• Sonuç bulunamadı

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Medeni Usul Hukukumuza Getirdiği Yeni Düzenlemeler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Medeni Usul Hukukumuza Getirdiği Yeni Düzenlemeler"

Copied!
52
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NEW RULES IN CODES OF CIVIL PROCEDURE

M. Serhat SARISÖZEN*

Özet : Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Borçlar Kanunu ve Ticaret

Kanunu on dönemde değiştirilmiştir. Bu değişiklikler Avrupa Birliliği beklentilerine de uygundur. Bu makalede medeni usul hukukundaki yeni düzenlemeler anlatılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Medeni Usul Hukuku, Hukuk

Muhakemele-ri Kanunu, Yeni kurallar

Abstract : Code of Civil Procedure, Code of Obligations and

Code of Commerce were changed recently. Theese changings are in accordant with the Europian Union rules. This article is about new rules in the codes of civil procedure.

Key Words: Civil Procedure, Code of Civl Procedure, New rules

1- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GENEL BAKIŞ

Ülkemizde son birkaç yıl içinde pek çok kanun yenilenmiştir. Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu’yla aynı dönemde Hukuk Mu-hakemeleri Kanunu oluşturulmuş ve Hukuk Usulü MuMu-hakemeleri Kanunu’nun yerini almıştır. Yapılan bu yeni çalışmaların Avrupa Bir-liği beklentilerine de son derece uygun olduğunu da çalışmamızın ba-şında ifade etmek isteriz.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun yenilenmesi gün-deme geldiğinde; hazırlanmış bulunan “Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Tasarısı”, 16.04.2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi

ve bu Tasarı, 12.01.2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda görüşülerek, bazı değişikliklerle, kabul edildi1.

* Yrd. Doç. Dr., Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra İflas

Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

1 Bkz. Yılmaz Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Getirdikleri, Nevşehir

(2)

HUMK’un hükümleri büyük oranda korunmasına karşın HMK’nın tamamı değiştirilmiş olup, madde numaraları farklılaştırıldığı gibi farklı da bir sistematik izlenmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu ile paralellik sağlanması için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda önceki Kanun’dan farklı olarak “usul” ke-limesi geçmemekte olup, bu durum eleştirilmiştir2. Bu eleştirilere

katı-lamıyoruz. HMK, pek çok kuralı yeniden ele alıp gözden geçirmiş, bir kısmını sadeleştirmiş olup, isimde yapılan bu sadeleştirme de isabet-lidir. İsimde “usul” kelimesinin geçmemesi şüphesiz Hukuk Muhake-meleri Kanunu’nun usuli yönünü ortadan kaldırmayacaktır. Bununla birlikte HMK’nın bazı maddelerinde terim birliğinden uzaklaşılmış olunduğu yönündeki eleştirilere ise katılıyoruz.

2- MADDESEL DEĞİŞİKLİKLER

I- HMK’NIN ZAMAN İTİBARİYLE UYGULANMASINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

HMK Geçici 1. Maddeye göre, “Bu Kanun’un yargı yolu ve göreve

ilişkin hükümleri, Kanun’un yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz. Bu Kanun’un, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz..”

Geçici 2.Maddeye göre, “1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bulunan senetler, bu Ka-nunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da geçerliliklerini korur. “

HMK m. 448’e göre “Bu Kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etki­

lememek kaydıyla derhal uygulanır”

Geçici 3. Maddeye göre, “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Ad-liye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlük-teki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.Bölge adliye

(3)

kemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklik-ten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına de-vam olunur. Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır“

II- ÇEKİŞMESİZ YARGIYA İLİŞKİN DÜZENLEME

Hukukumuzda ilk defa çekişmesiz yargı ayrı bir bölüm olarak düzenlenmiş ve bu yargı türüne giren uyuşmazlıklar tek tek sıralan-mıştır. HMK m. 383’te görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bu-lunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olacağı belirtilmiştir. Yetkili mahkeme ise HMK m. 384’e göre “Kanunda aksine hüküm bulunma-dıkça, çekişmesiz yargı işleri için talepte bulunan kişinin veya ilgililer-den birinin oturduğu yer mahkemesi”dir.

Çekişmesiz yargı işlerinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde, basit yargılama usulü uygulanır. Çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hü-küm bulunmadıkça resen araştırma ilkesi geçerlidir. Mahkemeler dışın-daki resmî makamlara bırakılan çekişmesiz yargı işlerinde uygulanacak usul, ilgili özel kanunlarında belirtilen hükümlere tabidir. (HMK m. 385)

Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlara karşı hukuki yararı bulunan ilgililer, özel kanuni düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla, ka-rarın öğrenilmesinden itibaren iki hafta içinde, istinaf yoluna başvura-bilirler. (HMK m. 387)

HMK m. 388’de çekişmesiz yargı kararlarının maddi anlamda ke-sin hüküm tekil etmeyeceğini belirtilmiştir.

HMK m. 382’ye göre, Çekişmesiz yargı, hukukun, mahkemelerce, aşağıdaki üç ölçütten birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır:

a) İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller.

b) İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller.

(4)

HMK’da hangi işlerin çekişmesiz yargı işleri olacağı tek tek sayıl-mıştır. Aşağıda sayılanlar örnek olup, bunların dışında başkaca çekiş-mesiz yargı işleri de vardır:

a) Kişiler hukukundaki çekişmesiz yargı işleri: 1) Ergin kılınma.

2) Ad ve soyadın değiştirilmesi.

3) Ölüm karinesi sebebiyle (ilgili yerin mülkî amirinin emriyle) nü-fus kütüğüne ölü kaydı düşülen kişinin sağ olduğunun tespiti. 4) Gaiplik kararı.

5) Kişisel durum sicilindeki kaydın düzeltilmesi. b) Aile hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:

1) Henüz evlenme yaşında olmayanların evlenmesine izin verme. 2) Gaiplik nedeniyle evliliğin feshi.

3) Evlendirme memurunun, evlenme başvurusunu ret kararına karşı yapılan itiraz.

4) Yeniden evlenmede bekleme süresinin hâkim tarafından kal-dırılması.

5) Terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi.

6) Eşlerden birinin, evlilik birliğini tek başına temsil etmek konu-sunda yetkili kılınması.

7) Aile konutu ile ilgili işlemler için diğer eşin rızasının sağlana-madığı hâllerde hâkimin müdahalesinin istenmesi.

8) Mevcut mal rejiminin eşlerden birinin veya alacaklıların ta-lebiyle mal ayrılığına dönüştürülmesi ve sebeplerin ortadan kalkması hâlinde mal ayrılığından eski rejime geri dönülmesi. 9) Paylaşmalı mal ayrılığında boşanma veya evliliğin iptali

hâlinde, aile konutu ve ev eşyasını hangi eşin kullanmaya de-vam edeceği hakkında karar verilmesi.

10) Sağ kalan eşe aile konutu üzerinde ve ev eşyası üzerinde mül-kiyet veya intifa hakkı tanınması.

