• Sonuç bulunamadı

[Zeki Pakalın'ın "Maliye Nazırları" adlı kitabının Mehmet Rıfat Bey ile ilgili bölümü]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Zeki Pakalın'ın "Maliye Nazırları" adlı kitabının Mehmet Rıfat Bey ile ilgili bölümü]"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

~TT- & & - I Ç 2

Şahsını çocukluğum da tanıyıp hatırladığım Kânı Paşa m erhum dahi va­ zifesinde fartı itina ve taassubla ve intizam perverlikle m eşhur olup mua­ sırı olan Vükelâ ve Vüzcra indinde hiç de Kardaniye istidadı olmıyan ge­ çimsiz b ir adam diye istihkar ve istihza ediliyorsa da her vakit her yerde olduğu gibi bizde de en çetin ve zahmetli bir vazife olan maliye umu­ runda kendisinden istiğna edilemezmiş.

«Eski Maliye N azırlarından Yusuf Paşa m erhum u dahi Mahreci Aklâm a devam ettiğim esnada M aarif Nazırı olup m ekteplere pek itinası olduğundan arasıra teftişe geldiği için tanıyorum . Talebinin dercei tah­ sil ve terakkisini bizzat yaptığı m uhtasar im tihanlarla anlar ve talebenin mertebei zihniyesine tenezzül ederek teşvikatı nuvaşişkâranede bulu­ nurdu. Kuyudu hisebiyeyi ıslah edip ve ilk defa olarak usulu muzaafa tatbikatına başlam ış oradan Seraskerlik makamı M uhasebat Müdüriye­ tinden Maliye Nezaretine gelmiş kendine halef olmuş olan Gaiib Paşa ile beraber mâliyede tcceddüdata içtihat etm iş ve Sultan Aziz’in hal'ine tekaddum eden senelerde Sadrazam M ahmud Nedim P aşan ın işine gel­ mediği ve Sultan Abdülhamid indinde de ısrar taraftarlığı ve Mithat Paşa temayülü şaibesiyle Trabzon Valiiğine icla edilip biçare adam hasta heı şeyden fâriğ olarak İstan b u l’da iki odalı b ir evde rahatça ölmeye dilbeste olduğu için vaki olan niyaz ve istirham ları çayı kabul bula- nııyaı ak I rabzoıı da temadi eden maraz ve hüsranı içinde vefat eylemiş­ in ki Paşa m erhum un bu cezaya veçhi istihkakı berveçhı mezkûr nıa- luûm ise de I rabzon Vilâyetinin neden dolayı m üstahakkı ceza olduğu anlaşılam am ıştır; Yusuf Paşa m erhum Millet ve memleketine şiddeti ntib.u ile rnuhib ve m aarife ve teceddüd ve tarakkıye âşık fartı zekâ ile mut (asıl hamiyyetmend bir zat imiş. Elyevm menabii irı ıııımızdan olan D aıülşalaka müessisleriııin pişvası Dariilşalaka'ıım kiişadıııdan evvel lülekayı cemiyetle beraber sırm akeşhanede küşad eylemiş oldukları sa­ bah ve gece derslerinde halkı m aarif için vazifesinden vakit ayırarak ih­ timam ile iştigâl edermiş.»

Mehmet Rifat Bey «Topal»

Adana Derebeyleri nden M enemenli Zade Hacı Ahmed Bey'in oğ- luduı (1). Hicrî 1273 (1856) senesiyesinde Adana Vilâyetine tabi Kara­ isalI kazasının merkezi olan Çiçelı Köyünde doğdu.

< 1) «Elhaç Ahmet Bey; Menemen hanedanından olup M ustafa Tevfik P asa’nın davı- 2ÜİİÜ- D ersaadet’e m uhaceret eyledi. 1290 Cum adel ahırında (1873) de vefat etti. M ahdum larından Mohnıcd P aşa ve Hacı H abib Bey vefat eylediler. Diğer malı dıurıu Abdullah Bey Ş urayı Devlet A zasındandır. R ifat Bey nam ınık-bir muh d u m u da Kemfıl Bey m erhum un dam adı olup elyevm B ağdat D efterdarıdır»

(Sicilli O sm ani, Cilt - 1. Sahife : 302)

(2)

¿ á - j j

¿7 C-T

r> U /

j s (Jl

_ I ¿

N"'^ s* - »

(

( S S 7 - n z i - )

' S i s ’

(3)

İlk tahsilini köyündeki sibyan m ektebinden yaptıktan sonra Kozan İslahatına m em ur Cevdet Paşa'nın gösterdiği lüzum üzerine 1242 (1865) de Padişah emriyle İstanbul'a nakil edilen babasıyle gelerek ilkin Dariil- nıaarife, sonra da K aptan İbrahim Paşa Rüştiyesine 'girdi. Mektebi bi­ tirerek şahadetnam e aldı. Bir m üddet hususî ders aldığı gibi o sırada Divanı M uhasebatta okutulm ağa başlanan usuli Defterî dersine dahi müdavem ederk aliyiilalâ (pekiyi) derecede tastiknam e almağa muvaf­ fak oldu.

M ustafa T evlik Faşa; Sicilli O sm ani’de ( C ilt-4, S a h iie : 483) yazılı tercüm ei h a ­ line göre Askerî ve M ülkî hizm etlerde ve en nihayet 1294 (1877) de K ars K u­ m andanlığında bu lu n m u ştu r. Ölüm ü 129(1 (1879) d a d ır • O ğulları F eriklerden Said P aşa ile O sm an ve N abi Beylerdirf

R iiat Bey recam üyzerin babası h akkında şu m alum atı lü tfe tm işlerd ir :

«Pedernn M emenlizade H acı Alımed Bey, Adana D eıebeylerinden idi. 1282 (1865) ta rih in d e b airadei seniyye İsta n b u l’a naklihane etm iştir. 1290 (1873) ta rih in d e y etm ışaıtı yaşında o larak vefat etti. Ö m rünün altm ış yetm iş senesini ta şra d a geçirm iş olan b u ih tiy ar, fik re n pek genç idi. A dana’d a iken Euzııam ei $ erid ei HavacLis’e abone olduğu gibi E ncüm eni Danış ta ra fın d an m evkuten n eşrolunan M ecmuayi F ü n u n ’un da abonelerinde^ liimiş. İsta n b u l’a geldikten so n ra " ia s v iri E fiiâ r’a abone olm uş idi. B iraderim A bdullah Bey ile berab er Ş urayı Devlete girm ek istediğim iz halde b u n a m u m am âat etm iş ve bizim kendinden habersiz devam a başlaınaklığım ız üzerine «ben A bdullah’ı ticarete. R ıfa t’ı da ikm ali ta- X h ile sevketm ek istiyordum . İcap ederse R ifa t’ı F re n g ista n ’a da gönderecektim . F a k a t kendileri böyle istem işler. Allah feyiz versin» dedi. K endisine teklif olu­ nan Ş urayı Devlet Azalığım k a fiy e n red dettiği gibi bizim de Devlet hizm etine girm em izi tecviz etm iyordu. H oca Tahsin E fendi m erhum un vazaifi dhıiyede olan m übalatsızlığıni) rağm en WWJ!WIlflTP5WîfeiO)azı füııün tahsiline bizi icbar etti. O nbir oniki yaşında idim elim e b ir M uhbir gazetesi geçti,•bunu büyük b ira ­ derim görünce b ir dalın o gazeteyi alm am aklığım ı katiyen e m re tm iş ise do pe­ d erim m ahviyeti refederek lıer n ü sh a için icab eden b ir veya iki mecidiyeyi b an a v erir ve getirdikçe alır okurdu.»

H acı Alııned Bey; haiz olduğu nüfuza binaen Kozan İslâh atı fevkalade m em u­ riyeti ile o ta ra fa gönderilm iş olan Cevdet P aşa tarafın d an diğer em sali gibi m em leketinden u zaklaştırılm asına lüzum gösterilm iş, bunun üzerine îstanbul- d a ikâm et e ttirilm iştir.

S ultan A bdülham id’in İradesiyle yazdığı (M aruzat) d a Cevdet P aşa b u n a dair şu m alûm atı v e r iy o r :

M enemenci oğlu Ahmed Bey ile K arsan tı oğlu , F ırkaı ıslahiyeye gelmediler. Bizim niyetim iz ise Ahmed Bey’i Adana Meclisi K ebiri Âzalığına tayin ile oraya nakli hane ve K arsan tı Oğluna b ir m ik ta r m aaş tehsisi ile bir m ahalle ikam e ettirm ek idi. Anlar F ırkai Islahiyeyi tanım ayıp yerlerinde ibkaları ise ıslahatın istik ra rın a m ani olacağından tutu lu p D ersaadet’e gönderilm eleri için Yaver P aşa’ya em ir verildi. O dahi b ir aralık an ları tu tu p D ersaadet’e gönderdi. Ah m ed Bey’e şehrî beşbin ku ru ş m aaş tahsisiyle vefatına k adar D ersaadet'te ıl anıo edilm iş ve K arsan tı oğlu da Rum eli canibine gönderilm iştir.»

(T ürk T arih Encüm eni M ecm uası, N um ara - 14 (91) Sahife : 118)

(4)

H icrî 1290 (1873) de. Şurayı Devlet Kalemine devama başladı. 1294 Saferinde (1877) altm ış 60 m aaşa nail oldu. Bir ay sonra aylığı 126 kuruşa yükseldi.

