• Sonuç bulunamadı

Boğazkesen Kalesi "Rumeli Hisarı"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Boğazkesen Kalesi "Rumeli Hisarı""

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-1

*

*» TÜRK İSTANBUL

Boğazkesen

Kalesi

M A S A L

¡Boğazkesen katesinin yerinde eskiden bir tepe üzerinde bir eski 'kilise ve içinde bir rahib vardı; ama bu rahib dini Muhammediyi kabul eylemiş, havası ümmet züm­ resine girmişti; üç yüz kadar rahib suretinde gizli Müslüman dervişi delrîşi olan bir papazı şehbaz idi. Edirne şehrinde Sultan Mehmedin tahta oturduğunu işitince bir va­ raka yazıp İstanbulu fethedecek Ni’mel Emir sensin diye tebşir eylemiştir; ve, burada bir kale ve Akdeniz Boğazında iki kale bina edip İstanbula iki taraftan zahire bırakılmadığı takdirde şehrin aç kalacağı muhakkaktır. Azametle E- dirneden derya misal asker ile b ı bizim canibi teşrif ediniz, diye yazmıştır. Bu mektub Mehmed Ha­ na vardıkta inşirah ve zevki derun hasıl olmuştur. Bunun üzerine Haz- reti Fatih iki yerden gayret kuşa­ ğını kuşanıp sayd-ü şikâra gele­ rek Karadeniz sahilinde Terkos ka­ lesi Halicinde ve ormanında sayd-ü şikâr edip Konstantine dahi su­ reti dostanede nice şikâr gönder­ miştir. Ancak bu hisar mahallinde Rahibi Müslim ile buluşup görüş­ tüler ve meşveret ettiler ve padişah bir şikârhane saray çiftliği bina ve inşa etmek istedikte Konstan­ tinden elçiler gelip:

' — Kayser bir sığır derisi kadar çiftlik ederse makbuîümdür. a- m a . bir sığır derisinden fazla olur­ sa iznim yoktur, sonra sulhe mu­ gayir iş olur, buyurdu..

Dediler. Sultan Mehmed dahi «Hay öyle olsun» buyurup Edir- neden nice bin ırgad, dağları de­ ler iistad mimarlar getirtip bu ara­ da Edirnede kırk, elli top dahi

giz-lice getirip lebi deryâda yerli ye­ rinde koyup üzerini otla ve çal çırpı ile örttüler. Bâdehu kale bina sına mübaşeret ettiler. Sultan Meh med, Konstantinin gönderdiği öküz derisini gergiye gerip ince bıçak ile çepçevre sırım çıkarıp o sırımın çevirdiği yalçın kayalar üzerinde hisarı inşa ederlerdi. Gene o rahibi müslim:

— Padişahım... Bu kalenin resmi senin Mehmed isminle bina olun­ mak gerektir... Ben bu işe kırk yıl­ dır memurum ve ilmi mimaride üstadı kâmilim.. Ama bir ferde

keşfi raz etmemişimdir!

Diyip eteğini beline soktu ve cümle ustaların başına geçti ve bu Rumelihisarmı kûfî hat üzere Meh med ismi «resminde bina etmiştir ki karşı Anadoluhisarı bağlarından a- şikâre görünür. Kale tamam ol­ dukta etrafını ateşe verdiler ve ka­ le dürri beyza gibi meydana çıktı, cümle asker kaleye girip top ve tüfek ve cephâne vesair mühimmatı yerleştirdiler. Orada olan rühban dahi, papaz esvablarm atıp ve Mu- hammed sünnetine ikram edip a- şikâre mü’mini muvahhid oldular.

Kostantin bu hali işitince: — Sulhe mugayir kale bina et­ tiler!

Diye elçi gönderdi; Sultan Meh­ med de ol sığır derisinden kestiği sırımı Kostantine gönderip:

— İşte biz şikârhanemizi bir sığır derisi cirminde bina ettik, ziyade varsa yıkalım!

Diye hakimane cevab verdi. Kos­ tantin tekrar sulh etmek istedikte Mehmed Han rıza vermedi. Kos- tantinin boğazından taam geçmez oldu.»

Evliya Çelebi

HİSARLARA KARŞI

(Bu şiir, birinci Cihan Harbi sonunda İstanbu- lun işgal atında bu­ lunduğu günlerde ya­ zılmıştır).

Ağır ağır çıkıyordum...

