• Sonuç bulunamadı

Süleyman Nazif

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Süleyman Nazif"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OLAYLAR

HASAN PULUR

Süleyman Nazif

S

ÜLEYMAN Nazif geçen hafta, ölümünün

60

. yılında anıldı... Şemsettin Kutlu, “ Eski İstanbul’un Ünlüleri" adlı kitabında Süleyman Nazif için şöyle der:

“ Yakın tarihimizin dil bakımın­ dan çetrefil, günümüz için çok zor anlaşılır, ama eski edebiyat dili için gerçek bir üslup ustası, heye­ can bakımından pek aşın, ülkenin en kara günlerinde yurdu işgal eden düşman ordu kumandanına hakaret edecek kadar yiğit, öte yandan -elbette haksız yere- vatan hainliğiyle de suçlanmış, tümüy­ le kendine özgü kişiliği bulunan bir kalem sahibiydi. (...) Bir vali emeklisi ve çok tanınmış bir yazar olarak öldüğü zaman cebindeki paranın toplamı bir lirayı bile bul­ muyordu. Çok namuslu yaşamış, namusunu hiç zedelemeden öl­ müştü. Dinim, kinimdir, diyecek kadar ilkelerine bağlı bir kişiydi. Sevdiklerini çok sever, sevmedik­ lerini acımasız bir dille, çok açı ve keskin bir biçimde yererdi, ince zekasından fışkıran haztrcevaplı- lığı ve esprileri onun gerçek kişi­ liğini pek güçlü olarak yansıtacak niteliktedir.”

E

VET Süleyman Nazif, o keskin dilini kendisi için bite kullanmış­ tır, yani yeri gelince sözünü kendi­ sinden bile sakınmamıştır.

Süleyman Nazif, bir gün payton­ la Babı-ali yokuşundan aşağı iniyor- muş, birden atların ayakları tökez­ lenmiş, payton neredeyse devrile­ cek, Süleyman Nazif karşısındaki adamın kucağına yuvarlanmış, ney­ se arabacı duruma hakim olmuş...

Süleyman Nazif elini ağzına tuta­ rak, karşısındaki adama “ Çabuk”

demiş:

“ Beni kuduz hastanesine götü­ rün!”

Adam şaşırmış:

“ Aman üstad ne oldu?” “ Dilimi ısırdım!”

I

’ NGİLİZLERİN, Birinci Cihan Sa- vaşı’ndan sonra Malta adasına sürgün ettiklerinin arasında Süley­ man Nazif ile Enver Paşa’nın baba­ sı Ahmet Paşa da vardır. Bir gün Malta’da konuşurken laf hovardalık­ tan açılır, herkes gençlik macarela- rını anlatır. Enver Paşa'nın babası

“ Çok şükür, ben hiç harama uç­ kur çözmedim!” der..

Süleyman Nazif bu, hiç fırsatı ka­ çırır mı?

“ Aman efendim, keşke helale de uçkur çözmeseydenlz de, şu oğlunuz Enver yüzünden bu hal­ lere düşmeseydik!”

S

ÜLEYMAN Nazif bir sohbette, birisi hakkında demediğini koy­ mamış herifi yerin dibine sokmuş çı­ karmış...

Bir zaman sonra konu aynı adam­ dan açılınca, Süleyman Nazif’e ya­ ranmak isteyenlerden biri “ O adam alçağın biridir!” diye lafa girmiş...

Süleyman Nazif hemen lafı ağzı­ na tıkamış:

“ Alçak diyemezsin!”

“ Aman efendim, siz bu herif hakkında, geçenlerde neler söyle­ miştiniz, ben alçak demişim çok mu?”

Süleyman Nazif kaşlarını çatmış:

“ Alçağın, yükseğe göre bir se­ viye farkı vardır, yani alçaktık da bir yükseklik sayılır... O herif çu­ kurdur, çukur!”

S

ÜLEYMAN Nazif’in hiç sevme­ diği ve fırsat bulunca yerden ye­ re vurduğu insanlar vardır, bunlar­ dan biri de İkdam gazetesinin sahi­ bi Ahmet Cevdet Bey’dir. Bir gün İk­ dam Yurdu’nun önünden geçerken, tanıdığı bir gence rastlar, sorar:

“ Nereye böyle?”

