• Sonuç bulunamadı

Ömer b. Abdulaziz'in hutbelerinin Arap Dili ve edebiyatındaki yeri ve Değeri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ömer b. Abdulaziz'in hutbelerinin Arap Dili ve edebiyatındaki yeri ve Değeri"

Copied!
126
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI ARAP DİLİ VE BELAĞATI

ÖMER B. ABDULAZİZ’İN HUTBELERİNİN

ARAP DİLİ VE EDEBİYATINDAKİ YERİ

VE

DEĞERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN DR. MUHAMMET TASA HAZIRLAYAN İbrahim IŞIK 054244071001 KONYA-2008

(2)

İçindekiler İçindekiler İçindekiler İçindekiler Önsöz……….………...IV Transkripsiyon Sistemi……….………...VI Kısaltmalar ……….………VII Giriş ………8

Ömer b. Abdilaziz Dönemine Genel Bir Bakış……….8

1.Ömer b. Abdilaziz Döneminde Siyasi Hayat……….…….8

2.Ömer b. Abdilaziz Döneminde Sosyal Hayat………....10

3. Ömer b. Abdilaziz Döneminde Kültürel Hayat………...12

BİRİNCİ BÖLÜM Ömer b. Abdilaziz’in Hayatı ………...14

1. Ailesi……….………...………14 2. Gençliği……….………..15 3. Eğitimi ve Hocaları……….……….16 4. Medine Valiliği………18 5. Halifeliği……….……….20 6. Zühd ve Takvası……….……….33 7. Vefatı………...40 İKİNCİ BÖLÜM 1. Ömer b. Abdilaziz’in Hutbeleri ve Tercümeleri………44

2. Ömer b. Abdilaziz’in Mektupları ve Tercümeleri……….60

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1. Hutbe ve Mektuplarının Şekil Yönünden Özellikleri...………..…80

(3)

1.1.1. Giriş……….……….80 1.1.2. Konu Bütünlüğü………...82 1.2. Üslup ve Dil……….………....87 1.2.1. Bed’i Sanat………....87 1.2.1.1. Tıbak (Tezad)……….……….87 1.2.1.2. Müra’atü’n-nazir……….………….93 1.2.1.3. İktibâs……….96 1.2.1.4. Seci’……….………97

2- Ömer b. Abdilaziz’in Hutbe ve Mektuplarının Muhteva Özellikleri………103

Sonuç ………....122

Bibliyografya ………...………...124

(4)

Önsöz

Emevîler dönemi İslam dünyasında, dört halifeden sonra siyasal ve sosyal anlamda dönüm noktasıdır. Hz. Ali ve Mua‘viye arasında başlayıp, Yezid ve Hz. Hüseyin ile devam eden iç karışıklıklar, birçok ayrılıklara sebebiyet vermiştir. Haricîlerin, Şia’nın oluşması bu dönemde olmuştur. Emevî yöneticileri, atadıkları zalim valilerle halka çok sıkıntı çektirmişlerdir. Kâbe’nin yakılması bile bu dönemde olmuştur. Müslüman halk çok sıkıntı çektiği halde ellerinden bir şey gelmemiştir. Bazı yerlerde isyanlar olmuştur ve çok kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Emevî yöneticileri eğlence ve sefahat içerisinde iken âlimler hapishanelere atılmıştır.

Halk böyle sıkıntılar içerisinde bir kurtarıcı ararlarken, hiç ummadıkları bir şey olmuştur. Emevîlerin kendi içerisinden Ömer b. Abdilaziz gibi birisi halife olmuştur. Allah korkusunun üst düzeyde olduğu bu halife iki yıllık gibi kısa bir halifelik döneminde, halkın bütün kanayan yaralarını tedavi etmeye koşmuştur. Emevîlerin yıktıklarını Ömer tamir etmiştir.

Tarihî kaynaklarda Ömer b. Abdilaziz’in genelde adaletine, zühd ve takvasına değinilmiştir, edebî yönüne fazla değinilmemiştir. Emevîler dönemi, sahabe, tabiîn ve tebeu tabiînden kişilerin aynı zamanda yaşadıkları bir dönemdir. İlimlerin sınıflara ayrılması bu dönemde olmuştur. Tefsir, Hadis, Fıkıh gibi ilimlerin temelleri bu dönemde atılmıştır. Ömer b. Abdilaziz bilgi bakımından çok zengin bir dönemde yaşamıştır. Özellikle Medine’de eğitim aldığı gençlik yılları, birçok alana vukufiyet kesbetmesine vesile olmuştur. Sadece dinî bilgileri almakla kalmamış, aynı zamanda dinî ilimlerin en önemli aracı olan Arap dilini en güzel şekilde tahsil etmiştir. Ömer b. Abdilaziz’in babası Arap diline çok önem vermiştir, konuşmasında yaptığı bir gramer hatası yüzünden günlerce eve kapanıp, sarf ve nahiv çalışmıştır. Dil bilimcilerinden özel

(5)

dersler almıştır ve bu dil bilimcilerini halkın Arap dilini güzel öğrenmeleri için görevlendirmiştir. Ömer b. Abdilaziz de babasından esinlenerek Arap diline büyük önem vermiştir.

Bu çalışmada Ömer b. Abdilaziz’in az keşfedilen yönü olan hatipliğinin ve Arap edebiyatındaki konumunun araştırılması amaçlanmıştır. Okyanus kadar geniş olan Arap Edebiyatındaki, kuvvetli ışığıyla parıldayan bir katreye dikkatleri çekmeye çalışılmıştır.

Bana Arap dilini sevdiren başta Prof. Dr. Tacettin UZUN hocama, çalışmam esnasında bana yardımcı olan danışman hocam Dr. Muhammet TASA’ya ve bütün hocalarıma teşekkür ediyorum.

(6)

Transkripsiyon Sistemi

Bu çalışmada aşağıda verilen transkripsiyon sistemi kullanılmıştır: Sesliler:

Sesliler: Sesliler: Sesliler:

, َــ ـ, َــ: â ; ِـ: î ; ُـ: û ;

ـَـ : e, (kalın okunan harflerde: a) ; ـِـ: i; ـُـ: u, Sessizler: Sessizler: Sessizler: Sessizler: ء : ’ ; ب: b ; ت: t ; ث: ï; ج: c ; ح: ð ; خ: ñ ; د : d ; ذ: ø ; ر: r ; ز: z ; س: s ; ش: ş ; ص: ó ; ض : ô ; ط: õ ; ظ: ø ; ع: ‘ ; غ: ğ ; ف: f ; ق: ù; ك : k ; ل: l ; م: m ; ن: n ; و: v ; ـه: h ; ي: y .

Yukarıda verilen transkripsiyon sisteminden farklı olarak:

a. Harf-i ta‘rifler, cümle başında da küçük harfle yazılmıştır. Örneğin: el-Kulliyye, el-Ùâhire, el-Ùalem.

b. Harf-i ta‘rif ile gelen kelimenin başındaki şemsî ve kamerî harflerin okunuşu belirtilmiştir. Örneğin: ed-Defteru’l-kebîru.

c. İzâfet terkîbi şeklinde bulunan ibarelerde (şahıs adı, kitap adı vb.) ve vasl gerektiren yerlerde muzâf ve muzâfun ileyhin i‘râbı yazıda gösterilmiştir. Örneğin: Ïâneviyyetu’l-Eimmeti ve’l-Ñuõabâ'i

d. Türkçeye yerleşmiş kelime ve tabirlerde transkribe uygulanmamıştır. İmruulùays gibi meşhur bileşik isimler tek kelime halinde yazılmıştır.

(7)

Kısaltmalar

ae. aynı yer age. Adı geçen eser a.s. aleyhi’s-selam

b. bin

bk. Bakınız

byy. basım yeri yok

c. cilt

çvr. Çeviren

DGBİT Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi

h. hicri

İA İslam Ansiklopedisi

m. Miladi

MÜİFV Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı r.a. Radıyallahu anh

s.a.v. Sallalahu aleyhi ve sellem

ts. tarihsiz

vb. ve benzeri

vd. ve diğerleri

vs. ve saire

(8)

Giriş

Ömer b. Abdilaziz Dönemine Genel Bir Bakış

Emevî halifelerinden Süleyman b. Abdilmelik’ten sonra halife olan Ömer b. Abdilaziz sosyal ve siyasal sorunlarla karşı karşıyaydı. Halk yöneticilerden şikâyetçi, yöneticiler halktan şikâyetçi idi. Halk kendi arasında gruplara ayrılmıştır. Bu vb. birçok problemleri çözen Ömer b. Abdilaziz dönemi siyasi, sosyal ve kültürel yönden ele alınmıştır.

1.Ömer b. Abdilaziz Döneminde Siyasi Hayat

Ömer b. Abdilaziz döneminde devletin sınırları, Çin hududundan, Endülüs’e, Kafkaslardan, Habeşistan’a kadar uzanmıştır. Emevî devleti, tarihinin en şaşaalı dönemini yaşamıştır. Ömer b. Abdilaziz bu devlette en büyük eksiklik olan adaleti yeniden ikame etmiştir. Kendisinden önceki halifeler döneminde Hicaz valiliği yapan, Ðaccac b. Yusuf ve Ñalid b. Abdullah gibi merhametsizlerin, Hicaz bölgesinde meydana getirdikleri tahribatı silerek, yerlerine adaletli yeni valiler atayarak, adaleti tam anlamıyla uygulayarak, o bölgedeki insanlara rahat bir nefes aldırtmıştır1.

Ömer b. Abdilaziz’den önce birçok fetihler yapılmıştır. Ömer, askerî seferlere bir süre ara verip, daha ziyade ülkenin içersindeki aksaklıkları düzeltmeye gayret etmiştir. Sadece insanlara yapılan haksızlıkları kaldırmakla kalmayıp, hayvanlara dahi haksızlık yapılmaması, güçlerinin yetmeyeceği yüklerin yüklenmemesi için valilerine emirler göndermiştir2.