Cumadelula 1297 (1880) de 1200 kuruş maaşla, Divanı M uhasebat İkinci Daire Zabıt K itâbetine tayin olundu. 1298 (1881) de Vilâyetlerden hisab alınma işini kolaylaştırm ak üzere Nazif, sonradan Zühdü Paşa’la- rın reisliklerinde teşekkül eden komisyonun kâtibliğinde memuriyetine ek olarak kendisine verildi.

1300 senesi Recebinin on yedisinde maaşı halisiyle Divanı Muhase­ b at Sınıfı Sani Mümeyyizliğine terfi ve Divandaki Hesabı Nazari Mual­ limliği de uhdesine ilâve olunduğu gibi 1302 senesi Rebiülevvelinin dör­ dünde m aaşı iki bin kuruşa iblâğ kılındı.

17 Receb 1300 (1887) de aylığıyle Divanı M uhasebat ikinci sınıf Mümeyyizliğine terfi ve Divan’daki Hisabi Nazari Muallimliği de uhdesi­ ne ilâve olundu. 4 Rebiülevvel 1302 (1884) de aylığı 2000 kuruşa çıkarıldı.

J' 1303 Şevvalinde de (1886) Ulâ Saniliğine terfi edildi.

«1299 (1883) senesinden beri dört Sandık Em inin on bin lirayı mü­ tecaviz sirkat ve ihtilaslarını mütebeyyin, ve Tapu hasılatından dahi o nisbette irtikâb zahir olduğundan, ve kendisinin lilasıl ora Aşairzadcle- rinde bulunm ası ihtilâsatın meydana çıkarılm asına mânii kavi teşkil eylediğinden bahisle Vilâyet Makamından vuku bulan işar üzerine, diğer bir memuriyete tayin edilmek üzere 25 Zilhicce 1304 (1887) azl olundu.

4 M uharrem 1305 (1887) de, 5000 kuruş maaşla, Ankara Defterdar- lığına tayin edilmiş ise de vazifesi başına gitmeden Cumadelahirenin on

J . ’ altısında ( 1888), 4000 kuruş aylıkla, K arası (BahkcsirJL P r i t lTdarhKina .

tahvil edildi. Yine o senç^Cumadelahiresinin sonuna ra stlayan 1304 (1 &S.8)_ Martı ihtidasında, Vilâyetin Livaya tahvili üzerine, tabii infisale uğ­

radı. 1000 kuruş mazuliyet aylığı başlandı.

v , 22 M uharremi 1308 (1890) de, 4000 kuruş maaşla, Van Defterdar- /* lığına tayin, ve aynı sene Zilkidesinin yirmi birinde (1891) maaşına 1000

W kuruş zammedildi. 2 Saferi 1309 ( 1891) de, 6000 kuruş aylıkla Bağdad,

i 18 Zilkide 1310 (1893) de 5000 kuruş maaşla Suriye D efterd arlığ ın ajah-

y / vil edilmiş, 1313 senesi Recebinin yirmi ikisinde arızai vucudiyesine bi-

naen ileride b ir memuriyete tayın edilmek üzere infisal eylemiştir.

«Aşarın vergiye zamimeten istifası için b ir tecrübede bulunulması kararlaştırılm ış olmasına binaen bu işe nazaret eylemek üzere» 5 Mu- v. h a n e m 1314 ( 1896) de, 7500 kuruş aylıkla, Edirne’ye gönderildi. Aynı yıl

(5)

4 Safer 1315 ¿1897) de 6750 kuruş maaşla, Edirne ve Selanik vila-yetleri Maliye M üfettişliğine tayin olundu.

26 Safer 1319 (1901) de, 5400 kuruş aylıkla Edirne D efterdarlığına nakl edilmiş ise de «ahvali sıhhiyesinden bahisle tahvili m em uriyeti isti­ dasında olm asına ve um uru teftişiye ve mâliyece m alûm atı kâmilesi bu­ lunm asına mebııi» yine o sene Cumadelulâsının yirm i dördünde (1901) eski maaşı ile tek rar Edirne ve Selanik vilayetleri Maliye M üfettişliğine tayin edildi. Aynı yıl Cumadelahiresinin yirm i üçünde (1901) «Hazinei celilei Mâliyede teşkil olup tevsii emrii ferman buyurulan m ürettebat ve Takibi Tasilât Komisyonu Azalığının ilâvei m em uriyet olarak uhdesine tevdii hususuna Maliye Nezaretinin işarı üzerine bilistizan irade» çıktı.

, / f 28 M uharrem 1320 (1902) de, 6000 kuruş m aaşla yeniden teşkil olu­

nan Tahsilat İradesi M üdürlüğüne tayin olundu.

İlk defa Maliye Müfettişliğinde bulunduğu sırada 1316 senesi Ce- madelahiresinin yirmi yedisinden Recebi nihayetine kadar (1898) Sela­ nik Defterdarlığı vekâletinde bulunm uş, ve hm nusu hisabiyle maaş

al-. A f ) ✓ i n ­

miştir. >

10 Cumalahir 1322 (1904) de aylığı 7500 kuruşa çıkarıldı.

«Aydın Vilâyetinde (İzm ir) elviyei m ülhakası (m ülhak liraları) dai- rei Belediyelerine ve ilga edilen İzm ir Sanayi Mektebi Piyango biletleri esmanından dolayı m üteahhidlere taallûk eden hisabların ve İzmir Sanayi Mektebi ile Gurcba Hastanesinin ve devairi Belediyeye m etruk tarik

be-delâtı nakdiyesinin yol paralarının hisabiyle mahalli sarflarının tedkiki ve İzmir şehri ile elviyei m ülhaka merkezlerinde kâin emlâk ve akar kıy­ m etlerinin sureti takdir ve tayini ve vilayetçe Bedelatı Askeriycnin ve Temettü vergilerinin sureti tarh ve tevzii hakkındaki usul ve kaidenin tedkik ve ıslahı ve müessesatı ecnebiycye müteallik emlak ve akar ver-gilerinden terkini kaydı affı âliye iktiran eden kısmın tedkik ve tayini mekadiri ve b ir m üddettenberi tahsilâtça meşhud olan durgunluğun re- f'iyle emvali umumiyenin tesrii tahsili zımmında beş bin kuruş zammı maaş ve beş bin kuruş harcırah ile 1324 senesi Saferinin on dokuzunda (1906) İzm ir’e gönderildi. Tetkikatı bitirerek o sene Recebinin dokuzunda (1906) İstanbul«a döndü.

23 M uharrem 1323 (1905) de Gümrük işlerinin ıslahı için Rusum at Em ini’nin reisliğinde teşkil olunan Komisyon azalığına, vazifesine ek ola­ rak, tayin ve yine o tarihte Mâliyede teşkil olunan Tevhidi Miibayaat komisvonu âzalığına, 10 Şevvel 1324 (1906) de de Bağdat, Basra ve Mu­

sul Vilâyetlerine aid «evvel ve ahir tevarüd eden levayih ve evrakı saire nin celb ve cemiyle havalinin ıslahı ahvali ve temini esbabı ıımranı zım­ nında ittihazı lâzım gelen tedaim i kararlaştırm ak üzere» Teçhizat Nazırı nın reisliği altında teşkiline irade çıkan komisyon âzalığına tayin kılındı.

(6)

13 Receb 1326 ( 1908) de, 9000 kuruş maaşla, yeniden teşkil olunan varidat muhasebeciliğine tayin olundu.

24 M uharrem 1327 (3 Şubat 1324/1909) 25000 kuruş m aaşla Hüse­ yin Hilmi Paşa tarafından teşkil olunan Kabineye Maliye Nazırlığına girdi.,

31 M art 1325 (1909) ihtilali üzerine Kabinenin istifası sebebiyle ta­

bii infisale uğram ış ve Maliye Nazırlığına N uri Bey getirilm iş ise de ihti- r

lâlin bertaraf edilmesi üzerine tek rar Hüseyin Hilmi Paşa tarafından teş- kil olunan Kabineye 1327 senesi R ebiülahirinin onunda (18 Nisan 1325/ 1909), 15000 kuruş maaşla, ikinci defa olarak Maliye Nazırlığiyle girdi, ve yine o sene Cum adelahirinin yedisinde (13 H aziran 1325 ( 1909) istifa

etti. ' ^ s~

11 Cum adelahire 1327 (17 Haziran 1325/1909 la Maliye Nezareti M üsteşarlığına tayin eHTldi.

da, 6000 kuruş maaş-Mabeyn Başkâtibi Ali Fuad Turkgeldi «görüp işittiklerim » de isti­ fası için diyor k i :

«Meclisi Vükelâda Hakanı sabikin (İkinci Abdülhamid) metrukâ- tından Yıldız sarayında zuhur eden yüz elli küsür bin liranın levazımı askeriye mübayası için ciheti askeriyeye terki hakkında Harbiye Nezare- li'nin bu tezkiyesi okundu. Rifat Bey bunun usule mugayeretinden bahis­ le itiraz ederek «Para Maliye veznesine teslim olunur; ciheti askeriyece ne gibi levazime ihtiyaç varsa defteri yapılarak tahsisat istenir ve bedeli Çv2v Harbiye veznesine teslim edilir» dedi. Harbiye Nazırı iş'arında İsrar ey­ lemesi üzerine Rifat Bey evrakını toplayıp meclisten çıktı. Arkadan mem- h u r bir zarf dcrununda S adrâzam a istifasını gönderdi. İstifası kabul olu- nııp Maliye Nezaretine Mebus Cavid Bey intihab edildi. Yazıktır ki Ri- fat Bey iki defa Nazır olarak bulunduğu b ir dairede M üsteşarlığı kabul

etti.» s--- ■*

Gösterdiği bu feragat Cavid Beye mühim bir tesir yapmış, kendisini bir kaç gün evvel Nazır mevkiinde gören yeni Nazırın bir parça da vazi­ yeti güçleşmiş idi. Binaenaleyh bunun tesiriyle, aradan çok geçmeden, 1327 senesi Şabanının yirmi sekizinde, (1909) Tensik Komiysonundan ve­ rilen karar ve Maliye NazarcLindcn vaki olan iş'ar ürerine 10000 kuruş maaşla, Divanı M uhasebat Reisliğine tayin olundu.