Genç, eliyle Ahmet Cevdet Bey’- in oturduğu dördüncü katı gösterir:

“ Ahmet Cevdet Bey’e kadar çı­ kacağım!"

Süleyman Nazif güler:

“ Ahmet Cevdet’e çıkılmaz, olsa olsa inilir!”

S

ÜLEYMAN N azif’ in taktığı adamlardan biri de Abdullah Cevdet’tir. Bir gün lokantada karşı­ lıklı tavuk yiyorlarmış, Abdullah Cev­ det tavuğu kesmek isterken but fır­ lamış, Süleyman Nazif’in kucağına düşmüş...

Süleyman Nazif, kucağındaki ta­ vuğun butuna bakarak ellerini aç­ mış:

“ Hey mübarek hayvan, yanlış yere geldin, bu adamın şerrinden, bana değil Allaha sığın!”

S

ÜLEYMAN Nazif, İttihat Terak- ki’nin ileri gelenlerine kızar­ mış...

Bir gün konuşulurken Enver Pa­ şa için “ Germanofl!!” demişler, ya­ ni Alman yanlısı, Maliye Nazırı Ca- vit Bey için “ Francöfil” demişler, yani Fransız yanlısı, Cemal Pasa için

‘‘Anglofil” demişler, yani Ingiliz yanlısı, sıra Meclis Başkanı Halil Menteş’e gelince, Süleyman Nazif atılmış:

“ O sadece fildir!”

D

AHA önce de söyledik ya, Sü­ leyman Nazif ile Abdullah Cev­ det hiç aeçinemezler, fakat birbirle­ rini de hiç bırakmazlarmış...

Süleyman Nazif, erken ölmüş, Ab­ dullah Cevdet de sık sık merhumun mezarına gidermiş...

Bir gün sormuşlar:

“ Eee, üstad söyle bakalım, Sü­ leyman Nazif Bey’den ne haber, ne yapıyor oralarda?”

Abdullah Cevdet başını sallamış:

“ Hiç değişmemiş aynı... Son zi­ yaretimde mezarının başında otur­ dum, dua ettim, ve ey muhterem dostum, dedim, mezarına gelip gi­ diyorum, gücüm buraya kadar ye­ tiyor, acaba oralardan bir isteğin var mı? Ben böyle sorunca, mer­ humdan ne cevap gelse beğenir­ siniz? Buraya kadar zehmet edip günübirliğine ziyarete geliyorsun, bir dahaki sefere geceyatısına beklerim, demez mi?”

1

* * * •-•-•r*r*î*r*r*î*ı,r*rv*r,r*r,.*t*r*!*r

*!*!1

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, uzaktan eğitim alanında önde gelen sekiz dergi (Internet &Higher Education, American Journal of Distance Education, Inter- national Review of Research in

Memleketin \6n eski ve kültürlü spor kulübü olan Galatasaraym b'r numaralı âzası, Türk Amatör spor Teşkilâtının kurucusu Ali Sami Yen'in anî ölümü

Frank, Tanrı’nın insanın fiilini yaratmasıyla, insanın nedenselliği (yani Tanrı tarafından insan için yaratılan illiyet kudreti) arasındaki ilişkiyi açıklarken şunu

Doğal Coğrafya Bölgeleri, paleocoğrafya, yeryüzü şekilleri, iklim, hidrografya, toprak, bitki örtüsü, zoocoğrafya, biyocoğrafya, biyom, ekolojik ve doğal afet

[r]

Sıdıka Hanım, Hayrünisa Hanım, Pertev Naili, Abdurrahman Naili, Muhtar Can ve Müeyyet Boratav.. "Zeki Velidi'nin talebesi olmakla iftihar ediyoruz" ifadesinin geçtiği

The rearrangement of mitochondrial DNA in luteinized granulosa cells was determined in order to evaluate the fertilization capacity of oocytes and

Yiizyrlda Batr Roma ve Do[u Roma (Bizans) olarak ikiye aynlrr.. Karga- qa igindeki Roma Imparatorlu- fu'nun