu hadis, İbn Abbâd'dan rivâyet eden Ebû Yaʻlâ el-Mevsılî'nin yanındadır' denildi. Bunun üzerine hemen Neysâbur'dan kalkıp bu hadisi kendisinden dinlemek üzere ona Musul'a yolculuk yaptı."23

Aynı şekilde Müslim'in Süveyd b. Saîd'den dinlediği bir diğer hadisi24,

Süveyd'den rivâyet eden İmrân b. Mûsâ b. Mücâşiʼden dinlemek için epey ilerlemiş yaşına rağmen Cürcân'a yolculuk yaptığını yine oğlu anlatmaktadır.25

Ebû Caʻfer bu ilim yolculuklarının birçoğunda çocuklarını da yanında götürmüş ve onların da âlî isnâd sâhibi muhaddislerin meclislerinde bulunup hadis dinlemelerini sağlamıştır. 26

İşte Ebû Caʻfer'in, yeni bir hadis metni bile değil, bilakis metnini birçok kanaldan kesin olarak bildiği bir hadisin sâdece ve sâdece 1 adet ilâve senedini tahsil edip İmâm Müslim'in hocasından rivâyetini te'yid etmek uğruna, bugünün yollarıyla bile en az 1700 km.'lik Neysâbur'dan Musul'a yaptığı bu yolculuğu Allah tarafından öyle bereketlendirilmiştir ki; oğlu Ebû Amr bu yolculuk sayesinde Ebû Yaʻlâ'ya vefatından sâdece 1 yıl önce talebelik yapmış, ondan Müsned'inin tamamını dinlemiş ve dahi onun bu eserini günümüze ulaştıran yegâne râvîsi olmaya muvaffak kılınmıştır.

22 Müslim b. Haccac en-Neysâbûrî el-Kuşeyrî, el-Müsnedu's-sahîhu'l-muhtasar mine's-sünen

bi-nakli'l-adli ani'l-adli ilâ Rasûlillâh, thk. Ebû Kuteybe Nazar Muhammed el-Fâryâbî, Dâru Taybe, Riyâd, 1427/2006, Kitâbu'l-Cihâd, 3 (1733).

23 Zehebî, Siyer, XIV, 300. Babası Ebû Caʻfer'in sadece ilâve bir sened uğruna Neysâbur'dan Musul'a yolculuk yaptığı bu hadisi müellif Sülâlât'ında Ebû Yaʻlâ'dan rivâyet etmektedir. Bkz. Müntekâ min Süâlât, Hadis no: 87.

24 Müslim, Sahîh, Mesâcid, 2 (526) 25 Zehebî, Siyer, XIV, 300.

(25)

8 Erken dönem tasavvuf ve tasavvuf târihine dâir en önemli eserlerden birisi olan

Tabakâtu's-Sûfiyye kitabının müellifi ve aynı zamanda Ebû Amr b. Hamdân'ın talebesi

olan Ebû Abdurrahmân es-Sülemî (ö. 412/1021) bu eserinde Ebû Caʻfer b. Hamdân'dan oğlu aracılığıyla birçok hikmetli söz nakletmekte ve onun hakkında şunları söylemektedir:

"Neysâbûr şeyhlerinin büyüklerindendir". "Evi/âilesi zühd ve verâ evidir.

Bu durum son yolculuğunda aralıksız 20 yıl boyunca Mekke'de ikâmet eden torunu -kızının oğlu- Ebû Bişr Muhammed b. Ahmed el-Hulavi (/Hulvânî)'ye kadar devâm etmiştir. … Kendi vaktinde Harem'in şeyhlerinin biriciğidir."27 Öte yandan Ebu Caʻfer b. Hamdân, Cüneyd-i Bağdâdî ile yazışmaktadır. Döneminin en önde gelen âlim ve sûfîlerinden Ebû Osmân en-Neysâbûrî (ö.298/910) de onun için: "Kim havf (Allah korkusu) ehlinin yoluna bakmak isterse, Ebû Caʻfer'e

baksın" demektedir.28

Ebû Amr b. Hamdân'ın babasından işitip bize naklettiği hikmetli sözlerinden bâzıları şu şekildedir:

"(Oğlum!) Sen âsî kimseye zannettiğin bir günah sebebiyle buğz ediyorsun da yakînen bildiğin kendi günahların sebebiyle kendi nefsine buğz etmiyorsun". "Kardeşini ayıpları sebebiyle yermen, seni yerdiğin şeye ve daha kötüsüne düşürür. Eğer muvaffak olsaydın ona duâ eder, merhamet eder, kendi nefsine karşı onun yaptığının bir benzerine düşmekten korkar ve onun başına getirdiği ile seni ibtilâ etmediği için Allah Teâlâ'ya şükrederdin".