Babıâli baskını üzerine istifaya m ecbur edilen Kâmil Paşa Kabinesi­ nin yerine Mahınud Şevket Paşa taral ından 1331 senesi Saferinin on beşin­ de (II Kânunusani 1328/1913) teşkil olunan Kabineye. 15000 Jouan— nı uışla, üçüncü defa, Maliye Nazırlığı ile girdi. V / v «

Mahmut Şevket Paşanın öldürülmesi üzerine diğer Kabine âzasivle birlikte tabii infisale uğramış ise de hemen o gün Said Halim Paşa t;.. 216

(7)

<»,> o j Y fından teşkil olunan Kabineye 1331senesi Recebinin ön üçünde (5 H aziran 1329 1913) dördüncü deta Maliye Nazıriığiyie dahil oıdu.

25 Ş ubat 1329 (1914) de tek rar mevkiini Cavid Beye b ırakarak çe­ kildi.

Bir m üddet sonra Âyan amalığına tayin, sonra da Âyan Reisliğine

intihap edildi. ■> (

M ütarekede diğer N azırlar ve İttih ad ve Tarakki m ensubları ile b ir­ likte ihaös edilerek Divanı H arbe verildi. M uhakeme sonunda beraetine k arar verildi.

Osmanlı H üküm etinin tarihe karışm ası ve Ayanlığın lagvi üzerine açıkta kaıdı. Usuii veçhile tekaud edildi.

27 Ağustos 1932 de ö ldü. K araca Ahmet Mezarlığına gömüldü. 1298 senesi ortalarında (1881) Saniye ile başlayan rutoesi 1302 (1885) de Mütemayiye, 1303 (1886) da Ulâ Saniliği'ne, 1310 (1892) de İJlâ Evveiııgı'ne, zo ZUıııcce 1321 (1904) de Baialıga yükseldi. laUO (1883) de Dördüncü O sm anî 1311 (1893) de İkinci Meçini, 1317 (1899) da İkinci Os- nani, 1901 de Birinci Mecidî, öZillıicce 1331 (1912) de Birinci Osmanî nişanı verilmiş idi.

Tercümei halına Adana Valisi Raif Paşa tarafından «Ehliyet ve İk- tidarı ıa su ık oıunur» m ütalaasının yazıldı sicillinde kaydlıdır.

Uzunca boylu, beyaz sivri sakallı sıyalı kaşlı olan R ılat Bey değerli mütevazı nâzik, tedakar, ve sen şatır, güze i konuşur, ayni zam anda bir parça müstenzı idi. Zevk ve salaya duşKÛ’naü. Laubali m esreodi de. Bu­ nu kayın biraderinin şu ifadesinden öğreniyoruz:

«Ekrem Bey kendine karşı eıı ulak hürmetsizliği, lûübaliliği affet­ mezdi. Eniştem Rifat Bey ki Ekrem Bey'le kardeş gıoi görüşürdü. Bir gün Kecaı Zade nm yan cebinden sigara kutusunu aiıverınce derhal «O beyfendi, bu ne kadar lâübaiitik?» itabına duçar olm uştur» (1).

Namık Kemal Bey’in damadı idi. Feride Hanım dan Anadolu Agansı Umum M üdürlüğünde bulunmuş olan Muvallak Bey le Paris S elin Nu- maıı Menemcnci oğlu ve lîir kızı dünyaya gelmiştir. Hanımın ölümünden sonra uzun nuiddel bekâr hayalı yaşamış, sonradan kendisine hizmet eden beslemesi ile evlenmişti. Ondan da çocukları dünyaya gelmiştir. İnhisarlar Umum M üdürlüğünde bulunm uş olan Bedi Buktaş (ölüm ü 1 Şubat 1941) dam adi idi.

Büyük vatan perverle ııe suretle şahsiyet peyda ettiğine dair olan sualıma yazılı olarak şu cevabı İn ilen i:

«Hıiriyyet Gazetesini almaya başladığım zamaııdaııberi Namık Ke­ mal m erhum un m eftunu idim. İstanbul'a adetle çıkarm ağa başladığı

(1) Recaí Zade M alımud E krem Bey’in H ayatı ve Asarı, Salıife : 76.

(8)

(İb ret) Gazetesini m untazam en aldım. Evrakı Perişan'ını, V atan'ını oku­ dum. Fakat görüşebilmeye çocukluğum mani oldu. Abdülaziz zam anın­ da Magosa'ya nefiy olunm uş idi. Orada üç sene kadar kalarak Sultan M urad’ın cülûsu üzerine af ve Abdülham id’in cülûsundan sonra Şûrayı Devlet Âzalığı’na tayin olunm uş idi. Bu zam anlarda da görüşememiştim. M ithat P aşan ın tağribinden sonra b ir işret meclisinde inşad ettiği (Eş- şcyü lâ yiisema illa ve yüsellese) m ısraı sebebiyle tevkif olunarak Meh­ terhan eye ithal kılınmış idi. Orada iken kendisine b ir m ektub yazdım. Görüşmek arzusunda bulunduğum u bildirdim . «Bulunduğum halden hiç m üteessir değil iken bildiğim bilmediğim bir çok zevatın teessürünü gö­ rüyorum da benim de m üteessir olacağım geliyor. Gel de görüşelim» diye cevab verdi. Hemen o gün Hapishaneye gittim . Pek çok iltifat etti. İstin­ sah etmek üzere verdiği Tahribi H arabatile Takibi H arabat«ı iade için hapishaneye gittiğim vakit M idilli’de ikamete m em ur olarak o gün vapu­ ra bindirildiğini öğrendim . V apura şitab ile tekrar görüştüm. Bir ay son­ ra da Midilli’ye gittim. Ve m untazam an muhabereye başladık. H atta İs­ tan b ul’da bulunan ehibba ve eviddasına yazdığı m ektublar hep benim m ektubum a leffeder ve istinsah edebilmekliğim için açık gönderirdi. Meclisi Mebusanın birinci içtim aında müşarünileyh M ehterhanede idi. Fakat ikinci içtim aında Menekşeli Zade İzm ir Mebusu Emin Efendi ile m uhaberesine ben vasıta idim. Benim Meclisi mezkûr ¿stenograflarından olmaklığım hasebiyle diğer m ebuslarla da benim vesatatım la haberleşir- di. M üşarünileyh ile m uhaberem benim de iki buçuk ay kadar mevkuf kalmaklığımı mucib oldu (1).

«Hapisten kurtulduktan sonra teehhülüm kararlaştı. Ancak Divanı M uhasebatta Zabıt Kâtibi idim. İzin alm ak m üm kün olmadı. Merhum Mabeyne yazıp bir irade istihsal ederek Hüseyin Hilmi Efendi (Sadrâ­ zam Hüseyin Hilmi Paşa) ile m ahdum u Ekrem Bey'i beni alm ak üzere İstanb u l’a gönderdi. Divanı M uhasebat irade telgrafını gürünce azimeti­ me müsaadeyi zaruri gördü. Hemen Midilli’ye azimetle 1299 senesi Zil­ hiccesinde (1882) izdivacımız vukubuldu. (Garib tesadüftür ki refikam m erhum enin ismi olan Feride Ebced hasebiyle 299 addedini göstermek­ tedir.)»

Ayağının biri sakat olduğundan aksayarak yürüdüğü için (Topal Rifat Bey) diye anılırdı. Damadlığı münasebetiyle bu özrünü ileri süren

(11 Ali E k rem Bey ınevkuiiyetiıı sebebini de .söylüyor : «Namık K em al’in İstan­ b u l’da teşekkül eden b ir cem iyeti iesediyeyi M idilli’den idare etm ekte olduğu ileri sürüldü. O zam an K em al Bey’i tanım ış olan E niştem R iiat Bey’i vasıtai m uhabere olduğu için S aray tevkil ettird i. E k re m Beyi, Ila m id ’i de tuzyikn başladılar.»

(9)

¿ V / birine vatan şairi «Başına bakm aktan ayağına bakm ağa vaktim olmadı» cevabını verm iştir. Bu şahadet kıymetine güzel bir delil teşkil eder.»

Kayın babasının kendisine gönderdiği resm inin altına yazdığı k ı t 'a :

(

Rifat K em al’dan ne kadar d ü r ölürse de, K abildir iltikası misal ü hayat ile,

İnsaf mezhebinde m ünasib değil m idir? Rifat cihanda kaim ölürse Kemal ile.

K üçüklüğünde eniştesi Rifat Bey’den Türkçe dersi aldığını Ekrem Bey (Y arın) m ecm uasında çıkan bir m ülakatında (S ay ı-12) söylediğini nazarı dikkate alarak bu hususu da kendilerinden sordum ve şu cevabı

a ld ım :

«Teehhülüm esnasında kayın biredarim Ekrem Bey çocuk idi. Bana pederi gibi hürm et gösterirdi. Ben de ona evlâd muamelesi ederdim. Tah­ siline sarfı gayret ettim . Türkçe lisanı hakkında benimle de bazı müza- k eratta bulunm uş olabilirse de bu müzakerede bir kitabın esas ittihaz edilip edilmediğini derhatır edemiyorum.»

