• Sonuç bulunamadı

Malatya-Pütürge yöresel konut mimarisinin plan-cephe ve malzeme açısından değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Malatya-Pütürge yöresel konut mimarisinin plan-cephe ve malzeme açısından değerlendirilmesi"

Copied!
244
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)
(4)

II İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ...I İÇİNDEKİLER ... II ÖZET ... IV ABSTRACT ... V ÇİZELGE LİSTESİ ... VI ŞEKİL LİSTESİ ... VII

1. GİRİŞ ... 1

1.1. Çalışmanın Amacı, Önemi ve Kapsamı ... 2

2. KAYNAK ÖZETLERİ ... 4

3. MATERYAL ve METOT ... 7

3.1. Geleneksel Türk Evi Konut Mimarisi ... 7

3.1.1. Geleneksel Konutun Plan Özellikleri ... 12

3.1.2. Türk Evinin Cephe Özellikleri ... 15

3.1.3. Geleneksel Türk Evinde Kullanılan Malzeme ve Uygulanan Teknikler ... 16

3.2. Geleneksel Konut Mimarisi Şekillenmesine Etki Eden Faktörler ... 19

3.3. Pütürge İlçesi Genel Özellikleri ... 22

3.3.1. Pütürge İlçesinin Tarihçesi ... 26

3.3.2. Pütürge İlçesinin Coğrafi ve İklim Özellikleri ... 30

3.4. Pütürge Yöresi Yerleşim Doku Analizleri ... 31

3.5. Pütürge Yöresel Konut Mimarisi ... 38

3.5.1. Plan Özellikleri... 38

3.5.2. Cephe ve Süsleme Özellikleri ... 41

3.5.3. Malzeme ve Teknik ... 43

4. ARAŞTIRMA BULGULARI ... 45

4.1. İncelenen Pütürge Yöresel Konutları ... 45

4.1.1. Ahmet Eren Evi ... 45

4.1.2. Battal Kıyıcak Evi ... 55

4.1.3. Bayram Öztürk Evi ... 63

(5)

III

4.1.5. Cemal Eren Evi ... 81

4.1.6. Edip Ekinci Evi ... 90

4.1.7. Erdal Hazar Evi ... 98

4.1.8. Hacı Bekir Metin Evi ... 106

4.1.9. Hasan Bilgin Evi ... 116

4.1.10. Emine Gülhan Evi ... 127

4.1.11. Kıymet Karaman Evi... 135

4.1.12. Mehmet Alim Evi ... 144

4.1.13. Serpil Keserci Evi ... 151

4.1.14. Yalçın Akkaya Evi ... 160

4.2.15. Ziyaeddin İlhan Evi ... 168

4.2.16. Emin Şahin Evi ... 173

4.2.17. Mehmet Akverdi Evi ... 182

4.2.18. İbrahim Katılmış Evi ... 190

4.1.19. İbrahim Dal Evi ... 200

5. SONUÇLAR ve TARTIŞMA ... 209

6. KAYNAKLAR ... 223

(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
(11)
(12)
(13)
(14)
(15)

AyĢegül AKBOĞA

1

1. GİRİŞ

Barınma ihtiyacı, yeme içme gibi insanoğlunun en önemli gereksinimlerinden biridir. Avcılık ve toplayıcılığın yapıldığı ilk çağlarda mağaralar barınak olarak kullanılmıĢ, toplumsal hayatın yerleĢmesi ile birlikte göçebe toplumlarda çadırlarda yaĢam devam etmiĢ ve daha sonrasında yerleĢik hayata geçilmesiyle birlikte kalıcı barınaklar yapma gereksinimi ortaya çıkmıĢtır.

YerleĢik hayata geçilmesiyle birlikte insanlar barınma ihtiyaçlarını karĢılamak için konutlar yapmıĢlardır ve bir arada yaĢam sürdürme yaygınlaĢmıĢtır. Yapılan konutlar, yöresel özelliklere göre ĢekillenmiĢ ve hemen her bölgede farklı bir yapı anlayıĢı oluĢmuĢtur. Halkın yaĢam tarzı, bölgenin coğrafi koĢulları, inançları, kültürel özellikleri, iklim gibi birçok özellik konutlara yansıtılmıĢ ve bunun doğal bir sonucu olarak da yöresel mimari kavramı ortaya çıkmıĢtır.

Yöresel mimari için “kırsal, spontane, halk mimarisi, ilkel mimari, mimarsız mimari" gibi tanımlamalar yapılmaktadır (Sezgin, 2006). Bu adlandırmalardan da anlaĢılacağı gibi yöresel mimarinin tam olarak ortaya konulmuĢ bir tanımlaması bulunmamaktadır. Çünkü yöresel mimarinin oluĢumunda bölgenin kendine has özellikleri ön plana çıkmaktadır. Yapı malzemeleri çoğunlukla yöreye ait doğal yapı malzemeleridir. Yöresel mimari, içinde bulunulan coğrafyaya ve iklime çoğunlukla uygundur. Genellikle mahremiyete önem verilerek tasarlanan bu yapılar, doğa ile uyumlu, çevreye en az zarar verecek Ģekilde tasarlanan sürdürülebilir yapılardır. Öyleyse, yöresel mimari; “Tarihsel, coğrafi, ekonomik ve toplumsal etkenlere bağlı olarak, belli bir yörenin yapı gelenekleri çerçevesinde üretilmiĢ ancak bilinen anlamıyla herhangi bir tarihsel ya da bilimsel sınıflandırmaya konu edilmemiĢ yapıların tümü” olarak ifade edilir.(Azezli,2009)

Yöresel konutlar, iĢlevsel özellikleri, formları ve sahip oldukları tasarım özellikleri ile toplumların, kültürlerine, sosyo-ekonomik yapılarına ve tarihlerine ıĢık tutarlar. Toplumların tarih boyunca geçirdikleri kültürel ve siyasal süreçleri, geleneklerini, göreneklerini, değer yargılarını, günlük yaĢamlarını ve inançlarını içlerinde barındırırlar.

(16)

1. GĠRĠġ

2

Bu tez çalıĢmasında zorlu ulaĢım ve coğrafi koĢullara sahip olması nedeniyle günümüze kadar özgün niteliklerini koruyan Pütürge yöresel konutları incelenmiĢtir. Yörede sert iklim koĢullarına, ilçenin coğrafi yapısına ve kültürüne uygun, bölgeye özgü, sivil mimari örnekler bulunmaktadır. GeçmiĢten günümüze kadar ulaĢan yöresel Pütürge evleri, dönemin kültürünü ve tarihini yansıtan önemli bir misyona sahip olmakla beraber bu konuda yeterli bilimsel çalıĢma bulunmamaktadır. Bu nedenle bu tez çalıĢması ile Pütürge yöresine ait geleneksel konut özelliği taĢıyan evler tespit edilerek plan, cephe, malzeme, teknik özellikleri incelenmiĢtir ve mimari özellikleri ortaya çıkarılmıĢtır.

1.1. Çalışmanın Amacı, Önemi ve Kapsamı

Malaya Pütürge evleri, özgün niteliklerini hala koruyarak yöresel kültürün bir parçası olarak günümüze kadar ulaĢmıĢ nadir örneklerden biridir. ÇeĢitli kültürlerin etkisiyle Ģekillenen ve günümüze kadar ulaĢabilen Pütürge evlerinin sayısı zaman geçtikçe azalmaktadır.

Bu çalıĢma ile Malatya evlerinden malzeme olarak ayrılan Pütürge yöresinin özgün mimari dokusu ve konut mimari yapısının nasıl olduğu ortaya konulmuĢtur. Yörenin mimari özelliklerini konu edinen bu tez çalıĢması ile Pütürge evlerinin mimari özellikleri tespit edilerek özgün niteliklerinin açığa çıkartılması ve belgelenmesi amaçlanmıĢtır.

ÇalıĢma bu evlerin;

 Korunarak gelecek kuĢaklara aktarılması,

 Yöre halkının koruma konusunda bilinçlendirilmesi,  Yöreye ait mimari dokunun farkındalığının arttırılması,

 Bu konuda ileride yapılacak çalıĢmalara veri oluĢturması, açısından önem taĢımaktadır. Konu öncelikle literatüre dayalı yöresel ve geleneksel konut kavramları üzerine açıklanmıĢtır.

Alan üzerinde yapılan analiz çalıĢmaları ile Pütürge ilçesindeki konutların ulaĢım zorluğu, merkezden uzaklığı nedeniyle günümüze kadar korunduğu görülmüĢtür.

(17)

AyĢegül AKBOĞA

3

Konunun en iyi Ģekilde ele alınması için özgün dokusunu kaybetmeyen konutlar seçilmiĢtir. Bu konutlar 19.yy sonları ve 20.yy. baĢlarına tarihlendirilmektedirler. Seçilen 19 evde gerekli araĢtırmalar ve analizler yapılarak bölgenin yöresel konut dokusu anlaĢılmaya çalıĢılmıĢtır.

(18)

AyĢegül AKBOĞA

4 2. KAYNAK ÖZETLERİ

Sennur Akansel, 2004 yılında hazırlamıĢ olduğu “Edirne Kaleiçi Geleneksel Konutlarının Plan ve Cephe Özellikleri” isimli makalesinde Edirne Kaleiçinde 18. yy sonu ve 19. yy baĢlarına ait kentin sosyo-kültürel yapısına uygun, çoğunlukla kentte yaĢayan azınlıklar için tasarlanmıĢ 214 konut incelenmiĢtir. AraĢtırmada, bu konutlarda yapılan saptama ve belgeleme çalıĢmalarıyla; hem konutların tanıtımına yönelik, hem de bu alanda yapılacak yeni yapılara veri oluĢturacak özelliklerinin irdelenmesi ve bir tasarım rehberi niteliğine dönüĢtürülmesi amaçlanmıĢ ve yerleĢme alanı içinde yer alan tarihi konutların tasarım ve cephe ayrıntıları saptanılmaya çalıĢılmıĢtır.

S. Gülçin Bozkurt, 2013, yılında hazırlamıĢ olduğu “19.yy da Osmanlı Konut Mimarisinde Ġç Mekân Kurgusunun Safranbolu Evleri Örneğinde Ġrdelenmesi” adlı makalesinde Türkiye’de geleneksel konut mimarisinin iyi bir Ģekilde yansıtıldığı “Türk evi”, Safranbolu bölgesi özelinde incelenmiĢtir. ÇalıĢmada Türk evi; tarihsel geliĢim süreci, plan tipleri, iç mekan kurgusu, cephe özellikleri, kullanılan malzeme ve uygulanan teknikler açısından irdelenmiĢtir. Ayrıca plan tipleri; tarihsel geliĢim sürecine göre en basit plandan, en karmaĢık plana doğru anlatılmıĢtır. Ġç mekan kurgusu açısından temel öğe olan oda ve oda içindeki donatılar, sofa ve sofanın planı belirleyen merkeziyetçi etkisine de yer verilmiĢtir.

