• Sonuç bulunamadı

Ölümünün 26. yılı vesilesiyle:Ahmed Ağaoğlu (1869-1939)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün 26. yılı vesilesiyle:Ahmed Ağaoğlu (1869-1939)"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE

Ölümünün

26

. yılı vesilesiyle

i H M a B H a a a H H B M a a M H a a M H n M a B M a a M a H a B H H M n H u s û M O H U i a H D B H B

Ahmed Ağaoğlu

(1869

1939)

İkinci görüşme

T ürk ve Yunan dışişleri bakanları a - rasında ikinci görüşm e perşem be günü cereyan etti. Bu da, tıpkı birincisi gibi «ihtiyat» m hâkim olduğu b ir b uluş­ maydı. M eselelerin derinliğine inilmesi bahis konusu değildi. Ü zerinde anlaş­ maya varılm ası gereken tek nokta, iki m em leketi harbin sınırına kadar getir­ miş bulunan kansere silâhlı b ir am eli­ yatla değil, m üzakere yoluyla tedavi ça­ resinin aranm asında görüş birliğinden i- baretti. G erginliğin artışı çeşitli alan lar­ da pek çok zararlara sebep oluyor ve bu z a ra rla r NATO'dan, ya da diğer m ü n ase-’

betlerden önce bizzat iki ülke bakım ın­ dan tah rip k âr hâle geliyordu. G erginli­ ğin açtığı y a ra la r derinleştikçe, ileride b ir tedavi m utabakatına varılsa bile b u ­ nun için geçecek zaman şimdi lâzım olan­ dan dalıa uzun sürecekti.

Bu ortak görüşe perşem be günkü gö­ rüşm ede biraz daha yaklaşıldı. Ondan sonrası görüşm elerin hangi kademede, nerede, ııasıl biı gündem le başlayacağı idi. Kostopulos bu bahislerde biraz fazla ihtiyatlı davranm a gayreti içinde g örü­ nüyordu. H atta bu bir ihtiyattan ziyade, kaçınılm az hâle geldiği için kabul e- dilen görüşm elere karşı duyulan gönül­ süzlüktü. Fakat yapacak başka bir şey yok gibiydi O günden itibaren İngiltere dışişleri bakanı, suyun sıcaklık derecesi­ ni Paul Martin in parm ağı ile ölçmüş olmanın emniyeti içinde, işin içine biraz daha sokuldu Önce Türk dışişleri ba­ kanını makamına davet ederek bir süre görüştü Bu sırada yunan dışişleri baka­ nı Kostopulos da. sonradan konseye k a ­ tılan Amerika di«işleri bakanı Dean Rusk ile konuşuyordu Haşan Işık ayrıldıktan 75 dakika sonra- Kostopulos’un aynı ka­ pıdan girdiği görüldü

Böylece Atina ile A nkara arasında bir kapı aratanmış oluyordu. K apının a- ralığmdan ise M akaıios’un hiddetli y ü ­

zü farkedilmektevdi. Nitekim Marlbo- rough House’da ikinci karşılaşm anın da vukubulduğu haberi Atina’ya ulaştığı zaman Makarios ikinci defa fikrini d e ­ ğiştirip, Kostopulos’u beklem eden Lef- koşa'ya döneceğini söyledi. Bizzat almak istediği izahatı dinlem eye ise dışişleri bakanı K ıprianu’yu mem ur ediyordu. .

Alman sonuçlar

Hatla sona ererken T ürk hâriciyesi­ nin «üst kademesi« te k ra r A nkara’ya dönmüş bulunuyordu. Hemen bütün yüzlerde belli bir m em nunluk ifadesi m üşahade etm ek m üm kündü. A ncak d u ­ rum un, belli çevrelerde yayıldığı derece­ de kutlanm aya değer bir m erhalede b u ­ lunm adığı da âşikârdı.