(5)

11) Mal ortaklığında eşlerden birinin mirası reddine izin verilmesi. 12) Ana babaya çocuğun mallarından bir kısmını çocuğun bakım

ve eğitimi için sarf etme izninin verilmesi.

13) Velayetin kaldırılması, velayetin eşlerden birinden alınarak diğerine verilmesi ve kaldırılan velayetin geri verilmesi. 14) Hâkimin çocuğun mallarının yönetimine müdahale etmesi ve

çocuğun mallarının yönetiminin kayyıma devri.

15) Evlilik sona erince velayet kendisinde kalan eşin, hâkime ço-cuğun malları hakkında defter sunması.

16) Aile yurdunun kurulmasına izin verilmesi, kuruluşun tebliğ ve ilanı, kapatılması hâlinde tapu sicilindeki şerhin silinmesi-ne izin verilmesi, taşınmazın bizzat malik veya ailesi tarafın-dan kullanılması şartına geçici olarak istisna tanınması. 17) 14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair

Ka-nuna göre aile mahkemesi hâkimi tarafından karar verilecek tedbirler.

18) Çocuk hâkimi tarafından, çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya resen çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı alınması.

19) Vesayet işleri.

c) Miras hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:

1) Sulh hâkimi tarafından resmî vasiyetname düzenlenmesi; el yazısı ile vasiyetnamenin sulh hâkimi tarafından saklanması; sözlü vasiyetname tutanağının sulh veya asliye mahkemesine tevdiî.

2) Vasiyeti yerine getirme görevlisine görevinin bildirilmesi. 3) Vasiyeti yerine getirme görevlisinin tereke malları üzerinde

tasarruf etmesine izin verilmesi.

4) Gaibin mirasçılarına, gaibe düşen miras payının teslim edil-mesi.

(6)

5) Tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine ulaşmasını sağlamak için önlem alınması.

6) Mirasçılık belgesi verilmesi.

7) Terekenin yazımı işleminin sona erdiğinin mirasçılara bildiril-mesi, mirasın reddi beyanının tespiti ve tescili; mirasın reddi-nin, mirası reddeden kişiden sonra gelen mirasçılara bildiril-mesi; mirasın reddi süresinin uzatılması.

8) Terekenin resmî defterinin tutulması.

9) Sulh hâkiminin özellikleri olan eşyanın mirasçılardan birine tahsis edilmesi veya satılmasına karar vermesi.

ç) Eşya hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:

1) Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebe-biyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması.

2) Taşınmaz rehninde alacaklı için kayyım tayini. d) Borçlar hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:

1) Yetkisi sona eren temsilcinin temsil belgesini mahkemeye teslimi.

2) Borçluya ifa veya teminat göstermesi için süre verilmesi. 3) Tevdi mahalli belirlenmesi veya tevdi edilemeyecek eşyanın

satılması.

4) Alacaklısı ihtilaflı olan borcun mahkemeye tevdiî. 5) Ayıplı hayvanın bilirkişi tarafından muayenesi.

6) Mesafeli satımlarda ayıbın tespiti veya ayıplı malın satılması-na izin verilmesi.

7) İşçiye kârdan hisse verilmesini öngören iş sözleşmesinde, mahkemenin işverenin hesaplarını inceleyecek bir kişi tayin etmesi.

8) Eser sözleşmesinde eserin ayıplı olup olmadığının bilirkişiye tespit ettirilmesi.

9) Satılmak için komisyoncuya gönderilen eşyanın hasarının tespiti.

(7)

e) Ticaret hukukundaki çekişmesiz yargı işleri: 1) Ticari defterlerin zıyaı hâlinde belge verilmesi.

2) Acentenin müvekkili hesabına teslim aldığı malın Borçlar Ka-nununa göre satılması.

3) Kollektif şirketin tasfiyesinde tasfiye memuru tayini.

4) Komanditer ortağın talebiyle şirket hesaplarını incelemek için eksper tayini.

5) Anonim şirkette ayni sermaye konulması, tescilden itibaren iki yıl içinde sermayenin onda birini aşan tutarda işletme dev-ralınması ve sermaye azaltılmasında bilirkişi raporu alınması ve mahkemenin izni.

6) Kıymetli evrakın iptali.

7) Eşya taşımada eşyanın hasar ve eksiğinin tespit edilmesi; tes-lim edilememesi hâlinde Borçlar Kanunu hükümlerine göre satılmasına karar verilmesi; gönderilen eşyanın mahkeme ma-rifetiyle muayenesi.

8) Gemi ipoteğinde, malikin bulunamadığı hâllerde kayyım tayi-ni.

9) Deniz raporu tanzimi.

10) Kırkambar sözleşmesinde geminin hareket gününün mahke-me tarafından tayini.

11) Navlun sözleşmesinde, boşaltma limanında malların hâl ve vaziyetinin, ölçü, sayı ve tartısının ekspere tespit ettirilmesi. 12) Müşterek avaryalarda dispeççi tayini ve dispecin mahkemece

tasdiki.

13) Denizcilik rizikolarına karşı sigortalarda zararın ve kapsamı-nın belirlenmesi için bilirkişi tayini.

14) Kooperatiflerde ayni sermayeye değer biçilmesi için bilirkişi tayini.

f) İcra ve iflas hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:

(8)

kaçınması hâlinde, borç tutarının icra dairesine tevdi edilmesi üzerine icra mahkemesi tarafından ipoteğin fekkine karar ve-rilmesi.

2) Doğrudan doğruya iflas. 3) İflasın kaldırılması.

4) İflasın kapanmasına karar verilmesi.

5) Reddolunmuş mirasın tasfiyesinin, mirasçılardan birinin mi-rası kabul talebi üzerine mahkeme tarafından durdurulması. 6) Konkordato mühleti verilmesi ve komiserin atanması.

7) Konkordatonun tasdiki.

8) Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılmasında projenin ilanı ve ara dönem denetçisinin atanması.

9) Fevkalade hâllerde, kusuru olmaksızın borçlarını yerine geti-remeyen borçluya mühlet verilmesi.

g) Çeşitli kanunlardaki çekişmesiz yargı işleri:

1) Nüfus kütüklerinin sayfa birleşim yerlerinin asliye hukuk mahkemesince mühürlenmesi.

2) Noterlerin göreve başlarken mahkemede yemin ettirilmeleri. 3) Noter evrak ve defterlerinden alınarak başka yere

gönderile-cek örneklerin mahkeme tarafından tasdiki.

4) Kamu görevlilerinin mahkeme huzurunda kanunen yemin etme zorunluluğunun öngörüldüğü diğer durumlar.

III- HAKİMİN YASAKLILIĞI VE REDDİNE İLİŞKİN DÜZENLEME

Hakimin yasaklığı ve reddine ilişkin olarak önceki düzenleme ge-nel olarak korunsa da birkaç değişiklik yapılmıştır. Bunlar:

• Nişanlılık hali de yasaklılık hallerinden biri olarak kabul edilmiştir. • Önceki Kanun’da ikinci dereceye kadar olan kayın hısımlığı,

üçün-cü dereceye kadar kayın hısımlığı olarak değiştirilmiştir.