Ömer b. Abdilaziz, adaletinde şüphe ettiği bütün valileri değiştirmiştir. Bunlardan bir tanesi Yezid b. Muðelleb idi. Bu kişi o dönemde Irak valisidir. Cürcan ve Taberistan’da yaptığı savaştan elde ettiği ganimetlerden beytulmala ait hisseleri

1Hayati Ülkü İslam Tarihi, İstanbul, Çile yayınevi, ts. s. 430

(9)

göndermediğinden ve hesabını da bildirmediğinden görevden alınmıştır. Yerine Adiy b. Ertaô’ı atanmıştır. Ömer b. Abdilaziz Kufe valisinin yerine Hz. Ömer’in yeğeninin oğlu, Yezid b. Ñattab’ı atamıştır. Horasan valiliğine Cerrað b. Abdullah’ı, Sind valiliğine A‘mr b. Muslim’i, Cezire valiliğine, A‘mr b. Ðubeyre’yi, Afrika valiliğine İsmail b. Abdullah’ı, Endülüs’e Şemað b. Malik’i tayin etmiştir3. Bu valiler sayesinde adalet daha geniş coğrafyalara yayılmıştır.

Ömer b. Abdilaziz, ayrıca Asya ve Afrika’da yaşayan birçok aileyi, Endülüs’e yerleştirip, oradaki Müslüman sayısını arttırmıştır4.

Emevî yönetimi, Haricîlerle sıkıntılar yaşıyordu. Haricîler; Sıffin harbinden sonra, Hz. Ali’den ayrılan muðakkime yahut muðakkimun diye ismlendirilmişlerdir. Onların, la hükme illa lillah (hüküm ancak Allah’a aittir) şeklindeki şiarları, bütün meseleler, Allah’ın hükmüne başvurmak suretiyle karara bağlanmalıydı ki bu hususta hiçbir güçlünün olmayacağını düşünmüş görünmektedirler. Bu idealizm idi, fakat kolaylıkla taassuba dönebilen ve kırıcılık eğilimlerine yol açan bir idealizmdir5.

Ömer b. Abdilaziz dönemide Haricîler, isyanlarını bıraktılar, elçi göndererek kendisine biat etmek istediler, fakat bir şartları vardı. Kendilerince zalim saydıkları kişilere lanet etmekti. Fakat Ömer b. Abdilaziz, Hz. Peygamber lanet için değil, rahmet için gönderilmiştir. Ben kimseye lanet edemem diye cevap vermiştir6. Bu tekliflerini kabul etmemiştir, ancak diyalogu da kesmemiştir7.

Ömer b. Abdilaziz, Müslümanların içine düştükleri ve maalesef bugüne kadar uzayıp gelen ihtilaf hastalığını da çok güzel teşhis etmiş olmasından dolayıdır ki, icraatlarında başarılı olmuştur. Müslümanların ihtilaflarının sebebini şu şekilde

3 Ülkü Age s. 431 4 Ae. s. 432

5 Arif Aytekin, İslam’ın İlk Dönemlerinde Hür İrade ve Kader, İstanbul, Kitabevi, ts. s. 48 6 Algül, Age. III, 120

(10)

açıklamıştır. “Bu ümmet, Allah’ı, Kitab’ı ve Peygamberi konusunda ihtilafa düşmedi. Onlar dünya menfaatleri ve nimetleri hususunda ihtilafa düştüler. Onun içinde devlet ve izzetlerini kaybettiler8.”

2.Ömer b. Abdilaziz Döneminde Sosyal Hayat

Mua‘viye zamanından itibaren Emevî yönetimi, fethedilen bölge sakinlerine ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmıştır. Müslüman olmalarına, askerî seferlere katılmalarına rağmen ðaraç vermeye mecbur tutulup ve ganimetlerden çok az pay almışlardır. Ömer b. Abdilaziz, halife olunca bu uygulamayı kaldırmıştır. Bu uygulamayı gören ülke içerisinde yaşayan gayr-i Müslimler kitleler halinde Müslüman olmaya başlamışlardır. Horasan bölgesindeki ordugâhlarda görev yapan Arap olmayan askerler, maaş alamadıklarını ve hatta ðaraç ödediklerini halifeye şikâyet ettiler. Ömer de bu haksız uygulamaya derhal son vermiştir. Ayrıca Müslüman olanların hangi ırktan olursa olsun eşit olduklarını ve onlardan vergi alınamayacağını emretmiştir9.

Ömer b. Abdilaziz, devletin bütün imkânlarını halkın ihtiyaçlarını karşılamak için seferber etmiştir. Evlenemeyen bekârları evlendirmeyi, borcu olup ta ödeyemeyenlerin borçlarını ödemeyi, hatta Hac’ca gitmek isteyenlere borç vermeyi, devletin imkânları ile yaparken, yine hiçbir ayrım gözetmemiştir10.

Fethedilen bölgelerdeki halkla yapılan antlaşmalarda, onlara kendi dinlerini muhafaza izni verirken, piskopos, haham yahut İran’daki toprak sahibi diðkanlar gibi liderlerine cemaatlerinin özel işlerine riyaset etme ve davalarda hâkimlik yapma yetkisi verilmiştir. Ayrıca bu bölgelerdeki Müslüman halka, ordularla birlikte vaiz ve ùurralar

8 İhsan Süreyya Sırma, “ Bir Devlet Başkanı Ömer b. Abdilaziz”, İslam Aylık Mecmua, sayı, 37, Eylül 1986,

İstanbul, s. 47

9 Komisyon, DGBİT, Çağ yayınları, ts. II, 403

(11)

gidip, kadılık yapmışlardır11. Yahudi, Hıristiyan ve Mecusilere kendi dinlerini ve ibadethanelerini muhafaza izni verilmiştir, fakat yeni mabet yapmalarına izin verilmemiştir12. Fakat buna rağmen Emevîler döneminde yaşayan gayri-müslimler ve özellikle o dönemler üzerinde araştırmalar yapan son dönem müsteşrikleri, Ömer b. Abdilaziz dönemi için “kara dönem” kendisi içinde “zalim” adlandırması yapmışlardır13.

Ömer b. Abdilaziz, idareyi dört temel üzerine inşa etmiştir. 1- Halife

2- Bölge yönetimini elinde bulunduran vali 3- Adaleti temin eden kadı

4- Vergi memuru

Halife Ömer Medine’de toplanmış olan din âlimlerinin fikirlerini kabul ederek, fethedilen her memleketin Müslümanların müşterek mülkü olduğu ve bu sebeple bölünüp Müslümanlara satılarak vergiden muaf mülkler haline getirilemeyeceği fikrini benimsemiştir. Bunun neticesi olarak miladi 718 yılından itibaren Müslümanlara ðaraç a tabi yerleri satmayı yasak etmiştir14.

11Komisyon, İslam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, Hikmet yayınları, İstanbul, 1988, I, 102 12 K.V. Zetterstéen, “Ömer b. Abdilaziz”, İA, İstanbul, Maarif Basımevi, 1960, IX, 463

13 İrfan Aycan, “ Ömer b. Abdilaziz ve Gayrı Müslimler”, Dini araştırmalar, Ocak-Nisan 1999, c. 1, sayı, 3, s. 65 14 Komisyon, DGBİT, II, 404

(12)

3. Ömer b. Abdilaziz Döneminde Kültürel Hayat

Genelde Emevîler dönemi, özelde ise Ömer b. Abdilaziz dönemi kültürel faaliyetler açısından çok zengindir. Birçok ilim dalından bazıları yeni oluşmaya başlarken, diğer taraftan eskiden beri gelen ilimler daha da gelişmişlerdir. Bunlardan biri edebiyattır. Malum olduğu üzere Cahiliye devrinde Araplar arasında şiir çok yaygındı. Emevîler döneminde şairler, devlet adamlarının himayelerine kavuştular, kendilerine bol bol ikramlarda bulunuldu. Bu dönemde ayrıca edebiyat salonları oluşturulmuştur. Bu salonlarda ilmî konuşmalar yapılmıştır. Bu salonlara herkes giremiyordu, salonların belli başlı kuralları vardı15. Ömer b. Abdilaziz yöneticileri halka şirin göstermek ve zulümlerini gizlemek için uğraşan şairlere bahşiş vermemiştir. Bu tarz şairler günlerce kapısında beklediler ama netice alamamıştırlar16.

Emevî yönetimi zamanında, sadece Araplara özgü olan şiir, fatihlerinin diline artık iyice hâkim olan Arap olmayanlar tarafından da yazılıp söylenmiştir. Nesir, kültürel hayatın giderek yükselen standardına uygun şekilde gelişimini sürdürmüştür. Kültürel hayatın gelişimine fethedilmiş bölgelerin yerli halkının katkısı büyüktür. Bu gelişimin göstergesi, nesrin elverişli bir ifade aracı haline gelmesidir. Bunda Abdülmelik’in resmi yazışma dili olarak Arapçayı zorunlu kılarak giriştiği ıslahatın büyük payı olmuştur17.

Bu dönemde yine dilcilik çalışmaları hız kazanmıştır. Özellikle sonradan Müslüman olanların, Arap dilini öğrenme ihtiyacı dilcilik çalışmalarına hız kazandırmıştır.

Emevîler dönemi, ashab, tabiîn ve tebe‘ut-tabiîn’in yan yana bulundukları bir dönemdir. Bu yüzden dinî ilimlerde de bu dönemde güzel çalışmalar yapılmıştır.

15 Algül, Age. III, 148–155

16Ahmed Fehim Maõar, Mecelletu’l-Buhusu’l-İslamiyye, sayı: 23, Riyad, s. 339 17Komisyon, İslam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, I, 109

(13)

Kuran’ı ve sünneti anlama gayretleri, İslam’da Tefsir, Hadis, Fıkıh ilminin doğmasına neden olmuştur. Bu dönemde tefsir, hadis, fıkıh alanlarında önemli âlimler yetişmiştir.

Müslümanlar arasında Tarih alanındaki ilmi çalışmalar, Hadis ilmiyle paralel olarak gelişmiştir. İlk Tarih âlimleri, ilk hadisçilerdir. Tarih ilmi ilk zamanlar, Hz. Peygamber ve ashabının hayatını ayrıntılarıyla öğrenmek, onların başlarından geçen olayları incelemek, özellikle de Peygamber efendimizin savaşlarını incelemek tarzında başlamıştır. Önceleri şifahi anlatımla bilinen olaylar bu dönemde yazıya aktarılmaya başlanmıştır. Bunların en önemlilerinden birisi hadislerin tedvinidir18.