"İtaatkârların isyankârlara karşı itaatleriyle büyüklenmeleri, onların ma'siyetlerinden daha şerli ve kendileri aleyhine çok daha zararlıdır". "Berâberinde tevbe ve pişmanlık bulunan büyük bir kötülük, beraberinde ısrar bulunan (ısrarla yapılan) küçük bir kötülükten daha küçüktür. Çünkü Allah

27 Sülemî, Ebû Abdurrahmân Muhmmed b. el-Huseyn b. Muhammed b. Mûsâ en-Neysâbûrî,

Tabakâtu's-sûfiyye, thk. Mustafa Abdulkâdir Atâ, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrût, 1419/1998, s. 254-256. Ayrıca bkz. Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1419/1998, II, 236. 28 Zehebî, Tezkire, II, 236; Târîhu’l-islâm VII, 229.

(26)

9

Teâlâ "Onlar bile bile (bildikleri halde) yaptıklarında ısrar etmezler"29 buyurmaktadır. İhlâs ile yapılan az bir ihsân (güzel amel), riyâ, kendini beğenme ve diğer âfetlerle birlikte yapılan çok ihsândan daha çoktur".30 Ebû Caʻfer hicrî 311 yılının Şevvâl ayının son günlerinde vefat etmiştir.31

Ağabeyi (Ebu’l-Abbas b. Hamdân): Kaynaklarda biyografisine

ulaşabildiğimiz müellifin âile fertlerinden bir diğeri ise, kendisinden 10 yaş büyük olan ağabeyi Muhammed b. Ahmed b. Hamdân'dır. Aynı ismi taşıdığı için, kardeşinden künyesi olan Ebu'l-Abbâs ile temyiz edilmektedir.

Ağabeyi Ebu'l-Abbâs da babasından ilmi, zühdü ve takvâyı mîras almış, asrının önde gelen âlim ve zâhitlerindedir. Hârizm (Huvârizm)'in muhaddisi olarak anılmaktadır. Babası Ebû Caʻfer onu genç yaşında muhaddislerden hadis tahsil etmesi için Rey (Tahrân) ve Tûs gibi şehirlere götürmüştür. 291 yılında ticâret için Hârizm'e gitmiştir. Şehirdeki hadis ehlinin lîderi Muhammed b. İsmâîl, konakladığı handa onu ziyâret edip, kendisine bâzı hadisler hakkında soru sormuş, lâyıkıyla rivâyet edip cevâp verdiğini görünce ona hürmet edip özel bir saygı göstermiştir.

Hârizm'e yerleşen Ebu'l-Abbâs hem ticâretiyle hem de ilmi ve verâsı ile bölge halkının, önde gelenlerin ve idârecilerin güven odağı olmuştur. Kur'an hâfızı, hadis, târih ve fıkıh ilimlerinde âlim olmasına rağmen, verâsı sebebiyle fetvâ vermekten imtinâ etmektedir. Hârizm Camii'ne nâzır kılınması sonrası câmiyi mâmur etmiştir. Her pazartesi-perşembe günü hadis imlâ meclisi düzenlemekte, bu meclisine şehrin önde gelenleri ve yöneticileri dahi katılmaktadır. Duâsının müstecâp görüldüğü ve yağmur duâsı için öne geçirildiği ifâde edilen Ebu'l-Abbâs'tan, akabinde vefat ettiği on beş gün süren son hastalığı sırasında, insanların akın akın evine duâ istemeye geldiği kaydedilmektedir. 11 Safer 356 Cumartesi gecesi vefat etmiştir. Cenâzesi için tüm şehir halkı toplanmış; âlimlerin, şehrin büyüklerinin ve önde gelen tüccarlarının katıldığı tâziyesine dönemin Harizmşâh'ı da emrindeki diğer yöneticilerle birlikte gelmiştir. Ebu’l-Abbas, geride üç oğul bırakmıştır.32