Sorduğum şeyler arasında şairliği de vardı. Buna sebcb Ali Em irî Efendi tarafından neşrolunan m ecmuada (Osmanlı Tarih ve Edebiyatı Mecmuası, a d e d : 7) intişar eylemiş olan Rifat Beye aid m ektubtır. Rifat

Bey bu m ektubunda Ş a m ^ i^ ir^ ü z e lb irjn e n z ım ^ ^ söy- „

lüyordu. Bu suale verilıgı cevaüta şucIurT” ¿V ^

«Vaktiyle nazım ile (şiir ile diyemem) tevaggul ederek bazı m an­ zumeler de vücuda getirm iş olduğumu şimdi derhatır ediyorsam da bun­ lar hep perakende ve zayi, hem de tarihi edebiyata hizmet etm ekten pek uzaktırlar.»

Maliyecilik ile tanınm ış olan Rilat Beyin gençliğinde vücucle getir­ diği şeyler yüksek bir edebî kıymeti haiz olmıyabilir. M aamafih ahlâfa intikalleri lâzım geleceğini ileri sürerek bir iki parçasının lûtfedilmesini

rica ettim . Her nedense lûtuflarm ı esirgediler. Yalnız İbnülemin Mah- mud Kemal Beyelendi Rilat Bey’in Adana D efterdarlığında bulunduğu zam anlarda (Seyhan) Gazetesinde çıktığını, kendisinde okumuş olduğunu söylediler. Gazetenin Koleksiyonunu bulamadığını için örnek veremedim.

Menakıp bir çok yazılardan ziyade kailimin hüviyetini gösterm ek itibariyle kendilerine aid ve buna m iitelerri m alûm atta istemiştim Yazılı cevabında ki şu iki lıkrayı dercediyorum. Müsavata riayetkarlığını gös­ teren birincisinden ziyade tarihin meçhul bir noktasını tenvir etm ek iti­ bariyle İkincisi mühimidir.

1 — «D ellenlar olarak hangi vilâyete gittim ise ııüilte/cııı olan me­ m urların son çıkan aya aid m aaşı aldıklarını ve gayri müllezemlerin beş

(10)

- 7 T & altı h a tta daha ziyade m ütedahil m aaşları bulunduğunu an lar ve bunlar arasında m üsavat tem inini kendim için m ühim b ir vazife bilirdim . Mü­ savat tem in edildikten sonra ayın birinci günü jand arm a ve polise, ikin­ ci günü m ütekaidin ve eytam ve eram il ile m uhtacine üçüncü günü kete-

beye, dördüncü günü m em urine m aaş verir, beşinci günü Valinin maaşını tesviye ederek ondan sonra da kendim m aaş alırdım . Maliye N azın oldu­ ğum vakit yine bu usulü tatbika çalıştım . Nısıf maaş vermeye mecbur olduğumuz zam anlarda tahsisatı Seniyyeyi nısıf olarak verirdim . B ir de­ fa Veliahd Yusuf îzzeddin Efendi’nin adam ı .Efendi H azretleri nısıf ma­ aş kabul buyurm uyorlar dedi ben de teşekkür ederim dedim. Ertesi gü­ nü gelip nısıf m aaş aldı.»

2 — «Bir gün Sultan Reşad m erhum «Said Halim Paşa’yı Hükümet Hidiv yapm ak istiyor. Sadarete kim m ünasibtir buyurm uşlardı. «Efendi­ miz bendegânmızın cümlesini pek iyi bilirsiniz» dedim ısrar buyurdular. Yine o cevabı vermekliğim m ünasip olmıyacağı cihetle birisini söyledim. Söylediğim zat hakkında b ir şey söylemiyerek Talat Bey nasıldır dediler Ben «Talât Bey pırlanta gibi bir bendenizdir» dedim. Bu bahis bu kadar­ la kalmamış. İki üç ay sonra* Said Halim Paşa istifa etti. Mebusan Reis: Halil Bey Berilin’de bulunduğu cihetle Birinci Reis Vekili Hüseyin Cahid Bey ile beni huzura çağırdılar. Saraya girerken Talât Bey’in otomobili yaldızlı büyük kapıdan içeriye girdi, (bu suretle Saraya girmek Sadrâ­ zam lara m ahsus idi) beni gürünce bekle size sadaret teklif edeceklerdir

dedi. Ben de kavas»ın elinde bulunan üniform a kutusunu göste­ rerek kim in sadrazam olduğu m alûm dur. F akat Beyefendi biraz daha sabretm eli idiniz sadaretiniz erkendir dedim. Müşarünileyh sü r’atle ve pek beşuş olarak m erdivenleri atladı. Biz de Huzuru Hümayuna girdik. Zatı Şahane «Said Halim Paşa istifa etti ısrarı üzerine ben de kabula m ecbur oldum. Yerine Talât Bey’i m ünasib görüyorum siz ne dersiniz» buyurdular. Biz de m ünasibtir dedik. Huzurdan çıktık. Bir mabeyinci benim yanıma gelerek Zatı Şahane sizin gitmemenizi irade bu­ yurdular, biraz sonra tek rar kabul buyuracaklar dedi. Talât Paşa (artık Paşa olm uştu) üniform asını giyerek gitti. Beni de huzura davet etti. Za­ tı Şahane «geçen de seninle konuşm uştuk. Sen Talât Bey’i münasib gör­ memiştin. Şimdi m ünasibtir dedin, niçin» buyurdular. Ben «Sarayı PIü- mayununuza geldiğim vakit Talât Paşa kulunuzun otom obili Sadrâzam­ ların otom obili gibi büyük kapıdan girdi ve üniform a kutusu da kavasın elinde idi Efendimiz de Talât Bey’i münasib görüyorum buyurdunuz an­ ladım ki Talât Paşa Sadrazam olmuş. Pişmiş aşa soğuk su katılm asın de­ dim. Pişmiş aşa soğuk su katılm az deyişime b ir hayli güldü sonra demek ki sen halâ münasib görmüyorsun dedi. Ben de evet halâ münasib görmü- 1 yorum. Maamafih bakalım H üküm et tamamiyle kendilerinin olsun ne ya­ parlar dedim. Kendileri ne demek dedi. Cemiyetten dedim. Sen cemiyetten n n

(11)

değilmisin buyurdular. Ben kulunuz onlarla teşriki mesai ettim . F akat ce­ miyetlerine dahil olmadım» demekliğim üzerine «hele ben seni onun için severim» buyurm uşlardı.»

Eski zam anları idrak ve mâliyede yüksek b ir mevki işgal etmiş olan b ir zat N azırlar hakkındaki sualime adı açıklanm am ak kaydiyle verdiği

cevabta Rifat Bey için diyor k i :

D «Rifat Bey; kudemayı m emurini mahveden olup M eşrutiyetten ev­ vel D efterdarlıklarda ve merkez Tahsilât M üdiriyetinde bulunduktan son­ ra ilânı M eşrutiyeti m üteakib Maliye N azın olm uştur. Kısmen Kemâl Bey m erhum un dam adı olmak, kısmen de bir gûna fenalığı duyulmamak hasabiyle Maliye m uhitinde iyi b ir nam kazanan M üşarünileyhin Nazırlı­ ğı esnasında hiç te şöhretiyle m ütenasib b ir mevcudiyeti görülememişti. Bir çok emsali gibi ittih a t ve Tarakkinin körükörüne m uti b ir bendei ferm anberi olm aktan başka b ir şey gösterem em iştir.

Şu halde Rifat Bey'in yukarda Sultan Reşad fıkrasındaki ifadesi ile vakıa daha ziyade m utabık olan bu ifadeyi nasıl telif etmeli?

Ali Em iri Efendi’nin mecmuasında, kendisine hitaben, yazılmış olan mektub ş u d u r :

, «Bir kere hasıl olan uhuvveti halisada zeval tasavvur etmek badel- grub arzın güneşe incizammı inkâr eylemek olur. Hiç nasıl olur ki yek- değerine habli metini uhuvvetle irtibat etmiş iki kalb arasında mufasale vuku bulsun. Görmek, görmemek galati histen kendisini hiçbir vakıtta kurtaram ıyan zahir beyinlere tesir eder. Erbabı kulûb için uzaklık yakın­ lık yoktur. Kalb görmek fiilinin menfisini bilmez. Çünkü Kalb daima görür, gaybıda görür hazırı da görür. Andan dolayı değilmidir ki Hazreti Peygamber Cenabı Allahı kalb gözüyle görebildi.

«Lütufnamenizi aldım. Şu mukaddemecik lütufnamenizin m ütalaa­ sından hasıl olan sürür ve şükranın derecesini izahtan istiğna balış olur zannederim.

«Bir iki ay mukaddem Humus ve H am a cihetlerine gitmiştim. Trab- lusu görmek arzu ettim . Bir kuvvei maneviye bu arzum u istihsalden beni meneyledi. Nebek tarikiyle Şam 'a döndüm. Meğerse hikm et varmış. Ma­ demki şimdi siz oradasınız. Bir Humus ziyareti daha lâzım geldi. Belki ilkbahara doğru görüşmek nasib olur. Şam hakkında b ir manzumem var. Keşke yanımda olsa da bir suretini gönderseydim. Baki bakayı uhuv­ vet Efendimiz. 15 Teşrinisani 310.»

Ali Em irî Efendi bu m ektuba verdiği cevabı da mecmuaya koymuş­ tur. Pek mufassal olan m ektubtan Rifat Bey’i pek ziyade takdir ettiğini gösteren birkaç satır aynen n a k lo lu n u r:

«Fazıl ve Kemâl ve şiir ve inşayı bimisâli edibaııeleri zaten müsel­ lemi kâinai olm akla beraber böyle bilirtical yazılan bir

(12)

meye dercolunan cevahiri elfaz ve m aanideki m ertebeyi kesret, bâisi if lâsı sermayei m ütebehhirin ve kıymetşiken âsarı üdebayı evvelin ve ahi­ rindir.»