Bir buçuk yıla yakın bir zam andan beri yaşayan yarı harp hâlinin sona e r e ­ bileceğini gösteren bazı em âreler belir­ mişti. Ama dış baskılar ve T ürkiye’nin aldığı nihâî k ararlar karşısında b ir y u ­ muşama tem ayülü gösteren A tina'nın, bu tavrını ne k ad ar zaman m uhafaza 8- deceği belli değildi. Üstelik y arın h e r­ hangi bir kadem ede masa başına o tu ­ rulduğu vakit söze nereden başlayacağı hakkında da henüz elde hiç bir şey yok­ tu. H attâ bununla ilgili olarak diplom a­ tik çevrelerde yapılan tahm inlerde, Y u­ nanistan'ın m üzakereye razı olm amak töhm etinden sıyrılm ak için şimdilik bo­ yun eğdiği, am a esasa gelindiği vakit es­ ki katı tutu m u n u tek rar ortaya koyaca­ ğı da ileri sürüldü. Bir başka ihtim al de, görüşm elere başlanması için, veya baş­ landıktan sonra ortaya atacağı, kabulü imkânsız bir takım tâviz istekleriyle, T ürkiye’yi m üzakereye yanaşm am ak it­ ham ı altında bırakm aktı.

B ütün bu ih tim allere rağm en, L on­ d r a ’da a lın a n sonuç T ü rk iy e yönünden diplom atik b ir b a şa rı o larak d eğerlen­ d irildi. B a şa rın ın u n s u rla rı ise dâvanın •N A T O ’ya, b ir n isp et dahilinde benim ­

setilm iş olm ası, bazı büyük devletlerin a lın la rın ı k ır ış tır a k ır ış tır a konuya il­ gi gösterm ek ih tiy acın ı hissetm eleri idi Bunu sağ lay an sebeplerin başında da T ü rk iy e ’nin k a ra rlılığ ı ve k a ra r lı olu­ şu nun m ü tte fik le r ta r a fın d a n a n la ş ıl­ ması geliyor.

Şüphecilere göre

Şim diki d u ru m u , düz b ir çizgi is tik a ­ m etinde böyle d eğ erlen d iren lere k a rş ı­ lık, şüpheci m ü ş a h itle r konuyu b ir baş­ ka açıdan ele alıy o rla r. B u n la ra göre o r­ ta d a ne belirm iş bir an lay ış, ne de

ufuk-rjtA N IN M IŞ tü rk m ütefekkir, ga- * zetecj ve profesördür. A zerbey- can türklerindendir. D edeleri E ruzu- ru m ’dan A zerbaycan’a h icret ederek orada yerleşm işlerdir. Babası Mirza H aşan anası «Sarıcaali« adlı tü rk k a ­ bilesinden Taze hanım dır. Ağaoğlu A zerbaycanda Şuşa şehrinde doğ­ m uştur. İlk tahsilini mahalle m ekte­ binde ve Şuşa’da İslâm î ilim ve irfa ­ nı ile tanınm ış olan dindar ve m u­ taassıp am casının nezarti altında y ap ­ mış, arabca ve farscayı bu devrede öğrenm iştir. Amcası tarafından molla olarak yetiştirilm ek istenen Ağaoğlu, annesinin gizli teşvik ve yardım ı ile rusca öğrenm iş ve şehrin ru s orta m ektebine girm iştir. Lise tahsiline de aynı şehirde başlamış ve Tiflis’te t a ­ m am lam ıştır. Ailesinin b ü tü n m u h a­ lefetine rağm en annesinin teşvik ve yardım ı ile, yüksek tahsil için evvelâ P etresburg’a ve sonra P aris’e gitmiş ve hukuk m ektebi ile «College de France»ı bitirm iştir.

Ağaoğlu, Paris’te bu lu n u rk en İ t­ tih at ve T erakki fırkasının m üessisle- rinden olan Ahmed Riza ve Dr. Nâzım ile tanışm ıştır, ki karşılaşm a daha son ra T ürkiye’de üzerine aldığı vazife­ ler bakım ından b ir başlangıç teşkil eder

