• Sonuç bulunamadı

Yusuf Bozkurt Özal:"Liberal değil, muhafazakar partiyiz":'Bankacılık geri'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yusuf Bozkurt Özal:"Liberal değil, muhafazakar partiyiz":'Bankacılık geri'"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yusuf Bozkurt Özal:

"Ücretler % 19

"

Esinin desteği

Yeni hükümet çalışmaları | yor. Bu barajı aşabilmek için iki gün Ankara da so- ile aşırı yorulan YusufOzal’ı evde dinlendirmek için I ğuk terler döktük. Yusuf Özal da eşinin ilgjsi yanışı-

Alman asıllı eşi Heide Naciye (ortada) özel çaba gös- ra, uyuyarak ve tespih çekerek yorgunluğunu gıde- teriyor. Sürekli çalan telefonlara karşı bulduğu tedbir riyor. Bayan Özal, fotoğraf çekmek istediğimizde, de oldukça ilginç. Sabah uyanır uyanmaz telefonu “Güzel çıkmıyorum” diye önce kabul etmedi, güzel meşgule alıp, eşi evi terk edene kadar da kapaimı- çıkacağı” garantisini aldıktan sonra aramıza katıldı.

v a | (Fotoğraf: Süreyya ORAL)

‘ Enflasyon tek

rakama iner

4

• Öze a n ERCAN

A "Bankalar çok kâr düşüncesiyle dövizi ellerinde w tutuyor" diyen özal, bu sektörün geri kaldığı­ nı belirterek, "Bankacılarımızın daha çok ekmek yemeleri lazım. Bankaların, sanayi tesislerine or­ taklığı yanlıştır" şeklinde konuştu

0 ücretlerin reel olarak enflasyonun gerisinde

kalmadığını söyleyen eski müsteşar yeni ba­

kan adayı, “Biz açıkça muhafazakâr partiyiz. Li­

beral değiliz” dedi

T a til s o h b e ti 5. s a y fa d a

(2)

20 ARALIK 1987

TATİL SOHBETİ:

Yusuf Bozkurt Özal: “Liberal değil, muhafazakâr partiyiz’

M É M

m

il l i nin

5

TATÜRK Orman Ç iftllği’nln yükseklerinde bir yerde, iki katil eve doğru yol alıyoruz. Eski DPT Müsteşarı, yeni ANAP milletvekili, Baş­ bakan Turgut Özal'ın küçük kardeşi Yusuf ÖzaPia ran­ devumuz var. Zor olanı başarmanın keyfi İçindeyiz. Zor diyorum, çünkü bu günler Yusuf Özal’a ulaşmak ola­ sı değil. Çünkü Yusuf Özal gecesini gündüzüne ka­ tarak dayı oğlu Hüsnü Doğan ve Adnan Kahveci ile birlikte ve de bilinmeyen bir yerde 1988 programı üze­ rinde çalışıyor. Ofisine talimatı bile beni ümitsizliğe düşürmeye yetiyor. “10 gün beni yok sayın. İmzala­

nacak kâğıtları gece eve bırakın”. Ama ben de Yusuf

Özal'la konuşmaya kararlıyım. Geleceğin başbakan­ lığından tutun da yeni kabinede başbakan yardımcı­ lığından, devlet bakanlığına ve hatta dışişleri bakan­ lığına kadar en yoğun adı geçen kişi Yusuf Özal... Kâh Kaya Erdem’ln halefi olacak deniyor, kâh ANAP başkan yardımcılığına, ya da Bütçe Komisyonu baş­ kanlığına atanarak geleceğin başbakanı olarak hazır­ lanacağı öne sürülüyor. Kısacası Yusuf Bozkurt Özal, siyasi platformun en sıcak üyesi konumunda.

Bizi kapıda Bayan Özal karşılıyor. Heide Elizabeth Naciye Özal. Alman asıllı. 1962‘den bu yana evliler... Tembihti olduğum için ayakkabılarımı çıkarıyorum. Sı­ cak, pırıl pırıl, aydınlık salonda bir süre bekledikten sonra Yusuf Özal geliyor. Beklentimin aksine güleç yüzlü sıcak ve çok genç bir Özal’la karşılaşıyorum. Ko­ nuştukça bu gözlemim güçleniyor. Daha söyleşiye başlamadan ilk şartı ileriye yönelik soru sormamam oluyor. İstemediği bir şeyi söyletmenin zor olduğu­ nu anlamam da fazla uzun sürmüyor. Ekonomik ko­ nularda dolaşırken “İcraatın İçlnden”e dalıveriyoruz. Yusuf Özal siyasete çoktan ısınmış görünüyor.