Ömer b. Abdilaziz döneminin en önemli kültürel faaliyetlerinden birisi, ilk hadislerin toplatılmasıdır. Bu sayede bid’atların yaygınlaşmasının büyük ölçüde önü alınmıştır. Ömer b. Abdilaziz, valilerine emir vererek hadislerin derlenmesine sebep olmuştur19. Bazı âlimleri de bu işle görevlendirmiştir. Görevlendirdiği âlimlerden bir tanesi, Ebu Bekir b. Muhammed b. Ðazm’dır20. İlim ve kültür çalışmalarına ağırlık vererek, ilim adamlarını ülkenin her tarafına göndererek, ilmin yayılmasına çalışmıştır21. Bu ilimlerin yanı sıra Tıp ilminin de yayılması çalışmalarında bulunmuştur22.

Bu dönemin bir diğer kültürel faaliyeti, Endülüs’ün yüzölçümünün hesaplanması, nüfus sayımının yapılması ve kadastro haritasının yapılmasıdır. Ömer b. Abdilaziz, bu görevi Endülüs valisi Şemmað b. Malik’e yaptırmıştır23.

18 Algül, Age. III, 148–155 19Ülkü Age s. 431

20 Eminoğlu, Ahmed, V. Raşid Halife Ömer b. Abdilaziz, İstanbul, İnkilap Yayınları, ts. s. 162 21 Algül, Age. III, 120

22 et-Õazî, Abdu’l-Hadi, el-İmamu bimen Vefaka Hukmuhu li’l-Mağrib, Fas, Matbatu Fuôale,1982, s. 12 23 Ülkü Age s. 432

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

Ömer b. Abdilaziz’in Hayatı

1. Ailesi

Ömer b. Abdilaziz, H. 63 yılında Medine’de doğmuştur24.

Ömer b. Abdilaziz’in soyu anne tarafından kendisi gibi adaletli olan Hz. Ömer’e dayanmaktadır. Annesi Ümmü Asım, Hz. Ömer’in oğlu Asım’ın kızıdır.25

İkinci halife olan Hz Ömer ile Ömer b. Abdilaziz’in akrabalığının geçmişi şu şekildedir. Ömer b. Ñattab halifeliği döneminde bir gece Medine sokaklarında dolaşırken, evlerin birinden anne ile kızın tartışmalarını duymuştur. Anne kızına “şu süte biraz su karıştır” deyince, kız annesine “Mü’minlerin emiri süte su karıştırılmasını yasakladı” diye cevap vermiştir. Annesi “o şimdi nereden görecek” deyince, kızı “O yanımızda iken itaat edip, yokken isyan mı edelim? Ömer görmezse Allah görüyor” diye cevap vermiştir. Hz. Ömer bu konuşulanları duyunca evine döner ve oğlu Asım ’a bu kız evli değilse onunla evlenmesini teklif etmiştir. Oğlu da bu teklifi kabul eder ve o kız ile evlenmiştir. Bu izdivaçtan da Ömer b. Abdülaziz’in annesi Ümmü Asım dünyaya gelmiştir. Ümmü Asım ile de babası Abdülaziz b. Mervan evlenmiştir.26

Ömer b. Abdilaziz’in babası Abdülaziz b. Mervan ahlakta, ilimde, ikramda, cesarette çok üstün birisidir. Ömer b. Abdilaziz’in ilimde ileri gitmesinde babasının çok büyük rolü vardır. Ömer ilme önem verilen bir ailede büyümüştür.

Ömer’in babası Arap dilinde ileri seviyededir. Daha önceleri Arap dilini alışageldiği gibi konuşuyordu. Gramer kurallarına fazla dikkat etmiyordu. Ama bir gün birisi kendisine damadını şikâyet etmiştir. Adama damadının kim olduğunu (

'َ()* +,

)

24 Öztürk, Yaşar Nuri, “Ömer b. Abdilaziz”, Nesil Aylık Fikir Dergisi, y. 3, sayı, 9, İstanbul, 1979, s. 45 25Abdurrahman b. el-Cevzi, Siratu ve Menaùibu Ömer bin Abdilaziz, Beyrut, Darul-Kütübi’l-İlmiyye, ts. s. 9 26İbnul Cevzi Age. s. 10

(15)

şeklinde sormuştur. Adamda beni sünnet eden insanları sünnet eden kişi diye cevap vermiştir. Babası da ben sana onu sormadım damadının adını sordum deyince adamda o soruyu (

'

ُ()* +,

) şeklinde sorman gerekirdi diye cevap vermiştir. Bunun üzerine babası günlerce evine kapanıp Arap dili âlimlerinden sarf ve nahiv dersi almıştır. Ondan sonra da fesahatte örnek gösterilir olmuştur. Aynı zamanda Arap dilini güzel öğrenenlere beytulmaldan verilen hissenin arttırılacağını ilan etmiştir27. Ömer b. Abdilaziz ilk dil eğitimini babasından almıştır.

2. Gençliği

Ömer b. Abdilaziz çocukluğunu ailesinin yanında geçirmiştir. Daha çocukken ilme karşı isteği vardır. Sürekli annesine dayısı Abdullah b. Ömer gibi olmak istediğini söylemiştir. Annesi de bunun çok zor olduğunu söylemiştir. Fakat zaman ispat etmiştir ki Ömer b. Abdilaziz dayısına tam anlamıyla benzemiştir. Küçüklüğünden itibaren de hiç yalan söylememiştir.28

Ömer b. Abdülaziz gençlik yıllarında ise tam bir sultan çocuğu gibi büyümüştür. Yürüyüşüyle ün yapmıştır. Kullandığı kokular her tarafa yayılıyordu. Akranları tarafından taklit edilmiştir.29 Bu tutum ve davranışları halife oluncaya kadar kısmen de olsa devam etmiştir. Halife olunca hepsini terk etmiştir.

Halifenin hayatında ki bu gözle görülür bir şekildeki değişikliğin sebebini merak edenlerden birisi olan Abdullah b. Kesir, Ömer b. Abdilaziz’e Allah’ın istediği tarzda yaşamaya nasıl başladığını sorduğunda şu cevabı alır; “Bir kölemi dövmek istediğimde bana, sabahı kıyamet olacak geceyi hatırla!” dedi. Bu sözden sonra ben de

27 İ‘ffet Vióal, Siretu Ömer b. Abdilaziz Ñamisu’l- Ñulefai’r-Raşidin, Beyrut, Daru İbn Hazm, 1998, s. 13 28İ‘ffet Vióal, Age. s. 20; Kaðtani, Muhammed b. Muşebbeb b. Selman, İdaretu Ömer b. Abdilaziz, Mekke,

Camia‘tu Ummu’l-Ùura, h. 1416, s. 40

(16)

davranışlarımı değiştirmeye başladım diye cevap vermiştir30. Bu olay Ömer’in hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Fakat bu dönüm noktasından ders alacak ruh halinin oluşmasında Medine’de ilim tahsil etmesinin çok büyük rolü vardır.

3. Eğitimi ve Hocaları

Ömer b. Abdülaziz’in babası Abdülaziz b. Mervan Mısır’a vali olarak tayin edilince onu beraberinde götürmek istemiştir. Fakat Ömer, ilme karşı olan arzusundan dolayı böyle bir yolculuğu arzu etmemiştir. Babasına şöyle demiştir: “Bu Mısır yolculuğundan başka, hem bana, hem de sana daha faydalı olacak bir şey yok mu?” diye sorunca, babası “başka ne olabilir” demiştir. Ömer de “Beni Medine’ye gönder, oranın fakihlerinden ders alayım, onların ilim ve edeplerinden istifade edeyim” deyince babası onu hizmetçileriyle birlikte Medine’ye göndermiştir31. Burada babasının ölüm tarihi olan h. 85 yılına kadar kalmıştır32.

Ömer b. Abdülaziz’in babası Abdülaziz b. Mervan kendisini ilim tahsil etmesi için Medine’ye gönderdikten sonra, Ömer Medine’de yedi ünlü âlimden ders almıştır. Bu kişiler şunlardır: Ùasım b. Muhammed b. Ebi Bekir Óıddık, U‘rve b. Zübeyr, Ebu Bekir Abdurraðman b. Ðaris b. Hişam, Said b. Museyyeb, ‘Ubeydullah b. Abdullah b. ‘Utbe, Ñarice b. Zeyd b. Sabit’tir.33

Emevî yönetimi Medine âlimleri tarafından çok beğenilmemiştir. Bu yüzden Emevî yönetimindeki bir valinin, çocuğunu, Medine’ye ilim tahsil etmek için göndermesi farklı yorumlara neden olmuştur. Buna bir örnek şu konuşmadır. Ebu Bekir b. Ebu Heyseme, Davud b. Ebî Hind’in şöyle dediğini rivayet etmiştir. “Ömer b. Abdilaziz, Medine’de mescidden içeri girip yanımıza doğru gelirken yanımızdakilerden

30 İbn Kesir, el Bidaye ve’n-Nihaye Büyük İslam Tarihi, Çvr. Mehmet Keskin, İstanbul, Çağrı Yayınları, ts. IX,

315

31 İ‘ffet Vióal, Age. s. 23

32 K.V. Zetterstéen, “Ömer b. Abdilaziz”, İA, IX, 462 33 İ‘ffet Vióal, Age. s. 25

(17)

birisi; fasık Abdülaziz, şu oğlunu farz ve sünnetleri öğrenmesi için Medine’ye göndermiş. Oğlunun halife olmadan ve Ömer b. Ñattab’ın yönetimi ve adaleti gibi yönetim tarzı sergilemeden ölmeyeceğini iddia ediyor” demiştir. Daha sonra Davud şöyle demiştir: “Yemin ederim ki ölmeden Ömer’in halife olduğunu ve Ömer b. Ñattab gibi adil bir yönetim tarzı uyguladığını gördük”34. Ömer b. Abdilaziz halife olduktan sonra yaptığı icraatlarla, kendisinin hakkındaki suizanları, hüsnüzanna dönüştürmüştür.

Medine’de kaldığı dönemde kendisini o derece ilme vermişti ki, Meymun b. Miðran O’nun hakkında “Âlimler onun yanında ancak talebe olabilirlerdi” demiştir35. Kendisi de “Medine’den çıkarken benden âlimi yoktu. Fakat Şam’a gelince hepsini unuttum” demiştir36.