Ali Em iri Efendi’nin m ecm uasından naklolunan m ektub ile soru­ lan şeylere verilen yazılı cevablar Rifat Bey’in sade ve güzel b ir inşaya malikiyetine delâlet eder. H atta m ektubundaki b ir parça tesallüfe m uka­ bil cevablardaki sadelik ve m unakkahiyete bakılırsa yazıda zam anın vü- cııde getirdiği yeniliği kabul ettiği de anlaşılır. Manzumeleri ele geçme­ diği için bu babta b ir hüküm vermeye im kân yoktur. Maahaza gençli­ ğinde yazılmış olm alarını ve şiir ile iştigali terkeylemiş olduklarına na­ zaran yüksek b ir edebî kıymeti haiz olm ak lâzım gelir.

Nazırlığı zam anlarına m ahsus olm ak üzere kaydolunacak Malî iş­ lerle icraatı ş u n la rd ır:

Üçüncü Maliye Nazareti, Babıâli hadisesini takib eden b ir zamanda, ve en müşkil ahval karşısında vukua gelmişti. Balkan H arbinin sonla­ rına tesadüf eden bu zam anda B ulgarlarla m üttefikleri Çatalca’ya kadar ileı lemişler, Devleti Rumeli gibi kıymetli ve büyük b ir ülkeden tamamen m ahrum eylemişlerdi. Bu vaziyet karşısında hariçten para tedariki im­ kânsız olduğu gibi dahilden para bulm ak da hakikaten müşkildi. İşte böyle müşkil b ir zamanda Kabinede Maliye Nazırlığını deruhte eylemek suretiyle büyük b ir vatanperverlik gösterm iş olan Rifat Bey Malî müş- kilâtı hafifletecek bazı tedbirlere teşebbüs etti. Selefi Abdurrahman Bey’in harb vergisini karşılık tutarak, ve üç senede im ha edilmek üzere Düyunu Umumîye İdaresiyle Osmanlı B ankasının tevassütiyle 8 Teşrinisani (1328) (1912) tarihli kanun ve kararnam e mucibince tab ve izhar ile imza ettiği ve fakat henüz tedavüle vazetmediği üç milyon sekiz liralık Hazine Tahvilatını kararnam enin ikinci maddesini tadil ettirerek başa baştan noksanına satm ak ve nakid m akam ında ve fakat yine m üteahhidlere ver­ mek suretiyle işe başladı. Sonra 19 Kânunusani (1328) (1912) tarihli ka­ nun ve kararnam e mucibince faiz ve resülmal kuponları vadesinde Mal sandıklarından tediye edilmek ve emlâk vergisine mukabil de kabul olunm ak üzere istikrazı dahili tarzında beşbuçuk milyon liralık yüzde altı faizli Hazine Tahvilâtı çıkarmış, ve bunlardan b ir milyon yüzbin li­ ralığını kısmen H ükümetin biraz tazyiki biraz da teşviki ile başabaş aha­ liye satm ak, ve kısmen noksanına yine m üteahhidlere ve saireye vermek suretiyle para tedarik etm iştir. Kalan dört milyon dörtyüzbin liralığı sonradan b ir kararnam e ile Periye Bankası’na satılm ıştır.

Abdurrahm an Beyin ihraç ettiği üç milvon liralık tahvilâta toptan yüzü doksan altıya piyasada talip olduğu halde Rifat Bey’in bunlardan yalnız bir milyon liralığını bir kararnam e ile yüzünü (94) e satm ış ve maadasını (87) kuruşa kadar m üteahhidlere verm iştir. Bu yüzden Malî mahfillerce oldukça ağır tenkitlere uğram ıştır.

(13)

Yine bu zam anda Fenerler imtiyazı yirm ibeş sene tem did edilmek suretiyle beşyüzbin liralık b ir avans akdine m uvaffak olduğu gibi İstan­ b u l’daki Taksim Kışlasını ve Borsa Hanını terhin etm ek suretiyle kezalik beşyüzbin lira tedarik etti ise de sonraki N azaretinde ve m üddetin inkızası üzerine kışla bedeli hazırlandığı halde iade etm iyerek bu pek kıymetli yerin Hâzinenin elinden çıkm asına sebeb olm ası her veçhile tenkide layık bir meseledir.

Kezalik p ara tedariki için 2 Şubat (1328) (1913) tarihli kararnam e ile Devletin sandıklarında ve Hazinein merkez ve şuubatında ne kadar em anet p aralar varsa istikraz adiyle zapt ve sarf eyledi ki bu da itibarı Malîce tezelzülü ve ashabının bihakkın şikâyetlerini mucib oldu.

«Rejinin imtiyaz m üddetini onbeş sene uzatm ak suretiyle biıbuçuk milyon liralık uzun vadeli avansı da Nazırlığı zam anındadır. Reji m em­ lekete otuz senede kırk-elli bin kişilik bir genç ordusunun kolcu, kaçakçı mukatelesinde hayatlarını zayi etm elerine sebeb olmuş, tütünün nefa­ setçe, ziraatçe, ticaretçe tedennisi yüzünden memlekete ve Hâzineye mil­ yonlarca liralık hasar ika etmiş b ir müessese olm ak itibariyle onbeş sene daha aynı halde devamına razı olmak için Ordunun Edirne’ye yürümesi masrafının temini mecburiyeti ileri sürülm ekte ise de tenkide şayandır.

Bunlardan başka üçüncü ve dördüncü Nazırlıkları zam anında diğer Nazaretlere ve devaire kendi hisablarına ve fakat Hazinei Maliye kefale­ tiyle istikrazlar akdedilm iştir.

Bunların birincisi; m uhacirlerin m asrafını temin maksadiyle Tica­ ret Nezaretine Ziraat Bankaları hasılatından ödenmek üzere üç milyon liranın istikrazına 2 Mayıs (1329) (1913) tarihli kararnam e ile mesağ gösterilmiş ve bundan ödenmek şaıtiyle Ziraat Bankası mevcudundan 500,000 lira avans alınıp sarf edilmiştir.

İkincisi; Şehrem aneti m asrafları için yüzde beş faiz ile b ir milyon Ingiliz lirasının Periye Bankasından istikrazına m uvafakat ve kefalet et­ mesidir. Buna Emlâk ve Tem ettü vergisinden Belediyeye aid rüsum ve köprüler ve gaz depoları varidat fazlası ve h atta ileride yapılacak köprü­ lerin ve tatbik mevkiine konulursa Patent vergisinin hasılat fazlası ve ki­ fayet etmezse Şehr em anetinin diğer umum î varidatı karşılık gösterilmiş, ve yine tediye edilemezse Hüküm etin kendi varidatıyle tediyeyi taahhüd etm iştir. Mukavelesi 16 Haziran (1329) (1913) tarihlidir.

Birinci ve ikinci N azırlıklarında hariçten alınan paralardan biri de Bosna ve H ersek’in Avusturya’ya terkine mukabil malî taviz olmak üzere alman ikibuçuk milyon liradır ki bunun bir milyon lirasını Osmanlı Ban­ kası ile Doyçe Oriyant B ank’tan alınan avanslara m ukabil verilmiş ve bakiyesini m asarifi saireye sarf olunm uştur.

(14)

Nezareti zam anlarına aid kayda değen diğer m alî işler ş u n la rd ır: 1 — M aaşların tenkihi

M eşrutiyet idaresi m em urların m aaşlarım pek karışık bir halde bulm uş idi. Çünkü istibdat devrinde m aaşlar görülen vazifeye değil o işde bulunan şahsa göre değişirdi. O devirde kadroya çokluk riayet olun­ madığı gibi m aaşların görülen işlerle m ütenasib olm asına da ehemmiyet verilmiyordu. Bundan dolayıdır ki b ir dairede maaşı meselâ elli lira olan bir m em urun dairedeki m üm asili yetmiş-seksen lira alıyor, yahut hiç yer verilmemesi lâzım gelen m em uriyete etek dolusu p ara itasından geri du­ rulm uyordu. Bütçe karışık ve ıslaha pek m uhtaç olan bu iş 1325 (1909) senesi Nisan, Mayıs ve Haziran aylarına m ahsus olm ak üzere kabul olu­ nan üç aylık m uvakkat Bütçe ile tensik ve ıslah edilmiş ve Nisan ihtida­ sından m uteber olm ak üzere m aaşlar tenkih olunm uştur. Bu tenkihatta m em urin m aaşatı ile beraber Padişahın tahsisatı ile Şehzadegân, Sultan­ lar ve sair Saray m em urlarının maaş ve tahsisatı da dahil idi. Nitekim aylığı 36794 lira olan Tahsisatı Seniyye 20 000 liraya indirilm iş, 7435 lira 50 kuruştan ibaret bulunan Sarayı H ümayun tahsisatı kamilen tayyo- lunm uştur. Şehzadelerin heyeti umumiyesine vaktiyle maaş verilirken babaları sağolanların, babaların evlâtları iaşe ile mükellef olduğu nazarı dikkate alınarak, m aaşları kesildiği gibi Şehzadeler için umum en altışar yüz lira, Sultanlar için üç yüz ellişer lira, Kadın Efendiler için de ikişer yüz lira aylık kabul olunm uştur. N azırların m aaşları biri birinden farklı iken umum iyetle yüzellişer, M üsteşarların altm ışar, M üdürlerin ellişer lira ola­ rak kabul, sair m em urlara da m uhtelif sınıflara ayrılarak m aaşları sı­ nıflarına göre tayin olunm uştur. Bununla beraber iş aceleye geldiği için kadrolar iyice tesbit edilemedi gibi m aaşlar da m emuriyetlerle m üte­ nasib olamamış, ve sonraları bu cihetler ikm al ve ıslah edilecek yerde Nazaret mevkiini işgal eden zevatın nüfuzları nisbetinde m uhtelif za­ m anlarda m uhtelif dairelere yapılan zam larla fark pek ziyade büyüm üş­ tür. Bugün bile devairdeki m aaşat m em uriyetlerle ve hassatan mümasili m em urların m aaşlarının yekdiğeriyle m ütenasib değildir. Daha yakın b ir zam anda Jandarm a K um andanları Valilerden fazla maaş alıyor ve bu kabil nisbetsizliklcr göze çarpıyordu. Valilerin m aaşları verilen za­ m anlarla b ir dereceye kadar ıslah edilmiş ise de diğer m em urlar beynin­ deki nisbetsizlik devam etm iştir. Meselâ b ir vilâyet Nüfus M üdürünün maaşı on beş lira iken öte tarafta b ir Muhasebe Mümeyyizinin maaşı yirm i ve yirmi beş liradır.Binaenaleyh merkez ve taşra m emuriyetleri­ nin sınıflara tefrikiyle her sınıf maaşının müsavi olması ve bu suretle m em urlar arasındaki nisbetsizliğin izalesi temenniye şayandır.