“Verimli çalışmıyorlar. Rekabet güçleri yok. Sanayi

«şirketlerine

nrtak olmaları yanlis”diven DPT eski

Müsteşarı, ağabeyleri arasmda Korkut Özal’ı daha

yakın bulduğunu söylüyor

Yeni kabinenin en şanslı bakan adayı “Semra

yengemi çok severim” diyor. Uyuyarak ve tespih

çekerek dinlendiğini anlatıyor

OZCAN ERCAN

SİYASETTE DPT EKOLÜ

—“Sayın Özal, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nın bir özelliği var. Müsteşarlar genelde siyasete atılıyor. 1960 Anayasası gereği kurulduğundan bu yana hükü­ mete 22 bakan, İki de başbakan vermiş. Başbakanlar­ dan biri Sayın Demire!, diğeri de Sayın Özal. Siz de bu geleneği bozmadınız ve son seçimlerle birlikte si­ yasete atıldınız. Nedir DPT’nln özelliği?”

—"Ben ilk İşime 1968’de DPT'de başladım.'72’ye kadar da çalıştım. Sonra 1983’te yeniden müsteşar ola­ rak geldim. Doğrudur DPT bugüne kadar çok eleman yetiştirmiştir. Personeli az bir kuruluştur. Bu neden­ le girmek zordur, çok seçkin insanlar alınır. Burada yapılan iş de Türkiye’nin her sektörüne ekonomik ola­ rak bakmaktır. Üst kademeye de geldiniz mİ Türkiye’yi kuşbakışı görme imkânınız vardır. Görev yalnız plan program yapmak değildir. İktisadi konularda da hü­ kümete müşavirlik yapar. Ben de Allah’ın bir kısmeti DPT’den geliyorum. Ne olacağımız belli olmaz ama şu anda Malatya milletvekili olarak sanıyorum Mec- fis’te birikmiş tecrübe ile iyi katkılarda bulunuruz.

—“Sayın Özal, ben belki de şu an geleceğin baş­ bakanı ile söyleşiyorum?”

—"Zannetmiyorum.”

—“Neden olmasın? Her şey lehinizde görünüyor.”'

—“ Bakın ben size bir şey söyleyeyim. Ben hiçbir zaman çok ileriye bakmadım. Ancak memleketin me­ selelerini düşünürken ileriye bakmışızdır. Kendimiz için ileri bakmamışızdır. Açık söyleyeyim ben Allah’ ın takdirine teslim olmuş bir insanım. Ne olacağını kimse bilmez. Yakın geçmişteki hadiseler de bunu gösteriyor. Görev istemeyiz. Ama verilen görevi de çok iyi yapmaya çalışırız.

—“Sayın Özal, DPT Müsteşarı olarak 5 yıllık plan­ larla bir anlamda ülke ekonomisine yön veriyorsunuz. Bu nedenle yeni kabinede sizin ekonomi ağırlıklı bir konuma geleceğinize kesin gözle bakılıyor.”

—"Bakın hükümetin açıklanmasına çok kısa bir süre kaldı. Açıklanır görürüz. Bunun için spekülasyon yapmaya gerek yok.”

—“Seçimlerden sonra yapılan bir başka söylenti var sizinle ilgili olarak. Başbakan Turgut Özal, küçük kardeşini çok sever ve güvenir, onu ilerde başbakan­ lığa getirebilir. Ancak Yusuf Özal, Semra Özal barajı­ na takılır deniyor. Bu da benim aklıma Semra Özal İle aranızın nasıl olduğu sorusunu getiriyor.”

—“Başbakanımızla aranız nasıl? Çocukluğunuz­ da hiç kavga eder miydiniz?”

—"Ağabeyimle ne kavga, ne de münakaşa şeklin­ de bir durumumuz hiç olmadı. Ağabeylerimle aram­ da büyük yaş farkı vardır. Korkut Bey’le 11 yaş, Tur­ gut Bey’le 13 yaş. Ben ilkokulu bitirdiğimde onlar üni­ versiteyi bitirmişlerdi. Daha ilkokula gitmeden ağa­ beylerimi hatırlıyorum. 3 yaşımdaydım ama bazı şey­ ler aklımda. Kayseri’deydik. Sonra ben ilkokula baş­ ladım. Onlar da üniversiteye gitti. Fazla münasebeti­ miz olmadı. Yalnız yaz tatillerinde bir araya gelirdik. Sonra Korkut Bey Malatya’ya DSİ başmühendisi ola­ rak geldi. Üç yıl sonra da babamı kaybettik. Bu neden­ le Korkut Bey bana hem abilik hem de babalık yaptı. Abi kardeş ilişkimiz daha uzun sürelidir. Turgut Bey’le daha çok Ankara’ya geldiğimizde, ya da onlar bizi zi­ yaret ettiğinde görüştük. Ama şunu söyleyeyim ben ve Turgut Bey Jenetik olarak daha çok babamıza, Kor­ kut Bey de annemize benzer,

- “Mizaç olarak?”

değinelim. Geçen yıl hızlı büyüme ile körüklenen enf­ lasyonlu bir yıl yaşadık. Seçimlerden hemen sonra da zamlarla beraber kemer sıkma döneminin başlatıldı­ ğını hissettik. Merkez Bankası’nın direndiği gibi bun­ dan böyle büyüme hızına ‘dur’ mu denildi? Yoksa, es­ kiden olduğu gibi hem enflasyon hem de büyüme de­ vam mı edecek?”