Yegan Kahya ve Koray Güler’in 2015 yılında hazırladıkları “Fındıklı Aydınoğlu Evi ve Yöresel Yapı Terminolojisi” isimli makalede, bölgedeki pek çok geleneksel yapıda görülen hasarlar ve sorunlar Aydınoğlu Evi’nde de gözlemlendiği vurgulanmıĢtır. Makalede bölgedeki geleneksel yapıdaki hasar ve sorunlar ile ilgili yapılan çalıĢmalar ile yapıların ilk tasarım/yapım durumuna iliĢkin restitüsyon önerisi ve özgün mimari bileĢenleriyle korunmasına yönelik ana ilkeler belirlenerek, Aydınoğlu Evi ile günümüzde sayıları giderek azalan Doğu Karadeniz kırsal sivil mimarlık örneklerinin gelecek nesillere tarihi bir belge olarak aktarılabilmesi için yapılması gerekenler ortaya konulmuĢtur.

Yavuz Arat 2011 yılında hazırladığı “Geleneksel Türk Evi Ġç Mekân Donatılarının Antropometrik Verilere Dayalı Analizi; Konya Evleri”isimli doktora çalıĢmasında daha önce birçok araĢtırmanın ana kaynağı olan geleneksel Türk evi

(19)

2. KAYNAK ÖZETLERĠ

5

kavramından daha çok; iç mekânda bulunan donatıların, belirlenen ilkeler kapsamında tespiti yapılarak, antropometrik veriler ile analizinden ortaya çıkan sonuçlar ortaya konulmuĢtur. ÇalıĢmada antropometrik veriler ile analizi yapılması istenen donatılara uygun duruĢ Ģekilleri (postürler) belirlenerek en uygun analiz Ģekli geliĢtirilmiĢ, Konya evlerinin iç mekânına ait donatılar örneklenerek, ideal kesit çalıĢmaları ile çalıĢma sonlandırılmıĢ ve iç mekânda donatı tanziminde bir veri olarak yorumlanması sağlanmıĢtır.

Mahmut Davulcu 2015 yılında yazdığı “Ormana Yöresi Geleneksel Konut Mimarisi ve Yapıcılık Geleneği” isimli makalesinde yörede karĢılaĢılan geleneksel yapıların en önemli özelliğinin uygulanan yapı tekniği olduğunu belirtmiĢtir. Yöresel olarak “piĢtuvanlı” ya da “hatıllı duvar” olarak adlandırılan bu yöntem son derece basit ancak bir o kadar da iĢlevsel olan bir tekniktir ve harçsız olarak örülen kuru duvarların ahĢap hatıllarla güçlendirilmesi yöntemine dayanmaktadır. Bu yapı tekniğinin uygulanmasının en önemli nedeni Ormana ve çevresinin kireç kaynakları açısından son derece zayıf jeolojik yapısıdır. Yörede 2013 yılında gerçekleĢtirilen saha araĢtırması sonucu elde edilen veriler doğrultusunda hazırlanan makale çalıĢması yöreye has konut mimarisi, mimarlık terminolojisi, yapıcılık bilgisi ve yapı geleneklerinin halkbilimsel açıdan tasviri ile analizini ihtiva etmektedir.

Sezgin (2006), yöresel konut mimarisi ve Türkiye’deki örnekleri hakkında yazdığı makalesini henüz çerçevesi kesin olarak çizilmemiĢ olan geleneksel konut konusuna yeni bir bakıĢ getirmek ve ilgilenen öğrenci ve mimarlara bir mesaj vermek amacıyla hazırlamıĢtır. Yöresel mimari kavramının 1975 Avrupa Mimari Miras Yılı etkinlikleri çerçevesi içinde, Bulgaristan’da yapılan Genel Kurul Toplantısında tartıĢıldığını, kavramın Fransızcasının "L'architecture Vernaculaire" olarak belirlendiğini, bu adlandırmanın kısa bir süre sonra "vernaculaire", daha sonra da "vernacular" olarak değiĢtiğini vurgulayan Sezgin, "vernacular"ın Türkçe karĢılığının ise "yöresel mimari" olarak kabul gördüğünü belirtmiĢtir. Sezgin makalesinde yöresel mimariyi tarihsel süreç içerisindeki değiĢimler açısından ele alarak Türkiye’deki yöresel mimari örneklerini incelemiĢtir.

Elif Aydemir (2010), “Yöresel Mimarinin ve Kırsal Dokunun Korunması: Artvin ġavĢat Balıklı Mahallesi Örneği” isimli araĢtırmalarında kırsal alanların sahip

(20)

AyĢegül AKBOĞA

6

olduğu doğal ve kültürel değerlere dikkat çekmek ve özgün karakterlerinin korunması için çözüm önerileri sunmayı amaçlamıĢlardır. ÇalıĢmada bu kapsamda, kırsal alanlar ve yöresel mimariyle ilgili sözleĢmeler ve tüzükler araĢtırılmıĢ, konuyla ilgili olarak dünyadaki ve ülkemizdeki koruma çalıĢmaları incelenmiĢtir. Örnek yerleĢme olarak seçilen Balıklı Mahallesi’nin, doğal ve kültürel zenginlikleri tespit edilmiĢ, yöresel kültürü araĢtırılmıĢ, yerleĢimin yöresel mimari özellikleri belgelenmiĢ, yerleĢimin mevcut dokusu belirlenmiĢ, çevresel ve yapısal analizleri yapılmıĢ, yerleĢimin sorunları ve geçirdiği değiĢimler tespit edilmiĢ, sosyal analizlerle yöre halkının talepleri ve korumaya yönelik düĢünceleri öğrenilmiĢtir. Elde edilen verilerle, yerleĢimin ihtiyaçları ve sorunları için fiziksel ve ekonomik yönden, sürdürebilir çözüm önerileri sunulmuĢtur.

(21)

AyĢegül AKBOĞA

7 3. MATERYAL ve METOT

Bu tez çalıĢmasında materyal olarak özgün dokusunu kaybetmeye baĢlayan Pütürge evleri ele alınmıĢtır.

ÇalıĢmada öncelikle kavramsal çerçeve çizilerek konu ile ilgili literatür araĢtırması yapılmıĢtır. Geleneksel konut mimarisi, Yöresel mimari ile ilgili yapılmıĢ olan çalıĢmalar ve eserler incelenmiĢtir. Sonrasında Malatya ili genel özellikleri, geleneksel konut mimarisi incelenmiĢtir.

Öncelikle yöredeki evlerin tespit çalıĢması yapılması için ilgili kurumlarla görüĢülmüĢ ve belediyenin yardımıyla alan incelenmiĢtir. Ve alan ile ilgili kaynak taraması, gözlem çalıĢması, ev sahipleri ile görüĢmeler yapılması ile veriler toplanmıĢtır. ÇalıĢma alanına gidilerek yapılan gözlem çalıĢması ile özgün dokusunu koruyan ve bölgenin mimari kimliğini yansıtan 19 adet ev seçilmiĢtir. Seçilen evlerin genel özellikleri incelenerek geleneksel konut mimari değerleri ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır. Evlerin rölöveleri alınmıĢ ve öncelikle plan Ģemaları oluĢturulmuĢ sonrasında kat planları, kesit ve görünüĢleri bilgisayar ortamında çizilmiĢtir. Aynı zamanda evler fotoğraflanarak gerekli bilgi ve belgeler tamamlanmıĢtır. Yapılan çalıĢmalar ile yapı tanıtım çizelgeleri oluĢturulmuĢtur. Bu çizelgelerde yapı sahibi, yapının konumu, yapım sistemi, yapısal durumu ve plan ve cephe Ģemaları hakkında bilgi verilmiĢtir. Toplanan tüm veriler değerlendirilerek analiz çalıĢması yapılmıĢ ve bulgular oluĢturulmuĢtur.

3.1. Geleneksel Türk Evi Konut Mimarisi

Mimari, insanoğlunun doğal bir ihtiyacı olan korunma içgüdüsüne cevap olarak baĢlamıĢtır. Bu anlayıĢ paralelinde, insanların kerpici kullanması ile yerleĢik yaĢantının baĢladığı küçük bölgeler oluĢmuĢ, sonrasında kentler kurulmuĢ ve büyük devletler ortaya çıkmıĢtır. Bu süreç içerisinde konut mimarisi geliĢmiĢ, ihtiyaçlara ve iklime göre mimaride bölgesel farklılıklar belirginleĢmiĢtir. Bölgesel farklılıklar özellikle, ev plan biçiminde ve kullanılan malzeme çeĢitliliğinde göze çarpmaktadır.

(22)

3. MATERYAL VE METOD

8

M.Ö. 10.000 yılına kadar inen Çayönü ve Çatalhöyük yerleĢik yaĢamın beĢiğini oluĢturduğu gibi kendinden sonraki medeniyetlerin de mimari yapılarını etkilemiĢtir. Çayönü ve Çatalhöyük‟te bulunan ahĢap direkli, kerpiç duvarlı, düz damlı ilkel yapı örnekleri, Anadolu geleneksel ev tipinin temelini oluĢturmaktadır (Çelebi, 1145, s.624; Rıfat, 1399, s.266). Orta Anadolu‟nun kerpiç yapı tekniğini Neolitik dönemden baĢlayarak, erken Ġslam mimarisinde birçok plan elemanında görmekteyiz. Söz konusu plan tipi günümüzde Güney Anadolu‟da hâlâ yaĢamaktadır (Tuğlacı,1985). Ġlk örneklerini Troya, Beycesultan, Kültepede izlediğimiz megaron (ġenol, 2007, s.158; Darkot, 1977, s.650), tipi evlerde, Anadolu geleneksel evlerinde yaygın olarak görülen avlu çözümlemesinin erken örnekleri bulunmaktadır (Denizli, 1995, s.416). Anadolu evinin yerden biraz kaldırılarak altından havalandırılması, böylece nemden korunması geleneği o günlerden baĢlamıĢtır.

Orta Asya‟da göçebe yaĢamın zorunlu kıldığı çadırlarda yaĢayan Türkler, Anadolu‟ya geldiğinde kentler sur içinde bulunuyordu, güvenlik gerekçesiyle ilk yerleĢimlerini kale içlerinde gerçekleĢtirmiĢlerdir (ġenol, 2005, s.268; Sakaoğlu, 1988, s.326). Orta Asya‟dan gelen yeni göçlerle birlikte kale içleri yetersiz kaldığından ve ayrıca Anadolu‟daki Türk hâkimiyeti gitgide kuvvetlendiğinden ve ekonomik nedenlerden dolayı, kale dıĢlarında da yerleĢimler baĢlayarak ĢehirleĢmelere doğru gidilmiĢtir (Arıkan, 1987, s.761).

