• Sonuç bulunamadı

Sulu Kule [Sulukule]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sulu Kule [Sulukule]"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

v i

\<£v

; '- S K ;

TU*

S

H

AKİKATEN öyle. «Zevk âşıklarının yuvası Belediye fırtı­ nası ile bozuldu gitti.»

Belediyenin imar plânının bu faslının tatbikinde göster­ diği şiddet okuyucularımdan bazılarını o kadar sinirlendirmiş ki bana mahallenin perişan halini gösteren resimlerini göndl- riyorlar, İstanbulun fethinden beri bütün hâdiselerin, fâciala- n n, harblerin, ihtilâllerin, isyanların, mahrumiyetlerin karşı­ sında gülmesini ve güldürmesini bilen bu neşeli insanların çil yavrusu gibi dağılmalarına tahammül edemediklerini söylü­ yorlar.

Şimdi malûm a... Bir «turizm» modası çıktı. Sokakta sey­ yar ocağın üzerine buram buram tüten bir boru oturtup etrafa kokular yayan köfteci turizm. Kapaklı lâvabo kovasında hıyar turşusu satan da turizm. Köprü dubasının yanında tavada pa­ lamut pişirerek iştehalılara ekmek arasında 50 kuruşa toslayan da turizm!

Bunlar turizm de vücutlarının her adalesi ayrı ayrı, fıkır fıkır kaynayan ve nesilden nesile raksı, sazı, sözü kendilerine n n a t yapan Sulukule turizm değil mi?

Bir vakitler İstanbul vilâyetinde, İstanbulun ayrılığına — • elemle katlandığı Vali Niyazi Akı’nın muayyen günlerde tertip eylediği turizm toplantısında köprüde satılan palamut tavasına bir zat «mahallî renk» mânasına olarak:

— Kulör lokal.

Demiş, ben de düzelterek: — Kulör bokal!

Demiştim. Eğer maksut mahalli renk ve hava ise bunu Su- lukuleden daha iyi ne temsil eder ki?

Hoş Sulukulenin ben o kadar «turizm» e temas etmesini de pek kabul etmiyorum. Turist, Sulukule rakslarından nc an­ lar?

Onlar, vaktiyle Musevi hokkabazların: Oynama deli.

Döğerler seni.

Tandırda makamâyı yakarsın!

curcunası İle yaptıkları maskaralığı hatırlatan «tvist» çrapıl- masını severler.

Ben Sulukulenin «turist» ler için değil bizim için. İstanbul halkı için kalmasını isterdim. Onların neşe sağnaklarım turist­ ler değil, biz anlarız.

Hâlâ hatırlarım: Çocukluğumda Emirgânda oturan Hidiv İsmail Paşa, Kolbaşı Safinazın idaresindeki kaba saz ve raks I I heyetini yalıya getirtmişti, aralarında Gülistan da vardı. Şimdi hayatta mı bilmiyorum? Fakat kemençe, darbuka, zilli maşa, lavtadan mürekkep saz:

Yaz bahar olunca şen olur dağlar

köçekçesi ile girişince Gülistanın sanat meş’alesi etrafında dö­ nen bir pervaneyi hatırlatan raksını hâlâ unutamam. Zaten on larda öyle bir musiki istidadı vardır ki bunu ancak bir «Allah vergisi» olarak kabul ederiz.

Meselâ meşhur zurnacılardan bir Yakonıi vardı. Konağını bir Türk musiki akademisi haline koyan Askerî Mesarif Nazın Mustafa Paşa, Yakomi’yi getirtir ve saz takımına iştirâk etti­ rirdi.

Mustafa Paşa, bir gün Yakomi’ye bir gümüş zurna hediye etmiş, Yakomi:

— Paşam, demiş, bunu görenler bana «Sen bir garip çinge­ nesin. Nene gerek gümüş zurna» diyecekler.

Paşa gülmüş:

— Yakomi usta! demiş, sana altınını veremediğim için git- müşünü verdim, senin kadrini biz biliriz.

Onlardaki bu istidat maddiyata da tesir eder. Rahmetli Re­ fik Fersan anlatıyordu:

— Bir gün Tanburi Cemil Bey merhumla Mevlânekapısı ta­ raflarında bir kır kahvesinde idik. Biri keman, diğeri darbuka çalan iki çocuk geldi. Oğlan öyle bir keman çalıyor ki Cemil Bey bile takdir etti. Elinden kemanı aldım, göğsü çatlak, sapı İple sarılmış bir garibe idi, bir de yaya baktım: Üzerinde kıl yoktu. Doğrudan doğruya bir tahta parçasına reçina sürülmüş­ tü ve bu hârika çocuk, bunlarla her istediğini çalıyordu.

Sulukulenin resimlerinde döşeklerini taşıyan iki şuh lcızm ; tatb tebessümleriyle:

— Bizi çok ararsınız. Sitemini hüzünle karşıladım.

Evet! Sîzleri elbette ararız ve... buluruz. Çünkü nerede ol­ tanız oranm neşve pınarı olursunuz.

U L U K U L E

■ R n z u ld ıı lâ n p .s i l i f t , a d e t â n ı n —

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kişiler modayı, olduğu gibi uygulamak yerine, kendi vücut özelliğine, ten rengine, diğer giyim aksesuarlarına uygun olan renk, model ve çizgileri seçerek

Bir yanda ulaşım, sağlık, eğitim ve suyun bir insan hakkı olduğunu söyleyen ve bu doğrultuda Dikili halkına hizmet götüren Osman Özgüven diğer yanda zarar edecekleri

Bildiğim kısa ve dar, kocaman çınarları, küçücük evlerin süslediği sevimli sokaklar, Kuru çeşme, Sarma şık, hiçbiri yok.. Sulukule Meydanı’ındaki İbrahim

- Devlet tarafından verilen fiyatların, verimin yüksek olduğu bölgelerde düşük maliyetle elde edilen düşük kaliteli fındık üretimini teşvik ettiği, bilinci ile konular

Bizler Sulukule'ye gitmeye, orada olmaya devam edeceğiz ve şimdiye kadar defalarca belirttiğimiz ve kanıtladığımız gibi, sivil toplum kuruluşları olarak, katılımcı bir

Fakat Sultan Murat mabeyncilerinden Ruşenî Boy’in oğlu olduğu için İzmir’e sürülüp oradan kitap ve mecmuaların kendisine tanıt­ tığı Paris’in

Arada sırada sesini duyurup tekrar susan Semi- ha Berksoy ilk opera

Çalışmanın temel anlatılarının yazarlarından biri olan Asaf Muammer de (Kandilli’deki Edip Efendi Yalısı’nın sahibi, siyaset adamı, yazar, ressam ve usta bir