"Önümüzdeki 5 yıl içinde enflasyonu tek

rakamlı hanelere indireceğimizi sanıyo­

rum. Ayrıca, İddia edildiği gibi ücretler

reel olarak enflasyonun gerisinde kal­

madı. Araştırdık. 1983’ten bu yana yüz­

de 19 reel artış sağlanmış"

"Turgut Beyle aramızda 13 yaş var. kor­

kut Bey le de 11 yaş. Turgut Bey le ara­

mızda ne kavga, ne de münakaşa oldu

çocukluğumuzda. Korkut Bey İse bana

hem abillk, hem de babalık yaptı. Abl-

kardeş İlişkimiz daha uzun sürelidir"

—"Annemle babam arasındaki mizaç ayrılığı ay­ nen bizde de görünür. Babam daha yumuşak ve sa­ kindir. Sabırlıdır. Korkut Bey ise çok daha organize bir yapıya sahiptir. Tertiplidir, organizedir. Çok detay­ lara inen bir kafası vardır. Annem de aynen öyledir. Hafızası çok güçlüdür. Annemin hafızası hepimizden kuvvetlidir."

TURGUT

BEY'İ 5EVER

—“Anneniz kardeşler arasında en fazla kimi se­ ver?”

—"Annem zennediyorum en fazla Turgut Bey’i se­ ver. ilk göz ağrısı... Bir de Turgut Bey hiç üzmemiştir annemi... Yani çok dikkatlidir. Biz belki daha çok üz­ müş olabiliriz."

—“Neler yapardınız?”

—“ Bilemiyorum. Her çocuğun annesiyle münase­ betinde üzüntü yarattığı olmuştur. Ama annem Tur­ gut Bey’i çok sever.”

—“Bir anlamda Turgut Özal’ın yeri başkaydı de­ mek istiyorsunuz?”

"Ben yakınlık olarak Korkut Bey i seve­

rim. Bana hem babalık, hem abilik yap­

tığı için. Ama babalık yaptığı için de çok

dayağını yemişimdlr. Ama Turgut Bey'

...skeslnl'

İn tek fiskesini yemedim"

"Semra Hanım la benim İlişkim, Başba­

kan hanımı olduğu İçin değildir. Kendi­

si benim yengemdir. Birbirimizi eskiden

beri tanırız. Karşılıklı sevgi ve saygı var­

dır. Aramız çok iyidir. Bunu bir yana atıp

spekülatif şeyler söylüyorlar"

— “ Gazetelerimiz çok spekülatif şeyler yazıyor. Türkiye’de gazetecilerin de daha çok şeyler öğrenmesi gerekir. Gazetecinin görevi, vatandaşa haberi yorum yapmadan aksettirmektir. Yoksa spekülatif şeyler ha­ ber değildir. Benim Semra Hanım'la ilişkim Başbakan hanımı olduğu için değildir. Benim yengem olur. Bir­ birimizi çok eskiden beri tanırız. Karşılıklı sevgi ve say­ gı vardır. Onlar evlendiği zaman ben lisedeydim. Hatta 15 yaşındayken gittim evlerinde kaldım. Kendisine hürmetim vardır. Aramız çok iyidir. Bunun dışında bir şey yoktur. Bunu şimdi bir yana atıp spekülatif şey­ ler söylüyorlar.”

—“ Evet öyledir. Hepimizi sever de onu biraz da­ ha fazla sever. Ama yine de kendisine sormak lazım.”

—“Siz en çok hangi abinizi seviyorsunuz?”

—“ Ben, tabii yakınlık olarak Korkut Bey’i, dediğim gibi bana hem babalık yaptı hem de abilik. Tabii ya­ kınlık diyorum. Ama babalık yaptığı için de Korkut Bey beni zamanında çok dövmüştü. Ama Turgut Bey’in tek fiskesini yemedim. Ama yine de iki ağabeyim arasın­ da bir ayrım yapmam."

—“Eşiniz sanırım Alman asıllı. Ailede evlenmenize karşı tepki oldu mu?”

ÜCRETLİYE REEL ARTIŞ

—“ Bizim hanımı ailede çok severler. Şöyle söy­ leyeyim. Bir tepki olmadı. Ben de hayret ettim. Mu­ hafazakâr bir ailemiz vardı. Biz 1959’da Liverpool'da tanıştık. 1962’de^Türkiye’ye geldik ve evlendik. Hiç bir tepki olmadı. Şunu söyleyeyim eşim Müslüman ol­ du.”