Türkler 11. yüzyıldan sonra, Anadolu‟nun çehresine kendi damgaları vurunca, eski Ģehirlerin strüktürel geliĢmesine hâkim olmuĢ eğilimler ortadan silinmiĢtir. Anadolu‟daki diğer medeniyetlerin Ģehirlerinde görülen meydan ve meydanın çevresindeki düzenli ĢehirleĢme görüntüsü, Türk Ģehirlerinde tam olarak görmemekle birlikte, diğer medeniyetlere ait Ģehirlerde olduğu gibi, ana mabet yapılarını yerleĢim biriminin merkezinde görmekteyiz (Ünlüdil, 2005, s.605). Cuma camisinin etrafında görülen medrese, kütüphane, zaviye, han, hamam, imaret, türbe, kervansaray ve aĢevi gibi yapılar halkın eğitim, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karĢılamaya yönelik olup, Ģehirler külliye adı verilen bu yapıların etrafında yoğunlaĢmıĢlardır. Türk sokakları,

(23)

AyĢegül AKBOĞA

9

yaylı arabanın veya sırtında yükü olan hayvanların geçebileceği geniĢlikte olup, yağmur sularının kolay tasfiyesi için, taĢ yol ortaya doğru iki taraftan hafif eğimlidir. Çok sayıda çeĢmenin bulunduğu sokaklarda, evlerin bahçelerinde fazlaca görülen ağaç görülmemektedir. Sokaklar halkın ortak kullanım alanı olup, evlerin üst katlarındaki çıkmalar insanların sokağa hâkimiyetini kuvvetlendirir. Üst üste yığılmıĢ sayısız uygarlık katının varlığına karĢın, Anadolu kenti toplum yapısı ile olduğu kadar, fiziksel görünüĢü ile de tümüyle Osmanlı Dönemi‟nde oluĢan bir yapı kültürünü yansıtır (Denizli, 1995, s.416).

Türk evi; geleneksel Türk ailesinin yaĢam kültürü ve törelerine uygun bir Ģekil ve plan özelliklerini gösteren asırlarca Türk insanının gereksinimlerine cevap vermiĢ bir konut tipi olarak bilinmekte ve tanımlanmaktadır (Merçil,1985, s.376).

Geleneksel Türk evi, binlerce yıllık Türk gelenekleri ile Ġslam dininin getirmiĢ olduğu yeni yaĢam ilkelerin senteziyle oluĢmuĢ, Anadolu coğrafyasının zengin kültür birikimi ile taçlanmıĢ ve Osmanlı yapı kültürüyle son halini almıĢtır. Ġslam‟ın getirmiĢ olduğu mahremiyet, bahçeye dönük Osmanlı evini zorunlu kılmıĢ; bahçe, ev ile sokak arasına üçüncü bir mekân olarak girmiĢtir. Bir stilin meydana geliĢi, tek tek eserler arasında benzerliğin artması toplum kültürünün homojenliği ve bu homojenliğin devamlı oluĢuna bağlıdır (Sakaoğlu, 2007, s.8). Türk evinin biçimlenmesi, toplumunun yaĢantısındaki genel kavramların paralelinde gerçekleĢmiĢtir. Mesela, evleri düz verimli topraklara yapmak yerine yamaçlara yaparak; ekonomiyi desteklemekte, kimse kimsenin manzarasını, güneĢini, ufkunu engellemediğinden herkes birbirine saygı göstermektedir. Anadolu geleneksel evlerinin bazı ortak özellikleri vardır. Bu ortak yönleri, Küçükerman Ģu Ģekilde özetlemektedir (Arıkan, 1991, s.229).

1. Türk evi doğaya ve çevreye uygundur.

2. Ev zemin katta bahçeye açılır, dıĢa kısıtlı ve içe dönük bir yaĢantı hâkimdir.

3. Türk evi genellikle tek katlıdır, birinci kat evin en önemli bölümüdür, bu bölümde değiĢim azdır.

4. Zemin katta çıkma ve pencerelere yoktur; birinci katta görülen çıkmalar sokağa taĢarak, sokağa hâkim bir açı yakalanır.

(24)

3. MATERYAL VE METOD

10

5. GiriĢ katlar hizmet maçlı kullanılır; ocak, fırın, depo, çeĢme vb. unsurlar bu bölümde yer alır.

6. Ara kat olan evlerde, duvarlar kalın, pencereler küçük, tavan alçak tutularak, bu bölüm kıĢlık olarak kullanılmıĢtır.

7. Türk evi fonksiyoneldir, aile ile birlikte büyüyebilir küçülebilir. 8. Evler alçak gönüllüdür. Batıda olduğu gibi süslemeler dıĢa değil, içte yer alır.

Yöresel bütün renkleri de içeren ve Osmanlı YaĢam kültürünün ürünü olan söz konusu evleri, Saraybosna‟dan Erzurum‟a benzer temel ilkelere göre gerçekleĢmiĢ olarak buluyoruz (Eyice, 1963, s.480). Bu ortak özelliklerin birkaç yüzyılda oluĢacağı düĢünülemeyeceğinden, arkasında var olan zengin kültürel, toplumsal ve coğrafi birikimin ne derece büyük olduğu belirgindir. Türk evlerinde görülen benzerlikler, üst düzeylere ulaĢmıĢ bir yaĢam kültürünün sonucudur. Bu ortak yönlere rağmen her evin farklı bir değer olduğu, ev sahibinin iĢini, sosyal konumunu ve estetik anlayıĢını yansıttığı da gözden kaçmamalıdır. Dolayısıyla her evin, kesin olarak Ģahsiyete sahip bir varlık olduğunu görüyoruz (Parekh, 2002, s.278).

Anadolu‟da dağınık biçimde yerleĢik yaĢama geçen Türkler, burada farklı iklimlerle karĢılaĢtılar. Ġklim bölgelerindeki çeĢitlilik, yapı yöntemlerindeki çeĢitliliği de beraberinde getirmiĢtir. Ev yapımında ekonomik, çevresel ve iklim özelliklerinin önemli bir etken olduğu düĢünüldüğünde, bu durum Anadolu‟nun farklı coğrafyalarında farklı ev yapımı tekniklerini ortaya çıkartmıĢtır. YağıĢların az olduğu bölgelerde, varsa taĢ, yoksa kerpiç; yağıĢın çok olduğu yörelerde ahĢap malzeme Anadolu evinin yapım yöntemini belirlemiĢtir. AhĢap çatkı (iskelet) yapı yöntemiyle inĢa edilen evlere bütün Anadolu yörelerinde, Balkanlar‟da ve Adalar‟da karĢılaĢılır (Çakmaklı, 1992, s.195). Kuzey Anadolu‟da ahĢap yapının, Orta Anadolu‟da kerpiç ve taĢ yapının, Batı Anadolu‟da taĢ yapının, Güney Anadolu‟da ahĢap ve taĢ yapının yaygın olması iklim ve çevre çeĢitliliğinin bir sonucudur. Anadolu‟da görülen çeĢitli ev yapımı tekniklerine rağmen, ortak kültür, gelenek ve inanç sistemi geleneksel Türk evinin temel prensiplerinde birliktelik oluĢturmuĢtur.

Türk evlerinde ortak kullanım alanını ifade eden sofa “segâh, sergi, hayat, divanhane” gibi farklı adları almakta olup, ev planlamasında en önemli belirleyicidir

(25)

AyĢegül AKBOĞA

11

(Gans, 2005, s.320). Türk evlerinin planlamasında ailenin maddi olanakları, sosyal konumu, çevresel faktörler, yaĢamsal ihtiyaçlar, ailenin büyüklüğü ve küçüklüğü etkili olmuĢtur. Görülen plan tiplerini Küçükerman Ģu Ģekilde sınıflamaktadır (Büyükmıhçı, 2005,s.248).

1- Sofasız plan tipi 2- DıĢ sofalı plan tipi 3- Ġç sofalı plan tipi 4- Orta sofalı plan tipi

Türk evlerinde iĢlevsellik önemli olduğundan, evin planlamasında içten dıĢa doğru bir yol izlenilmektedir. Odaların en önemli özellikleri, kendi baĢlarına farklı eylemleri karĢılayan özgün birimler olmalarıdır (Kültür, 2011, s.39-47). Odalarda ocak, yüklük, gusülhane ve ahĢap sedir daimi olup, odaların her birinde yeme, içme ve yıkanma ihtiyacı karĢılanabilmektedir. Bu yönüyle odaların her biri, göçebe kültürün taĢınabilen yaĢam birimi olan çadıra benzetilebilir (Büyükmıhçı, 2005, s.248; Aktüre, 1978, s.251). Üst katlardaki odalar bazı fonksiyonları yerine getirseler de estetik özellikleriyle ön plana çıkmaktadırlar. Evin ön özenli, en süslemeli ve önemli odası baĢodadır. Üst katlarda görülen süsleme tekniklerini alçı süsleme, ahĢap süsleme, kalem iĢi ve duvar resmi olarak gruplandırabiliriz. Üst katların en ayırıcı yanı tavanlarıdır. Tavanlar, odanın ev içerisindeki önemine (baĢoda, köĢkoda) ustanın becerisine, ev sahibinin isteklerine ve ekonomik gücüne bağlı olarak farklı Ģekillerde yapılmıĢlardır (Arıkan, 1994, s.2423). Tavanda kullanılan ahĢap süsleme tekniklerini çıtakâri, kündekâri, aplike, kalem iĢi ve eğmeçli ahĢap iĢi olarak gruplamak mümkündür (Sefer, 2005, 172; Sakaoğlu, 2005, s.246).

Osmanlı mimarisinin batılılaĢma sürecine, yönetimin de öncülüğünde 18. yüzyılda süsleme alanıyla girdiği görülmektedir (Mahiroğulları, 2001, s.240). Süsleme ile baĢlayan bu süreç 19. yüzyılda Ampir üslupla farklı bir boyut alarak, geleneksel Türk mimarisinin temel değerlerini sarsmaya baĢlamıĢtır (Yücel,2002, s.229-232). DıĢtan sade görünümlü mütevazı evlerin yerini, barok süslemeli iddialı yapılar; pencerelerini küçük boyutlu tutarak camiyi yücelten saygılı evlerin yerini, büyük pencereleri görkemli yapılar almaktadır. Böylece eski doku yenilenmiĢ, Ġstanbul‟da da görülen Anadolu kentine özgü dıĢ mekânlar dizisi yitirirmiĢ, sokaktan - avluya - sofaya

(26)

3. MATERYAL VE METOD

12

- odaya doğru geliĢmiĢ olan mekânlar iliĢkisi 1800‟lerde batılılaĢma çabaları ve yangınlarla hızlanmıĢ, „Ġmar Talimatnameleriyle‟ zorlanarak kaldırılma yoluna gidilmiĢtir (Tuğlacı, 1972, s.2628). Osmanlı geleneksel mimarisine yeni giren bankalar, saat kuleleri, tiyatrolar, mağazalar, oteller gibi birçok yapı, sadece Ģehrin görünüĢünü değil, sosyal yaĢamı da değiĢtirmeye baĢlamıĢtır. Anadolu‟ya öncülük eden Ġstanbul‟un çehresi değiĢtikçe, Anadolu da dönüĢü olmayan bir yola girmekte ve değiĢmektedir (Barlas, 2006, s.360).

