Yaşar Nezihe Han$m
Şehremini yakınındaki Baruthane yokuşunda harap bir evde 1297 Ocak ayında (ölümü 14.1.1882) doğdu; 6 yaşında iken, verem hastası olan annesini kaybetti. Eğitim görmemiş ayyaş bir kişi olan babası bu esnada belediye idaresinde sıradan ü r e tti fe r 'Eyerde çalışıyordu; Küçük Nezihe sokakta oğlan çocuklarıyla ltoş^uyorâtL Ğunürı birinde onda mütemadiyen artan bir öğrenme arzusu uyandı. Babası ise bu tür düşüncelere sadece tokatla karşılık verirdi. Nihayet bir gün o, gizlice evlerinin yakınındaki Kapu Ağası İbrahim Ağa mektebine gitti, hocasının elini öperek şöyle dedi: “Hocam! #en bir öksüzüm, beni okutunuz!” Bunu haber alan babası onu evden kovdu; bu yüzden küçük kız komşularına sığınıp birkaç geceyi onlarda geçirdi. Bir yıl ilk mektebe devam etti, 16 yılı bu minval üzere zorba babasının evinde geçti. 1314 yılında evlendi, çok kısa süren bir saadetten sonra başına daha acı şeyler geldi: iki adam tarafından ağır şekilde incitildi. Onun şairliği işte böyle bir vasatta ortaya çıktı; 1312 [1896] yılında Ahmed Rasim ’in gazetesi Ma'lumat'ta Leyla Feride adı altında “bu yaralara kimse bir çare bulmadı” şiirini gördü, Leyla Feride gibi o da aynı usulde bir şiir yazmak istedi. Fakat onun şiirleri sırf bu tür bir alakadan neşet etmiş değildi, bilakis yaşantısını cehenneme çeviren kendi hayatı da onu şiire şevketti. Önce Mazlume adı altında şu beyit ile başlayan bir şiir yazdı: “Sevgiden yanmış olarak her lahza acı çığlıkları yaşıyorum ’. Daha sonra U Mahmure müstear ismiyle ikinci bir şiir getirdi ve üçüncüsünü de yine müstear bir isimle Ktahcure olarak verdi. Bu şiirlerinin tenkit edilmediğini görünce büyük bir sükunetle yazmaya devam etti. Müstear kadın isimleriyle yazdığı manzumelerin büyük bir kısmında onların kendi hayatlarından alınmış mutsuzlukları, kaderin darbeleri şiire konu olmaktadır; şiirler büyük bir içtenlikle yazılmıştır. 1317 [1901]’de Terakki mecmuasında basılmış bir şiirini burada inceleyelim: 12 yıl önce muhterem şairemizin yazdığı bu şiir bize iyi bir tahayyül imkanı vermektedir^[Sözkonusu şiir şöyledir: (tahattur et “düşün”! (küçük Sami’de (?) kelime yoktur; büyük Sami’de kelimede bir açıklama vardır. Arapça’da tahattur kelimesi tamamen farklı anlamlara sahiptir, yani “hatırlamak” demektir). / ...^.bu kısmın türkçesini orijinalinden yazabilirsiniz.^)... /Paul H om , kabir konusunu işleyen Türk müelliflerinin temayülüne temas etmişti (Türkische Modeme, sayfa 31, karşılaştırın Briefe sayfa 215)jY aşar Nezihe’nin şiirlerinin bir kısmı Kadınlar Gazetesi, Sabah, Qadın, Taraqqi„ Qadınlar dünyası ve diğer dergilerin bazılarında neşredilmiştir, bunlardan başka son zamanlarda bir
deste menekşe adı ile şiirlerinden bir şiir mecmuası hazırlanmış ve yayınlanmıştır
NSM sayfa 222 ve devamı: rah-i m a’işet^ en meşhur mersiye (ağıt) stilindedir. Sözünü ettiğimiz şaire, dalıa çocukluğunda eğitim görerek kendini yetiştiren edebiyatın diğer büyük kadın şairlerinden olmayan, ki onların eserleri m aalesef milli (popüler) sayılamaz, hemcinslerinden farklı bir özelliğe sahip bir halk çocuğudur. O, arapça-farsça unsurlarla zorluk içinde ilgilenebilmiştir, fakat bu durum onun şiirlerinde pekçok şahsi özelliğin teşekkülüne yol açmıştır. Ben onu bu yönünden dolayı bazı meşhur şairlerden daha yüksek bir yere yerleştiriyorum.
«t