(9)

cezası verilebilmesi için HMK “kötüniyetle yapılması” şartını ge-tirmiştir.

• Hakimin yasaklılığı için öngörülen sebeplerle zabıt katibinin de reddedilebileceği düzenlenmiştir.

Hakim ile tarafların avukatı arasında yakınlık bulunması bir yasak hali olarak kabul edilmemiştir. Fakat bu yasak Avukatlık Kanunu’nda düzenlendiğinden bu durumda çekilmesi gereken hakim değil avu-kattır3.

IV- HAKİMLERİN SORUMLULUĞUNA İLİŞKİN DÜZENLEME

Hakimler HUMK’ta yargı görevlerini yerine getirmeleri sırasında verdikleri zararlardan bizzat sorumlu tutulmuşken, HMK’da bu de-ğiştirilmiş, devletin birinci derecede sorumluluğu kabul edilmiştir. Önceki Kanun’dan farklı olarak hakime noter aracılığıyla ihtar gönde-rilmesine de gerek yoktur.

Yapılan yeni düzenlemeyle hakimlerin vermiş olduğu kararlardan ötürü sadece ağır ihmal veya kasıtlı olduğu durumlarda devletin so-rumluluğu kabul edilmiştir.

V- GÖREV

Eski düzenlemedeki asliye hukuk mahkemesi ve sulh hukuk mah-kemesi arasındaki göreve ilişkin parasal sınırlar kaldırılmıştır. Bunun yerine Asliye hukuk mahkemelerinin ve sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğu davalar tek tek sayılmıştır.

HMK m. 2’ye göre: Dava konusunun değer ve miktarına bakıl-maksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asli-ye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine dü-zenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.

Ayrıca HMK m. 3’e göre “Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut

bütünlüğü-3 Bkz. Pekcanıtez Hakan/ Atalay Oğuz/ Özekes Muhammet, Medeni Usul

(10)

nün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda” asliye hukuk mahkemesi görevli olacak ve HMK hükümleri uygulanacaktır.

Bu talepler artık idari (veya askeri idari) yargıda tam yargı dava-sı olarak değil, tazminat davadava-sı olarak asliye hukuk mahkemesinde görülecektir. Bu sayede ölüm veya vücut bütünlüğünde ötürü zarar gören kişilerin idari yargı ile adli yargıda farklı yargılama usulüne tabi olmaları ve hatta farklı tazminat alabilmeleri önlenmek istenmiştir4.

HMK m. 4’e göre sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun de-ğer veya tutarına bakılmaksızın aşağıdaki davalara bakacaktır:

a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İf-las Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hüküm-ler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,

b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklı-ğın giderilmesine ilişkin davaları,

c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yö-nelik olan davaları,

ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları görürler.

Önceki Kanun’dan farklı olarak kira ilişkisinden doğan alacak da-vasının mutlaka tahliye akdi feshi ya da kira bedelinin tespiti

dava-4 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 109; Zarara neden olan eylem ya da işlemin şahsi

kusurdan mı yoksa hizmet kusurundan mı kaynaklandığı biçimindeki ayırım ve tartışma ortadan kaldırılmış bu sayede zarar gören kişinin bu nedenle yıllarca adli yargı ile idari yargı arasında hangi yargının görevli olacağı konusundaki tered-dütler nedeniyle yıllarca süren uğraşı vermesi önlenmiştir .. İnsan zararları dışın-da kalan maddi zararlar için idışın-dari eylem veya işlemden doğan zararlar için idışın-dari yargıda tam yargı davası açmak gerekecektir. Örneğin idarenin bir aracı tarafın-dan evinde otururken zarar gören kişi, yaralanması sebebiyle maddi veya manevi tazminat davasını asliye hukuk mahkemesinde açacak buna karşılık evinin zarar görmesi nedeniyle uğradığı zararı için idari yargıda tam yargı davası açması gere-kecektir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 110).

(11)

sıyla birlikte açılmasına gerek yoktur. Bu davaların yazılı veya sözlü bir kira sözleşmesine dayanması gerekir, kira sözleşmesi geçersiz ise veya taraflar arasında bir kira sözleşmesi yoksa, açılacak olan davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır5.

VI- YETKİ

Yetki, bir davaya hangi yerdeki görevli mahkeme tarafından bakı-lacağını belirler.

A) KESİN OLMAYAN YETKİ KURALLARI

Kesin olmayan yetki kurallarına ilişkin genel düzenlemeler ağıdadır.

MADDE 5 - Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan

yet-kiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.

MADDE 6- Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel

ki-şinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümle-rine göre belirlenir.

MADDE 7- Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin

yerle-şim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belir-tilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldı-ğı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.

MADDE 9- Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında

genel yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak, diğer özel yetki hâlleri saklı kalmak üzere, malvarlığı haklarına ilişkin dava, uyuşmazlık konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yerde de açılabilir.

HUMK’tan farklı olarak HMK’da Türkiye’de yerleşim yeri ve meskeni bulunmayanlar hakkında mahkemenin yetkisi,

(12)

ki malvarlığı unsurunun dava konusu olması halinde söz konusudur, aksi takdirde Türk mahkemesinde dava açılamayacaktır, bu durum eleştirilmiştir6.

MADDE 13- (1) Kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl

davaya bakan mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir.

B) ÖZEL YETKİ KURALLARI

Kural olarak, özel yetki genel yetkiyi ortadan kaldırmaz, yani da-vacı dilerse genel yetkili mahkemede dilerse özel yetkili mahkemede dava açabilmektedir. HMK’da buna ilişkin düzenlemeler aşağıdadır.

1-Bir yerde geçici olarak oturanlara karşı açılacak davalarda yetki MADDE 8- Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak

oturanlara karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir.

2- Sözleşmeden doğan davalarda yetki

MADDE 10- Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa

edilece-ği yer mahkemesinde de açılabilir.

Sözleşme feshedilmişse artık geçerli bir sözleşme olmayacağından HMK m.10’a dayanarak sözleşmenin ifa yerinde dava açılamaz7.

HUMK’ta yer alan, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinin özel yetkisi, HMK’da yer almamıştır.

3- Mirastan doğan davalarda yetki

HMK m.11’in 1. fıkrasında kesin yetkili mahkeme belirtilmiş, 2. ve 3. fıkralarda ise kesin olmayan yetkili mahkemeler düzenlenmiştir.

MADDE 11-

(2) Terekede bulunan bir mal hakkında açılmak istenen istihkak davası, terekenin yazımı ve tespiti zamanında mal nerede bulunuyor-sa, orada da açılabilir.

6 Yılmaz, Getirdikleri, s. 10.

(13)

(3) Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi-ne ilişkin davalarda, mirasçıların her birinin oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir.