2 — 1325 (1909) senesi m asrafları için fevkalâde bütçe:

1325 senesi m asarifi için âdi bütçeden başka (5,325,000) lira vari­ dat ve 5,311,638 lira 91 kuruş masrafı muhtevi b ir de fevkalâde Bütçe

(15)

kabul olunm uştur. Fevkalâde Bütçe'nin varidatı iki buçuk milyon lirası Bosna ve H ersek'in ilhakından dolayı Avusturya'dan alınan tazm inat akçesiyle Yıldız Sarayından çıkan b ir milyon altı yüz bin liradan ve satı­ lacak eski topların bedeline avans olarak alınacak otuz bin ile H az'nei H assa'dan ve ciheti askeriyeden devrolunan em lâk ve arazinin bedeli olm ak üzere tahm in edilen dokuz yüzyirmi beş bin liradan ibaretti.

Bosna ve Hersek, velev m anen olsun mevcud rabıtanın, p ara ile sa­ tılması tenkide lâyık olduğu gibi Yıldız Sarayından çıkan p aralarla tah­ vilât hakkındaki kanuna kadar giren «Yıldız Sarayının esnayı ta h arri­ sinde nakden ve m uahharan tahvilât olarak elde edildiği ciheti askeri­ yeden ifade olunan» ibare dolayısiyle Maliye Nazırlığı mevkiinde bulunan zatın muahazaesi icab eder.

M asrafa gelince Bütçe kanununun birinci m addesinde tasrih olun­ duğu veçhile Harbiye, Tophane, Bahriye ve Maliye N ezaretleri için veril­ m iş olan tahsisat ile en ziyade b errî ve bahri kuvvetlerin takviyesi istih­ daf olunm uştur.

3 — Düyunu gayri m untazam kanunu :

M eşrutiyetin ilânına k adar biriken H üküm et borçlarının m iktarı malûm olmadığı gibi tediyesine Hâzinem müsaadesi bulunm am asına rağ­ men alacaklıların Mütevali m üracaatları üzerine alacak m iktarı anlaşıl­ mış ve bilâhara tediye çaresi düşünülm ek üzere Ziya Paşa'nın Nezareti zam anında b ir kararnam e vücuda getirilm iş ve fakat tatbikata geçileceği zam an tehir olunarak sonradan aynı esaslar dahilinde 3 Haziran 1325 (1909) tarihli kanun çıkarılm ıştır. Kanunun tarifatı dairesinde Hükü­ m etin düyunu tesbit olunm uş ise de pek m ühim b ir yekûn teşkil eden borçların tediyesi için b ir k arar ittihazına im kân görülememiş, yalnız alacaklıların borçlarının teciliyle iktifa olunm uştur.

4 —: Gediklerin lâğ v ı:

Gedik denilen şey esnafın san'at âletleri demek olup bu nam al­ tında verilmiş olan höccet ve senetlerde m ücerred sanat ve ticaret inhi­ sarından dolayı m üstecirleri yedlerine verilen b irer ruhsatnam e veya imtiyaznameden m adud idi.

Bin yüz kırk (1724) tarihinden bin iki yüz yetmiş (1853) tarihine gelinceye kadar bilcümle sanayi ve ticaret inhisar ve imtiyaz altında icra edilir, icrayı sanat ve ticarete salâhiyet ve ruhsatı haiz olm ıyanlar sanat ve ticaret icrasından m enolunurdu. O zam anlar b ir sanat ve ticaretle kaç kişi meşgul olur ve içinde sanat icra edilen dükkân ve mağaza ve saire gibi ne m iktar sanat ve ticaret yeri bulunur idiyse mecburiyet el­ vermedikçe andan ziyade ve eksik olmaması inhisar kaidesi gerek es­ nafça ve gerek Hükümetçe muhafaza edildiğinden b ir kimse çırak ve kal­ falıktan yetişip te m ünhal olan veya lüzum üzerine yeniden açılan bir

(16)

2 * 1 b>

ustalık m akam ına geçmedikçe yani Gedik sahibi olm adıkça sanat ve ti­ caret yapamazdı. Çünkü bazı imtiyaz ve ş a rtla n havi esnaf yedlerinde ferm anlar ve b eratlar vardı.

İşte bu imtiyaz ve inhisarlardan böyle b ir hal tahaddüs etm iş ve bidayeten esnaf beyninde bu hal itib arî bir em ru iken sonraları höccet ve senede rab t edilmek suretiyle başkaca tevsik de olunm uştur.

Gedikler m üstakar ve havaî namiyle başlıca iki kısım dan ibaret idi. Havai gedikler şahsa aid, ve sahibi istediği yerde sanat icrasına kadir idi. M üstekar gedikler ise dükkân ve mağaza ve saire gibi b ir mahalle m ahsus olduğundan m utasarrıfı başka b ir yerde sanat ve ticaret icra edemez idi. Ahar m ahalle nakil edecek olursa gediğini dahi resm î şekilde nakil ve senedini tebdil ettirm ek mecburiyetinde bulunur, ve bu halde tahvilen veya müceddeden Gedik senedi verilmesi hakkında olduğu gibi miyamî tahsisat ve takyidatı icra edilirdi.

Gedikler bir mahalden diğer b ir m ahalle naklonunduğu gibi b ir sanat ve ticarette revaç görülür, ve ihtiyaç hasıl olur ise o sanat ve tica­ ret erbabı tabii çoğalacağından Gediklerinin dahi adedi arttırılır, ve bir sanat ve ticarete durgunluk geldikte o sanat ve ticaret erbabı bittabi azalacağından gediklerinin adedi dahi tenzil edildiği gibi b ir sanata m ahsus gedikler hasbelicab diğer sanata tahvil kılınır ve bazan Gedik üstüne Gedik senedi verilir idi.

G ediklerin b ir m ahalden diğer m ahalle nakli ve adedlerinin tezyit ve tenzili veyahut b ir sanattan diğer sanata tashihi keyfiyetleri bin iki yüz yetmiş yedi tarihine kadar icra olunup o tarihte inhisar usulü lâğv olunduğundan ondan sonra bu muamelenin icrasına lüzum kalmamın ise de çadırcı ve m uytap gediklerinden tuhafiyeci ve m anifaturacı gedik­ lerine tahvil olunamamış ve ruhsatiyeleri alınam am ış olanlarının 1908 Temmuz inkılâbından biraz sonraya kadar tahvili icra ve ruhsatiyeler^ ita olunurdu.

İnhisarların lağvından sonra inhisar usub esnaf arasında b ir müd­ det daha cari olmuş ve bu da inhisarın m uhafazasından ziyade esnafça gedik senedlerine istinaden tasarru f etmeye başladıkları em lâkin ele­ rinden gideceği korkusundan ileri gelmiş ise de m uteber vesaika müste- nid olan gediklerin emlâk üzerindeki itibarının muhafazasiyle beraber bundan sonra gerek Maliye ve Evkaf hâzineleri ve Darphanei Âmire ve Zecriye ve Mektebi Tıbbiye’den ve gerek M üstesna Vakıflar mütevellileri taraflarından müceddeden gedik senedi verilmesi ve havai gedikler mah- lûllerinin satılm am ası hakkında 2 Zilkade 1276 (1860) tarihinde Iradei Seniyye sadır olmuş, ve berveçhi mülkiyet tasarru f olunan gedikler hak^ kında kaleme alınan 8 Zilhicce 1277 (1860) tarihli nizamname ile mevkii tatbik mevkiine konulm uş olduğu cihetle o tarihten sonra inhisar usulü terk ve lağvolunmuştur.