3.1.1. Geleneksel Konutun Plan Özellikleri

Türk evi planı, odaların sofa etrafına dizilmesiyle oluĢmaktadır. Odaların nitelikleri genellikle aynıdır. Türk Evi‟nin plan tipini sınıflandıran, S.H. Eldem olmuĢtur. Buna göre Türk evi;

 Sofasız  DıĢ sofalı  Ġç sofalı

 Orta sofalı plan tipi Ģeklindedir (Eldem, 1968, s.20).

Sofasız Plan Tipi

Bu ev tipinde sofa vazifesini alt katlarda avlu görür. Üst katlarda ev, harici merdivenler ve galeriler ile avluya bağlanmıĢtır. Evin merkezi açık avludur. Bu sebepten dolayı bu ev tipi Irak ve Suriye bölgelerinde görülür.

En basit Ģekli tek hücreli ev Ģeklidir. Burada ev yalnız bir göz, yani odadan oluĢur. Oda sayısı arttıkça eve bir veya iki kanat daha ilave edilir. Diğer bir deyiĢle avlunun diğer yüzeyleri de evle çevrilir. Sofasız plan tipinde odalar arasındaki geçiĢ avludan sağlanır. Bazı örneklerinde ise bu geçiĢin eyvan ile yapıldığı görülür (Eldem, 1968, s.23).

Dış Sofalı Plan Tipi

Bu plan tipinde sofa açık ve direklidir. Sofa odaların diziliĢlerine göre üç yüzü açık ya da iki yüzü açık olabilmektedir. DıĢ sofalı evlerde simetriye fazla önem verilmez, plan genellikle serbesttir. En basit Ģekliyle, bir oda sırası ve önündeki sofadan

(27)

AyĢegül AKBOĞA

13

oluĢmuĢtur. Bu sade plana zenginlik veren eyvan ve köĢklerdir. Eyvanlar oda sıralarını kesmeye ve sofayı geniĢletmeye yararken, köĢkler plana büyük değiĢiklik veren unsurlardan biridir. Oda sıralarının L veya U Ģeklinde sofanın etrafında toplanmasıyla daha düzenli planlar oluĢturulmuĢtur. KöĢe sofalı planlar ise genellikle üç oda ile elde edilmiĢtir. DıĢ sofalı evler, Türklerden önce de Anadolu‟da uygulanmıĢtır. Horasan civarlarında da izlerine rastlanması, Türk evindeki dıĢ sofanın doğu kökenli olduğunu ortaya koymaktadır. DıĢ sofalı evler, 16. ve 17. yüzyıllarda iklim koĢullarına bağlı olmaksızın Anadolu‟nun ve Rumeli‟nin her kesiminde uygulanmıĢtır. Günümüzde Ege ve güney bölgelerimizde daha çok rastlanmaktadır (Sözen, 2001).

ġekil 3.1. DıĢ sofalı ev (BektaĢ 1996). İç Sofalı Plan

Ġç sofalı plan tiplerine, odaların dıĢ sofa etrafında karĢılıklı düzende yer almasıyla oluĢan “Karnıyarık” ile geçilmektedir. Ġç sofa, karĢılıklı gelen oda sayısının artmasıyla uzayabilmekte, merdiven boĢluğu, eyvan, yan sofanın katılımıyla geniĢleyebilmektedir. Ġç sofa dıĢ sofaya göre daha fazla korunmuĢ bir ortak mekân oluĢturur. Bu yüzden dıĢ sofalı plan tipleri Kuzey Anadolu‟da iç sofaya dönüĢmektedir.

Karnıyarık plan Ģeması, üç yanına odaların sıralanmasıyla daha sonraları yalnızca bir yanı dıĢ yüzeye gelebilen daha kapalı bir biçim alır (Sözen, 2001). Sofanın bir veya iki ucunda köĢk veya sekilik gibi özel mekânlar yer almaktadır. Buraya da sedir konularak ya da parmaklıklarla sofadan ayrılıp, biraz yükseltilerek geniĢ oturma alanları yaratılmaktadır.

(28)

3. MATERYAL VE METOD

14

ġekil 3.2. Ġç sofalı plan tipi “Ġstanbul” (BektaĢ 1996)

Bu plan tipi Türk evinin en yaygın tipidir. 18.yy da belirginleĢen bu plan tipi 19. yüzyılda yaygınlaĢmıĢtır. Bu tipi kendi arasında “yan sofalı”, “köĢe sofalı” olarak sınıflanmaktadır (Eldem, 1968, s.90).

Orta Sofalı Plan

Sofanın dört yanında oda dizileri oluĢmaktadır. Bu oda dizilerinin aralarında eyvan boĢlukları geldiğinde, orta sofa ıĢık alabilecek çözüme kavuĢmuĢtur. Eyvan sayısı birden dörde çıkabilir. Anadolu öncesi Türklere kadar uzanan haçvari orta sofa, bu tipin en geliĢmiĢ, yaygın örneklerinden biridir.

Orta sofa biçim olarak da farklılıklar göstermektedir. Gün ıĢığı görmeyen kare ya da dikdörtgen sofalar, köĢeleri pahlanmıĢ sofalar, dairesel ve oval biçimde sofalar olmak üzere üç tür uygulanmıĢtır. (Eldem, 1968, s.125).

KöĢeleri pahlı ve haçvari sofa türleri, eski Türklerden gelmektedir. Dairesel ve oval tasarımlar daha çok batılılaĢma döneminde uygulanmıĢtır. Bu tasarımlarla sofanın daha fazla ıĢık alması sağlanmıĢtır. Böylece batı etkili neo-klasik üslup süsleme öğeleri sofa içerisinde kolay uygulanma imkânı bulmuĢtur (Eyice, 1980, s.208-209).

(29)

AyĢegül AKBOĞA

15

Sofadaki eyvan sayısının dörde ulaĢması bu plan tipinin en zengin örneğini ortaya çıkarmıĢtır. Sofa‟nın dıĢ etkilerinden korunmuĢ, derli toplu olması, odalar arasındaki açıklığın azalması bu tipin büyük kentlerde ve de Ġstanbul‟da çok kullanılmasını sağlamıĢtır

Sınıflanan dört plan tipinden bazıları, ülkenin hemen her bölgesinde uygulanmasına karĢılık, bazı tipler belirli bölgelerle sınırlı kalmıĢtır. Bazı tipler zamanla değiĢmiĢ, bazı tipler ise uzun süre tasarım özelliklerini korumuĢtur. DıĢ sofalı ev tipi Anadolu‟nun güney bölgelerinde bugün de uygulandığı halde bazıları değiĢmiĢ ve yerini iç sofaya bırakmıĢtır. Orta sofa ise, genellikle Ġstanbul merkez olmak üzere Marmara Bölgesi‟nde yaygınlık kazanmıĢtır.

3.1.2. Türk Evinin Cephe Özellikleri

Geleneksel Türk evinde sokak cepheleri oldukça yalın tutulmuĢtur. Eski örneklerde cepheler az açıklıklı ve çıkmazızdır. Çoğunlukla düz hatlar hâkimdir. Plan Ģemasındaki değiĢimle birlikte cephelerde de hareketlenme baĢlamıĢ, iki ayrı çıkmalı simetrik cepheler yapılmıĢtır. Alaturka kiremit kaplı kırma çatıda geniĢ saçak, cephenin en çok tercih edilen özelliğidir.

Evin bulunduğu arsanın durumuna bağlı olarak esas kat daha fazla ıĢık, hava, güneĢ ve manzara görebilmesi için yükseltme iĢlemi yapılmıĢtır. Bu, daha çok Ģehir evlerinde ve çukurda kalan evlerde görülmektedir. Eğer arazi geniĢ, bahçe içinde ve ferah bir alanda ise zemin kat yükseltilmemektedir.

Zemin kat çoğunlukla oturmak için kullanılmaz. Bu kat bahçe duvarlarını ve binayı taĢıyan dikmelerden oluĢmaktadır. Evlerin direkler üzerine oturtulması rutubetten korunmak içindir. Zemin kat depo, ahır, samanlık ve taĢlık olarak kullanılmaktadır. Zemin katın duvarları kâgir ve pencere sayısı azdır. Daha sonraları zemin kat ile üst kat arasına bir ara kat yapılmıĢtır. Fakat bu ara kat binanın bütün alanını değil bir kısmını kapsamaktaydı. Zamanla bu ara kat da önem kazanmıĢ ve binanın bütün alanını kapsamaya baĢlamıĢtır. Ancak yüksekliği üst kattan biraz daha alçaktır. Ara kat da bulunan odalar günlük kullanım ve kıĢlık odalar olarak önem kazanmıĢtır. Bu katın pencereleri daha küçük ve az sayıdadır. Çoğunlukla ahĢap çatkılıdır. 19. Yüzyıldan itibaren bu ara katlar iyice önem kazanmıĢ, yükseklikleri ve planlarıyla ana kat kadar iĢlev kazanmıĢtır. Fakat yine de en önemli kat unvanı, üst katın olmuĢtur. Bu yüzden

(30)

3. MATERYAL VE METOD

16

evin planını ve cephe görünümünü üst kat belirler. Diğer katlar bu katı taĢımak için lazım olan katlardır (Günay, 1999, s.30).

Şekil 3.3. Türk evi dıĢ cephe, Gökçüoğlu konağı (Günay 1999, s.148)

Geleneksel Türk evinin en özgün özelliği cumba ve çıkmadır. Evin tasarımında ayrıntılı birçok iĢlevi vardır. Cephede her oda farklı bir çıkma yapmaktadır. Böylece hem oda büyüklüklerinde çeĢitlilik, hem de cephede hareketlilik elde edilir. Çıkmaların yanlarında açılan dar pencerelerinin iĢlevi, sokak boyunca bir görüĢ sağlamaktır. Çıkmaların en önemli yararı fevkani (alt) katın geometrisini altta bahçe duvarının devamı olan ve zemin katı tanımlayan duvarla bağdaĢtırmalarıydı. Üçgen çıkmalar sayesinde üst kat hem manzara ve görüĢe göre yönlendirilmekte, hem de zemin katın düzensiz geometrisi esas katta açık bir düzene dönüĢmekteydi. Türk evinde beĢik ve kırma çatı en yaygın çatı tipleridir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde çatısız damlı evler de vardır. Cepheye hareket kazandıran diğer bir öğe saçaklardır. Çok yağıĢ alan Karadeniz bölgesinde geniĢ saçaklar görülür. Türk evinde saçaklar, üzerindeki oymalar ve furuĢlar ile daha çok süsleme özellikleri dikkat çeker.