Yanar sönerdi duvarlarda şanh miğferler; Gezerdi kal’ada müdhiş, sarıklı

askerler... Ve sanki devr idiyordu muazzam ü nevvâr

İSTANBULDA İLK TÜEK

K İ T A B E S İ

Rumelihisannda yalnız bir tek kitabe tası m evcud olup o da Zağnospasa kulesinin kapısı üzerindedir. îstanbulda, tarihi en eski ilk Türk kitabe tasıdır. Uzunluğu 70, y ü k sek ­ liği 25 santim v e m erm er üzerine sülüs hat ile kabartma iki satır üzerine arabca olan bu kitabenin metni şudur:

' !

|<UtAçO

0*14

o

( 2 )

*fcbU J

J

O

O *

s

Kitabe taşının yazısı hayli girift v e zaman ile bir çok leketi cennet olsun., Sultan-ı Tercüm esi: Bu yü k sek v e aşılmaz kalenin binası, memdan m ü kerrem kulu v e aza- âzam v e Hakan- 1 muazzam M ehm ed bin Murad Han tarafm yapısı 856 yılı R ecebinde ta- vıetli veziri Z ağnos Paşa binAbdullalıa emrolunm uştur; v e yeri de bozulmuştur,

mam olmuştur.

Kızıl semâda ogün halka halka tartallar» Yavaş yavaş çıkıyordum... İçimde

bir hürmet

Geldim sana, yaşlarla ben ey kasrl meâli, Ey şimdi karanlıkta kalan mabedi hâli!-Hürmet., sana, banine, mukaddes şühedana, Hürmet., sani mahveylemeyen desti zamana! Ey bunca zaferler taşıyan cebhe» satvct, Doğrul, yedi vahşetle eğilmiş seri millet!.. Ey şaıılı dıvarlar, sen ölmez kule bir giin Berkinle görün, sen niye «isyana

gömüldün! Sen kİ, cebininde gezer bin ulu

kartal-Bir senki mezar olma, bugün tâki

zafer kal! Hürmet., sana, bâmine, mukaddes

şühedana, Hürmet- seni mahveylemeyen desti zamana!-Emin Bülend

(2)

TÜRK İSTANBUL

Boğazkesen Kalesi

İkinci Sultan M ehm edin İs­ tanbul muhasarası h azırlığı- ğm ın başında, bü yük şehir T ü rk ler tarafından sarıldığı zaman, mahsurlara erzak ve k ı­ lıç yardım ı yolların ın kesilm esi geliyordu. Bu maksatla, K arade­ niz Boğazında B oğazın en dar noktasında, Y ıld ırım B ayizidin A nadolu yakasında yaptırttıdığı «G üzeleehisar» ın karşısında bugünkü R um elihisarını yaptırt

ti. Bu bü yük kalenin inanılm ı-

yacak kadar kısa b ir zamanda tam amlanması ile Karadeniz B oğazı kapanm ış oldu. Bundan ötürü Sultan M ehmed bu kale­ y e «B oğazkesen» adını verm iş­

ti-Boğazkesen, üç b ü yü k kule,

on üç burç ve bunların arasına

uzatılm ış surlardan m ürekkeb gayet metin bir kaledir; bu ka­

lenin deniz tarafındaki kapı­

sı, on d ördüncü b ir burç ile takviye edilm iş ek bir kale du- varile muhafaza altına alın ­ mıştır k i Fatih zam anm danbe- ri buna da kale yavrusu adı verilegelm iştir.

İkisi yukarıda birer tepe ü- zerinde, b iri de sahilde olan büyük kuleler, yapılarına ne­ zaret eden üç vezirin adına nis- betle anılagelir; deniz kıyısın­ daki Halilpaşa kulesidir, yu­ karıdakiler denizden bak ıldı­ ğına göre, İstanbul tarafında­ ki Zaganaspaşa Boğaz tarafın­ daki Sarıcapaşa kuleleridir. Bu kalenin T ürk kaynaklarındaki edebiyatını şöylece top la ya b ili­ riz:

1452 yılı m artının ilk haftası

içinde A nadoludan 10.000 ame­ le v e 5.000 yapı ustası getirildi. K aleyi yapacak ellerden iki a- m eleye bir usta düşüyordu. G e­ ne A nadoludan, uzun kafileler teşkil eden arabalarla kereste ve taş getirilmişti. Taşlar Ana- doludaki sayısız eski harabeler­ den alınmıştı.