29 Âl-i İmrân, 3/135

30 Sülemî, Tabakâtu's-sûfiyye, s. 255-256. 31 Bkz. Zehebî, Siyer, XIV, 302-303. 32 Bkz. Zehebî, Siyer, XVI, 193-196.

(27)

10 es-Sülemî'den yukarıda aktardığımız bilgilerden Ebû Amr ile Ebu'l-Abbâs'ın bir de kız kardeşleri olduğu anlaşılmaktadır. Müracaat ettiğimiz kaynaklarda kendisine dâir başka bilgi bulunmamakla birlikte, Harem-i Şerîf'in gözde âlimlerinden sayılan oğlunun 20 yıl ikâmet ettikten sonra 386 yılında vefat ettiği bilgisine33

bakarsak, bu kız kardeşlerinin kendilerinden büyük olması kuvvetle muhtemel gözükmektedir.

Müellifimiz 90 yaşında iken bir kızı dünyaya gelmiştir. Ölüm döşeğindeyken hanımı ikinci çocuğuna hâmiledir. Lâkin çocuğu henüz dünyâya gelmeden kendisi vefat etmiştir.34 "Vefatı" başlığı altında aktarılacaktır. Bu bilgilere göre, Ebû Amr İbn

Hamdân'ın geride 2 çocuk bıraktığını öğrenmekteyiz. Elimizdeki kaynaklar çerçevesinde çocukları hakkında bunun ötesinde bir bilgiye ulaşabilmiş değiliz.35

1.1.2. Doğum Yeri ve Târihi

Doğduğu yerle ilgili kaynaklarda açık ve net bir bilgi bulunmasa da, kendisi ve âilesinin Neysâbur'un Hîra mahallesine nisbep ediliyor olması dolayısıyla zâhir olan, Hîra'da yahut Neysâbûr şehrinde dünyaya gelmiş olduğudur. Zîra "Tahsil Hayatı" başlığı altında göreceğimiz üzere kendisi, ilim için rihlelere başlamadan önce Neysâbur'un muhaddislerinden hadis dinleyip tahsil etmiştir. Muhaddis târihçi Zehebî'nin (ö.748/1348) verdiği bilgiye göre Ebû Amr b. Hamdân hicrî 283 yılında doğmuştur.36 Bu bilginin, müellifin talebesi ve hemşehrisi Hâkîm en-Neysâbûrî'nin

(ö. 405/1014) Târîhu Neysâbur isimli eserinde müellifin vefatı hakkında

33 Sülemî, Tabakâtu's-sûfiyye, s. 254.

34 Zehebî, Siyer, XVI, 358; Târîhu’l-islâm VIII, 432; Sübkî, Tâcüddin Abdülvehhâb b. Takiyyüddîn

Tabakâtu'ş-şâfi'iyyeti'l-kübrâ, thk. Mahmûd et-Tanâhî ve Abdülfettâh el-Hulv, Hecr li’ttıbâa ve’n-neşr, 1413/1993, III, 70.

35 TENBÎH ve TEMYÎZ: Müellifimiz Ebû Amr b. Hamdân ile aynı künyeyi ve nisbeti taşıyan bir başka muhaddis daha vardır ki, hadis rivâyetlerinin isnâdlarında genellikle "Ebû Amr el-Hîrî" olarak anılmaktadır. Müellifimiz genelde Ebû Amr b. Hamdân olarak anılmakla birlikte, birçok kez İbn Hamdân zikredilmeksizin kısaca Ebû Amr el-Hîrî diye de zikredilebilmektedir. Dolayısıyla, bu iki râvînin birbirine karıştırılmaması için isnaddaki hocalarına ve kendisinden rivâyet eden râvîye dikkat edilmesi son derece elzemdir. Diğer Ebû Amr el-Hîrî'nin ismi, müellifimizin aksine Ahmed b. Muhammed'dir ve kendisi İbn Hamdân'ın bir üst kuşağının âlimlerinden olup, babasının ve hocası İbn Huzeyme'nin dostudur. Hicrî 317 yılının Zilkâde ayında vefat etmiştir. Bkz. Zehebî, Siyer, XIV, 492-493; Tezkire, III, 15.

(28)

11 anlattıklarından çıkartıldığı anlaşılmaktadır. Müellifin "Vefatı" başlığı altında kaydedilecektir.