Azeri tü rk leri içinde okumalı i- çin A vrupa’ya giden ilk gençlerden olan Ağaoğlu, 1894’de tahsilini b itire ­ rek m em leketine dönm üş ve A zer­ baycan’da millî duygu ve şu u ru n u n uyanm ası için İsmail K asprenski, H ü ­ seyin Zade Ali, Âli M erdan Topçu-

başı gibi kimselerle beraber kesif bir

faaliyete başlam ıştır. B ir taraftan m uallim lik yaparak hayatını kazan­ mağa çalışırken,, diğer taraftan gü n ­ lük «Hayat» ve daha sonra «İrşad» ve «Terakki» gibi gazetelerde azeri tü rk lerin i aynı ülküde birleştirm eğe ve birliğe engel olan şiî-sü n n î h u sû ­ m etini kaldırm ağa çalışm ıştır. 1901’de basılmış olan «İslâma göre ve İslâm âlem inde kadın» unvanlı rusca bir r i ­ salede, m üslüm anların k u rtarılm ası­ nın maddî, manevî, h attâ siyasî k a l­ kınm alarının iki m eselenin halline bağlı bulunduğunu ve b u n ların da kadm ve alfabe meselesi olduğunu i - leri sürm ekte ve «Müslüman» âlem i­ nin uyanm ası ve o âlem in m edenî m illetler m uhitine girebilmesi için, çok şiddetli b ir sarsıntıya ihtiyaç v a r­ d ır; m üslüm anların kendi reform as- yon devrini geçirm eleri ve içlerinden gayet kuvvetli bir irade sahibi ve nefsini iş için tam am en fedaya hazır b ir adam ın gelip çıkması lâzım gelir» dem ektedir.

1905’te teşkil ettiği «Defai» n â ­ mında gizli b ir cem iyet vasıtasiyle ru s çarlığının istibdadına ve erm eni h

a-V ._____________________

ta g ö rü n en b ir çözüm ih tim ali v a r. NA- to m ü tte fik le rin in zihniyetinde m üşa­ hade edilen rö n esan s sadece b ir teskin p o litik asın d an ib aret. B ilhassa A n k ara- da Sovyet dışişleri bak an ı G rom iko’nuıı beklendiği g ünlerin hemen öncesinde, L o n d ra’da, T ü rk iy e ’nin s ırtın a dok u n a­ cak dostâne b ir elin T ü rk - Sovyet gö­ rü şm elerin d e kendini b ir a ğ ırlık o larak h issettirm esi hesabı P au l M a rtin ’in g a y re tle rin d e büyük rol o y nam ıştır. I n ­ g ilte re ve A m erik an ’m gönüllerini b ir­ denbire ü rp e rte n şe fk a t h isleri de geç kalm ış b ir id rak ve iz’ân ın te z a h ü rü hiç değildir. T ü rk - Sovyet g örüşm eleri bu s u re tle gölgelenebildiği, bu görüşm e- lerle-ilg ili o larak T ü rk iy e ta r a f ın d a bi­ ra z te re d d ü t y a ra tıla b ild iğ i ta k d ird e m ak sad a varılm ış o laca k tır. B izâtihî K ıb rıs meselesi ise ikinci p lân d a k a l­ m ak tad ır.

Ancak gerek düz çizgi istik am etin d e gö ren lerin , gerekse şüphecilerin u n u t­ tu k la rı b ir nokta v a r: L ondra to p lan

tı-A H M E T tı-A Ğtı-A OĞLU

(1869 - 1939)

reketlerine karşı siyasî m ücadeleye girişm iştir. A zerbaycan’da tü rk le r arasındaki m illî şu u ru gören Çarlık H üküm eti Ağaoğlu ve arkadaşlarını takip ve tazyik etm iştir. Bu tazyik pek şiddetli b ir hâl aldığı sıralarda, T ürkiye’de 1908 ikinci m eşrutiyet in ­ kılâbı olmuş ve Ağaoğlu aynı sene­ nin sonlarında İstanbul’a gelm iştir. Bu tarihten itibaren onun ikinci faali y e t devresi başlam ıştır.

Türkiye'de 30 sene

Istanbulda M aarif Nezaretinde m üfettişlik vazifesiyle işe başlayan Ağaoğlu, az b ir zaman sonra «İttihad ve Terakki» fırkasına intisab ederek m em uriyeti bırakm ış ve «Jeune T u r­ que» gazetesine yazılar yazmağa baş­ lam ıştır.

sından önce A n k ara’da yapılan çalışm a­ la r d a bu ih tim a lle r a y rı a y rı gözden ge­ çirildi. Y u n a n ista n ile b ir m a sa e tr a f ı n ­ da buluşm anın m üm kün olabilm esi h â ­ linde bundan n eler beklenebileceği, bu­ n u n , T ü rk iy e ’n in p o litik asın a ne gibi te ­ sirle ri olabileceği hesaplandı.