—“Yusuf Bey İzin verirseniz biraz da ekonomiye

"Döviz sıkıntısı yok”

Yusuf

Bozkurt özai'a göre döviz sıkıntısının al­

tında bankaların ve vatandaşın speküla­

tif eylemi yatıyor. Döviz, ilerde daha fazla

kâr sağlamak amacıyla içerde tutuluyor

ve suni darlık yaratılıyor.

EKONOMİ

Ücretliye net artış

"Enflasyondan en fazla etkilenen kesim işçi, memur ve

emekliler. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bu kesime enflasyonun üzerin­

den net gelir sağlamaya çalışacağız, önümüzdeki 5 yıl bunu yapacak vaktimiz de olacak"

diyor Yusuf Özal.

—"Kalkınmanın enflasyonla ilişkisi vardır ama başka sebepleri de vardır. Büyüme ile enflasyon ara­ sındaki tercihten çok önemli olan bunları uyarlı biçim­ de götürmektir. Enflasyonda iyi netice alamadığımı­ zı biliyoruz. Ama sebepleri var. Birincisi kalkınma hı­ zı. Ama ekonomiyi işlek ve verimli hale getirmek için zorunluydu. İkincisi ise son dört yılda yapılan 6 se­ çim. Enflasyonun rahatsız ettiği zümre işçi, memur ve emeklidir. Biz de zam yapmak istemiyoruz. Ama ekonominin gereği neyse onu yapıyoruz. Şunu söy­ leyeyim yapılan zamların etkilediğini gördüğümüz üc­ retli kesimin eline enflasyonun üzerinde net gelir geç­ mesini sağlamaya çalışacağız. Ben bazı hesaplar yap­ tım iddia edildiği gibi ücretlerin reel olarak enflasyo­ nun gerisinde kaldığı doğru değil. 1983 ynının 12 ayın­ da ortalama bir memurun net maaşı 24 bin lira. 87 so­ nunda 82 bin 600 olmuş. Artış 3.4 kat. Aynı dönemde tüketici fiyat endeksi 632.8,87’de 1837.2 olmuş artış 2.9 kat. Demek ki yüzde 19 reel artış. Yıllık yüzde 5.9’a geliyor. Biz bunun enflasyonun altında olmamasına çalışacağız. Önümüzde 5 yıllık dönem ve bununla uğ­ raşma imkânımız var.”

—“Biraz önce ücretleri enflasyonun üzerinde tu­ tacağız dediniz, bu enflasyon hep böye kalacak, ge­

rilemeyecek anlamına mı geliyor?”

—“ Enflasyon önümüzdeki 5 yılda şu sebeplerden aşağı düşecektir. Seçim olmadığından politikalarımızı daha rahat uygulayacağız. İkinci olarak dışarı büyük hızla açıldık, fiyatlar üzerinde büyük etkisi oldu. Bu etki şimdi azalarak devam edecek. Üçüncü önemli hu­ sus ekonominin yapısını değiştirdik. Büyük farklılığını kötü halden iyi hale geçerken yaptı ekonomi. Bundan sonra kıyasımız iyi çalışan bir ekonominin, biraz da­ ha iyi çalışan ekonomiyle kıyası olacaktır. Büyüme hızı da am sıçramalarla hesapların dışına çıkamayacaktır. Bir de tasarrufu teşvik ediyoruz."

—“Yine de enflasyonda tek haneli rakamlara in­ mek biraz zor herhalde?”

—“ Buraya da indiririz inşallah. Artık rahatız. Sıkın­ tılar yok. Ekonomide yapısal değişiklik önemli ölçü­ de bitmiştir. Ben 5 yılda enflasyonda tek rakama ine­ ceğimize inanıyorum.”

DÖVİZ SIKINTISI

Liberal değiliz. Liberal kelimesini Türkiye’de yanlış kullanıyorlar. Liberallik siz de bilirsiniz dışarıda her çeşit ahlaki şeye açıklık demektir. Biz muhafazakâ­ rız, milli ahlaki değerlere bağlı insanlarız. Bunu açık­ ça ifade etmek istiyorum. Yanlışlıkla söyledikleri şey budur. Biz rekabete dayalı serbest piyasa ekonomi­ sine inanan insanlarız. Hadise budur. Yoksa efendim, Türkiye’de ahlaki olarak her şeyi serbest bırakırsın, böyle bir şey yoktur, olmamıştır da, bunu açıkça söy­ lüyorum. Bu gibi mücadeleler her parti içinde olur. Ama serbest piyasa ekonomisini döviz fasit dairesi­ ni kırmak için getirdik. Ama şuna da inanıyoruz ki bu sistem memlekette adaleti sağlamıştır. Haksız kazan­ cı da önlemiştir,”

—“Gerek dövizde gerekse faizdeki serbestlik iş çevrelerini rahatsız ediyor gibi. Siz ne düşünüyorsu­ nuz?”