1.1.3. Vefatı

Vefat yılı ile ilgili kaynaklarda 4 farklı bilgi bulunmaktadır. Safedî (ö. 764/1363) hicrî 378 yılında vefat ettiğini kaydetmiştir.37 İmâm Süyûtî (ö. 911/1505)

de kendisinden bunu nakletmiştir.38 Halîlî el-İrşâd'ında "379 senesinde öldü" der.39 Sem'ânî ise el-Ensâb'da hicrî 380 yılında vefat ettiğini kaydetmektedir.40 Hicrî 376 yılında vefat ettiği bilgisi ise İbnu'l-Cevzî (ö. 597/1201), İbn Nukta (ö. 629/1231), Zehebî (ö. 748/1348), İbn Tağrîberdî (ö. 874/1470) ve İbnu'l-Imâd (ö. 1089/1679) gibi çoğunluk muhaddis ve târihçilerin itimad ettikleri râcih olan görüştür.41 Bu görüş, doğum târihini zikrederken işâret ettiğimiz üzere, talebesi Hâkim en-Neysâbûrî'nin

Târîhu Neysâbur isimli eserinde müellif hakkında bizzat kendisinin kaydettiği

bilgilere dayanmaktadır.

Hâkim en-Neysâbûrî, "Ebû Amr -Allah ona rahmet etsin- 93 yahut 94

yaşındayken 376 senesinin Zilkade ayının 28'inde, Perşembe gecesi vefat etti. Cenâze namazını da Hâfız Ebû Ahmed el-Hâkim kıldırdı," demektedir.42 Hâfız Ebû Ahmed

el-Hâkim (ö. 378/988), el-Hâkim'in hocası olup, el-Esâmî ve'l-Künâ gibi çok değerli eserlerin sâhibi el-Hâkim el-Kebîr diye meşhûr Neysâbûrlu hadis hâfızıdır. Hâkim'in anlatımından zâhiren hocasının vefatına ve cenâzesine şâhit olduğu anlaşılmaktadır.

37 es-Safedî, Salâhüddin Halil b. Aybek b. Abdullah, el-Vâfî bi’l-vefeyât, thk.: Ahmed el-Arnaût - Türkî Mustafa, Dâru İhyâi’t-Turâs, Beyrut, 1420/2000, II, 35.

38 es-Süyûtî, Celâlüddin Ebu’l-Fazl Abdurrahman b. Ebî Bekr b. Muhammed, Buğyetu'l-vuʼât fî

Tabakâti'l-luğaviyyîn ve'n-nuhât, thk. Muhammed Ebu'l-Fadl İbrâhîm, Mektebetu'l-Asriyye, Saydâ, t.y., I, 22.

39 el-Halîlî, Ebû Yaʻlâ Halîl b. Abdillah b. Ahmed el-Kazvînî, el-İrşâd fî ma‘rifeti ulemâi’l-hadîs, thk. Muhammed Saîd Ömer İdrîs, Mektebetü’r-Rüşd, Riyad, 1409, III, 850.

40 Sem'ânî, el-Ensâb, IV, 327. Ayrıca bkz. İbnu'l-Esîr, Izzuddîn Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed b. Muhammed es-Şeybânî el-Cezerî, el-Lübâb fî tehzîbi'l-Ensâb, Dâru Sâdır, Beyrût, t.y. I, 406. 41 Bkz. İbnu'l-Cevzî, Cemâluddîn Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed el-Cevzî,

el-Muntazam fî târîhi’l-mülûk ve’l-ümem, thk. Muhammed Abdulkâdir Atâ, Mustafa Abdulkâdir Atâ, Dâru'l-Kütübi'l-Mısriyye, Beyrût, 1412/1992, XIV, 320; Zehebî, Siyer, XVI, 258; Târîhu'l-İslâm VIII, 431; Sübkî, Tabakâtu'ş-şâfi'iyye, III, 70; İbn Tağrîberdî, Cemâluddîn Ebu'l-Mehâsin Yûsuf b. Tağrîberdî b. Abdillâh ez-Zâhirî, en-Nücûmü’z-zâhire fî mülûki Mısr ve’l-Kâhire, nşr. Vizâratu's-Sekâfe ve'l-İrşâdi'l-Kavmî, Dâru'l-Kütüb, Mısır, t.y., IV, 150; İbnu'l-Imâd, Şezerâtu'z-zeheb, IV, 406. 42 İbn Nukta, et-Takyîd, s. 50; Zehebî, Siyer, XVI, 258; Târîhu'l-islâm VIII, 431.