Medine’de ilim tahsil ederken babası ve hocası, Ömer b. Abdilaziz’in ibadet hayatına da önem vermişlerdir. İlim öğrendiği günlerde bir gün cemaatle namaza geç kalmıştır. Hocası Salið b. Keyóan ona niçin geç kaldığını sorunca, saçını taradığını söylemesi üzerine hocası babasına mektupla bu durumu bildirmiştir. Babası da Medine’ye bir adam göndererek saçını kestirmiştir.37

34 İbn Kesir, Age. IX, 311

35 Ebu Nu‘aym, Ðilyetu’l-Evliya ve Tabaùatu’l-Asfiya, byy. Matbatu’s-Saadet,1979,V, 339 36 Zehebi, Teøkiratu’l-Ðuffaz, byy. Dâru İhyai’t-Turasi’l-Arabîyi, ts. I, 119

(18)

4. Medine Valiliği

Daha önce de geçtiği gibi Ömer b. Abdülaziz Medine’de ilim tahsil etmiştir. Yirmi beş yaşında iken h. 87 yılında amcasının oğlu Velid b. Abdülmelik tarafından Medine’ye vali tayin edilmiştir.38

Ömer b. Abdilaziz Medine’ye vali olduktan sonra yaptığı icraatlarla kendisini, çevresindekilere sevdirmiştir.

Bu göreve getirildiğinde ilk iş olarak Medine’nin ileri gelen faùihlerini çağırmıştır. Onlara “Sizi bana hak üzere yardımcı olmanız için çağırdım, memurlarımdan herhangi birisinin bir zulüm yaptığını görürseniz veya duyarsanız bana bildirin diye çağırdım” demiştir.39 Bu davranışı âlimler tarafından takdirle karşılanmıştır.

Ömer b. Abdülaziz, H. 88 yılında peygamberimizin eşlerine ait odaları ve Mescid-i Nebevînin etrafındaki evleri satın alarak bunları mescide dâhil ederek mescidi genişletmiştir.40 Yine bu dönemde hicaz bölgesinde birçok kuyular kazdırmıştır ve yollar açtırmıştır.41

İbn Vehb Berberî liderlerinden Leys’in kendisine şöyle dediğini anlatmıştır. Ben ve Rebi‘ b. Ebî Abdurrahman, Ömer b. Abdilaziz’in Medine valiliği döneminde icraatlarını konuşuyorduk. Reb‘i, “Sen Ömer’in hata yaptığını ve yanlış bir yönetim tarzı belirlediğini mi zannediyorsun? Canım kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki Ömer hatalı bir yönetim tarzını benimsememiştir” demiştir.42

Ömer b. Abdülaziz Medine valisi iken Ðaccac b. Yusuf Irak valisi, Muhammed b. Yusuf Yemen valisidir.43

38 İbnu’l Cevzi Age. s. 41 39 Ae. s. 41

40 İ‘ffet Vióal, Age. s. 41 41 İ‘ffet Vióal, Age. s. 43 42 İbn Kesir, Age. IX, 314 43 İbnu’l Cevzi Age. s. 47

(19)

Bu dönemde Ðaccac b. Yusuf’un zulmünden kaçanlar Medine’ye sığınmışlardır. Bunlardan birisi de Said b. Cübeyr’dir.44 Ömer b. Abdülaziz, Ðaccac’ın zulümlerini halife Velid’e şikâyet etmiştir. Fakat Ðaccac bunu haber alınca, Irak’ın münafıkları Mekke ile Medine’ye sığınıyorlar, bu ise devleti zayıflatıyor diye Velid’e şikâyet etmiştir. Halife de Ðaccac’a ihtiyacı olduğu için Ömer b. Abdülaziz’i h. 93 senesinde valilikten azletmiştir.45 Ömer b. Abdilaziz’in valilikten azledilişi Emevî yönetiminin ne kadar yanlı davrandığının bir göstergesidir.

Bu haksız uyguluma Ömer b. Abdilaziz’i çok üzmüş, bundan dolayı Medine’den ayrılırken ağlamıştır. Yanında bulunan Muzaðim neden ağladığını sorduğunda Müzaðim’e “Medine’den ayrılmış olmaktan dolayı ürpermeyeyim mi?” diye cevap vermiştir.46

Ömer b. Abdilaziz Medine de kaldığı dönemde sahabenin hayatta kalanlarıyla görüşmüştür ve onlardan hadis nakletmiştir. Görüştüğü sahabeden birisi de Enes b. Maliktir. Aynı zamanda Enes b. Malik Ömer b. Abdülaziz’in arkasında namaz kılmıştır.47 Enes b. Malik onun hakkında şunu söylemiştir. “Namazı Rasulullah’ın namazına benzeyen onun gibi bir imam görmedim.” Ömer b. Abdilaziz imam olduğunda namazı uzun tutmamıştır48.

44 Boyunağa, Ahmet Yılmaz, Tebliğinden Günümüze İslam Tarihi, Samsun, Akabe Biat yayınevi, ts. s. 332 45 İ‘ffet Vióal, Age. s. 43

46Abdullah b. Abdi’l-Ðakem, Siretu Ömer b. Abdilaziz, Halep, Mektebetu’r-Rebi’, ts. s. 17 47 İbnu’l Cevzi Age. s. 18

(20)

5. Halifeliği

Velid b. Abdilmelik h. 96 yılında vefat etmiştir. Onun yerine kardeşi Süleyman b. Abdilmelik Halife olmuştur. Ömer b. Abdilaziz’le Süleyman eskiden beri dost idiler. Ömer Medine valiliğinden üç yıl sonra Süleyman’ın veziri olmuştur ve Süleyman b. Abdilmelik’in vefatına kadar da bu görevde kalmıştır49. Süleyman b. Abdilmelik ilk olarak hapishaneleri boşaltmıştır ve insanlar rahat bir nefes almıştır. Yine bir ordu hazırlayarak kardeşi Mesleme komutasında İstanbul’un fethi için sefere göndermiştir.50 Süleyman b. Abdilmelik, halifeliğinden önce tutuklu bulunan Tarıù b. Ziyad ile Musa b. Nuóayr’ı halifeliği döneminde affetmiştir. Bu davranışıyla çok takdir toplayan Süleyman b. Abdilmelik, Hindistan’ı fetheden Muhammed b. Ùasım’ı da hapsettirip ve sonra da öldürtmüştür.51 Bu davranışıyla o dönemde ki insanlar tarafından da çok eleştirilmiştir.

Ömer b. Abdülaziz’den önceki halife olan Süleyman b. Abdilmelik bir Cuma günü güzel bir elbise giyip aynanın karşısına geçip “ben genç bir hükümdarım” diye söylendikten sonra, namazı kıldırmak üzere mescide çıkmıştır. Namazı kıldırdıktan sonra aniden hastalanmıştır. Bir iki gün sonra Reca b. Ðayve’yi çağırmıştır. Oğlu Davud b. Süleyman’ın kendisinden sonra halife olması hususundaki fikrini sormuştur. Reca’ cevaben onun İstanbul kuşatmasında olduğunu ve şu an hayatta olup olmadığını bilmediğini söyleyince tekrar kendisinden sonra halifenin kimin olacağı hakkında Reca’nın fikrini sormuştur. Reca’ “görüş Emiru’l-Mü’minindir” diye cevap vermiştir. Süleyman b. Abdilmelik tekrar Ömer b. Abdilaziz hakkında ne düşünürsün diye sorunca Reca O’nun hayırlı, faziletli ve iyi bir Müslüman olduğunu söylemiştir. Süleyman b. Abdilmelik te aynı kanaatte olduğunu belirtmiştir fakat halifeliğin kendi evlatlarından başkasına gitmesini istemediği için Ömer b. Abdilazizden sonra kardeşi

49 İ‘ffet Vióal, Age. s. 46 50 İ‘ffet Vióal, Age. s. 45 51 İ‘ffet Vióal, Age. s. 46

(21)

Yezid b. Abdilmelik’in halife olmasını şart koşmaya karar vermiştir. Sonra şu mektubu yazmıştır:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Bu mektup Emiru’l-Mü’minin Süleyman b. Abdilmelik’ten Ömer b. Abdilaziz’edir. Seni benden sonra ve Yezid b. Abdilmelik’i de senden sonra halife tayin ettim. (Ey insanlar) onu dinleyin ve itaat edin. Allah’tan korkun ve ayrılığa düşmeyin.” Sonra da mektubu mühürlemiştir.

Süleyman b. Abdilmelik günümüzün emniyet genel müdürü sayılabilecek o zamanın sahibu’ş-şurõası olan Ka‘b b. Cabir’i çağırarak “git hanedanımı çağır hepsi toplansınlar” demiştir. Akabinde Reca’yı göndermiştir. Sen de bu mektubumdan onlara bahset ve onlardan bu mektuptaki isimlere beya‘t edeceklerine dair söz al demiştir. O da onlar toplandıktan sonra Halife Süleyman’ın sözlerini onlara aktarmıştır. Onlar da “işittik ve itaat ettik” demişlerdir. Daha sonra Süleyman da onlarla görüşmüştür ve mektuptaki isme razı olmalarını istemiştir.

Herkes dağılıp gidince Ömer b. Abdilaziz Reca’ya giderek “seninle eskiye dayanan dostluğumuz var. Ben bu mektupta yazan isim olmaktan korkarım, eğer o kişi ben isem o güç yetiremeyeceğim gün gelmeden önce hemen gidip istifa edeyim” deyince Reca “vallahi sana bir tek harf bile söylemem” demiştir. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz kızarak oradan uzaklaşmıştır.

Süleyman b. Abdilmelik’in hastalığı gittikçe şiddetlenmiştir. Reca Süleyman b. Abdilmelik’in vefatını şu şekilde anlatmıştır: “Süleyman’ın yanına girdiğimde ölmek üzereydi, kendisini kıbleye doğru çevirdim ve kelime-i şehadet getirmesini söyledim, çok geçmeden de vefat etti. Hemen kapıya güvenilir birisini bıraktım. Ka’b b. Cabir’i çağırdım, acil bir şekilde Umeyyeoğullarını çağırmasını söyledim.”