(17)

Maliye tarihini alakalandıran îradei Seniyye ş u d u r :

«Gedik tâbir olunan şey akşam ı adîdeye m ünkasım ve h er b iri b ir tarafa m erbut ve aid olarak bunlardan bazıları inhisarlı ve bazıları havaî olup bulundukları idarenin pek te yolunda ve tahtı rabıta ve hakkani­ yette olmadığı gibi aid olduğu V akıflarınca dahi tem ettüatı pek cüz’i şey olduğundan ve serbestii ticaret icabında inhisarın lâğvı ve sairlerinin de tadili lâzimeden olup ancak lâğvı inhisarda Gedik bulunduğu kıymet muhafaza edilmemiş olacağından ve külliyen lağvi suretinde dahi Gedik tabiriyle halkın b ir hayli para vererek almış oldukları itib ar sakıt ve bu sebeble bir hayli zararı müeddi ve bilâhara bazı m ertebe m üstediyat ve sıdaı daî olacağından Patent usulünün icrasında derununda inhisarlı ve­ yahut havaî gedik bulunan dükkânlardan sülüs veya nısıf resim alın­ m ak gibi b ir imtiyazlı gediklerin muhafaza ve kıym etlerine b ir hal b ir çare bulunm ası lüzumuna mebni bunun biletraf m ülâhazası zımnında İslahatı Maliye Komisyonuna havale kılınan m aslahattan bulunup fakat şu halde yani gedik keyfiyeti hukuku tasarrufiyeyi ihlâl ve m uam elâtın­ dan nasbi tazyik eden şeylerden olup bu misillû inhisarın bekası ile her halde aranılm ası elzem olan menafii umumiyeye m uzır olduğundan başka hini Tanzimatı H ayriye’de müessese olan kaideye ve uhudu mev- cudeye m uhalif bulunm asıyle hiç olmazsa ilerisinin olsun arkası alın­ mak için fim abaat gerek Maliye ve Evkaf hâzineleri ve Darphane ve Mek­ tebi Tıbbiye taraflarından ve gerek M üstesna canibinden müceddeden yedik ita olunm ak ve havaî gedikler m ahlûlâtı satılm am ak üzere iktiza­ sının ifasına him m et eyleyeler.»

«Gedikler» adlı eserinde Sıdkı Bey bu îradei Seniyyeden sonra diyor k i :

İşte inhisarın lâğvı üzerine Havaî gedikler şahsa aid olduğundan b ittabi hükümsüz kaldığı ve mahalli ahara nakil edilmek üzere yetmiş yedi tarihinden mukaddem mahalli kadiminden talılis olunduğu halde ahar m ahalle nakil edilemiyen ve M üstahlas (1) tâ b ir olunan gedikât dahi açıkta bırakıldığı gibi Tabla gedikleri itibardan düşm üş ve Darp­ hane suret ve tezkiresiyle tasarru f olunun S arraf Gedikleri lâğvedilmiş ve K ethüda temessükleriyle ta sarru f olunan gediklerin ise hiç hükm ü kal­ mamış isede Tabla Gediği olunduğu halde itibarı muhafaza edilmiş bir takım gedikler kalm ıştır.

«îstikrariyet kesbeden Gedikler şu n lard ır:

«Tabla gedikleri ashabının salâhiyeti yalnız tayin olunan b ir mev­ kie tabla koyarak ahzü ita etm ekten ibaret iken bunlardan Yeni Camii

(1) M ülkü m u h te rik olan Yedike dahi M ehakim i Ş e r’iyede (M üf.lahlas) denilir. B unlar h a k ik a tte m ü stak a rd ır. Ancak b u tâ b irin istim alinden m aksad Yediğ'in m ü sta k a r olduğu m ahallin a rsa halinde bulunduğunu im adır.

(18)

Şerif avlısı ortasında bulunan Sabuncu Tablası G edikleri’nin sabibleri m ü ruru eyyem ile tabla yerine peyke koymuş ve üzerine b ir de çadır kur­ m uş ve biraz sonra salaştan b ir şey uydurm uş ve bu suretle sergileri yavaş yavaş mahvu isbat edip nihayet dükkân haline ifrağ ederek ge­ diklerini daha inhisarın lâğvından evvel oralarda istik rar ettirm iş ol- m alariyle işbu gedikler inhisarın lâğvından sonra da ibka edilm iştir.

«H atta mezkûr*avlıda yerleşen b ir takım esnaf ile kebabçılann kal­ dırılm asına teşebbüs edildiği sırada mezkûr Sabuncu Tabla’larının dahi kaldırılm ası tarafına gidilmiş ise de kem afissabık ahzü italarına mü­ saade buyurulm ası hususu m ezkûr Tabla Gedikleri ashabı tarafından baarzuhal istida ve istirham olunm aktan naşi mezkûr avlıda vaki base- ned tasarruf olunan salaşlardan ortaya tesadüf edenlerin kenarlarında boş bulunan mahallere nakliye tesviyesine İradei Seniyye şeref m üte­ allik buyurulm uş ve salifüzzikir Tabla Gedikleri m utasarrıfları fevt ol­ duklarında gedikleri evlâtlarına âdiyen intikal etmesi ve m utasarrıflar­ dan ferağ edecek olanlar* Islâm dan talibine ferağ edip tebeai gayri müs- limeye ferağı icra olunm am ası ve bilâ veled fevt olduklarında mahlûl olan dükkânlar kimseye icar olunmayıp canibi vakıftan zabt ve icarei vahide ile icar edilmesi ve m utasarrıfları vakten minelevkat dükkânları fevklerine ve tahtlarına bodrum inşa ve h afr etmemesi ve hali ve ceilj hazır eden olursa hedm ve fesh ve imlâ olunm ası ve dükkânlarda m uta­ sarrıfla n geceleri beytutet etmeyip ahirini dahi ettirm em esi cümlei iradei Seniyyeden bulunm uştur.

«Kethüda tümseğiyle tasarru f olunduğu halde itib a n m uhafaza edi­ len gediklerde ş u n la rd ır:

D ersaadette Fatih civannda Saraçhane derununda iki yüz doksan aded dükkân gediklerinin altı adedi Hücceti Şeriye ile ve yüz elli adedi vakıf senedi ile tasarruf olunduğu halde yüz otuz d ö rt adedi Kethüda temessükleriyle ta sarru f edildiği inhisarın lâğvından sonra tahakkuk etm ekten naşi salifüzzikir yüz otuz dört aded gediğin lâğvı tarafına gi­ dilmiş ise de gedikâtı mezküre için senedatı resmiye itası eshabı taraf­ larından ba arzuhal istida ve istirham olunm asına ve gedikâtı mezkûre m uam elâtı ötedenberi esnafça b ir kaidei m azbuta tahtında yürütülm üş olduğundan kuyudatı şayanı itim ad b ir halde görülmesine binaen sair­ lerine emsal olmak üzere Fatih Sultan Mehmed Han H azretleri Vakfı Şerifi nam ına olarak seksen beş tarihinde gedikâtı mezkûre için ashabı yedlerine ba iradei Seniyye senedleri itasiyle itibari ibka olunmuş ve nizamlı gedikâtından ad ve itibar edilmiştir.

«Bir de Çarşıyı Kebirde b ir hayli Tülbentçi Gedikleri hini vazm- dan beri senedi resmiye rab t olunmayıp ancak kethüda tümsekleriyle tasarruf olunduğu ve bey ve şira ve m uam elâtı sairesi kethüha

(19)

marife-tiyle icra kılındığı halde inhisarın lağvı hengâm ına feshedilmemiş ol­ duğu gibi alım satım m uam elâtı kethüda tarafından ifa ve senedatı ita olunm aktadır.

«Marüzzikir Tülbentçi Gedikleri hakkm daki şu istisnaiyetin ket­ hüda yedinde bulunan b ir ferm ana m üstenid idüğü rivayet olunm akta ise de âcizlerince bunun m ünderecatına ıttıla hasıl olunam am ış ve maaha- za vaktiyle m ezkûr gediklerin muhafazai itibariyle beraber ba fermanı H üm ayun kethüdaya bu yolda b ir salâhiyet verilse bile m ezkûr ferm an hükm ünün inhisarın lâğvına ve bahusus senedat idaresinin Evkaf Ne­ zaretinden Defteri Hakanı Nezaretine nakline değin m eriyeti olabilip yoksa bilum um gediklerin vaziyeti hazırası icabınca ve em lâk m uam e­ lâtının tevhidi hakkında taallûk eden iradei Seniyye iktizasıncam ezkûr gedikler alım satım m uam elâtının Defteri Hakani Nezaretince icrasiyle ashabı eyadisine senedatı Hakaniye itası lâzimeden bulunm uştur.

«Gedik üstüne gedik vazedilmişti şöyle k i :

«Vaktiyle İstanbul’da Yenikapı’da b ir cesim boyacı kârhanesi olup içinde yüz otuzu mütecaviz boyacı ustaları tarafından icrayı sanat olun­ duğu ve m ezkûr kârhane Sultan M ustafa vakfından olduğundan mezkûr ustaların her biri b irer gedik itib ar olunarak vakfı müşarünileyh cani­ binden kendilerine b irer gedik senedi ita kılındığı halde ahiren Gedik senedi de Sultan Selimi Salis vakfından verilmiş ve fakat bu ustalar m arülbeyan kârhaneden çıkarak İstanbu l’un meva'kii m uhtelifesinde on- altı kadar boyacı dükkxnı küşadiyle bunlara beşer, sekizer, onar, on beşer taksim olunup evvelkileri ustalık hakkını ve sonraları bulunduk­ ları dükkândaki hukuku tasarrufiyelerini sattıkları vakit her biri hamil oldukları ikişer gedikten Sultan Selim vakfından olanın senedini ket- mederek ancak Sultan M ustafa vakfından olanın ibraz etmeleriyle bej' ve ferağ ve intikal m uam elâtı bittabi hep senedatı mübreze üzerine cereyan etmiş ve fakat Sultan Selim vakfından b ir kaç gedik Sultan Mustafa vakfından olan gedikle birlikte satıldığı gibi bunlardan yalnız b ir gedi- kin alım satım muamelesi ancak Sultan Selim vakfından olan gedik se­ nedine m üsteniden icra olunm uş ve maahaza bunda alınıp satılan şeyin hakkı intifa ve hakkı tasarru f olm asına ve bayilerin o haklarından k a t’i alâka etmiş bulunm asına nazaran ibraz olunmıyan senedler bittabi hü­ küm süz kalm ıştır.