4-Sigorta sözleşmelerinden doğan davalarda yetki

MADDE 15- (1) Zarar sigortalarından doğan davalar, sigorta, bir

taşınmaza veya niteliği gereği bir yerde sabit bulunması gereken ya-hut şart kılınan taşınıra ilişkinse, malın bulunduğu yerde; bir yerde sa-bit bulunması gerekmeyen veya şart kılınmayan bir taşınıra ilişkinse, rizikonun gerçekleştiği yerde de açılabilir.

(3) Bu hüküm deniz sigortalarından doğan davalarda uygulan-maz.

HUMK’ta sadece sigorta sözleşmelerinden doğan tazminat dava-larında özel yetki düzenlenmişken, HMK’da sigorta sözleşmelerinden doğan her türlü yetki 15. maddeye tabidir.

5- Haksız fiilden doğan davalarda yetki

MADDE 16- (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin

iş-lendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulun-duğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

C) KESİN YETKİ KURALLARI

Kesin yetki kurallarının öngörüldüğü durumlarda dava ancak bu mahkeme veya mahkemelerde açılabilir, başka bir yerde açılamaz.

1-Taşınmazın aynından doğan davalarda yetki

MADDE 12- (1) Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni

hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zil-yetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulun-duğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.

(2) İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.

(3) Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan bi-rinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.

(14)

2- Şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetki

HMK m.14’ün 1. fıkrasında kesin olmayan yetki düzenlenmiş olup, 2. fıkrada kesin yetki durumu düzenlenmiştir.

MADDE 14- Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o

şube-nin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.

Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sı-nırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.

3- Mirastan doğan davalarda yetki

MADDE 11- Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim

yeri mahkemesi kesin yetkilidir:

a) Terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçer-sizliğine, ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisine, miras se-bebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar

b) Terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar.

4-Sigorta sözleşmelerinden doğan davalarda yetki MADDE 15-

(2) Can sigortalarında, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.

(3) Bu hüküm deniz sigortalarından doğan davalarda uygulan-maz.

VII-YETKİ SÖZLEŞMELERİ

HMK’da yetki sözleşmelerine ilişkin olarak son derece önemli bir düzenleme bulunmaktadır. HUMK’ta sözleşme serbestisi de dikkate alınarak herkesin yetki sözleşmesi yapması mümkünken, HMK’da bu imkan kaldırılmıştır. Yetki sözleşmeleri artık sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılabilecektir. HMK m. 17’ye göre,

(15)

“Ta-cirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleş-meyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sa-dece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”

HUMK’ta yetki sözleşmesi yapıldığında kanunen yetkili diğer mahkemelerin yetkiler ortadan kalkmıyor, yetki sözleşmesi ek imkan veriyorken; HMK’daki yeni düzenlemeyle dava sadece yetki sözleş-mesiyle belirlenen yetkili mahkemede açılacaktır. Elbete taraflar ister-se yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemenin yetkisinin diğer ge-nel ve özel mahkemelerin yetkisini kaldırmadığını kararlaştırabilir. Bu sayede önceki Kanun’daki birden fazla yer mahkemesinin yetkili olup olmayacağını kararlaştırmanın mümkün olup olmadığı tartışmaları da son bulmuştur.

Yeni Kanun’la sözleşmede gösterilen mahkemenin veya mahke-melerin kural olarak münhasır yetkili olacağı kabul edildiğinden ön-ceki Kanun zamanındaki yetki sözleşmesi ile yetkili kılınan mahkeme-nin kanunen genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkilerini ortadan kaldırıp kaldırmadığına ilişkin tartışmalar ortadan kalkmıştır.

Olumsuz yetki sözleşmesi kanunen yetkili olan bir mahkemenin belli bir davaya bakamayacağının kararlaştırılması olup8, aynı şekilde

Yeni Kanun’da olumsuz yetki sözleşmesi yapılmasına izin verilmiş, konuya ilişkin tartışmalar ortadan kalkmıştır.

HMK m. 18’e göre yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları şunlardır: (1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.

(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapıl-ması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belir-lenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin göste-rilmesi şarttır.

VIII-ESKİ HALE GETİRME VE ADLİ TATİL

HUMK’ta aynı davada aynı taraf sadece bir kez eski hale getirme talebinde bulunuyorken HMK’da, bu adetsel sınır kaldırılmıştır.

(16)

Sulh hukuk mahkemesinin görevine giren davalar HUMK’ta adli tatilde görülebilen davardayken, HMK’da bu davalar adli tatilde gö-rülebilecek davalardan çıkarılmıştır.

IX- MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI

İhtiyari dava arkadaşlığına ilişkin hükümler genel olarak koru-nurken mecburi dava arkadaşlığına ilişkin olarak yeni düzenlemeler getirilmiştir. HMK m. 59’a göre: “Maddi hukuka göre, bir hakkın birden

fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye kar­ şı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” Mecburi dava arkadaşları,

an-cak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zo-rundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder. (HMK m. 60)

Ancak, buna rağmen mecburi dava arkadaşlarından sadece bir kısmı dava açmış veya bir kısmına karşı dava açılmışsa, dava hemen reddedilmez, diğer dava arkadaşlarının da davada yer almalarını (da-hil edilmelerini) sağlamak için süre verilir. Bu süre içinde, dava arka-daşlarının davada yer almaları sağlanamazsa, dava sıfat yokluğundan reddedilir9.

X- ASLİ MÜDAHALE

Asli müdahale kavramı HUMK’ta düzenlenmemesine rağmen doktrinde ve uygulamada kabul edilmişti10. HMK’da ise asli

müda-hale kendisine maddesel olarak yer bulmuştur. Asli müdamüda-hale, görül-mekte olan bir davada üçüncü bir kişinin, dava konusu şey veya hak üzerinde kısmen veya tamamen hak sahibi olduğunu iddia ederek, bu davanın taraflarına karşı dava açmasıdır11. HMK m. 65’e göre “Bir

yar-9 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 219; Erişir Evrim, Medeni Usul Hukukunda Taraf

Ehliyeti, İzmir 2007, s. 304.

10 Bkz. Özekes, Asli Müdahale, s. 7.

11 Pekcanıtez Hakan, Medeni Usul Hukukunda Feri Müdahale, İzmir 1992, s. 43; Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukukunda Asli Müdahale, İstanbul 1995; s. 16; Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukukunda Hukuki Dinlenilme Hakkı,

(17)

An-gılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.”

XI-MEDENİ USUL HUKUKUNA HAKİM OLAN İLKELER

HUMK’tan farklı olarak, HMK’da medeni usul hukukuna hakim olan ilkeler ayrı bir başlık altında düzenlenmiştir. Bu ilkeler zaten doktrinde kabul edilip uygulanan ilkeler olduğundan usul hukuku-muz açısından yeni değildir, bununla birlikte ayrı başlık altında dü-zenlenmesi yenidir.

1-TASARRIF İLKESİ – TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ

Tasarruf ilkesi, genel anlamda tarafların yargılamanın başlangıcı-nı, konusunu ve sona ermesini belirleyebilmeleri, dava konusu üzerin-de serbestçe tasarruf eüzerin-debilmesi anlamına gelir12.