—“Sayın Özal bir de kaynak sorunumuz var. Dö­ viz sıkıntısı başgösterdi. Öyle ki devlet kasası boşal­ dı. Ne TL. var ne de döviz deniyor. Kredi limitlerimi­ zin dolduğundan, dış borç alma imkânımızın da azal­ dığından söz ediliyor.”

—“ Hayır efendim durum tam tersi. Türkiye’de dö­ viz darboğazı her zaman ana sorun olmuştur. Kalkın-, ma için yatırım, yatırım için de ithalat, ithalat da dö­ viz gerektirir. Biz bu dövizi borçlanarak almışızdır. Dö­ viz getirecek en önemli unsur ihracattır. Biz bunu sağ­ ladık. İçerdeki sanayii dışarı rekabete açtık. Bugün 10 milyar dolarlık ihracatı,turizmi gözardı ediyoruz. Ben turizm gelirlerinin önümüzdeki 5 yıl içinde 5 milyar dolara çıkacağına inanıyorum. Bu daha ilerde 9-10 mil­ yara çıkacaktır. İşçi gelirleri de artmaktadır. Bunları gerçekçi kur politikası getiriyor."

“Biz açıkça muhafazakâr bir partiyiz. Li­

beral değiliz. Bu kelimeyi yanlış kullanı­

yorlar. Liberallik dışarda her çeşit ahla­

ki şeye açıklık demektir. Biz muhafaza­

kârız, milli ahlaki değerlere bağlıyız.

Yok, Türkiye'de ahlaki oiarak her şeyi

serbest bırakırsın diye bir şey yok, olma­

mıştır da... Bunu açıkça söylüyorum"

"Bugün döviz sıkıntısı yok, hatta tam

tersi. Sıkıntı seçimlerden ve spekülatif

düşüncelerden kaynaklanıyor. Hem va­

tandaş, hem de bankaların. Bankalar da

dövizi tutuyor, ilerde daha büyük kâr­

lar ederim hesapları yapıyor”

—“ Size şunu söyleyeyim. Bakın kurulu düzenler vardır. Eski sistemin ya da şu anda bizim getirdiğimiz ara sistemin diyelim, kurulu düzenleri vardır. Kimse mevcut düzenini değiştirmek istemez. Bence faizde serbestlik, kurda serbestlikten daha önemli. Bizim problemlerimiz bankalarda oldu. Bankalarımız bugün çok verimli çalışmıyorlar. Rekabet güçleri yok. Mesela büyük bankaların rekabet güçleri zayıftır. Masrafları fazladır. Fazla yayılmışlardır. Daha verimli ve efektif çalışırlarsa-mesele halledilir. Sıkıntı ordan geliyor. Türkiye’de bankacılık sektörü diğer sektörlerden ge­ ri kalmıştır. Dünya bankacılığına bakıldığında öyledir. Bir tekstil dünya çapındadır. Bankacılıkta bunu söy­ leyemeyiz.”

—“ Bankacılarsa çağa en hızlı biz ayak uyduruyo­ ruz diyorlar.”

—“ Sektör olarak değil. Birkaç tane iyi banka var­ dır tabii. Ama sektör olarak daha çok ekmek yemele­ ri lazım.” „

—“Şaşırdım, bunları yazmadan edemeyeceğim.

—“Pekiyi neler oluyor? Sıkıntı nerden kaynakla­ nıyor?”

—“ Olan hadise şudur. Seçimlerdir. Çeşitli spekü­ latif düşünceler vardır. Hem vatandaşın hem de ban­ kaların."

—“Bankaların da mı var?”

—“ Bankaların da var tabii. Dövizi tutar. Döviz belki daha fazla değer kaybedecek. Biraz hızlı devalüe edi­ liyor belki. Bankaların ilerde büyük kâr ederim hesap­ ları vardır.”

—“ihracatçı da tutuyor dövizini.”

—“ Efendim hadise bu, spekülatif. Spekülatif şey­ ler uzun sürmez.”

LİBERAL DEĞİL,

MUHAFAZAKÂR

—“Bir de dövizde serbest kur olayı var. Hüküme­ tin Tahtakale ile Merkez Bankası arasındaki suni kur farkını serbest kura geçerek kapatmayı hedeflediği, bunu da ay başında başlatacağı söyleniyor. Sizce bu sıkıntının altında bu beklenti yatıyor olabilir mi?”