(29)

12 Hem talebesi, hem hemşehrisi olması ve hem de aynı dönemde yaşayıp cenâze namazını en yakın talebeliğini yaptığı hocasının kıldırması, ayrıca vefatına dâir yıl, ay, gün ve vakit gibi ayrıntıları kaydetmesi vb. sebeplere binâen en itimada şâyan bilgi hiç şüphesiz Hâkim'den nakledilenlerdir.

Ebû Amr vefat etmeden birkaç yıl önce iyice zayıf düşmüş ve gözleri görmez olmuştur. Hâkim, vefatı öncesindeki birkaç yıllık süreci şöyle anlatmaktadır: “Otuz

küsur yıl boyunca mescid onun döşeğiydi. Sonra gözleri âmâ olup iyice zayıf düşünce kendisini (Neysâbûr'dan köyü) Hîra'daki bâzı akrabalarının yanına taşıdılar."43 Yine

Hâkim'in anlattığına göre vefatı esnâsında hanımı hâmiledir. Eşinin ölüm döşeğinde kendisine "Doğumum çok yaklaştı" demesi üzerine İbn Hamdân "Onu Allah'a teslim

ettim. Semâdan beraatimi getirdiler" diye cevap vermiş ve şehâdet getirip oracıkta

vefat etmiştir.44 Müellifin, âmâ olduğu ömrünün bu son yıllarında dahi hadis okutmaya devam ettiğini görmekteyiz. "İlmî Şahsiyeti" bölümünde bu husustaki bilgiler zikredilecektir.

1.2. İLMÎ ŞAHSİYETİ

1.2.1. Tahsil Hayatı

İlim şevkinin, öğrenme arzusunun kuşattığı bir evde ve hadis ilmine tüm benliğiyle gönül vermiş, kendini adamış bir babanın çocuğu olarak büyüyen Ebû Amr b. Hamdân hiç şüphesiz ilk tahsilini babasından görmüştür.

İlmî yolculuklara çıkmadan önce, evvelâ kendi yaşadığı Neysâbûr şehrinin âlimlerinden ve muhaddislerinden ders almıştır. 295 yılında henüz 12 yaşlarındayken Muhammed b. Zenceveyh b. Heysem el-Kuşeyrî'den (ö.302/915) hadis dinlemiş, aynı zamanda Neysâbûr'un şeyhi Ebû Osman el-Hîrî (ö.298/910)'den ilim ve âdâb telakkî etmiştir.45 Bununla birlikte Horasan'ın büyük muhaddislerinden Ebû Amr Ahmed b.

43 Zehebî, Siyer XVI, 358; Târîhu’l-islâm VIII, 431; Sübkî, Tabakâtü'ş-şâfiiyye, III, 69.

44 İbnu'l-Cevzî, el-Muntazam, XIV, 320; Zehebî, Siyer XVI, 358; Târîhu’l-islâm VIII, 432; Sübkî,

a.g.e., III,70

(30)

13 Nasr el-Haffâf (ö.299/912)46, Hâfız Caʻfer b. Ahmed el-Hasîrî (ö.303/916)47, Ebu'l-Huseyn Abdullah es-Simnânî (ö.303/916)48, Ebû Muhammed Abdullah İbn Şîreveyh el-Kuraşî (ö.305/918)49, Muhammed b. Abdullah ed-Devîrî (ö.307/920)50, Sahîh müellifi İbn Huzeyme (ö. 311/924)51 ve el-Müsnedü'l-Kebîr sâhibi Muhammed b.

İshâk es-Sekafî es-Serrâc (ö.313/925)52 ile Ebû Bekr Ahmed b. Ali er-Râzî'den

(ö.315/927-928) hadis ve ilim tahsil etmiştir.