«Buraya kadar verilen izahattan anlaşılm ış olacağı veçhile inhisa­ rın lâğvma kadar Gedik demek (icrayı sanat ve ticaret edebilmek sa­ lâhiyeti) olduğu ve gedikât hüccet ve suret ve tezkireleri ise esnaf tezki­ releri m akam ında bulunduğu halde inhisarın lâğviyle beraber kısmı cüzisi fesholunduktan sonra baki kalan ve itibarı m uhafaza olunan gediklerin

(20)

25? e>

ahkam ı kadimesi bilkülliye tagayyür etm iş olduğundan faslı âtide ge­ diklerin şimdi kesbetm iş olduğu m alın beyanına ibtidar olunacaktır» (1). Y ukarıdan beri verilen izahattan em lâk sahiplerinin Gedik sahih­ lerinden k ira alabilm ek salâhiyeti baki kaldıkça en evvel ta sarru f hak­ kının gedik sahihlerinin ellerine geçmemiş olduğu zannolunursa da me­ sele tedkik ve tam ik olununca işin pek garib b ir vaziyet arzettiği tahak­ kuk eder.

Em lâkin şim dikine nisbetle evvelleri kıym etleri gibi bedelsiz ica- releri de dun olduğundan bundan yüz elli sene evvel dükkânların aylık şehriyeleri on veya yirm i ve enziyade olm ak üzere nihayet elli kuruş ki­ raları bulunduğundan bittabi em lâk sahihleri akarlarını o zam anın kıy­ m et ve rayici üzerine icar etm işler ve binaenaleyh tedricen em lâk kıymet­ leri arttığ ı halde -gedikler nizamı m üsaid olmadığından- eski kiralariyle kalıp arttıram am ışlardır. İnhisarın lâğvı üzerine m ülk sahihlerince eski kiralarım arttırm ak kabil olam am ış bulunduğundan b ittab i tasarruf gedik sahiplerinin eline gem iştir. Yani gedik sahibi esasen m üstecir olup mülk sahibine aylık b ir m iktar kira verir ve m ülk sahibi dahi ele j gelmekte olduğu kirasını arttırm ak tan ve işbu dükkânı eskiden sanat icra edilen esnaftan gayriye icar edilememesi usulü kaldırılm ış ve fakat eski kiranın arttırılabilm esi kabil olamamış olduğundan sahibi olan m üstecir, ahar kimselere istediği fiyatla icar etmeğe m uktedir olmuş ve fakat asıl mal sahibi olana yine eski kirasından fazla b ir şey vermeğe m ecbur olm am ıştır. .Elhasıl Gedik sahipleri gediklerinin m üstekar ol­ duğu akarları şehrî yüzlerce, binlerce kuruşa kiraya verdikleri halde emlâk sahipleri eski k iralan olan on veya yirm i kuruştan ziyade b ir şey alam am akta bulunuyorlardı. Bu halin tasarrufu em lâk hususunda mey­ dana getirdiği garabet ve ihdas ettiği m üşkilât çok zam an evvel anlaşıl­ mış ise de b u ikiliğin ortad an kaldırılm ası teehhüre uğram ış, ve en ni­ hayet Rifat Bey’in Maliye Nazırlığı zam m ında çıkarılan 22 Rebiülevvel 1331 (1913) ve 16 Şubat 1328 «1913) tarihli b ir kanun ile refedilm iştir. Bu kanun da mesleğin tasarrufunu Gedik sahibine vermiş ve yalmz yeni m utasarrıfı asıl m ülk sahibine kıymeti nisbetinde b ir meblâğ itasiyle mükellef kılm ıştır.

Rifat Bey'in dört Nazareti zam anındaki icraatının m ühimleri, Ha­ zine kalemlerinin tensiki Bütçe'nin Meclisi Mebusan ve Ayandan, ted- kikinden evvel m uvakkat bütçeler ve 1325 (1909) senesi için masarifi fevkalâde bütçesi tanzimi ve m aaşların pek te tamika vakit bulam adan tenkihi ve sonra bunun m akûsu olarak Mâliyede beş bin kuruş maaşlı M üsteşar Muavinliği ihdası ve yukarda kayd olunan reji ve Taksim

'2:'.

(21)

kışlası işleri ve Şehrem aneti avansları ve Hazine tahvilleri ve Düyunu gayri m untazam anın teciline sebeb olan kanunun tanzimi gibi ic ra ttır ki neticeleri m alûm dur.

M ehmet Ragıb Bey

Istabli Âmire katiblerinden İbrahim Ethem Efendi’nin oğludur. Hicri 1266 senei ortalarında (1850) İstan b u l’da doğdu.

Sübyan m ektebinde ilk tahsilden, ve Ü sküdar Rüşdiyesinde oku­ duktan sonra im tihanla Mahreci Aklâma girdi. Orayıda bitirerek şaha detnam e aldı.

1282 senesi M uharrem inde, (1865) Maliye V aridat M uhasebesine -10 kuruş maaşı ile girdi. Yine o sene 30 kuruş zam m olunm ak suretiyle 70 kuruşa yükselen aylığı 1283 senesi Zilkıdesinde (1867) südüs hisabiyle on b ir buçuk kuruşu kesilerek 68,50 kuruşa indirildi.

1284 senesi Rebiülahirinde (1867) 1,50 Zilkıdesinde 40, 1285 Safc- rinde (1868) 50, Cumadelulasında (1868) 250, Zilkıdesinde (1869) 100, 1288 senesi Cumadelulasında (1871) 100 kuruş zam ve yine o sene Rece­ binde (1871) Yüzde beş hesabiyle 55 kuruşu kesilmiş, aynı sene Zilkıde- sindc (1872) 53,50, 1293 Saferinde (1876) 175, 1295 Şevvalinde (1878)’- de 100 kuruş zam molunm ak suretiyle maaşı 1270 kuruşa yükselm iştir.

1290 (1873) senesinde Hâzineye m erbutiyeti baki kalm ak şartiyle ve 4000 kuruş m aaşla B ursa Demiryolu İnşaat Komisyonu M uhasebeci­ liğine tayin edilmiş ise de o sene Zilhiccesinde (1874) istifa ederek yine vazifesine devama başladı. 1293 senesi Cumadelulasında (1876) da aylı­ ğıma 1000 kuruş zam ile, ilâvei m emuriyet olarak, lanei Harbiye Komis­ yonu um uru hesabiyesine m em ur edildi. 1295 senesi Saferinde (1878)

Komisyonun lâğvına binaen te k ra r aslî vazifesine döndü.

1295 senesi Şevvalinde (1878) m aaşına kuruş zam ile yeni teşkil olunan Islahatı Maliye Komisyonu Muhasebeciliğine, yine o sene Zilhic­ cesinde (1878) 3000 kuruş aylıkla Divanı M uhasebat Başmümeyyizliğine, 1296 senesi M uharrem inde (1879) 4000 kuruş m aaşla Girid Vilâyeti Def­ terdarlığına tayin, 1298 senesi M uharrem inde (1880) m aaşına 2000 ku­ ruş za m olunm ak suretiyle m em uriyeti (Yemen) e tahvil d u n d u . 1299 senesi Zilkıdesinde (1882) 4000 kuruş m aaşla Konya Vilâyet: D efterdar­ lığına, 1302 senesi M uharreminin yirm i üçüncü (1884) de 6000 kuruş ay­ lıkla Maliye M üfettişliğine tayin olundu.

1303 senesi Ramazanı gurresınde (1886) devairi teftisiyenın tevsii sırasında 6000 kuruş maaşla Birinci Dairei Belediye M üfettişi Evvelliğine 19 Cumadelahire 1303 (1887) de maaşı ve Ulâ Sanisi rütbesiyle Selânik Defterdarlığına tayin olundu. 19 Rebiülahır 1305 (1887) de Üçüncü rü t­ beden Mecidî nişan verildi.

231

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Filhakika asrımızda şimendifer ve otomobil gibi vesaitle kolayca seyahat edip hava tebdili ihtiyaçları tatmin ediliyorsa da bu her sınıf halk için kabil ola- m ı y o r... Bu -

Bina bir bahçe ortasında, karı koca, iki çocuk ve bir hizmet- çiden mürekkep beş kişilik bir ailenin her.. mevsimde

Bizde her şey, henüz o kadar da- ğınık, o kadar yeni ve o kadar teşekkül ve te- kevvün halindedir ki, işleri plânlaştırmak esas- tır ve daha uzun zamanlar esas kalacaktır..

Projenin tertibinde ve detaylarında, daima olduğu gibi, Arif Hikmet'in hususiyetli düşünüş-

Bazı cisimler meselâ 100 kiloluk bir kuv- vet tahtı tesirinde bir santim uzrsa, kuvveti Üs i misli yani 200 kilo olduğu zaman iki santim uzarsa böyle cisimler mütenasip elâstikî

Zemin katında plânından anlaşılacağı veçhile kabul dai- resi ve servis kısmı vardır, üst kat doğrudan doğruya yatak odalarını ve banyoyu ihtiva edip ailenin hususî

Evin plânına, haricî mimarisine, renklerine ve detaylarına itina edilerek muvaffak olmuş bir bina tesiri elde

Saçaklı