MADDE 24- (1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın,

ken-diliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.

(2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.

(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava ko-nusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.

Taleple bağlılık ilkesi

MADDE 26- (1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır;

on-dan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.

(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hü-kümleri saklıdır.

kara 2003, s. 260; Erişir, s. 114.

12 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 240; Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 67;

Sun-gurtekin Özkan Meral/ Türkoğlu Özdemir Gökçe, Roma Hukukundan Günümü-ze Medeni Yargılamanın Esasları, Ankara 2008, s. 139; Sungurtekin Özkan Meral, Avrupa Birliği / Avrupa Topluluğu Usul Hukukuna Giriş, Ankara 2009, s. 234.

(18)

2-TARAFLARCA GETİRİLME İLKESİ

Medeni usul hukukunda, mahkemenin hüküm verebilmesi, uyuş-mazlıkla ilgili hukuk kuralının uygulanabilmesi için, somut olayda bulunması gereken maddi vakıaların “taraflarca getirilme ilkesi” doğ-rultusunda temini taraflara aittir13.

MADDE 25- (1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki

taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.

(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden de-lil toplayamaz.

3-TEKSİF İLKESİ

Bu ilkeye göre taraflar, iddia ve savunma nedenlerini belli bir usul kesitine kadar ileri sürmelidir, bu usul kesitinden sonra ileri sürülen dava malzemeleri kural olarak mahkemece kabul edilmemektedir, sü-renin geçirilmesi halinde, istisnalar dışında kural olarak artık o süre-nin tabi olduğu işlem yapılmayacaktır14.

Sonradan delil gösterilmesi

MADDE 145- (1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil

gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.

4-YARGILAMANIN HAKİM TARAFINDAN YÜRÜTÜLMESİ

Yargılamanın hakim tarafından yürütülmesi genel ilkesi HMK m. 32 ve 33’te kendisine yer bulmuştur.

Yargılamanın sevk ve idaresi

MADDE 32- (1) Yargılamayı, hâkim sevk ve idare eder; yargılama

düzeninin bozulmaması için gerekli her türlü tedbiri alır.

13 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 244; Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 69;

Sungur-tekin Özkan/ Türkoğlu Özdemir, s. 139; SungurSungur-tekin Özkan, Avrupa Birliği, s. 227.

14 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 251; Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 76;

Sun-gurtekin Özkan/ Türkoğlu Özdemir, s. 140; SunSun-gurtekin Özkan, Avrupa Birliği, s. 229.

(19)

(2) Okunamayan veya uygunsuz yahut ilgisiz olan dilekçenin ye-niden düzenlenmesi için uygun bir süre verilir ve bu dilekçe dosyada kalır. Verilen süre içinde yeni bir dilekçe düzenlenmezse, tekrar süre verilemez.

Hukukun uygulanması

MADDE 33- (1) Hâkim, Türk hukukunu resen uygular. 5-DAVAYI AYDINLATMA ÖDEVİ

Hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde iddianın somut-laştırılmasının mümkün olmadığı durumlarda da ispat yükü taşıma-yan tarafa hakimin soracağı sorularla davanın aydınlatılması sağlana-bilecektir15. Davayı aydınlatma ödevi de HMK m. 31 ve 144’te kendine

yer bulmuştur.

Hâkimin davayı aydınlatma ödevi

MADDE 31- (1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu

kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sora-bilir; delil gösterilmesini isteyebilir.

Tarafların dinlenilmesi

MADDE 144- (1) Tahkikat aşamasında mahkeme, her iki tarafı

usulüne uygun olarak davet edip, davada ileri sürülen vakıalar hak-kında dinleyebilir.

(2) Mahkemenin, dinlenilmek üzere mahkemeye gelmeleri için iki tarafa vereceği süre iki haftadan az olamaz. Bu süre, gerektiğinde, mahkemece resen veya iki taraftan birinin talebi üzerine uzatılabilece-ği gibi kısaltılabilir.

6-HAKİMİN DELİLLERİ DEĞERLENDİRMESİ

HMK m. 198’e göre: “Kanuni istisnalar dışında hâkim delilleri serbest­

çe değerlendirir”

7-ADİL YARGILANMA HAKKI

Adil yargılanma hakkı genel olarak herkesin, uyuşmazlığın aleni

(20)

biçimde, makul bir sürede, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde hakkaniyete uygun karar verilmesini talep hakkını ifade etmektedir16.

8-HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI

Hukuki dinlenilme hakkı, yargılamayla hukuki durumu etkilene-cek kişilerin, yargılamanın bir sujesi olarak, yargılama konusunda bilgi edinmelerini açıklamada bunmalarını, yargılamaya etki edebilmeleri-ni ve yargı mercileriedebilmeleri-nin bunları dikkate alıp değerlendirerek gerekçe-li şekilde karar vermesini sağlayan sürpriz kararla karşılaşılmasının önüne geçen bir temel hak ve yargılama ilkesi olarak tanımlanmıştır17.

Hukuki dinlenilme hakkı anayasayla güvence altına alınan ve yar-gılama boyunca tarafların bilgi edinme, açıklama ve açıklamalarının dikkate alınmasını sağlayan temel bir haktır18.

Hukuki dinlenilme hakkı

MADDE 27- (1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın

di-ğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hak-kına sahiptirler.

(2) Bu hak;

a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını,

c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.

9-USUL EKONOMİSİ İLKESİ (YARGILAMANIN BASİT, ÇA-BUK, UCUZ YÜRÜTÜLMESİ)

MADDE 30- (1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve

dü-zenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağ-lamakla yükümlüdür.

10-ALENİLİK İLKESİ

MADDE 28- (1) Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir 16 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 56; Sungurtekin Özkan/ Türkoğlu

Özde-mir, s. 141; Sungurtekin Özkan, Avrupa Birliği, s. 240.

17 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 31.

18 Erdönmez Güray, Medeni Usul Hukukunda Belgelerin İbrazı Mecburiyeti,

İstan-bul 2010, s. 374; Akkan Mine, Medeni Usul Hukukunda Avukatla Temsil Zorun-luluğu, Ankara 2010, s. 180.

(21)

(2) Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak ya-pılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut resen mahkemece karar verilebilir.

(3) Tarafların gizlilik talebi ön sorunlar hakkındaki hükümler çer-çevesinde gizli duruşmada incelenir ve karara bağlanır. Hâkim, bu ka-rarının gerekçelerini, esas hakkındaki kararı ile birlikte açıklar.

(4) Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları o yargılamayla ilgili edindikleri bilgileri açıklamamaları hususunda uyarır ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun gizli-liğin ihlaline ilişkin hükmünün uygulanacağını ihtar ederek bu husu-su tutanağa geçirir.

11-TARAFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü

MADDE 29- (1) Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak

zorundadırlar.

(2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.

