• Sonuç bulunamadı

Neden unutuldu?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Neden unutuldu?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

17 M A R T 1986

POLİTİKA YE ÖTESİ

MEHMET) KEMAL r ^ ı^

. 1

Neden Unutuldu?..

Nurullah Ataç, dil devriminin ilk yıllarında olsun, ondan sonra gelen yıllarda olsun titiz bir öztürkçeci değildir. Haber, Son Pos­ ta, Akşam gibi gazetelerde yazarken böyle görünür. Hatta 1940’lârdan sonra 1945’lere değin Ulus’ta yazarken de dil ko­ nusunda aşırı titizlendiğini görmüyoruz. Tenkit, zevk, taklit, ha­ yat, şiir, şair gibi sözcükleri kullanır. Asım Bezirci’nin, Nurul­ lah Ataç adlı kitabındaki gelişimini izlersek, 1956'lara değin aşırılık yoktur. 1954 yılında bir yazısına, “ Eleştirmeci bir eseri

alır... ” diye başlar. Eleştirmen demiyor, eleştirmeci diyor; ya­

pıt yerine eser sözcüğünü kullanıyor. O yırlar tellim ler daha sonra gelecektir.

Aşırı dilcilikte Ataç’ın bir çıkarı olduğunu ileri sürenler var­ dır. Çıkarı olsun sanmıyorum. Ama Demokrat Parti’nin iktida­ ra gelmesi, Ataç’ın muhalefetini dile yansıtmıştır. Karşısında­ kiler dilde sadeleşmeye karşı, anayasanın bile dilini değiştiri­ yorlar, öyleyse Ataç dilde aşırılığı yeğleyerek öcünü almıştır. Ataç’ın dilde aşırı yenileşmeden yana olduğu yıllarda CHP’nin yandaşlarına verecek bir şeyi kalmamıştı. Başta partinin elin­ den bütün mallarım almışlardı. Ataç, sadece kendi adıyla de­ ğil, takma adlarla da yazardı. Kavafoğlu, en sert siyasal yazı­ larında kullandığı addı.

Kızgın, sert, kırıcı, geçimsiz, şuna buna küsen bir adaırıdı ama, gene sevimliydi. Bu yanları insanlara pek batmaz, onun özelliği diye benimsenirdi. Yazılarında, yargılarında da aşırı idi. Mehmet Akif’i, Tevfik Fikret’i, Abdülhak Hamit’i şairden say­ mazdı. Bunca yaygın değer yargılarını bir kalemde dışlayı- verirdi.

Memet Fuat’la tanıştıklarında dil konusu üstünde duruyor- larmış... Dil şöyle olsun, böyle olsun... Birden öfkelenivermiş,

“ Dil davasını anlamayan eşektir’’ demiş. Memet Fuat, “ Dil dev- rimine bağlılığı insanı şaşırtacak kadar aşırı, bağnazcaydı” di­

yor. Doğrudur, çok aşırıydı. Ben dil davası dediğini de sanmı­ yorum, dava yerine yeni bir sözcük bulmuştur.

İlk şiir kitabımı “ Üstat Nurullah A taç’a ” gibilerden imzala­ yıp göndermiştim. Kutlu’nun önünde rastladı, adımın başına bir bay ekleyerek kızgın kızgın seslendi. Cebinden kitabı çı­ kararak:

" Kaç gündür sana vermek için cebimde taşıyorum. Bana üs­ tat demişsin, ben üstat değilim. Öyle adlar konulmasını da is­ temem. Al şu kitabını, üstat lafını sil, başka bir şey yaz!” demişti.

Kitabı saygımdan aldım, yenisinin üstüne bir şey yazmadan Kutlu’ya bıraktım. Ne aldığını söyledi, ne verdiğimi söyledim, böylece kapandı.

Nurullah Ataç için dâhi diyenler, onu göklere çıkararak öven­ ler, hatta kavuncu nasıl kavundan anlarsa o da şiirden anlar diye övgü düzenler çıkmıştır. Ataç, bunların hiçbirini üstüne almamıştır. Sait Faik’le arasında geçen bir olay vardır. Bilirsi­ niz Sait Faik’i üstat çok sever ve tutardı. Günün birinde Sait Faik, “ iki Münekkit Tipi” adlı kızgınca bir şeyler yazdı. Herkes kızacağını, öfkeleneceğini sandı. Yazı karşısında tepkisini şöyle göstermiştir:

“ Bilirsiniz, yalan söylemem ben. Kıskandım Sait Faik’i, öyle bir yazı için şimdiye kadar yazdıklarımın da, bundan sonra ya­ zacaklarımın da hepsini verebilirim” .

Ataç, bir dilci değildi ama kendini dile vermişti. Her şeyin dille bitmeyeceğini biliyordu. Bir eleştirmen miydi? Kendisi,

“ Ben münekkit değilim, esseyistim, moralistim” dediğine gö­

re, eleştiriyi üstlenmiyor. Edebiyatın çok önemli bir ’kertekiz’- iydi. Her şair o dönemde yazdıklarıyla da, yazacaklarıyla da ona doğru yönelirdi.

Edebiyatımızı şu yöne, bu yöne doğrulttuğu söylenir ki, pek temeli yoktur. Onun edebiyat ve şiirde etkili olduğu dönemde CHP iktidarı yitirmiş, DP iş başına gelmişti. Ataç ise hiçbir za­ man DP’den yana olmamıştı. DP’nin devrilişini ise göreme­ mişti.

Günümüzde kitapları niye yeniden basılmaz, yazıları neden ilgiyle okunmaz, şaşarım. Hep yeniden, yenilikten vanaydı ama, acaba eskimeyen yazarlardan sayılmaz mıydı? Yıllar son­ ra ben de buna şaşıyorum. Sağlığında çevresinde dönen genç­ ler ne oldu?

Referanslar

Benzer Belgeler

«Suriye ve Kilikya’da Fransa Yüksek Komiseri» General Gtıro’- nun emri ile Antep, Maraş ve Urfa sancaklarındaki Fransız kuvvetleri­ nin kumandanlığına

Balıkçı tekneleri, kayıklar, yatlar, lokantalar, kahveler, barlar, oteller, balıkçı hali yat limanın kenarına inci gibi dizilmiş.. Ya­ şam gece ve gündüz

Fakat Curiosity’nin sönmüş bir volkanın etrafında yaptığı ölçümlerde yüksek miktarda feldspata (granit türü kayaların içinde bulunan bir mineral türü)

fiimdiyse, bir grup araflt›rmac›n›n sürekli donmufl durumdaki tortul toprak tabakalar›ndan elde etti¤i bitki ve hayvan DNA’lar›, Sibirya’y› ye- niden verimli bir

Mercanlar Paleozoyik dönemden (545 milyon-251 milyon yıl önce) Miyosen dönemin sonuna kadar (24-5 milyon yıl önce) kadar olan dönemde Anadolu’nun hemen hemen her yerinde,

Geride kalan tuz kristalize olarak (katı bir maddenin uygun bir çözücü içinde soğukta az, sıcakta çok çözünmesi) kaya yüzeyi üzerinde balpeteği şeklinin

Sanatçının Koşuyolu’ndaki evin­ de yer alan “ Aka Gündüz Köşesi” ilginç görüntülerle ekranlarımıza ge­ lirken, eşi Süheyla Kutbay, oğlu Hakan Kntbay, yakın

işte, tam bu sıralardadır kî, Reşat Nuri Giintekin «G ali Kuşu» romanındaki Feride’siyle Türk kızının ilk gerçek örneğini vordi.. F e­ ride mektepten