3.1.3. Geleneksel Türk Evinde Kullanılan Malzeme ve Uygulanan Teknikler Türk konut mimarisinde kullanılan yapı malzemeleri yöreye göre değiĢiklik gösterir. TaĢ malzeme çoğunlukla temel ve zemin kat duvarında kullanılır. TaĢıyıcı olarak genelde Karadeniz ve Batı Anadolu‟da ahĢap, Orta ve Güneydoğu Anadolu

(31)

AyĢegül AKBOĞA

17

bölgelerinde kesme taĢ ve kerpiç, Akdeniz bölgesinde de ahĢap hatıllı moloz taĢ daha sık kullanılır. Dolgu malzemesi taĢ, kerpiç, tuğla ve ahĢap olabilir (Resim 18-19). Bağlayıcı olarak ahĢap, çamur ve kireç harcı geleneksel yapı malzemesi olarak kullanılır. Genellikle rutubetli ve rüzgârlı kıyılarda dıĢ yüzey ahĢapla kaplanır, diğer yöreler de ise harçlaıvanır. Çatı örtüsü olarak oluklu kiremit sıklıkla kullanılırdı. Ormanlık yörelerde ahĢap, az kurak yörelerde düz toprak dam, ince yatak taĢının doğal olarak çıkarıldığı yerlerde taĢ kaplamadır.

AHġAP; Türk Evi‟nde en çok kullanılan malzemedir. Türk Evi‟nin tipolojisi de ahĢabın bolca bulunduğu yerlerde geliĢmiĢtir. BaĢlıca taĢıyıcı malzemesini oluĢturur. Bunun yanında pencere, kapı, tavan, merdivenler, süsleme gibi evi oluĢturan birçok birimde ahĢap malzeme kullanılmaktadır. Çok yağıĢ alan Bolu, Kastamonu, Rize, Trabzon gibi ormanlık bölgelerde tamamen ahĢap malzeme kullanılarak yapılmıĢ evlerde vardır. AhĢap yapı malzemesi yörelere göre değiĢik ağaçlardan, değiĢik boyutta, kesitle ve teknikle hazırlanmıĢtır. Karadeniz kıyılarında kestane, çatkıda en güvenilir ağaçtır. Batı ve Kuzey Anadolu‟da meĢe, sarıçam, Akdeniz ve Toroslar‟da sedir, selvi ve ardıç çatkı için tercih edilen ağaç türleridir. Bina içlerinde çam türleri kullanılır (Günay, 1999:43).

AhĢabın kolay iĢlenebilir olması, hafif oluĢu, detay çeĢitlenmesine olanak tanıması, esneklik özelliği, özellikle yatay yüklere karĢı önlemlerin daha kolay alınabilmesi gibi özellikleriyle, deprem kuĢağında yer alan Anadolu‟nun sürekli kullanılan malzemesi olmuĢtur.

KERPĠÇ; Orta Anadolu‟da ahĢap ve taĢ az bulunduğundan, kerpiç ana yapı malzemesi olarak yerini almıĢtır. Genellikle temel duvarı taĢ örülüdür. Temel üstü duvarları ise kerpiçtir. Kerpiç daha çok dolgu malzemesi olarak kullanılmıĢtır. AhĢap hatıllı, ahĢap dikmeli kerpiç yapı yöntemi de çok karĢılanandır (BektaĢ 1996:28). Toprak ve saman karıĢımı olarak hazırlanan bu malzeme, 65 santimetre ile 75 santimetre arasında değiĢen kalınlığı ile çok iyi yalıtım sağlar. Ayrıca yangına karĢı dayanıklı bir malzemedir. Kolay bulunabilen bir malzeme olması, maliyetinin ve iĢçiliğinin kolay olması çok kullanılan malzeme olmasını sağlamıĢtır.

TAġ; AhĢabın az olduğu yerlerde Güneydoğu Anadolu bölgesinde yapı malzemesi olarak kullanıldığını görüyoruz. AhĢap hatıllar arasına dolgu malzemesi

(32)

3. MATERYAL VE METOD

18

olarak taĢ (Bodrum, NevĢehir, Kayseri, Erzurum, Mardin) kullanılmaktadır. Türk evinde ana yapım malzemesi ahĢap, yapım yöntemi olaraktan ahĢap çatkı seçilir (Resim 3-4). Bu yöntem bir geleneğin devamı olduğu kadar, Anadolu ve Rumeli ormanlık bitki örtüsüne uygun olduğu gibi, bölgenin deprem alanı olmasından dolayı da yararlıdır.

Zemin kat duvarı genelde moloz taĢ yığmadır. Ancak her zaman ahĢap hatıllı olup, bazen de payandalar ile desteklenmiĢ kalın yığma duvarlar görülür. Duvar kalınlıkları 60-80 cm kadardır. AhĢap hatıllar 1.00-1.50 metre aralıklar ile konmuĢtur. Hatıllar dayama merdivene benzer. Kısa yöndeki bağlayıcı elemanlar geçme ve çivileme ile yapılmıĢ, uzun boyları tutturulmuĢtur. Duvar dıĢ yüzeyi genellikle derzlenmiĢtir. Sıva ender görülür. Bazı yörelerde taĢ derzler arasında tuğla ve kiremit kırıkları da görülür.

Şekil 3.4. AhĢap çatkı arası ahĢap dolgu (BektaĢ 1996:45)

Zemin kat duvarı genelde penceresiz olduğundan dayanıklılığı fazladır. Çaktı sistem taĢtan bir zemin kata oturduğu gibi bazen sokaktan yarım metre yüksek bir kaide duvarı üzerinden de baĢlayabilir. Böylece zemin kat toprağın rutubetini önleyen alçak bir bodrum oluĢur.

Üst katlarda ise, özellikle üç cephesi alt katın devamı olan yığma duvarla kaplıdır. Üst katta çıkmalar furuĢ, eliböğründe gibi çeĢitli adlarla anılan payandalarla alttaki duvara bağlanmaktadır. Ġç duvarda çatkı dolgusu olarak daha çok, kolay ve ucuz

(33)

AyĢegül AKBOĞA

19

elde edilebilen, ayrıca ısı yalıtımı sağlayan kerpiç kullanılmıĢ, dıĢ yüzeyde sıvanmaya baĢlanmıĢtır. Kerpiç dolgu duvarlar önce çamur harçla sıvanır sonra da kireçle boyanırdı.

AhĢap çatkı çok beğenilen bir sistem olmalıdır ki yüzyıllar boyunca devam etmiĢ, geliĢmiĢ ve sanat akımlarına da kolaylıkla cevap verebilmiĢtir. Barok döneminde eğri çizgiler, eğri yüzeyler bağdadi yöntemle en uygun Ģekilde iĢlenmiĢtir. Barok döneminin etkisi ile sofa Türk evinde oval bir görünüm kazanmıĢtır. Neo-Klasik dönemde yarım gömme sütunlar, üçgen alınlıklar, daire ve düz kemerler, iri silmeler ahĢap evlerde kolaylıkla uygulanma fırsatı bulmuĢtur (Eyice, 1979:172).

Şekil 3.5. AhĢap çatkı sistem (Günay 1999:302)

3.2. Geleneksel Konut Mimarisi Şekillenmesine Etki Eden Faktörler

Geleneksel mimari, bölge halkının geçmiĢteki yaĢam tarzını ve kültürünün birer yansımasıdır (Kıstır ve Kurtoğlu, 2018). Geleneksel yerleĢme düzenleri, geniĢ bir zaman yelpazesi içinde toplumun sosyokültürel yapısını tam anlamıyla yansıtan, doğal ve yapılı çevre ile bütünleĢen organik bir geliĢme sonucunda oluĢmaktadır (Ergin Oruç, 2017).

Geleneksel konut mimarisinin yapım sistemleri bölgesel verilerin sonucu iklim, tabiat, malzeme ve sosyo kültürel yapıya göre değiĢmektedir. Buna göre geleneksel

(34)

3. MATERYAL VE METOD

20

mimari, tarihsel, coğrafi, ekonomik ve toplumsal etkenlere bağlı olarak, belli bir yörenin yapı gelenekleri çerçevesinde üretilmiĢ, ancak bilinen anlamıyla herhangi bir tarihsel ya da bilimsel sınıflandırmaya konu edilmemiĢ yapıların tümüdür (Azezli, 2009).

Bir ev planlanırken toplumda yaĢayan bireylerin kültürel değerleri, doğal çevre koĢulları göz önünde bulundurulması son derece doğaldır. Doğduğu andan itibaren toplum ve çevre ile iç içe olan insan, içinde yaĢayacağı mekanı oluĢtururken geleneksel verilerden yararlanmak zorundadır (Azezli, 2009).Bir bölgedeki geleneksel mimariyi inceleyerek yörenin kültürel ve coğrafi özellikleri, inanç sistemi hakkında çıkarımlar yapmak mümkündür. Örneğin Anadolu evlerinde kapının sokağa değil de avluya bakması Ġslam dininin “dıĢa kapalı-içe dönüklük” normlarına uygundur (Karagülle, 2009).Geleneksel mimari ile atalarımızın doğa koĢullarıyla baĢa çıkmak için doğadan nasıl faydalandığını, eski çözümlerin kalın duvar ve küçük, yüksek pencereyle ısı kontrolünü ya da rüzgar kuleleri ile pasif soğutmayı nasıl yaptıkları görülebilir (Kıstır ve Kurtoğlu, 2018).

Çevre faktörü geleneksel konut mimarisinde önemli etkenlerden biridir. Ġklim ve yer koĢulları üzerine yüzyıllarca süren gözlem ve deneyim sonucunda yapım teknikleri geliĢtirilmiĢtir. Kullanılan yerel malzemenin elverdiği ölçüde estetik ve iĢlevsellik ön plana çıkmıĢtır. Yer-mekan kavramları irdelenerek yapılı çevrenin fiziksel ve ekolojik dengesi iyi kurulmuĢ, yaĢanabilir alanlar oluĢturulmuĢtur. Bu yapıların doğa Ģartlarına göre malzeme seçimi, bugün bile yol gösterici niteliktedir. Yukarda sayılan özellikler çerçevesinde geleneksel mimari (Kıstır ve Kurtoğlu, 2018);

 Doğal yapı malzemesi ve yerel yapım teknikleri

 Gereksinimleri karĢılayan ve arazi Ģartlarına uygun, genellikle simetrik formlar  Strüktür sistemin parçası olmayan süslemeler

 Kültüre uygun yaĢam alanı olarak tanımlanabilir.

Türk toplumu da geçmiĢ tecrübeleri, kültürel ve coğrafi özelliklerinin izlerini taĢıyan kendine özgü bir konut mimarisi geliĢtirmiĢ ve geleneksel konut mimarisinde önemli yeri olan, Türk toplumunun kültürel değerlerini yansıtan ve yüzyıllar boyunca yaĢatılan “Türk Evi” kavramı ortaya çıkmıĢtır. Anadolu‟yu yurt edinerek kısa zamanda sınırlarını geniĢleten Osmanlı Türkleri yaĢadıkları bölgede kendi yaĢam tarzlarına,

(35)

AyĢegül AKBOĞA

21

uygun evler yapmıĢlardır. Bu yapılar tabi ki; yöresel malzeme ve yapım tekniklerinden yararlanılarak yapılmıĢtır. Bunun sonucunda değiĢik iklim ve malzeme verilerine göre, değiĢik bölgesel evler oluĢmuĢtur. OluĢan bu evler uzun süre varlığını korumuĢtur (Azezli, 2009).