(22)

Reca’ gelenlerin hepsine halifenin ölümünü haber vermiştir ve mektupta yazan isme biat etmelerini istemiştir, onlar da “yine biat ederiz” demişlerdir ve Reca’ mektubu açıp okumuştur. Ömer b. Abdülaziz’in ismini duyan Umeyyeoğulları hepsi biat etmiştir fakat Hişam b. Abdilmelik bu isme itiraz etmiştir. Çok geçmeden o da ikna olmuştur52. Ömer b. Abdilaziz Emevî halifelerinin sekizincisi olmuştur53.

Ömer b. Abdilaziz toplanmış olan kalabalığa, bu görevi istemediğini, kendisinin haberi olmadan atandığını belirterek kendilerine halife seçmelerini istemiştir. Topluluk hep bir ağızdan “biz seni seçtik” diye bağırmıştır. Böylece Halife atanan Ömer b. Abdilaziz, halife seçilmiştir54. Umeyyeoğullarının ileri gelenlerinin bu görevde gözü vardır. Buna rağmen Ömer b. Abdilaziz halife olmuştur55.

Süleyman b. Abdülmelik’in cenaze namazını Ömer b. Abdülaziz kıldırmıştır. 56 Süleyman b. Abdülmelik toplam iki yıl sekiz ay halifelik yapmıştır.57

Ömer b. Abdilaziz vazifesinin sorumluluğunu daha hilafetinin ilk gününde hissetmiştir. Ömer b. Abdilaziz, Süleyman’ın cenazesinden dönerken çok üzgündür. Bu durumu fark eden kölesi niye üzgün olduğunu sorunca, Ömer de şöyle cevap vermiştir: “Şu anda yeryüzünde doğudan batıya ne kadar Müslüman varsa hepsi benden haklarını bekliyorlar. Fakat haklarını ne yazılı ne de sözlü istiyorlar. Benim durumumda olan üzülmesinde ne yapsın?”.58 Bu düşünce Ömer’in halkını ve haklarını ne kadar çok düşündüğünün bir göstergesidir.

52 İbnu’l Cevzi Age. s. 61; İbn Sad, Tabaùat, Matbatu Brill, Leiden, V, 334–337; el-Menbici, Tarihu’l-Menbici,

Daru’l-Manóur, Trablus, 1986, s. 85

53 Komisyon, İslam Âlimleri Ansiklopedisi, İhlâs Matbaası, İstanbul, ts. II, 334

54 Abdurrahman eş-Şarùavi, Ñamisu’l-Ñulefai Ömer b. Abdilaziz, Mektebetu Garib, Kahire, ts. s. 160

55 Ağırakça, Ahmed, İslam’da İlk Tecdid Hareketleri ve Ömer b. Abdilaziz, Buruc Yayınları, İstanbul, 1995, s. 81 56 İbnu’l Cevzi Age. s. 61; İbn Sad, Tabaùat, V, 334–337

57 İ‘ffet Vióal, Age. s. 45 58 Ebu Nu‘aym, Age. V, 289

(23)

Süleyman b. Abdilmelik defnedildikten sonra, halk daha önceki halifelere yapmaya alışageldikleri şekilde Ömer b. Abdilaiz’e güzel binekler, yataklar ve odalar göstermiştir. Bunların ne olduğunu soran Ömer b. Abdilaiz’e bunların halifenin olduğunu ve ondan başkasının kullanamadığı söylenince Ömer b. Abdilaiz azatlı kölesi Muzahim’e onların hepsinin devlet hazinesine iade edilmesini söylemiştir. Çünkü “bu mallar Müslümanların mallarıdır” demiştir. Sonra da kendi katırına binerek gitmiştir.59 Uzun yıllar bu düşüncede bir halife görmeyen halk bu duruma çok şaşırmıştır.

Seleme b. Osman el-Kurayşî’nin dediğine göre Ömer b. Abdilaiz halife olduktan hemen sonra ne kadar elbisesi, kokusu, kölesi varsa hepsini sattırmıştır. Bunların karşılığı olan yirmi üç bin dinarı da beytulmala vermiştir.60 Çünkü bu mal varlığının kendisine helal olmadığını düşünmüştür. Bütün şüphelerden arınmış bir mal varlığı istemiştir. Çünkü bu mallarını babasının döneminde elde etmiştir. Emevî yönetimi, Emevî hanedanına ayrıcalıklı davranmıştır. Diğer Müslümanlara davrandıkları gibi davranmamıştır. Halkın birçoğu geçim sıkıntısı çekerken, Emevî hanedanı refah düzeyi çok yüksek bir hayat sürmüştür. Halife Ömer kendi hayatında bu şüpheli mallardan arınmayı yaşarken, eşine ve çocuklarına da de aynı şekilde arınmalarını tavsiye etmiştir.

Halife Süleyman’ın defin işlemi esnasında Halife Ömer’in oğlunun gömleği yırtılmıştır. Ömer b. Abdilaziz, oğluna gömleğini korumasını çünkü bu gömleği çok uzun süre giyeceğini söylemiştir.61 Daha halifeliğinin ilk gününden itibaren şahsi ve aile hayatında iktisat ve kanaat içerisinde yaşamaya başlamıştır. Ailesine günlük sadece iki dirhem harcamıştır.62 Devletin bütün imkânlarını elinde bulunduran bir zatın, bu

59 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 26 60 İbn Sad, Tabaùat, V, 345 61 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 164 62 A.g.e. s. 177

(24)

imkânlardan uzak durması o dönemdeki halkın görmeye alışık olmadıkları bir durumdur.

Ömer b. Abdilaziz’in eşi Fatıma binti Abdilmelik’in babasından kalma bir hayli mücevheri vardır. Ömer halife olunca bunları beytulmala iade etmesini, aksi halde ümmetin malı olan bu mücevherler ile aynı evde kalamayacağını söylemiştir. Eşi de bunların hepsini iade etmiştir. Ömer vefat ettikten sonra halife olan Yezid bu altınlarını geri alabileceğini söyleyince Fatıma, “Ömer’in hayatta olduğu dönemde hoşuma giden bir şey vefat ettikten sonra da hoşuma gider” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Yezid bu altınları kendi ailesine taksim etmiştir.63 Maalesef Yezid’in bu davranışı Ömer’den sonra tekrar Ömer’den önceki bir yönetim anlayışının geldiğinin bir göstergesidir.

Ömer b. Abdilaziz halifeliğe geçince bu görevi en iyi icra edebilmek için, dönemin ileri gelen âlimlerinden tavsiyeler istemiştir. Bu tavrı Medine valiliği döneminde de görülmüştür. Ömer b. Abdilaziz, Muhammed b. Ka’b, reca’ b. Hayve ve Salim b. Abdullah’a haber göndererek, yanına gelmelerini rica etmiştir. Yanına geldiklerinde de onlardan, yüklenmiş olduğu bu ağır sorumluluktan dolayı kendisine tavsiyede bulunmalarını istemiştir. Önce Muhammed b. Ka’b şöyle tavsiyede bulunmuştur. “Yaşlıları baba, gençleri kardeş, küçükleri de evlat say. Babana iyilik yap, kardeşini ziyaret edip, durumuyla ilgilen, çocuğuna da şefkat göster”.

Reca b. Hayve de şöyle demiştir: “Kendin için beğendiğin şeyi halkın için de beğen, sana yapılmasından hoşlanmadığın şeyi de halkına yapma! Şunu da bil ki, ölecek ilk halife sen değilsin”.

(25)

Salim b. Abdullah ise şunları söylemiştir: “Kendini bu yönetim işini güzel yapmaya ada! Bu konuda dünya şehvetlerine karşı oruç tut! Bu orucu da ölüm anında bozabilirsin. Söyleyecek başka bir şeyim yok”.

Ömer de bu tavsiyelerden sonra, “lâ ðavle velâ kuvvete illâ billâh” demiştir.64 Ömer b. Abdülaziz halife olduktan sonra hemen üç adet kâğıt ve kalem istemiştir ve üç yere mektup yazmıştır. İnsanlar bu aceleye çok şaşırmıştır ve bunu saltanat sevgisi olarak yorumlamıştır. Fakat Ömer bunları acelecilikten ve sultanlık sevgisinden değil vicdan azabından dolayı yapmıştır.

Yazdığı mektuplardan birincisi Süleyman b. Abdülmelik döneminde İstanbul’un fethi için gönderilen Mesleme b. Abdülmelik komutasındaki ordunun geri çağrılması hakkındadır. Bu ordu uzun müddetten beri oradadır. Olumsuz koşullardan dolayı lojistik destek de sağlanamamıştır. Öyle ki ordudaki askerlerin ağaç kabuklarını yediği zamanlar olmuştur. Ordu aktif olmayı yitirmiş, vaziyeti muhafaza etmeye çalışıyordur. Bu durum gereksiz yere masraftı. Oradaki kişiler bir an önce o sıkıntılı halden kurtarılıp, daha faydalı olacakları yerlerde istihdam edilebilirdi. Ömer bu durumu halife olmazdan önce de biliyordu. Halife olunca ilk iş olarak bunu halletmiştir65.

İkinci mektup Mısır valisi Usame b. Yezid et-Õahunî’nin görevden alınması ile ilgilidir.

Üçüncü mektup ise Kuzey Afrika valisi Yezid b. Ebi Müslim’in görevden alınmasıyla ilgilidir. Bu iki valiyi halkını kötü yönetmelerinden dolayı görevden almıştır66. Ömer b. Abdilaziz halkını yönetenlerin, halka kötü davrandıklarını daha önceki halifelere iletmiştir. Fakat hiçbir netice alamamıştır. Hatta kendisinin Medine

64 İbn Kesir, Age. IX, 321

65 Tarih-i Taberi Tercemesi, byy. ts. III, 389 66 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 25

(26)

valiliğinden azledilmesi de bu tür kötü valilerden dolayı olmuştur. Kötü olan sadece kendisi kötü olmakla kalmıyor, kötülüğü başkalarına da sirayet etmiştir. Ömer bu gibi nedenlerden dolayı, böyle valileri azletmeyi öncelikleri arasına almıştır.

Ömer b. Abdilaziz’in böyle kısa sürede gözle görülür biçimde iyileştirmeler yapması, halkın takdirini toplamıştır. İmam Şafiî bu yüzden “Raşid halifeler beştir ve beşincisi Ömer b. Abdilazizdir” demiştir67.