—“ Bakın ben İleri dönük konuşmak istemiyorum ama serbest kur bizim 5 yıllık planda vardı. Hatta kon- vertibiliteye geçiş de vardı.”

—“Bu uygulama zaten konvertibillteye geçişin ilk adımı değil mi?”

—“ Evet. Aslında faizde de tam serbestiye geçme­ miz lazım. Bunlar rekabete dayalı serbest piyasa eko­ nomisinin esas unsurlarıdır. Ben şunu da açıkça söy­ lemek istiyorum. Biz açıkça muhafazakâr bir partiyiz.

"Bizim bankaların birçok sanayi şirketin

de ortaklıkları var.Bankacılık sisteminde

bunlar yanlıştır. Mevduatın kredi olarak

değerlendirilmesi gerekir. Bu Iş İçin yatı­

rım bankaları vardır. Sektör olarak daha

çok ekmek yemeleri lazım”

—“ Yazın tabii... Bizim bankaların birçok sanayii şirketinde ortaklıkları, yatırımları vardır. Bunlar yan­ lıştır, bankacılık sisteminde. Esas itibariyle mevdu­ atların kredi olarak değerlendirilmesi gerekir. Gidip tesis alıp bunlarla uğraşmak yanlıştır. Yatırım banka­ cılığı vardır o iş için. Ticari bankaların bu tür işlerle uğraşması bankacılığın esâs prensibine aykırıdır.”

—“Program üzerindeki çalışmalarınız yorucu ol­ malı.”

—Zaman sıkışıklığı var. Hazırlanan dokümanları Sayın Başbakan’a sunacağız. Bu ilk taslak, kendisi ta­ rafından değerlendirilecek. Uyarılara göre düzeltile­ cektir.”

'TESPİH ÇEKEREK

DİNLENİYORUM"

—“Yorgunluğunuzu nasıl gideriyorsunuz?”

—"Ben şu tespihimi çekerken dinleniyorum. Bi­ raz da uyuyarak...”

—“Sayın Özal siyasi yaşamınızda size başarılar di­ liyorum.”

Enflasyonda yanılgı

OD!

İ

ÇİNDE bulunduğumuz yılın başında bu sütunda yazdığımız yazılarda, (Devletin açıkladığı yıllık programa İnanarak) 1987 yılında enflasyonun yüzde 25 dolayına çekilmesinin mümkün olabilece­ ği görüşünü belirtmiştik. Oysa yanılmışız... Yanılmışız, çünkü 1987 yılında bir seçim ortamına girileceğini ve bununla ilgili ola­ rak gösterişli yatırım ve harcamalar için ke­ senin ağzının hesapsızca açılabileceğini düşünememiştik.

Şimdi yılın on bir ayında açıklanan pe­ rakende fiyatlar seviyesindeki artışın, yüz­ de 42’ye ulaştığını öğreniyoruz. Bu enf­ lasyonla ekonomide yaratılan geçici canlı­ lık, uygulanan ekonomik politikanın tasvi­ bine ve seçimlerin kazanılmasına yardımcı olmuştur.

Hal böyle olmakla beraber, biz mevcut enflasyonist politikanın bu tempoda devam edebileceği kanısını taşımıyoruz... Gerçi mevcut iktidarın iktisadi politikasında şim­ dilik bir değişiklik getirileceği yolunda herhangi bir açıklama yapılmış değildir. 1984 yılı başında olduğu gibi, işe yüksek do- zajlı zamlarla başlanmış ve hızlı büyüme fel­ sefesi, ekonominin hedefi olarak gösteril­ miştir. Oysa, bu politikanın istenilen düzey­ de devamı mümkün değildir.

Gönül İstemese de, bugünkü hızlı ve gösterişli altyapı yatırımlarını bir disiplin altına alma zorunluğu kaçınılmazdır. Çün­

kü hızlı yatırımlar, ithalat ihtiyacını da be­ raberinde getirmiş ve artan ihracata rağ­ men, daha şimdiden ithalat taleplerinin kar­ şılanmasında bazı sıkıntılarla karşılaşıl- masına yol açılmıştır.

Bu bakımdan kısa dönemde yararlı gö­ rülen hatta (halkın sadece belirli kısmını ez­ diği halde) bir siyasi seçimin kazanmasına imkân veren enflasyon, uzun dönemde bu­ nu yaratanları da yutabilecek güce kavuşa­ bileceğinin kavranılması gecikmeyecektir.

Bu yüzden yıl içinde alışılagelen hızlı ya­ tırım girişimleri ile mahalli İdarelerin gös­ terişli harcamalarında yavaşlama, hiç de­ ğilse, bir erteleme beklenmelidir. Bu gibi fa­ aliyetlerin kaynağını devamlı olarak para basmak ve borçlanmak suretiyle besleme kolaylığının şimdiye kadar kalıcı bir başarı sağladığı hiçbir ülkede görülmüş değildir.