17.yüzyılın öncesindeki hiçbir konutun günümüze gelememesi nedeniyle bu konuda daha önceki tarihlere referans vererek geleneksel konut geliĢimi üzerine yorum yapmak zordur. Bazı araĢtırmacılar, Orta Asya göçebe Türklerinin çadır düzeni ile Türk evinde en önemli mekan olan odanın kullanım biçimi ve düzenine iliĢkin benzerlikleri vurgulamaktadır. Buradan yola çıkılarak tarihsel ve kültürel bir iliĢki kurdukları bu benzerliklerin Anadolu‟daki evlerin kökeni konusu açıklanabilir. Örneğin göçebe yaĢamda kullanılan çadırlarda yatakların toplanması alıĢkanlığı, geleneksel evlerdeki yüklük ve dolap kullana benzemektedir. Ayrıca göçebe yaĢamdaki çadırların dairesel yerleĢimi ile yerleĢik hayattaki geleneksel konutların odaların plan düzeyinde bir sofa veya avlu etrafında toplanması benzerlik arz etmektedir (Karagülle, 2009).

Geleneksel Türk konut mimarisi 19.yy ile baĢlayan modernleĢme ve batılılaĢma akımı ile birlikte yine kendine özgü bir değiĢime uğramıĢtır. Batı kültürünü giderek benimseyen Türk toplumu bu kültürü aile yapısına ve yaĢam tarzına sokmuĢtur.Bu etkileĢim sonucunda ataerkil yaĢayan “Geleneksel Türk Aile Tipi” giderek, yerini çekirdek aile tipine bırakmıĢtır. Bu yaĢam Ģekli evlere de yansıyarak Türk Evi‟nin yaĢam alanının sınırlanmıĢtır (Azezli, 2009).

Geleneksel Türk evi oluĢum ilkeleri Ģu Ģekilde sınıflandırılabilir (Azezli, 2009):  YaĢama, doğaya, çevre koĢullarına uygunluk

 Gerçekçilik, akılcılık  Ġçten dıĢa çözüm

 Ġç-DıĢ uyuĢumu (evin içindeki içtenlik ve yalınlığın dıĢa vurumu)  Tutumsallık

Bu büyük alan içinde geliĢen Türk Evinin oluĢumuna etki eden faktörler ise (Azezli, 2009);

 Sosyal yaĢam ve gelenekler,  Din,

(36)

3. MATERYAL VE METOD

22  Ġklim ve coğrafi konum,

 Malzeme

 Sosyo-ekonomik durum

3.3. Pütürge İlçesi Genel Özellikleri

Pütürge Ġlçesi, Doğu Anadolu Bölgesi‟nin Yukarı Fırat Bölümü‟nde, idari olarak bağlı olduğu Malatya Ġl‟inin güneydoğu sınırları içerisinde yer almaktadır. Yüzölçümü 1181 km²‟dir. Pütürge‟nin kuzey ve kuzeybatısında Malatya kenti, kuzeyinde Kale ilçesi, doğusunda Doğanyol ilçesi ve Fırat Nehri (Karakaya Baraj Gölü), güney ve güneybatısında Adıyaman‟ın Sincik ilçesi ile güney ve güney-doğusunda yine Adıyaman‟ın Kâhta ve Gerger ilçeleri yer almaktadır (ġekil 1).

Şekil 3.6. Malatya Haritasında Pütürge

Resim 3.6; Pütürge Ġlçesi‟nin Lokasyon Haritası Pütürge Ġlçesi, Güneydoğu Torosların batı kesiminin genel uzanıĢ yönü olan GD-KB doğrultusunda, birbirlerine paralel uzanan ve genellikle 2000 m.leri aĢan dağ sıraları ile bu dağ sıraları arasında yer alan akarsu vadileri ve çeĢitli yükselti basamaklarında yer alan alçak ve yüksek plato

(37)

AyĢegül AKBOĞA

23

sahalarından oluĢan bir topografyaya sahiptir. Kuzeydeki dağlık sahayı, Kubbe Dağı, ġakĢak Dağı ve Çakçak Dağı oluĢturur. Bu dağlık sahanın güneyinde, büyük ölçüde Doğu Anadolu Fay (DAF) zonunun Ģekillendirdiği ve GD-KB yönünde akıĢ gösteren ġiro Çayı Vadisi uzanmaktadır. ġiro Çayı‟nın güneyinde Ulubaba, Meydan, Kira ve Kertire dağları yer almaktadır. Ġlçenin güney kesiminde ise Tahta Çayı ve kollarınca derince yarılmıĢ Giripiran, Nemrut ve Gördük dağları uzanmaktadır (Harita 2). AraĢtırma alanında kısa mesafelerde yükselti farkı 1000-1500 m.lere ulaĢmaktadır. Eğim, bazı yerlerde % 30‟ları aĢmaktadır. Pütürge Ġlçesi kuzeyinde yer alan 750-1000 m. yükseltili Malatya ovaları ile güneyinde yer alan 500-750 m. yükseltili Adıyaman platosu arasında, yer yer 2000 m.‟yi aĢan GD-KB uzanıĢlı dağlık sahada kurulmuĢtur. Bu bakımdan Pütürge, sözü edilen coğrafi çevre içerisinde farklı bir coğrafi üniteyi temsil etmektedir. AraĢtırma alanı, bulunduğu coğrafi konum, planetar faktörler ve yeryüzü Ģekillerinden kaynaklanan nedenlerle, Akdeniz-Karasal geçiĢ iklimi özelliği kazanmıĢtır. Özdemir‟e göre bu coğrafi Ģartlar altında “ġiro Çayı Havzası Yöresel Kliması” oluĢmuĢtur (Özdemir, 1994).

(38)

3. MATERYAL VE METOD

24

Şekil 3.8. Pütürge Ġlçesi ve Yakın Çevresinin Topografya Haritası (https://puturgelim.tr.gg)

1980 yılında Türkiye ekonomisi, yine önemli bir yapısal değiĢime uğramıĢ ve 24 Ocak kararları alınmıĢtır. “24 Ocak 1980‟de alınan kararlar, Türkiye‟nin ihracata dayalı, liberal bir piyasa sistemi ile ekonomik kalkınmasını sağlamayı amaçlıyordu” (Yavan-Kara, 2003). 1984‟den yılları sonrası petrol dıĢ alım fiyatlarının düĢmesiyle gerek sanayi kollarında, gerekse ulaĢım, konut ve kentsel hizmetlerde kısmen de olsa yeniden bir canlılık dönemi baĢlamıĢtır. Buna karĢın, tarım ürünleriyle ilgili ekonomik politikaların umulan iyileĢmeyi sağlayamaması, kırlardan kentlere göçü yeniden hızlandırmıĢtır (Sevgi, 1988).

Türkiye‟de kırsal göçlerin yeniden hız kazandığı 1980 sonrası döneme paralel olarak, Pütürge‟den de göçler yoğunluk kazanmıĢ ve dönemler itibariyle ilçe nüfusu sürekli olarak azalıĢ göstermiĢtir. Nitekim 1980-1985 döneminde ilçenin yıllık nüfus artıĢ hızı % -0,66 gerçekleĢmiĢ ve nüfus 38.078 kiĢiye gerilemiĢtir. 1985-1990 döneminde ise nüfus, yıllık % 1 oranında azalarak 36.221kiĢi olarak gerçekleĢmiĢtir.

(39)

AyĢegül AKBOĞA

25

Şekil 3.9. (1935-2010) Yılları arası Pütürge ilçesi nüfus çizelgesi (DĠE TUĠK verileri)

1990-2000 yıllarını kapsayan dönemde, nüfus yıllık ortalama %-2,44 gibi çok yüksek bir oranda azalarak 28.382 kiĢiye düĢmüĢtür. 2000-2010 döneminde ise ilçe nüfusu, yıllık ortalama %-3,37 gibi, tüm sayım dönemleri içerisindeki en yüksek azalıĢ oranıyla, 20.262 kiĢiye gerilemiĢtir.

Pütürge nüfusu 1935-2010 yılları arasında geçen 75 yıllık sürede, 23.047‟den 20.262 kiĢiye gerileyerek yıllık ortalama %0,17 oranında azalmıĢtır (T), (ġekil 1). Aynı dönemde Malatya nüfusu yıllık ortalama %0,78 artıĢ oranıyla 410.262 kiĢiden 740.643 kiĢiye, Türkiye nüfusu ise %2,02‟lik artıĢla 16.158.018‟den, 73.722.988‟e ulaĢmıĢtır. Ġlçe nüfusu, 2025 yılı nüfus projeksiyonuna göre 12.982 kiĢiye gerileyecektir (Güner, 2012).

(40)

3. MATERYAL VE METOD

26

Şekil 1.10. (2007-2018) Yılları arası Pütürge ilçesi Nüfus dağılım çizelgesi (www.nufusu.com)

Elde edilen veriler ıĢığında görülüyor ki Pütürge ilçesi nüfusu giderek azalma göstermekte ve nüfusun giderek zayıflaması beraberinde barınma ihtiyacı durumunu yani konaklanacak yer miktarını minimum seviyelere çekmektedir.

3.3.1. Pütürge İlçesinin Tarihçesi

Ġlk adı güzel yer, istenen yer anlamına gelen (Imrun) Pütürge, önce köy olarak kurulmuĢ, 1877 yılında bucak haline getirilerek Adıyaman'ın Kâhta ilçesine bağlanmıĢtır. 1892 yılında ilçe olarak mülki taksimatta Elazığ iline bağlanan Pütürge Cumhuriyetin ilanıyla "Malatya'ya bağlanmıĢtır.

Malatya'ya 74 km. mesafede olup, yüzölçümü 1.181 km2'dir. Denizden yüksekliği 1.250 metredir. Ġlçenin 1 belediyesi ve 68 mahallesi vardır.

Ġlçe, arazi olarak engebeli ve sarptır. Düz arazi yok denecek kadar azdır. Ġlçe toprakları Fırat Nehri'ne dökülen ġiro çayı'nın geniĢ vadisinin tabanı ile bu vadi etrafında bulunan dağlık kesimlerden oluĢur. YerleĢim yerleri dağlık ve tepelik alanlarda yoğunlaĢmıĢtır. Bunun için tarıma elveriĢli arazileri dağ ve tepelerin yamaçlarında bulunmaktadır.