Gromiko ile yap ılacak g örüşm eler de ay n ı ih tim al h e sa p la rı içinde y er alm ış­ tı. V arılan sonucu şöyle özetlemek m üm ­ kündü :

« T ü rk - Sovyet m ü n aseb etlerin in ge­ lişm esinde, k a rş ı ülkenin K ıbrıs konu­ sundaki g ö rü ş ve tu tu m u n u n önemi bü­ y ü k tü r. T ü rk iy e , bu h u su s ta m u h a ta ­ b ından, şim diye k a d a r belirm iş g ö rü ş ü n ­ den g e ri dönm esini değil, ak sin e, onu d a ­ ha açık şekilde o rta y a koym asını bek­ ler. Bu an la y ış içinde T ü rk - Sovyet m ün aseb etleri b aşlıb aşm a b ir konudur ve bunun gelişm esi esas tem enni olm ak üzere, K ıb n s, bu gelişm ede hızlan d ırıcı rol oynayabilecek b ir u n su rd u r.»

Bu h a fta d a n itib a re n A ıık a ıa ve

A-T ü rk m illiyetçiliğinin en esaslı fik ir organı olan 1911’de çıkan «Türk Yurdu» n u n ve tü rk cü lü ğ ü n yayma m erkezi bu lu n an T ü rk Ocağının m ü- essislerindendir. Bu sıralarda ıslâh e- dilen D arülfünunda «Türk m edeniye­ ti» küsüsüne ve rusca m uallim liğine tayin edilm iş ve aynı zam anda «Ter­ cüm anı Hakikat» gazetesinin başına getirilm iştir Umumî H arp içinde A fyonkarahisar m ebusluğuna ve İ t ­ tihad ve T erakki fırkasının «Umumî Merkez» âzâlığma seçilmiş ve 1917’de K afkasya’ya gönderilen ordu Ue ve b u o rdunun siyasî m üşaviri olarak A zerbaycan’a gitm iştir. Bu suretle A zerî T ürk C um huriyetinin k u ru lu ­ şunda esaslı rollerden birini oynayan Ağaoğlu, 1918’de İstan b u l’a dönm üş ve ingilizler tarafından diğer b ir çok D evlet ricali ile M alta’ya g ö tü rü l­ m ü ştü r. Ağaoğlu 1921’de B üyük M il­ le t Meclisi H üküm etinin teşebbüsü ile serbest bırakılan Malta esirlerinden b ir kısm ı ile b erab er hem en A nadolu’ ya geçmiş ve evvelâ İrşad H eyetine tayin edilerek Şark vilâyetlerinde propaganda hizm etine m em ur ed il­ m iştir. Bir m üddet sonra A nkara’ya çağırılarak M atbuat U mum M ü d ü rlü ­ ğüne getirilm iş ve gazeteciliğe de d e ­ vam etm iştir. Z aferden sonra ikinci ve üçüncü Büyük M illet Meclisinde K ars M ebusu sıfatiyle kesif siyasî faaliyet gösterm iş, inkılâbın ideolog­ ların d an birisi olm uştur. Aynı zam an­ da yeni k u ru la n Ankara H ukuk F a ­ kültesinde «Teşkilâtı Esasiye» profe­ sörlüğü ve «Hâkimiyeti Milliye» g a ­ zetesi başm uharrirliği yapan Ağaoğlu,

1931’de «Serbest C um huriyet Fırkası» nın m üessisleri m eyanm da bulunm uş­ tu r. B undan sonra faal siyasî h a y a t­ ta n çekilerek. 1933 senesine k a d a r İstanbul D arülfünunu «Türk H ukuk tarihi» profesörlüğüne tayin edilmiş ve 1933’de Ü niversite ıslahatı sırasın ­ da tekaüde sevk olunm uştur. Bu ta ­ rih ten itibaren gerek tesis ettiği ve gerek diğer gazetelerde İlmî ve siya­ sî yazılara devam etm iş ve 1939 sene­ si 19 m ayısında ölm üştür.