Doğruyu söyleme yükümlülüğü maddi gerçeğe ulaşabilmek için taraflara getirilen yükümlülüklerden olup, dürüstlük kuralının mede-ni usul hukukundaki en önemli uygulamalarından biridir19. Taraflar

doğruluk ödevi gereğince uyuşmazlık konusu vakıalarla ilgili açıkla-malarında ve usul işlemlerinde gerçeğe aykırı davranmamak, mahke-meyi ve karşı tarafı yanılmamakla yükümlüdürler20.

XII-DAVA ŞARTLARI

Doktrinde ve Yargıtay kararlarında kabul edilen HUMK’ta ayrı bir madde altında düzenlenmeyen dava şartları, HMK’da ayrı bir kurum olarak düzenlenmiştir. Öncekiden farklı olarak gider avansı yatırılma-sı, teminat gösterilmesi ve derdestlik dava şartı olarak kabul edilmiş-tir. HMK m. 114’e göre dava şartları şunlardır:

19 Erdönmez, s. 56; Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 79.

20 Erdönmez, s. 57; Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 80; Sungurtekin Özkan/

(22)

a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b) Yargı yolunun caiz olması.

c) Mahkemenin görevli olması.

ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması. d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin

söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bu-lunması.

e) Dava takip yetkisine sahip olunması.

f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.

g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.

XIII-DAVA ÇEŞİTLERİ

HUMK’ta dava çeşitleri tek tek anlatılmamasına karın HMK’da yeni olarak 105. maddeden itibaren dava çeşitleri düzenlenmiş ayrıca yeni dava türleri Kanun kapsamına alınmıştır.

A) TALEP EDİLEN HUKUKİ KORUMAYA GÖRE DAVA ÇE-ŞİTLERİ

1-Eda Davası

HMK m. 105’e göre: “Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının, bir

şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilir.”

2-Tespit Davası

(23)

hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulun-malıdır.(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.”

3-Belirsiz Alacak ve Tespit Davası

HMK m. 107 ile “belirsiz alacak ve tespit davası” adıyla yeni bir dava türü hukukumuza girmiştir. Bundan sonra bu dava türüne sıklıkla başvurulacağını tahmin ediyoruz.

MADDE 107– (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut

değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden bekle-nemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın mik-tarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.

4-İnşai (Yenilik Doğuran) Davalar

HMK m.108’e göre: “İnşaî dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki

durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir. Bir inşaî hakkın, dava yoluyla kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, inşaî dava açılır. Kanunlarda aksi belirtilmedikçe, inşaî hükümler, geçmişe etkili değildir.”

B)TALEP SONUCUNA GÖRE DAVA ÇEŞİTLERİ 1-Kısmi Dava

HMK m. 109’a göre: “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir

(24)

lep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz. (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusu­ nun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.”

Kısmi dava ile ilgili olarak önemli bir değişiklik yapılmıştır. Önceki Kanun döneminde davacı “fazlaya ilişkin haklarını saklı tut­

madan” dava açarsa kalan kısımdan feragat etmiş sayılıyordu, Yeni

Kanun’la bu uygulamadan vazgeçilmiş, talep konusunun geri kalan kısmından feragat etmiş sayılması için açıkça feragat edilmiş olma-sını aramıştır.

2-Davaların Yığılması (Objektif Dava Birleşmesi)

HMK m.110’a göre: “Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden ba­

ğımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer al­ ması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır.”

3-Terditli Dava

HMK m. 111’e göre: “Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini,

aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. (2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddi­ ne karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.”

4-Seçimlik Davalar

HMK m.112’ye göre: “Seçimlik borçlarda, seçim hakkı kendisine ait

olan borçlu veya üçüncü kişinin bu hakkı kullanmaktan kaçınması hâlinde, alacaklı seçimlik dava açabilir. (2) Seçimlik davada mahkeme, talebin huku­ ka uygun olduğu sonucuna varırsa, seçimlik mahkûmiyet hükmü verir. (3) Seçimlik mahkûmiyet hükmünü cebrî icraya koyan alacaklı, takibinin konu­ sunu, mahkûmiyet hükmünde yer alan edimlerden birine hasretmek zorunda­ dır. Ancak, bu durum, borçlunun, diğer edimi ifa etmek suretiyle borcundan kurtulma hakkını ortadan kaldırmaz.”

(25)

5-Topluluk (Grup, Sınıf) Davası

HMK’da yeni olarak topluluk davası düzenlenmiştir21. HMK m.

113’e göre: “Dernekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyeleri­

nin veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne ge­ çilmesi için dava açabilir.”

Bu davanın açılması halinde davanın soncundan sadece dava açan dernek ya da topluluğu temsil eden tüzel kişi değil, o menfaate ya da hakka sahip olan herkes yararlanmaktadır22.

XIV-DAVA DİLEKÇESİNİN İÇERİĞİ VE DAVANIN AÇILMASI

HMK m. 119’a göre dava dilekçesinde aşağıdaki unsurlar bulunur: a) Mahkemenin adı.

b Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri. c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.

ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, so-yadı ve adresleri.

d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.

e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numara-sı altında açık özetleri.

f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği. Eski Kanun döneminde olduğu gibi “vs. deliller” ya da “diğer ka­

nuni deliller” gibi ifadeler kullanılmayacak, delillerin nelerden ibaret

olduğu dava dilekçesinde açıkça yazılacaktır23. g) Dayanılan hukuki sebepler.

ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.

h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.

21 Geniş bilgi için bkz. Özbay İbrahim, Grup Davaları, Ankara 2010, s. 10 vd. 22 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 318; Tüketicilere zarar veren bir ürünün

üretilmesi-nin, satılmasının engellenmesi, toplatılması için bir tüketici örgütünün açtığı dava buna örnektir

(26)

(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hu-susların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlan-maması hâlinde dava açılmamış sayılır.

HMK ile 1 haftalık sürede eksiklerin giderilmemesi durumunda davanın açımlamamış sayılması imkanı getirilirken, HUMK’ta bu ek-siklikler ilk itiraz olarak kabul edilmişti. “Dava dilekçesindeki ekek-siklikler” ilk itiraz olmaktan çıkarılmıştır.

HMK m. 118 davanın açılma zamanını düzenlemiş olup, buna göre: “Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır”

XV-HARÇ VE AVANS ÖDENMESİ

HMK m. 120’ye göre: “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet

Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığı­ nın dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlan­ ması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” Bu yeni düzenlemeyle

yargılama sürecinin hızlandırılması hedeflenmiştir.

XVI-BELGELERİN BİRLİKTE VERİLMESİ

HMK m. 121’de yargılamayı çabuklaştırma amacına yönelik bel-gelerin birlikte verilmesine ilişkin düzenleme bulunmaktadır. Buna göre: “Dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin

asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir faz­ la düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorun­ ludur.”

XVII-ELEKTRONİK İŞLEMLER

MADDE 445- (1) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), adalet

hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik or-tamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır.

(27)

açılabilir, harç ve avans ödenebilir, dava dosyaları incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabilir ve gönderilebilir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan tutanak ve belgeler ayrıca fizikî olarak gönderilmez, belge örneği aranmaz.

(3) Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması gereken hâllerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim veya gö-revlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir.