Babası Ebû Caʻfer'in Irak'a, Cezîre'ye ve civarındaki beldelere gerçekleştirdiği rihlelerde kendisini beraberinde götürdüğü ve ona muhaddislerden çokça hadis dinlettiği kaydedilmektedir.53

Hicrî 299 yılında Hasen b. Süfyân’dan (ö. 303/916) hadis tahsil etmek için babasıyla birlikte Nesâ beldesine gerçekleştirdiği yolculuk esnâsında henüz 16 yaşlarındadır. Bu rihlede, ondan başta kendi Müsned'i ile hocası Ebû Bekr b. Ebî Şeybe'nin Müsned'i54 olmak üzere çokça hadis dinleyip tahsil etmiştir.55 Vefatından

sadece 4 yıl önce kendisinden kitaplarını dinleyen İbn Hamdân, Allah'ın lütfu ile onun bildiğimiz tüm eserlerinin râvîsi olmuştur.56 Nesâ'da, Hasen b. Süfyân'ın evinde ayrıca

46 Zehebî, Tezkire, II, 167-168; Siyer, XVI, 357.

47 Zehebî, Siyer, XIV, 218, XVI, 357; Târîhu’l-islâm VIII, 431; Sübkî, a.g.e., III, 69. 48 Zehebî, Siyer, XVI, 357.

49 İbn Nukta, et-Takyîd, I, 319-320; Zehebî, Siyer, XIV, 166; XVI, 357; Târîhu’l-islâm VII, 90. 50 Zehebî, Siyer, VII, 123; Siyer, XIV, 254-255, XVI, 357;

51 Bkz. Zehebî, Siyer, XIV, 366, XVI, 357.

52 Zehebî, Târîhu’l-islâm VII, 270; Siyer, XIV, 390; İbn Kesîr, Imâduddîn Ebu'l-Fidâ İsmâî b. Ömer,

Tabakâtü'l-fukahâi'ş-şâfîiyyîn, thk. Dr. Ahmed Ömer Hâşim ve Dr. Muhammed Zeynuhum Muhammed Azb, Mektebetü’s-Sekâfeti’d-Dîniyye, Kâhire, 1413/1993, I, 218.

53 İbn Nukta, et-Takyîd, s.50; Zehebî, Siyer, XVI, 356.

54 Bkz. İbn Hacer, Şihâbuddîn Ebu'l-Fadl Ahmed b. Muhammed b. Ali b. Hacer el-Askalânî,

el-Muʻcemu'l-mufehres, thk. Muhammed Şekûr el-Meyâdînî, Müessesetu'r-Risâle, Beyrût, 1417/1998,

s. 135 (484).

55 İbn Nukta, et-Takyîd, s. 51; Zehebî, Siyer, XVI, 356; Târîhu’l-islâm VIII, 431; Sübkî,

Tabakâtü'ş-şâfiiyye, III, 69.

56 Örnekler için bkz. Semʼânî, et-Tahbîr fi’l-Muʿcemi’l-Kebîr, thk. Münîre Nâcî Sâlim, Riâsetu Dîvâni'l-Evkâf, Bağdad, 1395/1975, II, 359, el-Müntehab min Muʻcemi Şuyûhi's-Semʼânî, tkh. Muvaffak b. Abdillah b. Abdilkâdir, Dâru Âlemi'l-Kütüb, Riyad, 1417/1996, III, 1813; Alâî, İsâretu'l-fevâidi'l-mecmûa fi'l-işâreti ile'l-ferâidi'l-mesmûa, thk. Merzûk b. Heyâs Âl Merzûk ez-Zehrânî, Mektebetu'l-Ulûm ve'l-Hikem, Medîne, 1425/2004, I, 439; İbn Hacer, a.g.e., s. 138 (492), 209-201 (902).

(31)

14 Ebû Caʻfer Muhammed b. Ahmed er-Râzânî’den (ö.313/926) hadis dinlemiştir.57 Nesâ beldesi ile Neysâbur şehri arasında o günün şartlarında 6-7 günlük yolculuk mesafesi vardır.58 Bugün için ise, Türkmenistan'ın Aşkabat şehrinin 18 km. kadar

güneybatısında kalan bir bölgedir ki, Neysâbûr'dan yaklaşık 300 km. uzaklıktadır.59

Semʼânî'nin kendisi aracılığıyla rivâyet ettiği bir hadisin senedinde İbn Hamdân'ın kendi ifâdesinden, hicrî 300 yılında Ebû Ali b. Ebî Hafs el-Muhammedâbâzî'den de hadis dinlediği anlaşılmaktadır.60 Muʻcemu'l-Büldân

sâhibinin bildirdiğine göre Muhammedâbâz, o dönemlerde Neysâbur'un girişinde, aralarında bir fersah mesafe olan bir köydür.61 Günümüzde İran'ın Razavi Horasan

eyâletinde bulunan Nişabur'un (Neysâbûr'un) Muhammedâbâd köyüne karşılık geldiği anlaşılmaktadır. Ancak İbn Hamdân bu köye gitmiş olabileceği gibi, kendisinden bizzat Neysâbûr'da hadis dinlemiş olması da kuvvetle muhtemeldir.