Ağaoğlu tahsilini b itirdikten son­ r a 14 senesi A zerbeycan’da, 30 sen e­ si T ürkiye’de geçen ve yalnız fikir hâlinde kalm ayıp aksiyon halinde pek çok tecellilerle dolu olan hayatında, daim a T ürk lü k için çalışmış, daim a h ü rriy e t ve dem okrasiye aşk d u y ­ m uştur. M illet yolunda feragat, d ü ­ rü stlü k , cesaret ve açık sözlülüğü ile b ü y ü k b ir k a ra k te r num ûnesi olmuş ve bundan dolayı ölüm ünden sonra h akkında yazılan b ü tü n yazılarda fik ­ r î hizm etinden evvel bu cephesi teb â- rü z ettirilm iştir.

t i n a ’da b aşlam ası beklenen d ip lo m atik te m a sla r, belki çok k ıs a zam a n d a b ir sonuç verm iyecek. F a k a t hem en e rte s i günden itib a re n b ir tak ım m ü sp et ih t i­ m a lle r b elirse bile, T ü rk iy e ’n in son « si­ y a sî tu tu m » k a r a r la r ın d a b ir değişiklik olm ayacak. H er â n , h e r ih tim ale k a r ş ı h a z ırlık lı bulu n m a g a y re ti devam ede­ cek. M ukabele-i bilm isil o la ra k a lm a n k a r a r l a r ip tâ l olunm ayacak. B azı a sk e rî ih tiy a ç k o n u la rın d a m üşahede edilen y etersiz lik lerin giderilm esi için ta s a r l a ­ n a n te d b irle r ta tb ik o lunacak. Y a rın b ir k ere d a h a değişebilecek ş a r t l a r k a r ş ı­ sın d a g â fil av la n m a n ın ıs tıra b ın ı te k ­ r a r y aşam am ak için g erek en h e r şey y ap ılacak . L o n d ra ’da elde edilen diplo­ m a tik kazanç kısa z a m a n d a K ıb rıs ’t a ik i cem a atin te k r a r h u z u r içinde ve b ir ­ b irin i ra h a ts ız etm eden y a şa m a sı im k â­ n ın a m ün cer olsa bile, y en i b ir 21 A r a ­ lık hâdisesi T ü rk iy e ’yi sü rp riz le k a rş ı- k a rş ıy a b ırak m ıy acak .

Seyfettin TURHAN '

Referanslar

Benzer Belgeler

Kalbin asli görevlerinden olan tefekkür ve teslim sonucu oluşan manevî arınmadan uzak kalan kimselerin sahip olduğu bu olgu, bir anlamda aklın işlevini yitirmesi sonucu ortaya

Bu çalışmada, Osmanlı Devlet 'ndek gayr müsl mler n ulusal muhasebe s stem ne etk ler üzer nde durulacak ve muhasebeye katkısı olan Ermen ve Yahud kökenl

Beş yıllık dönemde Seroloji/ELISA Laboratuvarına gönde- rilen kan donörü ve ameliyat öncesi rutin serolojik inceleme istenen olgulara ait 84 164 kanın 5 (%0.006)’inde ELISA ile

maddesine göre, İl Özel İdareleri il halkının mahalli, müşterek nitelikteki ihtiyaç- larını karşılamak üzere kurulan idari ve mali özerkliğe sahip tüzel kişiliği olan

Ne var ki “A dam ”, daha ilk cüm­ leleriyle beklenenlerden farklı yollara sapacağını belli eder: “Bu anma gününde, ‘Bize sizdeki Nâzım Hikmet’i

Bir meydana dair. Halûk

Son yıllarda Eskihisar’m üzerinde acı bir yazgı, ağlarını örmeye başladı: Eskihisar’da liman yapım ı!... İnanılacak gibi değil ama bunun uğraşı

Sırası geldikçe her za­ man söylediğim gibi yine tekrar ederim, bayramlarda kalfalara verilen hediye kumaşları onlar kendi zevklerine göre kesip biçer ve diker