• Sonuç bulunamadı

Refik öğlen lokanta, akşam meyhane

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Refik öğlen lokanta, akşam meyhane"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Fotoğraf: H A S A N DE Z

O F R A Bekri Çeşnici

CQOjjCpí

Refik

Öğlen lokanta,

akşam meyhane

Öğle yemeklerinden rakılı akşam sofralarına, “Refik”, harcıâlem bir mekân: Fotoğrafta Refik Bey (Sağda gözlüklü) müşterilerinin arasında...

yor, yerleri ikiliyordu.

Refik, geçen aylarda Osman’dan ayrılıp kendi başına bir yer kurmaya karar verince, kardeşoğlu Yakup, hemen amcasının bir za­ manlar kendisine devrettiği dükkânı onun emrine verdi; hem de en iyi aşçılarından biriyle.

Şu kaderin işine bakın ki siz, şimdi Refik, Asmalımescit Sofyalı Sokak’taki ilk dükkâ­ nının yerinde çalışıyor. Dar, küçük dükkânın üst katı da yapılıyor. Şu anda, servis verilmeye başlanmış olmasına karşın, henüz tam bitmiş değil. Bittiğinde özel toplantılar (15-20-25 ki­ şilik) salık verilebilecek bir yer olacak.

Refik’in özelliği, öğlenleri yabancı uyruk­ lu öğretmenler, avukatlar, konsolosluk görev­ lilerinin gittiği ızgaraları ve tencere yemekle­ ri olan güzel, temiz ucuz bir restoran; gece­ leri de, yine gündüz de bulunan üç dört çeşit balığı, mezeleriyle hoş bir meyhane olması.

Refik’te fiyatlar ucuz. Her zaman balık, çe­ şitli mantar yemekleri, ızgara börekler, güzel ızgara etler ve bu mevsimde, afiyetle yiyebi­ leceğiniz kuzu sarmayı da buluyorsunuz Re­ fik’te... Güler yüzlü servis ve temiz mezelerle ucuz bir hesabın yanı sıra...

Bunca özellikten sonra insan daha ne arar?

REFİK RESTAURANT, Asmalımescit,

Sofyalı Sokak, Tel: 143 28 34

R

efik Arslan, 1939 yılında, Karadeniz’den İstanbul’a adımını atıp, her ne hikmet­

se, Asmalımescit Sokağı’na düştüğünde İstanbul’da tramvaylar, Beyoğlu’nda şık ha­ nımlar, güzel giyimli kıranta beyler, Markiz ve Lebon ve de Nisuaz Pastanesi, Degustas-

yon, Orman, Etoile Sineması vardı. Ve de o

yıllarda İstanbul’da karartma vardı. “Asma-

Ijpıescit 74”te, çeşitli ülkelerden gelrnişplf^

yonartîstlerî ve de Fikret Adil otururdu. Refik Arslan, 1939 yılında ‘Karadeniz

Postası’ ile İstanbul’a geldiğinde, İstanbul-

un Osmanlı kalıntısı levanteni bol kozmopolit olmaktan henüz çıkıp da Anadolu’nun akın ettiği, yedi tepeli şehrinden yetmiş yedi tepe­ li bir gecekondu kumkumasına dönüşmedi­ ği zamanlardı.

Ve evet, her ne hikmetse, Refik Arslan şu günlerde ellinci yılını aşmış İstanbulluluğu­ na Asmalımescit’te başladı. O zamanların ün­ lü lokantâranndan yazları da terası olan ve altmışlı yılların sonuna kadar yaşamayı be­ ceren, Njl Izıkantası’jıda çalışmaya koyuldu. Refik daha sonraları, Sofyalı Sokak’ta Vi­

yana Lokantası’nın yamndaki yerini satın aldı

ve orada tıpkı bugün yaptığı gibi, öğlenleri, civarda çalışan konsolosluk mensuplarının, yabancı okul hocalarının gelip, salçalı Türk tencere yemekleri ile püreli rostolar veya ız­ gara etler yedikleri bir lokanta oluşturdu.