Ġlçeye bağlı köylerin tamamında tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Bölge halkı gelenek ve göreneklerine bağlıdır. Ġlçede okuma yazma oranı 1985-1994 dönemlerinde

(41)

AyĢegül AKBOĞA

27

% 95'e ulaĢmıĢtır. Ġlçeye bağlı UzuntaĢ Köyünde PerieĢ (Dilbersen) kalesi bulunmakta M.S. 450 yılında yapıldığı ve yapımında 10.000 askerin çalıĢtığı söylenmektedir. Yine dünyanın 7. harikası olarak bilinen Nemrut Dağı'nın doğu yakası ilçe hudutları içerisinde bulunmaktadır. Ayrıca Gerar Kalesi Nan-ı Guni ve Battalgazi ziyareti gibi tarihi yerler vardır.

Tarih: Önceleri ġiro ve Ġmran adlarıyla anıldı. Kahta'ya bağlı bir nahiye iken 1870 senesinde Elazığ'a bağlanarak bir kaza merkezi oldu. Bir süre sonra da Malatya'ya bağlandı. Buraya ilk yerleĢmenin ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ġlçe halkının büyük bir bölümünün Kütahya'dan gelen Samanoğulları tarafından meydana geldiği söylenmektedir. Bunlardan baĢka, nereden geldiği bilinmeyen Kopuzoğulları da daha sonra buraya gelerek yerleĢen bir topluluktur.

Osmanlı Devleti‟nde son nüfus sayımı 1905-1906 yılları arasında yapılmıĢtır. 1914 yılı için verilen nüfus değerlerinde, 1905- 1906 sayım sonuçları esas alınmaktadır. 1914 yılında Ma‟müret‟ül Aziz Sancağına bağlı bir kaza olan Pütürge‟nin nüfusu, dönemin idari kaza sınırlarına göre 35.622 kiĢidir (Karpat, 2010). Pütürge Ġlçesi‟nde hâkim ekonomik faaliyet türü tarımdır. Geleneksel tarımsal yapı içinde, ekstansif tarım uygulamaları varlığını sürdürmüĢ ve dolayısı ile tarımsal üretimde yıllar boyunca dikkate değer oranda, verimlilik ve nitelik artıĢı sağlanamamıĢtır. Pütürge tarımsal arazisi, topografik nedenlerle ve miras yoluyla çok küçük ünitelere bölünmüĢ durumdadır. Ġlçe tarımsal arazisinin %75‟i, 5 dekar ve daha küçük ünitelerden oluĢmaktadır. AraĢtırma alanının tamamı, engebeli topografya ve orman tahribi gibi nedenlerle çeĢitli Ģiddet derecelerinde erozyona açıktır. Ġlçe arazisinin yaklaĢık % 80‟i, “Ģiddetli” ve “çok Ģiddetli” erozyon sahasıdır. Günümüzde, Pütürge Ġlçesi‟ne bağlı 64 adet köy ve bu köylere bağlı 152 mahalle yerleĢkesi bulunmaktadır. Köy yerleĢmeleri yaklaĢık olarak 700-1700 m. yükseltileri arasında dağılıĢ göstermektedir. Yüksek dağlık sahalarda yer alan köylerde hayvancılık birincil ekonomik faaliyet iken, alçak sahalarda kurulu köylerde ise bitkisel üretim birincildir.

Pütürge Ġlçesi‟nin idari sınırları, Cumhuriyet‟in ilanından sonraki süreçte çeĢitli değiĢikliklere uğramıĢtır. Bu sebeple ilçe nüfus verileri ele alınırken, çalıĢmamızda tutarlılık sağlayabilmek amacıyla, günümüz idari bölünüĢü esas alınmıĢtır. Buna bağlı olarak, farklı tarihi dönemlerde Pütürge sınırları içerisinde yer alan ve sonraki

(42)

3. MATERYAL VE METOD

28

dönemlerde Pütürge Ġlçesi‟nden ayrılan yerleĢim birimleri kapsam dıĢı bırakılarak, günümüz sınırlarına göre değerlendirmeler yapılmıĢtır.

Bilindiği gibi Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımı 1927 yılında gerçekleĢtirilmiĢtir. 1927 verilerinde köyler düzeyinde ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır. O tarihte, günümüzden çok daha geniĢ bir idari sınıra sahip olan Pütürge‟nin, 158 yerleĢmesinde 40.349 kiĢilik nüfus bulunmaktadır.

1935-2010 dönemini kapsayan nüfus verilerine edildiğinde, araĢtırma alanı nüfus miktarındaki değiĢime göre iki farklı döneme ayrılmaktadır.

1. 1935-1980 Dönemi: 2. Dünya SavaĢı‟nın çeĢitli olumsuzluklarının yaĢandığı 1940-1945 dönemi haricinde, nüfus, birbirine yakın yıllık ortalama değerlerle artıĢ göstermiĢtir. Genel itibariyle 1935-1980 döneminde ilçe nüfusunda artıĢlar görülmektedir.

2. 1980 Sonrası Dönem: Ġlçe dıĢına göç yoğunlaĢmıĢtır. Pütürge bu dönemde büyük bir nüfus kaybına uğramıĢtır. Ġlçe nüfusu sürekli olarak azalıĢ göstermiĢtir. Ġlçenin vermiĢ olduğu göç çok daha belirgin hale gelmiĢtir.

Bilindiği gibi bir yerleĢmenin nüfus miktarı ve çeĢitli nüfus özellikleri, yerel ve ulusal ölçekte pek çok faktör tarafından Ģekillenmektedir. AraĢtırma alanı olan Pütürge ilçesinin nüfus geliĢiminde, yerel faktörlerin yanı sıra, Türkiye‟nin dönemsel olarak bulunduğu süreçlerin de doğrudan etkili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla Pütürge nüfusu dönemsel olarak ele alınırken, o dönem Türkiye‟nin içerisinde bulunduğu sosyo-ekonomik durum ana hatlarıyla göz önünde bulundurulmuĢtur.

Cumhuriyet‟in kuruluĢundan, 1950‟li yılların ortalarına kadar, Türkiye‟de nüfus politikaları, hep nüfusu artırmak doğrultusuna yönelik oluĢturulmuĢtur. Kısmen bu dönemde uygulanmakta olan nüfus politikalarının sonucu olarak, daha çok da ekonomik ve sosyal yeniden inĢa sürecinin gereksinimleri doğrultusunda 1923 ve 1955 yılları arasında ülke nüfusu artmıĢtır. 1930‟lu yıllarla birlikte hayata geçirilen ithal ikameci sanayileĢme politikaları kentlerde yeni iĢ fırsatları yaratmıĢtır. Fakat kentlerdeki doğal nüfus artıĢı, kırdan kente göçe fazla gereksinim duymadan bu ihtiyacı karĢılamak için yeterli düzeyde olmuĢtur. 1950‟li yıllara kadar hem kentte hem de kırda nüfus artıĢı esas olarak doğal artıĢlardan kaynaklanmıĢtır. Kırsal alanlarda ise tarım hızla geliĢtiği ve yeni topraklar tarıma açıldığından dolayı, kırdan kente göçü gerektiren bir durum söz

(43)

AyĢegül AKBOĞA

29

konusu olmamıĢtır. Hatta tam tersine bu dönemde bazı yerlerde kırsal alanlar nüfusu kendine çekmiĢtir. 1927 ile 1950 yılları arasındaki bu dönem iç göç açısından durağanlık yaĢanmıĢtır (Koç, Ġ. vd., 2008).

1935 yılı sayım sonuçlarına göre, Pütürge nüfusu 23.047 kiĢidir. Dönem itibariyle ülkemizde uygulanan çeĢitli nüfus artırıcı politikaların etkisiyle, 1940 yılında nüfus, yıllık % 2.05‟lik artıĢla 25.538‟e ulaĢmıĢtır. 1940-1945 döneminde nüfus, yıllık ortalama %1,4‟lük oranla azalıĢ göstererek, 23.801‟e gerilemiĢtir. 2. Dünya SavaĢı‟nın yaĢandığı bu dönemde, silahaltına alınan genç erkek nüfusu artmıĢ, yine savaĢ Ģartlarının doğurduğu, beslenme ve sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler sebebiyle nüfus miktarında azalma meydana gelmiĢtir. 1945-1950 döneminde ilçe nüfusu yıllık ortalama %2,58 gibi yüksek bir artıĢ oranı tutturarak, 27.178 kiĢiye ulaĢmıĢtır. Bu değer, Cumhuriyet döneminde Pütürge‟nin ulaĢtığı en yüksek nüfus artıĢ oranını oluĢturmaktadır. 1945 sonrasında, savaĢ yıllarının olumsuz etkilerinin silinmesi, dönemin nüfus artıĢ hızını belirleyen en önemli faktörlerden biridir.

1950‟lerden sonra Marshall Planı doğrultusunda uygulanan tarım politikası ile entansif tarıma geçilmesi, baĢka bir anlatımla tarımda makineleĢme ve pazar için üretim, göçü hızlandırıcı etkenler olarak ortaya çıkmıĢtır (Sevgi, 1998). 1950‟lerden itibaren Türkiye‟nin sosyo-ekonomik yapısında görülen değiĢim ile dönemin ithal ikameci sanayileĢme politikasının bir sonucu olarak kentsel sektörler, özellikle de sanayi sektörü, artık daha fazla iĢgücüne ihtiyaç duyar hale gelmiĢtir. Kırsal alanlarda ekilebilir arazilerin sınırına gelinmesi de, tarımda açığa çıkan fazla nüfusun kentsel alanlara doğru akmasını teĢvik etmiĢtir. Eğitim ve sağlık gibi sosyal hizmetlerde sağlanan iyileĢmeler, kentlerin çekiciliğini artırmıĢ; ulaĢımda sağlanan geliĢmeler göç sürecine ivme kazandırmıĢtır (Koç, Ġ. vd., 2008)

1950‟li yıllardan itibaren Türkiye‟de sanayileĢmenin ve tarımda makineleĢmenin hız kazanması, Pütürge‟ye doğrudan yansımıĢ ve büyük kentlere göçü teĢvik etmiĢtir. Pütürge Ġlçesi‟nde, nüfus artıĢı 1950-1955 arası dönemde de devam etmiĢ ve yıllık %1,97 oranında artıĢ hızıyla ilçe nüfusu 29.671 kiĢi olarak gerçekleĢmiĢtir. 1955-1960 yılları arası dönemde de nüfus, yıllık %2,16‟lık artıĢ değeriyle 33.052‟ye ulaĢmıĢtır. Ġlçe nüfusu, 1960-1965 döneminde yıllık ortalama %1,29‟luk bir artıĢ oranıyla önceki dönemlerin altında bir değerle, 35.251‟e ulaĢmıĢtır. 1965-1970 döneminde ise, yıllık

(44)

3. MATERYAL VE METOD

30

ortalama nüfus artıĢı %0,53 gibi düĢük sayılabilecek bir orana gerilemiĢ ve ilçe nüfusu 36.208 olarak gerçekleĢmiĢtir. O dönemde Pütürge‟deki, doğum oranlarını azaltıcı veya ölüm oranlarını artırıcı etkenlerden söz edilemeyeceğinden dolayı (YüceĢahin, 2009), göçlerle nüfus kaybının belirginleĢtiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Ġlçe nüfusu 1970-1975 döneminde yıllık ortalama %0,65 oranında artıĢ göstermiĢtir. Böylece nüfus 37.404‟e ulaĢmıĢtır. 1975-1980 arası dönemde ise yıllık ortalama %1,02‟lik artıĢla Pütürge nüfusu 39.361 kiĢi olarak gerçekleĢmiĢtir.