Kalenin yapı hazırlıkları h a­ ber alınınca, İm parator K ons- tantin Edirne ordugâhına alelâ- cele b ir elçi gönderdi ve B o­ ğazda yapılacak bir kalenin kendi hüküm darlık haklarına bir tecavüz, ve aradaki sulh m u­ ahedesine aykırı olduğunu, ve böyle b ir kalenin insan için o r­ tada bir sebeb de bulunm adığı­ nı bildirdi. E lçiler Padişahtan şu kat’ı cevabı aldılar:

— K ostantiniyye surları dı­ şındaki bütün topraklar benim ­ dir. Babam Macaristan harbin­ den döndükten sonra Boğazdan geçm ek isterken hainane bir su­ rette mâni olduğunuzu unutma- jdık. Bu hisarın inşasına babam 'karar verm işti, yapamadan ö l­

dü, arzusunu tahakkuk ettirm e­ me hiç kim se mâni olamaz... B, hiç „ir hususta benden e v ­ velki padişahlara benzemem!..

Gene Sultan M ehm edin bu El­ çiy e son sözü ,büyük hükümdar ağzına pek yaraşır: «Benim kud­ retimin başaracağı şeyler, sizin m uhayyilenizin sınırları d-s»u- dadır!..» demişti.

Kalenin inşası için bütün usta ve am lelerin ve m alzemenin ha­ zır olduğu haberi gelince, Padi­ şah, mühim bir askerî kuvvetin başında Edirneden Karadeniz Boğazına hareket etti; ve 1452 yılı martının 26 ncı günü, bugün Rum elihisarı denilen yere vardı ve kalenin yerini bizzat tayin etti; ve yapıya derhal başlandı; öylesine ki sancak beyleri ve B eylerb eyiler ve hattâ vezirler, el arabaları ve teskerelerle taş ve harç taşıyorlardı. Yapı, gece­ leri de meş’ aleler altında devam ediyordu. Bu harikulade kelenin yapısı akıllara durgunluk veren süratla tamamlandı. Ağustos so­ nunda içine asker konulm uş bu­

lunuyordu.

O devrin kalem sahihlerinden Tursun Bey, «Tarihi Ebülfeth» adındaki meşhur eserinde bu kaleyi tum taraklı bir üslûb ile m edhederken burçları zümrüdü anka kuşunun yuvasına ve bu rç­ lar üzerinde dolaşan askerlerin m ızraklarını da binlerce yavru ­ nun yuvadan dışarı uzanmış ga­ galarına benzetir:

Sanki sim urg becce bir nice bin Gösterir âşiyâneden minkar...

Kalenin ilk kumandanı Firuz A ğa oldu; em rine on sekiz ile yirm i yaş arasında tüvana, şeh- baz ve şehlevend dört yüz asker verilmişti.

Boğazdan geçecek gem ilere yelken lerini indirm eleri ve ka­ leyi sancaklarile selâm lamaları em redilecek itaat eden gem iler­ den geçid resmi alınacak ve ha­ mulesi m uayene olunacaktı, bir habbe dahi olsa Karadenizden içeri erzak bırakılm ıyacaktı. Emre itaat etm iyen kaptanların gem ileri batırılacaktı.

Sultan Mehmed. tem eli

atıl-B oğazkesen (Rumelihisarı) kalesini m a m (ir oldu (m d evird e gösteren hu resim, P rofesör A lb ert Gabriel tarafından 1940 senesinde çizilmiş v e « atıl-Boğazıçin-

(3)

TÖRK İSTANBUL U

t i m e

dığı günden içine asker girince­ y e kadar yapının başında dur­ muştu. Bir gün, Padişahın Ru­ melihisarı tepelerindeki otlağı­ na İmparatorun bir elçisi geldi, am ele ve askerin civar köylere tecavüz ettiklerinden şikâyette bulundu, ve arzetti k i İm para­ tor, şehirde ticaretle meşgul T ürkleri çıkarm ış ve şehrin ka­ pılarını kapamıştır.

Sul'—n M ehmed, bunun yerin ­ de bir karar olduğunu, zira şu ândan itibaren İmparatora harb ilân ettiğini bildirdi. B ir hafta sonra da, 28 ağustosta, rakam ço k m übalâğalı görünür, .00 askerle Bizans surlarının önün­ de göründü ve üç gün, arazinin son defa olarak tetkikinde bu­ lundu; oradan Edirneye gitti.

10 kasımda kaptan Girola- m o M orosim i kumandasında ke­ leden gelen iki büyük Venedik kadırgası, Boğazkesen önünde hızlı kürek ve pupayelken ge­ çerken kale, dur emri verdi; Ve n edikliler dinlem edi; kalenin

lara ateş verildi. B urçlardaki as­ ker de gem ileri ok yağmuruna tuttu. B ir iki dakika içinde V e­ nedikliler ağır zayiat v e r / " ;r; gem ilerin yelk en leri indirildi, fakat B oğaz akıntısı şiddetli idi, kadırgalar kale hizasından kur­ tuldu, M orosini forsalara: «K ü ­ rek lere asıl..» kumandasını v er­

di ve kaçm ağa m uvaffak oldu. A ltı gün sonra, gene Karade- nizden gelen kaptan A ntonio R izo kum andasındaki V enedik kadırgası dur em rini dinlem edi­ ği için tek güllede batırıldı; de­ nize dökülen gem icilerden kara­ ya çıkabilenler, ki kaptan R izo da aralarında idi, idam olundu­

lar.