Ömer b. Abdülaziz’e bir gün arkadaşı ‘Anbese b. Said gelmiştir. Ömer’den önceki Emevî halifesi Süleyman b. Abdilmelik devlet hazinesinden ‘Anbese’ye yirmi bin dinar vermeyi va’detmiştir. Fakat ‘Anbese bu parayı almadan Süleyman vefat etmiştir. Bu büyük miktardaki parayı Ömer’den isteyince Ömer şaşırarak: “Yirmi bin dinar mı? Bu, Müslümanlardan dört bin aileye yetecek miktardır. Onu bir kişiye nasıl öderim. Yemin ederim ki bunu ben yapamam” diye cevap vermiştir68. Bu davranışıyla da önceki haksız uygulamaların önünü almıştır.

Ömer b. Abdilaziz devlet hazinesinden ayrım yapmadan herkese eşit miktarda vermiştir. Emevî ailesi de bundan çok rahatsız olmuştur. Bir gün Ömer’e bir adam göndererek akrabalık bağlarını hatırlatıp kendilerine biraz daha fazla para vermelerini istediklerinde Ömer yine herkese verdiğinden fazla veremeyeceğini söyleyince adam dışarı çıkar ve konuştuklarını aktarmıştır. Bunun üzerine kendi kendilerine şöyle demişlerdir: “Kimseye kızma hakkımız yok, sadece kendimizi kınayalım. Çünkü Ömer’in (ikinci halifeyi kastederek) soyundan kız alırsak karşımıza böyle Ömer çıkar” demişlerdir69.

67 ez-Zehebî, Teòkiratu’l-Ðuffaø, s. 119; Bağındi, Ebu Bekir, Mesnedu Emiri’l-Muminin Ömer b. Abdilaziz,

Muessesetu Ulumu’l-Kuran, Dimeşk, 1984, s. 5

68İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 52; İbn Ebi’l-Ðadid, Şerðu Nehcu’l-Belağa, Daru İhyau’l-Kütübi’l-Arabiyye, byy.

1967, s. 105

(27)

Yine bir gün Ömer’e halası gelir ve serzenişte bulunmuştur. Kendisinden önceki halifelerin çok para verdiğini ama kendisinin az para verdiğini söylemiştir. Ömer de “Halacığım onlar Müslümanların malından veriyorlardı. Ben ise benim olmayan malı başkasına veremem ki. İstersen kendi malımdan vereyim” deyince, halası ne kadar vereceğini söyler. Ömer de “iki yüz dinar verebilirim” demiştir. Halası “bu benim neyime yeter ki” deyince Ömer, “halacığım bundan başka param yok ki” demiştir. Bunun üzerine halası da yanından ayrılıp gitmiştir70.

Devlet, Müslüman olmayıp ta devlet sınırları içerisinde yaşayanlardan cizye adında vergi alıyordu. Müslüman olmaları halinde ise bu vergi kalkıyordu. Zekât vermekle mükellef oluyorlardı. Halife Ömer döneminde Müslüman olup ta cizye vergisinden muaf olanların sayısı gün geçtikçe artmıştır. Bu durum bazı devlet adamlarını hazinenin geliri azaldığı için endişelendirmiştir. Bu endişelerini halifeye ilettiklerinde Ömer şöyle cevap vermiştir: “Allah (c.c) Hz. Muhammed’i Hak dine davetçi olarak gönderdi. Halktan cizye alan tahsildar olarak göndermedi. Zimmet ehlinden kim gelir Müslüman olursa derhal cizyeyi kaldırın”71. Serzenişte bulunan devlet adamlarından bir tanesi ‘Adiy b. Ertaô idi. O’na da Ömer, “keşke bütün insanlar Müslüman olsalar da sen ve ben bekçilik yaparak, kendi el emeğimizle geçinsek” diye cevap vermiştir72. Ömer b. Abdilaziz dünya menfaatlerini önceki Emevî yöneticilerinin yaptığı gibi İslamiyet’in önüne geçirmemiştir. Fakat yönetimdeki devlet adamlarının bazıları eski alışageldikleri yönetim anlayışına göre değerlendirmede bulunmuştur. Ömer bu anlayışı değiştirmiştir.

70 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 59 71 İbn Sad, Tabaùât, V, 384 72 Ebu Nu‘aym, Age. V, 305

(28)

Emevî halifelerinden Velid b. Abdilmelik’in Ravð adında bir oğlu vardır. Bir gün bir grup Müslüman Ömer’e gelerek Ravð’tan bizim dükkânlarımıza el koydu diye şikâyetçi olmuştur. Ömer Ravh’ı çağırır, durumu sorar, o da bu dükkânların kendisine babası tarafından verildiğini ve elinde tapuları olduğunu söylemiştir. Ömer de “Velid’in sana verdiği bu tapular geçersizdir, çünkü bu dükkânların bu adamların olduğu ortaya çıkmıştır. Hemen dükkânları sahiplerine iade et” demiştir.

Humslu olan bu dükkân sahipleriyle Ravð birlikte yola çıkarlar. Yolda Ravð dükkânları kendilerine iade etmeyeceğini söylemiştir. Adamlardan biri hemen geri döner ve durumu halifeye bildirmiştir.

Ömer bunun üzerine yanındaki Ka‘b’a derhal git, dükkânları sahiplerine iade et, şayet Ravð kabul etmezse bana kafasını getir diye emir vermiştir.

Halifenin bu sözlerini duyan Ravð dükkânları sahiplerine iade etmiştir73. Böylece hak yerini bulmuştur.

Yine bir gün adamın birisi halife Ömer’e gelip, ‘Adiy b. Ertaô’ın arazilerini gasbettiğini söylemiştir. Ömer; “Vallahi biz onun siyah sarığına aldandık. Biz ona sana açık bir delil ile gelenin hakkını ver, diye tavsiye ettiğimiz halde senin buraya kadar gelmene sebep olmuştur,” der. Adamın arazisinin kendisine iade edilmesi için Adiy b. Ertaô’a mektup yazmıştır. Ayrıca adama, yanına gelinceye ne kadar masraf yaptığını sormuştur. Adam “sen beni arazime kavuşturuyorsun, yol masrafının lafı mı olur?” demiştir. Ömer tekrar, “arazin senin doğal hakkın, yol masrafı senin mecbur olmadığın bir masraftır” demiştir. Devlet hazinesi yetkililerine adama altmış dirhem verilmesini emretmiştir. Adam kalkıp giderken Ömer tekrar seslenmiştir: “Şu beş dirhemi de al,

(29)

benden yolda yiyecek alırsın” der ve adamı öyle yolcu etmiştir74. Adamın hakkını en ince ayrıntısına kadar ödemiştir.

Abdülhamid b. Abdirrahman, yazdığı mektupta halife Ömer’e hitaben, “benim yanıma sana söven bir adam getirildi. Öldürmeyi düşündüm fakat bir de sana sorayım dedim” diyordu. Ömer cevaben, “eğer sen onu öldürseydin ben de seni öldürürdüm. Çünkü peygamberimizden başka bir şahsa sövmek ölüm suçu değildir”75. Bu şekilde davranarak rastgele idam cezalarının önüne geçmiştir. Ðaccac döneminde bu tür cinayetler bir hayli fazladır. Hakların en küçüğüne dahi riayet eden Ömer b. Abdilaziz, hakların en büyüğü olan hayat hakkına daha ziyade özen göstermiştir. Keyfi bir şekilde zayi olmasına rıza göstermemiştir.

Ömer b. Abdilaziz halife olmazdan önce gerek babası Abdülaziz’den gerekse kayın babası ve amcası olan Abdülmelik’ten kendisine büyük miraslar kalmıştır. Halife olunca bütün bunların tapularını yırtarak bu malları devlet hazinesine aktarmıştır. Sadece elinde Hayber’de bir arazinin tapusu kalmıştır. Bunun kendisine nasıl ulaştığını araştırmıştır. Burası Rasulullah tarafından Müslümanlara fey olarak bırakılmıştır. Ömer’in dedesi Mervan bunu oğlu Abdülaziz’e bıraktığını öğrenince burasının da tapusunu yırtıp hazineye dâhil etmiştir. Bunu da Peygamberimizin bıraktığı şekilde bıraktım demiştir.76

Ömer kendi yanına gelenlere, “memleketlerinize geri dönün. Çünkü ben sizleri memleketlerinizde hatırlar, yanımda unuturum. Ancak kim benim memurlarımdan bir

74 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s.164–165 75 İbn Sad, Tabaùât, V, 369

(30)

zulüm veya haksızlık görürse yanıma gelsin. Çünkü benim zulme ve haksızlığa rızam yoktur” demiştir77.

Ömer b. Abdilaiz halktan birisi gibi giyinip ve davranmıştır. Bir gün kendisine Kufe halkından bir bayan gelmiştir ve “Müminlerin emiri ben ve kızlarım senin dağıttıklarından az veya çok istifade etmiş değiliz” demiştir. Ömer ona akşama kadar beklemesini ve daha sonra istediklerinin verileceğini söylemiştir. Sonra Ömer böyle dediğinden pişman olup ve “belki akşama kadar yaşayamayabilirim, hemen Fatıma’nın (kendi eşi) yanına git ve ihtiyaçlarını gider” demiştir. Kadın Fatıma’nın yanına gidince Ömer de abdest almak için eve gitmiştir. Kadın bir Fatıma’ya bakıp bir de gelen adama bakar ve Fatıma’ya bir erkeğin yanında başın açık durmaktan sıkılmıyor musun deyince Fatıma onu tanımadın mı? O mü’minlerin emiri deyince kadın çok şaşırmıştır78.

Ömer halife olmazdan önce sekiz yüz dirhemlik elbise giyerken, halife olduktan sonra sekiz dirhemlik elbise giymiştir79.

Ömer b. Abdilaiz döneminde halkın refah seviyesi yükselmiştir. Ömer Yaðya b. S‘aid’i Afrika zekâtlarını toplaması için görevlendirmiştir. O da oradaki zekâtları topladıktan sonra dağıtacak fakir insan arar fakat bulamamıştır. Sonra o paralar ile köle satın almıştır ve onları azat etmiştir80.