Uzun lafın kısası, 1987 yılındaki geliş­ melerin, enflasyonun tahmini konusunda bizi yanılgıya ittiğini kabul ediyoruz. Ancak enflasyonun bugünkü hızıyla 1988 yılını gö­ türmenin mümkün olmayacağına inanıyor ve iktidardaki siyasi yönetimin disiplinli bir ekonomik politika uygulama gereğini duya­ cağını sanıyoruz. Böyle bir uygulamada ise, bugün enflasyonun nimetlerinden yararla­ nan zümrenin mutluluğu da haleldar olacak ve en büyük tepki, yine bu kesimden gele­ cektir.

Narin-, •Enflasyonla

kalkınma olmaza

ANKARA, ÖZEL ÜRKİYE İşverenler Sendikası Konfede­ rasyonu (TİSK) Yöne­ tim Kurulu Başkanı Hafit Na­

rin, Merkez Bankası’nın döviz

sorunu ile ilgili derhal önlem almasını istedi. Türkiye’de döviz transferlerinde sıkıntı olduğu izlenimi yaratılmaya çalışıldığına dikkat çeken Na­

rin, "Bu durum Türkiye’nin dı­ şarıdaki itibarını sarsar ’’dedi.

EK ZAM YANLIŞTIR

Toplantıda ek zam konu­ sundaki görüşlerini de açıkla­ yan Narin, “Ek zamma ihtiyaç

vardır” sözünün yanlış oldu­

ğunu belirterek şunları söyle­ di:

“Ek zamma ihtiyaç lafı za­ ten büyük bir yanlıştır. Böyle bir şey olamaz. Ama ücretle­ rin dengelenmesi ve yeniden bir düzeye oturtulması en doğru cevaptır. Bu düzeyin hükümet politikası ile beraber oluşturulması şarttır. Yani hü­ kümet başta olmak üzere bu üçlü teşkilatın; Türk-iş'in ve TISK’in yapısına ve bilincine uygun gelen karar oluşturma­ sı şarttır.”

ENFLASYON

Türkiye’nin uzun yıllar enflasyon hastalığından

kur-A TİSK Genel Başkanı Halit Narin, konfederasyonun 25. w kuruluş yıldönümü nedeniyle dün düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin uzun yıllar enflasyon has­ talığından kurtulamadığına dikkati çekerek, "Yüksek enflasyonla hiçbir meseleyi konuşmak mümkün de­ ğildir. Enflasyon içinde kalkınma olmaz" dedi

tulamadığına dikkat çeken geliştirilerek, mutlaka yatırım

Narin, kemer sıkma politika- ve üretim artışı sağlanmalıdır,

larının çalışanları ve işveren- “İhracatın yatırımdan ve

leri olumsuz etkilediğini belir- üretimden başlayacak uygun terek, “Yüksek enflasyonla teşvik tedbirleriyle destek-

hiçbir meseleyi konuşmak lenmesi.

mümkün değildir. Enflasyon “Enflasyon hızı 1988 yılın- içinde kalkınma olmaz. Böy- da yüzde 20’ye kadar indiril- le bir saçmalık olmaz. Devle- meli, indlrtlmedığl takdirde tin gelirleri sürekli aynı kay- aşırı enflasyonun işletmeleri naktan elde etmesi doğru de- ve ücretliler üzerindeki tahri- ğildir. Enflasyonun aşağı çe- batı telafi edici tedbirler alın- kilmesi, kemer sıkma politika- malı.

sıyla sağlanamaz. Vergilendi- “işverenlerin ve işçilerin rilmeyen kesimin vergilendi- üzerindeki aşın vergi yükü ha- rimesiyle olur. Buna yönelik fifletilmelidir.

önlemler alınmalıdır” dedi. “Çalışanların lehine acil

Asgari ücretin vergiden '¡*r$ İyileştirmeleri yapılma- muaf olması gerektiğini soy- ">

as9frJ ucre‘,e" ver9‘

alın‘ leyen Narin, Türkiye’nin ihtl- mamaııaır. . .

yacı olan hususlar, göz önüne “Çalışan ve çalıştı rar d •

alarak, yeni kurulacak hükü- ?ında

metin dikkate almasını istedi- atanarak, devlete yeni ğe

»

« w

• t S w a 5S*t*.

“Özel sektör, ekonominin |em|ere, hükümet, işçi ve iş- lokomotifi olmalı. Bunun için veren arasında sağlanacak is- de azami ölçüde desteklen- tikrarlı, dinamik ve üçlü bir di- melidir. Arzulanan ekonomik yalog mekanizmasıyla çözüm gelişme İçin yeni modeller aranmalıdır.”