Bundan bir kaç gün sonra da kaptan K o k o kum andasındaki Trabzon kadırgası kaleden veri­ len emre itaat etti, m üruriye resmini ödedi, hamulesi arasın­ daki zahire müsadere olundu ve gemi, m ürettebatile beraber ser­

best bırakıldı ki bu kaptan K o ­

ko, İstanbul çenginde kılıcın» İmparatorun hizm etine arzede- cekti; Sultan M ehm ed tarafın­ dan H alicin gerisine indirilen Türk gem ilerini yakm ak için hazırlanan deniz baskınının ku­ mandasını eline alacak, fakat ¡fe c i bir bozgunla n eticelenecek olan bu baskında telef olacaktı.

Kotlar ve Hatıralar

Sultan Mehmed Dökümhanede Gene Padişah her gece tebdili kıyafetle sarayından çıkıyor, gece güdnüz fasılasız çalışan top dö­ kümhanelerine gidiyordu; kendi­ sini tanıyan amele ve işçinin işle­ rini bırakarak hürmet gösterme­ lerini veya Padişahım çok yaşa di­ ye alkış tutmalarını şiddetle yasak etmişti.

Surlar önünde Türk bataryaları

Muhasaranın başlangıcında, şeh­ rin kara suru önüne Marmara- dan Halice kadar dörder büyük tunç toptan mürekkeb 14 batarya yerleştirilmişti; ve en büyük dev toplardan da bir rivayete göre üç top kullanılmıştı; bir rivayete göre de her bataryada bir dev cüsse top bulunurdu.

Gülleler

Mermer ve taş gülleler hakkında verilen ölçüler pek azametlidir. En büyük taş yuvarlak, yanında du­ racak uzunca obylu bir adamın gö beği hizasına gelmektedir.

D ev topun ilk tecrübesi

Dev topun Edirnede ilk tecrü­ besi yapıldığı zaman, korkmama­ ları için telllâllaria şehir halkına bir gün evvelinden haber verilmiş­ ti. Top, atış yerine elli çift öküzle çekilmişti. Ateşlendiğinde barut dumanı bütün şehri kaplamıştı. T e- İ pu» sesi iki fersahlık yerden işitil— | mişti. Gülle bir mil uzağa gitmiş, | düştüğü yerde iki kulaç derinli­

ğinde toprağa gömülmüştü.

değil, Avrupam n sayıh âlimlerinden biridir v e Türk mimarisi üzerinde derin v e sağlam bilgi sahibi, büyük otoriterdir; T ürkiyeyi v e T urklen yakından tant-

(4)

TÜRK İSTANBUL

BOĞAZKESEN KALESİNİN

ÜÇ BÜYÜK KULESİ

D eniz kenarındaki Halilpaşa k u lesi 12 köşelidir, tepelerdeki Sarıcapaşa ve Zağnospaşa k u le­ le r i silindir şeklindedir. Her üç k u len in orta boşluğu kalas ve döşem e tahtaları gibi ahşab m al­ zem e ile katlara bölünm üştür; v e üstleri kurşun örtülü ahşab sivri birer küiâh çatı ile kapan­ m ıştır. Y alnız Sarıcapaşa kulesi­ nin iç boşluğu, bu çatı altında ayrıca bir tuğla kubbe ile ör­ tülm üştür ki bu kubbe 1918 de restore edilmiştir.

Zem in katlarile beraber Zağ­ nospaşa kulesi sekiz. Sarıcapaşa kulesi ve Halilpaşa kulesi doku­ zar katlıdır; Zağnos ve H alilpa­ şa ku lelerin de ahşab kısım ta­ mam en y ok olm uş, kulelerin içi b oş b irer kovan halinde kalm ış­ tır; Sarıcapaşa kulesinin ahşab k a tla n durm aktadır.

Aşağıda

ZAĞNOSPAŞA KULESİ

1

M Gövde çapı Iç boşluğun çapı Gövde duvarı kalınlığı 26 m. 70 14 m. 70 5 m.-7 m. Çatının oturduğu tanbur duvarı kalınlığı 1 m. Kulenin yüksekliği 21 m.