Ömer b. Abdilaziz’in Hz. Ali hakkındaki düşünceleri gençliğinde diğer Emevî hükümdarları gibidir. Medine’de ilim tahsil ettiği yıllarda hocası Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe b. Mes’ud bunu duymuştur. Bir gün Ömer’e “Allah’ın Bedir ashabına, bey‘atü’r-Rıdvan’a katılanlara gazap ettiğini duydun mu?” diye sormuştur. Ömer, “hayır” cevabını vermiştir. “Ali hakkındaki düşüncelerin beni çok üzdü” deyince, Ömer

77 İbn Sad, Tabaùât, V, 344 78 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 34 79 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 41 80 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 66

(31)

hocasından özür dilemiştir. Ayrıca babası Abdülaziz’in hutbede Hz. Ali’ye yapılan küfürlere geldiği zaman dilini dolaştırdığını görmüştür. Nedenini babasına sormuştur. Babası da, “oğlum halk Ali hakkında bildiklerimizi bilseler, etrafımızdan dağılır, onun evlatlarının yanına giderlerdi” diye cevap vermiştir81. Bu olaylardan sonra Ömer’in ehli beyt hakkındaki olumsuz fikirleri değişmiştir.

Ömer b. Abdilaziz ehli beyt hakkında geçmiş Emevî Hükümdarları gibi düşünmemiştir. Hz. Ali ve Mua‘viye arasındaki ihtilaf konusunda ne düşündüğü sorulduğunda: “Allah’ın elimizi bulaştırmadığı bu konuya dilimizi bulaştırmak istemem” diye cevap vermiştir82.

Emevî hükümdarları hutbelerden sonra Hz. Ali taraftarlarına sövmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Ömer halife olduktan sonra Cuma namazında hutbeye çıkınca, toplumun seçkin âlimleri Ömer’in ne yapacağını merak etmiştir. Ömer hutbenin sonuna geldiğinde altmış yıllık geleneği bozmuştur. Hutbesini şu an günümüzde de okunmaya devam eden nahl suresinin 90. ayetiyle bitirmiştir83. Ayetin meali şöyledir: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder, hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor”84. Ayrıca valilerine bir genelge göndererek Hz. Ali’ye ve evlatlarına küfür edilmesini yasaklamıştır85.

81 İbnu’l Esir, İslam Tarihi El-Kamil Fi’t-Tarih Tercümesi, Çvr. Yunus Apaydın, Bahar Yayınları, İstanbul, ts. V,

42

82 İbn Sad, Tabaùat, V, 382

83 Erdoğan, Latif, Ömer b. Abdilaziz, Çare yayınları, İzmir, 1982, s. 44 84 Nahl, 90

(32)

Hz. Ali’nin kızı Fatıma’ya bir gün şöyle demiştir: “Vallahi senin akrabaların bana yeryüzünde en sevimlidir. Ve ben senin akrabalarını kendi akrabalarımdan daha çok seviyorum”86.

Bir gün halife ve Muzahim halkın durumunu öğrenmek için şehirde dolaşıyorlardı. Bir adama insanların durumunu sordular. O kişi de şöyle cevap vermiştir: “Ben bu şehirden ayrılırken zalim izzetiyle, mazlum zilletiyle yaşıyordu, fakat şimdi tam tersi olmuş. Zalim zilletle, mazlum izzetle yaşıyor” deyince Halife Ömer buna çok sevinmiştir ve “bu bana güneşin doğmasından daha sevimli geliyor” demiştir87.

86 İbn Sad, Tabaùât, V, 387 87 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 144

(33)

6. Zühd ve Takvası

Dostlarından birinin ölüm haberini alan halife Ömer taziye için gittiği dostunun evinde feryat seslerini görünce onlara şu tavsiyelerde bulundu;

“Rızkınızı veren babanız değildi. Size rızk veren, ölümsüz ve diri olan Allah’tır. Babanız sizin mezar çukurunuzu da doldurmadı. O kendi çukurunu doldurdu. Allah’a yemin ederim ki sizden her biriniz kendi çukurunu mutlaka dolduracaktır. Yüce Allah dünyayı yarattığında onun ve üzerindekilerinin harab olacağına hükmetti. Bir evde ölüm olursa orada ibret olur. Toplanma varsa dağılma da kaçınılmazdır. Toplanan her şey gerçek mirasçı olan Allah’a dönecektir. Ağlayacaksanız kendi halinize ağlayınız. Çünkü babanızın gittiği yere sizler de yarın mutlaka gideceksiniz”88.

Halife Ömer kendisine dönemin birçok âliminden nasihatlerde bulunmalarını istemiştir. Nasihati sadakadan saymıştır. Onun nazarında insanın hidayetine vesile olan nasihat, insanı fakirlikten kurtaran sadakadan daha faziletlidir.89

Ömer b. Abdilaiz kendisine yalan isnad edilmesine karşı, yaşadığı şehri terk edecek kadar izzetlidir. Bir gün Ömer b. Abdilaziz’in oğlu ile Süleyman b. Abdilmelik’in oğlu kavga etmiştir. Süleyman’ın oğlu babasına bu durumu şikâyet etmiştir. Süleyman da Ömer’i çağırır ve olaydan bahsetmiştir. Ömer de bundan haberinin olmadığını söylemiştir. Süleyman da “yalan söylüyorsun” deyince Ömer, “yalanın sahibine zarar verdiğini bildiğimden beri asla yalan söylemedim” demiştir. Böyle dedikten sonra Ömer oradan ayrılıp Mısır’a göçmeye karar vermiştir. Bunu haber alan Süleyman Ömer’i bundan vazgeçirmiştir. Daha sonra şöyle demiştir: “Bana sıkıntı veren zor bir işle karşılaştığımda hep seni hatırladım”90.

88 Ebu Nua‘ym, Age. V, 330 89 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s.148 90 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 12

(34)

Ömer Müslümanların malını şahsı için kullanmaktan kaçınmıştır. Bir gün kendisine hazineden bir misk getirilmiştir, hemen elini burnuna götürmüştür ve koklamaktan sakınmıştır. Yanında bulunan kâtibi Ebu’l-Leys b. Rukye “Mü’minlerin emiri bu koku size zarar mı verdi?” demiştir. Ömer “hayır! Bunun güzel kokusundan başka neyi var ki” demiştir. Bununla şunu kastetmiştir, güzel kokusundan başka bir özelliği olmayan bu miskin hazineye ait olduğundan kendisinin bunu koklamasının sakıncalı olduğu dersini vermiştir91.

Yine Ömer’e soğuk havalarda abdest alması için su ısıtılmıştır. Bir gün ısıtılmış su getirildiğinde bunun nerede ısıtıldığını sormuştur. Müslümanların mutfağında ısıtıldığını öğrenince yanında ki Muzahim’e ne kadar müddettir suyun bu şekilde ısıtıldığını sormuştur. Suyun ısıtıldığı gün kadar masrafları kendisi hazineye ödemiştir92.

Ömer b. Abdilaziz fakirleri kendi nefsine tercih etmiştir. Başkasının da bu şekilde davranmasını istemiştir. Mesleme b. Abdilmelik’in yemeğe çok düşkün olduğu ve bu yüzden de yemeğe çok masraf yaptığını duymuştur. Bunun üzerine Ömer b. Abdilaziz Mesleme’yi bir gün sabah kahvaltısına davet etmiştir. Ömer b. Abdilaziz aşçılarına emir vererek en güzel yemeklerden hazırlatmıştır. Ayrıca mercimeği soğan ve yağ ile pişirtip, bu yemeği nefis yemeklerden önce ikram etmelerini söylemiştir. Mesleme kahvaltıya geldiğinde Ömer b. Abdilaziz onu öğleye kadar oyalamıştır. İyice acıktıklarında yemeği istemiştir. Mercimek yemeğini güzelce yedikten sonra güzel yemekler ikram edilince Mesleme bunların hiçbirisinden yiyememiştir. Çünkü iyice doymuştur. Bu olay üzerine Ömer Mesleme’ye “demek ki insan az masraflı yemekle de

91 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 36 92 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 37

(35)

doyabiliyormuş, öyleyse Allah’tan kork ve yemeğe yaptığın masrafları fakirlere dağıt” demiştir93.

Ömer b. Abdilaziz ne kendisinin ne de ailesinin boğazına başkasının hakkı olan bir şeyin girmesini istememiştir. Halife Ömer bir gün cariyesinin elinde bir kâse sütle karşılaşmıştır. Cariyesine sütü nereden aldığını ve nereye götürdüğünü sormuştur. Cariyesi de halifenin eşinin hamile olduğunu ve süt canı çektiğini, sütü de yoksullara yemek dağıtılması için kurulan aşevinden aldığını söyleyince, derhal sütü geri götürmesini emretmiştir.94

Ömer b. Abdilaziz’in yaşadığı mütevazı hayat bedenini zayıflatmıştır. Muhammed b. Ka‘b bir gün Ömer’in yanına gelir ve Ömer’i çok değişmiş bir vaziyette bulur ve O’nu hayretle seyretmiştir. Ömer’de niçin kendisine bakıp durduğunu söyler, İbn Ka’b da “sana bakıp ta hayret ediyorum. Nerede o rengin, nerede o taralı saçların, nerede o güçlü bedenin” demiştir. Ömer de cevaben “ya beni defnedildikten üç gün sonraki halimle görsen acaba ne diyeceksin? O vakit elmacık kemiklerim çıkmış, burnumun eti düşmüş, kurtlar yüzümü yemiş olacak. O zaman kim bilir benden ne kadar tiksineceksin” demiştir95.

Ömer b. Abdilaziz bir elma dahi olsa rüşvet kokusu olan her şeyden uzak durmuştur. Canı elma istediği bir zamanda kendisine elma hediye edilmiştir. Fakat bunu kabul etmemiştir. Hz. Peygamberin hediye kabul ettiğini, bunu yasaklamadığını söyledikleri zaman “o zamanki hediyeler gerçekten hediye idi. Ama bu zamanda rüşvet olmasından korkuyorum” diye cevap vermiştir.96

93 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 43 94 İbn Sad, Tabaùât, V, 379 95İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 48

(36)

Halife Ömer rüşvet konusunda çok hassastı. Bir iş için kendisine rüşvet teklif edeni maksadının aksiyle cezalandırmıştır. Bir gün iki kişi gelerek müezzinlik yapmak istediklerini belirttiler. Bir makama ikisi de namzet idiler. Halife hangisini seçeceği konusunda tereddüt etmiştir. Bir adamı bu iki kişiye ayrı ayrı göndererek senin bu işini yaparsam bana kaç para vereceksin diye sordurttu. Her ikisi de birbirinden habersiz olarak belli bir miktar rüşvet teklif ettiler. Bunu öğrenen halife o bölgenin valisine mektup yazarak bu kişilerin kesinlikle müezzin yapılmamalarını emretmiştir97.