(4) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter. (5) Mahkemelerde görülmekte olan dava, çekişmesiz yargı, geçici hukuki koruma ve diğer tüm işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

XVIII-TEMİNAT GÖSTERİLMESİ

HMK m. 84’te hangi hallerde davalı tarafından muhtemel yargıla-ma giderlerini karşılayargıla-mak için uygun bir teminatın gösterilmesi gerek-tiği düzenlenmiştir:

a) Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması. b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkor-dato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi. Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşul-ların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir. Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat gösterme yüküm-lülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut olması hâlinde doğar.

HMK m. 85’te ise hangi hallerde teminat istenemeyeceği maddesel olarak sırlanmıştır:

a) Davacının adli yardımdan yararlanması.

b) Davacının, yurt içinde istenen teminatı karşılamaya yeterli taşın-maz malının veya ayni teminatla güvence altına alınmış bir alaca-ğının bulunması.

(28)

c) Davanın, sırf küçüğün menfaatlerini korumaya yönelik olarak açılmış olması.

ç) İlama bağlı alacak için ilamlı icra takibi yapılmış olması.

Yargılama giderlerini karşılayacak teminata, mahkemece kendili-ğinden karar verilir. Hâkim, teminat kararı vermeden önce tarafları veya müdahale talebinde bulunan kişiyi dinleyebilir(HMK m. 86). Bir davada verilecek teminatın tutarını ve şeklini hâkim serbestçe tayin eder. Ancak, tarafların teminatın şeklini sözleşmeyle kararlaştırmaları hâlinde, teminat ona göre belirlenir. Teminatı gerektiren durum ve ko-şullarda değişiklik olması hâlinde, hâkim teminatın azaltılması, artırıl-ması, değiştirilmesi ya da kaldırılmasına karar verebilir (HMK m. 87). HUMK’ta teminat gösterilmemesinin sonucu “yargılamada hazır

bulunulmamış sayılma” iken, HMK’da teminat gösterilmemenin

sonu-cu “usulden red”de bağlanmıştır. HMK m. 88’e göre “Hâkim tarafın-dan belirlenen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava usulden reddedilir. Müdahale talebinde bulunan kişi, kesin süre içinde istenen teminatı vermezse, müdahale talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.”

Ayrıca HUMK’ta teminat gösterilmemesi bir ilk itirazken, HMK’da teminat gösterilmemesi dava şartı olarak belirtilmiştir.

HMK m. 89, teminatın iadesini düzenlemiş olup, buna göre: “Te­

minat gösterilmesini gerektiren sebep ortadan kalktığı takdirde, ilgilinin tale­ bi üzerine mahkeme, teminatın iadesine karar verir.”

XIX-İLK İTİRAZLAR

HMK’da nelerin ilk itiraz olacağı sınırlı olarak sayılmış olup, bu sayım dışında ilk itiraz ileri sürmek mümkün değildir24. HMK’da ilk

iti-raz sayısı düşürülmüş, bazı ilk itiiti-raz sebepleri dava şartı olarak düzen-lenmiştir. HMK m. 116’ya göre: İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir: a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı.

b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı. c) İş bölümü itirazı

(29)

İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez. İlk itirazlar, dava şartlarından sonra incelenir. İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır (HMK m. 117)

XX-KARŞILIK DAVA AÇILMASI

Karşılık davanın caiz olmaması ilk itirazlar arasından çıkarılmış, dava şartı olarak düzenlenmiştir. HMK m .132’ye göre, karşı dava açı-labilmesi için;

a) Asıl davanın açılmış ve hâlen görülmekte olması,

b) Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması, şarttır.

Belirtilen bu şartlar gerçekleşmeden karşı dava açılacak olursa, mahkeme, talep üzerine yahut resen, karşı davanın asıl davadan ay-rılmasına; gerekiyorsa dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir. Karşı davaya karşı, dava açılamaz.

Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır. Süresinden sonra karşı dava açılma-sı hâlinde, mahkeme davaların ayrılmaaçılma-sına karar verir. (HMK m. 133)

Asıl davanın herhangi bir sebeple sona ermesi, karşı davanın gö-rülüp karara bağlanmasına engel oluşturmaz. (HMK m. 134)

XXI-CEVAP DİLEKÇESİ

HMK m. 127’yle cevap süresi 10 günden 2 haftaya çıkarılmıştır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus ol-mak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir. Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ile-ri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır. (HMK m. 128)

Davalı, cevap dilekçesini, davanın açılmış olduğu mahkemeye ve-rir. Cevap dilekçesine davacı sayısı kadar örnek eklenir. Cevap dilek-çesi, havale edildiği tarihte verilmiş sayılır.Cevap dilekçesinin örneği mahkeme tarafından davacıya tebliğ edilir. (HMK m. 126)

(30)

Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur: a) Mahkemenin adı.

b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise açılan dava ile ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde gös-tereceği bir adres.

c) Davalının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.

ç) Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, so-yadı ve adresleri.

d) Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra nu-marası altında açık özetleri.

e) Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.

f) Dayanılan hukuki sebepler. g) Açık bir şekilde talep sonucu.

ğ) Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası. Yukarıda sayılanlardan (a), (b), (c), (ç) ve (ğ) bentlerinin cevap di-lekçesinde eksik olması hâlinde, bunun giderilmesi için hâkim tarafın-dan bir haftalık süre verilir; eksikliğin bu süre zarfında da giderilme-mesi hâlinde cevap dilekçesi verilmemiş sayılır.

HMK ile cevap dilekçesine ilişkin yeni bir düzenleme daha geti-rilmiştir. Buna göre: Cevap dilekçesinin verilmesinden sonra, cevap süresi dolmamış olsa bile ilk itirazlar ileri sürülemez (HMK m. 131)

XXII-CEVABA CEVAP VE İKİNCİ CEVAP DİLEKÇELERİ

Bu dilekçelerin verilmesi de HUMK’tan farklı olarak 10 gün değil, 2 hafta olarak düzenlenmiştir.

XXIV-TARAFTA İRADİ DEĞİŞİKLİK

HMK ile getirilen yeni düzenlemelerden biri de tarafta iradi de-ğişikliktir. Buna göre: Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hü-kümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüst-lük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası

(31)

aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyor-sa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.(HMK m. 124)

XXV-İDDİA VE SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ VEYA DEĞİŞTİRİLMESİ YASAĞI

HUMK’ta, davacı davanın açılmasından, davalı ise cevap dilek-çesinin karşı tarafa tebliğinden sonra iddia ve savunmasını genişlete-mezken; HMK’da bu durum değiştirilmiştir.

Buna göre, Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafa-kati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını ge-nişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanma-sından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır. (HMK m. 141)

XXVI-DAVA KONUSUNUN DEVRİ

HMK m. 125’e göre: Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetki-lerden birini kullanabilir:

a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konu-sunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.

b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dö-nüştürür.

Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından dev-redilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.