3.3.2. Pütürge İlçesinin Coğrafi ve İklim Özellikleri

Pütürge‟nin yıllık ortalama sıcaklığı 12,4 C‟dir (1977-1991). Sıcaklık ortalaması, yılın 4 ayında 20 C derecenin üzerindedir. Ocak ayı, ortalama -0,5 C ile en soğuk ay, Temmuz ayı ise ortalama 25,7 C ile en sıcak aydır. Buna göre, araĢtırma alanında en soğuk ay ile en sıcak ay ortalamaları arasında 26,2 C‟lik fark bulunmaktadır. Bu değerlere göre Pütürge, Elazığ, MuĢ, Erzurum, Van gibi bazı Doğu Anadolu illerinden daha düĢük bir sıcaklık amplitüdüne sahiptir. Pütürge Ġlçesi‟nde (Malatya) Cumhuriyet Döneminde Nüfusun 3 araĢtırma alanının aylık ortalama yağıĢ miktarı 589,2 mm‟dir. Pütürge, bu yağıĢ değeriyle “orta derecede yağıĢlı alanlar” içerisinde yer almaktadır. AraĢtırma alanının yağıĢ rejimi düzensizdir. Aylık ortalama yağıĢ değerleri 92,8 mm (Aralık ayı) ile 0,2 mm (Ağustos ayı) arasında değiĢim göstermektedir. Pütürge ve yakın çevresi, M.Ö. 12. yy‟dan itibaren Hititler, Selevkoslar, KargamıĢ, Urartu, Asur, Pers, Kommagene, Bizans, Abbasi, Hamdani, DaniĢmendliler, Selçuklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlı egemenliğine girmiĢtir. M.Ö. 2. yy‟da Pütürge civarında Juliopolis ve Barzala adlarında iki Roma kenti bulunmaktadır. AraĢtırma alanında bugüne kadar ulaĢan en eski tarihi kalıntılar, yaklaĢık 2000 yıllık tarihe sahip Nemrut anıtlarıdır. Ġlçe nüfusuna iliĢkin en eski veriler, 16. yy tarihlerinde bulunmaktadır. Pütürge‟nin (ġüre Nahiyesi), Besihni, Hısn-ı Mansur, Gerger ve Kâhta kazalarıyla birlikte Osmanlı topraklarına katılmasıyla birlikte, nüfusunda hızlı bir artıĢ gerçekleĢmiĢtir. ġüre nüfusu 1519 tarihinde 3022‟den, 1560 yılında 10.602‟ye yükselmiĢtir (TaĢtemir, 1999). 1830 sayımında ġüre nüfusu 10.944 kiĢi (Aksın,1999), 1895 verilerinde 10.069 kiĢidir (IĢık, 1998), (Arslan, 2009).

(45)

AyĢegül AKBOĞA

31

3.4. Pütürge Yöresi Yerleşim Doku Analizleri

Pütürge ilçesinin merkezinde ve köylerinde günümüze kadar ulaĢan geleneksel sivil mimari örnekleri mevcuttur. TaĢbaĢı ve Köylü mahallelerinde bu örnekler yoğunluktadır. Bu alanda evler yol boyunca bitiĢik nizamda sıralanmıĢlardır. Yörenin özgün dokusunun, konutların birbirleriyle ve çevreleriyle olan iliĢkisini anlamak amacıyla evlerin daha yoğunlukta olduğu bu alanda analiz çalıĢması yapılmıĢtır. Bu analiz çalıĢması iĢlev analizi, kat adedi analizi, doluluk-boĢluk analizi, ulaĢım analizi olarak dört baĢlık altında incelenmiĢtir.

Şekil 3.11. Köylü ve TaĢbaĢı Mahalleri İşlev Analizi

Alandaki yapıların çoğunluğu konut olmakla birlikte, spor salonu, eğitim yapısı, ticaret yapıları ve dini yapılar gibi farklı iĢlevlerde yapılar da bulunmaktadır. Ġlçe merkezine doğru ticaret yapıları yoğunlaĢmaktadır. Merkezden uzaklaĢtıkça konut yapıları artmaktadır.

(46)

3. MATERYAL VE METOD

32

Şekil 3.12. Köylü ve TaĢbaĢı Mahalleri ĠĢlev Analizi Kat Adedi Analizi

Alandaki yapılar tek kat ile baĢlayıp altı kata kadar ulaĢan yapılar mevcuttur. Yöresel konutların çoğunluğunun iki katlı olduğu tespit edilmiĢtir. Tek katlı ve üç katlı olan örnekler de mevcut olup eğimden dolayı ara katı olan konutlar bulunmaktadır. Dört kat ve daha yüksek konut yapıları sonradan inĢa edilen yapılardır. Aynı zamanda yüksek katlı ticaret yapıları bulunmaktadır. Kat yükseklikleri ilçe merkezine doğru artmaktadır.

(47)

AyĢegül AKBOĞA

33

Şekil 3.13. Köylü ve TaĢbaĢı Mahalleri Kat Adedi Analizi Doluluk-Boşluk Analizi

Alandaki bu analiz çalıĢmasıyla yapıların doluluk oranın bir yol aksının sağında ve solunda yoğunlaĢtığı görülmüĢtür. Yol boyunca evler bitiĢik nizamda konumlanmıĢlardır. Yol aksından uzaklaĢtıkça evler daha seyrek yapılaĢmıĢ ve ayrık nizamda yerleĢim göstermektedirler.

(48)

3. MATERYAL VE METOD

34

Şekil 3.14. Köylü ve TaĢbaĢı Mahalleri Doluluk-BoĢluk Analizi Ulaşım Analizi

Alanda yapılan bu analiz çalıĢmasıyla eğime paralel olarak ilerleyen ana bir yol aksının alanı ikiye ayırdığı görülmektedir. Bu yol aksından ayrılan yan yollar alanı adalara bölmüĢlerdir. Az sayıda çıkmaz sokak bulunmaktadır.

(49)

AyĢegül AKBOĞA

35

Şekil 3.15. Köylü ve TaĢbaĢı Mahalleri UlaĢım Analizi Tescilli Yapılar

Pütürge ilçesinde 4 adet tescilli ev bulunmaktadır. Bunlar; 1) Bayram ÖZTÜRK Evi

2) Emin ġAHĠN Evi 3) Ġbrahim KATILMIġ Evi 4) Mehmet AKVERDĠ Evi

(50)

3. MATERYAL VE METOD

36 Şekil 3.16. Tescilli Yapılar

İncelenen Evler

Harita üzerinde incelen 18 adet ev gösterilmiĢtir. Evler genellikle Köylü Mahallesi, TaĢmıĢ ve Kazancılar caddelerinde bulunmakla birlikte haritada gösterilemeyen merkezden 4.5 km uzaklıkta Kerar mezrasında Hacı Bekir Metin evi bulunmaktadır.

(51)

AyĢegül AKBOĞA

37 Şekil 3.17. Ġncelenen Evler

1) Ahmet Eren Evi 8) Hacı Bekir Metin Evi 15) Ziyaeddin Ġlhan Evi 2) Battal Kıyıcak Evi 9) Hasan Bilgin Evi 16) Emin ġahin Evi 3) Bayram Öztürk Evi 10) Hüseyin Ġzci Evi 17) Mehmet Hakverdi Evi 4) Bekir Öztürk Evi 11) Kıymet Karaman Evi 18) Ġbrahim KatılmıĢ Evi 5) Cemal Eren Evi 12) Mehmet Alim Evi 19) Ġbrahim Dal Evi 6) Edip Ekinci Evi 13) Serpil Keserci Evi

7) Erdal Hazar Evi 14) Yalçın Akkaya Evi

Tüm bu analizler göz önüne alınırsa incelenen yöresel konutların genellikle iki katlı olduğu bunun yanında tek katlı ve ara katı olan konutların da mevcut olduğu görülmüĢtür. Merkeze yakın olan konutların zemin katlarında dükkan bulunduğu tespit edilmiĢtir. Ġncelenen evlerin çoğunluğu bir ana cadde üzerinde bitiĢik nizamda sıralanmıĢlardır. Yoldan uzaklaĢtıkça evler ayrık nizamlı ve daha geniĢ olarak yapılmıĢlardır.

Şekil

ġekil 3.1. DıĢ sofalı ev (BektaĢ 1996).  İç Sofalı Plan
Şekil 3.6. Malatya Haritasında Pütürge
Şekil 3.12. Köylü ve TaĢbaĢı Mahalleri ĠĢlev Analizi  Kat Adedi Analizi
Şekil 3.13. Köylü ve TaĢbaĢı Mahalleri Kat Adedi Analizi  Doluluk-Boşluk Analizi
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Yapım sistemi, betonarme direkler üzerinde duran bir plak üzerine oturtul- muş ahşap inşaat ve tuğla dolgu türün- dedir.. Zemin ıkat döşemesi, kırmızı tuğ- la

«Teohnische Hochschule» lerinde tamam- lamış (1929-1935); Prof. Günther Wil- helm'le çalışmış ve 2 nci Dünya Sava- şı'ndan sonra Stuttgartldeki bürosunu açıp

Bu pıogıarrıin yerine getirilmesi için ise, zemin katta bulunan dokuz adet kalın a- yak ve muhtelif bölmelerin tamamen kal- dırılma:!, üst katta mevcut üç apsrtıman

Yüzyıl başındaki haritalardan ve fotoğraflardan anlaşıldığı üzere yoğun bir ahşap konut dokusuna sahip olduğu gözlenen Küçük Ayasofya Mahallesi’nin

Çalışmada kullanılan her malzemenin laboratuar ortamında özgül ağırlık değerleri, zemin sınıflandırma deneyleri ve kompaksiyon deneyleri (Atterberg limitleri,

%53 seviyelerinde iken H/B oranı 2,00 olan binalarda %57 seviyelerinde olduğu belirlenmiĢtir. Elde edilen sonuçlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde betonarme

Bahçede, kuyunun suyu içmeğe salih oldu- ğundan eve ayrıca terkos suyu alınmamış, bir elektrik motörü ile kuyudan alınan su çatı ara- sında bir depoya sevkedilerek evin

Kat irtifaları banyo, mutfak antre gibi ma- hallerde döşeme üstünden tavana kadar 2.30 ve yatak odaları ile oturma odaları 3.00 metredir... Bu proje Devlet Demiryolları emniyet