Bir gün Ömer Cuma namazını kıldırdıktan sonra yanındakilerle sohbet ediyordu. O esnada oradakilerden bir tanesi Ömer’e niçin yamalı elbise giydiğini sormuştur. Belli ki Ömer bu sorudan hoşlanmamıştır. Sonra şu hikmetli cevabı verdi. “en faziletli iktisat bollukta yapılan ve en faziletli af güçlü iken yapılandır98.

Ömer atların gereksiz yere koşturulmasını yasaklamıştır. Çünkü hayvanlara karşı son derece şefkatlidir99.

Bir gün Ömer yatsı namazını kıldıktan sonra kızlarının yanına uğramıştır. Onların ağızlarını kapadığını görünce, kızlarının mürebbiyesine niçin ağızlarını kapadıklarını sormuştur. O da yanlarında mercimek ve soğandan başka yiyecekleri yoktur. Soğan kokusunun sana gelmesini istemedikleri için böyle yaptıklarını söylemiştir. Bunun üzerine Ömer duygulanmıştır ve şöyle demiştir: “Kızlarım sizin çeşitli güzel yemeklerden yemeniz, babanızın cehenneme gitmesine sebep olabilir. Bu da size neyi kazandırır”100.

Ömer bir gün eşine gelip, biraz üzüm alacak kadar para olup olmadığını sormuştur. Eşi Fatma ağlamaya başlayınca Ömer niye ağladığını sormuştur. Fatma da

97 İbn Sad, Tabaùât, V, 395 98 Ebu Nu‘aym, Age. V, 261 99 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 49 100 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 51

(37)

cevaben sen ki Mü’minlerin emiri ve halifesin, hâlbuki elinde bir üzüm alacak kadar paran yok. Senin bu halinin zorluğuna ağlıyorum demiştir. Halife de ağlayan hanımına “cehennem de boynumuza bir halka geçmesinden bu halimiz daha kolay değil mi?” demiştir101.

Bir gün yolda kollarını sallayarak yürürken bir an durmuştur ve gözleri yaşarmıştır. Sebebini soranlara ise “dünyada salladığım bu kollarım ahirette bağlanırsa” diye cevap vermiştir.102

Ömer b. Abdilaziz, hem halife hem de devlet başkanıydı. Bu tür makamlarda herkesin gözü olur. Bu makamları elde eden birçok kişi, (istisnalar hariç) önceki yaşantısından farklı bir yaşantı içerisine girerler. Ömer ise önceki yaşantısından daha zahit bir yaşam içinde yaşamaya başlamıştır. Bu vaziyet sıradan insanlar tarafından hayretle karşılanırken, dönemin âlimleri tarafından takdirle karşılanmıştır. Ömerden sitayişle bahsetmişlerdir. Bu âlimler şunlardır.

Birincisi, devrin en büyük zahitlerinden biri kabul edilen Malik b. Dinardır. “Bana herkes zahitsin diyor, hâlbuki gerçek zahit Ömer’dir. Zira dünya ona bütün güzellikleriyle geldi, o elinin tersiyle onları itti. Gerçek zahitlik te dünyanın güldüğü zaman dünyaya küsebilmektir. Ömer bunu başarmıştır”103.

İkincisi ise; Ebu Süleyman ed-Dârânîdir. Ebu Süleyman ed-Dârânî, Ömer’i Veysel Karanî ile kıyaslayarak şu yorumda bulunmuştur: “Ömer b. Abdilaziz Veysel Karanî’den daha zahittir. Çünkü Ömer dünyanın makam, mevki gibi çok şeyine sahip olduğu halde, dünyaya sırt çevirdi. Ama Veysel Karanî’nin durumunu bilmiyoruz. Eğer

101 Ebu Nu‘aym, Age. V, 259 102 İbn Sad, Tabaùât, V, 374 103 Ebu Nu‘aym, Age. V, 257

(38)

Ömer’in sahip olduklarına o sahip olsaydı nasıl davranırdı bilemiyoruz. Çünkü tecrübe edilen, tecrübe edilmeyen gibi değildir”104.

Ömer b. Abdilaziz devletin eşyasını kendi şahsı için asla kullanmamıştır. Bir gün yanındakilerden birisine bal ısmarlamıştır. Bal geldikten sonra balı neyle getirttiğini sorunca o da posta atlarıyla getirttiğini söyleyince o balı sattırıp parasını beytulmala vermiştir.105 Yine devlet işi yaparken devletin mumunu, şahsi işini yaparken de kendi mumunu kullanmıştır106.

Halife Ömer’in kızı babasına incili bir küpe gönderir, küpenin eşi devlet hazinesinde varsa kendisine göndermesini istemiştir. Halife de iki adet kor ateş parçası göndermiştir ve bunları kulaklarına asabilirsen, küpenin kardeşini gönderirim diye cevap göndermiştir107.

Ömer b. Abdilaziz’in oğullarından bir tanesi babasına mektup yazmıştır. İkinci kez evlenmek istediğini belirtmiştir. Mehir parasını da devlet hazinesinden istemiştir. Ömer buna çok kızmıştır. Şu şekilde bir mektup yazarak karşılık vermiştir: “Bana mektubun ulaştı, benden mehir parasını Müslümanların malından vermemi istiyorsun. Halbuki muhacirlerin çocuklarından kendilerini haramdan sakındırsın diye bir kez bile evlenmeyenler benden bu istekte bulunmadılar. Sen de bir daha böyle bir istekte bulunma”108.

Ömer b. Abdilaziz, halife olduğu için hiçbir zaman kendisini diğer insanlardan üstün görmemiştir. İnsan genellikle öfkelendiği zamanlar sağlıklı düşünemez, yanlış tutum ve davranışlarda bulunabilir. Aşağıda verilen örnekte Ömer’in böylesi

104 İbn Kesir, Age. IX, 338 105 Ebu Nu‘aym, Age. V, 293 106 Ebu Nu‘aym, Age. s. 323 107 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 177 108 A.g.e. s. 136–137

(39)

durumlarda bile kendisini sıradan bir vatandaş gibi gördüğünü, Allah’tan korktuğu için kibirli davranmadığı görülmüştür.

Adamın birisi, bir gün Ömer b. Abdilaziz ile ileri geri konuşmuştur, nihayet onu öfkelendirmiştir. Ömer de çok kızmıştır, hatta onu dövmek bile istemiştir. Sonra sinirlerine hâkim olup adama şöyle demiştir: “Sen, şeytanın bana hükümdarlık duygusu aşılayarak, beni öfkelendirmesini ve bu nedenle de yarın karşılığını benden alacağın bir haksızlığı sana yapmamı istedin. Haydi, git, Allah sana afiyet versin, artık seninle tartışmanın gereği yoktur”109.

Ömer b. Abdülaziz’in ibadet hayatını ölüm ve Allah korkusu şekillendirmiştir. Eşi Fatıma’ya O’nun ibadet hayatı sorulduğunda Ömer’in diğer insanlardan çok namaz kılıp oruç tutmadığını fakat Allah’tan çok korktuğunu, adeta bir serçenin titremesi gibi Allah korkusundan titrediğini söylemiştir110. Her gün yatsı namazından sonra odasına çekilip, kıbleye dönüp, ellerini açıp ve ağlayarak dua etmiştir. Kendisinden geçince bir miktar uyur ve uyandıktan sonra yine sabaha kadar bu şekilde devam etmiştir111.

Ömer, bir gece yine sabaha kadar uyuyamayıp, düşündüğünü söylemiştir. Ne düşündüğü sorulduğunda ise şöyle açıklamıştır: “Ölüyü üç gün sonra kabrinde görsen, daha önceki dostluğundan ve yakınlığından dolayı korkar ve ürperirdin. Şimdi onun yerinde haşereler dolaşıyor, kurtlar onu parçalamış, kefeni parçalanmış ve etrafı kötü bir koku almıştır. Hâlbuki birkaç gün önce ne güzel vücudu ve elbiseleri vardı”. Bunları söylerken bayılmıştır ve ayıltmak için hanımı gelmiştir ve soğuk su dökmüştür. Ömer ayıldığında hanımını yanında ağlar vaziyette görmüştür. Niçin ağladığını sorunca eşi,

109 İbn Kesir, Age, IX, 327 110 İbn Abdi’l-Ðakem, Age. s. 40 111 Ebu Nu‘aym, Age. V, 260

Referanslar

Outline

Benzer Belgeler

İlay Çelik Sezer Yeni bir araştırmada dünyanın en hızlı karıncaları olduğu bilinen Sahra gümüş karıncalarının (Cataglyphis bombycina) tam olarak ne kadar

‹ç ba- s›nç büyük oranda düzgün da¤›lm›fl oldu¤undan, tepki kuvveti topun yerle temas etti¤i alan›n büyüklü¤üyle, bu da (fazla büyük olmamak

GENÇ ressam Gözde Çobangil’in resimleri, Füzen Sanat Galerisi’nin siyah fonlu duvarları üzerinde, ya­ şamın hareketliliğini gözler önüne seriyor.. Diyarbakır’dan

Aralık ayının sonunda kavuşum nok- tasından ayrılan Satürn Ocak ayının ilk günlerinde, gökyüzünde Güneş’e yakın konumda olacağından, gözlem- lenmesi de mümkün

Kepler takımının lideri William Borucki bu kadar kısa sürede bu kadar çok gezegen adayının keşfedilmesinin çok şaşırtıcı olduğuna dikkat çekerek ekliyor: “Bu gezegen

Ortada bir şayia var: «Me safeler»i satın alıyormuş, tabii sonra da bize satacak.İnsan Ticarelten mezun olur­ da ticaretin yolunu bilmez mi?. Havadan para kazanmak

Sanatta, hendesede olduğu gibi isbat değil, telkin; hüküm değil, teb­ liğ; yübuset cağii yumuşaklık; hissiz­ lik değil, duygu; durguluk değil, tit­ reyiş ve

Sonuç olarak, HIV ile infekte hastalarda sifilis, sifilisle infekte hastalarda HIV taraması yapılması gerektiği, özellikle HIV/sifilis koinfeksiyonunda homoseksüel