HABERLERDEN

• THY’ nin bir bölümünün çalışanlara satılmasından vazgeçilmesi üzerine Hay Group firmasına 80 bin do­ lara hazırlatılan rapor rafa kalktı...

• PİYASADAKİ kâğıt para

miktarı 4-11 Aralık arasında­ ki haftada 7 milyar lira çoğa­ larak 2 trilyon 977.5 milyar lira oldu.

• HAZİNE yarım trilyon lira­

lık daha bono ihraç edecek. Geçen hafta tahvil ve bono faizinde gerileme oldu.

• İZMİR Ayakkabıcılar Der­

neği Başkanı Muzaffer Sağ-

kol, Halk Bankası tarafın­

dan esnafa dağıtılan kredi­ lerin "göstermelik” olduğu­ nu savundu.

• ÜYE ülkelerin aidatlarını

ödememesi ve doların de­ ğer kaybetmesi üzerine Uluslararası Çalışma Örgü­ tü (ILO) de mail krize girdi... • ABD’de tüketici fiyatları Kasım ayı itibariyle son 12 ayda yüzde 4.7 arttı.

• ABD Merkez Bankası Baş­

kanı Alan Greenspan, "Altı­

nın ekonomide ölçü alınma­ sına ve ekonomide büyük rol verilmesine karşıyım”

dedi.

Türk pazarında

Japonya önde...

A Altı sanayileşmiş ülke içinde Japonya, Türkiye'deki pazar payıpı en hızlı artıran ülke oldu

D

ÜNYANIN önde gelen altı sanayileşmiş ülke­ si arasında Türkiye’de­ ki pazar payını son üç yılda en hızlı artıran ülke Japonya ol­ du. OECD verilerine göre, Ja­ ponya’nın Türk pazarındaki payı 1984 yılında yüzde 5.7 iken, bu rakam yüzde 63’lük artışla 1986 yılında yüzde 9.3’e çıktı. Türk pazarındaki payını artıran sanayileşmiş ül­ keler arasında Fransa yüzde 52 ile Japonya’nın hemen ar­ kasından ikinci sırayı alırken, Federal Almanya yüzde 13.1 ile üçüncü sırada, Ingiltere

yüzde 4.8’lik artışla dördüncü sırada ver aldı.

Bu arada, Türkiye'de en büyük pazar payına sahip olan ülkelerden ABD’nin pay oranı aynı dönemde yüzde 32 oranında geriledi. 1984 yılın­ da Türkiye pazarının yüzde 23.2’sine sahip olan ABD, 1986 yılında bu miktarın yüz­ de 15.7’ye düşüşüne tanık olurken, liderliği Federal Al­ manya’ya kaptırdı. Federal Al­ manya'nın payı söz konusu yıllarda yüzde 22.2'den 25.1 'e yükseldi.

(LONDRA-AA)

E B O H E B S a

BİLGİTAŞ Şirketler Grubu, Mita Europa’nın “ Büyük Başarı Ödülü” nü kazandı.

GARANTİ Bankası Lüleburgaz Şubesi'ni yeniledi. AKBANK, geçtiğimiz Ekim ve Kasım’da 21 kurs ve se­ miner düzenledi.

YAPI-KREDİ Ereğli/Zonguldak Şubesi’nin 20’nci yıl­ dönümünü kutladı.

DİNARSU, sermayesini 4 milyardan 10 milyara yük­ seltti.

GARANTİ BANKASI Hasanpaşa Şubesi yenilendi. TÜRKİYE’de ilk ısıtma-soğutma fuarı TERMO’88 ge­ lecek yılın Mart’ında İstanbul’da açılacak.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çerçevede bu çalışmanın amacı, bir milat olarak kabul edilen ve ana analiz birimi olarak biricik ve benzersiz kılınan modern dünya sistemi veya uluslararası toplum

«Hayatımızda bütün faaliyetimiz, memleket işle­ rinde keyfî, müstebitçe hareket edenlere karşı mü­ cadele ile geçmiştir» diyen Atatürk, en kutsal

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil

Maeda [65] tarafından yapılan çalışmada ekstrüksiyon ile hazırlanan polisülfon filmlerin çözücü evaporasyonuyla hazırlanan polisülfon filmlere göre %10-20 daha

Burasım bir daha ziya, ret etmek ve belki daha ta lihli çıkmak, odalarını dola şıp pencerelerinden ufukla­ rı seyretmek için kırk dört yıl daha beklemek

Liberalizmin piyasa ekonomisi ve “sınırlı devlet” ilkeleri ile muhafazakarlığın toplumsal değerlere vurgu yapan anlayışının bir sentezi olan liberal-muhafazakarlık,

Yukarıda belirtilen sosyal davranışlar aşağıdaki gibi bazı idealize edilmiş kurallarla basitleştirilmiştir (Meng vd., 2016). Kural 1: Her kuş uyanıklık davranışı