Öğlenleri, Avrupa kentlerinin lokantaları­ na benzerdi Refik’in yeri. Biraz hızlı hızlı ye­ nir; ama biraz da günün ortasındaki aradan yararlanıp laflanırdı. Yemekler çoğu zaman su eşliğinde tadılırdı. Ama masalardan bira

da eksik olmazdı. Salatalı, etli, kırmızı şaraplı bir masa, öğleden sonra fazla işi olmayan ki­ şilere özgüydü.

Saat ikiye, iki buçuğa doğru, lokanta son öğlen müşterilerini de uğurlar. İçerde bula­ şıkçılar yoğun işten kalanları temizlerlerken, bir iki bira müşterisi düşerdi Refik’e... Öyle ya, söylemeyi unuttuk. Bu arada Refik işi bü­ yütmüş, ilk dükkânın yanındaki Viyana Lo­ kantasını da satın almış ve tarih de altmışlı yıllara gelip dayanmıştır. Artık büyütülmüş salonun eski bölümünde koca bir tezgâh ve sifon Tekel birası vardır... Saat üçe doğru ha­ fiften biracılar gelmeye başlarlardı. Beşe doğ­ ru işi bitiren akşamçılar, altıdan yediden son­ ra ise öğlen mazbut bir lokanta olan ve ızga­ raları, tencere yemekleri ile civarın yabancı­ larını toplayan lokanta hızlı edebiyat tartış­ malarının olduğu bir meyhaneye dönüşürdü.

Refik’in kardeşinin oğlu Yakup’un, mem­ leketten kalkıp dükkâna gelmesi, altmışlı yıl­ ların sonuna da değil de, yetmişli yılların ba­ şına rastlar.

O zamanlar nice sohbet nice tartışma, ge­ ce saat l l ’i geçe, Yakup’un kapanış narası ile son bulurdu.

Sonra Refik, yerini yeğeni Yakup’a bırakıp, ortağı Osman ile birlikte Asmalımesçit’in Be- yoğlu’ndan girişinde sol kolda yine kendi adıyla yeni yerini açtı. Değişen yalnızca dük­ kândı, yine öğlen yemekleri aynı minval üze­ re sürüyor, yine akşamlan meyhanenin müş­ terileri geliyor ve yine çekme Tekel birası ve­ riliyordu.

Öte yandan genç yeğen Yakup işi

büyütü-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gama ›fl›n patlamalar›yla ilgili olarak yayg›n kabul gören model, Günefl’ten çok daha kütleli bir y›ld›z›n merkezinin çökerek, kutuplar›ndan parçac›k ve

Bey­ ru t’un Hıristiyan kesiminde Lübnan Ermenilerinin ezici ço­ ğunluğunun yaşadığı semt.. Aynı gece Lübnan'ın en nü­ fuzlu gazetesi An

İç Mekân Hava Kalitesi kredi başlığında, mevcut hali ile Ali İhsan Dayıoğlugil İlkokul Binası 5 puan kazanabilmekte olup, İç ortam hava kalitesi için CO2 sensorünün

Samimî olarak itiraf edelim ki İs­ tanbul âsarı atika müzesinin tesis şerefi yalnız ve yalnız Hamdi Etem - H alil E- tem kardeşlere aiddir ve bu müze,

Merkez Bankası Başkanı olduktan sonra Dünya Banka- sı’nda birlikte çalıştığı biri Iraklı, diğeri Hintli iki arkadaşı görevlerinden istifa ederek 2

Halide Edibin İngiliz edebiyatı tarihinde görülen ve bizim için ruh olacak nokta, mazinin yuğurul masıdır, bizim edebiyatımız kapı­ sı açılmadık bir

Ama aynı kentin tarihi -olması gerektiği biçimde- tarihsel olgu­ ları, olayları sağlam bir tarih bi­ lincinin ürünü olan bir bağlama yerleştirerek yansıtırsa, o zaman

esası ve İngiltere nüfuzuna tâbi bir Filistin hükümeti hıristiya- niyesinin teşkili ve bu suretle Mısır ve Süveyş ve Bahı-iahme- rin ilelebet teinini ve