H er ü ç kulenin kale du varları rilem ez; k u leler tam amen müs- I şa kulesinin kapısı avlu zem ini- ile geçid bağı yoktur, yani kale takil olu p kale avlusuna açılm ış ne açılır, diğer iki kulenin ka- duvarları üzerinden k u lelere gi- j bir tek kapıları v a rd ır; H alilpa-

j

ptsına taş m erd iven lerle çıkılır.

H er üç kulenin ahşab katları hizasında duvar için de d e beşik veya yarım küre şeklinde k u b­ beler ile örtü lü odalar b u lu n , m aktadır.

M erdiven teşkilâtı ku lelerde ayrı ayrıdır.

H alilpaşa kulesinin şim al ce p ­ hesi üzerinden tuğla ile yapılm ış iki tezyini pano vardır, dörtköşe ve b ir 1 m, 20 santim boyu n ca olan bu ponolardan birinin gö­ beğinde k û fi hat ile İsmi Celâl diğerinin göbeğin d e de İsmi N e­ bi yazılm ıştır. »A lla h » k o la y lık ­ la okunm akta, M uham m ed adı karine ile görülm ektedir.

R um elihisarı ve üç bü yük k m leşi, yukarıda tarif edilen man­ zarasını 1830 senesine kadar m uhafaza etm iş ve bu tarihten sonra tamamen harabîye terke- dilerek bugünkü halini almıştır.

Aşağıda

SARICAPAŞA KULESİ

Gövde çapı 23 m. 80 9 m. 80 Iç boşluğun çapı Gövde duvarı kalınlığı 7 m. Çatının oturduğu tanbur duvarı , kalınlığı 2 m. 50 Kulenin yüksekliği 28 m. Yukarıda HALİLPAŞA KULEİ Gövde çapı 23 m. 30 İç boşluğun çapı 10 m. 6 m.-6m. 50 Gövde duvarı kalınlığı Çatının oturduğu tanbur duvarı kalınlığı 2 m. 80 ^Kulenin yüksekliği 22 m.

\

D ev toplar İstanbul yolunda ,

Büyük toplar, 1453 yılı ocak ayının sonunda Edirneden İstanbu- la doğru yola çıkarılmıştı; bu top­ lar İstanbul surları karşısına ancak iki ayda varabildi... Topların nak­ line 10.000 atlı muhafız ile Karaca- ca Bey memur edildi. Muhtelif ri­ vayetlere göre her biri, 30, 50 veya 60 ve hattâ 150 çift öküz tarafın­ dan ağır ağır çekiliyordu.. Her topu yanlarından ikişer yüz ırgat tutuyordu; 2000 yol amelesi önce­ den gidiyor, yolda ıcab eden yer­ leri düzeltiver dolduruyor; toplara âdeta hususî bir yol açılıyordu. Bu kalabalığın içinde muvakkat köprüler kurmak için de elli dül­ ger bulunuyordu..

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Metastaz yeni kan hücresi ya da kan damarı oluşumuna mevcut tümörlere göre daha çok bağlı olduğu için Cherish kansere karşı ilaçlarla yeni kan damarlarının

rebilmek için gözlem koKullarnn iyi olmas, uf- kun açk olmas gerekiyor. Venüs, Mars ve Mer- kür'e göre çok daha parlak olduI undan, bu iki gezegen

Romanın kahramanı irfan böylece -roman boyunca peşinden koşacağı- çingene Nazlı ile tanışır.. Daha sonra iki arkadaş birkaç kez aynı çadırlara

Maamafih Türkler yalnız topu Tophanede dökmezlerdi.. Muhare­ be meydanına arabalarla bakır taşıtırlar, kuşattıkları kaleler önünde de top

Yukarıda, onu bir müddetten beri üzerinde çalışılan (Gönül Kaçanı K ovalar) piyesinde bir sahnenin provasında, yanda da Küçük Sahne'de (Y a z Bekârı) m

Hal­ buki hastanede telâş uyandıracağı zanne­ dilen bu haberi, ben, bir müjde gibi se­ vinçle karşıladım: Çünkü evvelâ, Tevfik Rüştü Araş, çok

Bu çalışma ile diyabetin tipi ve cinsiyete bağlı olmadan genelde diyabetlilerin mevcut sağlıklarını orta düzeyde yorumladıkları, diya- beti ciddi olarak algılamaları

Hastaların hastanede geçirdikleri sürenin az olması servise ameliyat günü kabul edilmeleri, ameliyat öncesi hazırlıkların evde kendileri tarafından yapılması gibi nedenlerle