Cürcân'a gerçekleştirdiği rihlede İmran b. Mûsâ b. Mücâşiʻ es-Sahtiyânî’den

(ö.305/917) çokça hadis yazmıştır.62 Ayrıca Cürcanlı Ahmed b. Muhammed b. Abdulkerîm el-Vezzân’dan (ö.307/919) hadis rivâyet etmiştir.63 Hicrî 300 yılında Cürcan kadısı fakîh Ebu'l-Hasen Ahmed b. Ali es-Sâbûnî'nin64 imlâ meclisinde hadis

tahsil ettiği kendisinden yaptığı rivâyette açıkça görülmektedir.65 Bu kayıtlardan 299

yılında memleketinin doğusundaki Nesâ'ya giden İbn Hamdân'ın, Neysâbûr'a tekrar

57 Bkz. İbn Hamdân, Fevâidü’l-hâc hadis no: 59, 66, 91. Ayrıca bkz. Zehebî, Siyer, XVI, 357. 58 Yâkût, Muʻcemu’l-Büldân, V, 281.

59 Bkz. el-Mağlûs, Sâmî b. Abdillâh, Atlasu Aʻlâmi'l-Muhaddisîn, Mektebetu'l-Abîkân li'n-Neşr, Riyad, 2019, s. 110.

60 Bkz. Sem'ânî, el-Müntehab, I, 443. Ayrıca bkz. a.mlf. el-Ensâb, XII, 121-122. 61 Yâkût, Muʻcemu’l-Büldân, V, 64. Ayrıca bkz. Sem'ânî, el-Ensâb, XII, 120.

62 İbn Nukta, et-Takyîd, s.50; Zehebî, Siyer, XIV, 136-137; XVI, 356; Târîhu’l-islâm VIII, 432. Ayrıca rivâyetleri için bkz. İbn Hamdân, Müntekâ, no: 64, 74, 77, 78.

63 Zehebî, Siyer, XVI, 357; İbn Hacer, Lisânu'l-Mîzân, thk. Abdulfettâh Ebû Ğudde, Dâru'l-Beşâiri'l-İslâmiyye, Beyrût, 1423/2002, I, 634.

64 İbn Hacer ve İbn Nâsıruddîn'in açıklamalarına göre bu zâtın nisbeti es-Sâbûnî değil nûn yerine yâ ile es-Sâbûyî şeklindedir. Lâkin Hadis cüzʼümüzün Sarîfînî hattıyla istinsâh edilmiş el yazmasında olsun, bu râvînin isminin mezkûr olduğu Târîhu Cürcân ve Târîhu Bağdâd vd. eserlerin matbû nüshalarında hep Sâbûnî olarak kayıtlıdır. "Müellifin Hocaları" bölümünde tanıtılırken kaynaklar zikredilecektir. Müştebeh (birbirlerine benzeyen ve karıştırılabilecek) isimlerin zabtı konusunda eser kaleme alan bu iki öncü âlimin bu husustaki kaynaklarını tespit edebilmiş değilim.

(32)

15 döndüğü, ardından ise batı cihetindeki ilim merkezi olan şehirlere gerçekleştireceği rihlelere 300 yılında ilk olarak Cürcân şehrine giderek başladığı anlaşılmaktadır.

Rey (Tahrân) şehrine gerçekleştirdiği yolculukta ise müfessir ve kıraat âlimi

Abbâs b. Fadl b. Şâzân’dan (ö.311/924) kıraat ve hadis tahsil ettiği anlaşılmaktadır.66

Tüster'de ise büyük hâfız Ebû Caʻfer Ahmed b. Yahyâ'dan (ö.310/922) hadis

tahsil etmiştir. 67

Ahvâz şehrine de yolculuk yapan İbn Hamdân, şehrin güneyindeki

Askerimükrem68 beldesinde Abdân el-Cevâlîkî'den (ö. 306/918) 306 yılında hadis dinlemiştir.69 Abdân o yılın sonunda vefat etmiştir.