(32)

XXVII-ÖN İNCELEME

Ön inceleme HMK ile usul hukukumuza giren en önemli değişik-liktir. Bu hüküm sayesinde hâkimlerin önlerine gelen uyuşmazlık dos-yasını (dilekçelerin tamamlanmasından sonra) okuması ve tahkikatı ona göre belirlemesini amaçlamıştır25.

Ön inceleme aşamasının kabulüyle dilekçelerin karşılıklı verilme-si aşamasının tamamlanmasından sonra ve tarafların ellerinde bulu-nan delilleri mahkemeye sunmalarından elde olmayan delillerin ise nereden getirtileceklerinin bildirilmesi ve masrafların ödenmesinden sonra, tüm bu dava malzemesinin inceleneceği tahkikat aşamasına ge-çilmesi amaçlanmıştır26.

HMK m. 137’ye göre: Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf ede-bileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.

Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. (HMK m. 138)

Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirir. Çıkarılacak da-vetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sa-dece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek isteme-si durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve sa-vunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir (HMK m. 139)

25 Yılmaz, Getirdikleri, s. 25.

(33)

Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve an-laşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder. Ön inceleme duruşmasının sonunda, taraf-ların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanak-la tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraftutanak-larca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür. Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir. Ön incele-me duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden ge-tirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yap-maları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayan-maktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (HMK m. 140)

Doktrinde, HMK’nun 140 ıncı maddesinde düzenlenen “ön incele­

me oturumu”nun işlerliğinin sağlanabilmesi ve özellikle tarafların sulhe

veya arabuluculuğa özendirilmesi için; hâkimin bu aşamada tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde önüne gelen uyuşmazlık hakkında objektif olarak hukukî açıklamalarda bulunabilmesi, tarafların avukatı bulunması halinde onları Avukatlık K. m.35/A hükmünün işletilebil-melerine özendirmesi ve hâkimin bu davranışının, hâkimi red sebebi olmayacağının Kanuna yazılması gerektiği ifade edilmiştir27.

Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar (HMK m. 142).

XXVIII-TARAFLARIN DURUŞMAYA DAVETİ

HMK m. 147’ye göre: “Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlan­

masından sonra tahkikat için duruşmaya davet edilir. Taraflara gönderile­

(34)

cek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir.”

XXIX-SES VE GÖRNTÜ NAKLEDİLMESİ YOLUYLA DURUŞMA İCRASI

HMK m. 149’a göre: “Mahkeme, tarafların rızası olmak şartıyla, kendilerinin veya vekillerinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlem-leri yapabilmeişlem-lerine izin verebilir. Tarafların rızası olmak kaydıyla, mahkeme; tanığın, bilirkişinin, uzmanın veya bir tarafın dinlenilmesi esnasında başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir. Dinleme, ses ve görüntü olarak aynı anda duruşma salonuna nakledilir.

XXX-DURUŞMA DÜZENİ

HMK m. 151’e göre, “Hâkim, duruşmanın düzenini bozan kim-seyi, bunu yapmaktan men eder ve gerekirse, avukatlar hariç, derhâl duruşma salonundan çıkarılmasını emreder. Bir kimse, ihtara rağmen mahkemenin düzenini bozar veya mahkeme huzurunda uygun ol-mayan bir söz söylemeye veya davranışta bulunmaya devam ederse derhâl yakalanır ve hakkında dört güne kadar disiplin hapsi uygu-lanır. Bu fıkra hükmü avukatlar hakkında uygulanmaz. Mahkeme-nin düzeMahkeme-nini bozan eylem veya mahkeme huzurunda söylenen uygun olmayan söz veya davranış, ayrıca bir suç oluşturuyor ise bu durum bir tutanak ile Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir ve gerekiyorsa, avukatlar hariç, fiili işleyenin tutuklanmasına da karar verilir.”

XXXI-SORU YÖNELTME

HMK m. 152 ile avukatlara çapraz sorgu yapma imkanı getirilmiş-tir. Artık avukatın tanıklara, bilirkişilere veya çağrılan diğer kişilere soru sorması için hakimden izin almasına gerek yoktur. Bu maddenin duruşmalarda avukatlar tarafından uygulanmasını bu sayede hükme işlerlik kazandırılmasını umut ediyoruz.

Belirtilen hükme göre: “Duruşmaya katılan taraf vekilleri; tanıklara,

(35)

olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Taraflar ise hâkim aracılığıyla soru sora­ bilirler. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde, sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine hâkim karar verir. Toplu mahkemelerde, hâkimlerden her biri, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.”

XXXII-KAYIT VE YAYIN YASAĞI

HMK m. 153’e göre: “Duruşma sırasında fotoğraf çekilemez ve hiç-bir şekilde ses ve görüntü kaydı yapılamaz. Ancak, dava dosyasında saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın zorunlu kıldığı hâllerde, mahke-mece çekim yapılabilir ve kayıt alınabilir. Bu şekilde yapılan çekim ve kayıtlar ile kişilik haklarını ilgilendiren konuları içeren dava dosyası içindeki her türlü belge ve tutanak, mahkemenin ve ilgili kişilerin açık izni olmadıkça hiçbir yerde yayımlanamaz. Duruşma sırasında bu ya-sağa aykırı davranan kişi hakkında 151 inci madde hükmü uygulanır. Kayıt ve yayın yasağına aykırı davranan kişi hakkında, ayrıca Türk Ceza Kanununun 286 ncı maddesi hükümleri uygulanır.”

XXXIII-BEKLETİCİ SORUN

HMK m. 165’e göre: “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir huku-ki ilişhuku-kinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir. Bir davanın incelenmesi ve sonuçlan-dırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvur-ması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddia-sından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir”

XXXIV-DAVALARIN AYRILMASI VE BİRLEŞTİRİLMESİ

HUMK’ta, davalar ayrı mahkemelerde açılmışsa bu ancak ilk iti-raz olarak ileri sürülebilecek olmasına karın; HMK’daki düzenleme doğrultusunda mahkeme her zaman davaların birleştirilmesi yönün-den karar verebilecektir.

Referanslar

Benzer Belgeler

« Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun.. « Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve

1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması. 2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması. 3) Mahkemenin

Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK), muhasebe bilgi sistemi tarafından üretilen ve finansal tablolarda yer alan bilgilerin anlaşılır, ihtiyaca uygun,

Yeni Türk Ticaret Kanunu ile birlikte 01.01.2013 tarihinden itibaren sermaye şirketlerinin muhasebe kayıtlarını ve finansal tablolarını, Türkiye Muhasebe

« Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun.. « Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve

(4) Tahkim yargılaması öncesi veya tahkim yargılaması sırasında taraflardan birinin talebi üzerine mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı, aksine karar

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. Hakan PEKCANITEZ’e Armağan.. serbestîsine sahip olduğunu öne sürme olanaksızdır. Çünkü kanunların başka idarî

İstinafla birlikte yeni bir dönemin başladığı ve ilk derece mahkemesi kararının yerine geçecek nitelikte bir karar verildiği için, gerekçelerde, formül veya