Irak yolculuğu esnâsında Basra şehrinde Zekeriya b. Yahyâ es-Sâcî'den

(ö.307/919) ve Muhammed b. Hüseyn b. Mükram’dan (ö.309/921) hadis yazmıştır.70

Vâsıt şehrinde de Caʻfer b. Ahmed b. Sinân el-Kattân’dan (ö.307/919) hadis

dinlemiştir. 71

Kûfe'de ise Ali b. Abbâs el-Mekâni'î (ö.310/922)72, Abdullah b. Zeydân

el-Becelî (ö.313/925) ve Hâfız İbn Ukde'den (ö.332/944) hadis dinleyip ilim tahsil etmiştir.73

Bağdad'da Ahmed b. Hasen b. Abdulcebbâr es-Sûfî (ö.306/918)74, el-Heysem

b. Halef ed-Dûrî (ö.307/919)75, Abbâs b. Ahmed İbnu'l-Kâdî el-Birtî (ö.308/921)76,

66 Zehebî, Siyer, XVI, 357; Târîhu’l-islâm VII, 155; Maʻrifetu'l-kurrâi'l-kibâr ala't-tabakât

ve'l-aʻsâr, nşr. Dr. Tayyâr Altıkulaç, İSAM, I, 465,

67 Zehebî, Siyer, XIV, 362, XVI, 357.

68 Askerimükrem: İran'ın Hûzistân eyâletinde Ahvâz şehrinin kuzeyinde târihte kurulmuş, bugün ise mevcut olmayan bir şehir. Bkz. Askerimükrem, DİA, III, 493-494.

69 İbn Hamdân, Müntekâ, no: 79

70 İbn Nukta, et-Takyîd, s. 51; Zehebî, Siyer, XVI, 356; Târîhu’l-islâm VIII, 432. 71 Zehebî, Siyer, VII, 116; Siyer, XIV, 308, XVI, 357.

72 Bkz. İbn Asâkir, Ebu’l-Kâsım Ali b. el-Hasen b. Hibetullâh, Târîhu medîneti Dımaşk, thk. Muhibbüddîn Ömer b. Garâme el-Amrevî, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1415/1995, LXI, 170.

73 Zehebî, Siyer, XVI, 357. Ayrıca bkz. Hatîb, Târîhu Bağdâd, XV, 123-124. 74 İbn Hamdân, Müntekâ, no: 79, 85, 97. Ayrıca bkz. Siyer, XVI, 356-357.

75 Zehebî, Siyer, XVI, 357; Târîhu’l-islâm VIII, 431. Ayrıca bkz. İbn Hacer, Lisânu'l-mîzân, VIII, 356.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bütün bunlardan dolayı Ebu‟l-Berekat‟a göre varlığı özü gereği zorunlu olarak varolan kendi özsel nitelikleriyle çoğalmaz (Ebu‟l-Berekat, 1998: 91).. Ġlineksel

Ziya — Neşriyat müdürü: Mimar Abidiıı Matbaacılık ve Neşriyat

Tanmmıyacak kadar ıslah edilmiş değil, fakat babalarımızın bize bıraktığı bütün mimarî hazineleri muhafaza ederek aynı zamanda hah ha- zırdaki emsalsiz fırsatın

The Alya Group holds interests in several business opera�ng primarily in the contract & project, upholstery tex�le collec�ons, interior design solu�ons, contract furniture,

Büyük âlim, mütefekkir ve mutasavvıf El-Hâc Muhammed Emîn Abdu’l-Hay İbn-i Abdu’l-Âlî Alî İbn-i Abdu’l-Velî İbrâhîm İbn-i Muhammed İbn-i Alî İbn-i Muhammed

Aşağıdaki şiiri 5 kere okuyup altındaki satırlara yazın ve yazdıktan sonra yazdığınızı okuyun.. ANNEM

Mütekaddimûn dönemdeki algının hâkim olduğu bir zaman diliminde yaşayan Ebü’l-Kāsım el-Belhî’nin kıraat tercihlerinde ve tenkitlerinde (sonraki dönem

İlim Talebindeki İnsanlann Durumlan.54 Nebevi Sünnet Hakikatinde Kur'anî Deliller.54 Sahabede ve Sonraki Nesillerde Münazara ve Delil Getirmeler.55 Kur'an ve Sünnet'in